Afgan kadınlar… Kralların yönettiği, 'geleneklerin' doğmadan öldürdüğü bir mücadelenin tarihi

Dertli ülkede kadınların güçlendirilmesi ile saf dışı bırakılması arasındaki gelgitlerle dolu asırlık hikaye

Ülkenin komünist Kabil Hükümeti tarafından yönetildiği bir zamanda başkent Kabil’de okuma yazma dersleri / Fotoğraf: AFP
Ülkenin komünist Kabil Hükümeti tarafından yönetildiği bir zamanda başkent Kabil’de okuma yazma dersleri / Fotoğraf: AFP
TT

Afgan kadınlar… Kralların yönettiği, 'geleneklerin' doğmadan öldürdüğü bir mücadelenin tarihi

Ülkenin komünist Kabil Hükümeti tarafından yönetildiği bir zamanda başkent Kabil’de okuma yazma dersleri / Fotoğraf: AFP
Ülkenin komünist Kabil Hükümeti tarafından yönetildiği bir zamanda başkent Kabil’de okuma yazma dersleri / Fotoğraf: AFP

Mey eş-Şerif 
Genç bir Afgan kız, kendisi ve ailesi için başarılı bir gelecek inşa etmek istedi; üniversiteye kadar okudu ancak bir anda sırasına veda etti ve üniversite geleceği tehlikeye girdi. Taliban genç kızları yükseköğrenimden menedince evde hapis kaldı.
Annesinin yaklaşık çeyrek asır önce yaşadığı korkunç hikâyeleri ve zorlu yılları, rüya ile ümitsizlik, özgürlük umutları ile karanlığa dönüş arasında iç içe geçmiş birçok ayrıntıyı hatırladı. 
Taliban hareketinin Afganistan'ın başkenti Kabil'i istila edip yönetimi tekrar ele geçirmesinin ardından Hareket, Afgan toplumuna eskisinden daha esnek, ılımlı ve farklılıklara hoşgörülü olma sözü verdi.
Kadın haklarına saygı duymayı, yabancılarla dini ve etnik azınlıkları aynı ölçüde korumayı taahhüt etti. Gözlemciler, yönetimden kovulmalarının üzerinden yirmi yıl geçmesine rağmen Taliban liderlerinin düşünce ve kanaatlerinin değişmediğine inandıkları için Hareketin, verdiği sözlere ne ölçüde sadık olduğunu, hatta inandığını sorguladı. 

Sözün çiğnenmesi
Gerçekten de birkaç hafta geçtikten sonra Taliban, sözlerini çiğnedi ve hukuku ihlal etti. Toplumun son 20 yılda elde ettiği özgürlükler sona erdi ve kadın, kamusal alandan uzaklaştırıldı.
Kadın İşleri Bakanlığı, yerini Emr-i bi'l-Maruf Nehy-i ani'l Münker [İyiliği Telkin Edip Kötülükten Sakındırma] Bakanlığına devretti ve kadınlar için "burka" zorunluğu geri getirildi.
Önce okullar, ardından üniversiteler kapatıldı, karma ortamları engelleme gerekçesiyle her yaştan kadın işten alıkondu, hatta Hareket çok gerekmedikçe evden çıkılmamasını ve seyahat esnasında bir mahremin eşlik etmesini talep etti.  

90'lar
Afgan genç kızlar için bu kararlar yeni olabilir, ancak 90'lı yılların ortalarında benzer koşullar altında yaşamış olan anneleri için öyle değildi. Bu kesim korku ve mahrumiyet hislerini gizlemedi ve kızlarının karanlık görüntülerini aktardı.
İtiraz, tüm kadınlara egemen oldu ve bu kararlara karşıt görüşlerini ifade ederek zorla kazandıkları haklarının korunmasını talep ettiler.
Bununla birlikte bu taleplere Hareket tarafından kulak verilmedi ve farklı şiddet ve baskı biçimleriyle ile karşılık buldu.  
O kadar ki iş, dayaklar ve kırbaçlara kadar vardı; Afgan kadın yavaş yavaş sakinleşti ve özgürlüğü adım adım azaldı. Böylece Taliban kadın özgürlüğü saatinin akrebini ilk iktidar dönemi yönünde geri almaya başladı. 

