Yemen’de kimliği meçhul cesetler Husilerin tutukluları öldürdüğüne yönelik şüpheleri artırıyor

Milisler savaşın başlamasından bu yana 17 bin sivili kaçırmakla suçlanıyor.

Yemen’de toplu mezarlar bulunmaya devam ediliyor. (Husi medyası)
Yemen’de toplu mezarlar bulunmaya devam ediliyor. (Husi medyası)
TT

Yemen’de kimliği meçhul cesetler Husilerin tutukluları öldürdüğüne yönelik şüpheleri artırıyor

Yemen’de toplu mezarlar bulunmaya devam ediliyor. (Husi medyası)
Yemen’de toplu mezarlar bulunmaya devam ediliyor. (Husi medyası)

Yemen’e dair insan hakları raporları Husi milislerin darbenin başlangıcından bu yana, gözaltı merkezlerinde tuttuğu 4 bin 201 kişi de dahil olmak üzere yaklaşık 16 bin 804 sivili kaçırdığını ortaya koydu. Milisler raporla eş zamanlı olarak geçtiğimiz günlerde, Hudeyde ve Dhamar’da kimliği belirsiz bir grup cesedi daha gömdüklerini itiraf etti. Söz konusu cesetlerin gözaltı merkezlerinde öldürüldüklerine dair şüpheler oluştu.   
Husi medyası, iki valilikte 89 ölü için iki cenaze töreninin gerçekleştirildiğini bildirirken milislerin kendilerine bağlı savcılığın toplu cenaze törenlerini Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile koordine ettiğini iddia etti. Cesetlerin devlet hastanelerinin morglarında olduğu kaydedildi.  
Husiler ekim ayı sonlarında, başkent Sana’da kimliği belirsiz 28 kişinin ‘cenaze işlemlerinin ilk aşaması’ olarak nitelediği çalışmaların başlatıldığını duyurdu.
Sana’daki kaynaklara göre milisler cephede hükümet güçleriyle yaşanan çatışmalarda öldürülen unsurlarının morglara konulabilmesi için söz konusu cesetler için defin işlemleri gerçekleştirdi.
Grubun el-Hudeyde’de kimliği belirsiz cesetleri defnetmeleri, insan hakları aktivistleri ve gazeteciler tarafından, Husi kontrol bölgelerine yayılmış mahzenlerde işkence altında ölen onlarca sivil için toplu mezarlar kazdığına yönelik çeşitli suçlamalarla aynı zamana denk geldi.
Son zamanlarda, el-Hudeyde ve Dhamar’da kimliği belirsiz cesetlerin gömülmesi, sosyal medya platformlarındaki aktivistler ve insan hakları örgütleri arasında soru işaretleri yarattı. Aktivistler, onlarca kimliği meçhul cesedin grubun kontrolündeki bölgelere peş peşe defnedilmesinin, yakınlarının akıbetlerinden habersiz olan ailelerinin haklarının açık bir ihlali olduğunu vurguladı.
İnsan hakları aktivistleri söz konusu cesetlerin kaçırılan ve milis hapishanelerinde işkence altında öldürülenlere ait olduğu düşüncesinde. Milislerin kontrolü altındaki Sana, el-Hudeyde, Dhamar ve el-Mahvit’de toprağa verdikleri meçhul ceset sayısının 495’e yükseldiği belirtiliyor.
Grup geçen yıl yaptığı açıklamada, kontrolü altındaki bölgelerdeki bazı devlet hastanelerinde kimliği belirsiz 715 ceset olduğunu kabul etmişti.
Darbeciler 2020’de, Başkent Sana ile el-Hudeyde ve Dhamar vilayetlerinde kimlikleri belirsiz 715 cesetten 232’si için üç aşamalı cenaze törenini gerçekleştirdi.
Milisler Mart 2020’de kimliği meçhul cesetlerin gömülmesine yönelik çalışmalarının ilk aşamasını başlattı. Bu çalışma, Kovid-19 salgınının başlangıcına denk geldi. El-Hudeyde’de yaklaşık 67 kimliği belirsiz ceset defnedildi. Milisler mayıs ayının ortalarında da resmi bir açıklama yapmaksızın kontrolü altındaki birçok valilikte 90 cenazeyi ikinci aşama kapsamında defnetti.
Husiler aynı yılın temmuz ayı sonlarında, Sana’daki es-Sevra Hastanesi’nin morgunda tutulduğu belirtilen 40 cenazeyi defnederek üçüncü aşamayı gerçekleştirdi.
Hükümet raporlarında son 7 yılda kaçırılan yüzlerce kişinin Husi grubunun hapishanelerinde, işkence altında öldüğünü ortaya koymuştu.
Yemen Hak ve Özgürlükler Ağı, yakın zamanda yayınladığı bir raporda grubu, 14 Eylül 2014 - 30 Ağustos 2022 tarihleri arasında 16 bin 804 sivili tutuklamak ve kaçırmakla suçlandı. Söz konusu kişiler arasında halen grubun gözaltı merkezlerinde tutulan 4 bin 201 Yemenli de bulunuyor.
Raporda tüm bu sürede kaçırılanlarının 389’unun siyasetçi, 464’ünün aktivist, 340’ının medya çalışanı, 176’sı çocuk ve 374’ünün kadın olduğu belirtildi. Bunun yanı sıra farklı gruplardan 2 bin 458 kişi olduğu, bu kişilerin 342’sinin eğitimci, 512’sinin aşiret reisi, 216’sının imam, 154’ünün akademisyen, 217’sinin öğrenci, 96’sının yargı üyesi, 93’ünün doktor, 376’sının idari personel, 293’ünün temizlikçi, 81’inin  mülteci ve 78’inn  iş insanı olduğu aktarıldı.
Raporda, Husi hapishanelerinde 84’ü kadın ve 76’sı çocuk olmak üzere bin 317 Yemenlinin akıbetinin belirsiz olduğu kaydedildi. 4 bin 12 tutukluya işkence yapıldığı ve grubun söz konusu kişileri daha sonra canlı kalkan olarak kullandığı vurgulanırken 147 kişinin cezaevlerinde öldürüldüğü kaydedildi. Kaçırılan 98 kişi, grubun hapishanelerinden serbest bırakıldıktan birkaç gün sonra yaşamını yitirdi. Hapishaneden çıkmadan önce kendilerine zehirli bir madde verildiğinden şüphelenildiği vurgulandı.
İnsan hakları raporunda Husi grubu, oldukça küçük hücrelere kapatılmak da dahil olmak üzere kaçırılanlara karşı korkunç suçlar işlemeye devam etmekle suçlandı. Kaçırılanların büyük çoğunluğunun üst aramasına, telefonlarının ve eşyalarının alınmasına, provokatif bir şekilde belgelerinin iptal edilmesine ve haklarında hukuksuz suçlamaların yöneltilmesine maruz kaldıkları belirtildi.
İnsan hakları ağı, Husi tutuklamalarının çoğunun kamuya açık yollarda, ulaşım araçlarında, evlerde, halk pazarlarında, camilerde ve işyerlerinde gerçekleştiğini aktardı. Ayrıca kaçırılanların olay yerinden gözleri bağlı olarak nakledildiğini, bu nedenle nereye hapsedildiklerini tespit edemedikleri vurgulandı.



