Çin'in uzay aracı Ay'dan daha önce hiç görülmemiş türden örnekler getirdi

Ay'ın çalkantılı dönemlerine dair önemli ipuçları verebilir

23 Kasım 2020'de fırlatılan Chang'e-5, Çin'in ilk Ay örneği toplama görevi (AP)
23 Kasım 2020'de fırlatılan Chang'e-5, Çin'in ilk Ay örneği toplama görevi (AP)
TT

Çin'in uzay aracı Ay'dan daha önce hiç görülmemiş türden örnekler getirdi

23 Kasım 2020'de fırlatılan Chang'e-5, Çin'in ilk Ay örneği toplama görevi (AP)
23 Kasım 2020'de fırlatılan Chang'e-5, Çin'in ilk Ay örneği toplama görevi (AP)

Çinli bilim insanları, Aralık 2020'de Chang'e-5 uzay aracının Ay'dan getirdiği örneklerde tuhaf kırıntılar keşfetti.
Çin Bilimler Akademisi Jeokimya Enstitüsü'nden araştırma ekibi boyutu 2 milimetreden küçük 3 bin toprak parçasını inceledi.
Hakemli bilimsel dergi Nature Astronomy'de yayımlanan araştırmada, 7 farklı magmatik kayaç belirlendi. Bunlardan biri, Ay'ın volkanik açıdan halen aktif olduğu dönemde oluşmuş, tamamen yeni bir bazalt türüydü.
Dahası bu örnek, şimdiye kadar Ay'dan getirilen en genç regolit (Ay toprağı) oldu. Uzmanlara göre söz konusu kaya parçası, şimdiye kadar Ay'dan gelen diğer örneklerden farklı bir zaman dilimine bakış atma fırsatı veriyor.
Böylelikle Ay tarihinin çalkantılı dönemlerine dair de önemli ipuçları verebilir.
Bu arada diğer magmatik kayaçlar arasında da son derece dikkat çekici örnekler vardı. Bunlardan biri, camsı bir kayaya gömülmüştü ve yüksek seviyede titanyum içeriyordu. Araştırmacılar buna "yüksek Ti vitrofirik parça" adını veriyor.
Söz konusu parça, gök cisminde daha önce görülmeyen bir mineralojiye sahip ve muhtemelen yeni bir Ay kayacı türünü temsil ediyor.
Çalışmanın yazarlarına göre, bu kaya parçacıkları muhtemelen toplandıkları noktadan 400 kilometre kadar uzaklıktaki bölgelere ait. 
Araştırmacılar bunların yüzlerce yıl boyunca Ay yüzeyini bombardımana tutan göktaşlarının etkisiyle uzak noktalara fırlatıldığını düşünüyor. 
Araştırma makalesinde konuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor:

"Bu egzotik volkanik kırıntılar, Ay'ın kabaca 2 milyar yaşındaki daha genç bölgelerinin litolojik (taş bilimsel) çeşitliliğini gösteriyor."

Independent Türkçe, Science Alert, CGTN



Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
TT

Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)

Cilalı Taş Devri topluluklarının düşünüldüğü kadar cinsiyetçi olmadığı ortaya çıktı. Genetik analizler, bu toplumdaki bireylerin geniş alanlara yayıldığını da gösterdi.

MÖ 10 bin civarında başlayıp MÖ 2 bin 200'lerde biten Cilalı Taş Devri'nden kalma erkek mezarlarının, ok gibi aletler içermesi ve erkeklerin avlandığını gösteren mağara çizimleri, cinsiyetler arasında bir eşitsizlik olduğu düşüncesine yol açıyordu. 

Bilim insanları, ilk tarım toplumlarının ortaya çıkmasıyla kadın ve erkekler arasında hiyerarşik bir düzen oluşmaya başladığını tahmin ediyordu. 

Ancak Viyana, York ve Harvard üniversitelerinden araştırmacıların yeni çalışması, bu kanıyla çelişen güçlü kanıtlar buldu. 