Miras ve mücadele
Yakın geçmişte olanlar ve bugün Afganistan'da kadınlara yönelik aşırılık ve mevcut duruma boyun eğdirme konusunda yaşananlar ne oradaki kadınların durumunu ne de miraslarını ve bir asırdan fazla bir süredir devam eden mücadelelerini ifade ediyor.
Zira geçen yüzyılın başından en büyük bahanelerinden biri kadınların özgürlük ve haklarının geri alınması olan Amerikan işgaline (2001-2021) kadarki dönemde Afgan kralların düşürülmesi, sürülmesi, hatta öldürülmesinin sebeplerinden biri hep kadın olmuştur. Afgan kadının özgürleşme arzusunun bir anda anlaşılamayacağı açık.
Bununla birlikte durum, Taliban hareketi yönetimiyle (1996-2001) veya ABD'nin, 2021 yılında ayrılıp Taliban'ın başkent Kabil'i tekrar ele geçirmesinden önce geride bıraktığı hükümetin çöküşünden sonra bugün gördüğümüz olaylarla bağlantılı analizlerden oluşan daha geniş ve derin bir tarihî çerçevede anlaşılabilir. 
Taliban’ın Afganistan’da kadınlar için yükseköğrenimi yasaklamasının ardından Kabil Üniversitesi’nde kız öğrencilerden geriye kalan boşluk.jpg
Taliban'ın Afganistan'da kadınlar için yükseköğrenimi yasaklamasının ardından Kabil Üniversitesi'nde kız öğrencilerden geriye kalan boşluk / Fotoğraf: AFP
Afganistan engebeli ve zorlu bir araziye sahip bir ülke. Ülkede çok sayıda etnik grup ve farklı mezhep yaşamakta. Tarihi boyunca merkezî bir devlete tanık olmadı, bu nedenle Afgan toplum, etnik bağlılıkların belirlediği aşiret siyaseti çatısı altında varlığını sürdürdü.
On yıllardır aşiret kökenli yasa ve yaptırımlar, kadın ve erkeğin rollerini tanımlama ve kararlaştırmada anayasa ve İslami yasalardan üstün oldu. Ancak ataerkil doğası ve geleneksel toplumlarda derin köklere sahip sosyal ilişkiler nedeniyle bunun kadın üzerindeki etkisi, erkeğe göre daha güçlüydü. 

Abdurrahman Han
Emir Abdurrahman Han (1880-1901), Afgan Barakzay Devleti krallarından olup, ülkesini modern bir merkezî devlete tâbi bir ulusa dönüştürmeye çabalan ilk kişiydi.
Nitekim kendisine "Demir Prens" denmesine yol açan acımasız bir elle ve karısı Bubu Can'ın desteğiyle hükmetti.
Kadına ilişkin bazı aşiret geleneklerini değiştirmeye çalıştı; evlilik yaşının yükseltilmesi, mehir (başlık parası) ve kadınları ölen eşinin akrabalarıyla evlenmeye zorlayan adetlerin ortadan kaldırılması, kadının boşanma ve miras haklarına ilişkin İslami ilkelerin yeniden yürürlüğe sokulması onun bu bağlamdaki girişimlerine örnektir.
Eşi, kamusal alanlarda kocasıyla boy gösteren ve peçesiz Avrupai kıyafetler giyen ilk Afgan kraliçeydi. 

Habibullah Han
Onun vefatından sonra oğlu Emir Habibullah Han iktidarı devraldı ve 10 yıl hüküm sürdü. Bu süreçte babasının ilerlemeci gündemi doğrultusunda çalışmayı sürdürdü ve modern eğitimin her iki cinsiyet için de yayılmasını teşvik etti.
Bu bağlamda, ülkesindeki ilk fakülteyi kurarak Türkiye, Almanya, Hindistan ve diğer ülkelerden öğretmenler istihdam etti. Aynı zamanda fikir özgürlüğünü ve kadın hakları ile kadın-erkek eşitliğini destekledi.
Kızlar için İngilizce müfredata sahip bir okulun yanı sıra ülke genelinde genç kızların eğitimi için çok sayıda geleneksel okul da açtı. Ancak özellikle eğitim ve evlilik yasalarına ilişkin bu gelişmeler, aşiret liderleri tarafından muhalefetle karşılaştı ve 1919 yılında onun suikastına sebep oldu. 

