CIA Direktörü Burns'ün Libya ziyaretinin arkasında ne var?

Belirsizlik, Senussi'nin ABD'ye iadesine ilişkin şüpheleri, yorumları ve uyarıları artırırken bazı çevreler Washington'ın Senussi'nin iadesinden daha fazlasını istediğine işaret ettiler

Libya Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ve CIA Direktörü William Burns / Fotoğraf: AFP
Libya Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ve CIA Direktörü William Burns / Fotoğraf: AFP
TT

CIA Direktörü Burns'ün Libya ziyaretinin arkasında ne var?

Libya Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ve CIA Direktörü William Burns / Fotoğraf: AFP
Libya Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ve CIA Direktörü William Burns / Fotoğraf: AFP

Zayed Hediyye
ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns'ün Libya ziyareti, nedenlerine ve detaylarına ilişkin gizemli bir atmosferde gerçekleşti.
Ziyaretin özellikle Lockerbie Davası sanıklarından Mesud Ebu Acile'nin Washington'a iade edilmesinden haftalar sonra yapılması, ziyaret hakkında geniş spekülasyonlara kapıyı araladı. 
Ziyaretin nedenlerine dair enine boyuna yapılan analizlerde, içeriden ve dışarıdan büyük güçlerin bazılarıyla bir takım anlaşmazlıklar yaşadığı için büyük bir tecrit dönemi yaşayan ve yurt içinde ve dışında güçlü müttefikler ve destekçiler arayan Abdulhamid ed-Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti'nin (UBH) siyasi konumuna etkisi ele alındı.
Görüşmeye, ABD'nin Trablus Maslahatgüzarı ile Libya Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş ve İstihbarat Başkanı Hüseyin Muhammed Halife el-Aib de katıldı.
Ziyaret sırasında hangi konu ya da konuların ele alındığına veya hangi mesele ya da meseleler üzerinde uzlaşıldığına dair tam bir gizlilik hakim olurken görüşmelerle ilgili genel ayrıntılardan bahseden kısa ve kodlanmış açıklamalarla yetinildi.
Libya Başbakanlık Basın Ofisi'nden yapılan açıklamaya göre CIA Direktörü Burns, 'iki ülke arasında ekonomik ve güvenlik iş birliğinin geliştirilmesi gerektiğini' vurguladı.
Libya'nın son dönemde tanık olduğu istikrar ve büyüme durumuna övgüde bulundu.
UBH Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Necla el-Menguş, CIA Direktörü ile yapılan görüşmenin, istikrarı sağlayacak ve seçimlere giden yolu açacak olan güvenlik konularında iş birliğine dair verimli bir fikir alışverişine tanık olduğunu söyledi.
Menguş, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Bu mükemmel girişimleri en kısa zamanda somut adımlara dönüştürmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
UBH Sözcüsü Muhammed Hammude, CIA Direktörü William Burns'ün Libya ziyaretinin ana hedefinin Libya'da istikrarı sağlamak olduğunu belirtti. Hammude, düzenlediği basın toplantısında, 'ABD'nin, yakında seçimleri düzenleyebilmesi için Libya'yı uluslararası alanda desteklemeye çalıştığı' değerlendirmesinde bulundu. 
Başbakan Dibeybe ve CIA Direktörü ile yapılan görüşmede iki ülke arasındaki ortak konuların ele alındığına dikkati çeken Hammude, bu konular arasında Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş, terörle mücadele ve petrol meselelerinin de olduğunu belirtti.

Washington ziyaretle ilgili yorum yapmaktan kaçındı
Ayrıca, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, 'Dışişleri Bakanlığı'nın CIA Direktörü William Burns'ün Libya ziyareti hakkında yorum yapmayı reddettiğini' açıkladı.
Price, Libya'da ertelenen seçimlerde oy kullanmak için kayıt yaptıran 2,5 milyon seçmenin talebine yanıt olarak Washington'ın seçim tarihinin belirlenmesi için Libyalı liderler ve onların bölgesel ortaklarıyla temasa geçtiğini vurguladı.
Washington'ın Burns'ün süpriz ziyaretinin nedenlerine ilişkin takındığı gizli tutum, gözlemcilerin Libya'ya olan ilgisinin yanı sıra ziyaretin sonuçlarıyla ilgili yakında ortaya çıkabileceklere dair spekülasyonları artırdı.
Bu spekülasyonların başında şu an başkent Trablus'taki bir hapishanede bulunan, Muammer Kaddafi rejiminin iki numarası olarak görülen eski istihbarat şefi Abdullah es-Senussi başta olmak üzere Lockerbie Davası sanıklarının ABD'ye iadesi geliyor.

