Cezayir, kuraklığı 'dualarla' ve acil eylem planlarıyla aşmaya çalışıyor

Çalışmayan su tesislerinin yeniden faaliyete geçirilmesi, barajların rehabilitasyonu, su israfının kontrolü ve deniz suyu tuzdan arındırma sistemlerinin genişletilmesi

Cezayir'de bu kış yağış oranlarının düşmesi barajlardaki su seviyesini olumsuz yönde etkiledi / Fotoğraf: Sosyal medya
Cezayir'de bu kış yağış oranlarının düşmesi barajlardaki su seviyesini olumsuz yönde etkiledi / Fotoğraf: Sosyal medya
TT

Cezayir, kuraklığı 'dualarla' ve acil eylem planlarıyla aşmaya çalışıyor

Cezayir'de bu kış yağış oranlarının düşmesi barajlardaki su seviyesini olumsuz yönde etkiledi / Fotoğraf: Sosyal medya
Cezayir'de bu kış yağış oranlarının düşmesi barajlardaki su seviyesini olumsuz yönde etkiledi / Fotoğraf: Sosyal medya

Muhammed Lahvazi 
Cezayir, iklim değişikliği nedeniyle yaklaşmakta olan bir su krizine dair uyarıların yapıldığı ve acil durum alarmının verildiği endişe verici bir kuraklık döneminden geçiyor.
Kuraklık devam ederse su kaynaklarının seviyesinin düşmesini işaret eden alarm zilleri çalmaya başlayacak.
Cezayir'de bu yıl kış mevsiminin başlangıcı, düşük yağış oranları ve son aylarda sıcaklıklarda sürekli bir artış ile istisnai bir durum oldu.
2023 kışında kuraklığın belirtileri net bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Bu durum, ülkedeki büyük şehirlerin ihtiyaçlarını karşılayan barajlardaki su seviyesini olumsuz yönde etkiledi.
Bu da yetkilileri bir alarm durumu ilan etmeye ve söz konusu durumla başa çıkmak için yeni bir politika yürürlüğe koymaya sevk etti.

Büyük zorluklar
Cezayir'de çiftçiler, bu zorlu aşamayı atlatmak ve bol gelir elde etmek için ülkenin büyük umut bağladığı yağmur sularını telafi etmekte oldukça zorlanıyor.
Cezayir, yalnızca gıda maddeleri için faturası 10 milyar dolara çıkan ithalattan kaçındı.
Genellikle sıcaklıklarda net bir düşüş, şiddetli yağışlar ve hatta yüksekliği bin metreyi aşan alanlarda kar yağışı olması gereken bu dönemde yağışlarda önemli bir azalmanın ardından Diyanet İşleri ve Vakıflar Bakanlığı, Cezayirlileri 2022 sonbaharından bu yana birkaç kez yağmur duasına çağırdı. 
Resmi raporlar, ulusal düzeyde doluluk yüzdesinin yüzde 33'ü geçmemesi nedeniyle barajların su seviyesinde önemli bir düşüş olduğunu ortaya koydu.
Bazı büyük barajlarda bu oran yüzde 10'un altına düşerken, normal şartlarda kış mevsiminin ilk yarısında barajların doğal dolum yüzdesinin yüzde 55-60 civarında olması gerekiyor.
Cezayir Parlamentosu "Cezayir'de Su Kaynaklarının Geleceği" konulu bir oturum düzenledi.
Sunulan öneriler arasında, toplama barajlarının yanı sıra genel barajlar arasındaki büyük transfer projelerinin tamamlanmasını hızlandırmak için mümkün olan tüm yolların etkinleştirilmesi de vardı.
Parlamento oturumunda katılımcılar, mevcut tesislerin rehabilitasyonu, su bariyerlerinin iki katına çıkarılması, birikim kapasitelerini etkileyecek sızıntıların olduğu barajların restorasyonu ve rehabilitasyonu gibi girişimlerle şu anda mevcut suların korunması gerektiğini tavsiye ettiler.
Katılımcılar ayrıca, büyük miktarlarda suyu geri kazanmak ve onları tarımsal sulama kanallarına ve tüketim amaçlı olmayan endüstriyel kullanıma yeniden pompalamak için atık su arıtma merkezleri ağını genişletme ihtiyacına vurgu yaptılar.