Emanullah Han
Bunun üzerine yönetim oğlu Emanullah Han'a geçti. Han, ilk görevinde başarılı olarak III. İngiliz-Afgan Savaşı'nda Britanyalıları hezimete uğrattı ve ülkesini bağımsız hale getirdi. Daha sonra eğitim, sanayi ve sağlık alanlarında iyileştirme gibi diğer konulara yöneldi.
Dedesi gibi o da eşinden, Afgan kadınların aşiret temelli kültürel normlardan özgürleştirilmesini teşvik eden Kraliçe Süreyya'dan destek gördü. Peçe ve çokeşliliğe karşı açıkça bir kampanya başlattı ve Kabil'de ve kırsal alanlarda genç kızların eğitimini teşvik etti.
Eşi Kraliçe Süreyya'nın, bir defasında halk önünde geleneksel örtüsünü parçalayarak ince bir kumaştan geniş kenarlı şapkalar taktığı söylenir. 
Emanullah Han'ın gündeminde kadının çalışması da vardı. Nitekim ailesinin kadınlarını kamu kuruluşlarında ve devlet işlerinde çalışmaya teşvik etti.
Kız kardeşi Kübra, kadınları şiddetten korumak için "Kadınları Koruma Derneği" kurmuş, eşi Kraliçe Süreyya da "Kadın Rehberi" adıyla ilk kadın hakları dergisini çıkarmıştı.
Büyük kız kardeşi ise kadınlar için bir hastane açarak daha çok kadının eğitimi meselesi ile ilgilendi, hatta 15'ten fazla genç kızı yükseköğrenim için Türkiye'ye gönderdi. 
Aşiret temelli muhalefet ve direniş vardı, ancak hırslı Kralın planları, kendisinin yönettiği reform hareketinin Hindistan'ı sömürme planlarını etkileyebileceğini gören Britanya Hükümetini de alarma geçirdi.
Britanya, Afgan aşiretleri kışkırtarak Han'a karşı isyan etmeye teşvik etti. Kraliçe Süreyya'nın Avrupa ziyaretinde çekilen başörtüsüz fotoğrafları ile Kralın dindarlık seviyesi ve ülkesine dönük laik planlarının sorgulandığı ifadeler içeren broşürler atan bir Britanya uçağı hazırlandı.
Aşiretler ona karşı ayaklandı ve Kralın onları yatıştırma çabasına rağmen onun aydınlanmacı dönemi, tahttan indirilip sürüldüğü 1928 yılında sona erdi. 

Nadir Şah
Birçokları, Emanullah'ın özgürlükçü adımlarını, ataerkil ve otoriter aşiret tahtını tehdit eden seküler ve liberal düşünceler olarak değerlendirdi.
Bunlar, aşina olunandan daha büyük bir şekilde kadınların isyanına ve bağımsızlaşmalarına yol açabilirdi. Bu sebeple onun sürgün edilmesi kendisinden sonraki krallara ders niteliğindeydi. Erkek iktidarı geri getirildi, cinsiyet eşitliği ortadan kaldırıldı, kız okulları birkaç sene kapalı tutuldu.
Ta ki 1931 yılında Nadir Şah, bazı okulların açıldığını ilan etti, aşiret liderleri ve mollalarla çatışmaktan kaçınarak bazı toplumsal reformları temkinli bir şekilde uygulamaya çalıştı. Gelgelelim sadece iki yıl sonra suikast onun da kaderi oldu. 

Zahir Şah
"Afgan Milletinin Babası" olarak adlandırılan Zahir Şah, 20'nci yüzyılın ortalarındaki hükümdarlığı döneminde büyük yabancı yardımlar ve Sovyetler Birliği'nin sürekli desteğiyle kadının durumunu daha iyi bir hale getirdi.
50'li yılların sonuna gelindiğinde kadının iş piyasasındaki varlığının önemine ülkenin kalkınma hedeflerini gerçekleştirmek için ekonomik bir zorunluluk olarak bakılmaya başladı.
Kadının toplumsal hakları iyileştirildi, başörtüsü "gönüllü bir tercih" haline geldi, eğitim oranı arttı ve bu dönem tıp ve eğitim gibi farklı alanlarda daha çok sayıda Afgan kadının varlığına tanık oldu. 
Afgan Kral Zahir Şah ve sağında eşi.jpeg
Afgan Kral Zahir Şah ve sağında eşi / Fotoğraf: AFP
1964 yılında anayasa, kadının siyasete katılmasına izin vererek ona seçme ve seçilme hakkı tanıdı. Sağlık bakanlığı koltuğunda ilk kez bir kadın bakan görüldü ve parlamentoya birçok kadın seçildi.
Ertesi yıl Afgan kadınları için, kadınlar arasındaki cehaleti bitirmeyi, zorla evliliği yasaklamayı ve evlilik esnasında "başlık parası" geleneğinden kurtulmayı hedefleyen hukuki bir topluluk oluşturuldu.

