Fas meydanlarında neden heykel yok?

Fas Kralı II. Hasan, babası için bir anıt dikilmesini onayladı ancak Alimler Birliği buna karşı çıktı

Rabat'ta bir Masai savaşçısı heykeli / Fas Haber Ajansı (MAP)
Rabat'ta bir Masai savaşçısı heykeli / Fas Haber Ajansı (MAP)
TT

Fas meydanlarında neden heykel yok?

Rabat'ta bir Masai savaşçısı heykeli / Fas Haber Ajansı (MAP)
Rabat'ta bir Masai savaşçısı heykeli / Fas Haber Ajansı (MAP)

Hasan el-Eşref 
Fas'taki ana ve büyük meydanlar ister siyaset ister sanat veya düşünce olsun, çeşitli alanlarda tarihi veya ünlü halk figürlerinin heykellerinden veya anıtlarından yoksun.
Bu nedenle bu yokluğun arkasındaki nedenlere ilişkin sorular daima yenileniyor.
Dini ve fıkhî saiklerden mi, siyasi sebeplerden mi yoksa estetik eğilimle ilgili faktörlerden mi olduğu her zaman merak edildi.
Birçok ülkede olduğu gibi Fas’ta da büyük meydanlarda zaman zaman tarihi Faslı şahsiyetlerin heykel ve anıtlarının dikilmesi çağrıları yapılıyor. Ancak bu çağrılar hızla arka planda kayboluyor.
Bazıları bu heykellerin yapılması yönünde genel bir "çekince" eğilimi gösterirken, bazıları da Fas'taki büyük şehirlerin heykel olmayan meydanlarının estetik vizyon ve görsellik açısından eksik olduğunu düşünüyor.

Yerine getirilmemiş vaatler
Faslı yetkililer birçok kez tarihi figürlerin heykellerinin dikilmesiyle ilgili vaatlerde veya açıklamalarda bulundular.
Ancak bunlar, Fas şehirlerinin büyük meydanlarında bu vaatleri gerçeğe dönüştürmeden, yalnızca yerine getirilmemiş vaatler ve "kağıt üzerindeki mürekkep" olarak kaldı.
Bu konu Fas'ta resmi olarak ilk kez 1961 yılında Kral 5. Muhammed'in ölümüyle gündeme geldi.
Kraliyet ailesiyle birlikte Madagaskar ve Korsika'ya sürgün edilmesi de dahil olmak üzere yaptığı fedakarlıkları anmak için büyük meydanlardan birine onun bir heykelini dikme fikri ortaya atıldı. 
Rahmetli Kral II. Hasan, babası için bir anıt dikilmesi fikrini kabul etti. Buna itiraz etmedi.
Ancak o dönemde Faslı Alimler Birliği heykel dikilmesini yasaklayan bir fetva yayınlayarak tamamen farklı bir görüşe sahip olduğunu ortaya koydu.
Bu nedenle merhum kral Alimler Birliği’nin kararına itaat etti ve heykel dikme fikrinden vazgeçti. 
Fikir yeniden ortaya çıkana kadar yıllar geçti. Bu kez, Rif bölgesinin İspanyol sömürgeciliğine karşı direnişini savunduğu için birçok kişinin "Emir" olarak adlandırdığı, son dönem tanınmış Faslı direniş savaşçısı Muhammed bin Abdulkerim el-Hattabi'nin heykelinin dikilmesiyle ilgili bir fikir ortaya atıldı.
Birkaç yıl önce, Direniş Gazileri ve Kurtuluş Ordusu Yüksek Komisyonu (bir devlet kurumu) Başkanı, Agadir'deki meydanlardan birinde el-Hattabi için bir heykel veya anıt dikme yönünde bir istek olduğunu ifade etti.  
Ancak bu vaat yerine getirilmedi ve "gerçekleşmeyecek emellerin" tutsağı olarak kaldı. El-Hattabi, heykeli Cezayir başkentinin merkezine dikilen "Emir Abdülkadir" gibi bir anıta sahip olamadı.
Aynı kader, Fas’ın kuzeyinde bulunan Tanca'nın eski belediye başkanının şehir meydanlarından birine iki heykel dikmek istediğini açıkladığında da yaşandı.
Bu heykellerden birincisi ünlü seyyah İbn Battuta için, ikincisiyse ismi Tanca'da bir mağaraya verilmiş olan Yunan mitolojisindeki Herkül içindi.

