Putin ile görüşen Erdoğan Erdoğan, barış ve müzakere çağrılarının tek taraflı ateşkes ilanı ve adil çözüm vizyonuyla desteklenmesi gerektiğini dile getirdi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin ile telefon görüşmesinde enerji, Türkiye-Rusya ilişkileri ile Rusya-Ukrayna savaşı ve Suriye dahil bölgesel konular ele alındı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile el sıkıştı (Reuters)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile el sıkıştı (Reuters)
TT

Putin ile görüşen Erdoğan Erdoğan, barış ve müzakere çağrılarının tek taraflı ateşkes ilanı ve adil çözüm vizyonuyla desteklenmesi gerektiğini dile getirdi

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile el sıkıştı (Reuters)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile el sıkıştı (Reuters)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefonda görüştü.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki telefon görüşmesinde, enerji başta olmak üzere Türkiye-Rusya ilişkileri ile Rusya-Ukrayna savaşı ve Suriye dahil bölgesel konular ele alındı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede, Türkiye'de bir doğal gaz merkezi kurulması yönünde altyapıyı güçlendirdiklerini ve güçlendirmeye devam ettiklerini belirterek, bu konuda en kısa sürede yol haritasını tamamlayıp uygulamaya yönelik somut adımları atmayı hedeflediklerini ifade etti.
Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili müzakerelerin olumlu sonuç verdiğine tahıl koridoru, esir değişimi ve Zaporijya Nükleer Santrali çevresindeki güvenli bölge girişimlerinde şahit olduklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, barış ve müzakere çağrılarının tek taraflı ateşkes ilanı ve adil çözüm vizyonuyla desteklenmesi gerektiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü PKK/PYD/YPG'nin Türkiye'nin sınır bölgelerinden, özellikle Tel Rıfat ve Münbiç'ten temizlenmesi için artık somut adım atılması gerektiğini vurgulayarak, Suriye konusunda somut netice almak için rejimin yapıcı olması ve siyasi süreçte birtakım adımları hayata geçirmesinin gerekli olduğunu ifade etti.



Ankara, Suriye’den çekilmeyi tartışmaya hazır değil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Ankara, Suriye’den çekilmeyi tartışmaya hazır değil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, Suriye’nin kuzeyinden askeri olarak geri çekilme meselesini konuşmayı reddederek bu meseleyi şimdi gündeme getirmenin ‘mantıksız’ olduğunu söyledi. Ancak bir taraftan da Şam’la ilişkileri normalleştirmeye yönelik müzakereleri sürdürmeye hazır olduklarını vurguladı.

Savunma Bakanı Güler, ülkesinin ‘Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin normalleşmesi kapsamında Rusya ve İran’ın katılımıyla rejim ile görüşmelere yeniden başlamaya hazır olduğunu söyledi.

Güler, dün gazetecilere yaptığı açıklamada “Biz her zaman diyaloğa, oturup konuşmaya hazırız” dedi. Suriye tarafının istekleri hemen kabul edilebilecek bir şey değil. ‘Türkiye terk etsin’ istiyorlar, Türkiye niye terk etsin? Yine Suriye tarafı, huzur ve güvenliği tesis ettiğimiz bazı bölgelerle uğraşmaktan halkının petrolünü çıkartıp satanlara vakit bulamıyor” ifadelerini kullanarak Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) işaret etti.

Öte yandan Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Ankara’nın bölgedeki terör örgütleriyle, özellikle de PKK ve Türkiye’nin PKK’nın Suriye’deki bir kolu olarak gördüğü Kürt Halk Savunma Birlikleri (YPG-SDG’nin en büyük bileşeni) ile mücadele etme kararlılığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında MGK’nın yaklaşık beş saat süren toplantısının sonunda perşembeyi cumaya bağlayan gece yapılan açıklamada, toplantıda YPG’nin tehditlerinin ele alındığına işaret edilerek Suriye halkının ‘terör örgütü’ne karşı gösterdiği meşru direnişin; masum insanları katleden, çocukları zorla silah altına alan ve ülkenin tabii kaynaklarını sömüren bu taşeron örgütün, barış ve huzurun önündeki en büyük engel olduğunu teyit ettiği ifade edildi.


Amasya'da devrilen yolcu otobüsündeki 6 kişi öldü, 35 kişi yaralandı

AA
AA
TT

Amasya'da devrilen yolcu otobüsündeki 6 kişi öldü, 35 kişi yaralandı

AA
AA

Amasya'nın Merzifon ilçesinde yolcu otobüsünün devrilmesi sonucu 6 kişi hayatını kaybetti, 35 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Ankara'dan Tokat'a gitmek üzere yola çıkan Erova firmasına ait 60 ER 907 plakalı yolcu otobüsü, Merzifon OSB mevkisi yakınlarında sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yol kenarına devrildi.

Olay yerine polis, jandarma ve çok sayıda sağlık ekibi sevk edildi. Ekiplerin yaptığı incelemede otobüsteki 6 kişinin yaşamını yitirdiği belirlendi.

Yaralanan 35 kişi ambulanslarla Merzifon Devlet Hastanesine kaldırıldı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dayatmacı ve baskıcı değil, gençlerimizin özgürlük alanlarını genişletenlerden olduk

Recep Tayyip Erdoğan (AA)
Recep Tayyip Erdoğan (AA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dayatmacı ve baskıcı değil, gençlerimizin özgürlük alanlarını genişletenlerden olduk

Recep Tayyip Erdoğan (AA)
Recep Tayyip Erdoğan (AA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İzmir'deki düzenlenen TEKNOFEST'te açıklamalarda bulundu.

Tüm vatandaşları TEKNOFEST'e davet eden Erdoğan, "İleri teknoloji ülkemiz yerine on bin kilometre uzakta arayanları da buraya davet ediyoruz. Bitip tükenmeyen koltuk kavgalarına yalnızca bir günlük TEKNOFEST molası vermeleri kendileri adına büyük kazanç olacaktır" dedi.

Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

Bugün burada sadece milli teknoloji hamlemizin hepsi gurur kaynağımız olan ürünlerini görmüyoruz. Aynı zamanda büyüyen, güçlenen, sınırları aşan, özgüven ve iddia sahibi Türkiye'nin yükselişine de şahit oluyoruz. Burada zorluklar karşısında yıkılmayan güçlü bir irade var. Başarmaya sevdalı yürekler var. Burada ayağına vurulan asırlık zincirleri parçalayan Türk milleti var. Türkiye Yüzyılı'nın gönülleri aydınlatan ışığı var. Burada on yıllardır hasretle beklediğimiz kardan aydınlığın muştusu var. Yapamazsınız diyenlere inat yaparız diyen, nice hayali kısa sürede gerçeğe dönüştüren, fikir-yürek ve alın teriyle büyük bir başarı hikayesi yazan TEKNOFEST gençliğine teşekkür ediyorum.

"Gençlerimizin özgürlük alanlarını genişletenlerden olduk"

"Hangi görüşe, kökene, hayat tarzına sahip olursa olsun, bu ülkenin gençleri ile iftihar ettim" diyen Erdoğan şöyle devam etti:

Hiç kimseyi kılık kıyafeti, inancı dolayısıyla ötekileştirmedik. Dayatmacı, baskıcı, yasakçı değil, tüm vatandaşlarımızla birlikte gençlerimizin özgürlük alanlarını genişletenlerden olduk. Ne yapıyorsak sizin istikbaliniz için yapıyoruz. İçeride ve dışarıda verdiğimiz tüm mücadelelerin amacı size daha güçlü bir Türkiye teslim etmektir. Ne yapıyorsak, sizin için sizin istikbaliniz için yapıyoruz. Biz artık sizin zamanınızın misafirleriyiz.