70'li yıllar
Kadının yaşam alanını iyileştirmek için girilen başka bir reform dönemi 70'li yılların başıydı. Zahir Şah'ın sürülmesinden sonra Sovyetler Birliği tarafından desteklenen bir sosyalist hükümet kuruldu.
Bu dönemde parlamento ve hükümet, ülke çapında eğitim çevresini iyileştirmek, cinsiyet eşitliğine ilişkin yasaları desteklemek, evlilik yaşını kızlar için 16 erkekler için 18'e çıkarmak gibi kadın meselelerini eskisinden daha fazla destekledi.
Ancak mollalar ve köylerdeki aşiret liderlerinin kadının bağımsızlığına dair endişeleri tekrar baş gösterdi ve Batılı kıyafetler giyen kadınlara yönelik silahlı ve silahsız saldırılara şahit olundu. 

Yeniden baskı
1979 Sovyet İhtilali ile kadın sorunları hızla ortadan kalktı. Ardından, 1989'da Sovyet ordusu kovulana kadar on yıl süren bir savaşta temel unsuru dindarlık olan cihatçı partiler ve savaş ağaları ortaya çıktı.
Ülkede kaos hali ve iç savaş, mücahitler 1992 yılında Kabil'i ele geçirene kadar hüküm sürdü. O andan itibaren kadına ve onun hareketine yönelik kısıtlamalar başladı, kadınlar mücahitlerin elindeki bölgelerde çalışma ve kamusal hizmetten menedildi ve başörtüsü tekrar zorunlu hale getirildi. 
1962 yılında Kabil’deki tıp fakültesinde kız öğrenciler.jpg
1962 yılında Kabil'deki tıp fakültesinde kız öğrenciler / Fotoğraf: AFP
Bununla birlikte Afgan kadınlarının durumu 1996 ve 2001 yılları arasında, Taliban hareketinin iktidara gelmesinden sonra daha da kötüleşti.
Taliban dönemi dini katılıklar, kadınların eğitim ve iş hayatından keskin bir şekilde dışlanması, onlara yönelik kafa kesme ve recm (ölene kadar taşlama) gibi acımasız eylemler, televizyon, müzik ve sinemanın yasaklanması gibi uygulamalarla adını duyurdu.
Amerikan işgali ve Washington gözetiminde kurulan, Karzai'den Eşref Gani'ye kadar olan hükümetlerin gelişi ile onlar için ilk devir sona erdi.
Hareketin yeniden iktidara gelmesinin ardından ise topluma korku egemen oldu, o kadar ki bazı televizyon kanalları kadın spikerleri direkt işten çıkardı, siyasi programlar yerini İslam inancına dair tartışmalara bıraktı. 

Tarihî bir bakış
Afganlara hâkim zorlu aşiret engeline rağmen anayasa, kadın ve erkek arasında eşitliğe karar verilirken öncü oldu.
Afgan kadını o dönemde dünyadaki kadınların sahip olamadığı hak ve özgürlükler elde etti. Bu başarı, kadınları destekleyen Afgan krallar ve hükümetlere, onların istikrar ve toplum, eğitim ve sanayi alanlarındaki kalkınma çabalarına aittir.
Taliban'ın yeniden iktidara gelmesi ile kadınlara yönelik ihlallerin hız kazanması, kadınların saf dışı bırakılması ve ABD güçlerinin varlığının gölgesinde yirmi yıl boyunca elde ettikleri başarıların kökünden kazılması normaldi.
Ancak yeni iktidar, kadın özgürlüğü alanındaki tarihî ve köklü kazanımlar sebebiyle, Afgan kadınların asırlık mücadelesini ortadan kaldıramayacak. 
 
Independent Türkçe



İran’da suikast planlayan İsrail bağlantılı bir ‘terör hücresi’ çökertildi

Başkent Tahran’daki İran polisi (Arşiv-Reuters)
Başkent Tahran’daki İran polisi (Arşiv-Reuters)
TT

İran’da suikast planlayan İsrail bağlantılı bir ‘terör hücresi’ çökertildi

Başkent Tahran’daki İran polisi (Arşiv-Reuters)
Başkent Tahran’daki İran polisi (Arşiv-Reuters)

İran, suikast yapma sürecinde olan ve "terör hücresi" olarak nitelendirilen bir grubun gözaltına alındığını duyurdu.

Tasnim haber ajansına göre, Batı Azerbaycan Eyaleti Emniyet Müdürlüğü'nün yargıyla koordinasyon içinde bir "terör hücresini" gözaltına almayı başardığı bildirildi.

Açıklamada, gözaltına alınanların sayısının 14 olduğu, İsrail ile bağlantıları olduğu, bazı kişileri tespit edip suikastlar gerçekleştirme sürecinde oldukları aktarıldı.


