Sadr Hareketi: İran, Irak'ın Körfez'le birleşmesinden korkuyor

Bağdat, Tahran ile olası bir diplomatik krizden kaçınıyor.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr. (AP)
Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr. (AP)
TT

Sadr Hareketi: İran, Irak'ın Körfez'le birleşmesinden korkuyor

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr. (AP)
Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr. (AP)

Irak hükümeti, İran'ın, aralarında Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin de bulunduğu Iraklı yetkililerin ‘Arap Körfezi’ terimini kullanmasına karşı protestosunu görmezden gelmeye devam ederken, Tahran bu konuda gerilimi artırmayı sürdürüyor. Dışişleri Bakanlığı, Irak Büyükelçisi’ni çağırarak Körfez'e ‘Fars’ adının verilmemesine karşı protestosunu bildirdi.
Iraklı yazarlar ve kanaat önderleri, İran'ın Arap Körfezi'nin tahsisini iptal etme konusundaki ısrarıyla meşgulken Tahran, 25. Arap Körfez Kupası’nda Suudi ekibine karşı kazandığı zaferin ardından Irak'a göndermeyi planladığı tebrik telgrafı da dahil olmak üzere, Irak için ‘kardeş’ tabirini ve ‘Fars Körfezi’ ibaresini kullanıyor. Birçok kişi, hükümetin İran protestosuna sessiz kalmasını eleştirerek bunu Irak'ın egemen bir iç meselesine açık bir İran müdahalesi olarak değerlendirdi.
Diğer yandan gözlemciler ve uzmanlar, Irak'ın İran protestolarını görmezden gelmesinin şu an bölge ülkeleri arasında, özellikle İran ve Suudi Arabistan arasında vizyon köprüleri kurmaya çalışılırken, bu terim nedeniyle İran'la diplomatik krize girmekten kaçınmayı amaçladığını düşünüyor.
Konuyla ilgili olarak özellikle sosyal medyadaki tartışma arttı. Irak hükümetinin sessizliğini sadece İran'ın Körfez'i ‘Fars’ olarak adlandırması açısından değil, tamamen Irak'a ait bir su yolu olan ve Dicle ve Fırat nehirlerinin ağzını temsil eden Şattülarap için ‘Arvand Rûd’ tabirini kullanması açısından da sert biçimde eleştiriler hız kazandı.
Irak'ın eski rejim döneminde, 1975'te Şah İran ile imzaladığı Cezayir Anlaşması’nın İran'ın Şattülarap'ın ikinci kıyısını kontrol etmesine izin verdiği biliniyor. Eski Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin'in 1979'da bu anlaşmayı tek taraflı olarak iptal etmesine rağmen İran, özellikle kendi çıkarına olduğu için anlaşmaya bağlılığını sürdürüyor.
Bağdat, Tahran'a resmi olarak yanıt vermezken, İran Devrim Muhafızları medyasının saldırılarına hedef olan Mukteda es-Sadr liderliğindeki ‘Sadr Hareketi’nin Twitter hesabından yapılan açıklamada ‘Arap Körfezi’ ifadesini kullanıldı ve İran’ın özür taleplerine karşı çıkıldı.
Sadr Hareketi’nin liderlerinden İsam Hüseyin geçtiğimiz çarşamba günü yaptığı açıklamada, "İran'ın, Irak'ın Tahran Büyükelçisi’ni çağırmasının hiçbir gerekçesi yok” dedi. Bu konunun 25. Arap Körfez Kupası’nda, Irak'taki İran taraftarları ve yandaşlarının Arap Körfezi'ne isim verilmesine karşı kampanyalar başlatmaları için bir yeşil ışık olarak değerlendirdiğini söyledi. Hüseyin sözlerini şöyle sürdürdü:
“İran, Irak halkı ile Arap Körfez ülkeleri halkları arasındaki entegrasyon sorunundan çok rahatsız. Gelecekte turistik gezilerin artması ve işlerin ekonomik ve yatırım konularına dönüşmesi korkusuyla bu yakınlaşmayı istemiyor. Bu nedenle Arap Körfezi'ne isim verilmesine karşı çıkarak bu konuya karşı saldırılarını her gün artırıyor. İran'ın Arap Körfez ülkeleriyle sorunları var. Bu nedenle Irak ile bu ülkeler arasında herhangi bir yakınlaşma istemediği gibi Iraklıların da Arap halklarıyla bütünleşmesini istemiyor. Irak'ın dış politikasında kendisini izlemesini talep ediyor. İran 40 yıldır İslam Cumhuriyeti olduğunu söylüyor. Ancak bugün Fars Körfezi yerine Arap Körfezi adının verilmesine yapılan itiraz, bunun İslami değil ulusal bir cumhuriyet olduğunu gösteriyor.”
Diğer yandan Irak menşeli olan ve internette yayın yapan ‘Al-Aalem Al-Jadeed’ gazeteinin Yazı İşleri Müdürü Muntazır Nasır, Şarku'l Avsat’a şu açıklamada bulundu:
“Tahran'daki Irak Büyükelçisi’nin, Irak Başbakanı’nın Fars yerine Arap Körfezi için resmi isimlendirmeyi kullanmasını protesto etmek için çağrılması şaşırtıcı. Bu çağrı, diplomatik normlara aykırı ve İran'ın Irak'ın resmi söylemine bile müdahale etme ve kontrol etme çabalarını gösteren tehlikeli bir emsaldir. Devletler topraklarına, bölgelerine, sularına ve yer işaretlerine isim vermekte özgürdür ve başka hiçbir ülke kendi ulusal isimlerini empoze etme hakkına sahip değildir. İran'ın iddia ettiği gibi, Birleşmiş Milletler'deki (BM) resmi isimlendirmeyle ilgili olarak o sırada İngiltere ve ABD'nin müttefiki olan Pehlevi yönetiminde olan İran tarafından Pehleve olarak gerçekleştirildi. BM’nin kurulduğu 1945 yılında bazı Körfez ülkeleri henüz yoktu. Irak, önemli dış ittifakların yanı sıra kendi iç sorunları ve sömürgecilik altındaki veya sömürgeden yeni çıkmakta olan diğer Arap ülkelerinin sorunlarıyla meşguldü. Bu, Tahran'ın yalnızca kendisinin tanıdığı eski haritaları sunmak ve diğer daha önemli haritaları saklamak için kullandığı bir tez. Bu haritaların bazılarının Basra olarak isimlendirdiği Arap Körfezi adına işaret ediyor. Bu sonsuza kadar devam edemez. Körfez'deki Arap kıyılarının uzunluğu 3 bin 490 kilometre iken İran kıyılarının uzunluğu ise sadece 2 bin 440 kilometre. Ayrıca Körfez'e kıyısı olan 7 Arap ülkesi bulunuyorken tek Fars ülkesi İran'dır.”



