Mısır, Sudan krizine ilişkin girişimde bulunmakta gecikti mi?

Kimi gözlemciler Mısır'ın girişimini, Sudan'ın siyasi sürecindeki çıkmazı kırmak için bir fırsat olarak değerlendirdiler

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Hartum'da Mısır İstihbarat Şefi Tümgeneral Abbas Kamil ile görüştü / Fotoğraf: Sudan Egemenlik Konseyi Basın Ofisi
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Hartum'da Mısır İstihbarat Şefi Tümgeneral Abbas Kamil ile görüştü / Fotoğraf: Sudan Egemenlik Konseyi Basın Ofisi
TT

Mısır, Sudan krizine ilişkin girişimde bulunmakta gecikti mi?

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Hartum'da Mısır İstihbarat Şefi Tümgeneral Abbas Kamil ile görüştü / Fotoğraf: Sudan Egemenlik Konseyi Basın Ofisi
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Hartum'da Mısır İstihbarat Şefi Tümgeneral Abbas Kamil ile görüştü / Fotoğraf: Sudan Egemenlik Konseyi Basın Ofisi

İsmail Muhammed Ali 
Sudan siyaset sahnesinin 25 Ekim 2021 tarihindeki askeri darbe nedeniyle bir yılı aşkın bir süredir devam eden siyasi krize son verilmesi amacıyla 5 Aralık'ta ülkede sivil bir yönetim kurulması için askerler ile Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri-Merkez Konseyi (ÖDBG) önderliğindeki siviller arasında imzalanan 'çerçeve anlaşma' konusunda gerilim ve bölünmelere tanık olduğu bir dönemde Mısır İstihbarat Şefi Tümgeneral Abbas Kamil, 2 Ocak'ta Sudan'ı ziyaret etti.
Tümgeneral Kamil, başkent Hartum'a varır varmaz, Sudan kulislerinde ziyaretin gizli gündemine dair fısıltılar başladı.
Ziyaret, Mısır'ın, Sudan-Sudan uzlaşısının önünü açacak bir diyalog platformu yaratmak amacıyla Sudanlı tüm tarafları Kahire'nin ev sahipliğinde 1-8 Şubat tarihleri arasında "Herkesi kucaklayan bir Sudan'a Doğru Demokratik Geçiş Beklentileri" başlıklı bir çalıştaya davet ettiğini açıklamak üzere gerçekleşti. 

Peki, siyasi gözlemciler, Mısır'ın bu girişimini Sudan sahnesinde bir kırılma ya da bölünme yaratabilmesi bakımından nasıl gördüler?

"Siyasi krizin tüm taraflarıyla doğrudan ya da dolaylı ilişkileri var"
Sudanlı siyasi ve askeri işler uzmanı Tümgeneral Emin İsmail Meczub, "Misyonu (UNITAMS), Afrika Birliği (AfB) ve Doğu Afrika'da Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesinden (IGAD) oluşan üçlü mekanizması gibi siyasi arenayı destekleyen diğer tüm uluslararası ve bölgesel girişimlere benziyor. Kahire'nin bir yandan ekonomik krizle boğuşurken diğer yandan Filistin davası, Gazze ve Mescid-i Aksa'daki duruma ilişkin dosyalarla ilgilenmesi nedeniyle Kahire,  Sudan krizi için girişim başlatmakta gecikmiş olabilir. Ancak biz Sudan'da Mısır'ı 1920'lerden bu yana tarihi bir ilişki içinde olduğumuz kardeşçe bir komşu olarak görüyoruz. Bu yüzden ülkedeki siyasi krizin tüm taraflarıyla doğrudan ya da dolaylı ilişkileri var" dedi.
Meczub, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mısır'ın Sudan'daki siyasi çözümü tamamlamak için görüşleri yakınlaştırma girişimi, Suudi Arabistan-ABD ortak girişimi ya da Birleşmiş Milletler (BM) Sudan'daki Geçiş Entegre Kahire'nin İstihbarat Şefi Tümgeneral Kamil'in Ocak ayı başlarında Hartum'a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında yaptığı gözlemler, Sudanlı siyasi güçlerin beklenen nihai siyasi anlaşmaya geniş bir katılım göstermeleri gerektiğine işaret etti. Sudanlı taraflar arasında Sudan-Sudan diyalogunun başlatılmasını sağlayacak bir çalıştaya ev sahipliği yapma çağrısında bulundu. Mısır Dışişleri Bakanlığı daha önce yaptığı açıklamada, Sudan krizinin sona ermesini sağlayacağını umarak çerçeve anlaşmayı desteklemişti. Daha sonra Kahire, bir girişim başlatmadığını, Sudan krizinin tarafları arasında bir görüş birliği için çaba sarf ettiğini açıkladı."