Rus silah üreticisi ‘drone’a monte edilen keskin nişancı sistemi’ geliştiriyor

Rus silah üreticisi ‘drone’a monte edilen keskin nişancı sistemi’ geliştiriyor
TT

Rus silah üreticisi ‘drone’a monte edilen keskin nişancı sistemi’ geliştiriyor

Rus silah üreticisi ‘drone’a monte edilen keskin nişancı sistemi’ geliştiriyor

Rus silah üreticisi Lobaev Arms, şu anda, ‘savaş operasyonlarının doğasını değiştirebilecek’ olan, drone üzerine monte edilmiş keskin nişancı tüfeğinden oluşan bir sistem geliştiriyor.

Şirketin kurucusu Vladislav Lobaev, “Bu, şu anda geliştirmekte olduğumuz projelerden biri. Eğer bu sorunu çözebilirsek, taktik muharebe alanındaki savaş operasyonlarının doğası kaçınılmaz olarak değişecektir” dedi.

Lobaev Arms, uzun menzilli ve hiper isabetli keskin nişancı tüfeği üretiminde uzman bir şirket olarak biliniyor.


Mali’den Washington'a dezenformasyonu durdurma çağrısı

Mali askerleri. (Arşiv-Reuters)
Mali askerleri. (Arşiv-Reuters)
TT

Mali’den Washington'a dezenformasyonu durdurma çağrısı

Mali askerleri. (Arşiv-Reuters)
Mali askerleri. (Arşiv-Reuters)

Mali'de iktidarda olan askeri konsey, Washington'ın iki Malili subayı 2022'de ülkenin merkezinde bir katliama karışmakla suçlayarak yaptırım uygulamasının ardından ABD'yi kendisine karşı yürüttüğü dezenformasyon kampanyasını durdurmaya çağırdı.

Mali Hükümeti Sözcüsü Albay Abdullah Maiga, hükümetin ABD yönetiminin ‘yalnızca Birleşmiş Milletler raporuna dayanarak’ cezalandırma yönündeki tek taraflı kararını ‘şaşkınlıkla karşıladığını’ vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı geçtiğimiz hafta Paraşüt Komando Alayı Komutanı Albay Mustafa Sangari ve özel kuvvetler taburu komutanı Binbaşı Lasin Togola'ya vize kısıtlaması getirdi.

Şarku’l Avsat’In edindiği bilgilere göre Bakanlık, iki kişinin Mora'daki operasyonları yürüten Mali silahlı kuvvetlerinin unsurlarından sorumlu olduğunu bildirdi.

Birleşmiş Milletler (BM) mayıs ayı başlarında Mali ordusunu ve ‘yabancı’ savaşçıları Mart 2022'de Mora'daki aşırılık yanlılarına yönelik düzenlenen operasyon sırasında en az 500 kişiyi infaz etmekle suçladı.

Başta ABD olmak üzere Batı yönetimleri, söz konusu yabancı savaşçıların, eylemleri birçok ülke tarafından kınanan Rus özel askeri Wagner grubunun üyeleri olduğunu iddia ediyor.

Sözcü, Mali Dışişleri Bakanlığı'nın 25 Mayıs'ta ABD Büyükelçisi Rachna Korhonen'i ‘Mali Cumhuriyeti'ne karşı yanlış suçlamaların tehlikesi’ konusunda uyarmak için çağırdığını belirtti.

Maiga, hükümetin ikili iş birliğini olumsuz etkileyen bu önlemlerden memnun olmadığını vurgulayarak ABD hükümetini Mali'ye yönelik dezenformasyon kampanyasını durdurmaya çağırdı.


Birleşik Krallık'ta temel gıdalara tavan fiyat planı kabinede çatlak yarattı

Birleşik Krallık'ta nisanda gelen yüzde 19,1'lik gıda enflasyonu son 45 yılın en yüksek ikinci rakamı olarak kayıtlara geçti (Reuters)
Birleşik Krallık'ta nisanda gelen yüzde 19,1'lik gıda enflasyonu son 45 yılın en yüksek ikinci rakamı olarak kayıtlara geçti (Reuters)
TT

Birleşik Krallık'ta temel gıdalara tavan fiyat planı kabinede çatlak yarattı

Birleşik Krallık'ta nisanda gelen yüzde 19,1'lik gıda enflasyonu son 45 yılın en yüksek ikinci rakamı olarak kayıtlara geçti (Reuters)
Birleşik Krallık'ta nisanda gelen yüzde 19,1'lik gıda enflasyonu son 45 yılın en yüksek ikinci rakamı olarak kayıtlara geçti (Reuters)

Birleşik Krallık'ta Başbakan Rishi Sunak'ın temel gıda maddelerine tavan fiyat uygulaması getirilmesi yönündeki planı bakanların ve süpermarketlerin tepkisini çekti.

