Yemen: Husiler iki günde 200 aileyi evlerinden sürdü

Yemen’de darbeciler iki gün içinde Taiz ile Lahc arasındaki 200 aileyi yerinden etti

Yemen'in kuzeybatısındaki Hacca şehrinin el-Zehra bölgesinde yerinden edilmiş insanlar barınma imkanlarından yoksunlar (Birleşmiş Milletler)
Yemen'in kuzeybatısındaki Hacca şehrinin el-Zehra bölgesinde yerinden edilmiş insanlar barınma imkanlarından yoksunlar (Birleşmiş Milletler)
TT

Yemen: Husiler iki günde 200 aileyi evlerinden sürdü

Yemen'in kuzeybatısındaki Hacca şehrinin el-Zehra bölgesinde yerinden edilmiş insanlar barınma imkanlarından yoksunlar (Birleşmiş Milletler)
Yemen'in kuzeybatısındaki Hacca şehrinin el-Zehra bölgesinde yerinden edilmiş insanlar barınma imkanlarından yoksunlar (Birleşmiş Milletler)

Yemenli tarafların üç aydan fazla bir süre önce sona eren ateşkes şartlarına bağlılığına ve genişletilmiş ateşkes için yeni bir anlaşma imzalamaya yönelik uluslararası ve bölgesel çabaların devam etmesine rağmen, Birleşmiş Milletler (BM), Husi milislerinin bu ayın ilk haftasının iki gününde Taiz ve Lahc vilayetleri arasındaki bölgede 200’den fazla aileyi yerinden ettiğini kaydetti. Bu, yeni miladi yılın ilk günlerinde kayıtlı olan yerinden edilmiş kişilerin sayısının yüzde 90'ını temsil ediyor.
Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verilerine göre, olağan ikamet yerlerinden günlük olarak kaçmak zorunda kalan tahmini aile sayıları hakkında veri toplayan hızlı yer değiştirme izleme aracı, Ocak ayının ilk haftasında 353 ailenin (2 bin 118 kişi) yer değiştirmesini izledi.
BM verileri, bu ayın 4'ünde ve 5'inde Lahc şehrinin Kubeyta ilçesinde çoğunun iki köyden yerlerinden edildiği 230 aileyle ilgili bir uyarı aldığını doğruladı. Husi darbesinden sonra yetkililer, hoparlörler aracılığıyla bu ailelerden evlerini terk etmelerini istedi.
Örgüt, haftalık raporunda, yerinden edilen toplam aile sayısı içinden 317’sinin yerinden edilme nedeninin “güvenlikle ilgili korkular” olduğunu, bunun da tüm nedenlerin yüzde 90'ını oluşturduğunu doğruladı. Bunu geri kalan 36 aileyle yüzde 10'u temsil eden “çatışmaya bağlı ekonomik nedenler” izledi.
IOM başka bir raporda, geçen Kasım ayında Marib kentindeki güvenlik durumunun küçük şiddet olaylarına tanık olduğu sırada, cephe hatlarını yeniden harekete geçirmeden onlarca ailenin Marib kentinin güneyindeki evlerinden çıkarıldığını bildirdi.
Örgüt, Marib kentinin ülkedeki en fazla sayıda yerinden edilmiş kişinin yaşadığı şehirlerden biri olmaya devam ettiğini, en fazla kamp alanına ve yerinden edilmiş nüfusa sahip olduğunu belirtti.
IOM’a göre, kötüleşen insani durum Yemen genelinde büyük acılara yol açtı. Tahminlere göre ülke içinde 4,3 milyon kişi yerinden edildi. Afrika Boynuzu'ndan gelen 300 bin göçmen, mülteci ve sığınmacı ve çatışmalardan etkilenen milyonlarca insan da bu sayıların yükselmesine sebebiyet veriyor. IOM, bu yerinden edilmiş insanların, “güvenlik, onur veya korumayı sağlayacak en temel kaynakların mevcut olmadığı aktif bir silahlı çatışmanın ortasında kaldıklarını” ifade etti.
Rapora göre, Yemenlilerin tahminen yüzde 81'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu da "kaynaklar için rekabetin artmasına ve sürdürülebilir geçim kaynakları için fırsatların azalmasına yol açtı."
Raporda, ülke genelindeki şiddetli muson yağmurları, fırtınalar, toprak kaymaları ve sellerin kamu altyapısında büyük hasarlara yol açtığı, ayrıca ölümlere ve yaralanmalara sebep olduğu ve bunların yaklaşık 35 bin aileyi veya 210 binden fazla kişiyi etkilediği belirtiliyor.
Yemen'de 23,4 milyondan fazla insanın yardıma ihtiyacı olduğunu teyit eden IOM, bu sayının 2023 yılında artmasını bekliyor. IOM ayrıca, ihtiyaçlar artmaya devam etmesine rağmen, müdahale için sağlanan fonların endişe verici bir düşüşte olduğunu söyledi.
Ayrıca örgüt, Afrika Boynuzu'ndan Yemen'e göç eden göçmenlerin en savunmasız gruplar arasında yer aldığını ve önemli yabancı düşmanlığı, ayrımcı ve sömürücü muamelenin yanı sıra kasıtlı hedef alınma ile karşı karşıya kaldığını belirtti.