Bilim insanları, Avrupa'daki Lineer Çömlek Kültürü'nün görüldüğü bölgelerden en az 250 kişinin DNA'sını analiz etti. Spiral şeklinde düzenlenmiş paralel çizgilerle süslenen çömlekleriyle bilinen Lineer Çömlek Kültürü, MÖ 5500-5000 civarında Avrupa'da geniş bir alana yayılmıştı. 

Araştırmacılar bu topluluklara ait farklı kişilerin mezarlarını ve beslenme biçimlerini inceledi.

Bulgularını hakemli dergi Nature Human Behaviour'da dün (29 Kasım) yayımlayan ekip, kadın ve erkek mezarları arasında kayda değer bir fark saptayamadı.

Ayrıca genetik veriler, toplulukların sadece birkaç nesil içinde kilometrelerce uzağa gittiğini gösterdi. Çalışmada, doğduğu yerden uzak yere gömülen kadın sayısının da erkeklerden fazla olduğu kaydedildi. 

Makalenin yazarlarından Dr. Ron Pinhasi "Slovakya'daki Nitra ve Macaristan'daki Polgár-Ferenci-hát kazı alanlarındaki ailelerin tükettikleri gıdalar, birlikte gömüldükleri mezar eşyaları veya kökenleri açısından farklılık göstermediğini ilk kez bildiriyoruz" diyor:

Bu da sözkonusu Cilalı Taş Devri bölgelerinde yaşayanların aile ya da biyolojik cinsiyet temelinde tabakalaşmadığını ve kaynaklara veya alanlara farklı seviyede erişim diye bilinen eşitsizlik belirtilerine rastlamadığımızı gösteriyor. 

Ekip bazı kişilerin aile üyelerinden çok uzakta yaşamasının Cilalı Taş Devri'nde "özgür" bir toplumun varlığına işaret ettiğini düşünüyor. 

Diğer yandan genetik bulgular, geniş ailenin de önemini ortaya koyuyor. Üç kişiyi içeren bir mezarda daha önce anne ve iki çocuğunun yattığı sanılırken, yeni çalışma kadının çocukların halası olduğunu saptadı. 

Makalenin bir diğer yazarı Dr. Penny Bickle "Üçü birbirine yakın gömülmüş ve kadının çocukları kucaklaması, bariz bir şefkat eylemini gösteriyor" diye açıklıyor. 

Arkeolog "Ayrıca mezarlara bırakılan taş aletler ve çanak çömlek gibi eşyalardan, kadınların tarım işlerinde daha önce düşünülenden çok daha aktif bir rol oynadığını ve bazı kadınların erkeklerden daha fazla seyahat ederken, diğer bölgelerdeki kadınların evden pek uzaklaşmadığını biliyoruz" ifadelerini kullanıyor: 

Bu da belki de düşündüğümüzden çok daha dinamik bir topluluk olduğunu gösteriyor.

"Gizem devam ediyor"

Yeni çalışma, nasıl sona erdiği bilinmeyen Lineer Çömlek Kültürü'ne dair soru işaretlerine yenilerini ekliyor.  

Daha önce Avusturya'da bu kültürden en az 100 kişiyi içeren bir mezar bulunması topluluğun katliamla silindiği düşüncesine yol açmıştı.

Fakat son çalışmada mezardaki çoğu kişi arasında genetik bağ olmadığının tespiti, şiddetin tek bir gruba yöneldiği fikrine meydan okuyor. 

Mezarda çocuklar da bulunurken, genç kadın sayısı azdı. Dr. Bickle "Daha büyük bir topluluktan seçilip taşınmış olabilirler mi? Genç kadınlar vardı ama öldürülmediler mi ya da başka bir yerde esir mi tutuldular? Neden yetişkinlerin yanı sıra çocuklar da vardı?" diye sorarak ekliyor:

Gizem devam ediyor.

Arkeolog daha fazla çalışmayla bu soruların yanıtlanacağını umuyor.

Independent Türkçe, Telegraph, New York Post, York Üniversitesi, Nature Human Behaviour