Sert fetvalar
Sanat eleştirmeni Fuad Zuveyrik, Fas meydanlarında heykel olmamasını, bazı din alimlerinin tarihi şahsiyetlerin heykellerinin dikilmesine engel teşkil eden fetvalarına bağladı.
Tarihi sembollerin ve şahsiyetlerin heykellerinin meydanları süslediği birçok İslam ülkesinin aksine Fas’ta söz konusu fetvalardan dolayı bunları göremiyoruz.
Oysa heykeller, turistlerin ve ziyaretçilerin önünde bir karakter veya tarihi bir dönem için estetik tanımlayıcı bir araç olarak dimdik durur.
Zuveyrik, İndependent Arabia’ya yaptığı açıklamalarda, "bazı hukukçuların iddia ettiği gibi, çağımızda heykellerin putlarla hiçbir ilgisi olmadığına" inanıyor.
Zuveyrik heykeller için, "Bunlar, halkların tarih ve uygarlıklarından türetilen saf sanatsal şaheserler olup, turistlerin merakını gideren, özel tarihi bilgiler üzerinde durmasını sağlayan veya ona keşfetme ve araştırma kapısı açan sanatsal, görsel ve kültürel araçlardır" ifadelerini kullandı.
Zuveyrik, "Arap ve İslam dünyasına dağılmış binlerce olmasa da yüzlerce heykel var ve bir heykeli ibadet için kullanan tek bir kişi duymadık. Fas'taki uzman makamların, Tancalı İslam hukukçularının 1961'de meydanlara heykel dikilmesinin yasak olduğu fetvasını yeniden gözden geçirmesinin zamanı geldi" dedi.
Zuveyrik üzüntüsünü dile getirerek sözlerine şöyle devam etti:
"O zamandan beri, merhum Kral 5. Muhammed'in heykellerini yontmak ve onları Fas'ın en büyük meydanlarına dikmek için hazırlıklar yapılıyordu. Ancak bazı makul girişimlere rağmen başarısız oldular."

Estetik nedenler
İslami İlimler araştırmacısı olan Muhammed Abdulvahhab Refiki, Fas meydanlarında tanınmış ve halka mal olmuş kişilerin heykellerinin olmamasının gerekçeleri konusunda sanat eleştirmeni Zuveyrik ile aynı fikirde.
Refiki, bazı İslam hukukçularının, tarihi ya da tanınmış kişilerin heykellerini dikmeyi bu kişilerin bir tür kutsanması olarak gördüklerini ve bu nedenle heykel yapmanın haram olduğuna inandıklarını söylüyor.
Rabat'taki devasa at heykeli.jpg
Rabat'taki devasa at heykeli / Fotoğraf: Müze Vakfı internet sitesi
Refiki, genel olarak geleneksel fıkıh alimlerinin yani İslam hukukçularının, heykelleri yontmanın ve yapmanın yanı sıra bunları meydanlara dikmenin, insanı yaratan Allah'ın bir tür taklidi olduğu konusunda neredeyse hemfikir olduğuna işaret etti. Bu durum, önde gelen tarihsel figürlerin heykellerinin neden olmadığı sorusunun büyük ölçüde cevaplıyor.
Estetik ve görsel mühendislik araştırmacısı Murad Benhayun, Fas'ta büyük şehirlerin bazı mekanlarında hayvan heykelleri ve figürlerinin bulunduğunu göz önünde bulundurarak önceki görüşlere katılmadığını belirtti.
Benhayun, "Eğer temel sorun haramlık olsaydı, bu heykellere hiç izin verilmezdi" dedi.
Benhayun, "bunun başlıca nedeninin, şehirlerin işlerini yönetmekle yükümlü olanların, bu tür heykellerin şimdiki ve gelecek nesiller için önemine kendilerini ikna edecek kadar estetik vizyona sahip olmamalarından kaynaklandığını" da sözlerine ekledi.
Bu şahsiyetlerin yaptıklarını takdir etme ve tanıma kültürü oluşturmak için, "Bir şahsiyetin tarihini binden fazla kitapla belgelemektense tek bir heykel daha faydalı olabilir" ifadelerini kullandı.
Fas meydanlarında at heykeli de dahil olmak üzere Faslı olmayan kişilikler ve figürler için heykeller bulunduğuna dikkat edilmeli. Mesela başkent Rabat'ta bir "2. Juba" heykeli bulunuyor.
Ayrıca Senegalli heykeltıraş Osman Sow tarafından yapılmış olan Masai kabilelerinden bir savaşçı heykeli de Rabat'taki Modern Sanat Müzesi'nin kapısında misafirleri karşılıyor.
 
Independent Türkçe



Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
TT

Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail ve Lübnan’dan iki sivil temsilcinin katıldığı ateşkesi izleme komitesindeki görüşmelerin henüz “barış müzakeresi” aşamasına gelmediğini belirtti.

Selam, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Ateşkesi İzleme Komitesi, saldırıların durdurulması ilanının uygulanması için bir forumdur. Henüz barış müzakeresi aşamasına gelmedik” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, sivil temsilcinin gönderilmesini, “İsrail ve Lübnan arasında ekonomik iş birliğinin temeli için ilk girişim” olarak nitelendirmişti.

