İran’la imzalanan nükleer anlaşma yeniden gündemde

Özellikle İran yapımı İHA’ların Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşında kullanmasının ardından ABD’nin Tahran'la müzakerelerin yeniden başlamasını talep etmesi neredeyse imkansız

Nükleer anlaşmayı canlandırmaya yönelik başlatılan, ancak daha sonra dondurulan müzakerelerden bir kare (AFP)
Nükleer anlaşmayı canlandırmaya yönelik başlatılan, ancak daha sonra dondurulan müzakerelerden bir kare (AFP)
TT

İran’la imzalanan nükleer anlaşma yeniden gündemde

Nükleer anlaşmayı canlandırmaya yönelik başlatılan, ancak daha sonra dondurulan müzakerelerden bir kare (AFP)
Nükleer anlaşmayı canlandırmaya yönelik başlatılan, ancak daha sonra dondurulan müzakerelerden bir kare (AFP)

Nebil Fehmi
ABD’nin eski Başkanı Donald Trump, İran ve P5+1 ülkeleri (BMGK’nin 5 daimi üyesi Birleşik Krallık, ABD, Çin, Fransa, Rusya ile Almanya) arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan 2018 yılında imzacı tarafların tüm itirazlarına rağmen tek taraflı olarak çekildi. Ancak ABD Başkanı Joe Biden’ın eski Başkan Donald Trump’ı yenerek seçimleri kazanmasının ardından Biden yönetimi, önceliklerini ve siyasi dengeleri düzenlemeye çalışmakla meşgul olduğundan nükleer anlaşmayı canlandırmayı amaçlayan müzakerelere hemen dönmek konusunda tereddüt ederek geç kaldı.
İran da Avrupa ülkelerinin anlaşmanın canlandırılması adına önerdikleri tavizleri kabul etmekteki isteksizliğiyle kendi açısından bu yönde adım atmakta geç kaldı. Son olarak Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell geçtiğimiz yıl Temmuz ayın bir öneriyle geldi, ancak sonuçsuz kaldı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, 20 Aralık'ta Ürdün'ün başkenti Amman'da bazı bölgesel ülkelerin katılımıyla gerçekleşen bir zirvenin ardından Borrell ile düzenlediği ortak basın toplantısında, ülkesinin Viyana görüşmelerini son anlaşma taslağı temelinde sonuçlandırmayı kabul ettiğini açıklayana kadar müzakerelere katılmaya devam etmediği için özür diledi.
ABD, tereddüdünün ardından daha esnek ve olumlu olan Avrupa’ya yakın bir tutum sergilemeye başladı. Öyle ki İran’ın bazı kurumlarını yaptırım listelerinden çıkararak Tahran’ın kendisine esneklik gösterilmesi yönündeki bazı taleplerini kabul etti. Fakat ABD’de gelecekte göreve gelecek yönetimlerin bir daha nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmeyeceğine dair garanti verilememesi ve Tahran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) başlattığı soruşturmaların kapatılması konusundaki ısrarı nükleer anlaşmayı canlandırma müzakerelerinin önündeki başlıca engel olmaya devam etti.
İran, UAEA heyetinin nükleer tesislere yönelik ziyaretlerinin yeniden başlamasını onaylamadan önce meseleyi oldu bittiye getirmek amacıyla sahada hızlı hareket etmeye, diplomatik manevralar yapmaya ve uranyum zenginleştirme kapasitesini ikiye katladığını ve gelişmiş santrifüj sistemleri kullanmaya başladığını duyurdu. İran, ayrıca balistik füze çalışmalarını geliştirme ve uydu fırlatma niyetinde olduğunu açıkladı. Avrupa ülkeleri ise nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması meselesinden uzaklaşarak ABD’ye yakın bir tutum sergilemeye başladı. Avrupa Birliği (AB) ve İngiltere son zamanlarda Tahran'a art arda yaptırımlar uyguladı.
