Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Cezayirli-Fransız yazar ve gazeteci Kamel Daoud’a verdiği ve Le Point dergisinin son sayısında yayımlanan, 11 sayfalık röportajın uzun bir hikayesi var. Daoud, röportaj için Macron’la daha önce birçok kez görüştüğünü, Cezayir’e gerçekleştirdiği ziyaret sırasında kendisine eşlik eden heyet içinde bulunduğunu, Fransa Cumhurbaşkanı’nın buna rağmen röportajı vermekte tereddüt ettiğini söyledi. Gerçek şu ki diyalog bir basın röportajı değil, bazen siyasi meselelerle ilgili felsefi nitelikteki ‘yansımalar’dır. Ancak Fransa-Cezayir ilişkileri röportajda geniş bir yer tuttu. Fransız ve Cezayir medyasında yer alan haberler, Cezayir'in 132 yıl süren Fransız sömürgeciliğinin işlediği suçlar, bağımsızlık savaşı ve Cezayir'in işgali sırasında yaşanan katliamlar nedeniyle af dilemesi etrafında dönüyordu. Cezayir tarafının ısrarla üzerinde durduğu bu adımı bugüne kadar sağcı ve solcu tüm Fransız Cumhurbaşkanları reddetti. Fransa'nın Cezayir konusunda diğer taraflardan af dilemekten çekinmediği halde bunu yapmayı neden reddettiği merak ediliyor.
Bu soru Macron'a yöneltiğinde, Fransa-Cezayir ilişkisinden ‘af dilemek ya da istememek’ üzerinden bahsetmenin sandığa yansıyabilecek bir ‘siyasi risk’ anlamına geldiği cevabını verdi. Macron, sağın ve özellikle aşırı sağın böyle bir şeyi kategorik olarak reddetmesi nedeniyle Fransızların özür dilemeadımını atmaya henüz hazır olmadığını ima etti. Gerçekten de Fransa'da Macron'un 2017 baharında Elysee Sarayı'na gelişinden bu yana dilediği özürleri kınayan bir eğilim var.
Cezayir ile ilişkilere gelince; Macron ‘anıların uzlaştırılması’ dediği şeyi sağlamaya çalıştı ve bu yönde adımlar önermek için bir komite kurdu. Gerçekten de rapor 21 teklif içeriyordu ancak hiçbiri af dilemedi. Bu da Cezayirlileri kızdırdı ve onları büyük bir soğuklukla kabul etmeye sevk etti. İki taraf arasındaki ilişkilerin her zaman dalgalı olduğu bir sır değil. Buradan bir açıklama veya oradan bir girişim, iki taraf arasında işlerin daha da kötüye gitmesi için yeterlidir. Tıpkı Macron’un ‘askeri rejim ve geçmişten rant elde edilmesini’ eleştiren, Fransız sömürgeciliği öncesi bir Cezayir ulusunun varlığını sorguladığı açıklamasından sonra olanlar gibi. Ancak bu, geçtiğimiz ağustos ayında Cezayir'e yaptığı ziyarette açıkça görüldüğü gibi aralarının yeniden ısınmasını engellemedi.
Macron, konuşmasında da belirttiği gibi, sömürgeciliğin geldiği aşamayı ve onunla biten savaşı göz önünde bulundurarak af dileyip dilememenin ‘hiçbir şeyi düzeltemeyeceği’ değerlendirmesinde bulundu. Özür talebinin onlarca yıldır var olmadığına dikkat çekerek şunları söyledi:
“En kötü çözüm özür talep etmektir. Çünkü her iki taraf da özrün ardından kendi yoluna gidecek. Bu, yaşananların gerçek olarak tanınması değil, hesaplaşmak olacaktır. Bunun tersini yapmalıyız. Hafıza onarımı çalışmalarına odaklanmalıyız. Yani telafi edilemeyecek şeyler olduğunu ve bunların affedilemeyeceğini kabul etmek gerek. Af dilemek zorunda değilim. Mevzu bu değil, bu ifade (af dilemek) Cezayir’le tüm bağları koparır."
Macron, Fransız Cumhuriyeti kendilerine sözler verip bunları birkaç kez bozması nedeniyle aktivistlerden ‘toplu’ af dilediğini de belirtti. Matematikçi Maurice Audin ve Avukat Ali Boumendjel'in ailelerinden af dilediğini; her hata yapıldığında, tartışmaya gerek olmadığını dile getirdi. Ancak Macron, her iki taraftaki arşivleri açmak, sömürge döneminde işlenen suçlara, Fransız nükleer denemelerine ışık tutmak, kayıplar dosyasını yeniden açmak gibi ek adımlarla başladığı işi tamamlamak istiyor ve Fransız Cumhurbaşkanı’na göre tüm bunların yolu ortak bir tarihçiler komitesi oluşturmaktan geçiyor.