Selam, ekonomik görüşmelerin İsrail ile normalleşme sürecinin bir parçası olacağını ve bunun ancak bir barış anlaşmasını takip etmesi durumunda mümkün olacağını vurguladı. Ayrıca, iki ülke 2002 Arap Barış Planı’na uyarsa “normalleşmenin ardından barış geleceğini” söyledi, ancak bunun şu an için uzak bir hedef olduğunu kaydetti.

Lübnan Başbakanı, ülkesinin Ateşkesi İzleme Komitesi’nin güney Lübnan’daki Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını denetlemesine açık olduğunu da ifade etti. Selam, “Komiteye, herhangi bir endişe veya şüphe durumunda sahada doğrulama yapmaya hazır olduğumuzu ilettik. Denetlemeye açığız” dedi.


Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu, bugün  (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Gazze’nin güney  doğusundaki Refah’ta bir tünelden çıkan militanlarla yaşanan çatışmada dört İsrail askerinin yaralandığını duyurdu. Ordudan yapılan açıklamada, yaralılardan birinin durumunun ciddi, üçünün ise orta derecede olduğu belirtildi. Olay sırasında Golani Tugayı’na bağlı bir keşif birimine militanlar tarafından tünelden ateş açıldığı bildirildi. Yaralı askerler tedavi için tahliye edilirken, ailelerine bilgi verildi.

Yerel medyaya göre en az bir militan öldürüldü ve diğerleri için arama çalışmaları sürüyor. Çatışma, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde Kızılhaç aracılığıyla bir rehinenin kalıntılarını teslim almasının birkaç saat sonrasında gerçekleşti.

Gazze’deki kaynaklar, Refah’ta topçu ateşi ve silahlı çatışmaların devam ettiğini bildirerek, bölgedeki güvenlik durumunun istikrarsız olduğunu ortaya koydu.

Başbakan Binyamin Netanyahu, Hamas’ı ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak, İsrail’in askerlerine yönelik herhangi bir saldırıya uygun şekilde karşılık vereceğini vurguladı. Netanyahu, “Hamas ateşkes anlaşmasını ihlal ediyor ve ordumuza yönelik terör faaliyetlerine devam ediyor. İsrail, askerlerimize yönelik herhangi bir saldırıya müsamaha göstermeyecek ve buna göre yanıt verecek” dedi.


Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
TT

Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)

Çocukluğumdan beri kışı hep çok sevmişimdir. Kara bulutlar gökyüzünü kapladığında ve yağmur damlaları yere düştüğünde, ailem büyükannem ve büyükbabamın evinde toplanırdı. Dedem ateşi yakarken yanına otururdum, babaannem de çaydanlığı ateşe koyardı. Bizim için kış, bir rahatlık mevsimiydi. Hiç üşümezdik.

Gündüzleri kuzenlerimle birlikte sokaklara yayılan su birikintilerinde yalınayak koşar, yağmur bizi tepeden tırnağa ıslatırken duvarların ve ağaçların ardında gizlenerek ghommemeh (saklambaç) oynardık. Annemin hastalanmadan önce içeri girmemiz için bize bağırdığını hatırlıyorum. Geceleri büyükbabam bize 1960'lardaki seyahatlerinde geçen hikayeleri anlatırdı.

Yaşım ilerledikçe kışları arkadaşlarımla daha fazla zaman geçirmeye ve mezun olduktan sonra peşinden gitmeyi umduğumuz hedeflerimiz ve geleceğe dair hayallerimiz hakkında konuşmaya başladım. Bazen Halid, Mahmud ve ben, Muhammed Hamo'nun evinde buluşurduk, artık o bir ölü; huzur içinde yatsın. Bir ateş yakıp en sevdiğimiz içeceği, yani çayı yanan odunların üzerine koyup kağıt oynardık ya da filmler ve TV dizileri izlerdik.

Evdeyken yağmur damlalarının sesi havayı doldurduğunda veya derslerimden bunaldığımda, yağmuru izlemek ve soğuk rüzgarın tadını çıkarmak için yatak odamın balkonuna çıkardım. O balkondan günbatımını izlemek gibi bir alışkanlığım vardı. Kışın manzarayı daha da harika yapan şey, sahil boyunca dönen göçmen kuşların gökyüzünde kısa süreliğine, güzel desenler çizmesiydi.