Kısa süre önce ABD’li ve İranlı bağlantılarımla kurduğum temaslarda, Washington açısından nükleer anlaşmayı sürdürmenin İran'ın nükleer programının hedeflerini kontrol etme bakımında, Tahran açısından ise ağır ekonomik yaptırımların kaldırılmasıyla kendisini yeniden şekillenen Ortadoğu'da aktif ve etkin bir ülke olarak konumlandırmak bakımından iki tarafın da çıkarları olduğuna dair bir kanı olduğunu gördüm.
Ancak nükleer anlaşmayı canlandırma müzakerelerinin her iki ülkenin sağcı kanatları tarafından zayıflık ve siyasi başarısızlık olarak görülmesinin yanı sıra çeşitli jeopolitik konular ve iç dosyalar nedeniyle anlaşmanın yakın gelecekte canlandırılabileceğini düşünmüyorum.
Demokrat Parti, Senato'nun çoğunluğunu elinde tutmayı başarsa da Temsilciler Meclisi'nde aynı durum söz konusu değil.  ABD, 2024 yılında yapılacak seçimlere hazırlanırken Demokrat Başkan Biden’ın yönetiminin gerçekleştirmeyi istediği çok büyük projeleri ve niyetleri var. Bu yüzden Biden yönetimi, hassas ve belirsiz dış projelerin peşine düşmeyecektir.
İran'ın Rusya'ya Ukrayna'ya karşı savaşında insansız hava aracı (İHA) tedarik ettiği bir dönemde Washington’ın Tahran ile müzakerelerin yeniden başlamasını talep etmesi neredeyse imkansız. Yani, söz konusu müzakerelerin yeniden başlaması büyük ölçüde Kiev'deki gelişmelerle ilişkili. Büyük bir değişiklik olmasa da çetin geçecek müzakerelerden sonra biz uzlaşıya varılabilecektir. Süre uzayabilir. En iyi ihtimalle bahar bitmeden müzakerelerin tamamlanmasını beklemiyorum.
İran rejimi ile bazı vatandaşlar arasında yaşanan, henüz yatışmamış ya da sona ermemiş ve birçok yansımayı beraberinde taşıyan gerilim çerçevesinde özellikle rejimin sert tepkilerine tanık olurken Batı ülkeleri ile İran arasındaki müzakerelerin yakın gelecekte başlayabileceğini de düşünmüyorum.
Batı ülkeleri açısından mesele, sadece nükleer anlaşmanın içeriğiyle sınırlı değil ve mevcut nükleer anlaşma ya da olası başka iş birlikleriyle ilgili olarak İran ile müzakereleri sürdürmenin uygun olmamasına kadar uzanıyor.
Zaman tükendikçe ve seçim dönemine yaklaştıkça, biçim ya da içerik açısından hassas müzakerelere girme hevesimiz azalır, uzlaşmalar için gereken tavizleri verme ihtimalleri ve imkanları zayıflar.
Öte yandan İran’ın resmi olarak müzakerelere dönmeyi kabul ettiğini, hatta bunu memnuniyetle karşıladığını göstermeye çalıştığını düşünüyorum. Sadece müzakerelerin yeniden başlaması bile Tahran'ın silahlanma konusunda Rusya ile iş birliğinden ve ülkedeki molla rejimine karşı açık bir meydan okuma olarak görülen son protesto gösterilerindeki can kayıplarından kaynaklanan siyasi tecritten kısmen çıkması anlamına geliyor.
Bununla birlikte İran'ın bir uzlaşıya varılabilmesi için nükleer anlaşmanın şartları konusunda yeterli esnekliği göstermeye ya da ulaştığı uranyum zenginleşme seviyelerinden geri çekilmeye istekli olduğunu düşünmüyorum. Tahran’ın son zamanlarda gösterdiği siyasi yumuşaklık, İran'ın her zamanki taktik manevralarının ve uygulamalarının bir parçası olabilir. Bu yumuşaklık, Tahran'ın daha kapsayıcı ve stratejik bir vizyonu olduğuna dair net bir gösterge sayılmaz.
Bu yüzden yakın gelecekte nükleer anlaşmaya ilişkin tutumlarda bir atılım görebileceğimizi sanmıyorum. Yeni bir düzenlemeye gidilmesini ve hesaplarda değişiklik yapılmasını sağlayacak askeri bir harekâtla şaşırtılmadığımız sürece bir ilerleme yahut gerileme olmadan mevcut durumun olduğu gibi kalacağını düşünüyorum. İsrail, İran’a karşı askeri bir harekât başlatılması görüşünü bir baskı ve tehdit unsuru olarak sık sık dile getiriyordu. Artık Tel Aviv’de daha katı ve aşırılık yanlısı bir hükümet var ve nasıl bir tutum sergileyeceğini Allah bilir.



Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
TT

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Hadramaut ve el-Mahra illerinde yeni bir askeri gerçeklik dayatma girişimlerine karşı net bir tavır sergiledi. Alimi, bu bölgelerde yaşananların siyasi bir anlaşmazlığın parçası olmadığını, aksine geçiş dönemi yetkililerine karşı tek taraflı eylemlerin ve isyanın kademeli bir seyri olduğunu vurguladı.

Alimi, Danışma Konseyi ile genişletilmiş bir toplantıda yaptığı açıklamada, sivilleri korumanın devletin sorumluluğu olduğunu ve siyasi liderliğin, gerilimi durdurmak, kan dökülmesini sona erdirmek ve durumu normale döndürmek için hemen müdahale eden Yemen’de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’nun müdahalesini resmi olarak talep ettiğini vurguladı.

Toplantı sırasında doğu illerindeki gelişmeleri değerlendiren Alimi, devletin, Güney Geçiş Konseyi'nin (GGK) zorla bir fiili durum dayatmak ve başta iktidarın devrinin ilanı ve Riyad Anlaşması olmak üzere geçiş döneminin referanslarını baltalamak amacıyla yaptığı askeri eylemlerle ortaya çıkan ve kendisinin ‘yüksek derecede sorumluluk’ olarak nitelendirdiği tehlikeli bir tırmanışla başa çıktığını belirtti.

Hadramut’taki gerilimin Ghayl Bin Yamin, Şihr ve ed-Deys eş-Şarkiye bölgelerini de kapsayacak şekilde yayıldığını, terörle mücadele iddiasının sahadaki kontrol dengesini değiştirmek için bir bahane olarak kullanıldığını belirtti.

cdfgth
Lahic ilindeki GGK destekçileri (AFP)

Terörle mücadelenin devlet kurumlarının münhasır sorumluluğu olduğunu vurgulayan Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, bu çerçeve dışında atılan adımların aşırılığı engellemek bir yana, sivil barışı ve sosyal dokuyu tehdit eden tehlikeli güvenlik boşlukları yarattığını vurguladı.

Alimi, gerilimle birlikte insani ihlallere değinerek, sivil kayıpları ve kamu ve özel mülkiyete yönelik saldırıları doğrulayan saha ve insan hakları raporlarına ve Yemen devletinin yasal statüsünün zayıflatılmasına atıfta bulundu.

GGK’nın eylemleri ve arabuluculuk desteği

Resmi kaynaklara göre Alimi, Danışma Konseyi'ne Ulusal Savunma Konseyi toplantısının sonuçları hakkında bilgi verdi. Toplantıda, gerginliğin geçiş döneminin şartlarını açıkça ihlal ettiği ve devletin meşru kurumlarına karşı bir isyan olduğu sonucuna varıldı.

Devletin sivilleri korumak, sükuneti sağlamak ve kan dökülmesini önlemekle yükümlü olduğunu vurgulayan Alimi, Danışma Konseyi'nin tavsiyeleri doğrultusunda, siyasi liderliğin Hadramut'taki sivilleri korumak için acil önlemler alınması talebiyle Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'na resmi bir talepte bulunduğunu ve ortak kuvvetler liderliğinin kan dökülmesini durdurmak ve istikrarı yeniden sağlamak amacıyla bu talebe derhal yanıt verdiğini söyledi.

cdfvg
Alimi, GGK’yı Hadramut'ta sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçladı (EPA)

Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, gerilimi azaltma çabalarını ihlal eden ve sivilleri tehlikeye atan her türlü askeri harekete karşı, hayatların korunmasını sağlayacak, Suudi Arabistan ve BAE'nin çabalarının başarısını devam ettirecek, GGK güçlerinin Hadramut ve el-Mahra’daki mevzilerden çekilmesini, bu mevzilerin Vatan Kalkanı Güçleri’ne devredilmesini ve yerel yetkililerin anayasal yetkilerini kullanmalarının önünü açacak şekilde derhal müdahale edileceğini vurguladı.

