Putin’in Erdoğan’a hediyesi: Suriye-Türkiye normalleşmesi

Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın arşiv fotoğrafı (EPA)
Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın arşiv fotoğrafı (EPA)
TT

Putin’in Erdoğan’a hediyesi: Suriye-Türkiye normalleşmesi

Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın arşiv fotoğrafı (EPA)
Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın arşiv fotoğrafı (EPA)

Geçtiğimiz Çarşamba günü Moskova’da Rusya’nın himayesinde düzenlenen Suriye-Türkiye askeri ve güvenlik toplantısı, bir yandan Şam ve Ankara arasındaki ilişkilerde yakınlaşmanın, diğer yandan da ek adımların başlangıcı sayılıyor. Bu adımlar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gelecek yılın ortalarında yapılması planlanan seçimler öncesinde Devlet Başkanı Beşşar Esed’i de içeren bir toplantı düzenleme ‘hediyesiyle’ taçlandı. Ancak iki taraf arasındaki normalleşme bir gösteriş mi yoksa ciddi bir adım mı?

Arka plan sahneleri
2011 yazında Suriye protestolarının patlak vermesinden birkaç ay sonra Ankara ile Şam arasındaki ilişkiler alt üst oldu. Türkiye, Şam’a karşı muhalefeti desteklemek için bir geçit ve üs haline geldi. Özellikle Suriye’nin kuzeyi ise Ankara’ya karşı Kürt Halk Koruma Birlikleri’ne (YPG) şiddet, kaos, bölünme ve destek konusunda bir arenaya dönüştü.
2015 sonunda Rusya’nın müdahalesi, Rusya’nın Türkiye’ye komşu olması ve Ankara’nın NATO’nun desteğinin sınırlarını keşfetmesi sonrasında Ankara- Moskova işbirliği, Suriye’de yeni gerçeklikleri dayatmanın ana başlığı haline geldi. Bir yıl sonra Türkiye’nin önceliği, güney sınırlarında bir Kürt varlığını engellemek oldu. Böylece Türkiye, Rusya ile herhangi bir Kürt varlığının kemiklerini kırmak amacıyla anlaşmalar yaptı ve alanı 20 bin kilometre kareyi (Lübnan’ın iki katı) aşan kontrol bölgeleri kurdu.
2017’de Rusya, İran ve Türkiye arasında Astana sürecinin başlatılmasına ve Ankara ile Moskova arasındaki işbirliğinin gelişmesine paralel olarak Devlet Başkanı Putin, Esed ile Erdoğan arasında bir yakınlaşma için baskı yaptı. Moskova, Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı Tümgeneral Ali Memlük ile Türkiye Milli İstihbarat Başkanı Hakan Fidan arasında aleni bir toplantıya ev sahipliği yapmayı başardı.
Memlük, Türkiye’nin geri çekilmesini ve Halep- Lazkiye yolunun açılmasını, Fidan ise YPG’ye karşı derin işbirliği yapılmasını talep etti. Putin, iki yetkiliyi bir araya getirmeyi başardı, ama büyük bir atılımı dayatmayı başaramadı.

Yeni girişim
Erdoğan’ın birçok kez ‘Suriye’nin kuzeyinde askeri operasyon ve saldırı başlatma’ imaları, gelecek yılın ortasındaki Türkiye seçimlerinin yaklaşması, Türk muhalefetinin Suriyeli mültecilere karşı artan talepleri, Türk- Rus işbirliğinin Ukrayna savaşından sonra derinleşmesiyle birlikte Putin, yaz öncesinde Erdoğan ve Esed ile görüşmek için bir dizi adım atarak zemini hazırlamaya ağırlık verdi.
İlk adım, Temmuz ayında Moskova’da Memlük ve Fidan arasında, iki tarafın da taleplerini sunduğu gizli bir görüşmeydi. Suriye listesi; Suriye’nin egemenliğine saygı, Türkiye’nin geri çekilmesi için bir takvim, muhalif gruplara desteğin durdurulması, Halep- Lazkiye ve Bab el-Hava- İdlib yolunun ve uzantılarının açılması, Batı yaptırımlarına karşı önlemler, Suriye’de yeniden yapılanmaya destek konularını içerdi. Türkiye’nin listesi ise; YPG ve PKK’ya karşı işbirliği, 32 kilometre derinlikte terör örgütlerinden yoksun bir güvenli bölge kurulması, 2 milyon kişinin geri dönüşü için mültecilere özel güvenli bölgeler, Anayasa Komitesi çalışmalarında işbirliği ve 2254 sayılı BM kararı uyarınca siyasi bir çözüm konularını içerdi.
Aradaki boşluk o kadar büyüktü ki toplantı, bir gelişme yaşanmadan sona erdi.