"Ortamı germek istiyorlar"
Meczub, "Dolayısıyla amaç Sudanlı tarafların görüşlerini yakınlaştırmaksa, bunda bir sakınca yok ama eğer bir inisiyatif söz konusu ise başta Demokratik Blok olmak üzere Sudan krizinin bazı taraflarının bu durumdan yararlanarak ülkenin siyaset sahnesinde gerilimi artıran bir faktör olarak kabul edilsin ya da edilmesin inisiyatifi mevcut krizin sac ayaklarından biri haline getirmeye çalışacağına inanıyorum. Bunu ÖDBG-Merkez Konsey'inin Mısır'ın çalıştay çağrısını reddettiğine dair açıklamasında gördük.  Bu yüzden Mısır gerilimi çıkarılmaması gerektiğini düşünüyorum. Mısır'ın davetini ya da girişimini, Suudi Arabistan-ABD girişiminin karşısına rakip olarak koyanlar, ortamı germek istiyorlar" diye konuştu.
Sahadaki gerçekler kanıtlanmadıkça, Mısır'ın girişiminin nihai anlaşmayı engelleme girişiminden ibaret kalacağına dair iddiaları reddeden Meczub, Mısır'ın nihai bir siyasi anlaşma imzalanması için mümkün olduğu kadar çok sayıda Sudanlı tarafı bir araya getirme çabasıyla başlattığı girişime, Sudan sahnesinde aktif olan uluslararası güçlerden yeşil ışık yakıldığını söyledi.
Meczub, ancak ÖDBG-Merkez Konseyi'nin Sudanlı tarafları negatif bir ayrımcılıkla 'isyancı güçler, eski rejimle iş birliği yapan güçler ve 25 Ekim darbesini destekleyen güçler' şeklinde üç kategoriye ayırdığı da sözlerine ekledi.
Ordunun, konunun hassasiyeti göz önüne alındığında, Mısır'ın girişimine dair ne kabul eden ne de reddeden bir açıklamada bulunmadığına dikkati çeken Meczub, "Ancak bana göre Mısır'ın çağrısı, ordunun çerçeve anlaşmayı Ulusal Kongre Partisi dışında ülkedeki diğer tüm siyasi güçleri de kapsayacak şekilde genişletme vizyonuyla örtüşüyor"değerlendirmesinde bulundu.

"Ülkedeki siyasi süreci etkileyen çıkmazı kırmak için iyi bir fırsat"
Hartum'daki Uluslararası Afrika Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Zemzemi Beşir, kısa süre önce askerler ile siviller arasında imzalanan çerçeve anlaşma konusunda Sudan'ın siyasi güçleri arasında herhangi bir fikir birliği olmadığına dikkat çekti. Mısır'ın girişiminin doğru zamanda başlatıldığına inandığını ifade eden Prof. Beşir, dolayısıyla bu girişimin, özellikle hesaplanmış adımlarla ülkedeki siyasi süreci etkileyen çıkmazı aşmak için iyi bir fırsat olduğunu söyledi. 
Prof. Beşir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mısır'ın girişimi, 70 yılı aşkın süredir Sudan'ın bir ortak olduğu için Kahire'nin özellikle Washington'dan aldığı uluslararası destek ve Sudanlı siyasi güçlerin çoğu üzerindeki nüfuzu nedeniyle, çerçeve anlaşmadan daha büyük bir başarı şansına sahip. Ancak girişimler genel olarak birleşmeye, istikrara kavuşmaya ve genel seçimlere yol açacak bir sivil hükümet kurulmasına katkıda bulunmalıdır. Ülkedeki bir numaralı siyasi talep budur. Mısır, güvenlik, stratejik ve ekonomik çıkarları çerçevesinde hareket etse de bu adımlar, Sudan'ın ulusal güvenliğinden uzakta atılan adımlar değil. Mısır, Sudan'daki herhangi bir güvenlik ve siyasi istikrarsızlıktan etkilenebilir. Bu yüzden karşılaşacağı bazı zorluklar ve engeller olmasına rağmen, Sudan siyasi sürecinde bir ilerleme kaydedilmesini sağlayabilmek için tüm tarafları bir araya getirmek istiyor. Ancak böylece bu meselelerin üstesinden gelebilir."
Kahire'nin Sudan'daki siyasi nüfuzunu yeniden oluşturmaya çalıştığı iddialarını reddeden Prof. Beşir, iki ülkenin siyasi ve sosyal ortamlarının farklı ve bunun çok zor olduğunu belirterek “Mısır, yalnızca ülkenin siyasi istikrarını garanti eden Sudan-Sudan uzlaşısının başarısı için baskı yapan bir rol oynamak istiyor” şeklinde konuştu.