Acil plan
Cezayir Bakanlar Kurulu'nun son toplantısında ana gündem su krizi ve yağmur azlığıydı.
Ülkenin su ekonomisine yönelik yeni bir politikayı yürürlüğe koymak ve yer altı su zenginliğini korumak amacıyla, su kaynakları, tarım, sanayi ve çevre yararı için acil bir seferberlik planı hazırlandı.
Cezayir Hükümeti, askıya alınan tüm atık su arıtma tesisleri projelerini yeniden etkinleştirmeye ve bunları tarımsal sulamada, yeraltı suyu yerine kullanılmak üzere işletmeye karar verdi.
Bakanlar Kurulu kararları arasında, ülke genelinde su kullanımını takip etmek için su kullanım alanlarını izleme, atıklarla mücadele konusunda uzmanlaşmış su polisinin rolünün etkinleştirilmesi ve kuyu açma yasasını ihlal edenlere azami cezaların uygulanması yer alıyor.
Yetkililer, dünyanın içinden geçmekte olduğu zorlu iklim koşullarının olumsuz etkilerinden korunmak amacıyla deniz suyunu tuzdan arındırma tesislerini tüm kıyı şeridine yaymak için bir plan oluşturmaya karar verdiler.
Ayrıca, su ekonomisi ve su güvenliği perspektifi çerçevesinde atık su işleme tekniklerinde uzmanlaşmış kurumların geliştirilmesi ve yeraltı sularının oranının doğru bir şekilde belirlenmesi için acil bilimsel çalışmaların tamamlanması kararını aldılar.
Bayındırlık, Sulama ve Temel Tesisler Bakanı Lahdar Rahruh, yetkililerin özellikle deniz suyunu tuzdan arındırma seçeneğini benimseyerek su krizinin sonuçlarıyla yüzleşmeye büyük önem verdiklerini söyledi.
Hedefin, nüfusun su ihtiyacının yüzde 80'ini deniz suyunu tuzdan arıtarak sağlamak olduğuna dikkat çeken Rahruh, çeşitli bölgelerdeki tüm vatandaşlara bu kamu hizmetinin sağlanacağını belirtti.
Rahruh, her yıl sömürülen gerçek yeraltı suyu hacmini bulmak için kapsamlı bir ulusal çalışmanın başlatıldığını duyurdu.
Yeraltı su kaynaklarının rasyonel kullanımını ve gelecek nesiller için korunmasını garanti eden etkin bir yol haritası hazırlamak için çalışmalara başlanıldığını söyleyen Rahruh, bu çalışmanın, su temini, tarımsal sulama veya diğer kullanımlar için kullanılan tüm kuyuların ulusal bir envanterini çıkarmakla görevli Ulusal Sulama Teknik Kontrolü Kurumu'na emanet edildiğine işaret etti.
Cezayir, çoğunlukla yüzey ve yeraltı suları, kapalı havzalar ve ülkenin güneyinde çöl havzaları olmak üzere geleneksel su kaynaklarına sahiptir.
Bir diğer su kaynağı ise, ülkenin kuzeyindeki bölgelerde akiferler olup, tarımsal ihtiyaçların karşılanması ve içme suyu sağlanmasına yöneliktir.
Resmi istatistiklere göre Cezayirliler yılda 3,6 ila 4 milyar metreküp su tüketiyor. Bunun yüzde 30'u barajlardan, geri kalanı ise kuyulardan ve deniz suyunu tuzdan arındırma tesislerinden sağlanıyor.