Ceramana sakin... Güvenlik güçleri, Dürzi sakinleri rahatlatmak için kontrol noktalarını güçlendiriyor

Şam'ın doğu kırsalındaki Ceramana’nın kuzey girişi (Şarku'l Avsat)
Şam'ın doğu kırsalındaki Ceramana’nın kuzey girişi (Şarku'l Avsat)
TT

Ceramana sakin... Güvenlik güçleri, Dürzi sakinleri rahatlatmak için kontrol noktalarını güçlendiriyor

Şam'ın doğu kırsalındaki Ceramana’nın kuzey girişi (Şarku'l Avsat)
Şam'ın doğu kırsalındaki Ceramana’nın kuzey girişi (Şarku'l Avsat)

Şam'ın güneydoğusundaki Ceramana’nın nüfusunun bir kısmını Dürzi mezhebine mensup vatandaşlar oluşturuyor. Şarku'l Avsat dün şehre yaptığı gezide, bölgenin normal ve sakin bir hayat sürdüğüne tanık oldu.

Bu sakinliğe, Suveyda vilayetinde Dürzi militanlar ile Bedevi aşiretler arasında meydana gelen olaylar nedeniyle Sünni nüfusun çoğunlukta olduğu komşu kasaba ve köylerde yaşayanların tepkisinden çekinen bölge sakinlerinin girişlerdeki kontrol noktalarının ve gözetimin arttırılması yönündeki taleplerine Suriye hükümetine bağlı İç Güvenlik Güçleri'nin verdiği yanıt eşlik ediyor.

Ceramana'nın kuzey girişinde, semt merkezine giden araçların hareketi dün öğleden sonra normal görünürken, giriş kontrol noktasında duran bir İç Güvenlik Güçleri görevlisi bölgedeki durumun ‘istikrarlı ve tamamen sakin’ olduğunu doğruladı. Şarku'l Avsat muhabiri Ceramana'nın merkezine giden yolu takip etmekte tereddüt ederken, görevli şöyle dedi: “Bir şeyden mi korkuyorsunuz? İçeride hiçbir gerginlik yok. İçeri girin.”

İç Güvenlik Güçleri görevlisi, geçtiğimiz pazar günü Suriye'nin güneyinde Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyda vilayetinde kanlı olayların patlak vermesinden bu yana Ceramana'da ‘bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda Dürzi gencin Suveyda'daki gelişmeleri protesto etmek için gösteri yapması ve hemen dağıtılması’ dışında kayda değer bir olay yaşanmadığını bildirdi.

) Şam'ın doğu kırsalında yer alan Ceramana’nın el-Cemiyat bölgesindeki ana cadde (Şarku'l Avsat)Şam'ın doğu kırsalında yer alan Ceramana’nın el-Cemiyat bölgesindeki ana cadde (Şarku'l Avsat)

Dört ana yolun tali bulvarlara açıldığı şehir merkezindeki el-Kerame Meydanı'na ulaştığımızda dükkanların çoğu açıktı, ancak araç ve yaya hareketliliği oldukça zayıf görünüyordu. Kuruyemiş ve şekerleme satan bir dükkânın sahibi bu durumu bugünün cuma ve resmî tatil olmasına bağladı ve ‘normal günlerde daha fazla yoğunluk olduğunu’ vurguladı.