Hizbullah ateşkes sonrası döneme siyasi olarak hazırlanıyor

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
TT

Hizbullah ateşkes sonrası döneme siyasi olarak hazırlanıyor

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)

Her türden siyasi güç, Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım'ın kendisini bir kez daha Taif Anlaşması şemsiyesi altında konumlandırdığını yinelemesiyle uğraşıyor. Çünkü Kasım, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararının uygulanmasına hazırlık olarak İsrail'in girdiği bölgelerden çekilmesiyle birlikte Güney Lübnan'a sükunetin geri dönmesinden sonraki aşamaya yaklaşımında yol haritasının ana başlıklarını tanımlayarak ABD'nin ateşkese ulaşma vaatlerinin önüne geçmek istedi.

Siyasi kaynakların Şarku’l Avsat'a aktardığına göre Kasım'ın ateşkes sonrası sahneye yaklaşımında tanımladığı maddeler, Hizbullah'ın yönelimlerine Lübnanlılığı siyasi faaliyette bulunma noktasına kadar ekleme arzusuna işaret ediyor. Buna karşılık, Lübnanlılar arasında bölünmeye neden olan tek taraflı Gazze Şeridi'ni destekleme kararının yol açtığı tepkilere ilişkin değerlendirmeleri ışığında bölgede olup bitenlerle ilgilenme düzeyi azalıyor.

Kaynaklar, Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ni destekleme kararının dayattığı gerçekleri görmezden gelemeyeceğine inanıyor. Bunların başında direniş eksenindeki müttefiklerinin desteğinden yoksun olması geliyor. Bu çatışmada Hizbullah neredeyse tek başınaydı. Hizbullah'ın Meclis Başkanı Nebih Berri'ye Amerikalı arabulucu Amos Hochstein ile müzakere yetkisi vermesi ve güneyi sükûnete kavuşturacak bir taslak üzerinde anlaşmaya varmaları, kaçınılmaz olarak Gazze Şeridi ve Güney Lübnan cephelerini birbirine bağlayacak ve Hamas'ı destekleyecek bir taslağa yer olmadığı anlamına geliyor.

Hizbullah'ın geri çekilişi

Aynı kaynaklar Hizbullah'ın taslağa itiraz etmemesinin, Litani'nin güneyindeki konuşlanma alanını boşaltmayı ve geri çekilmeyi zımnen kabul ettiği anlamına geldiğine işaret ediyor. Buna ek olarak, Ağustos 2006'da 1701 sayılı kararın kabul edilmesinden bu yana yürürlükte olan angajman kuralları ve bu kuralların uygulanmasını kontrol altında tutan terör dengesi de iptal edilmiş oldu.

Aynı kaynaklar Hizbullah'ın içe çekilmekten başka çaresi olmadığını ve şu ana kadar elde edilenlerin ABD'nin vaatlerine bağlı bir ateşkese varmakla sınırlı kaldığını söylüyor. Lübnan-Suriye sınırı, ordunun Refik Hariri Uluslararası Havaalanı'nda uyguladığı modele uygun olarak kontrol edilmesine ve Lübnan'a ve Lübnan'dan her türlü kaçakçılığın önlenmesine karar verilmesinin ardından artık Hizbullah'a silah sevkiyatına açık değil. Diğer yandan Suriye rejimi, uluslararası toplumla ilişkilerini düzeltmek ve ABD'nin Sezar Yasası kapsamında kendisine uyguladığı yaptırımların kaldırılmasını sağlamak amacıyla bu eksenden çekildiği için direniş ekseni aktif bir varlık gösteremedi.