Kabinedeki bakanlar, ekmek ve süt gibi gıdalarda uygulanması düşünülen "1970'ler tarzı" kısıtlamanın gıda kıtlığına yol açacağı uyarısında bulundu.

Büyük süpermarketlerin de tepki gösterdiği plan, kabinede görev alan iki bakan itirazıyla karşılaştı. Bakanlar piyasaya bu kadar müdahale etmenin doğru olmadığını ve böyle bir uygulama durumunda tedarikçilerin mallarını yurtdışına gönderebileceğini söyledi.

Telegraph'a konuşan bir bakan, tavan fiyat uygulamasının Britanya'da son olarak 70'lerde kullanıldığı ve "bugüne ve bu çağa" uygun olmadığını belirtti. Gazetenin ismini paylaşmadığı bakan, süpermarketlerin fiyatı artırmaması durumunda üreticilerin mallarını dünyadaki herhangi bir yerde satabileceğini vurguladı.

Britanya Parakendeciler Konsorsiyumu (BRC) geçen günlerde yaptığı açıklamada uygulamanın fiyatlarda büyük fark yaratmayacağını söylemiş ve Sunak'ı 70'ler modeli fiyat kontrollerini yeniden uygulamaya geçirmekle suçlamıştı. BRC'nin açıklamasına Britanya'da büyük süpermarketler destek vermişti.

Bir süpermarket patronu konuyla ilgili, "Bu saçma bir fikir. Hükümet süpermarket fiyatlarına müdahale etmek yerine, enflasyonun temelindeki nedenlerle ilgili daha iyi bilgilendirilmeli" diye konuştu.

Başbakan Sunak Hazine'den, Ukrayna savaşıyla birlikte Birleşik Krallık'ta keskin şekilde artan yaşam maliyetlerini kontrol altına almanın yollarını bulmasını istemiş ve 2023 sonuna kadar enflasyonu yüzde 5 seviyesine düşürme hedefi koymuştu.

Sunak'ın yüzde 5 hedefi koymasının ardından geçen sürede Birleşik Krallık'ta enflasyon yüzde 10,1'den yüzde 8,7'ye gerilemiş ancak nisanda yüzde 19,1'e yükselen gıda enflasyonu rekor seviyelere yakın bir düzeye yükselmişti.

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Calais açıklarında 63 göçmen kurtarıldı

4 Ağustos 2021 tarihinde Manş Denizi'ni geçmeye çalışan göçmenler. (Reuters-Arşiv)
4 Ağustos 2021 tarihinde Manş Denizi'ni geçmeye çalışan göçmenler. (Reuters-Arşiv)
TT

Calais açıklarında 63 göçmen kurtarıldı

4 Ağustos 2021 tarihinde Manş Denizi'ni geçmeye çalışan göçmenler. (Reuters-Arşiv)
4 Ağustos 2021 tarihinde Manş Denizi'ni geçmeye çalışan göçmenler. (Reuters-Arşiv)

Fransız yetkililer, hafta sonu küçük teknelerle İngiltere’ye ulaşmaya çalışan 63 göçmenin kurtarıldığını duyurdu.

Cap Gris-Nez’deki Bölgesel Gözetleme ve Kurtarma Operasyon Merkezi, cumartesi gecesi Calais Boğazı’nda iki kurtarma operasyonunun koordine edildiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Denizcilik İdaresi’nden yapılan açıklama şöyle oldu:

“Calais açıklarında ‘motoru suda kaybolan’ bir tekne, Ulusal Deniz Kurtarma Derneği’nin teknesi tarafından kurtarıldı. 46 kişi sahile çıkarıldı.”

Diğer yandan, arama ve kurtarma operasyonlarını güçlendirmek için nisan ayından bu yana Fransa devleti tarafından kiralanan bir destek gemisi, Oye-Plage açıklarında ikinci bir teknedeki 17 kişiyi kurtardı.

Söz konusu operasyonlar, 2021 sonunda teknelerinin batması sırasında 27 göçmenin ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, Gris-Nez’deki Bölgesel Gözetleme ve Kurtarma Operasyon Merkezi’nden beş asker hakkında açılan davadan birkaç gün sonra günler sonra gerçekleşti.

Üçü kadın beş asker perşembe günü Paris’te düzenlenen duruşmada tehlikede olanlara yardım etmemekle suçlandı ancak daha sonra serbest bırakıldı.

Söz konusu olayda Fransız makamlarının teknenin battığı gece 15 imdat çağrısı aldığı ve göçmenlere yardım etmediğinden şüpheleniliyor.