Bölgedeki güvenlik durumuyla ilgili resmi bir güvence işareti olarak, mağaza ve kafelerin iş yaptığı tüm ana yollarda İç Güvenlik Güçleri personeli konuşlandırılmadı. Ancak Ceramana'nın girişlerindeki kontrol noktalarında konuşlanan güvenlik personeli, hem giriş hem de çıkış yollarındaki araçları kapsamlı bir şekilde denetliyor.

Bölgedeki Dürzi toplumundan bir aktivist, Ceramana'daki durumun ‘Suveyda'daki olaylar başladığından beri sakin olduğunu ve herhangi bir değişiklik olmadığını’ doğruladı. Aktivist, “Hükümet birimleri her zamanki gibi çalışmalarına devam ediyor. İç Güvenlik Güçleri, güvenlik, istikrar ve sivil barışı koruma görevlerini yerine getiriyor” ifadelerini kullandı.

Şarku'l Avsat'a konuşan aktivist, aşılmaması gereken kırmızı çizgiler olduğunu, Ceramana'nın Doğu Guta'nın komşusu olduğunu, Şam ile ilişkilerin iyi ve etkili olması gerektiğini, ayrıca kent ve çevresinde iç barışın korunmasına bağlı kalınması gerektiğini belirtti.

Ceramana'nın kuzey girişinde kurulan kontrol noktasının önünde toplanan yerel Dürzi militanlar, 29 Nisan 2025 (Arşiv – Şarku'l Avsat)Ceramana'nın kuzey girişinde kurulan kontrol noktasının önünde toplanan yerel Dürzi militanlar, 29 Nisan 2025 (Arşiv – Şarku'l Avsat)

Aktivist, ‘Suveyda'daki ihlallerin faillerinin sorumlu tutulması ve vilayetteki sivillere yardım ulaştırmak için insani yardım geçişlerinin açılması talepleri’ olduğunu belirtti. Aktivist, ‘bölgenin komşu kasaba ve köylerden herhangi bir tacize maruz kalmadığını ve Suveyda'daki olayların patlak vermesinden bu yana herhangi bir iç sorun yaşanmadığını’ vurguladı.

Bir başka yerel kaynak ise ‘semt sakinlerinin herhangi bir çatışma ya da anlaşmazlıktan uzak durmak istediklerini, çünkü Ceramana'nın devletin bir parçası olduğunu’ vurgulayarak, “Bu bölgeyi korumak devletin sorumluluğudur ve semt sakinleri de bu konuda devlete yardımcı olmaktadır” dedi.

Ancak kaynak Şarku’l Avsat'a ‘bazı sakinlerin Suveyda'da yaşananlar ışığında banliyönün komşu kasabalardan taciz ya da saldırılara maruz kalacağına dair korkuları olduğunu’ gizlemedi. Kaynak, “Bu korkulara yanıt veren, bölgenin girişlerine ek kontrol noktaları kuran ve kontrol noktaları ile banliyö çevresinde gözetimi artıran İç Güvenlik Güçleri ile iletişim halindeyiz” şeklinde konuştu.

İdari olarak Rif Şam'ın bir parçası olan ve Şam'ın merkezine yaklaşık beş kilometre uzaklıkta bulunan Ceramana, 1990'ların sonunda kentsel bir rönesansa tanıklık etti.

Yerel tahminlere göre 2011 başlarında Beşşar Esed rejimine karşı Suriye devriminin patlak vermesinden önce nüfusu 600 bin civarındaydı ve çoğunluğu Dürzi ve Hıristiyanlardan oluşuyordu.

Savaş yıllarında çatışmalara sahne olan tüm Suriye vilayetlerinden yüz binlerce yerinden edilmiş insana sığınak görevi gören bölgenin nüfusu, 14 yıl süren iç savaş boyunca önemli ölçüde arttı. Bazı sakinlerinin tahminlerine göre şu anda Ceramana’nın nüfusu yaklaşık iki milyon.

Ceramana'ya yönelik büyük göç dalgalarından sonra, nüfus tüm vilayetlerin, milliyetlerin, dinlerin ve mezheplerin bir karışımı haline geldi.

Silahlı muhalif gruplar Kasım 2024'ün sonlarında ülkenin kuzeybatısında Saldırganlığı Caydırma Operasyonu'nu başlatıp Şam'a yaklaşırken, Ceramana halkı eski başkan Hafız Esed'in heykelini devirdi ve Beşşar Esed rejimi 8 Aralık'ta düştü.

Ancak Ceramana, 28 Nisan'da İslam'a hakaret içeren bir ses kaydının dolaşıma girmesinin ardından çok sayıda kişinin ölümüne yol açan şiddet olaylarına sahne oldu.

Suriyeli yetkililer o dönem, yerel aktörler ve ileri gelenlerle yaptıkları anlaşmalar çerçevesinde Ceramana'da kontrollerini genişletmeyi ve güvenlik ve istikrarı yeniden sağlamayı başardılar.