Sudan’da devrim hareketi taktiklerini değiştirerek başladığı yere geri döndü

Aktivistler ‘kritik kitlenin’ toparlanmasını beklerken ‘açlık devrimi’ diye bir şey olmadığını vurguladılar

Başkent Hartum’da sivil yönetim talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (AFP)
Başkent Hartum’da sivil yönetim talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (AFP)
TT

Sudan’da devrim hareketi taktiklerini değiştirerek başladığı yere geri döndü

Başkent Hartum’da sivil yönetim talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (AFP)
Başkent Hartum’da sivil yönetim talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (AFP)

Sudan devrimci hareketinin talepleri, askeri yönetimin devrilmesi ve siyasi bir çözüm talebinden başlayan Sudan devriminin taleplerinin aksine, yaşamsal ve ekonomik sorunların ele alınmasını isteyen nitelikteki protestolara dönüştü. Ekonomik koşulların kınanması ve ücretlerin iyileştirilmesi talebi olarak başlayan ve eski Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir liderliğindeki “Kardeşlik” rejiminin devrilmesiyle sonuçlanan ve tek hedef altında ‘Git artık' sloganlarıyla özetlenen protestolar siyasi hedeflere evrilmişti.
Ülke ordunun 25 Ekim 2021'de iktidara gelmesinden bu yana siyasi harekete liderlik eden Direniş Komiteleri, askeri yönetimin devrilmesi, şehitlerin intikamının alınması ve İslamcı rejim yapısının tasfiye edilmesi çağrısında bulunuyordu. Ancak 12 Ocak protestolarından bu yana  ‘halkın geçimi’ olarak adlandıran yeni sloganlar atmaya başlayan Direniş Komiteleri, ücretsiz sağlık hizmeti, eğitim ve halkın güvenliği taleplerini dile getiriyor. Direniş Komiteleri, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na doğru yürüyüş yapılan 17 Ocak’taki protestoda aynı sloganları kullandı.
Direniş Komiteleri, geçtiğimiz salı günü ‘kahrolsun açlık politikaları’ adlı bir protesto yürüyüşü için çağrıda bulunurken ‘İnsanları aç bıraktınız... Kurtuluş için yürüyün’ sloganları attılar. Direniş Komiteleri’nden protesto yürüyüşü ile ilgili yapılan açıklamada, “Ordu, 25 Ekim’de iktidara geldi. İlk günden beri silahlı hareketlerle birlikte Sudan'ın ekonomik kaynaklarını yağmalamaya çalışan ordu, utanmadan elini Sudanlıların cebine uzattı” denildi.
Açıklamada, mevcut hükümetin vatandaşlara yönelik hizmet bedellerini ve vergileri ikiye katladığı, sağlık hizmetlerinden ve eğitimden elini çektiği ve halkın çıkarlarını, ‘vatandaşlara karşı şiddet mekanizmasını yöneten’ ordunun maaşlarını ödemek ve finanse etmek için tahsilat araçlarına dönüştürdüğü belirtildi. Direniş Komiteleri, vatandaşa haksızlık edilen ekonomi politikalarına karşı çıkmak, halkın otoritesinin, özgürlüğün, barışın ve onurlu bir devletin inşasını başlatmak ve siyasi grev ve sivil itaatsizlik için ortak çaba gösterilmesi çağrısında bulundu.
Sudan’da 2018 yılının Aralık ayında ekonomi ve hayati taleplerle halk devrimi başladı. Yüksek fiyatlarla, ürün kıtlığıyla ve düşük ücretlerle mücadele sloganları atıldı. Ardından tüm bunlar rejimin düşmesi çağrılarına dönüştü. Siyasi güçler ve protestocular, ünlü ‘git artık’ sloganını atmaya başladılar.  Böylece ülke tarihinin en büyük oturma eylemi düzenlendi. Tüm bu gelişmeler, orduyu Ömer el-Beşir rejimini düşürmeye ve Direniş Komiteleri tarafından bir yılı aşkın bir süredir devam ettirilen, siyasi olarak başlasa da ardından taleplerin dile getirildiği gösterilere dönüşen protestoların aksine Müslüman Kardeşler iktidarını sona erdirmeye itti.