2022’de çoğu Afgan, İranlı ve Arnavut olmak üzere yaklaşık 46 bin sığınmacı Manş Denizi’ni geçti ve sekiz bin sığınmacı Fransa sularında kurtarıldı.


Çin Devlet Başkanı Şi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kutladı

AA
AA
TT

Çin Devlet Başkanı Şi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kutladı

AA
AA

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yeniden seçilmesi dolayısıyla kutladı.

Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Şi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gönderdiği tebrik mesajında, Türkiye ve Çin'in gelişmekte olan iki büyük ülke ve yükselen piyasalar olarak geniş çaplı ortak çıkarları paylaştığını belirtti.

İki ülke arasındaki stratejik işbirliği ilişkisinin son yıllarda istikrarlı gelişim gösterdiğine ve farklı alanlardaki pratik işbirliğinin olumlu ivme sağladığına dikkati çeken Şi, "İki ülkenin, temel çıkarlarını ve kaygılarını ilgilendiren meselelerde birbirini anlayıp destekleyerek sağlıklı, sürdürülebilir ve istikrarlı işbirliği ilişkisi geliştirmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte çalışmaya hazırım." ifadesini kullandı.


İsrail Başbakanı Netanyahu'dan Erdoğan'a seçim tebriği

Fotoğraf: Şarku'l Avsat
Fotoğraf: Şarku'l Avsat
TT

İsrail Başbakanı Netanyahu'dan Erdoğan'a seçim tebriği

Fotoğraf: Şarku'l Avsat
Fotoğraf: Şarku'l Avsat

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Cumhurbaşkanı Seçimi'nin ikinci turunda yeniden seçilmesinden dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kutladı.

İsrail Başbakanlığına ait sosyal medya hesabından Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesine ilişkin tebrik mesajı paylaşıldı.

Mesajda, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yeniden seçildiği için tebrikler. Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin iki ülkenin yararına gelişmeye devam etmesi dileğiyle." ifadeleri kullanıldı.

Paylaşımda ayrıca, Türkiye ve İsrail bayraklarının sembollerine yer verildi.


İran Dini Lideri Hamaney, Umman Sultanı ile Mısır ile diplomatik ilişkilerin gelişimini görüştü

İran Dini Lider Ali Hamaney (Ali Hamaney'in internet sitesi)
İran Dini Lider Ali Hamaney (Ali Hamaney'in internet sitesi)
TT

İran Dini Lideri Hamaney, Umman Sultanı ile Mısır ile diplomatik ilişkilerin gelişimini görüştü

İran Dini Lider Ali Hamaney (Ali Hamaney'in internet sitesi)
İran Dini Lider Ali Hamaney (Ali Hamaney'in internet sitesi)

İran resmi basını bugün, Dini Lider Ali Hamaney'in Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile görüşmesinde Tahran'ın Mısır ile diplomatik ilişkilerin gelişmesini memnuniyetle karşıladığını söylediğini bildirdi.

Kahire ve Tahran arasındaki ilişkiler, iki ülkenin diplomatik temasları sürdürmesine rağmen, son on yılda gergin kaldı.

Hamaney'in açıklaması Mısır dahil olmak üzere Ortadoğu'daki ülkelerin bölgedeki gerilimi azaltmak için adımlar atmasıyla aynı zamana denk geldi. Geçtiğimiz Mart ayında Suudi Arabistan ve İran yıllarca süren husumeti sona erdirdi ve Çin'in aracılık ettiği bir anlaşma kapsamında diplomatik ilişkileri yeniden kurma konusunda anlaştı.

İran ve Umman Sultanlığı, çeşitli alanları kapsayan stratejik bir işbirliği belgesi hazırlama konusunda fikir birliğine vardı. Bu, Umman Sultanı'nın Tahran ziyaretinin sonunda yayınlanan bir açıklama sırasında geldi. Mehr haber ajansına göre, Umman Sultanı ve beraberindeki heyet, Hamaney, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve çok sayıda İranlı yetkili ile bir araya geldiği iki günlük ziyaretinin ardından bugün ülkesine dönmek üzere Tahran'dan ayrıldı. Umman ve İran tarafından yapılan açıklamada, Tahran ve Maskat liderleri, iki kardeş ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi, bu güçlü ilişkilerin temellerinin atılması, sürekliliğinin sağlanması ve imzalanması çerçevesinde çeşitli alanlarda stratejik işbirliği belgesi hazırlanması için hükümet yetkililerine gerekli adımları atma çağrısında bulunduğu bildirildi. İki ülke arasında ekonomik ve yatırım işbirliğine yönelik 4 belge imzalandı.


