Devrik diktatörlerin servetlerinin akıbeti tartışma konusu

Arap Baharı sonrası yetkililer, söz konusu fonları geri alınmasının karmaşık bir süreç olması sebebiyle zorluk yaşıyor. Devrik diktatörlerin aileleri ise kendilerini savunuyor.

Zeynel Abidin Bin Ali ve eşi (AP)
Zeynel Abidin Bin Ali ve eşi (AP)
TT

Devrik diktatörlerin servetlerinin akıbeti tartışma konusu

Zeynel Abidin Bin Ali ve eşi (AP)
Zeynel Abidin Bin Ali ve eşi (AP)

Tarihe “Arap Baharı” ya da “Arap İsyanları” olarak bilinen ayaklanmalar başladığında, protesto meydanları ve medya içerikleri, önceki rejimlerin liderleri ve önemli isimleri tarafından yağmalanarak uluslararası bankalara yatırıldığı söylenen yüksek miktardaki servetlere ilişkin ifadelerle doldu. O dönemde söz konusu fonların geri alınacağı ‘Kayıp fonların, ayaklanan halklara geri getirileceği’ de söylendi.
Yıllar geçti, bu konuyla ilgili davalar birbiri ardına geldi, yönetimler değişerek yerine başkaları geldi ancak ‘yağmalanan paralar’ geri dönmedi, aksine Arap Baharı ayaklanmalarıyla devrilen yöneticilerin bazı varisleri, bu servetler üzerinde hakka sahip olduklarına ilişkin hükümler elde etti.
Şarku’l Avsat’a konuşan, yağmalanmış fonlarının geri alınması davalarında çalışan hukuk uzmanlarına göre, Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’in tanık olduğu ve dönemin liderlerini deviren ayaklanmaların üzerinden 13 yıl geçmiş olmasına rağmen, bu ülkeler yağmalanan fonlar konusunda ‘önemli bir ilerleme’ kaydedemedi. Uzmanlar, İsviçre başta olmak üzere birkaç Avrupa ülkesi tarafından bu yetkililere atfedilen dondurulmuş hesapları yeniden kullanıma açmaya yönelik çıkarılan kararlar hakkında “Bu fonların meşruiyetinin kabulü anlamına gelmiyor ancak söz konusu servetlerin geri verilmesini talep eden hükümetlerin, haklarını kanıtlama ve bu konudaki yasal prosedürleri takip etme konusundaki yetersizliklerini yansıtıyor” ifadelerini kullandı.
Dünya Bankası ile Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi arasındaki bir ortaklık olan Çalınan Varlıkların Geri Alınması Girişimi’ne (stAR) göre, mütevazı tahminler, gelişmekte olan ülkelerden her yıl yaklaşık 20-40 milyar dolar çalındığını gösteriyor.
Son yıllarda, Arap Baharı ülkelerinde eski yöneticilerin mal varlıklarının dondurulmasına yönelik alınan kararlar art arda iptal ediliyor. Söz konusu yöneticiler arasında devrik Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ilk sırada yer alıyor. Mübarek’in oğulları Alaa ve Cemal, geçen yıl Nisan ayında Avrupa Adalet Divanı’nın merhum Cumhurbaşkanı’nın ailesinin fonlarını ve varlıklarını dondurma kararını sonra erdirme kararı almasını kutladı. Mahkeme, bu kararının gerekçesini açıklarken, fonların dondurulmasına yönelik asıl karar ile ilgili olarak “Mısır makamlarının, savunmanın haklarına ve Mübarek ailesine karşı kısıtlayıcı kararlar almadan önce onların adli koruma hakkına uygun olarak hareket ettiği doğrulanmadı” ifadelerini kullandı.
Mübarek ailesini temsil eden Carter-Ruck isimli İngiltereli hukuk bürosu tarafından yapılan açıklamada, Cemal Mübarek kararla ilgili olarak “Geçtiğimiz 10 yılda aileme karşı yapılanların hukuka aykırı olduğu artık kesinlik kazandı” yorumunda bulundu.