Şarku’l Avsat’a konuşan siyasi aktivist ve analist Amr Şaban, konuya ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Kitlelerin çoğunluğu siyasi bilinçleri olmasına rağmen siyasi olarak organize değiller. Ancak ordunun politikaları, demokrasi ve özgürlük sloganlarının yerine hayati ihtiyaçları ve talepleri ön plana çıkardı ve bu taleplerin, devrimin kazanmaya çalıştığı kritik kitlenin en önemli sloganları arasında yer aldığını gösterdi. 2019 yılının Nisan ayında sloganların taleplerden siyasi söylevlere dönüşmesiyle süreç başarıya ulaştı. Kritik kitle, taleplerin siyaset ve özgürlüklerle ilgili olduğunu keşfederek devrime katıldı ve belirleyici unsur haline geldi. Küresel ekonomik merkezlere bağlı devrim hükümeti, tüm dertlerine ve kapitalist ekonomik yaklaşımına rağmen kitlelerin karşısına taleplerin yanıtlarıyla çıkamadı. Çünkü devrimin zafer duygusu talepleri gölgede bıraktı. Özgürlük talepleri vardı. Bu yüzden sendikalar, ekonomik koşulların iyileştirilmesi taleplerini dile getirdiler. Askeri darbe, demokrasi ve özgürlüğü ihlal ettiğinden direnişi de siyasi sloganlarla başladı. Devrimcilerin kitlelerin taleplerine olan duyarlılıkları, onları taleplerin dile getirildiği sloganları yeniden kullanmaya ve siyasi sloganlarla, onur, ekonomik ve siyasi bağımsızlık talepleriyle birleştirmeye itti.”
Şaban, birçok kişinin, taleplerin dile getirildiği sloganların ‘açlık devrimine’ dönüşebileceği uyarısını gerçek dışı olarak niteledi. Halkı sokağa çağıran Direniş Komiteleri’nin protesto hareketinin açlık devrimine dönüşmesine izin vermeyeceğini söyleyen Şaban, bunun nedeninin kitlelerin taleplerinin sadece yeme-içmeden ibaret olmamasından kaynaklandığını söyledi. Talepler ve politikalar arasındaki tartışmanın özünde bir ‘özgürlükler tartışması’ olduğunun altını çizen Şaban, “Bu yüzden kritik kitle özgürlük arayışına yönelecek. ‘Yiyecek nerede?’ diye durup bakmayacak” dedi.
Sudan Komünist Partisi’nin (SKP) önde gelen isimlerinden Kemal Karrar, dün Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Halk hareketi çeşitli direniş biçimlerine sahip. Siyaset çerçevesi dışındaki güçleri kendine çekmeyi, gösterilere ve protesto yürüyüşlerine katılmayanların taleplerini dile getirerek katılımcı sayısını artırmayı amaçlayan yeni taktiklere başvuruyor. Ancak taleplerin dile getirildiği protestolar kısa sürede siyasi taleplere dönüşüyor” ifadelerini kullandı.
Ekonomik durumun kötüleşmesini mevcut yönetime bağlayan Karrar, “Bu yüzden talepler, reddedilme çemberini genişletmeyi ve rejimi devirme sürecini tamamlamak için sendikalar, dernekler, Direniş Komiteleri ve devrimci güçlerin ortaklığında siyasi grevlere ve sivil itaatsizliğe hazır olan insanları harekete geçirmeyi amaçlayan bir taktiktir. Bu yeni bir taktik değil, daha çok Sudan halkının devrimlerinde daha önce de kullandığı kendini kanıtlamış bir taktik” değerlendirmesinde bulundu.
Halkın taleplerinin siyasi taleplerle çeliştiği iddialarını yalanlayan Karrar, protesto gösterilerinin, taleplerle ilgili sloganların atılmasına rağmen, ‘çatışma taktiklerinin farklı versiyonları’ olduğunu söyledi. Durumun, devletin parçalanmasına yol açabilecek bir ‘açlık devrimi’ aşamasına gelebileceği yönündeki iddiaları kategorik olarak reddeden Karrar, “Sudan’da devletin parçalanması söz konusu değil. Bu konuda uyarıda bulunmak, Ömer el-Beşir rejimi tarafından halkı kendisine karşı isyan etmeye karşı korkutmak için kullanılan bir taktiktir. Fakat Aralık Devrimi, bu korkuların yersiz olduğunu ortaya çıkardı. Sudan, siyasi deneyimi ve uzun yıllara yayılan deneyimlerinden kaynaklanan siyasi ve entelektüel farkındalığı sayesinde eksen kaymasına ve parçalanmaya karşı dirençli bir ülkedir” ifadelerini kullandı.