Koşullu çözümler
Konuyla ilgili olarak Ulusal Halk Meclisi üyesi Yusuf Berşid, "Cezayir, kuraklık ve su kıtlığı olgusu ve bunun vatandaşlar üzerindeki etkisi hakkında derinlemesine çalışmalardan yoksundur ve yalnızca koşullu çözümlere dayanır" dedi.
Berşid, sözlerine şunları ekledi:
"Ülkenin içinden geçmekte olduğu kuraklık krizinin nedenlerini ortadan kaldıracak siyasi irade olsa da, bu alanda gerekli verimi sağlayan bilimsel verilere ve çalışmalara dayanmıyor."
Güney bölgelerdeki birçok vahanın çölleşme ve su kıtlığı olgusu nedeniyle yok olmaya doğru ilerlediğine işaret eden Berşid, Cezayir'in yaşadığı kuraklık krizinin tarımsal üretimi büyük ölçüde etkileyeceğini vurguladı. 
Berşid, su dosyasında netlik olmaması nedeniyle 2022 yazında ülkenin tanık olduğu içme suyu krizinin tekrarlanacağı tahmininde bulundu.
Ayrıca, su dosyasını yönetmekle görevli mevcut kurumların bu krize çözüm bulma konusunda gözle görülür bir eksiklik yaşadığına işaret etti.
Cezayir, 2021 yazını üç yılı aşkın süredir ülkeyi etkisi altına alan kuraklığın altında boğucu bir su kriziyle geçirdi.
O dönemde Su Kaynakları Bakanlığı, ülkenin kuzey ve orta bölgelerindeki en az 10 şehirde içme suyu temininde kriz olduğunu kabul etmişti.
Başkentte yetkililer, kuraklık ve içme suyu sağlayan barajların su seviyesinin düşmesi nedeniyle birkaç bölgeye iki günde bir su verileceğini duyurdu.
Cezayir'in iklim stratejisini resmileştirmek için Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu'nun (GİZ) desteğiyle bir "Ulusal İklim Planı" hazırlandı.
Planın en önemli hedefleri, su kaynaklarının tasarrufunun seferberliğini artırmak, sellerle mücadele etmek, kıyıları korumak, kuraklık ve çölleşmeyle mücadele etmek ve ekosistemlerin ve tarımın iklim değişikliğine karşı direncini artırmaktır.
Ulusal İklim Planı, biri kısa vadeli (2020-2025) olmak üzere iki seviyeli bir programdır.
Planın ilk seviyesi, acil durumlara müdahale etmek için 36 eylem planının yanında önümüzdeki birkaç yıl içinde gerçekleştirilebilecek bazı eylem planlarını da içeriyor.
Bunu uygulamak için gereken insan kapasitesi ve becerileri mevcuttur.
Ancak asıl engel finansman temininde yatmaktadır. Diğeri ise orta vadeli (2020-2035) ve hedeflerin gerçekleşmesi için daha fazla zaman gerektiren 27 eylem planını içeriyor.
Öte yandan uygulanması, düzenleyici çerçeveyi ve bunun uygulanması için gerekli insan ve malzeme kaynaklarını güçlendirmek için sektörler arası koordinasyonu ve analitik çalışmaları gerektiriyor.
 
 Independent Türkçe



Suveyda'daki olaylar SDG ile aşiretler arasındaki ittifaklara ışık tutuyor

Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)
TT

Suveyda'daki olaylar SDG ile aşiretler arasındaki ittifaklara ışık tutuyor

Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)

Suveyda'da yerel Dürzi gruplar ile Şam'daki hükümet güçlerini destekleyen Bedevi aşiretler arasında yaşanan kanlı olaylar ve Arap aşiretlerinin Bedeviler lehine savaşa girmesi, Suriye'nin güneyinde yaşananların ülkenin doğu ve kuzeyinde de tekrarlanabileceği ve ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) karşı bir aşiret ayaklanması olasılığı spekülasyonlarına yol açtı.