Hüsnü Mübarek ve eşi (AFP)

Mübarek’in servetiyle ilgili tahminler, Alâa Mübarek ile 2011’de bu konuda bir haber yayınlayan İngiliz The Guardian gazetesi arasında ünlü bir tartışmaya konu olmasına rağmen mahkeme, dondurma kararı kaldırılan fonların değerini açıklamadı. Gazete söz konusu haberde, Mübarek’in servetinin 70 milyar dolar olarak tahmin edildiğinden bahsetti ancak sonrasında ifadelerini geri çekti ve haberi yayınladığı için özür diledi.
Tunus’a gelince, İsviçre’nin resmi tahminleri, Arap Baharı ayaklanmaları ile ilk devrilen lider olan Tunus’un devrik diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali’nin servetinin, 56 milyon İsviçre frangı olduğunu gösteriyordu. Tunuslu yetkililer, İsviçre yasalarına göre kaçak fonların dondurulması için üst sınır olan 10 yıl içerisinde fonları geri almayı başaramadı. Ancak geçen yıl 20 Mart tarihinde Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, ‘Tunus halkının parasını yağmalamaktan suçlu’ olarak nitelendirdiği taraflardan, yağmalanmış fonların geri alınmasıyla ilgili bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınladı.
28 Temmuz’da Said, ‘Ülkeden çalınan paranın değerinin 13,5 milyar Tunus dinarı (1 ABD doları 3,09 Tunus dinarı) olarak tahmin edildiğini’ açıkladı. O sırada ayrıca, “Rüşvet ve Yolsuzlukla İlgili Ulusal Tespit Komitesi tarafından yayınlanan bir rapora göre, ülkenin parasını yağmalayanların sayısının 460 kişiye ulaştığını’ belirtti ancak isimlerini açıklamadı.
Libya’da ise, devrik diktatör Muammer Kaddafi’nin serveti giderek artan tartışmalara yol açmaya devam ediyor. Kurumlar arasındaki keskin bölünme, mirasçılarının dağılması ve belgelerin olmaması nedeniyle, Kaddafi’nin kişisel serveti bir spekülasyon kaynağı olarak kaldı. Kaddafi'nin servetine yönelik tahminler, altın ve pırlantaların yanı sıra yaklaşık 200 milyar dolara ulaştığını, bazı tahminler ise yaklaşık 150 milyar dolara ulaştığına işaret ediyor. Tahminlerde geçen meblağlar, bir ABD şirketini servetin bulunması halinde değerinin yüzde 10’u alma şartı karşılığında, Libya devleti adına Kaddafi’nin servetini aramak için 2015 yılında Libya Ulusal Geçiş Konseyi ile bir anlaşma imzalamaya teşvik etti. The Daily Beast haber sitesinin aktardığına göre, şirketin kurucusu yaklaşık 7 yıl önce ‘Güney Afrika’nın Johannesburg şehrinde bir uçak garajına ait depoda Kaddafi’nin 12,5 milyar dolarlık parasını bulduğunu’ iddia etti.
Mısır’da uluslararası kamu hukukçusu Prof. Dr. Eymen Selama, geçtiğimiz 10 yıl içerisinde devrimlere tanık olan Arap ülkelerinin eski yetkililerinin yurtdışındaki fonlarını geri alamamasının, ‘ilgili kurumların bu fonları geri alma konusundaki gözle görülür yetersizliğinden kaynaklandığına’ inanıyor. Selama ‘İstenen amaca ulaşmak için uyulması gereken açık ve net kuralların olduğuna’ dikkat çekiyor.