Erdoğan ayrıca, "Seçim döneminde vadettiğimiz vergisiz telefon ve bilgisayar ile aylık 10 GB internet sözümüzü tutuyoruz" dedi.

"Dürüstlükten bahsedenlerin iktidar uğruna birbirlerine nasıl yalan söylediğini de görüyoruz"

Konuşmasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu da eleştiren Erdoğan, "Seçim döneminde gençlerin demokrat dedesi maskesi takanların, söz konusu koltukları olunca nasıl faşizan hale geldiğini hepimiz görüyoruz. Dürüstlükten bahsedenlerin iktidar uğruna birbirlerine nasıl yalan söylediğini de görüyoruz. Biz siyasete güvenin zedelenmemesi için duruşumuzu asla bozmayacağız. Özellikle siz gençlerimize karşı daima harbi ve hasbi davranacağız" diye konuştu.

"Tesla'yı yatırıma davet ettik"

BM zirvesi için gitti ABD'de Tesla ve SpaceX'in sahibi Elon Musk ile görüşmesini de hatırlatan Erdoğan, "Geçen haftaki ABD ziyaretimizde rekabet iyidir diyerek Tesla’yı da ülkemizde yatırım yapmaya davet ettik" dedi.

Independent Türkçe


Suların çekildiği plajda antik tuz tesisi ortaya çıktı

(AA)
(AA)
TT

Suların çekildiği plajda antik tuz tesisi ortaya çıktı

(AA)
(AA)

Muğla'nın Ortaca ilçesindeki İztuzu Plajı'nda suların çekilmesiyle tuz tesisi olarak kullanılan 2 bin yıllık tuz sahası gün yüzüne çıktı.

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Kaunos Antik Kenti'ndeki çalışmalar sırasında 2005'te ortaya çıkarılan sahada, antik kent kazı heyeti inceleme yaptı.

Tesisteki tuz tavalarının içindeki tuz oluşumları tesisin günümüze kadar işlevini yitirmediğini gösterdi.

(AA)
(AA)

Kazı Başkanı Doç. Dr. Ufuk Çörtük, suların çekilmesiyle gün yüzüne çıkan antik tuz tesisi ile ilgili biri ticaret, diğerinin askeri olmak üzere tespit edilen iki limanıyla Kaunos Antik Kenti'nin bir liman şehri olduğuna söyledi.

Tuz sahasında göl suyunun çekilmesiyle ortaya çıkan tuz tavalarını kazı ekibiyle incelediklerini belirten Çörtük, tuzun geçmişten bugüne insanoğlu için önemini dile getirdi.

Çörtük, antik kaynaklarda Kaunos tuzunun farmakolojide göz merhemi yapımında katkı maddesi olarak kullanıldığının yer aldığını belirtti.

(AA)
(AA)

Antik yazar Pirirus'un, "Tuz olmasaydı uygarlık da insanlık da olmazdı" sözünü hatırlayan Çörtük, "Tuz, insan vücudunun önemli bir ihtiyaç maddesi. Aynı zamanda da insanoğlunun bir geçim kaynağıdır. Antik dönemde mühendislik harikası bir yöntemle tesisin bu bölgeye kurulduğunu görüyoruz. Yaptığımız deneysel arkeolojik çalışmalarda yılın 3-4 aylık tuz üretim döneminde ortalama 4-5 ton tuz üretildiğini biliyoruz. Üretilen tuzların çuvallarla limana taşınarak gemilerle Yunanistan, adalar ve ihtiyacı olan bölgelere ihraç edildiğini biliyoruz" diye konuştu.

(AA)
(AA)

Çörtük, Kaunos tuzlasının antik dünyada bir benzeri henüz tespit edilmediğini savundu.

Tuz tavalarının su altında kalması nedeniyle yılın büyük bölümünde görülemediğini ifade den Çörtük, "Şimdi eylülün sonlarındayız. Yağışların az ve sıcaklığın fazla olması nedeniyle bu sene tuz tavaları gerçekten görülebilir durumda. Bu konuya ilgisi olan kişileri de buraya Kaunos tuzlasını, tuz tavalarını görmeye de davet ediyorum" dedi.


Gezi Parkı davasında Kavala ve Atalay'ın da arasında olduğu 5 sanığın cezası onandı

(AA)
(AA)
TT

Gezi Parkı davasında Kavala ve Atalay'ın da arasında olduğu 5 sanığın cezası onandı

(AA)
(AA)

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 sanıklı Gezi Parkı davasında, Osman Kavala'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Türkiye İşçi Partisinden (TİP) milletvekili seçilen Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku'ya verilen 18'er yıl hapis cezalarını onadı.

Daire, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 25 Nisan 2022'de verdiği karara ilişkin temyiz incelemesini tamamladı.

Buna göre, Türk Ceza Kanunu'nun 312/1 maddesi gereğince, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılan Kavala hakkındaki mahkumiyet hükmü onandı.

Daire, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" suçundan 18'er yıl hapis cezası verilen Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin de onanmasını kararlaştırdı.

Dairenin, Atalay ve Kahraman'a ilişkin onama kararının gerekçesinde, bu sanıkların bir plan ve organizasyon dahilinde gerçekleştirilen Gezi Parkı olaylarının başlaması ve tüm ülke sathına yayılarak derinleştirilmesi kapsamında eylemlerinin bulunduğu kaydedildi.

Atalay ve Kahraman'ın, Gezi Parkı eylemleri sürecinde yaptıkları provokatif paylaşımlar ve eylem çağrıları ile eylemcileri tahrik ederek şiddet olaylarının tırmanmasına neden olan Taksim Dayanışması'nı yönlendirdikleri aktarılan kararda, şu gerekçeye yer verildi:

Gezi Parkı eylemlerinin gerçekleştirilmesindeki organizasyonda baş aktör olan ve bu eylemleri finanse eden diğer sanık Mehmet Osman Kavala ile de irtibatlı olarak birlikte hareket ettikleri anlaşılmakla, bu şekilde vuku bulan eylemleri, TCK'nın 312/1. ve 37/1. maddeleri kapsamında hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunu oluşturduğu halde, delillerin takdir ve değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Bozma kararları

Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkında verilen 18'er yıl hapis cezaları ise Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından bozuldu.

Dairenin kararında, bu sanıkların eylemlerinin, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" kapsamında olmadığına işaret edildi. Kararda, bu sanıkların eylemlerinin, "toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet" kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.

Daire, mahkumiyet hükümlerini bozduğu sanıklar Yapıcı ile Altınay'ın adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliyesini kararlaştırdı.

Davanın geçmişi

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu sanık Osman Kavala'yı, TCK'nin 312/1 maddesi gereğince, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırmış, "siyasal veya askeri casusluk" suçundan ise beraatine hükmetmişti.

Heyet, sanıklar Can Atalay, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Ayşe Mücella Yapıcı ve Yiğit Ali Ekmekçi'nin "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" suçundan 18'er yıl hapisle cezalandırılmalarına ve bu suçtan tutuklanmalarına karar vermişti.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemenin kararını hukuka uygun bulmuştu.