Karşı hareket
ÖDBG güçleri, çerçeve anlaşmanın, demokratik sivil geçişi yeniden tesis etme yolunda bir atılım teşkil ettiğinden Sudanlıların öncülüğünde bir süreç için iyi bir temel oluşturduğunu belirterek, Mısır'ın girişimi kapsamında Kahire'de yapılacak çalıştaya katılmayı reddettiklerini açıkladı.
Mısır'ın Hartum Büyükelçiliği aracılığıyla Mısır hükümetinden 1-8 Şubat tarihleri arasında Kahire'de düzenlenecek olan 'Herkesi kucaklayan bir Sudan'a Doğru Demokratik Geçiş Beklentileri' başlıklı çalıştaya katılmak üzere bir davet aldığını açıklayan ÖDBG, açıklamasında, çerçeve anlaşmadaki ilerleme nedeniyle çalıştayın gecikmiş bir girişim olduğunu vurguladı.
ÖDBG açıklamasında ayrıca çalıştayın, Sudan halkının sivil demokratik sürecini yeniden tesis etme çabalarını baltalamak için karşı hareket başlatan güçler için bir platform oluşturduğunu değerlendirirken söz konusu güçlerin, politikaları hem ülkelere hem de halklarına zarar veren eski rejimle bağlantılı olduğunu öne sürdü.
Açıklamada, çerçeve anlaşmaya dayanan siyasi sürecin gidişatını desteklemek için tüm uluslararası ve bölgesel çabalardan memnuniyet duyduklarını ifade eden ÖDBG güçleri, son aşamanın başlamasıyla birlikte önemli adımlar atıldığını vurguladılar.
Açıklamada ayrıca, çerçeve anlaşmaya imza atan tüm tarafların, sorunlarını çözecek, bir an önce halkın umutlarını ve özlemlerini giderecek ve 5 Aralık hareketinin temel taleplerini karşılayacak adil ve demokratik bir çözüme ulaşmak amacıyla titiz bir çalışma içinde örgütlendiklerinin altı çizildi. 
 
 Independent Türkçe



Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'nda Amerikan işlerinden sorumlu yetkili Kuteybe İdlibî, Suriyelilerin, Esed rejiminden kurtuluşunun ve devrilmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla kutlamalar yapmasını, kontrolü altındaki bölgelerde engelleyen Suriye Demokratik Güçleri’ne tepki gösterdi.

İdlibi, Suriyelilerin ulusal tarihlerinde önemli bir anı kutlamalarını engelleyen herhangi bir yapının, demokratik olduğunu veya halkı temsil ettiğini güvenilir bir şekilde iddia edemeyeceğini savundu. Meşru sevinç ifadesinden korkan bir yapı, onlar adına konuştuğunu iddia edemez; özgürlük bölünemez.