Riyad ve Abu Dabi'nin liderliğindeki arabuluculuk çabalarını desteklediğini bir kez daha dile getiren Alimi, Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen'in birliğini ve istikrarını desteklemede üstlendikleri öncü role övgüde bulunurken Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'ın devlet kurumlarını yeniden kurma konusundaki samimi ve kardeşçe arzuyu yansıtan açıklamalarını takdir etti.

Ayrıca, güney meselesinin çözülmesinin uzlaşı ve güven tesis edilmesi yoluyla kesin bir taahhüt olmaya devam edeceğini vurgulayan Alimi, Yemen'in düşmanlarına hizmet eden tek taraflı eylemlerin sonuçlarına karşı uyardı. Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı, diyalog kanallarının açık tutulmasının ve İran destekli Husi milisleriyle mücadele için tüm imkanların seferber edilmesinin önemini vurguladı.


Mısır ve 20 diğer ülkeden açıklama: İsrail'in Somaliland’ı tanıması kararını reddederken kararı Filistinlileri yerinden etme planlarıyla ilişkilendirdiler

Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır ve 20 diğer ülkeden açıklama: İsrail'in Somaliland’ı tanıması kararını reddederken kararı Filistinlileri yerinden etme planlarıyla ilişkilendirdiler

Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır, 20 diğer ülke ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından dün yapılan açıklamalarda İsrail'in Somaliland'ın bağımsızlığını tanıma kararı kategorik olarak reddedilirken, Filistinlileri yerinden etme planlarıyla ilişkilendirdikleri kararı ‘biçim ve içerik olarak kabul edilemez’ olarak nitelendirdiler.

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, İsrail'in Somali Federal Cumhuriyeti'nden ayrılmak isteyen ayrılıkçı bölgeyi tanıma kararının uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nı açıkça ihlal ettiği belirtildi.

Açıklamada, Mısır ve diğer imzacı tarafların Somali Federal Cumhuriyeti'nin egemenliğini destekledikleri ve ülkenin birliğini, toprakları üzerindeki egemenliğini ve toprak bütünlüğünü zedeleyen her türlü eylemin reddedildiği belirtildi.

Bildiriyi imzalayanlar taraflar arasında Mısır, Suudi Arabistan, Cezayir, Komorlar, Cibuti, Gambiya, İran, Irak, Ürdün, Kuveyt, Libya, Maldivler, Nijerya, Umman, Pakistan, Filistin, Katar, Somali, Sudan, Türkiye, Yemen ve İİT yer aldı.

Bakanlık açıklamasında, ‘diğer ülkelerin topraklarının bir kısmının bağımsızlığını tanımak tehlikeli bir emsal teşkil eder ve uluslararası barış ve güvenliği tehdit eder’ diyerek uyardı.

İsrail, geçtiğimiz cuma günü Somaliland'ın bağımsızlığını tanıdığını duyurdu.

Karar, Somali Cumhuriyeti’nin Arap Birliği (AL) üyesi olmasından dolayı Arap dünyasında yaygın bir tepkiyle karşılandı.


İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
TT

İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)

İşgalci İsrail askerleri, Filistinliler tarafından İsrail'in kuzeyinde ve Ramallah yakınlarında gerçekleştirilen saldırıların ardından, Batı Şeria'daki birçok şehirde yer alan köy ve beldeye boğucu bir kuşatma uyguladı. Bu saldırılar, çeşitli bölgelerde yerleşimciler tarafından Filistinlilere karşı her gün düzenlediği saldırılar ve işgalci İsrail güçleri tarafından gerçekleştirilen tutuklamaların devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Filistinliler tarafından gerçekleştirilen son saldırılardan önce, İsrail'in Batı Şeria'daki saldırıları devam etti. Bu saldırılar sırasında çeşitli koşullarda birçok Filistinli öldü. İsrail, Filistinlilere yönelik baskınlarını, tutuklamalarını ve diğer saldırgan eylemlerini sürdürüyor.