Bu olasılık, Halep, Deyrizor ve Rakka vilayetlerinden gelen binlerce aşiret savaşçısının Suveyda'daki cephe hatlarına ulaşmasının ardından ortaya çıktı. Bu vilayetler, Kürt-Arap ittifakı bağlamında SDG ve Suriye hükümeti tarafından ortaklaşa kontrol ediliyor.

dfrgthyu7
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG), 2024 yılında Rakka kentindeki Arap aşiretlerinin şeyhleri ve liderleri için bir program düzenledi. (Şarku’l Avsat)

Arap Şammar aşiretinin şeyhi Şeyh Mani Hamidi Deham el-Cerba'ya göre Suveyda'daki olayların Cezire bölgesindeki durumla ilişkilendirilmesi söz konusu olamaz. Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan el-Cerba, “SDG'nin ve lideri Mazlum Abdi'nin bu zor ve son derece hassas aşamada siyasi uzlaşma ve dengelerin sağlanmasındaki rolüne değer veriyoruz. Ortaklığımız sayesinde bölgemiz ve tüm halkımız için tarihi bir başarı olarak kabul edilen mutabakatlara ulaşmayı başardık” ifadelerini kullandı.

Çoğunlukla Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde bulunan Şammar aşireti, 2013 yılında kurulan ve doğudaki Irak sınırı boyunca Kamışlı'nın doğusundaki Tel Elo ve Tel Tahmis köylerinde konuşlanmış tahmini 7-10 bin savaşçısı olan es-Sanadid güçlerine bağlıdır. Aşiret, Rakka ve Deyrizor kentlerinden yerel Arap gruplarla birlikte SDG'nin kurucu ortakları arasında yer alıyor.

Şeyh el-Cerba sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yıllar boyunca, kendimizi toprağın kardeşleri olarak adlandırdığımız bir aşamaya ulaştık. Çünkü bizler aynı bölgenin evlatlarıyız ve bu bölgenin tüm bileşenleri arasında kardeşlik ruhuyla birleşen ortak bir davanın sahipleriyiz.”

SDG Ekim 2015'te yayınladığı ilk bildiride kendisini ‘Arapları, Kürtleri, Suriyelileri ve Suriye coğrafyasındaki diğer tüm bileşenleri bir araya getiren, tüm Suriyeliler için ortak bir ulusal askeri güç’ olarak tanımladı. SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart'ta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile güçlerini ve sivil idareyi bu yılın sonuna kadar Savunma Bakanlığı ve devlet kurumlarının yapılarına entegre etmek üzere tarihi bir anlaşma imzaladı.

Raman Araştırma Merkezi'nde (Raman Center) Kürt meseleleri konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı olan Bedr Mulla Reşid, SDG'nin kuruluşundan bu yana aşiret niteliğindeki Arap askeri konseyleriyle ittifaklara dayandığını açıkladı. Şarku’l Avsat'a konuşan Reşid, “Suveyda'daki olaylar Suriye'nin kuzeydoğusundaki ittifakları kesinlikle etkileyecek. Şam hükümetinin, Cezire bölgesinde yerel bir aktörün yokluğunda SDG üzerindeki baskısını artırmak için yeni gerçeklikten yararlanmaya çalışması da dahil olmak üzere çeşitli senaryolar ortaya çıkabilir” dedi.

fghyjuı
Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kenti el-Velde, Elbu Şaban ve el-Fedaile aşiretlerine ev sahipliği yapıyor. (Şarku’l Avsat)

Reşid, ABD'nin durumu istikrara kavuşturma çabaları, Suriye'ye yönelik ekonomik yaptırımların kısmen kaldırılması ve Türkiye'deki Kürtlerle yürütülen barış sürecine dikkat çekerek mevcut koşullar altında bir aşiret ayaklanması olasılığını dışladı. Reşid, ülkenin kuzeydoğusundaki Suveyda'da yaşananların tekrarlanmasını engelleyen başka faktörlerin de bulunduğuna işaret ederek, Suveyda'daki gibi yerel bir askeri grubun ve bu eğilimi destekleyen bölgesel bir tarafın bulunmadığına dikkat çekti. Reşid sözlerine şöyle devam etti: “ABD Suriye'nin istikrarını korumaya çalışıyor ve Türkiye şu anda PKK ile barış süreciyle meşgul; kendi iç sürecini etkilememek için SDG bölgelerinde tam ölçekli bir çatışmayı desteklemeyecektir.”