Dürzi lideri Şeyh Yusuf Carbu Şarku’l Avsat'a konuştu: El-Hicri ile yeni Suveyda anlaşması üzerinde mutabakata varıldı

Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu
Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu
TT

Dürzi lideri Şeyh Yusuf Carbu Şarku’l Avsat'a konuştu: El-Hicri ile yeni Suveyda anlaşması üzerinde mutabakata varıldı

Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu
Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu

Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, güneydeki Suveyda vilayetinde varılan yeni ateşkes anlaşmasının Dürzi cemaatinin ruhani liderlerinden Şeyh Hikmet el-Hicri ile iletişim kurulduktan ve onun onayı alındıktan sonra ilan edildiğini doğruladı. Şeyh Yusuf Carbu, yeni anlaşma hakkında kendisiyle iletişime geçilmediğini ve anlaşmanın şartları hakkında hiçbir bilgisi olmadığını belirtti.

Şeyh Yusuf Carbu birkaç gün önce Suriye hükümetiyle Suveyda'da ateşkes için varılan anlaşmanın bir parçasıydı, ancak Şeyh Hikmet el-Hicri söz konusu anlaşmayı reddetti ve bu da vilayette Arap aşiretlerle Dürzi militanlar arasında yeni bir patlamaya yol açtı.

Şeyh Yusuf Carbu bugün Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Dün bir anlaşmaya varıldı ve bugün neredeyse bir ateşkes var… Aslında bu konuda benimle temasa geçilmedi. Ateşkes anlaşması, Şeyh Hikmet el-Hicri ile temasa geçilmesi ve onayının alınmasının ardından ilan edildi.”

Dürzi cemaatinin ruhani liderlerinden Şeyh Hikmet el-Hicri, 20 Şubat'ta Suveyda'da cemaatinin üyeleriyle bir araya geldi. (Reuters)Dürzi cemaatinin ruhani liderlerinden Şeyh Hikmet el-Hicri, 20 Şubat'ta Suveyda'da cemaatinin üyeleriyle bir araya geldi. (Reuters)

Şeyh Yusuf Carbu sözlerine şöyle devam etti: “Anlaşmanın şartları hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. Bu konuda bize hiçbir şey ulaşmadı. Şu anda bir ateşkes var, ancak küçük ihlaller de var.”

Şeyh Yusuf Carbu, anlaşmaya varmak için yapılan müzakerelere kendisinin dahil edilmemesini şu ifadelerle yorumladı: “Biz ateşkes ve kan dökülmemesini hedefliyorduk, gerisi sonra gelecek. Önemli olan içinde bulunduğumuz trajediden kurtulmak.”

Şeyh Yusuf Carbu, “Suriye'deki Dürzi Cemaati Meclisi’nin üç şeyhinden biri olan Şeyh Hamud el-Hanavi ile temas kuruldu mu?” sorusuna şu cevabı verdi: “Bugün kendisiyle temas kurmadım ve anlaşmadan haberdar edilip edilmediğini bilmiyorum. Şeyh Hikmet el-Hicri ile anlaşmaya varıldı. Çünkü o, daha önce yapılan tüm anlaşmaları reddetmişti. Son anlaşmayı kabul etti ve girişim başlatıldı. İnşallah iyi şeyler olacak.”