Laricani

Bu bağlamda kaynaklar, İran Dini Lideri’nin kıdemli danışmanı Ali Laricani'nin Beyrut ziyareti sırasında kendisiyle görüşen direniş ekseninden bir heyete söyledikleri üzerinde duruyor: “İran Lübnan'a yardım ulaştırmak istiyor, ancak kara, deniz ve havadan bize uygulanan abluka yardım göndermemizi engelliyor. Yeniden inşada ortak olduğumuzu vurgulamaktan başka çaremiz yok.”

Hizbullah'ın Lübnan'ı güvenli bir liman haline getiren Taif Anlaşması'na katılmasının, direniş ekseninin yanında yer alması nedeniyle bozulan Lübnan-Arap ilişkilerinin düzeltilmesi ve Lübnan'ın bölgede yaşanan çatışmalardan uzak tutulması yerine mesajların verildiği bir platform haline getirilmesi bağlamında eleştirel bir gözden geçirme olup olmadığı soruluyor. İsrail geniş alanları tahrip etmeye devam ederken ateşkesi kabul etmekteki isteksizliğine rağmen ateşkese varmaktan başka çaresi olmadığına mı ikna oldu? Bu da Amerikan vaatlerinin akıbeti sorusuna kapı açıyor. Peki savaşın sona erdiğini ilan etmek için doğru zamanı seçmek Tel Aviv'in mi elinde?

Taif Anlaşması çatısı altında konumlanma

Kaynaklar, Berri'nin Hizbullah’a, içe dönmesi ve kendisini Taif Anlaşması çatısı altında konumlandırması tavsiyesinde bulunma rolünü de göz ardı etmedi. Özellikle de uluslararası toplum tüm bileşenleriyle muhalefete Lübnan'ın birikmiş krizlerinden kurtulması için iş birliği yapması yönünde el uzatmasını tavsiye ederken…

Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ne verdiği destekle aynı döneme denk gelen gelişmelere karşı temkinli olduğunu söyleyen kaynaklar, Hizbullah’ın İran'ın müdahalesine oynadığı bahsin yanlış olduğu gerçeği ışığında hesaplarını yeniden gözden geçirmeye karar verip vermediğini soruyor. İran, bölgedeki konumunun zayıflaması ihtimalini göz önünde bulundurarak rejimi korumak ve muhafaza etmekle ilgileniyor.

Dolayısıyla Hizbullah'ın Taif Anlaşması’nı restore etme kararı, kaynaklara göre sahip olduğu artı gücün siyasi denklemde harcanmayacağını anladıktan sonra Lübnan'ı kurtarmak için çözüm arayışında siyasi harekete katılmaya istekli olduğu anlamına geliyor. Ateşkes sağlanır sağlanmaz ülkenin yeni bir siyasi aşamaya girmeye hazır olmasıyla birlikte, 1701 sayılı kararın uygulanması için üzerinde anlaşmaya varılanları hayata geçirmeyi üstlenecek cumhurbaşkanının seçilmesine öncelik verecek şekilde, başta muhalefet olmak üzere ülkedeki ortaklarıyla iletişime geçecek kanalların aranmasına ihtiyaç var.

Bu nedenle, Kasım'ın Hizbullah'ı yeni bir siyasi aşamaya taşımaya hazırlanırken çizdiği yol haritasına muhalefetten ya da merkezcilerden gelebilecek tepkilere yer açmak için sabırlı olmak gerekiyor. Bunun için de muhaliflerine kabadayılık taslamaması, cumhurbaşkanının seçimini durgunluktan çıkarmak ve Taif Anlaşması’nın uygulanmasını tamamlamak için açık, esnek ve gerçekçi olması gerekiyor. Bunun karşılığında da kendisine aynı şekilde davranılmalı ve Gazze Şeridi'ni destekleme tekelinden önceki gücünün artık geçmişteki gibi olmadığı bahanesiyle ülkenin kurumlarını restore etme konusunda kendisini zayıflatmak istediklerini düşündürecek şekilde hareket edilmemelidir. Öyle ki İran'ın etkisinin azalması, direniş ekseninin vurucu gücünü oluşturan ve bölgedeki en güçlü kolu olduğu için Hizbullah'a destek sağlamada mütevazı sınırlarda bile olsa bir rol oynamayan arenaların birliğinin etkisizliği ile bağlantılı olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla, devlet projesine yeniden kazandırmak için İran'ı kucaklamaya ihtiyaç var.