Sanıklardan Can Atalay, 14 Mayıs'taki 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde TİP'ten Hatay milletvekili seçilmiş, bunun üzerine avukatları yargılamanın durması ve tahliyesine yönelik Yargıtaya başvuru yapmıştı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise talebin reddine hükmetmişti.


İzmir Adliyesi karşısındaki lokantada çıkan silahlı kavgayla ilgili 17 kişi tutuklandı

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)
TT

İzmir Adliyesi karşısındaki lokantada çıkan silahlı kavgayla ilgili 17 kişi tutuklandı

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)

İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerince yürütülen soruşturma kapsamında gözaltında bulunan 2'si 18 yaşından küçük 20 şüphelinin işlemleri tamamlandı.

Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 17'si tutuklanırken, 3'ü adli kontrol şartıyla salıverildi.

Öte yandan, 2 yaralının tedavisine devam edildiği belirtildi.

Olay

Karabağlar ilçesinde Lokman Çakar ile yoldan geçen motosikletli kurye Serkan Kara'nın hayatını kaybettiği 2020'deki silahlı kavgaya ilişkin İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın tarafları, 25 Eylül'deki duruşmanın ardından Bayraklı ilçesindeki adliye binası karşısında bulunan döner lokantasında karşı karşıya gelmişti.

Adliyede çevresinde paniğe neden olan silahlı kavgada 20 yaşındaki Umut Ertek hayatını kaybetmiş, 5 kişi yaralanmıştı.


Bakan Koca: Çocuklar bu haftalarda neden sık hasta oluyor? Ne yapmalı?

(AA)
(AA)
TT

Bakan Koca: Çocuklar bu haftalarda neden sık hasta oluyor? Ne yapmalı?

(AA)
(AA)

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, özellikle eylülden itibaren görülmeye başlayan solunum yolu enfeksiyonlarına ilişkin Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ateş Kara'nın açıklamalarını paylaştı.

Bakan Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Çocuklar bu haftalarda neden sık hasta oluyor? Ne yapmalı?" ifadesini kullanarak, konuya ilişkin Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ateş Kara'nın videolu açıklamalarına yer verdi.

Söz konusu videoda Prof. Dr. Kara, şunları kaydetti:

Solunum yolu enfeksiyonları özellikle kış aylarında ama baktığımız zaman eylül ayından itibaren görülmeye başlıyor. Özellikle çocukların okullara başlaması, kreşlere, ana sınıflarına dönmeleriyle birlikte bir araya gelmeleri de kendi taşıdıkları mikroorganizmaları, bakterileri ve virüsleri bir diğeriyle paylaşmasına neden oluyor. Ve böyle olunca da özellikle çocuklar okullara başladıklarında kreşe gittiklerinde ana sınıfına gittiklerinde, ilk günlerde, haftalarda ve özellikle de ilk ay içerisinde çok sık hastalanıyorlar.

"El yıkama alışkanlığını kazandırmalıyız"

Kara, çocukların eve kıyasla okula gittiğinde daha fazla bakteri ve virüsle karşı karşıya geldiğini belirterek, şunları söyledi:

Buradaki en önemli nokta okula gitmeleriyle birlikte bu artışın bizim doğal olduğunu bilmemiz ama bunların bir kısmını en azından önleyebileceğimizi de aklımızda tutmamız. Önleme derken özellikle çocuklara el yıkama alışkanlığını kazandırmamız. Ders aralarında teneffüse çıkmalarını, açık alana çıkmalarını ve özellikle de öğretmenlerimizden ve öğrencilerimizden ders aralarında sınıfların camlarının açılarak havalandırılmasının sağlanmasının çocuklardaki enfeksiyon sayısını azaltacağını hatırlatmamız çok büyük önem taşımakta.


Suudi Arabistan'ın yeni Ankara Büyükelçisi Abualnasr, Cumhurbaşkanı'na güven mektubunu sundu

(AA)
(AA)
TT

Suudi Arabistan'ın yeni Ankara Büyükelçisi Abualnasr, Cumhurbaşkanı'na güven mektubunu sundu

(AA)
(AA)

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki kabulde Suudi Arabistan Büyükelçisi Fahad Bin Assaad Bin A. Abualnasr, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güven mektubu sundu.

Fahad Bin Assaad Bin A. Abualnasr’ın ailesi ve bazı büyükelçilik mensuplarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a takdiminin ardından hatıra fotoğrafı çektirildi. 

Görüşme, Cumhurbaşkanlığı hesabından da paylaşıldı.

Milli Gün'den sonra güven mektubu

Suudi Arabistan Krallığı’nın 93. Milli Günü önceki gün Ankara’da kutlanmıştı.Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçiliğince düzenlenen resepsiyona, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi olarak atanan Fahad bin Assaad Abu Al-Nasr, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve çok sayıda davetli katılmıştı.

Büyükelçi Al Nasr yaptığı konuşmada iki ülke işbirliğine vurgu yaparak şöyle demişti: 

Buradan Suudi Arabistan Krallığı’nın 2030 Uluslararası Expo Fuarına Evsahipliği yapması için adaylığı hususunda verdiği destekten dolayı Türkiye Cumhuriyeti’ne şükranlarımı sunuyorum. Gençliğinin enerjisi ve arzusunu arkasına alan dünya şehirlerinden biri olmak ve bu uluslararası fuara ev sahipliği yapmak için en iyi seviyeyi yakalamak üzere Suudi Arabistan Krallığı'nın başkenti Riyad şehrinden başlayan bu yolculuğu takdir ediyorum. Ayrıca Suudi Arabistan Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki tarihi ilişkileri övgüyle anıyorum. Bu ilişkiler Veliaht Prens, Bakanlar Kurulu Başkanı Mohammed b. Salman’ın (Allah Onu Korusun) 2022 Haziran ayında Ankara’ya  gerçekleştirdiği ziyaretle taçlandırılmış ve iki ülke arasında her alanda işbirliğinin derinleştirilmesiyle sonuçlanmıştır. Ayrıca Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yılın temmuz ayında Cidde’ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında doğrudan yatırım, savunma sanayi, enerji, savunma ve haberleşme alanlarında 9 anlaşmanın imzalanmasına tanıklık edilmiştir. İki ülke arasında gerçekleştirilen karşılıklı üst düzey ziyaretler, Suudi Arabistan Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti arasında çeşitli alanlardaki iş birliğinin kapsamının genişletilmesine katkı sağlayan yakın ikili ilişkileri güçlendiren olumlu sonuçlar ortaya koymuştur ve yine Suudi-Türk Koordinasyon Konseyi çerçevesinde ortak proje ve girişimler geliştirerek bunları uygulamanın önemini teyit etmiştir.

Suudi Arabistan Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgede ve dünyadaki ağırlığı, süregelen bölgesel krizlerin çözülmesindeki yapıcı rolleri, G-20 grubunun üyeleri olarak kardeş iki ülkenin büyük ekonomik potansiyellere sahip oldukları herkes tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla iki ülkenin işbirliği kesinlikle halklarımızın ve tüm dünyanın çıkarınadır.

Yeni Suudi Büyükelçisi Abualnasr kimdir?

Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi olarak atanan Fahad bin Assaad bin Abdulkareem Abualnasr (Fahad bin Esad bin Abdulkerim Ebu Nasr), 12 Mart 1973 tarihinde dünyaya gelen Büyükelçi evli ve bir çocuk babasıdır. 2000 yılında ABD’deki Washington DC Üniversitesi’nde Siyasi İlimler Fakültesi’nden mezun olan Ebu Nasr 2022 yılında aynı üniversitenin Karşılaştırmalı Siyaset bölümünde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Büyükelçi ayrıca Arapça ve İngilizce biliyor.