ABD'nin çıkarlarının korunması
Libyalı hukuk araştırmacısı Ramazan et-Tuvecir, ziyaretin gerekçesi ne olursa olsun, ABD'nin Libya'daki çıkarlarına yönelik bir tehdit olduğunu ve bu yüzden harekete geçtiğini düşünüyor.
ABD'nin Libya'daki varlığına ve çıkarlarına yönelik bir tehdidin, CIA Direktörü'nün bu ziyareti özellikle mevcut aşamada yapmasının nedeni olduğunu öne süren Tuveycir, "Ziyaret, Libya'nın egemenliğini ve istikrarını kaybettiği ve çeşitli uluslararası tarafların askeri üslerinin ve güçlerinin dünyanın dört bir yanında dünyayı kontrol etmek için konuşlandığı bir zamanda gerçekleşti" dedi.
Libya'nın iç işlerine karışanların hepsinin kendi çıkarlarının peşinde olduğunu belirterek, Libyalı yetkilileri uluslararası ilişkilerde bir tür denge oluşturmaya çağıran Tuveyrici, şunları söyledi:
"Libyalı tarafların, orduyu ve güvenlik birimlerini birleştirmek, tüm yabancı güçleri ve paralı askerleri ülkeden çıkarmak, uzlaşmak, ülkenin egemenliğini yeniden tesis etmek ve onu tarafsız bir ülke haline getirmek için aralarında ABD ve Rusya'nın da bulunduğu çeşitli uluslararası taraflarla dengeli ve güçlü ilişkiler kurulmaya çalışmalarını umuyorum."

Zamanında destek
Siyasi analist Muhammed el-Hengari ise ziyaretin UBH için büyük bir destek oluşturduğunu belirterek, bunun Dibeybe'nin meşruiyetinin kamuoyu önünde yenilenmesi ve tanınması olarak değerlendirdi.
Hengari, ziyaretin amacının, Dibeybe hükümetinin batı bölgesi üzerindeki güçlü siyasi, idari ve güvenlik kontrolünü ve seçimleri düzenleme konusundaki kararlılığını göstermesinin ardından terörle mücadele alanında iş birliği dosyasını açmak olduğunu belirtti.

Kartların karılması
Libyalı yazar ve akademisyen Ferec el-Carih'e göre ABD'li üst düzey bir yetkilinin 2012 yılından bu yana bir ilk olan, ülkedeki karmaşık koşulların hakim olduğu bir dönemde, Mesud Ebu Acile'nin tartışmalı bir şekilde Washington'a teslim edilmesinden haftalar sonra ve Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşla uluslararası ortamda gerginleşen atmosferde gerçekleştirdiği ziyaret, çektiği ilgiyi hak ediyor. 
Bu ziyaretin Libya sahnesindeki kartların yeniden karılmasına neden olacağını düşünen Carih, herkesin Lockerbie Davası dosyasında ele geçirilmek istenen en büyük hedef ve Washington'ın hiç şüphesiz gizemlerini açığa çıkarmak istediği Kaddafi'nin sırlarla dolu kara kutusu olan Abdullah es-Senussi'nin ABD'ye teslim edilmesini beklemesinin son derece doğal olduğunu vurguladı.
Carih, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Senussi ABD'ye teslim edilirse, mevcut durumu tamamen tersine çevirecek bir saatli bombanın her an infilak etmesi tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Senussi'nin mensubu olduğu aşiretin, kuzeyin ve özellikle başkent Trablus'un su ve petrol kaynaklarını kesme tehdidini gerçekleştirmesi an meselesi olur. Bundan sonra neler olabileceğini ise ancak hayal edebiliriz. Dibeybe hükümeti ateşle oynuyor. Şu an için bu ziyaretten çok mutlu olduğunu biliyorum. Ama eğer söylentiler doğruysa ve Abdullah es-Senussi (ABD'ye) teslim edilirse, özellikle karşıt tarafların bu olayın fitilini ateşleyeceği halk devriminden faydalanmasıyla, bunun ona son darbe olacağını düşünüyorum."