Belarus lideri Lukaşenko: Nükleer silah isteyen ülkeler Rusya ve Belarus'a katılmalı

Belarus Devlet Başkanı (Reuters)
Belarus Devlet Başkanı (Reuters)
TT

Belarus lideri Lukaşenko: Nükleer silah isteyen ülkeler Rusya ve Belarus'a katılmalı

Belarus Devlet Başkanı (Reuters)
Belarus Devlet Başkanı (Reuters)

Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, "Rusya ve Belarus Birlik Devleti'ne katılan" ülkelere nükleer silah verileceğini söyledi.

Rusya devlet televizyonu Rossiya-1'e konuşan Lukaşenko, "Kimse Kazakistan'ın veya başka bir ülkenin bizimle benzer şekilde Rusya Federasyonu'yla yakın ilişkilere sahip olmasına karşı değil. Endişe duyuyorsanız, çözümü çok basit. Rusya ve Belarus Birlik Devleti'ne katılın. Hepsi bu kadar. Herkese yetecek kadar nükleer silah olacak" diye konuştu.

Lukaşenko bunun Rusya'nın resmi düşüncesi değil kendi fikri olduğunu sözlerine ekledi.

Belarus liderinin sözlerine yanıt veren Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ise, "Bu şakayı takdir ediyorum" ifadelerini kullanırken, Kazakistan'ın zaten Rusya'nın öncülük ettiği daha geniş bir ticaret bloğuna dahil olduğunu hatırlattı.

Rusya ve Belarus arasında 1999'da imzalanan Birlik Devlet anlaşması iki ülkenin ekonomiden teknolojiye, tarımdan sınır güvenliğine kadar oluşturduğu ittifaka yasal zemin sağlıyor.

Lukaşenko'nun Birlik Devleti'ne katılma çağrısının hangi ülkeleri kapsadığıysa bilinmiyor.

Kremlin yönetimi geçen hafta, bazı taktik nükleer silahları hem Rusya hem de Ukrayna'ya komşu olan Belarus'a yerleştirme kararını uygulamaya geçirmeye başlamıştı. 

Lukaşenko nükleer silahların transferiyle ilgili, "Depolama yerlerinin hazırlanması gibi bazı işlerin yapılması gerekiyordu. Hepsini yaptık. Bu yüzden nükleer silahların transferi başladı" diye konuşmuştu.

Nükleer silahların güvenliğine ilişkin soruları da yanıtlayan Belarus lideri, "Bu bir tartışma konusu bile değil. Nükleer silahlarla ilgili endişelenmeyin. Bundan biz sorumluyuz. Bunlar ciddi konular. Her şey yolunda gidecek" dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı'dan tepki alan Belarus'a nükleer silah yerleştirme kararını ABD'nin bazı Avrupa ülkelerinde nükleer silah tutmasına benzetmiş ve Belarus'taki silahların tüm kontrolünün Moskova'da olacağını söylemişti.


Papa Francis ve Rabıta Genel Sekreteri, radikalizme karşı koymanın yollarını el aldı

Papa, Rabıta Genel Sekreterini kabul etti (Şarku’l Avsat)
Papa, Rabıta Genel Sekreterini kabul etti (Şarku’l Avsat)
TT

Papa Francis ve Rabıta Genel Sekreteri, radikalizme karşı koymanın yollarını el aldı

Papa, Rabıta Genel Sekreterini kabul etti (Şarku’l Avsat)
Papa, Rabıta Genel Sekreterini kabul etti (Şarku’l Avsat)

Papa Francis Saint Martha’daki konutunda Dünya İslam Birliği (Rabıta) Genel Sekreteri Dr. Muhammed el- İsa ile yaptığı görüşmede, Rabıta’nın etkili diyalog bağlarını güçlendirmede üstlendiği role yönelik takdirini ifade etti.

PAPA

Dinlerin ve kültürlerin takipçileri arasında şeffaf ve optimum anlayış ve olumlu işbirliği olan bu özel görüşme, Papa'nın ofisinde yapılan bir önceki toplantının ardından geldi.

RABITA

Görüşmede ortak değerler ve medeniyetler arası köprüler kurma konuları başta olmak üzere uluslararası sahnede birçok konuda samimi sohbetler ve görüş alışverişinde bulunulurken, ayrıca nefret, ırkçılık, marjinalleştirme ve dışlama yöntemleri dahil olmak üzere, kimlikleri ve bahaneleri ne olursa olsun, dini ve entelektüel aşırılık eğilimleriyle yüzleşmenin yolları ele alındı.