Suudi Arabistan Büyükelçisi Fahad Bin Assaad Bin A. Abualnasr​​​​​​​
Suudi Arabistan Büyükelçisi Fahad Bin Assaad Bin A. Abualnasr

2006-2013 yılları arasında Suudi Arabistan’ın Cidde kentindeki Al-Aghar Group’un Kurucu üyesi ve CEO’su olarak görev aldı. 2013-2014 yılları arasında Suudi Arabistan’ın Cidde kentindeki Qaderoon İş ve Engelliler Ağı’nın Genel Müdürlüğünü üstlendi. 

2014-2015 yılları arasında Avusturya’nın Viyana kentinde Kral Abdullah bin Abdulaziz Uluslararası Dinlerarası ve Kültürlerarası Diyalog Merkezi ‘KAICIID’de Baş Görevli ve Mali ve İdari İşler Direktörü olarak çalışan Ebu Nasr 2015-2019 yılları arasında aynı kurumun Genel Müdürü olarak görev yaptı. 2019-2020 yılları arasında ise Suudi Arabistan Kralı’nın Avrupa'daki Büyükelçileri Komitesi'nin Genel Sekreteri görevine getirildi. 

2020 yılından beri Dışişleri Bakanlığı Kamu Diplomasisi Genel Müdür Yardımcısı, Medya Müdürlüğü, İletişim Merkezi ve Yeni Medya, Kültürel Diplomasi Müdürlüğü, Parlamento Diplomasisi Müdürlüğü, Sivil Toplum Kuruluşları Müdürlüğü, Uluslararası Forumlar ve Konferanslar Müdürlüğü, İslami Kurumlar ve Kuruluşlar Müdürlüğü, Diyalog Müdürlüğü'nden sorumludur.

Ebu Nasr ayrıca 2021 yılında Rusya ve İslam Dünyası Konferansı, 2022 yılında Cidde Güvenlik ve Kalkınma Zirvesi ve Arap-Çin Zirvesi - Çin-Körfez Zirvesi’ne katıldı.

Büyükelçi aynı zamanda Ulusal Eğitim, Kültür ve Bilim Komitesi, Suudi Arabistan Resmi Haber Ajansı SPA’nın Yönetim Kurulu, Suudi Arabistan Kralı’nın Dinler Arası ve Kültürlerarası Diyalog Konusundaki Girişimini Takip Eden Ulusal Komite, Sergi ve Kongre Kurumu Yönetim Kurulu, Dışişleri Bakanlığı Diplomatik Kolordu Konseyi’nde üye olarak bulunuyor. 

Suudi Arabistan’ın Dışişleri Bakanlığı'ndaki G20 başkanlığı sırasında G20 Komitesi Sekreteri olarak görev yaptı. Kitap okumak ve edebi yayınları incelemek Ebu Nasr’ın hobileri arasında bulunuyor.

Mısır Büyükelçisi de güven mektubu sundu

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki kabulde Mısır Büyükelçisi Amr Soliman Abdelmeguid Elhamamy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güven mektubu sundu.

Independent Türkçe


Sağlık Bakanı Koca: Küresel Kovid aşısı baskısına boyun eğmemiz mümkün değil

Fahrettin Koca (AA)
Fahrettin Koca (AA)
TT

Sağlık Bakanı Koca: Küresel Kovid aşısı baskısına boyun eğmemiz mümkün değil

Fahrettin Koca (AA)
Fahrettin Koca (AA)

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Eris varyantı ve endişe edilecek bir durum olup olmadığına ilişkin soruya Koca, şu yanıtı verdi:

Kovid-19 ortaya çıktığında birçok bilinmezliği içeriyordu. Hem virüs hem de hastalıklar açısından bu süreçte mücadele etmek için erken dönemde aşının geliştirilmesi gerekiyordu. Bu çerçevede inaktif olarak bilinen güvenilir kadim tekniklerle üretilen aşıyı yani TURKOVAC'ı geliştirmiştik. Bu süreçte artık hastalığı biliyoruz. Virüsü tanıyoruz. Tüm mutasyonların etkilerini ve değişiklikleri takip ediyoruz. Bu mutasyonlarda bugüne kadar hiçbir zaman virüsün ilk çıktığı dönemdeki hasta yapıcı etkisi yani virulansında artış olmadı. Olan mutasyonlar hasta yapma gücü daha zayıf olan mutasyonlar, bunu da dediğim gibi yakından takip ediyoruz. Bu anlamda kesinlikle Eris varyantına yönelik yeni bir tedbir gerekmiyor. Bunu en açık şekilde zaten ifade etmiştim. Hastalığı artık çok iyi tanıyoruz ve endişe edecek hiçbir durum yok.

"Kovid-19 için yeni bir aşı programı uygulamayı düşünmüyoruz"

Bazı ülkelerin yeni varyanta karşı özel aşı geliştirdikleri ve yeni aşılama programları başlattıklarına yönelik açıklamaları hatırlatılarak, Türkiye'de böyle bir aşılama programının söz konusu olup olmayacağına yönelik soruyu Bakan Koca, şu şekilde yanıtladı:

Bazı ülkelerin aşı baskısı ile örnek olmaya çalıştığına hepimiz şahit oluyoruz. Bazı ülkelerin aşı baskısına boyun eğmesi, bizim de aşı baskısına boyun eğeceğimiz anlamına gelmez. Küresel Kovid aşısı baskısına boyun eğmemiz mümkün değil. Türkiye'nin kendi programı var ve birileri istiyor diye aşı programı başlatmayız. Biz kendi programımızı uyguluyoruz ve şu an kesinlikle Kovid-19 için yeni bir aşı programı uygulamayı düşünmüyoruz. Bu kadar net.

 "Hastaneye yatış oranları oldukça düşük"

Bakan Koca, hasta sayısında bir artış olup olmadığına ilişkin soru üzerine şunları kaydetti:

Bildiğiniz gibi Eris varyantının virülansı yani hasta etme gücü daha düşük fakat bulaşıcılığı daha fazla. Bu dönemde hasta sayısının arttığını söyleyebiliriz. Fakat hastaneye yatış oranları oldukça düşük. Ağır hastalık yapmıyor. Daha hafif seyrediyor. Kovid-19, nezle ve grip gibi bir üst solunum yolu enfeksiyonuna dönüşmüş durumda. Bu beklediğimiz bir seyirdi. Paniğe gerek yok. Eski dönemi hatırlatan kısıtlama ve kapanmalar söz konusu değil.

Dolayısıyla korunmak için ne yapmamız gerekiyor? Artık tüm vatandaşlarımız biliyor, hasta olanların kendilerini izole etmelerini, topluma çıkmamalarını, riskli olan kişilerin özellikle kendilerini korumalarını, onların da kalabalık ortamlardan uzak durmasını, illa gerekiyorsa da o durumda maske kullanmalarını öneriyoruz. Başka bir önerimiz de yok, yeni bir aşı programımız da yok. Yani toplu bir aşılama programına kesinlikle ihtiyaç yok.

 "Çocuklarımızın bağışıklama programındaki aşılarını eksiksiz yaptırmalı"

"Bu dönemde grip aşısını önemsiyoruz" diyen Koca, risk gruplarında olan ve grip aşıları tanımlanmış olanların bir an önce aşı olmalarını önerdiklerini vurguladı.

