Baykar Genel Müdürü Bayraktar: Hiçbir işimizde tek kuruş kredi kullanmadık... Beni tutuklatmak için Ankara'da savcıyı aradılar

Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar, Baykar'ın yaptığı hiçbir işte tek kuruş kredi kullanmadığını, AR-GE desteği veya nakit hibe almadığını belirterek, "Destekleri hiç almadık, uzak durduk. Her zaman kendi yağımızda kavrulmayı seçtik." dedi.

Baykar Genel Müdürü Bayraktar: Hiçbir işimizde tek kuruş kredi kullanmadık... Beni tutuklatmak için Ankara'da savcıyı aradılar
TT

Baykar Genel Müdürü Bayraktar: Hiçbir işimizde tek kuruş kredi kullanmadık... Beni tutuklatmak için Ankara'da savcıyı aradılar

Baykar Genel Müdürü Bayraktar: Hiçbir işimizde tek kuruş kredi kullanmadık... Beni tutuklatmak için Ankara'da savcıyı aradılar

Habertürk TV'de "Kübra Par'la Açık ve Net" programına katılan Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Milli teknolojiyle geliştirilen en yeni insansız savaş uçağı Bayraktar Kızılelma'yı ilk kez 30 Ağustos'ta TEKNOFEST Karadeniz'de halkla buluşturduklarını hatırlatan Bayraktar, 14 Aralık'ta ilk uçuşun gerçekleştirildiğini, bunun çok kritik kilometre taşı olduğunu söyledi.
Kızılelma'nın tamamen öz sermaye ile Baykar'ın yüzde 100 imkanlarıyla geliştirildiğini dile getiren Bayraktar, "Bize kimsenin Kızılelma'yı üret, geliştir gibi bir talebi olmadı. Dünyanın en büyük teknoloji firmalarından biri olmamızdan dolayı ülkemizin geleceği açısından bunun ne kadar önemli olduğunu bildiğimiz için kendi imkanlarımızla adım attık." diye konuştu.
Bayraktar, Kızılelma'nın havacılık noktasında Türkiye'yi bölgesel ve küresel anlamda süper güç seviyesine çıkaracak teknoloji olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu projede yaş ortalaması 27 olan, 3 bin 500 kişi çalışıyor. Kızılelma çok uzun soluklu bir proje. Biz şu an ses altı hızında uçan ilk varyantı üzerinde çalışıyoruz. Ses üstü hızlara çıkan, çift motorlarda olan, hava-hava, hava-yer mühimmatlarının, Aselsan'ın geliştirdiği radar teknolojilerinin, elektro optik gibi teknolojilerin entegre edildiği Kızılelma 20-30 yıl boyunca hayatımızda olacak. Mini sınıf, taktik, taarruzi sınıfı İHA'lar ve en son Kızılelma. Bizim Baykar olarak Kızılelma'dan sonra hedefimiz uzay teknolojisi alanlarında yatırımlar yapmak. Bugün ülkemizde tüm vatandaşlarımızı korumak için onlarca İHA var. Tüm bu ekosistemi, hava araçlarının altyapısını desteklemek için uzayda da bir hakimiyet oluşturmamız gerekiyor."

"Beni tutuklatmak için Ankara'da savcıyı aradılar"
Haluk Bayraktar, Bayraktar TB2'nin doğuş sürecinden bahsederek, şu bilgileri verdi:
"Türk Silahlı Kuvvetleri '15 bin feette uçabilen, 6 saat havada kalabilen 100 kilometreden haberleşebilen bir insansız uçak sistemine ihtiyacımız var' dedi. İki tane firmayı davet ettiler. Hiç bir AR-GE desteği verilmedi. Bizden teminat mektubu istendi. O zamanlar biz çok ufak bir firmayız. 2007 yılında projeye davet edildik. 2009 yılında uçağı uçurmak için pist bulamadık. Projeye engel olmak isteyen bürokrasi Kastamonu'da, Çorlu'da, Keşan'da bize uçuş izni vermedi. 6 ay bekledikten sonra dönemin 1. Ordu Komutanı Ergin Saygun bizzat emir vererek uçuşun yapılmasını sağladı. Ankara'dan o dönemde izin çıkmadı. Dünyanın en meşhur silahsız insansız hava aracı Bayraktar TB2 ilk uçuşunu 2009 Haziran ayında Keşan'da izinsiz yaptı. Hiç bir banka bize teminat mektubu vermedi. O dönemde Kale Grubu ile ortak olduk. Sıkıntılardan dolayı 2009 Ağustos ayında babamın aort damarı patladı."
Bayraktar, Ekim 2009'da askerden izin alarak Sinop'a uçuş testine gittiğini, sınırın 18 bin feet olduğu demo uçuşunda 19 bin feet yüksekliğe çıktıklarını, öğlen 14.00'te kalkan uçağın gece 22.00'de indiğini anlattı.
Dışarıdan gelen asker üniformalı bir kişi gece karanlıkta otomatik olarak inen uçak için bahane uydurarak, "Ben bu uçağın otomatik indiğine inanmıyorum. Sen tuşa bastın indi. Tutanağa otomatik iniş yazılmayacak" dediğini aktaran Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:
"Benim kısa dönem askerlik yaptığımı, izin alıp geldiğimi öğrenen bu asker kılıklı zat, biz kendimizi anlatmaya çalışırken bana dönerek bir anda 'Çavuş esas duruşa geç' dedi. Daha sonra bana dönerek 'şerefsiz' diye bağırdı. Ben de cevabını verdim. Beni tutuklatmak için Ankara'da savcıyı aradılar. O dönemin savcısı herkesin ifadesinin alınması talimatını verdi. Heyette olmayıp dışarıdan gelip bize hakaret eden bu kişi 3 ay sonra askerlikten istifa edip rakip firmada işe girdi. Diğer firma kriterleri sağlayamadı. Ocak 2010'da Savunma Sanayii Başkanlığı İcra Kurulu toplandı. Taktik İHA programında işi kazanan 24 adet uçak üretecekti. Bizden 12 adet uçak üretmemiz istendi. İhaleyi kaybeden firmaya yeni proje açtılar. Onlara da 6 tane katapulttan atılan ve paraşütle inen uçak yapmaları için sipariş verdiler. Biz sözleşme için 2,5 sene bekledik. Kaybeden firma ile sözleşmeyi bizden 1 sene önce imzaladı."

"Cumhurbaşkanları 'Biz Bayraktar TB2 almak için sıraya girdik' diye açıklama yapıyor"
Baykar Genel Müdürü Bayraktar, kendilerine yönelik engellemelere ilişkin, "Bizim bürokrasimiz dikkatlidir, asker 5 kere düşünür, bunun için mi izin verilmedi yoksa size yönelik özel bir engelleme mi vardı?" şeklindeki soru üzerine, bu konuları detaylı bilenlerin çok iyi bildiğini, bilmeyenlerin ise kasıtlı olarak iftira atabildiğini söyledi.
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde 2004'te milli ve özgün üretim modeli konusunda bir irade konduğunu ancak sistemin buna hazır olmadığını dile getiren Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karşılaştığınız şeyler daha önce bu alanda hiç kimsenin karşılaşmadığı şeyler. Çok farklı şeylerle karşılaşabilirsiniz. Ben size yüzlerce olumsuz engelleme, karşılaştığımız ince oyunlar sayabilirim. Ancak sonuca baktığınızda bu işler şu anda başarıya ulaşmış. Bağımlı olan bir Türkiye'den kendi ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayan bir ülkeye, bunun da ötesinde 27 ülkeye ihracat yapan, bunun dış politikada kaldıraç etkisini yaşayan bir konuma gelindi. Bu dış politikada büyük de bir kazanımdır aslında. Şu an ülkelerin cumhurbaşkanları 'Biz Bayraktar TB2 almak için sıraya girdik' diye açıklama yapıyor."

"Hiçbir işimizde tek kuruş kredi kullanmadık"
Haluk Bayraktar, devletin kendilerine özel bir desteğinin bulunduğuna ve bunun da adil rekabeti ortadan kaldırdığına yönelik iddialara ilişkin şu yanıtı verdi:
"Bu da atılan iftiraların en büyüklerinden bir tanesi. Selçuk Bey (Bayraktar) 2016'da damat oldu. Biz 2016'dan önce zaten Bayraktar TB2'yi geliştirmiş, SİHA olarak TSK'ye teslim etmiş bir firmaydık. Yine döner kanatlı Malazgirt İHA'yı da teslim etmiştik. Bayraktar Mini İHA'yı 2007'de geliştirip teslim etmiş bir firmayız. Aylarımız, yıllarımız zaten Güneydoğu'da, Cudi'de, Gabar'da geçmiş. Biz bu alanda gece gündüz AR-GE yapan bir firmayız. Baykar yaptığı hiçbir işte 40 yıllık hayatı boyunca tek kuruş kredi kullanmamış bir firma. Hiçbir zaman kredi kullanmadık."

"AR-GE desteği almadık, nakit hibe kullanmadık"
Baykar Genel Müdürü Bayraktar, Savunma Sanayii Başkanlığından normalde AR-GE desteği alan binlerce firmanın bulunduğunu kaydederek, şunları söyledi:
"Biz bir kuruş AR-GE desteği almadık. AR-GE sözleşmesi imzalamadık. Nakit hibe kullanmadık. Sattık, ihraç ettik. Kazandığımızı projelerimize kaynak yaptık. 2022'de Baykar'ın imzaladığı sözleşmelerin yüzde 99,3'ü ihracattan. Böyle bir firma hiç gördünüz mü? Tek kuruş kredi, nakit hibe kullanmamış. Baykar'ın varlığı zaten rekabet ortamı oluşturuyor. Baykar'dan önce Türkiye İsrail'den Heron'ları alıyordu. Onlarca sıkıntı yaşadık, silahlı bile değildi. Zaten silahlı olanını da Türkiye'ye vermiyorlardı. Bu SİHA bile olmayan Heron'ların fiyatı Bayraktar TB2'nin 5 katıydı. Türkiye Bayraktar TB2 öncesinde Heron'lardan da önce Gnat İHA alıyordu. Ortalama uçuş ömrü 100 saat olmuş. 100 saat nedir ki biz aylık 15 bin saat uçuyoruz. (Sizinkilerin ne kadar?) 600 bin saatteyiz biz. Baykar'ın varlığı zaten rekabeti ve maliyet etkinliğini getiriyor."

"Alenen bir iftira ile karşı karşıyayız"
Haluk Bayraktar, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın Baykar'a yönelik açıklamalarına ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İddialara, iftiralara gelelim. İlk önce spiker soruyor: 'Selçuk Bayraktar'ın 'Cumhurbaşkanı Erdoğan kaybederse bu işler engellenir' diye bir ifadesi var' deniliyor. Bir kez öyle bir ifadesi yok Selçuk Bayraktar'ın. Selçuk Bey böyle stratejik konularda mevcut iktidar dahil bir gevşeme gösterirse bu projelerin risk altında olduğunu söyledi. Siyasi hesaplarla yapılacak her müdahalenin bu projeleri sonlandırmaya yeteceğini ifade etti. AR-GE herkesin destek vermesi gereken bir süreç. Biz bunları yaşadığımız için biliyoruz ancak yaşamayanlar bilemez. Beyefendi 8 yıl MGK üyeliği yaptığını söylüyor. '8 yıl MGK üyeliği yapan bir kişi bir gün, 'Ben bu ülkede bütün dünyanın konuştuğu Bayraktar TB2 nedir? Bu Baykar ne yapıyor demez mi? Bir fuara gelir, firmayı ziyaret eder... Bir fuar yaptık (SAHA Expo) geçtiğimiz kasımda. İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace geldi. Sabah 09.00'dan öğlen 15.00'e kadar durdu. Bayraktar SİHA'ların ne kadar oyun değiştirici olduğunu ifade etti. Bulgaristan'ın, Malezya'nın Cumhurbaşkanları geldi, fabrikamızı ziyaret etti. Sayın Kılıçdaroğlu 2012'de Baykar'a geldi, TEKNOFEST'e de geldi. Onun gelmesine rağmen maalesef CHP'den bir grup başkanvekili milyonların katıldığı dünyanın en büyük festivalini 'Damadın TEKNOFEST'i' diyerek itibarsızlaştırmaya çalıştı. 'İstikbal göklerdedir diyen' bir liderin, Atatürk'ün kurduğu parti CHP değil mi?"
Bayraktar TB2'nin sözleşme imzalaması aşamasında bankaların kendilerine teminat mektubu vermediğini kaydeden Haluk Bayraktar, yazdıkları mektup sonrası, firmayı değerlendiren İş Bankası ekibinin "Sizlerin eğitimleri, kariyeri bizim için teminattır. Dünyanın en iyi üniversitelerinde lisans, yüksek lisans yapmışsınız." dediğini aktardı. Bayraktar, bunun ardından İş Bankası'ndan teminat mektubu alabildiklerini anlattı.
Selçuk Bayraktar'ın, "Mevcut iktidarda dahi bu konularda bir gevşeme olursa bu projeler risk altında olur." yönündeki sözüne işaret eden Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:
"Bunun ne kadar doğru olduğunu gördük. Alenen bir iftira ile karşı karşıyayız. Türkiye savunma ve havacılık sektörünün bu yıl ihracatı 4,2 milyar dolar. Bunun 1,2 milyar dolarını Baykar yaptı. Toplam 27 ülke ile ihracat anlaşması yapan, 2022'de 18 ülkeye SİHA teslim eden, Türkiye savunma havacılık sanayisi ihracatının yüzde 28'ini yapan bir firma Baykar. 1000'den fazla yerli tedarikçisi olan, 3 bin 500 kişinin çalıştığı bir firmaya, siz 'bütün kaynaklar tek firmaya veriliyor, rekabet yok, şımarıklık oluşur, dokunuruz' iftiralarıyla ve tehditleriyle dil uzatacaksınız ve buna biz sosyal medyadan cevap verince siyasi bir yapı olacağız. Böyle bir şey olabilir mi?"
Bayraktar, "Baykar, devlet ya da iktidar tarafından diğer firmaların rekabeti engellenecek şekilde destekleniyor mu?" şeklindeki soruya karşılık, böyle bir şeyin mümkün olmadığını, Baykar'ın varlığının rekabeti doğurduğunu anlattı.

"Devlete farklı sınıflarda İHA teslim eden 7 farklı şirket var"
Baykar Genel Müdürü Bayraktar, devletin milli güvenliğe yönelik projeleri desteklemesinin doğal olduğunu kaydederek, şöyle konuştu:
"Ancak biz Baykar olarak bu destekleri hiç almadık, uzak durduk. Her zaman kendi yağımızda kavrulmayı seçtik. Hiçbir zaman nakit hibe istemedik. Biz hep geliştirelim, satalım, ihraç edelim dedik. Hiçbir zaman kredi kullanmadık. Hakkımız olduğu halde nakit destek ve hibe kullanmadık. Düşünün ki zaten hiçbir nakit destek, hibe kullanmadığımız halde üstelik tümüyle öz kaynaklarımızla yürüttüğümüz böylesine stratejik bir işte ne tarz karalamalara, iftiralara maruz kalıyoruz, bu imkanları kullanmış olsak kim bilir ne şekilde saldıracaklardı. İstiyoruz ki dünya çapında bir ürünümüz olsun. 1,2 milyar dolar ihracatı biz 1 tane ürünle yaptık. Savunma sanayinde kısa bir süre önce çalışan firma sayısı 15 civarındayken bugün sektörde iş yapan 2 bin firma var."
Bayraktar TB2 için sıra olduğunu, sipariş verenlerin 3 yıl beklediğini dile getiren Bayraktar, Türkiye'de TSK'ye alınan her türlü İHA ve SİHA'nın şeffaf bir süreçle ve ihaleyle alındığını, devlete İHA teslim eden 7 farklı şirketin (Farklı sınıfta sistemler üreten) bulunduğunu vurguladı.
Haluk Bayraktar, Baykar'ın ihalelerde diğer şirketlerden farklı değerlendirilmesinin söz konusu dahi olmadığını ifade ederek, zaten ürettiklerinin büyük bir kısmını ihraç ettiklerini anlattı.
Bayraktar TB2'nin dünyanın en meşhur silahlı insansız aracı olduğunu vurgulayan Bayraktar, hiç kimsenin, hiçbir ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı olduğu için Selçuk Bayraktar'dan SİHA almadığını söyledi.
Bayraktar, "Baykar, şu anda dünyanın en büyük İHA ihracatçısı. Dünyada bizden fazla ülkeye bu ölçekteki İHA'ları veren başka bir firma yok." diye konuştu.

"Bütün yatırımlarımızı kendi kaynaklarımızla yaptık"
Haluk Bayraktar, Türkiye'nin önde gelen firmalarının yatırım teşvik için devlete başvurabildiğini, her sektörden farklı işler yapan 55 firma için yatırım teşvik belgesi düzenlendiğini, kendilerinin de Baykar olarak başvurduklarını belirterek, proje teşviklerine başvuran firmaların tamamına yakınının nakit desteği kullandığını söyledi.
Bayraktar, "Biz sadece herkesin kullandığı, kendi öz kaynaklarımızla yatırımı yaptıktan sonra, o tesis kar ettiğinde vergi ödeyeceği zaman onu karından düşürme imkanı var. Bunu zaten yüzlerce firma alıyor. Sütçülük yapan da hayvancılık yapan da otomotiv yapan da alıyor. Bütün yatırımlarımızı kendi kaynaklarımızla yaptık." açıklamasında bulundu.

"Siyasi bir polemiğin içerisinde olma gibi bir derdimiz yok"
Baykar Genel Müdürü Bayraktar, eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin'in Türk savunma sanayisinin güçlenmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, Baykar'a yaptırım çağrısında bulunduğunu, aynı gün FETÖ'cü kaçak şahısların yayın organlarından iftiralarda bulunduğunu, yine aynı gün Ali Babacan'ın iftiralar atarak açıklamalar yaptığını belirterek, "Bu kadar şey nasıl oluyor bir anda? Biz işimize odaklanmışız ve ülkemizi bu alanda dünyanın en ileri ülkesi yapmaya çalışıyoruz. Bizim siyasi bir polemiğin içerisinde olma gibi bir derdimiz yok." diye konuştu.
Bayraktar Kızılelma'nın gelecek 2 yılda ürün olmasının beklendiğini dile getiren Bayraktar, "Şu an herhangi bir siparişi olan bir ürün değil ancak yurt dışından sipariş vermek isteyen ülkeler var. Ancak biz şu an ürün olmadığı için sipariş almıyoruz. Bayraktar TB3 de bu yılın sonunda seri üretim hattına girecek. Dolayısıyla Türkiye olarak kendi silahlı insansız hava aracını ve insansız savaş uçağını üretip geliştiren bir ülke olacağız." ifadelerini kullandı.



Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
TT

Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)

Mahmud Ebu Bekir

Somali medyası, yaklaşık 500 asker taşıyan iki Türk askeri uçağının, Ankara ile Mogadişu arasında artan askeri iş birliğini yansıtacak şekilde, Somali'nin başkenti Mogadişu'daki Aden Adde Uluslararası Havalimanı'na ulaştığını bildirdi.

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor. Resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Türk medya kaynakları bu yıl toplam asker sayının 5 bini bulabileceğine işaret ediyor.

Bu kuvvetler, Somali hükümetinin eş-Şebab hareketine karşı operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde Mogadişu’ya ulaştı. Hükümet, Türk savaş uçaklarının hava desteğiyle harekete ait hedeflere yönelik saldırılar gerçekleştiriyor.

Temmuz 2024'te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzaladığı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Somali'de iki yıl süreyle konuşlanmasına izin veren tezkereyi onaylamıştı. Bu adım, bölgesel ve uluslararası ortaklarla iş birliği yaparak, Somali Federal Hükümeti'nin terörle mücadele çabalarına destek sağlamayı amaçlıyor.

Mogadişu ile Ankara arasında son dönemde imzalanan anlaşmaların özellikle bir yandan Somali-Etiyopya anlaşmazlığının, diğer yandan da Kızıldeniz Havzası'ndaki bölgesel gerginliğin yaşandığı bir döneme denk geldiği göz önüne alındığında gözlemciler, Türk kuvvetlerinin misyonunun yalnızca terörle mücadeleyle sınırlı olmadığını, bunun siyasi, askeri ve ekonomik sonuçları da olduğunu düşünüyor.

Addis Ababa'nın Somaliland bölgesi ile denize erişim ve iki askeri üs kurmak amacıyla imzaladığı mutabakat zaptının ardından Mogadişu, Etiyopya'nın Somali kıyılarına yönelik müdahalelerinin önüne geçmek için bölgesel ittifaklar kurmaya çalışıyor. Mutabakat zaptı Etiyopya’nın bunlar karşılığında Somaliland'ın bağımsızlığını tanıyıp, uluslararası alanda tanınmayan bu Somali bölgesinin uluslararası toplum tarafından mümkün olan en üst düzeyde tanınması için uluslararası forumlarda çaba göstermesini öngörüyor.