Selame Şarku’l Avsat’a, 2003 yılında yayınlanan Sınıraşan Organize Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde yasadışı yollarla elde edildiğinden ve yurtdışına kaçırıldığından şüphelenilen fonları geri almak isteyen ülkelerin takip etmesi gereken prosedürler tanımlandığını, ancak birkaç ülkede bu konuya yönelik oluşturulan komiteler ve birimlerin ‘bu prosedürleri doğru bir şekilde takip etmediklerini ve bunun da söz konusu fonu geri almak için birçok fırsatı boşa harcanmasına neden olduğunu’ belirtti.
Uluslararası hukuk profesörü, Nijerya, Peru ve bazı Orta Asya ülkeleri gibi ülkelerin, yasal dayanakları uygun bir şekilde takip etmeleri sayesinde eski yetkililerin servetini geri almayı başardığını ancak Arap ülkelerinin, bu servetlerin bulunduğu ülkelerde uygulanan yasal kontrollere uygun şekilde işlemleri yürütemedikleri için söz konusu ülkelerin çoğunun fonları dondurma kararlarını kaldırmak zorunda kaldığını açıkladı. Söz konusu ülkelerin verdiği karar hakkında “Bu adım bazılarının sandığı gibi, bu fonların meşruiyetinin tanınması anlamına değil, devletlerin bu zenginliklerin geri alınmasını talep etmedeki ciddiyetsizliğinin onaylanması anlamına geliyor” dedi.
Mısırlı bir hukuk araştırmacısı olan Dr. Muhammed el-Elfi, Arap Baharı şu ana kadar ülkelerinin eski yetkilileri tarafından ‘kaynağı şüpheli fonları’ geri alamamasına yönelik birkaç sebep saydı. Bu bağlamda söz konusu fonların yatırıldığı çoğu ülkede uygulanan kontrollerin ‘siyasi kararlar değil, katı yargı kararları ile ele alınması gerektiğini’ belirtti. Ayrıca yıllarca süren dava süreçlerinin uzunluğunun ve birçok eski yetkili hakkında beraat kararı verilmesinin, fonlara geri alma talebi sunan ülkeleri, yöneltilen suçlamaların ciddiyetini sorgulamaya yönlendirdiğine dikkat çekti.
Elfi Şarku’l Avsat’a, eski yetkililerin yasadışı kaynaklardan servet edindiklerinin kanıtlamasının, çürütülemez belgelerin sunulmasını ve bu yetkililer ile yolsuzluk veya görevi kötüye kullanma suçları arasında açık bir bağlantının kanıtlanmasını gerektirdiğini açıkladı. Böyle bir durum ile ilgili olarak ‘Arap toplumlarında son derece az görünüyor. Bu durum, fonları geri alma talepleri alan ülkeleri, konuyu hukuki değil, siyasi nitelikli olarak ele almaya yönlendiriyor” ifadelerine yer verdi.
Hukuki araştırmacı, geri alma sürecinin zorluğunun en önemli nedenlerinden birinin, eski yetkililere atfedilen yurtdışındaki fonlarının çoğunun ‘offshore şirketler’ olarak bilinen şirketlere hisse şeklinde yatırılmış olmasından kaynaklandığını açıkladı. Söz konusu şirketler genellikle, özellikle de yetkililerin kendi adlarına değil de vekillerinin adlarına kayıtlı olması halinde, kurumsal verilerin takip edilmesinin zor olduğu ‘güvenli vergi cennetleri’ ülkelerde bulunuyor.



Suriye ordusu Suveyda'dan çekilmeye başladı

TT

Suriye ordusu Suveyda'dan çekilmeye başladı

Suriye ordusu Suveyda'dan çekilmeye başladı

Suriye ordusu, çarşamba akşamı, nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda ilinden çekilmeye başladı. Savunma Bakanlığı, şiddet olaylarının yaşandığı ilde yeni bir ateşkes anlaşmasının açıklanmasından birkaç saat sonra çekilme kararını duyurdu.

Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ‘Suriye Arap Ordusu'nun, imzalanan anlaşmanın hükümleri uyarınca ve ildeki yasadışı grupların temizlenmesi tamamlandıktan sonra Suveyda'dan çekilmeye başladığı’ belirtildi. Açıklamada, Suveyda’da konuşlu diğer hükümet güçlerinin çekilmesinden bahsedilmedi.

Anlaşma, İsrail'in Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Genelkurmay Başkanlığı çevresinin yanı sıra Suriye'nin güneyindeki Suveyda ve Dera illerinde konuşlu hükümete bağlı güçlere karşı hava saldırıları düzenlemesi üzerine sağlandı.

Ateşkes anlaşmasının maddeleri

Dürzi lideri Yusuf Carbu, hükümet ile Suveyda'nın önde gelenleri arasında bir anlaşmaya varıldığını açıkladı. Dürzilerin Ruhani Lideri Şeyh Hikmet Hicri ise anlaşmayı reddederek ‘Suveyda tamamen özgürleştirilinceye’ kadar savaşın devam edeceğini vurguladı.

Yaptığı açıklamada herhangi bir anlaşma ve müzakere yaptığı ve yetki vermeyi reddeden Hicri, ‘bu ortak tutumdan saparak tek taraflı temas veya anlaşma yapan kişi veya kurumları’ uyardı.

Öte yandan Carbu, anlaşmanın Suveyda'daki askeri operasyonların tamamen ve derhal durdurulmasını, ordunun kışlalarına geri dönmesini ve ateşkesin uygulanmasını denetlemek üzere devlet ve Suveyda'nın önde gelen isimlerinden oluşan bir gözetim komitesi kurulmasını içerdiğini söyledi.

Dürzi lider anlaşmanın ayrıca, ‘Suveyda'nın Suriye devletine tam olarak entegre edilmesini ve tüm eyalet toprakları üzerinde tam egemenliğinin teyit edilmesini’ öngördüğünü de belirtti.

Anlaşma aynı zamanda iç güvenlik güçlerinin ve devlet polisinin yanı sıra Suveyda ve çevresindeki bölgelerden polis memurlarının konuşlandırılmasını ve Suveyda’daki polis memurlarının ilin güvenlik dosyasını yönetmek için liderlik ve yürütme görevlerini üstlenmelerini de içeriyordu.

hyjukı
İsrail dün başkent Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı karargahını bombaladı (Reuters)

Carbu’ya göre taraflar, anlaşma uyarınca Suveyda'da ağır silahların düzenlenmesi için bir mekanizma üzerinde anlaşarak, devletin kontrolü dışındaki silahların toplatılması ve Suveyda'nın tüm bölgelerinde Suriye yasalarına ve düzenlemelerine uygun olarak tüm devlet kurumlarının yeniden faaliyete geçirilmesini garantilediler.

Onlarca ceset

Suriye Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail'in Şam'a düzenlediği hava saldırılarında 3 kişinin öldüğünü, 34 kişinin yaralandığını bildirdi. Bakanlık, Suveyda'daki El-Vatani Hastanesi’nde ise güvenlik güçleri mensupları ve sivillerin de aralarında bulunduğu onlarca cesedin bulunduğunu açıkladı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail’in Genelkurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresini ve ülkenin güneyini hedef alan son saldırılarının ‘ciddi bir tırmanış’ oluşturduğu vurgulandı.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

“Suriye, bu tehlikeli tırmanış ve sonuçlarından İsrail'i tamamen sorumlu tutuyor. Ayrıca, uluslararası hukukun sağladığı tüm araçlarla topraklarını ve halkını savunma konusunda tüm meşru haklarını saklı tutar. İsrail'in Suriye'de gerginliği tırmandırmak, kaos yaratmak ve güvenliği ve istikrarı bozmak için izlediği sistematik politika kapsamında gerçekleştirilen bu açık saldırı, BM Şartı ve uluslararası insani hukuku açıkça ihlal ediyor.”

Dışişleri Bakanlığı, ‘uluslararası toplumu sorumluluğunu üstlenmeye ve Birleşmiş Milletler üyesi olan egemen bir devletin topraklarına yönelik İsrail'in tekrarlanan saldırılarına son vermek için acil önlemler almaya’ çağırdı.