Bakan Koca, riskli grupta yer alan ve tanımlanmış kişilere grip aşılarının ücretsiz olarak yapıldığını belirterek, şöyle devam etti:

Burada önemli bir parantez açmam lazım. Aşı programımız Kovid-19 için yok ancak bildiğiniz gibi çocukluk çağı bağışıklama aşı programımız başarıyla sürüyor ve çok önemli görüyoruz. Çocukluk çağındaki aşı programını hassasiyetle takip ediyoruz. Vatandaşlarımız bu konuda hassas davranmalı, çocuklarımızın bağışıklama programındaki aşılarını eksiksiz yaptırmalı.

Bu aşılarımızı üretmek için devreye aldığımız, Hıfzıssıhha aşı ve biyoteknolojik ürün araştırma ve üretim altyapı inşaatımız devam ediyor. Tüm aşılarımızı yerlileştirmeyi esas alıyoruz. Ayrıca teknoloji transferiyle daha önce ilan ettiğimiz 3 aşının süreci de başladı. Su çiçeği, kuduz ve Hepatit-A aşısının teknoloji transferi ile üretilmesini özellikle çocuklarımız için önemsiyoruz.


Cumhurbaşkanı Erdoğan: Temennimiz Zengezur ve Laçin'i barış koridoru haline getirerek açmaktır

(AA)
(AA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Temennimiz Zengezur ve Laçin'i barış koridoru haline getirerek açmaktır

(AA)
(AA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nahçıvan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Haziran ayındaki Bakü ziyaretinin ardından Nahçıvan'ı ziyaret ettiklerini belirten Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Iğdır-Nahçıvan Doğal Gaz Boru Hattı'nın temelini attıklarını, toplam 80 bin 150 metrelik hattın günlük 2 milyon metreküp taşıma kapasitesine ulaşmasını hedeflediklerini bildirdi.

Erdoğan, projeyle Nahçıvan halkının doğal gaz ihtiyacının tamamının karşılandığını hatırlatarak, ayrıca Nahçıvan Onarım Üretim Askeri Kompleksi'nin açılışını gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Güncel gelişmelerin savunma sanayinde yerli ve milli kabiliyetlerin ehemmiyetini bir kez daha gösterdiğine dikkati çeken Erdoğan, kompleksin Azerbaycan ve Nahçıvan'ın savunma kabiliyetine önemli katkı yapacağına inandığını dile getirdi.

Erdoğan, enerji, ulaşım ve toplu konut alanlarında imzalanan üç anlaşmayla Nahçıvan ziyaretinin adeta taçlanmış olduğunu vurgulayarak, yeni projelerle Azerbaycan'la işbirliğinin her seferinde bir adım daha öteye taşımanın bahtiyarlığı içinde olduklarını söyledi.

"Can Azerbaycan'ımızı tarihi başarıdan dolayı tebrik ediyorum"

Aliyev ile yaptıkları görüşmede ikili ve bölgesel birçok hususu ele alma fırsatı bulduklarını, Karabağ'daki son durum üzerinde özellikle durduklarını ve Azerbaycan'ın haklı davasında güçlü desteği tekrarladıklarını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:

Can Azerbaycan'ımızı, antiterör operasyonunda elde ettiği tarihi başarıdan dolayı bir kez daha tebrik ediyorum. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Azerbaycan ordusu teröristlere karşı tavizsiz, sivillere ise son derece merhametli davranmıştır. 30 yıl önce Karabağ'ın işgali sırasında yaşananlar ile işgal edilmiş toprakların kurtarılması sonrasında yaşananlar arasındaki büyük fark şimdiden hafızalara kazınmıştır. Sivillerin ihtiyaç duyduğu tüm malzemeler, ciddi manada tırlar dolusu gıda ürünleri bölgeye ulaştırılıyor. Azerbaycanlı kardeşlerimizi harekat sonrasında sivillere yönelik sergiledikleri bu insani ve vicdani tutum dolayısıyla ayrıca kutluyorum.

Türkiye olarak tüm süreçlerde Azerbaycan'ın yanında yer aldık. Desteğimizi, geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki hitabımda güçlü bir şekilde vurguladım. Harekat neticesinde Azerbaycan'ın Karabağ'ın tamamındaki egemenliği perçinlenmiş oldu. Çok daha önemlisi 44 günlük vatan savunmasının ardından bölgede kalıcı barış ve istikrarın tesisi yolunda yeni bir fırsat penceresi açıldı. Bu imkanın değerlendirilmesi gerektiğine dair görüşümüz herkesin malumudur. Ermenistan'ın süreci uzatmak yerine artık güçlü bir irade sergilemesini bekliyoruz. Bu beklentimizi 11 Eylül'de telefonla görüştüğüm Ermenistan Başbakanı Sayın Nikol Paşinyan'a da ifade ettim.

Erdoğan, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve komşuluk hukukuna riayet edildiği takdirde çözülemeyecek hiçbir sorun görmediklerini ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:

Azerbaycan-Ermenistan sürecinde ilerleme sağlanması, bölgesel normalleşmeye de büyük ivme kazandıracaktır. Güney Kafkasya'da istikrar, barış ve refahın tesis edilmesi için Azerbaycan'la birlikte çalışmayı sürdüreceğiz. Ziyaretimizin, sadece ikili ilişkilerimiz değil tüm bölgemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Şahsıma ve heyetime gösterilen hüsnü kabulden dolayı kardeşim Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e bir kez daha teşekkür ediyorum.

"Menendez'in devreden çıkması bize avantaj sağlıyor"

Değerlendirmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, "ABD'den ülkemize F-16 satışı ve modernizasyonunun önündeki en büyük engellerden biri ABD'li Senatör Bob Menendez, hakkında hazırlanan yolsuzluk iddianamesinden sonra geçici olarak görevini bırakmak zorunda kaldı. Beyaz Saray'dan gerek F-16 satışının Senato'ya sunulması gerekse modernizasyonun onaylanmasıyla ilgili bir hareket bekliyor musunuz?" sorusuna, şu yanıtı verdi:

Bizim, F-16'larla ilgili bu konuda en önemli sıkıntılarımızdan biri de ABD'li Senatör Bob Menendez'in ülkemiz aleyhine faaliyetleriydi. Dolayısıyla Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan şu anda bu süreci yakından takip edecek. Zaten ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan 3-4 gün önce Amerika'da görüştüler. Bu görüşmeler hala devam ediyor. Ama şimdi bu durumu fırsata dönüştürüp kendisiyle tekrar görüşmekte fayda var. Bu sayede F-16 ile ilgili süreci de belki hızlandırma fırsatımız da olabilir. Sadece F-16 değil, diğer bütün konularda Menendez ve onun zihniyetindekiler bize karşı engelleyici faaliyet yürütüyor. Menendez'in devreden çıkması bize avantaj sağlıyor ancak F-16 meselesi sadece Menendez'e bağlı bir konu değil.