Açıklanmayan amaç
Libyalı gazeteci Hişam Bin Siraytey, ABD Başkanı Joe Biden'ın göreve gelmesinden sonra Washington'ın Libya dosyasında göze çarpan bu adımının, tek bir hedefe ulaşmayı amaçlayan birçok hedefi barındırdığını söyledi.
Bin Siraytey, ABD yönetiminin, Libya krizi bağlamında siyasi, askeri ve diplomatik yollardan ilerlediğini belirtti.
Bin Siraytey, şu ifadeleri kullandı:
"Askeri olarak ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM), 5+5Askeri Komite görüşmelerine arabuluculuk yaparken ülkenin batısını kontrol eden milislere, ateşkes kararının uygulanması çerçevesinde askeri araçlarından hiçbirini kullanmamaları konusunda uyarılarda bulundu. Siyasi olarak, ABD yönetimi, BM'nin Libya'da cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin yapılması amacıyla öncülük ettiği tüm müzakerelerini desteklerken, tüm siyasi tartışmalara arabuluculuk yapmak için ağırlığını ortaya koyuyor. Daha önceki ABD yönetimleri Libya meselesine daha az müdahil oldular. Biden yönetiminin ise ABD'nin Libya krizinde etkili ve doğrudan bir rol oynaması gerektiği düşüncesinden hareketle önceki yönetimlerden farklı bir tutum sergilediği herkes tarafından biliniyor."
Biden yönetiminin rolünün, Rusya'nın Libya krizinde öne çıkan rolünü kısıtlamaya dayandığına dikkati çeken Libyalı gazeteci, "ABD'nin bu hedefe ulaşmak için yakında peşine düşeceği Abdullah es-Senussi'nin kellesinden daha büyük bir kelle olduğuna inanıyorum. O da Moskova tarafından iktidara dönüşü desteklenen Seyfülislam Kaddafi'dir. Çünkü baba Kaddafi ile olan eski ittifakı ve şimdi oğul Kaddafi ile olan ittifakı Rusya'nın Libya'da kimseyle rekabet etmeden rahat bir şekilde hareket etmesini sağlayacaktır" şeklinde konuştu.
 
Independent Türkçe



Onuncu kez... Netanyahu hükümeti, yabancı basının Gazze'ye giriş yasağının uzatılmasını talep etti

Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
TT

Onuncu kez... Netanyahu hükümeti, yabancı basının Gazze'ye giriş yasağının uzatılmasını talep etti

Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)

İsrail hükümeti, uluslararası medyanın Gazze Şeridi'ne özgür ve bağımsız erişimine izin verilmesi için Yabancı Basın Birliği tarafından verilen dilekçeye yanıt verme süresinin uzatılması talebini dün Batı Kudüs'teki Yüksek Mahkemeye üst üste onuncu kez resmi olarak iletti.

Gazze savaşının başlangıcından bu yana, İsrail'deki Yabancı Muhabirler Birliği'ni ve yüzlerce uluslararası medya kuruluşunu temsil eden Tel Aviv'deki Yabancı Basın Birliği, saha gazetecilerini Gazze Şeridi'ne ve savaştan etkilenen diğer Filistin ve hatta İsrail bölgelerine getirmeye çalıştı; ancak İsrail yetkilileri, yabancı gazetecilerin yanı sıra İsrailli gazetecilerin de girişinin ordu tarafından düzenlenen ve sıkı askeri refakat ve yayınlanmadan önce gazetecilik materyallerinin askeri sansüre tabi tutulması zorunluluğunu içeren koşullar altında gerçekleştirilen sınırlı turlarla sınırlandırıldığı istisnai durumlar dışında, sürekli olarak reddetti.

Savaşın başlamasından birkaç ay sonra, dernek İsrail mahkemelerine başvurmak zorunda kaldı ve hükümetten gazetecilerin askeri refakat olmadan Gazze'ye bağımsız olarak girmelerine izin vermesini talep etti. Ancak mahkeme, askeri operasyonları gerekçe göstererek bu talebi reddetti.

Geçtiğimiz ağustos ayında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail baskınında öldürülen beş gazeteciden birinin naaşını taşıyanlar... (AFP)Geçtiğimiz ağustos ayında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail baskınında öldürülen beş gazeteciden birinin naaşını taşıyanlar... (AFP)

Eylül 2024'te yeni bir dilekçe sunuldu ve bunun üzerine mahkeme hükümete gazetecilerin erişimine izin verecek bir plan sunması kararını verdi. Ancak hükümet, konuyu atlatmanın başka bir yolunu buldu ve mahkemeden kararın ertelenmesini ve daha fazla süre verilmesini defalarca talep etti.Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre bunu şimdiye kadar 10 kez yaptı.