Aşiret liderleri, Suriye'nin birlik ve bütünlüğüne vurgu yaptı

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Cezire ve Fırat bölgeleri, başta el-Bakara, Tay, Şammar, Cis, el-Akidat, el-Velde ve Elbu Şaban olmak üzere Arap aşiretleriyle doludur. Ancak bu aşiretler savaşın son yıllarında ciddi bölünmeler yaşadılar. Geçen yılın yaz aylarında, el-Akidat aşireti lideri Musab el-Hifl'in kardeşi İbrahim el-Hifl'in, eski Suriye rejimi ve İranlı milislerin desteğiyle SDG'ye karşı yerel aşiretler ve savaşçılarla ittifak kurarak askeri bir isyana öncülük etmesinin ardından kanlı çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda yüzlerce sivil ve silahlı unsur öldürüldü.

sdfgthy
Suveyda vilayetindeki Bedevi aşiret savaşçıları, 19 Temmuz (AFP)

Ancak Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi İhtiyar Heyeti Başkanı ve Haseke'deki Arap Cabur aşiretinin danışmanı Ekrem Mahşuş ez-Zuba, ister Deyrizor'da ister Rakka'da olsun SDG ile yerel aşiretler arasında herhangi bir çatışma yaşanması ya da aşiret savaşçılarının Suveyda cephesinden Cezire bölgesine hareket etmesi ihtimaline ilişkin şunları söyledi: “Bu çağrılar ve hareketler Arap aşiretlerinin değerlerini temsil etmiyor. Burada Arap, Kürt ve Hıristiyan bölge bileşenlerinin kanı, tarihi direnişte ve DEAŞ terörünün yenilgiye uğratılmasında birbirine karıştı. Hepimiz tek bir halk olarak kalacağız ve ülkemize ve güçlerimize bağlı kalacağız”.

Ez-Zuba, SDG'nin tüm bileşenleri temsil ettiğini belirterek, “Birçok tarafın fitne çıkarma çabalarına rağmen kuzey ve doğu bileşenleri ile askeri güçler arasında çatlak yaratma çabalarını reddediyoruz” dedi. Özyönetim bölgelerini diğer bölge ve vilayetlere kıyasla en istikrarlı bölgeler olarak değerlendiren ez-Zuba, toprağın sahibinin kendileri olduğuna dikkat çekti. Ez-Zuba, “Kaderimizi biz belirleriz, sosyal medya sayfaları değil. Aşiret ya da kabile, bölge dışından kişiler tarafından değil, sahada kim varsa onlar tarafından temsil edilir. Biz Suriye topraklarının birlik ve bütünlüğünü vurguluyoruz… Hiç kimse vatanseverliğimize dil uzatamaz” şeklinde konuştu.

dfrgtyu
Arap el-Velde aşiretinin şeyhi Şeyh Hamid el-Ferac (Şarku’l Avsat)

Tabka ve Rakka vilayetindeki Arap el-Velde aşiretinin şeyhi Şeyh Hamid el-Ferac da Şeyh el-Cerba ve ez-Zuba’nın sözlerine katılarak, özerk yönetim bölgelerindeki Arap aşiret mensuplarının SDG'ye desteğini yineledi. “Buradaki tüm Arap aşiretleri ve bileşenleri, bölgelerimizin güvenlik ve istikrarını bozmaya çalışan tüm gündemlere karşı SDG ile dayanışma içindedir” diyen Şeyh el-Ferac, aşiret mensuplarına şu çağrıda bulundu: “Yönetim bölgelerindeki istikrarı her gün baltalamaya çalışan projelere karşı durmak için herkesin birleşmesi gerekiyor. SDG terörizmi ortadan kaldırdı, bölge halkının güvenliğini koruyor ve mevcut imkanlar doğrultusunda tüm hizmetleri sağlıyor.”

Elbette Arap aşiretlerinin SDG yanlısı tutumları ortak değil. Zira özerk yönetim bölgelerinin dışında yaşayan aşiret üyeleri arasında SDG'nin kontrolünü açıkça reddeden ve bölgelerinin Şam'daki Ahmed eş-Şera hükümetine devredilmesini destekleyenler de var.