SDG cumartesi günü yayınladığı genelgeyle, "Saldırganlığı Caydırma " savaşının zaferinin ve Esad rejimi ile ona bağlı güvenlik ve askeri teşkilatının devrilmesinin birinci yıldönümü olan 7 ve 8 Aralık tarihlerinde zaferin yıldönümü dolayısıyla yapılacak toplantı ve kutlamaları yasakladı.

sdfgr
Suriye Demokratik Güçleri'nin, kontrolü altındaki Suriye bölgelerinde halk kutlamalarını yasaklama kararı

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba, SDG'nin rejimin devrilmesini anma kutlamalarını iptal etme kararını eleştirdi. Medya açıklamalarında, yasağın SDG'nin Suriye hükümetine karşı oynadığını iddia ettiği rolü, yani DEAŞ ile mücadeleyi yerine getirmedeki başarısızlığını gösterdiğini belirtti. Baba, SDG'nin "ülkenin kuzeydoğusundaki ulusal gruplardan endişe duyduğunu ve bu kutlamanın, adaletsiz yasalarına ve oradaki Suriyelilere yönelik sınırsız uygulamalarına karşı bir isyana dönüşebileceğinden korktuğunu" ifade etti.

Kararı, "İran ve PKK unsurlarının milisler içinde karar alma süreçlerindeki hakimiyetinin göstergesi" olarak nitelendirdi.

Aktivistler tarafından yayınlanan fotoğraflarda, SDG güçlerinin, kutlama yürüyüşlerini engellemek için Suriye'nin kuzeyindeki Rakka meydanlarına orta menzilli silahlar ve keskin nişancılar konuşlandırdığı görülüyor.

Suriye devriminin başlangıcında kurulan "Rakka Sessizce Katlediliyor" hesabı, SDG'nin dün Rakka ilinin batısındaki Tabka kentinde 13 çocuğu gözaltına aldığını bildirdi. Çocukların çoğu 15 yaş ve altındaydı ve gözaltına alma sebebinin şehir duvarlarına SDG karşıtı yazılar yazılması nedeniyle yapıldığı bildirildi. Hesapta, göz altıların SDG tarafından şehrin çeşitli mahallelerinde düzenlenen bir dizi baskınla eş zamanlı olarak yapıldığı belirtildi.

Aynı bağlamda, sosyal medyadaki Suriye hesapları, SDG'nin son saatlerde Suriye Cezire bölgesinin çeşitli yerlerinde, Haseke ve Kamışlı'da "Suriye hükümetine destek verdikleri ve yabancı kuruluşlarla iş yaptıkları" suçlamasıyla 17 kişiyi hedef alarak yaygın gözaltı operasyonları yürüttüğünü ifade etti.


Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
TT

Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)

Suriye’de 8 Aralık sabahı yaşanan büyük dönüşümün hemen ardından, özellikle Batı’da Rusya’nın son on yılda ülke içinde elde ettiği kazanımları zayıflatacak ağır bir darbeyle karşı karşıya kaldığı yönünde yorumlar hızla çoğaldı. Analizlerde, Rusya’nın doğrudan askeri müdahalesiyle inşa ettiği etki alanının çökmeye başladığı ve bunun Moskova için ciddi sonuçlar doğurabileceği vurgulandı.

Değerlendirmeler; siyasi, askeri ve ekonomik birçok boyutu içerirken, bazı çevreler Rusya’nın Suriye projesinin ‘yenilgiyle sonuçlandığını’ öne sürerek olası etkilerini tartışmaya açtı.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Rus yatırımlarının Suriye’de çok büyük bir ağırlığı bulunmuyor. Ülke uzun yıllar Kremlin’in önemli bir müttefiki olsa da hiçbir zaman Moskova için öncelikli bir yatırım merkezi olmadı. Sovyetler Birliği döneminden başlayarak Rusya’nın enerji gibi bazı sektörlerde altyapı katkısı bulunsa da bu yatırımlar sınırlı kaldı.