Mahkeme, ertelemeyi kabul ederek İsrail'i yatıştırmaya çalışıyor gibi görünüyordu. Bu yaklaşım, İsrail politikasını bağımsız haberciliği engellemeye yönelik sistematik bir girişim olarak gören uluslararası medya çevrelerinde geniş çaplı öfkeye yol açtı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğuyla sağlanan ateşkesin 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinin ardından eleştiriler yoğunlaştı ve yabancı basının erişim talebi daha da acil hale geldi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, konuyu yakın zamanda iki kez ele aldı. Fox News'e verdiği bir röportajda, orduya bu konuya "hazırlıklı olması" talimatı vereceğini söyledi.

İsrail Yabancı Basın Birliği, özellikle mahkemenin görünüşte "hoşgörülü" tavrından dolayı bu politikadan "derin hayal kırıklığı" duyduğunu ifade etti.

Filistinli Gazeteciler Sendikası bu yasağı "İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki suçları hakkındaki gerçeği gizleme politikasının ayrılmaz bir parçası" olarak görüyor.

Sendika başkanı Nasır Ebu Bekir'e göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de İsrail'in eliyle yaşananlar "tarihteki en büyük gazeteci katliamı"dır.

Açıklamasında, yaklaşık bin 500 Filistinli gazetecinin şu anda bombalamalar altında çalışmaya devam ettiğini, yüzlercesinin yaralandığını ve yaklaşık 200'ünün İsrail tarafından tutuklandığını, ayrıca birçok medya kuruluşunun da İsrail tarafından tahrip edildiğini belirtti.


Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi

Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi
TT

Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi

Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi

İsrail güvenlik kabinesi dün işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim yerinin inşasını onayladı. Aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich bu adımı "tarihi" olarak nitelendirdi ve amacının "Filistin devletinin kurulmasını engellemek" olduğunu söyledi. Bu açıklamayla birlikte son üç yılda onaylanan yerleşim yeri sayısı 69'a yükseldi. Bu durum, Gazze Şeridi'nde İsrail'in devam eden ihlalleriyle eş zamanlı olarak geldi. Dün Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye mahallesinde bir bombalı saldırıda 3 Filistinli öldü, 2 kişi de silahlı saldırıda yaralandı; biri aynı mahallede, diğeri ise Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de. Batı Şeria'da ise iki ayrı olayda İsrail ordusunun ateşiyle bir çocuk ve bir genç öldürüldü.

“Gazze Anlaşması” ile ilgili olarak, İsrail'den sızan bilgiler, Gazze Şeridi'nde İsrail kontrolündeki ve Hamas'ın bulunmadığı “Sarı Hat” bölgesinin silahsızlandırılmasına ve anlaşmanın ikinci aşamasından ayrı, kısmi bir yeniden yapılanmanın önünün açılmasına işaret ediyor. Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bunu arabulucular ve Hamas üzerinde, kontrolündeki bölgelerde silahsızlanma sürecini hızlandırmak için uygulanan bir baskı taktiği olarak değerlendirdi.

Bu gelişme, “Gazze Anlaşması”na arabuluculuk eden Dörtlü grubun Amerikan kenti Miami'de düzenlediği ve tüm tarafları yükümlülüklerini yerine getirmeye ve itidal göstermeye çağıran, ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını hızlandırmak için önümüzdeki haftalarda istişarelerin devam edeceğini açıklayan toplantıdan birkaç gün sonra gerçekleşti.


Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
TT

Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)

ABD kaynaklı sızıntılar, Gazze Şeridi’nin bir bölümünün yeniden inşasına yönelik Güneşin Doğuşu Projesi adlı bir planın hazırlandığına işaret etti. Planın, ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner’ın liderliğindeki bir ekip ile ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından hazırlandığı belirtiliyor. Bu gelişme, Gazze’de ateşkes anlaşmasının şu aşamada tıkanan ikinci safhasının en önemli unsurlarından biri olan ‘kapsamlı Arap planının’ hayata geçirilmesinde yaşanan aksaklıklar sürerken gündeme geldi.