Normalleşme mi gösteriş mi?
Son aylarda Erdoğan’a ‘Esed ile görüşecek mi yoksa görüşmeyecek mi’ ve ‘Esed ile ne zaman görüşecek’ soruları yöneltiliyor. Erdoğan ise seçimlerden önce bölgedeki çoğu ülkeyle ‘sıfır sorun’ çabaları da dahil olmak üzere birçok nedenden dolayı görüşmeye hazır olduğunu defalarca açıkladı. Ancak Esed, Türkiye’yi ‘işgalci ülkelerden biri’ şeklinde yorumlayarak rakibinin zaferine katkıda bulunacak bir toplantı yapmak için acele etmiyor ve ‘geri çekilme hazırlığı’ içeren bir basın açıklaması gibi görüşmeyi kolaylaştıran sembolik bir adımı reddediyor.
Ukrayna’daki gelişmeler, Rusya- Türkiye işbirliğini büyümesi, Türkiye’de seçimlerin yaklaşması ve Suriye ekonomik krizinin derinleşmesiyle birlikte Putin, normalleşmeyi hızlandırmak, Erdoğan ve Esed ile üçlü bir toplantı yapmak ve gelecek yılın ortasında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması için ‘eski dostuna’ bir hediye sunmak amacıyla daha fazla baskı yaptı.
Bu çerçevede Rusya’nın önerisi, ‘üçlü güvenlik görüşmeleri, istihbarat yetkililerinin katılımıyla savunma bakanları arasında görüşmeler, dışişleri bakanları arasında üçlü görüşme ve ardından Esed, Erdoğan ve Putin arasında üçlü zirveyi’ kapsayan bir dizi toplantı yapmaktı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, Rus tarafı, 1998 yılında Ankara ile Şam arasında PKK’ya karşı işbirliğini ve 5 kilometreye kadar bir Türk saldırısı olasılığını içeren Adana Anlaşması’nın yeniden yazılması da dahil olmak üzere, yaklaşan askeri, güvenlik ve siyasi toplantılarda iki taraf arasındaki uçurumu kapatacak sihirli tarifler sunmaya çalışıyor. Adana Anlaşması’nın yeni metni, Adana Anlaşması ile 2019’da imzalanan Soçi Anlaşması’nın birleşmesini içeriyor. Ayrıca Rus- Türk devriyelerinin yönetimini, YPG’nin 30 kilometre derinliğe çekilmesini ve Türk sınırlarına Suriye sınır muhafızlarının konuşlandırılmasını kapsıyor.
Siyasi açıdan Rusya, ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğine bağlılık’, ‘bölücü gündemlerin reddi’ ve ‘mültecilerin geri dönüşünü’ içeren bir ana madde içerikli ortak bir bildiri önerdi.
Türkiye’de yaklaşık 3,7 milyon Suriyeli bulunuyor. Bu, yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde temel bir başlık. Erdoğan, bu kartı rakiplerinin önünde çekmek istiyor, ama 2 milyon Suriyelinin geri dönmesini beklemek zor olacak.
Esed, binlerce Türk askerinin Suriye’den çekilmesini, ‘işgallerin’ sona erdirilmesini ve muhalefete askeri ve siyasi desteğin kesilmesini istiyor. Bu yönde açık bir adım atılmadan Kürtlere karşı ittifakı ve Erdoğan’la görüşmeyi kabul etmesi de zor. Moskova, Şam ile Ankara arasındaki normalleşme trenini Esed, Erdoğan ve Putin arasındaki son durağa ulaştırmak için güvenlik, askeri ve siyasi raylarına oturttu. Özellikle Şam’a yönelik Arap normalleşmesi adımlarında, ABD’nin izin verdiği sınırlar ve ABD Kongresi’nde uygulanan yaptırımlar üzerindeki etkisinin takibinde normalleşmenin sonucu ve derinliği, önümüzdeki yılın ana teması olacak.



Türkiye'deki Fransız okulları iki ülke arasında krize neden oldu

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin (X)
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin (X)
TT

Türkiye'deki Fransız okulları iki ülke arasında krize neden oldu

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin (X)
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin (X)

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bugün Haber Türk gazetesinde yayınlanan röportajında, Türkiye'deki Fransız okullarının statüsü konusunda iki ülke arasında yaşanan krizde Fransa'nın "küstahlığını" kınadı.

Tekin, Fransız okullarının statüsü konusunda Ankara ve Paris arasında devam eden müzakereler hakkında "Sorunun çözülmesi için ikili bir anlaşma yapılması gerekiyor, ancak bunu bile istemiyorlar. Kısacası kibirliler. Bu nedenle henüz bir çözüme ulaşamadık" dedi.

"Bu okullar diplomatik misyonlarda çalışanların çocukları için kurulmuştu ancak Türk öğrencileri de kabul etmeye başladılar. Bu yasalara aykırıdır."

Fransa'nın Ankara Büyükelçiliği, cuma günü öğrencilerin velilerine gönderdiği bir mektupta, "2024-2025 eğitim-öğretim yılından itibaren" Türk öğrencilerin, çoğunlukta oldukları İstanbul ve Ankara'daki Fransız okullarına kayıtlarının reddedilebileceği uyarısında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı konu hakkında bilgi sahibi bir kaynağa göre anlaşmazlığın temelinde, Fransa'da resmi olarak tanınan Türk okulları açmak isteyen Ankara'nın süregelen "mütekabiliyet" talebi yatıyor.

Bakana göre, müzakerelerin başarısız olması halinde, bu okullar yeni Türk öğrencileri kabul edemeyecek, ancak eski öğrenciler eğitimlerine devam edebilecek.

Yasak uzun vadede, çoğunlukla Türk öğrencilerin devam ettiği bu okullardaki öğrenci sayısının azalmasına neden olacak.

Türk basınında Ankara'nın Fransız okul müfredatına din derslerinin eklenmesini zorunlu kıldığı yönündeki haberleri değerlendiren Tekin, "Bu apaçık bir yalan ve etik dışı bir yanlış bilgilendirmedir" dedi.

Ancak AFP'nin konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynağa dayandırdığı haberine göre Türk hükümeti, Türkiye'deki Fransız okullarının müfredatının "en azından bazı konularda" Türk okullarının müfredatına yakınlaştırılmasını talep etti.