Yönetilmesi gereken alanları Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan yürütecek. Bu konuda ABD'den artık net bir yanıt bekliyoruz. Temenni ediyoruz ki beklediğimiz olumlu neticeyi fazla uzamadan alırız. Bu konu dahi bizlere savunma sanayi noktasında kendi kendine yeten bir ülke olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Daha önce İHA-SİHA noktasında da aynı durumdaydık. O zamanlar Predator meselesi vardı. İhtiyacımız olduğu halde müttefikimizden alamamıştık. Ne yaptık, kendi İHA'larımızı ürettik. Durmadık SİHA yaptık, TİHA yaptık, Kızılelma yaptık, Hürkuş yaptık, Atak yaptık… Şimdi de F-16'lara ihtiyacımız var fakat bir yandan da yeni nesil savaş uçağımız KAAN'ı üretmek için çalışıyoruz.

"Zengezur Koridoru'nun hayata geçmesi stratejik bir konudur"

Erdoğan, "Geçen yıl Azerbaycan'dan dönüşümüzde Zengezur Koridoru konusunun ilerlemesinde Ermenistan'dan daha çok İran'ın sorun çıkardığını söylemiştiniz. Azerbaycan'ın Karabağ'daki terörle mücadele operasyonlarından sonra Zengezur Koridoru'nda nasıl bir süreç bekleniyor?" sorusu üzerine, kara ve demir yolu hatlarıyla Nahçıvan ve Azerbaycan'ın diğer bölgeleri ile doğrudan bağlantı kurmalarının ilişkileri daha güçlü hale getireceğini belirtti.

Bu güçlü bağ sayesinde birçok konuda yürüyerek aldıkları mesafenin katbekat fazlasını gelecek süreçte koşarak alacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Bu nedenle bir an önce bu koridorun açılması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Türkiye ve Azerbaycan için çok önemli bu koridorun hayata geçmesi stratejik bir konudur ve muhakkak tamamlanmalıdır. Bu koridor açıldığında Bakü'den çıkan bir araç ya da tren doğrudan Kars'a gelebilecek. Türkiye-Azerbaycan kardeşliği çok daha güçlenecek. İran'dan da bu konuda olumlu sinyaller gelmesi sevindirici" dedi.

"Ermenistan şu anda Hocalı Katliamı'nın bedelini ödüyor"

Erdoğan, Hocalı Katliamı'na tanık olan bir kız çocuğuyla TRT'nin 31 yıl sonra röportaj yaptığı hatırlatılarak, "Hocalı'da artık Azerbaycan bayrağı dalgalanıyor. Hocalı'yı özlemle bekleyenler için tekrar evlerine dönme yolu açıldı. Bu gelişmenin sizde oluşturduğu hissiyatı paylaşmanız mümkün mü?" sorusuna, "En az o yavrumuz kadar biz de o süreci yaşadık. O katliamın açtığı yaralar var. Tabii o katliamı yaşayanlar için de bizler için de Hocalı Katliamı unutulmaz" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Hocalı Katliamı'nın şu anda Ermenistan bedelini ödüyor ve ödeyecek çünkü 1 milyon Azerbaycanlı, Hocalı'dan ve diğer şehirlerden adeta hicret etti. Nereye? Azerbaycan'a. Şimdi ondan 10 yıllar sonra Azerbaycan bu katliamın hesabını sordu. Çok çok farklı bir şekilde sordu ve topraklarını geri aldı. Malum, Amerika, Rusya, Fransa, Minsk Üçlüsü denilen bu ülkeler, yıllarca Azerbaycan'ın bu hakkını tanımadılar. Sonunda Azerbaycan kendi göbeğini kendi kesti ve işi bitirdi. Şimdi Hocalı'da artık kim var? Hocalı'nın gerçek sahipleri. Tüm şehitlere Allah'tan rahmet diliyoruz.

Azerbaycan ordusu Hocalı'ya kaos, kan ve ölüm değil, huzur ve barış getirmek için girdi. Yıllar önce oraya Ermeni çetelerin girdiği gibi girmedi. İnsanları katletmek için girmedi. Hocalı'ya hak ettiği barışı ve huzuru sağlamak için girdi. Kendi öz toprağına ardındaki zaferlerin müjdesiyle girdi. Artık Hocalı için de Karabağ için de Azerbaycan egemenliği altında kalıcı barış ve huzurun vakti gelmiştir. Ermenistan'a düşen de bu huzurun tesisi ve muhafazası için barışın yanında durmaktır.

"Kıbrıs Adası barış ve huzurla anılmayı hak ediyor"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Türk devletleri ile daha fazla bütünleşmesi yolunda yeni adımların atılıp atılmayacağına ilişkin soru üzerine Erdoğan, gelecek süreçte Türk Devletleri Teşkilatının toplantısı olacağını bildirdi.

Erdoğan, Azerbaycan'ın toplantıya KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey'in de davet edilmesini çok istediğini belirterek, şöyle devam etti:

Kazakistan'da toplantı yapılacak ve bu toplantıda inşallah gözlemci üye olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni de göreceğiz. Bu konuda sağ olsun Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in de ciddi bir kararlılığı var. O da KKTC bayrağının oralarda dalgalanmasını istediğini ortaya koyuyor. Bizler de KKTC ile alakalı atılan bu adımda beraberce, el ele, omuz omuza kararlılığımızı göstermeye inşallah devam edeceğiz. KKTC'nin tanınması Kıbrıs Adası'nda kalıcı barış ve huzurun sağlanmasını isteyen tüm ülkeler için en doğru seçenektir. Adanın gerçekleri ortadadır ve KKTC, Kıbrıs'ın en somut gerçeğidir. Yıllarca oradaki Türk varlığını görmezden gelmeye çalışanların denemediği yol kalmadı fakat giriştikleri her adım temelsiz olduğu için onlar açısından hüsranla sonuçlandı.

Bizler, KKTC ile birlikte çözüm için tüm yolları denedik. Federasyon formülü dahil tüm formüllere samimiyetle yaklaştık. Fakat bundan böyle Kıbrıs'ta iki devletli çözüm dışında seçeneğin kalmadığı açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kimse bizden KKTC'nin haklarını görmezden gelmemizi, onları çiğnettirmemizi beklemesin. Bizler KKTC'nin artık diğer ülkelerce tanınması için sesimizi daha çok yükselteceğiz. Biz daha önce de 'çözümsüzlük çözüm değildir' diyerek bu sorunun ortada bırakılmasının, görmezden gelinmesinin yanlış olduğunu anlatmıştık. Artık tüm yanlışları silecek doğru adımın vaktidir. KKTC'nin tanınması başta Avrupa Birliği olmak üzere birçok tarafın attığı yanlış adımların telafisi olacaktır. Kıbrıs Adası artık gerilimlerle değil, barış ve huzurla anılmayı hak ediyor.