Güvenlik endişeleri

Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid ise Türk kuvvetlerinin Mogadişu'ya gelişinin, son dönemde Somali devletine karşı bir dizi askeri eylem düzenleyen Somalili terör örgütü Şebab'ın ilerleyişini durdurmak amacıyla Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud'un acil talebi üzerine gerçekleştiğini düşünüyor.

Seyyid, bu hareketin yönetimin dizginlerini ele geçirmesinin Somali'nin ulusal ve bölgesel istikrarının daha da kötüleşmesine yol açabileceğine inanıyor. Bunun yanı sıra ülkedeki Türk çıkarlarını, özellikle madencilik ve Somali kıyılarında petrol arama faaliyetlerini tehdit ettiğini belirtiyor. Ona göre Ankara, altyapı yatırımlarına katkıda bulunarak ve ekonomiyi canlandırarak Somali hükümetinin güvenlik, askeri ve ekonomik alanlardaki çabalarını desteklemekten de çekinmedi. Ayrıca Somalili öğrencilere Türk üniversitelerine kayıt imkânı sağlanarak iki ülke arasında bilimsel alanda da iş birliği bulunuyor. Buna bir de 2 bin 500 askere varan askeri iş birliği anlaşması ekleniyor. Seyyid, Türkiye'nin hayati jeopolitik ve ekonomik çıkarları olan bölgesel bir güç olduğunu, Akdeniz, Kızıldeniz, Ortadoğu ve Orta Asya gibi dünyanın birçok bölgesinde fırsatları değerlendirip nüfuzunu artırmayı hedeflediğini belirtiyor.

Afrika Boynuzu uzmanı, Somali'nin Hint Okyanusu'na en uzun kıyı şeridine ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi bölgesine kadar uzanan stratejik bir coğrafi alana sahip olduğunu belirtiyor. Bunun da bilhassa uluslararası seyrüsefer açısından stratejik bir geçiş noktası olan Kızıldeniz havzasında yaşanan gerginlikler göz önüne alındığında, uluslararası ve bölgesel planlarda stratejik önemini iki katına çıkardığını ifade ediyor.

Seyyid’e göre Somali birçok alanda Türkiye'nin desteğine ve iş birliğine ihtiyaç duyuyor. Mogadişu ayrıca Türkiye'yi, özellikle Etiyopya ve Kenya'nın yayılmacı emelleri karşısında Somali çıkarlarını savunmada güvenilir ve sadık bir müttefik olarak görüyor. Zira Türkiye'nin müttefiklerini savunma konusunda ciddi bir geçmişi var. Trablus'taki Libya hükümetinin Halife Hafter güçlerinin eline geçmesini engellemedeki rolü, Azerbaycan'ın 30 yıllık Ermeni işgali sonrasında Dağlık Karabağ'daki topraklarını geri almasına verdiği destek buna örnek verilebilir.

Güvenli ittifak

Seyyid, Ankara'nın Suriye, Azerbaycan ve Libya gibi çatışma bölgelerinde koordinasyon yeteneğini kanıtladığını, başka ülkelerle karşı karşıya geldiğinde bile, çoğu zaman bir iş birliği ve çatışmasızlık formülü bularak, Türkiye ile bölge ülkeleri arasında herhangi bir çatışma ihtimalini ortadan kaldırdığını düşünüyor. Dahası anlaşma iki bağımsız devlet arasında yapılmış olup, belirli bir devleti hedef almıyor ve güvenliğin sağlanması ile terörle mücadele alanlarında iki başkentin hayati çıkarlarına odaklanıyor.