İsrail'in Gazze'yi istilası, kışla ilgili tüm güzel duygularımı yok etti. Ailem 13 Ekim 2023'te yataklarına örtecek bir şey ya da kışlık kıyafetlerini yanına almaksızın tahliye edildi. Sonrasında birkaç battaniye satın alabildik. Her birinin bize maliyeti yaklaşık 35 dolar oldu. Küçük biraderim ve ben, tek bir battaniyenin altında örtünmek zorundaydık. Birkaç hafta sonra bir okulun arka bahçesinde uyuyorduk. Kışın rüzgarı acımasızca üzerimizden geçti. Soğuktan titreyerek uyanınca sadece hafif yağmurlar yüzünden battaniyemin sırılsıklam olduğunu gördüm. O günden beri kıştan nefret ediyorum.

Binlerce aile bizimkine benzeyen deneyimler yaşadı. Birbirine dikilmiş battaniyelerden oluşan derme çatma küçük bir çadırda 14 kişilik ailesiyle birlikte yaşayan 19 yaşındaki İsmail Abed, birkaç kez sırılsıklam halde uyandı. Aile, hava koşullarından biraz uzaklaşıp soluk almak için komşularının çadırına giderdi.

Bana "UNRWA'dan çadır alana kadar ne zaman yağmur yağsa boğuluyorduk" diyen İsmail, bu çadırı da barınağı olmayan başka bir aile grubuyla paylaşmış:

Bu yeni çadır bizi yağmurdan korudu ama rüzgarın getirdiği keskin soğuk, üzerimizi örtmeye yetecek kadar battaniyemizin olmamasıyla birleşince durum gerçekten dayanılmazdı.

Kendi çadırımızda o kadar kalabalıktık ki ısınmak için ateş yakacak yerimiz yoktu. Kışın yemek pişirmek bile daha zordu. İsrail işgali, Gazze Şeridi'ne girmesini engellediği için yemek pişirecek gazımız yoktu. Yemek pişirmek için ateş yaktığımız yerin üstü örtülü değildi, bu yüzden ne zaman yağmur yağsa ateş sönerdi.

Bir çadırda yaşamak, yiyecekleri sıçanlardan ve hamamböceklerinden saklayabileceğimiz bir buzdolabına veya başka bir güvenli yere sahip olmadığımız için her gün yiyecek alışverişine çıkmamız gerektiği anlamına geliyordu. Pazardaki un veya pirinç gibi temel yiyecekleri eve getirmek için bazen yağmurda iki saate yakın yürümek zorunda kalıyorduk.

Gazze'nin kuzeyindeki dostlarımdan Muhammed Ebu el-Mehza, kış boyunca defalarca yerinden edildi. Aralık 2023'te Muhammed'in ailesi, Gazze'nin batısındaki eş-Şati kampından zorunlu bir şekilde tahliye edilince yağmurda yürüyerek Şeyh Rıdvan mahallesine gitti.

Bana "Ben de dahil tüm ailem ertesi gün hastaydı" dedi:

İlaç o kadar az ki iyileşmemiz için 10 günden fazla süre geçmesi gerekti.

23 yaşındaki Usame Adas, eylülde ailesiyle birlikte Gazze'nin kuzeyinden güneyine tahliye edildi. Güneyde kimseyi tanımıyorlardı, bu yüzden denizden yaklaşık 20 metre uzakta bir çadır kurdular. Sahilden gelen rüzgarlar geceleri iliklere işleyen bir soğuktu, bu yüzden aile kuzeye dönebilecekleri günü bekledi.

Ateşkes ilan edildiğinde Usame evine döndü ve dört katlı binalarının tamamen yıkıldığını gördü. Ailesinin dönüşüne hazırlanmak yerine, hemen güneye yürümek zorunda kaldı ve babasından çadırı kurmak için daha iyi bir yer aramasını istedi. Aile hâlâ güvenli bir sığınağa sahip olamadan, yerinden edilmiş bir halde bekliyor. Deyr el-Balah'ın doğusundaki el-Maşala bölgesindeki yeni çadırları onları yağmurdan daha iyi koruyabilse de rüzgar boşluklardan içeri sızıyor. Usame bana "Bu kış nasıl hayatta kalacağımı bilmiyorum" dedi:

Şiddetli yağmurlar henüz başlamadı ama yine de yağmur şimdiden çadırın içine giriyor.

İlk damlanın düşmesinden beri bu mevsimin bitmesi için dua ediyorum. Kış eskiden sıcaklığın, kahkahanın ve geçici güzelliklerin mevsimiydi ancak artık Gazze'de bir korku, mücadele ve tahammül zamanı haline geldi. Kış artık bir direnç hikayesi anlatıyor: Kökünden koparılan hayatları, her şeye rağmen hayatta kalmayı ve bir gün bu mevsimin eski rahatlığını beraberinde getirip Gazze'nin çocuklarının yağmurda tekrar korkmadan yalınayak koşacağı umudunu...

Independent Türkçe