Söz konusu ABD planı, Mısır’ın Washington ile ortaklaşa Gazze Şeridi’nin tamamının yeniden inşasının finansmanı için bir konferans düzenlemeyi değerlendirdiği bir dönemde ortaya çıktı. Kasım ayı sonunda ertelenen bu girişime ilişkin olarak Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, bunun ‘Mısır ve Arap dünyasının reddine rağmen Filistinlilerin yeniden yerinden edilmesine yönelik planların geri dönüşü’ anlamına geldiğini savunuyor. Uzmanlara göre bu durum üç olası senaryoyu gündeme getiriyor: ABD’nin kısmi planının Filistin’in Refah bölgesinde uygulanması ve Arap planının ertelenmesi; iki planın yerinden etme olmaksızın birleştirilmesi; ya da ateşkes anlaşmasının tamamlanamaması nedeniyle her iki planın da askıya alınması.

ABD’de yayımlanan Wall Street Journal gazetesi cuma günü yayımladığı haberinde, Kushner ve Witkoff tarafından hazırlanan ve Güneşin Doğuşu Projesi olarak adlandırılan planın, yabancı hükümetler ve yatırımcıların iş birliğiyle Gazze’nin enkazını gelecekte bir sahil destinasyonuna dönüştürmeyi hedeflediğini yazdı. Planda, Gazze halkının ‘çadırlardan lüks dairelere’ ve ‘yoksulluktan refaha’ taşınmasından söz edilirken, yeniden inşa süresince yerinden edilmiş yaklaşık iki milyon Filistinlinin nerede yaşayacağına dair net bir bilgi yer almadı.

Taslak metne göre projenin toplam maliyetinin on yıl içinde 112,1 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. ABD’nin bu süre zarfında ‘önerilen tüm çalışma alanları’ için hibe ve borç garantileri sağlamayı taahhüt edeceği ifade ediliyor. Ancak gazeteye göre, yeniden inşa sürecinin Hamas’ın silahsızlandırılması ve tüm tünellerin imha edilmesi şartına bağlanması, projenin önündeki en büyük zorluklardan biri olarak öne çıkıyor.

Yeniden imarın dört aşamada gerçekleştirilmesi planlanıyor. Çalışmaların güneyde Refah ve Han Yunus’tan başlaması, ardından orta kesimdeki mülteci kamplarına ve son olarak Gazze kentine doğru ilerlemesi öngörülüyor. ‘Yeni Refah’ başlığını taşıyan bölümlerden birinde, bu bölgenin Gazze’de ‘yönetim merkezi’ haline getirilmesi ve 500 binden fazla kişiye ev sahipliği yapması tasarlanıyor. Söz konusu şehirde 100 binden fazla konut, 200’ü aşkın okul, 75’ten fazla sağlık tesisi ile 180 cami ve kültür merkezinin yer alması planlanıyor.

Bu sızıntılar, Yediot Aharonot gazetesinin internet sitesinin yaklaşık sekiz gün önce bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı açıklamaların ardından geldi. Haberde, Tel Aviv’in ABD’nin talebi üzerine Gazze Şeridi’ndeki enkazın kaldırılmasının maliyetini üstlenmeyi ve bu büyük mühendislik operasyonunun sorumluluğunu almayı prensipte kabul ettiği, yeniden imar amacıyla da Gazze’nin güneyindeki Refah’ta bir bölgenin tahliyesine başlanacağı aktarılmıştı.

fr
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinin önünde yemek almak için kabıyla birlikte bekleyen yerinden edilmiş bir Filistinli çocuk (AFP)

21 Ekim’de İsrail’de düzenlenen bir basın toplantısında konuşan Jared Kushner, İsrail ordusunun kontrolü altındaki bölgelerde Gazze’nin yeniden inşasının ‘titizlikle planlandığını’ söyledi. Kushner, “İsrail ordusunun kontrolündeki alanlarda, güvenliğin sağlanması hâlinde inşaata başlanması için şu anda değerlendirmeler yapılıyor. Bu bölgeler, Filistinlilere gidecekleri, çalışacakları ve yaşayacakları bir yer sunmak amacıyla ‘Yeni Gazze’ olarak tasarlanıyor” dedi. Kushner, Hamas’ın kontrolü altındaki bölgelere ise yeniden imar için herhangi bir fon ayrılmayacağını vurguladı.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Reha Ahmed Hasan, Trump’ın barış planının en başından itibaren ABD ve İsrail’e daha geniş bir hareket alanı tanıdığını belirterek, Washington’ın gündeme getirdiği yeniden imar planının ‘Filistinlilerin bir kez daha yerinden edilmesi hedefini gerçekleştirmeye yönelik bir girişim’ olduğunu savundu.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava, Güneşin Doğuşu Projesi’nin, ABD’nin Gazze nüfusunun kısmen yerinden edilmesi fikrinden vazgeçmediğini gösterdiğini ifade ederek, planın İsrail’in güvenliğini önceleyen ve gayrimenkul yatırımlarına dayanan bir yaklaşım içerdiğini dile getirdi.