"Türkiye'nin Irak, BAE ve Katar ile 'Kalkınma Yolu Projesi' için görüşmeler içinde olduğunu söylemiştiniz. Projeyle ilgili somut adımlar ele alındı mı? Türkiye ve Irak arasında zaman zaman terörle mücadele operasyonları nedeniyle çıkan gerginlikler bu projeye engel teşkil edebilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, şu bilgileri paylaştı:

Kalkınma Yolu Projesi tamamen Basra Körfezi ülkeleri, Irak ve bizi kapsayan bir proje. Fakat bu konuda Birleşik Arap Emirlikleri (BEA) Devlet Başkanı Muhammed Bin Zayed Al Nahyan'ın çok kararlı bir duruşu var. Hatta en son görüşmemizde projenin yazılı olarak ortaya konulmasından bahisle '60 günde içinde bu projeye yönelik hazırlıkları tamamlayalım' diye bir teklifi oldu. Tabii bu Kalkınma Yolu Projesi noktasında, Amerika'nın, Japonya'nın, Hindistan'ın ve Çin'in kendilerince projeye yaklaşımları söz konusu. Projeyle Irak üzerinden Türkiye ve Avrupa'ya geçiş söz konusu. O bakımdan bizim durumumuz çok büyük önem arz ediyor. Onun için de süratle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız, muhataplarıyla görüşmeleri yapıp bu işi hayata geçirmenin gayretinde olacak. Çünkü birileri anlaşmazlıkları kışkırtmanın gayreti içinde. Biz ise bu anlaşmazlıkları kışkırtmaktan çok çözüme yönelik ne gibi adımlar atarız bunun gayreti içerisinde olacağız. Çünkü Kalkınma Yolu, bu coğrafyaya özellikle çöreklenmiş tüm karanlık odakları yok edecek kalkınma aydınlığının inşallah ilk adımı olacaktır. Bundan dolayı çok çok büyük önem arz ediyor. Türkiye de bu işin tam nirengi noktasında. İnşallah sonu hayır olur.

"Ekim-kasım gibi Netanyahu'nun ertelenen Türkiye ziyareti yapılır"

Erdoğan, "ABD ziyaretlerinizde İsrail ile enerji sondaj çalışması başlatılacağını söylemiştiniz. Hatta sadece Türkiye değil, Türkiye'den Avrupa'ya da enerji aktarımının yapılacağını söylemiştiniz. Bu çalışma tam olarak Akdeniz'de nerede gerçekleşecek ve çalışmaya ilişkin bir takvim var mı? Bir de Netanyahu'nun bir ziyareti söz konusu, onun tarihi belli oldu mu?" sorusuna, şu karşılığı verdi:

Ziyaret tarihi ile ilgili Dışişleri Bakanlığımızın çalışmaları devam ediyor. Zannediyorum ekim-kasım gibi Netanyahu'nun hastalık nedeniyle gerçekleştiremediği ve ertelenen Türkiye ziyareti yapılır. En uygun zamanda bu ziyaretin olması için görüşme trafiği devam ediyor. Biliyorsunuz bu işlerin sekreteryası Türkiye ve İsrail Dışişleri bakanlarına ait. Ondan sonra da biz iadeiziyaretimizi yapacağız. Türkiye ve İsrail olarak birçok alanda işbirliği yapıyoruz. Yeni işbirliği alanlarının varlığı da bir gerçek. Özellikle Avrupa, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası oluşan konjonktürün de etkisi ile sürdürülebilir enerji kaynağı arayışında. İsrail'in, kaynaklarının Avrupa'ya taşınması konusunda arayışta olduğu da herkesin malumu. En akılcı rota ise Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa'ya ulaştırılması. Bunu son görüşmemizde de ele aldık, çalışmalara başladık. Diğer taraftan sondaj çalışmaları noktasında da işbirliği fırsatları bulunuyor. Bununla ilgili teknik çalışmaların yapılması talimatlarını ilgili arkadaşlarımıza verdik. En kısa sürede gerek Türkiye'de gerek İsrail'de yapacağımız görüşmelerde rota, takvim ve sondaj alanları gibi ayrıntıları da netleştiririz.

"Afrika ülkelerinin takip ettiği ülke biziz"

"BM'deki reform çağrınız sonrasında Afrika'da, Kafkaslar'da yeni hareketlenme var. Nasıl değerlendirirsiniz? Bir de İslam dünyası için de bu yapıdaki teşkilatların reforme edilmesi yönünde bir çalışmanız var mı?" sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:

Özellikle G20 ülkelerinden öte Afrika ülkelerinin durumu bizim için çok büyük önem arz ediyor. Afrika ülkelerinin takip ettiği ülke biziz. Türkiye'yi takip ediyorlar. 'Türkiye ne diyor, Türkiye nasıl bakıyor?' diyorlar. Örneğin, BM Genel Kurulu'nda, Afrika ülkeleri ile yaptığımız görüşmelerin hepsinde de 'Türkiye ne diyor?' sorusunu işittik. Özellikle Tahıl Koridoru meselesinde de yine Sayın Putin'in Tahıl Koridoru'yla ilgili hedefinde Afrika ülkeleri var. 'Biz Avrupa ülkelerine tahıl göndermeyiz. Eğer gönderecekseniz Türkiye-Katar-Rusya üçlü olarak bu işi yapalım, hatta 6 tane Afrika ülkesi belirleyelim buralara bunu gönderelim' diyor. Biz de 'tamam' dedik. Şimdi telefon diplomasisi başladı. Dışişleri bakanlarımızla bu süreci çalıştırıyoruz ve Afrika ülkeleriyle bunu en ideal şekilde sürdürelim istiyoruz. Çünkü koridordan geçen tahılın yüzde 44'ü Avrupa ülkelerine gitti. Yüzde 14 bize geldi, yüzde 14 Afrika'ya, diğeri de farklı ülkelere ulaştı.

Dünyanın değiştiğini vurgulayan Erdoğan, değişen dünyaya uyum sağlayamayan, kendini yeni şartlara uyduramayan, medeniyet yarışının gerisinde kalanların, en iyi ihtimalle etkisizleşeceğini söyledi.

Türkiye'nin, attığı adımlarla dinamik bir süreç yönetimini ortaya koyduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

İslam dünyası da birlik olabilmek için kardeşliğine ekilen fitne tohumlarını temizlemeli ve samimiyetle kucaklaşmalıdır. İslam dünyası, birliğinin temelini oluşturan ilkeler çerçevesinde, değişen dünyaya uyum sağlamak, söz sahibi hale gelebilmek ve etkin bir güç olabilmek için reforma mecburdur. İslam Konferansı Örgütü'nün, İslam İşbirliği Teşkilatı'na dönmesi önemli bir adımdı. Bunun gibi adımların atılması ve büyük meselelerde ağırlığını hissettirmesi gerekmektedir. Terör, göç sorunu, iklim krizleri, İslam karşıtlığı, ırkçılık gibi meseleler ortada. Bunlara karşı ortak bir tavır geliştiremezsek İslam dünyasının etkinliğinden söz edemeyiz. Yüce kitabımıza karşı alçakça saldırılarda bile gereken şekilde yeterli tepki veremeyen İslam dünyası, hangi meselede ortaklaşabilir?

"Temennimiz barış koridoru haline getirerek açmak"

Erdoğan, "Karabağ zaferinin ardından 3 yıldır beklenen işler vardı, bu ziyaretiniz sonrası onların önü açılıp daha da hızlanması beklenebilir mi?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:

Temennimiz buraları barış koridoru haline getirerek açmaktır. Hala bir savaşın egemen olduğu bir koridoru düşünmek mümkün değil. Çünkü gerek Zengezur gerek Laçin koridorlarını eğer barış koridoru olarak düşüneceksek kavga gürültü olmadan bu işi çözmemiz gerekiyor. Hele hele bunların raylı sistem olduğunu düşünürsek, Türkiye'den gelen tren Nahçıvan'dan, Ermenistan'dan geçerek Azerbaycan'a gidecek. Ermenistan'dan geçme konusuna gelince. Ermenistan bu işin önünü açmazsa nereden geçecek? İran'dan geçecek. İran şu anda buna olumlu bakıyor, olumlu baktığı için de İran'dan artık Azerbaycan'a geçiş imkanı olabilecek. Diğer taraftan bu ziyaretimiz, Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin, iki devlet tek millet ruhunun bir kez daha bütün dünyaya ilanıdır. Bunu BM kürsüsünde nasıl haykırmışsak, can Azerbaycan'ın öz toprağı Şuşa'da nasıl duyurmuşsak, her yerde gerek sözlerimizle gerek uygulamalarımızla gösterdik, gösteririz. Bizler iki devletiz ancak kaderi de ülküsü de bir milletiz. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzeyi, olabilecek en yüksek seviyeye ulaşacaktır. Yeni adımlarla kardeşliğimizi pekiştirmekte kararlıyız. Enerjiden savunma sanayine, ticaret hatlarından bölgesel işbirliklerine kadar her alanda atılacak adımlar aşama aşama hayata geçirilecektir. İki ülkenin potansiyelleri, birlikte kazanma ilkesiyle atılacak bu adımlarla çok yüksek seviyelere ulaşacaktır. TANAP'ın kapasitesinin genişletilmesi ve Hazar'dan daha fazla doğal gazın Türkiye ve Avrupa'ya akması bu adımlardan biridir. Bu, hem iki ülke çıkarlarına hizmet edecek hem de Avrupa'nın enerji güvenliğine de katkıda bulunacaktır. Ulaştırma alanında, turizm alanında benzer adımlar atarak ortak çıkarlar temelinde ve bütüncül bir bakış açısıyla projeler ortaya koymaya devam edeceğiz.

"Vatandaşımızı enflasyona ezdirmemek için adımlarımız devam edecek"

Enflasyonla mücadelede önümüzdeki süreçte neler yapılacak? Fahiş fiyatlarla mücadele için nasıl adım atılması planlanıyor?" sorusuna Erdoğan, "Enflasyonla mücadelede şu an itibarıyla arkadaşlarımızın yoğun bir takvimi var. Enflasyonun dizginlenmesi ve kalıcı olarak tek haneye inmesi amacıyla açıkladığımız Orta Vadeli Program, bu yoldaki kilometre taşlarımızı oluşturuyor. Fiyat istikrarının sağlanması için parasal sıkılaşma ve kredi sıkılaşması tedbirleri ekonomi yönetimimizce hayata geçiriliyor. Bu adımlar, kaynaklarımızın üretken alanlara yönlendirilmesi ve bu sayede yüksek, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin sağlanması amacını taşıyor. Maliye politikaları ile de bu amaçlar destekleniyor. Üretimi ve yatırımı teşvik ederek de enflasyonla mücadelemize güç aktaracağız. Bu süreçte vatandaşımızı enflasyona ezdirmemek için aldığımız tedbirler ve attığımız adımlar devam edecek" cevabını verdi.

"Verdikleri söze sadık kalırlarsa parlamentomuz da sözüne sadık kalacak"

Erdoğan, "Birleşmiş Milletler Genel Sekreteriyle de görüştünüz. Pek çok görüşme yaptınız New York'ta. İsveç konusunda da pek çok sanıyorum ifade duydunuz. Acaba ekim takvimi içinde Mecliste İsveç var mı yoksa daha sonraki bir tarihe mi kalır?" sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu:

Meclisin bir yapısı var, başkanı var… Amerika'nın biliyorsunuz parlamentosu var, bizim de parlamentomuz var. Parlamentomuzun içerisinde de bir yapı var. Cumhur İttifakı olarak bizim de bir yapımız var. Cumhur İttifakı olarak aramızda tabii ki görüşmelerimizi yapacağız. Ona göre de parlamentoya müracaatımızı da bu arada yapıp, parlamentomuz nasıl bir takvim belirlerse, onu da orada takip edeceğiz. Bu konuyla ilgili de Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile de bazı görüşmeler yaptı. Temenni ederim ki onlar da verdikleri söze sadık kalırlarsa bizim parlamentomuz da verilen söze sadık kalacaktır. Adımını da buna göre atacaktır.

"Acaba onların verdikleri söz F-16 konusu mu? İkincisi Sayın Bahçeli'yle döndüğünüzde yüz yüze bir görüşmeniz mi olacak?" sorusuna karşılık Erdoğan, şunları dile getirdi:

Zaten İsveç'i F-16 ile bağlı hale getiriyorlar. Yani diyorlar ki 'Bunu halledin'. Kanada aynı şeyi yapıyor, Amerika da aynı şeyi yapıyor. Biz de diyoruz ki 'Sizin Kongreniz varsa bizim de parlamentomuz var'. Biz parlamentomuzu geri plana atamayız ki. Yani bizim şu anda Cumhur İttifakı olarak bir birlikteliğimiz var. Bu birlikteliğimiz içerisinde biz de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Netice itibarıyla İsveç'in NATO üyeliği ile ilgili kararı artık Meclis verecektir. Meclisimiz bu konu ile ilgili her gelişmeyi en ince ayrıntısına kadar takip etmektedir. O kararı ne zaman vereceği de kararın ne olacağı da Meclisimizin takdirindedir. Meclisin gündemine konu geldiğinde kararın nasıl olacağını hep birlikte görürüz.

"Meclis grubumuz, 'sivil anayasayı beraber yapalım' davetimizi iletecek"

"Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin artık darbe anayasasını kaldıramayacağını, aynı zamanda Türkiye Yüzyılı'na yakışır bir sivil anayasa çalışmasına ilişkin talebinizi ve bununla ilgili girişimlerde bulunacağınızı ifade ettiniz. Meclis açıldığında öncelikli gündeminiz ne olacak?" soruna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

Anayasayla ilgili davetimizi biz 12 Eylül'ün yıl dönümünde Ulucanlar Cezaevi Müzesi'nde zaten yaptık. Bunu yaparken de özellikle şunu söyledik, dedik ki 'Gelin bir sivil anayasayı bu dönemde yapalım'. Bu konuyla ilgili olarak da AK Parti Meclis Grubumuz, parlamentoda grubu olan diğer partilerle görüşmek suretiyle 'gelin bir sivil anayasayı beraber yapalım' davetimizi iletecek. Kabul ederler, etmezler ama biz şu anda kapıları çalacağız. Kim çalacak? AK Parti'nin TBMM Grubu. Bundan dolayı da herhangi bir nazlanmaya filan gerek yok. Arkadaşlarıma da gereken talimatları verdim. Grup Başkanımız Abdullah Güler Bey'e 'Hemen gereken suretle görüşmeleri yapın' dedim. Yani 1 Ekim'den itibaren Meclis konuşmamızda da gerekli vurguyu buna göre yaparız, gerekli adımları da buna göre inşallah atarız. Türkiye artık darbe anayasası ayıbından kurtulmalıdır. Benim milletim, çağın şartlarına uygun, sivil, özgürlükçü, dili ve bütünlüğü ile milleti kucaklayan bir anayasa ile yönetilmeyi sonuna kadar hak ediyor. Zaman içerisinde yapılan müdahalelerle belli mesafe alınsa da mevcut anayasa, Türkiye Yüzyılı'na yakışmayan yapıdadır. Hedefimiz, tüm vatandaşlarımızın 'benim anayasam' diyeceği bir anayasa ortaya koymaktır. Umarım uzlaşı içerisinde Türkiye'ye yakışır birlikteliği ortaya koyarak anayasa metnimizi ortaya çıkartırız. Çağrımız, tüm siyasi partilerimizin vaadi olan yeni anayasa konusunu bizlere yakışır bir biçimde neticelendirmek ve millete verdiğimiz sözü tutmak içindir.