Yedioth Ahronoth gazetesi dün İsrailli bir güvenlik yetkilisinin, İsrail'in Suriye'deki gerginliğin çözümü konusunda bir anlaşmaya yakın olduğunu söylediğini aktardı. Gazetenin bildirdiğine göre yetkili, “Şu an Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın ateşkes ilan edeceğini ve güneydeki Suveyda’dan askerlerini çekeceğini tahmin ediyoruz” dedi.

İsrail’in hava saldırıları

Öte yandan İsrail ordusu dün, Suriye Genelkurmay Başkanlığı binasının girişini hedef aldığını doğrulamasının ardından Şam'daki Cumhurbaşkanlığı sarayı çevresinde bir ‘askeri hedefi’ vurduğunu açıkladı.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee dün, X hesabından yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Şam bölgesinde Suriye Genelkurmay Başkanlığı binasını vurduğunu söyledi. Adraee, “Suriyeli liderleri, Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı’ndan savaşı yönetiyor ve güçlerini Suveyda’ya gönderiyor” ifadelerini kullandı.

Adraee, İsrail ordusunun ‘Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresinde bir hava hedefini vurduğunu’ da sözlerine ekledi.

Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan üç görgü tanığı, Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresinde bir patlama sesi duyduklarını ve ardından dumanların yükseldiğini bildirdi.

Komşu mahallede yaşayan ve ismini vermek istemeyen 51 yaşındaki bir kadın, “Bombardımanın ardından evimin balkonunda Emevi Meydanı'nda neler olup bittiğini izlemeye çalışıyordum ve bir patlama sesi duydum. Ardından, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın genellikle önemli misafirlerini ağırladığı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yakınlarında yükselen bir duman bulutu gördüm” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın bulunduğu tepenin yakınlarındaki iki bölgede yaşayan iki kişi de patlamanın ardından yoğun duman gördüklerini doğruladı.

Saldırılar, Suriye hükümetinin, rejim güçlerinin kontrolünü ele geçirdikten bir gün sonra Suveyda'da çatışmaların yeniden başladığını belirtmesinin ardından gerçekleşti. Suriye Arap Haber Ajansı SANA, Savunma Bakanlığı'nın dün yaptığı açıklamada, ‘yasa dışı’ grupların Suveyda'daki el-Vatani Hastanesi’ni ordu ve iç güvenlik güçlerine karşı saldırılar için bir üs olarak kullandığını söylediğini bildirdi.

Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Müdürlüğü, söz konusu silahlı gruplara bağlı çok sayıda keskin nişancının hastanenin çatısında konuşlandığını ve hükümet güçlerini yoğun bir şekilde hedef aldığını belirtti. Açıklamada, “Hastaneyi ve çevresini tarafsızlaştırmak ve Sağlık Bakanlığı ve Acil Durum Bakanlığı personelinin hastaneye girmesine izin vermek için defalarca çağrıda bulunduk, ancak şu ana kadar herhangi bir yanıt almadık” ifadeleri yer aldı.

vfgthy
Suriye ordusu ve güvenlik güçleri, şehirde yaşanan çatışmaların ardından Suveyda'da konuşlandırıldı (EPA)

Diğer taraftan salı günü düzenlediği saldırılar Suriye'nin güneyindeki Suveyda ve Dera ile sınırlı kalan İsrail, dün saldırılarını Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı binası ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresini de kapsayacak şekilde genişletti.

İsrail ordusu tarafından dün yapılan açıklamada, Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı binası girişinin hedef alındığı ve Suriye sınırındaki birliklerin güçlendirileceği belirtildi. İsrail Ordu Sözcüsü Adraee, İsrail ordusunun Suriye Genelkurmay Başkanlığı binasının giriş kapısını vurduğunu söyledi. İsrail ordusunun Suriye'deki Dürzilere yönelik gelişmeleri ve eylemleri izlemeye devam ettiğini belirten Adraee, İsrail ordusunun siyasi talimatlara göre bölgede saldırılar düzenlediğini ve çeşitli senaryolara karşı hazırlıklı olduğunu da sözlerine ekledi. İsrail Hava Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı binası girişine düzenlenen saldırıdan birkaç saat sonra Şam'ın merkezindeki bu binaya yeni saldırılar düzenledi. Yeni saldırılar daha büyük bir tırmanışın habercisi gibi görünüyordu, zira İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Suriye'ye yönelik ‘acı verici’ saldırıların başladığını söyledi. Katz, “Şam'a yönelik uyarılar sona erdi, şimdi acı verici saldırılar başlayacak” diye ekledi.