Wall Street Journal’a göre, Güneşin Doğuşu Projesi’ni inceleyen bazı ABD’li yetkililer, planın uygulanabilirliği konusunda ciddi şüpheler taşıyor. Yetkililer, Hamas’ın silahsızlanmayı kabul etmesinin zor olduğunu, bunun gerçekleşmesi hâlinde bile ABD’nin, savaş sonrası bir bölgenin yüksek teknolojiye sahip kentsel bir alana dönüştürülmesinin maliyetini üstlenecek zengin ülkeleri ikna edip edemeyeceğinin belirsiz olduğunu kaydediyor.

Bu şüphelere paralel olarak ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, cuma günü yaptığı açıklamada, “İki ya da üç yıl içinde yeni bir savaş çıkacağına inanılıyorsa, kimseyi Gazze’ye yatırım yapmaya ikna edemezsiniz” dedi. Rubio, uzun vadeli yeniden imar ve insani destek için bağışçıların bulunacağına dair güçlü bir güven taşıdıklarını da sözlerine ekledi.

Reha Ahmed Hasan ise Rubio’nun, Hamas’ın silahsızlandırılması konusunda İsrail’in söylemini tekrar ettiğini belirterek, ‘istikrar güçlerinin konuşlandırılması ve Hamas’ın silahsızlandırılması gibi yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçmenin zor olduğunu’ ifade etti.

ABD kaynaklı bu sızıntılar, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, yaklaşık 17 gün önce Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamaların ardından geldi. Abdulati, “Yeniden imar konferansı için ABD ile ortak bir başkanlık oluşturulması konusunda istişarelerde bulunuyoruz ve ortaklarla iş birliği içinde bu konferansın en kısa sürede yapılması için uygun bir tarih üzerinde uzlaşmayı umuyoruz” demişti.

dfgt
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinden sıcak yemek almak için toplanan yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Bunun ardından Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, kısa süre önce Doha Forumu’nda düzenlenen bir oturumda, “Filistin halkını desteklemeyi sürdüreceğiz, ancak başkalarının yıktığını yeniden inşa etmeyi finanse etmeyeceğiz” dedi. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, söz konusu Katar açıklamalarını, ‘Washington’a İsrail’i çekilmeye zorlaması ve yeniden imar sürecini başlatması yönünde bir baskı’ olarak değerlendirdi.

Kahire’nin kasım ayı sonunda düzenlemesi planlanan Gazze Şeridi’nin yeniden imarına ilişkin konferans ise gerekçe açıklanmaksızın ertelenmişti. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hallaf, geçtiğimiz ayın sonunda Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, konferansın ertelenme nedenine ilişkin bir soruya yanıt olarak, Kahire’nin ‘Gazze Şeridi’nde erken toparlanma ve yeniden imar konferansının başarılı olması için bölgesel ve uluslararası ortaklarla uygun ortamı hazırlamak üzere çalıştığını’ ifade etmişti.

Reha Ahmed Hasan, ABD tarafından gündeme getirilen planların ‘kapsamlı Arap yeniden imar planı’ çerçevesindeki süreci geciktirebileceği görüşünü dile getirerek, yeniden imar konferansının aksamasını birinci aşamanın tamamlanmaması ve İsrail’in çekilmemesiyle ilişkilendirdi. Yeni yeniden imar planına ilişkin olası senaryoları değerlendiren Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmemesi şartıyla Arap ve ABD planlarının birleştirilebileceğini söyledi.

Abdulmehdi Mutava ise yeniden imarın geleceğine dair üç ihtimal üzerinde durdu. Mutava’ya göre, ABD planının tek başına hayata geçirilmesi ve kapsamlı Arap planının ertelenmesi, ya da birinci aşamanın tamamlanmaması nedeniyle sürecin tıkanıklığının sürmesi ve her iki planın da uygulamaya geçememesi olasılıklar arasında yer alıyor.