Macron, Cezayir ile ilişkiler hakkında konuşmanın ‘hassas olduğu için zor’ olduğunu ve Cezayir ile doğrudan ilişkisi olan en az on milyon insanı etkilediğini de kabul etti. Cezayir hakkında konuşmanın ‘Fransa hakkında konuşmak anlamına geldiğini’ söyledi. Ona göre bu ilişkileri ‘normalleştirmek’ için aşmaya çalıştığı asıl zorluk, ‘çelişkili anılar üzerinde çalışmaktan’ geçiyor. Bu da Macron Cumhurbaşkanı olduğundan beri başlattığı adımları devam ettiren her iki taraftaki tarihçilerin görevidir. Buna rağmen Macron geleceğe iyimser bakıyor. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un iki ülke arasındaki ilişkilerde ‘yeni bir aşama başlatmak için gerçek bir arzu ile yaklaştığını’ ve söz verdiği devlet ziyaretinin bu yıl içinde gerçekleşmesini umduğunu vurguladı. Macron, Cezayir Cumhurbaşkanı’nın Fransız işgaline direnen ve 1848 - 1852 yılları arasında Amboise Şatosu’na sürgün edilen Prens Abdulkadir el-Cezairi'nin akrabalarının cenazesini onurlandırma olasılığını da memnuniyetle karşıladı. Cezayir ile olan ilişki, Macron'un önümüzdeki birkaç hafta içinde ziyaret etmeyi planladığı, Fas'ı da kapsayan üçlü bir ilişkinin parçası olduğu için Macron, iki komşu ülke arasındaki ilişkilerin ‘açıklığa kavuşmasını’ umduğunu dile getirdi. Arabuluculukların bugüne kadar geçtiğimiz yılın yazından bu yana diplomatik ilişkilerini kesen Rabat ve Cezayir'i yakınlaştırmayı başaramamasına rağmen aralarında silahlı bir çatışma noktasına gelmesi pek olası değil.
Cumhurbaşkanı’nın verdiği röportajın ardından, geçtiğimiz 10 Ocak’ta Başbakan Elizabeth Bourne tarafından detayları açıklanan emeklilik yasası dosyasıyla meşgul olan Fransız siyasi sınıfından tepki gelmemesi dikkat çekici. Bir Fransız siyasi kaynağına göre tepkilerin olmaması, her halükarda daha önce kendisi için çizdiği sınırlar içinde kalan Fransa Cumhurbaşkanı’nın sözlerinde yeni bir şey olmadığı anlamına geliyor. Bahsi geçen röportajda söylediklerinin önemi de yaptığı açıklamalarda yatıyor.
Cezayir'deki resmi makamlar ise dün Cumhurbaşkanı Macron'un sansasyonel açıklamalarına açık bir tepki göstermezken bu durumun, Fransa ile üzerinde çalışılan ‘hatıra acısı dosyasının’ çözümünü ‘özür ve suçluluk ifadesi meselesine’ dayandıran yetkilileri ve toplumun geniş kesimlerini kızdıracağı tahmşn ediliyor.
Bu açıklamalar Cezayir'deki herhangi bir devlet kurumunda hemen tepki uyandırmadıysa da önümüzdeki günlerde ‘Mücahid Örgütü’, ‘Şehit Evlatları Teşkilatı’, ‘Mücahit Evlatları Teşkilatı’ gibi birçok sivil toplum kuruluşundan, parlamentodan ve basından da sert saldırılar ve eleştiriler gelmesi bekleniyor. Hükümet genellikle hassas meselelerle ilgilenmeyi siyasi kaygılar yerine ‘sivil topluma’ bırakır.
Cezayir Cumhurbaşkanlığı, ‘hafıza görevleri’ üzerinde çalışacak beş Cezayirli araştırmacıyı seçerken, Elysee Sarayı mevkidaşlarının isimlerini açıklamadı. Cezayirli uzmanlara verilen görevin amacı, Cezayir işgalinin af dilemeyi ve pişmanlık duymayı gerektiren bir insanlık suçu’ olduğunu belge ve tanıklıklarla kanıtlamaktır. Bunu, 1960’lı yıllarının başlarında Cezayir çölündeki Fransız nükleer testleri için tazminat ödemek gibi başka adımlar izledi. Ancak Macron'un yeni açıklamalarının ardından gözlemciler, komitenin çalışmalarının Cezayir tarafından yeni olaylara kadar askıya alınmasını bekliyor.
Cezayir'in sömürge dönemi konusunda uzman olan Fransa'daki ‘Büyük Tarihçi’ Benjamin Stora, 2020'nin başlarında Macron'a hafıza konusunda Cezayir'i tatmin edebilecek bazı cesur girişimler öneren bir rapor sunmuştu. Rapor bir ‘özür ve pişmanlık’ içermediği için, Cezayir bunu ‘Fransa’nın iç meselesi’ olarak değerlendirerek şiddetle karşı çıktı.
İçeriğinin uygulanmasıyla ilgili olarak 1957'de ‘Cezayir Savaşı’ sırasında Matematikçi Maurice Audin ve ulusal hukukçu Ali Bumengel'in öldürülmesinde Fransız ordusunun sorumluluğunu kabul ederek hafıza dosyasında adımlar attı. 17 Ekim 1961'de Paris'te Cezayirli göstericilerin katledilmesi sırasında Fransız ordusu tarafından işlenen ‘haksız suçlar’ kınandı.
Macron, Cezayirlileri hayal kırıklığına uğrattı
Fransa Cumhurbaşkanı, Cezayir'den özür dilemenin yolunu kesiyor. Sömürgecilik suçları için özrü uzak ihtimal olarak görüyor.
Macron, Cezayirlileri hayal kırıklığına uğrattı
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة