Jeo-stratejik bağlam Ukrayna’yı öncelikli kılıyor

Analiz: Kaynaklar ve coğrafya, Ukrayna’daki savaşı stratejik savaşlarda ön sıraya koyuyor

Jeo-stratejik bağlam Ukrayna’yı öncelikli kılıyor
TT

Jeo-stratejik bağlam Ukrayna’yı öncelikli kılıyor

Jeo-stratejik bağlam Ukrayna’yı öncelikli kılıyor

Her iki tarafın ve dünya fedakarlıklarda bulunup kayıplar verirken, bazıları Ukrayna'nın Rusya ve Batı için neden bu kadar önemli olduğunu sorgulayabilir.
Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu'nda Henry A. Kissinger Küresel İlişkiler Merkezi’nden ABD’li analist Hal Brands, Bloomberg News tarafından yayınlanan yazısında, Ukrayna'daki savaşın, ülkeyi bu yüzyılda demokrasi ve istibdat arasındaki büyük mücadelenin ön sıralarına koyduğunu söylüyor. Ancak savaş birçok gözlemciyi şaşırtmış olsa da, Ukrayna'nın kendisini içinde bulduğu durum son derece tanıdık.
“Mütevazı bir mübalağa ederek, son 100 yılı Ukrayna yüzyılı olarak adlandırabiliriz. Zirâ bu ülke, modern çağın her büyük küresel çatışmasında merkezi bir rol oynadı” ifadelerini kullanan Brands, kaynakları ve coğrafyası nedeniyle Ukrayna'yı stratejik bir ödül olarak görüyor. Zirâ Ukrayna’da dünyanın en zengin tarım arazilerinden bazılarının bulunduğunu, dünyanın buğday, mısır ve arpa üretiminin büyük bir kısmını karşıladığını ifade eden Brands, Ukrayna’nın coğrafi açıdan Avrupa'nın en büyük ikinci ülkesi olduğunu, Rusya'nın Avrupa kısmını dünyaya bağlayan Karadeniz ile sınır komşusu olduğunu da ekliyor.
En önemlisi ise Ukrayna, jeopolitik düşünür Halford Mackinder'in Avrasya'nın kalbi dediği uçsuz bucaksız toprakları, tarımsal zenginliği ve enerji kaynakları ile Avrupa'nın ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerini birleştiren bir eklem noktası konumunda.
Doğuya doğru genişlemek isteyen herhangi bir Avrupa imparatorluğunun Ukrayna'dan geçmesi gerektiğine değinen Brands, Avrupa'da nüfuzunu genişletmek isteyen herhangi bir Avrasya gücünün de bu yönde ilerlemesi gerektiğine değiniyor. Mackinder, 1919 tarihli “Doğu Avrupa'ya hükmeden, dünyanın kalbine hakim olur” sözü ile aslında Ukrayna’dan bahsediyordu. Bu söz bir mübalağa sayılabilir, ancak Ukrayna’nın niçin çok sayıda çatışmaya konu olduğunu açıklıyor.
Araştırmacı Dominic Lieven, “Her şeyden çok Birinci Dünya Savaşı Ukrayna'nın kaderini değiştirmiştir” ifadelerini kullanıyor. O zamanlar Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olan bu bölgenin fethi, Almanya'nın Kuzey Denizi'nden Kafkasya'ya kadar zengin kaynaklara sahip bir Mitteleuropa yaratma planlarının merkezinde yer alıyordu.
Alman kuvvetleri 1918'de devrim sonrasında Ukrayna'yı Rusya'dan aldığında Berlin, Almanya'nın Batı Cephesi'ndeki savaşı kaybetmesiyle çöken Avrasya vizyonuna kısaca ulaşmış oldu. Böylece doğu savaşlarından geri adım atarak Sovyet lideri Vladimir Lenin'in komünist yönetim altında kendi Avrasya imparatorluğunu yaratmasına imkan sağladı. Ukrayna, Adolf Hitler'in hegemonya hayallerinde de yer aldı. Ukrayna, Almanya'yı Britanya İmparatorluğu ve Amerika gibi büyük düşmanlara karşı zapt edilemez kılacak yaşam alanına ve gıda maddelerine sahipti.
Nazilerin Açlık Planı, Ukrayna'nın buğday, mısır ve tarım ürünlerinin yağmalanmasını, orada ve Sovyetler Birliği'nin başka yerlerinde yaklaşık 30 milyon vatandaşın açlıktan ölüme terk edilmesini öngörüyordu. Aslında bu, Josef Stalin'in 1930'larda Moskova'nın buradaki egemenliğini pekiştirmenin bir yolu olarak Ukrayna'ya uyguladığı Kızıl Kıtlık’ın tekrarıydı. İkinci Dünya Savaşı'nın en çetin muharebelerinden bazıları, dev orduların çarpıştığı Ukrayna topraklarında yaşandı.
Müttefiklerin zaferi, Ukrayna'nın totaliter bir Sovyet imparatorluğuna tabi kalmasını sağladı. Soğuk Savaş başladığı sırada ABD, ortaya çıkan hoşnutsuzluğu Ukrayna paramiliter güçlerini ülkeye paraşütle atarak istismar etmeye çalıştı. Bu girişim kanlı bir başarısızlıkla karşılaşmış olsa da, arkasındaki jeopolitik mantık tamamen yanlış değildi. Yıllar sonra Sovyetler Birliği dağılmaya başladığında, Ukrayna'nın bağımsızlık kararı ve daha esnek bir birliği koruma planlarına katılmayı reddetmesi, rejimin kaderini belirlemeye yardımcı oldu.
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski, 1994’te yaptığı açıklamada, “Ukrayna’nın yokluğunda Rusya bir imparatorluk olmaktan çıkıyor. Ancak Ukrayna’ya boyun eğdirildiğinde, Rusya otomatik olarak bir imparatorluk haline geliyor” ifadelerini kullanıyor.
Bu, Rusya Devlet Başkanı Putin'in 2004 tarihli Ukrayna seçimlerine müdahale edip Şubat ayında bir işgal girişimi başlatarak Moskova'nın egemenliğini yeniden tesis etme projesini niçin başlattığını anlamak için iyi bir rehber.
Putin, Sovyet sonrası manzaranın önemli bir bölümüne boyun eğdirme ve böylece Belarus’tan Kazakistan'a kadar diğer ülkeleri kendisine çekme umuduyla Ukrayna'yı hedef aldı. Hızlı bir Rus zaferi, dünyadaki otoriter rejimlerin gücünü ve stratejik kurnazlığını kanıtlayabilir. Böylece Karadeniz'den Baltık Denizi'ne kadar olan bölgede güvensizlik artmış, Avrupa'daki stratejik durumu kökten değişmiş olacak. Avrasya'da yeni canlanan Çin-Rus ortaklığına açık kapı bırakılacak.
Ancak plan dahilinde pek bir şey başarılamadı. Ukrayna'nın zaferi ise tamamen farklı sonuçlar doğurabilir. Böylece dünyanın önde gelen despotlarından biri, olağanüstü olmaktan çok zavallı görünebilir. Putin’in Pekin'in sağlamaya isteksiz olacağı yardım için yalvarmasına sebep olarak Rusya ile Çin ortaklığında gerilime neden olabilir. Dolayısıyla, gerileyen bir Rusya’ya karşı lider pozisyona sahip yenilenmiş bir Batı toplumu peydah olabilir. Nitekim Ukrayna'nın dahil olduğu savaş, dünya düzeni bir kez daha belirleyecek. Brands, makalesindeki son sözlerinde, savaşın dünya değişse dahi temel jeopolitik özelliklerinin nasıl aynı kaldığını hatırlattığını, coğrafyanın önemini koruduğunu hatırlattığını söylüyor. Toprağa susamış tiranlar, hala çevrelerini savaş ve cinayet yoluyla kontrol etmeye çalışıyor. Ancak her nesilde iyimser kimseler, dünyanın bu çirkin gerçekleri geride bırakacağını umuyor.