Siyasi açıdan ise Suriye’deki hızlı gelişmeler, Rusya’nın Ortadoğu’daki müttefikleriyle kurduğu ilişkiler modelinin zayıf noktalarını açığa çıkardı. Bu durum, Rusya'nın müttefiki İran'ın ağır darbeler alması ve Moskova'nın “Onu asla yalnız bırakmayacağız” demesine rağmen Beşşar Esed’den hızla vazgeçmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkan kafa karışıklığı ve çaresizlikle sınırlı değil.

sdfvgrt
Hmeymim kasabasında Esed destekçilerine ait hasarlı bir askeri aracın yanında duran Suriye güvenlik güçleri (AFP)

Bu çerçevede Rusya’nın, Suriye projesinin başarısız olduğu değerlendiriliyor. Bu durum, Kremlin’in yıllardır Suriye’deki başarılarını ‘NATO’nun girdiği her yerde başarısız olduğu’ söylemiyle karşılaştırarak övünmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor. 8 Aralık 2024 sabahı, Moskova’nın Suriye’ye sunduğu çözüm modelinin tıkandığı ve büyük bir yenilgiyle sonuçlandığı yönündeki kanaat pekişti.

Diğer yandan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani’nin daha sonra yaptığı açıklamalar, Halep sürecinden sonraki askeri çözüm aşamasının en kritik bölümünün, Rusya’nın tarafsızlığını güvence altına almak amacıyla Moskova ile koordineli biçimde yürütüldüğünü ortaya koydu.

Esed'i terk etmek

Ukrayna’daki çatışmaya ağırlık veren ve Suriye’de riskleri azaltmaya yönelik planlarında Beşşar Esed’in oyalamasından defalarca rahatsızlığını dile getiren Moskova’nın, kritik bir anda Esed’i artık ‘yük’ olarak görerek sahneden çekilmesine karar verdiği anlaşılıyor. Bu tercihte, muhalefetin Şam’a ilerleyişi sırasında verdiği ve Dışişleri Bakanı Şeybani’nin açıkladığı ‘Esed’in gitmesinin Rusya’nın Suriye’den çıkması anlamına gelmediği’ yönündeki güvencelerin etkili olduğu belirtiliyor.

Bu durum, Rusya’nın Esed’i hızlı şekilde devre dışı bırakırken ona kişisel güvenceler vermesini, rejim güçlerinden çatışmaya girmemelerini ve silah bırakmalarını istemesini açıklıyor. Aynı zamanda yeni Suriye yönetiminin Rus üslerini ve askerlerini koruma taahhüdünde bulunması, Moskova’nın ilişkileri yeniden düzenlemesine ve kayıplarını asgariye indirmesine zemin hazırladı.

Askeri boyutta ise Rusya, Suriye’deki varlığını güvenceye almak amacıyla hem açık hem de kapalı kanallarda tartışmalar yürütüyor. Tartışmalar, özellikle Hmeymim ve Tartus üslerindeki konumun güçlendirilmesine ve Suriye’deki değişimlerden sonra Rusya’nın askeri merkezine dönüşen Kamışlı Havalimanı üzerindeki etkinliğin pekiştirilmesine odaklanıyor.

Ayrıca Rusya ile Suriye arasında, yeniden devriye faaliyetlerinin başlatılması için çeşitli bölgeler üzerinde yoğun görüşmeler yapıldığı biliniyor. Özellikle güneyde, İsrail’in sınıra yönelik operasyonlarını frenlemek amacıyla Rusya’nın yeniden arabuluculuk rolü üstlenmesi ve iki taraf için karşılıklı güvence mekanizmaları geliştirilmesi hedefleniyor. Bu çabalar, geçmişte Suriye’de uygulanan Rusya-İsrail koordinasyon modelinin yeni koşullara uyarlanmış bir versiyonu olarak değerlendiriliyor.

fgthy
Suriye'nin güneyinde ilerleyen bir Rus devriyesi (Arşiv)

İki ay önce Kamışlı’da Rusya ile Suriye makamlarının koordinasyonunda gerçekleştirilen ortak devriye, Moskova’nın ülkenin kuzeydoğusunda gerginliği azaltmada rol oynayabileceğine işaret etti. Bu adımın, hem Türkiye ile hem de bölgede sınırlı askeri varlığını sürdüren ABD ile uyumlu bir çerçevede gerçekleştiği değerlendiriliyor.

Rusya’nın kuzeydoğu ve güney bölgelerinde üstlenebileceği bu yeni faaliyet alanı, Şam’ın orduyu yeniden yapılandırma ve silahlandırma konusunda yardım talep ettiğine ilişkin yoğun raporlarla birlikte, taraflar arasında ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yönelik pratik bir zemin oluşturuyor. Bu süreç, Moskova’nın Akdeniz’deki askeri varlığını korumasını güvence altına almayı hedefliyor. Rus tarafı için özel önem taşıyan bu varlığın kapsamı ve süresine ilişkin önceki anlaşmaların her iki tarafın çıkarlarına uygun biçimde revize edilmesi de gündemde.