SANA dün sabah Şam'da bir patlama sesi duyulduğunu bildirirken, Suriye devlet televizyonu İsrail’e ait insansız hava araçlarının (İHA) Şam semalarında uçtuğunu ve patlamalar olduğunu aktardı. Suriye Haber Ajansı ise İsrail'in Şam'ın merkezine düzenlediği saldırıda iki sivilin yaralandığını bildirirken, Reuters iki Suriyeli güvenlik kaynağına dayanarak İsrail'in başkentin savunma bakanlığını hedef alan bir hava saldırısı düzenlediğini aktardı. Alikhbaria Syria kanalı ise İsrail'in Şam'ın merkezine düzenlediği saldırıda iki sivilin yaralandığını bildirirken, Reuters iki Suriyeli güvenlik kaynağına dayandırdığı haberde İsrail'in Şam’da Savunma Bakanlığı binasını hedef alan bir hava saldırısı düzenlediğini aktardı. Suriye basını daha sonra Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı binasında büyük hasar meydana geldiğini bildirdi.

Kanlı çatışmalar

Bu gelişmeler, Suveyda'da ilanından sadece birkaç saat sonra çöken ateşkesten sonra yaşandı. Ateşkes, günlerce süren ve çok sayıda kişinin ölümüne yol açan kanlı mezhep çatışmalarına son vermeyi amaçlıyordu.

Suriyeli güvenlik güçleri pazartesi günü, Dürzi silahlı gruplar ile Bedevi aşiretler arasındaki çatışmaları kontrol altına almak amacıyla Suveyda’da konuşlandırıldı. Ancak bu kez de Suriyeli güvenlik güçleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında çatışma başladı. İsrail, pazartesi ve salı günü Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçlerine hava saldırıları düzenleyerek müdahale etti ve amacının Dürzileri korumak olduğunu açıkladı.

Suriye Savunma Bakanlığı'nın salı akşamı ilan ettiği ateşkes uzun sürmedi. Yerel haber sitesi Suwayda24, Suveyda ve çevresindeki köylerin dün sabah yoğun topçu ve havan topu saldırısına maruz kaldığını bildirdi. Suriye Savunma Bakanlığı SANA'nın aktardığı açıklamasında, Suveyda'daki yasadışı grupları ateşkesin ihlalinden sorumlu tuttu. Bakanlık, Suveydalılara evlerinde kalmaları çağrısında bulundu.

Pazar günü çatışmaların başlamasından bu yana onlarca sivil, Suriyeli güvenlik gücü mensubu ve Dürzi silahlı unsur hayatını kaybetti. Suveyda’da siviller ve Reuters muhabirleri, hükümet güçlerinin dün evleri yağmaladığını, yaktığını ve arabaları ve ev eşyalarını çaldığını söyledi. Bir Suvayda sakini, Reuters muhabirine evinde başından vurularak öldürülen kardeşinin cesedini görmesine izin verdi.

sdfgrth
Suveyda'nın bir mahallesindeki Suriyeli güvenlik güçleri mensupları ve silahlı çocuklar, 15 Temmuz 2025 (AFP)

İsrail Savunma Bakanı Katz dün, Suriye hükümetine ‘Dürzileri rahat bırakması’ uyarısında bulundu. Katz, İsrail ordusunun Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçleri geri çekilene kadar bombalamaya devam edeceğini vurguladı.

Bu arada ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün yaptığı açıklamada, ABD'nin ‘itidal ve birliği sağlayabilmek için’ tüm taraflarla temas halinde olduğunu söyledi.