Expo 2030 için karar günü

Suudi Arabistan Enformasyon Bakanlığı tarafından düzenlenen Medya Vahası (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Enformasyon Bakanlığı tarafından düzenlenen Medya Vahası (Şarku’l Avsat)
TT

Expo 2030 için karar günü

Suudi Arabistan Enformasyon Bakanlığı tarafından düzenlenen Medya Vahası (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Enformasyon Bakanlığı tarafından düzenlenen Medya Vahası (Şarku’l Avsat)

Fransa'nın başkenti Paris'in batısındaki Issy-les-Moulineaux’de bugün Uluslararası Sergiler Bürosu’nun (The Bureau International des Expositions/BIE) 173’üncü Genel Kurul toplantısında Expo 2030'a hangi ülkenin ev sahipliği yapacağına karar verilecek. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad, Güney Kore'nin Busan şehri ve İtalya'nın başkenti Roma, Expo 2030’a ev sahipliği yapmak isteyen ülkeler arasında.

Bugün öğlen vaktinde Suudi, İtalyan ve Güney Kore delegasyonları Genel Kurul önünde ülkelerinin Expo 2030’a ev sahipliği için taslak sunacak. Kazanan taraf 180 üye devletin elektronik oylamasıyla seçilecek.

Oy verme işlemi öncesinde yapılacak konuşmalar halka açık olacak ve ofisin sosyal medya hesabından canlı olarak yayınlanacak ancak oylama medyadan uzak gerçekleştirilecek.

Suudi Arabistan, Expo 2030’a ev sahipliği yaparak, dünyayı daha iyi bir geleceğe doğru götürme çalışmalarını geliştirmek istediğini teyit etti.