Bu genel çerçeve belirginleşirken, Rusya’nın Suriye’de jeopolitik ya da askeri bir yenilgiye uğradığı yönündeki tahminlerin giderek zayıfladığı görülüyor.

Askeri kayıplar ve kazanımlar

Doğrudan askeri kayıplara ilişkin değerlendirmeler, Moskova’nın sahadan ‘hesaba değer’ bir kazançla çıktığını gösteren bir başka boyutu ortaya koyuyor. Resmi veriler ve Suriyeli kaynakların yaptığı bağımsız tespitlere göre, Rusya’nın son on yılda dünyanın en kanlı çatışmalarından birine sahne olan Suriye’deki askeri kayıpları son derece sınırlı kaldı. Çeşitli tahminler, toplam kaybın birkaç yüz asker ile onlarca tank, zırhlı araç ve bazı helikopterlerle sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. Moskova, geleneksel olarak bu tür kayıpları resmen açıklamasa da, Rusya’daki bazı sivil kurumlar ve muhalif çevreler tarafından yayımlanan veriler de kayıpların büyük boyutlara ulaşmadığını doğruluyor. Kıyaslamak gerekirse, yalnızca 5 gün süren 2008 Gürcistan Savaşı, Rusya için çok daha ağır teçhizat kayıplarıyla sonuçlanmıştı. Yıllar önce yayımlanan bir rapor, kesin Rus zaferiyle sonuçlanan o savaşta dahi Rus ordusunun ciddi sürprizlerle karşılaştığını aktarıyordu. Rapora göre, nispeten eski bir Gürcü hava savunma sistemi, merkezi bir savunma ağı bulunmamasına rağmen, dokuz modern Su-25 savaş uçağını düşürmeyi başarmıştı. Bu durum, Rus pilotlarının yetersiz eğitimine ve bakım-hazırlık süreçlerindeki aksaklıklara işaret ediyordu. Zafiyetler bununla da sınırlı kalmadı. Gürcü güçleri bir Rus tank konvoyuna da zarar verebildi; bu ise istihbarat kapasitesindeki eksikliklerin altını çizdi. Genel olarak savaş, operasyon yönetimi, silah sistemlerinin performansı ve genel askeri etkinlik bakımından ciddi açıklar ortaya koymuş, Rusya’nın devasa savunma bütçeleri düşünüldüğünde büyük bir şok etkisi yaratmıştı.

Suriye tecrübe sahası

Suriye savaşı, Rus ordusunun sahadaki kapasitesini ilk kez bu denli kapsamlı ve doğrudan test etme imkânı sundu. Bu noktada, ordunun modernizasyon programını yöneten eski Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 2018’de yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Şoygu, Suriye’deki doğrudan müdahalenin başlamasından üç yıl sonra ve aktif operasyonların büyük ölçüde tamamlanmasının ardından, Rusya’nın savaş boyunca 350’den fazla modern silah sistemini sahada test ettiğini duyurdu. Ayrıca Suriye operasyonu sayesinde saldırı helikopterlerinin silahlandırılması, erken uyarı sistemleri ve radarlar dâhil birçok alanda kritik hataların giderildiğini vurguladı.

sdfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 12 Aralık 2017'de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü’nü ziyaret etti. (Getty Images)