Seyyid, son dönemde Kızıldeniz ülkelerinde bölgede artan yabancı askeri varlığına ilişkin bir hassasiyet oluştuğunu ve bu hassasiyetin, onları Kızıldeniz Ülkeleri Forumu adı altında bir oluşum kurmak zorunda bıraktığını belirtiyor. Ancak forum henüz kuruluş aşamasında ve bölgesel bir güvenlik sistemi oluşturacak çerçeve ve yapılar henüz tamamlanmadı. Ayrıca Türkiye, Etiyopya'da ekonomik varlığı, Sudan'da güvenlik ve askeri varlığı ve Somali ile yıllardır süren kapsamlı iş birliği ile bölgedeki nüfuzunu pekiştirme konusunda bu forumdan önce davrandı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bundan dolayı Türkiye’yi Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu denkleminin dışında tutmak zor. Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid, hayati çıkarları ile çatışmadığı sürece Türkiye’nin katılımının bu ülkeler için doğrudan bir endişe yaratmasının muhtemel olmadığını söylüyor.

Jeopolitik etkiler

Somalili siyasi analist İdi Muhammed ise Mogadişu'yu Ankara'ya bağlayan stratejik çıkarlar göz önüne alındığında, Türk askeri misyonunun görevinin terörizm ve organize suç ile mücadeleye odaklandığını düşünüyor. Somali'de inşaat ve altyapı gelişimine yönelik katkılarına ilave olarak, özellikle petrol arama ve madencilik alanlarında artan Türk yatırımlarına dikkat çekiyor.

Muhammed, Türk askeri varlığının misyonunun terörle mücadele ve Somali'deki Türk çıkarlarını koruma gibi güvenlik boyutuyla sınırlı olmasına rağmen, Somali kıyılarını bölgesel emellerden korumak da dahil olmak üzere birçok jeopolitik anlamı olduğunu da vurguluyor. Etiyopya'nın, ülkenin kuzeyindeki ayrılıkçı bölge ile imzaladığı mutabakatla Somali kıyılarını işgal etme ve kalıcı askeri üsler kurma çabaları da bu emellere dahil.

Muhammed, Türk askeri gücünün Somali'nin birliğini ve tüm toprakları üzerindeki egemenliğini korumaya katkı sağlayacağını vurguluyor. Buna ilaveten, Somali egemenliğindeki liman hizmetlerinden Etiyopya'nın yararlanmasını öngören Addis Ababa ile Mogadişu arasındaki Ankara Anlaşması'nın aslına sadık bir şekilde uygulanmasını sağlamaya yönelik katkısının da altını çiziyor.

Siyasi analist, Türk askeri varlığının, Kızıldeniz'de bulunan bölgesel ve uluslararası güçlerle, özellikle Cibuti'deki yabancı üslerle, uluslararası nakliye yolu olarak Kızıldeniz'in girişlerini güvence altına almak amacıyla, koordinasyon fırsatları yaratabileceğini ifade ediyor. Zira dünya deniz ticaretinin yüzde 12'si, Asya-Avrupa ticaretinin ise yaklaşık yüzde 40'ı buradan geçiyor.

Muhammed, Türk kuvvetlerinin Somali'ye konuşlandırılmasının, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz bölgesindeki aşırılıkçı grupların oluşturduğu tehdidi azaltacağına dikkati çekiyor. Nitekim el-Kaide örgütünün Doğu Afrika'daki bir kolu olan Somalili Şebab hareketi son dönemde varlığını güçlendirdi ve eylemlerini artırdı. Bu eylemlerinden biri de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in orada bulunduğu bir sırada Mogadişu Havaalanı’nı hedef alan saldırısıydı. Bu da Somali hükümetinin Türk kuvvetleriyle koordineli olarak hareketin mevzilerine karşı şiddetli saldırılar düzenlemesini gerektirdi. Zira hareketin askeri kabiliyetlerini geliştirdiği ve birçok cephede ilerlediği yönünde haberler geliyor.

İdi Muhammed, Türk kuvvetlerinin Kızıldeniz Havzası'nda yaşanan gerginlikte olumsuz bir rolünün olduğu iddialarını reddediyor. Türkiye’nin, Suudi Arabistan, Ürdün, Eritre ve Sudan ile iyi ilişkilere sahip olduğunu, ayrıca Mısır ile de yakın zamanda ilişkilerini normalleştirdiğini belirtiyor. Dahası Etiyopya'nın Kızıldeniz'de askeri üs kurma planlarına karşı çıkan kararlı duruş ile kıyaslandığında, Somali ile Türkiye arasındaki Türk kuvvetlerinin konuşlandırılması anlaşmasının, Kızıldeniz'e kıyısı olan ülkelerde herhangi bir sonuca ve tepkiye neden olmadığını söylüyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.