Cuma günü İsrail'in kuzeyindeki Afula yakınlarındaki Beysan kentinde iki İsraillinin öldürüldüğü saldırının ardından, İsrail güçleri saldırının failinin geldiği Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesine boğucu bir kuşatma uyguladı.

fv
İsrail ordusunun dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlediği operasyon sırasında barikatlarla katılan bir yol (AP)

İşgalci İsrail güçleri, Kabatiya ve çevresindeki onlarca eve baskın düzenlerken birçok Filistinliyi gözaltına alarak sahada sorguya çekti. Gözaltına alınanların bir kısmı yakınlardaki gözaltı merkezlerine nakledildi. Gözaltına alınanlar arasında saldırılara karışanlardan Ahmed Ebu er-Rub'un ailesi, arkadaşları ve saldırıyla bağlantılı olduğundan şüphelenilen kişiler de vardı.

Baskın düzenlenen evlerin bazı odaları, ev sakinlerinin gözaltına alınmasının ardından askeri karargaha dönüştürüldü. Diğer evlerin sakinleri ise sokakların ve altyapının geniş çapta tahrip edilmesi ve beldenin yan girişlerinin çoğunun toprak setlerle kapatılması nedeniyle tamamen terk etmek ve bölgenin dışına kaçmak zorunda kaldı.

Öte yandan İsrail, Batı Şeria'nın merkezindeki Ramallah'ın kuzeybatısındaki yaklaşık 10 köye ve beldeye, Modi'in Illit Yahudi yerleşim biriminden 700 metre uzaklıktaki Hashmonaim kontrol noktası yakınlarındaki güvenlik çitine Filistinli silahlı bir kişinin ateş açtığı gerekçesiyle, herhangi bir can kaybı olmamasına rağmen, bir başka boğucu kuşatma uyguladı.

İsrail güçleri, Ni'lin köyünün ana girişini kapatarak insan ve araç giriş ve çıkışlarını engelledi. Kharbatha Bani Harith köyüne giden yol da kapatılırken bölge sakinlerinin giriş-çıkışları sırasında sıkı önlemler alındı. Atara askeri kontrol noktası da kapatıldı. Bunun sonucunda Filistinliler, Ramallah'ın kuzeybatısı ve batısındaki birkaç köye ve beldeye ulaşmalarını engelleyen ciddi bir trafik kriziyle karşı karşıya kaldı.

Filistin hükümetinin bir organı olan Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu, geçtiğimiz ekim ayında yayınladığı bir raporda Filistin topraklarını bölen kalıcı ve geçici bariyerlerin toplam sayısının, askeri kontrol noktaları ve kapılar dahil olmak üzere 916'ya ulaştığını bildirdi. Rapora göre bunların 243'ü 7 Ekim 2023'ten sonra inşa edilen demir kapılardı.

gbh
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlenen operasyona katılan İsrail güçleri (AP)

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un bildirdiğine göre Ramallah yakınlarında meydana gelen olayın milliyetçi bir saldırı değil, bir Filistinlinin kuş avına çıktığı bir olay olduğu sonradan ortaya çıktı. İsrail ordusu tarafından daha sonra yapılan açıklamada, kuş avı için kullanılan silaha el koymak ve soruşturma yapmak amacıyla avcıyı aramak için bölgeye uygulanan kuşatmanın devam ettiği belirtildi.

Tüm bunlar olurken Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde günlük olarak tutuklama kampanyaları da devam ediyor. Bu tutuklama kampanyalarında, çoğu El Halil’den olmak üzere en az 14 Filistinli tutuklandı. Bunların arasında bir kadın ve bir çocuk da vardı. Cuma akşamı İsrail'in kuzeyinde bir bölge sakini tarafından düzenlenen saldırının ardından operasyonun sürdürüldüğü Kabatiya beldesinde tutuklananlar bu sayıya dahil değil.

Öte yandan Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde yerleşimcilerin saldırıları devam ederken, yerleşimciler Ramallah'ın batısındaki Bil'in beldesi girişinde Filistinlilere ait araçlara saldırarak maddi hasara yol açtı. Nablus'un güneyindeki Akraba bölgesine bağlı Khirbet Yanoun yerleşim biriminde yerleşimcilerin düzenlediği başka bir saldırıda bir Filistinli yaralandı.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu’na göre işgalci İsrail güçleri ve yerleşimciler kasım ayı boyunca 2 bin 144 saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılardan 360’ı Ramallah ve el-Bireh illerinde, 348’i El Halil’de, 342’si Beytlahim’de ve 334’ü Nablus’ta meydana geldi.