Hava-hava silahlarının geliştirilmesine ilişkin değerlendirmesinde ise Şoygu, özellikle helikopter ve diğer hava unsurlarının korunması için, menzili kara konuşlu savunma sistemlerini aşan yeni mühimmata ihtiyaç duyduklarını belirtti. Şoygu, “Bugün elimizde bu tür silahlar var; bu, tamamen Suriye operasyonu sayesinde mümkün oldu” dedi. Benzer şekilde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de birçok kez, gerçek çatışma koşullarında yapılan bu testlerin, Rusya’ya tatbikat alanlarında sağlanamayacak ölçekte benzersiz bir deneyim kazandırdığını ifade etti. Temmuz 2020’de Rusya’nın RIA Novosti haber ajansı tarafından yayımlanan kapsamlı bir rapor da bu değerlendirmeleri doğruladı. Rapora göre Moskova, Suriye’de ilk kez Kalibr tipi denizden fırlatılan seyir füzelerinin gerçek operasyonel kullanımını gerçekleştirdi. Şarku’l Avsat’ın RIA Novosti’den aktardığına göre o tarihten itibaren Rus donanması -denizaltılar dahil- seyir füzelerini düzenli olarak kullandı. Bu deneyimler, Suriye’nin Rusya için yalnızca bir dış politika müdahalesi değil, aynı zamanda ordunun modernizasyonu ve silah teknolojilerinin gerçek savaş ortamında doğrulanması açısından da stratejik bir laboratuvar işlevi gördüğünü ortaya koyuyor.

Rus haber ajansları, Rus Hava-Uzay Kuvvetleri envanterindeki neredeyse tüm uçak türlerinin Suriye savaşında görev aldığını bildirdi. Rusya, eski nesil taktik bombardıman uçakları ile taarruz helikopterlerinin yanı sıra, stratejik bombardıman uçaklarının kabiliyetlerini de sahada ilk kez bu ölçekte test etti.

Ayrıca Suriye, Rus ordusunun İsrail lisansı altında üretilen insansız hava araçlarını (İHA) geniş çapta kullandığı ilk savaş alanı oldu. Bu İHA’lar hem bombardıman görevlerinde, hem füze isabetlerinin tespitinde, hem de topçu atışlarının yönlendirilmesinde kritik rol oynadı.

Modern tank modelleri ile daha önce gerçek savaşta test edilmemiş olan Pantsir ve İskender tipi füze sistemleri de ilk kez Suriye’de kapsamlı biçimde denenmiş oldu. Moskova, bu sistemlerin bazı versiyonlarını Kaliningrad’da Avrupa sınırına yakın konuşlandırmış olsa da, fiilen savaş koşullarında kullanılmaları Suriye’de gerçekleşti.

Uzmanlar, Rusya’nın Suriye’deki askeri katılımının, ülkenin savunma sanayiini, üretim kapasitesini ve ordunun genel savaş hazırlığını yeniden inşa etmede belirleyici rol oynadığını belirtiyor. Bu tecrübenin, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’da başlattığı operasyon için önceki dönemlere kıyasla çok daha yüksek hazırlık seviyesine ulaşmasında etkili olduğu değerlendiriliyor.


SDG lideri, Suriye hükümetiyle 10 Mart'ta varılan mutabakata bağlılığını teyit etti

SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
TT

SDG lideri, Suriye hükümetiyle 10 Mart'ta varılan mutabakata bağlılığını teyit etti

SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)
SDG Lideri Mazlum Abdi (Reuters)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi, dün yaptığı açıklamada, güçlerin 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığını teyit ederek, bu anlaşmanın özgürlük, adalet ve eşitlikten yararlanan demokratik, ademi merkeziyetçi bir Suriye devleti inşa etmenin temeli olduğunu belirtti.

Esed rejiminin devrilmesinin yıldönümünde X platformunda açıklamada bulunan Abdi, mevcut sürecin herkese ortak bir sorumluluk yüklediğini ve Suriye halkının çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğunu ifade etti.

Abdi “Mevcut durum, herkese ortak bir ulusal sorumluluk ve Suriyelilerin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan kapsamlı bir diyalog yüklemektedir. Halkın iradesiyle, özgürlük, adalet ve eşitlik değerleriyle güçlendirilmiş, demokratik ve ademi merkeziyetçi bir Suriye inşa etmenin temeli olarak 10 Mart Anlaşması'na olan sarsılmaz bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz" dedi.

SDG, geçen ay kendilerine bağlı bir askeri komitenin, Suriye hükümetinden bir heyeti, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka iline bağlı Tabka kentinde kabul ettiğini bildirmişti.

SDG, yaptığı açıklamada, son dönemde farklı yerlerde tutuklanan Suriye hükümet güçlerine bağlı bazı tutukluları "iyi niyet göstergesi" olarak teslim ettiğini doğruladı.