Bishara Bahbah... Hamas-Trump anlaşmasının arkasındaki gölge isim

Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
TT

Bishara Bahbah... Hamas-Trump anlaşmasının arkasındaki gölge isim

Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)

Sessiz arabuluculuğuyla ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander'ın Hamas tarafından serbest bırakılmasına katkıda bulunan Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve yönetimindeki üst düzey yetkililer üzerinde perde arkasında önemli bir etkiye sahip.

Bu, ailesi 1948 Arap Nekbe'si sırasında Ürdün'e kaçmak zorunda kalan ve iki yıl sonra 1958'de doğduğu Eski Kudüs'e dönmeye karar veren Kudüslü Bahbah'ın çabalarından kaynaklanıyor.

Bahbah, Utah'taki Brigham Young Üniversitesi'nde eğitim gördü ve ardından burslu olarak Harvard Üniversitesi'nde siyaset bilimi ve ekonomi alanlarında yüksek lisans eğitimine devam etti. Ortadoğu çalışmaları ve uluslararası ilişkiler alanında 1981 yılında yüksek lisans derecesi alan Bahbah, bölgesel güvenlik konularında 1983 yılında doktorasını tamamladı.

dvfgbhty
Bishara Bahbah Aralık 2024'te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)

Bahbah daha sonra Harvard Üniversitesi'nde profesör olarak Ortadoğu meseleleri üzerine çalıştı ve üniversitenin Ortadoğu Enstitüsü'nde müdür yardımcısı olarak görev yaptı. 1991-1993 yılları arasında silah kontrolü ve bölgesel güvenlik konulu çok taraflı barış görüşmelerinde Filistin delegasyonunun bir üyesiydi.

Bahbah, İsrail ile ‘çelik gibi bir ilişkisi’ olan ABD'de siyasetle ve Filistin davasıyla ilişkisinde kendine özgü bir yol çizdi.

Parti değişimleri

ABD'deki siyasi kariyerinin başında Demokrat Parti'yi desteklemesine rağmen, bu ilişkinin en son bölümünde Başkan Donald Trump'ı başkanlık seçim kampanyalarında desteklemeyi seçti. Diğer Arap Amerikalılarla birlikte ‘Trump için Arap Amerikalılar’ grubunu kurdu ve Cumhuriyetçi başkanın Demokrat rakibi eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris'e karşı zafer kazanmasına katkıda bulundu. Sonuç Başkan Trump için oldukça olumlu oldu.

Bahbah geçtiğimiz günlerde Demokrat Parti'den ve eski Başkan Barack Obama'nın Ortadoğu politikalarından duyduğu memnuniyetsizlik nedeniyle 2016 seçimlerinde Trump'a oy verdiğini açıkladı.

#NewProfilePic pic.twitter.com/BEZen0w0ug

— Dr. Bishara A. Bahbah (@BahbahBishara) November 9, 2024

 

Ancak Trump'ın ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs'e taşıması ve İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımasının ardından Bahbah, 2020 seçimlerinde Joe Biden'a oy vermeye karar verdi.

Ancak 2024'te Cumhuriyetçi kampanyayı desteklemek ve Biden'ın 7 Ekim 2023 saldırılarından bu yana İsrail yanlısı olarak nitelendirdiği politika ve yönetimine tepki olarak ‘Trump için Arap Amerikalılar’ grubunu kurmaya karar verdi.

Arabuluculuk ekseni

Bununla birlikte Bahbah'ın, ABD'nin Filistinliler ve İsraillilerle ilişkisine dair vizyonu ve anlayışı belirsizliğini korurken, Bahbah'ın Trump yönetimi ile Hamas liderleri arasında arabuluculuk yaptığı süreçte, Hamas'ın pazartesi günü herhangi bir İsrail iadesi olmaksızın Edan Alexander'ı serbest bırakması da dahil olmak üzere yeni bir katkısı ortaya çıktı. Bahbah'ın Trump'a verdiği destek, Trump'ın Filistinlileri Gazze Şeridi'nden çıkarmaktan ve orada Ortadoğu’nun Rivierası’nı inşa etmekten bahsettiği Şubat 2024'ten sonra bir yük haline geldi.

“İsrail'i memnun etmek için insanlar topraklarından sürülemez. Bu kabul edilemez ve biz bunu asla kabul etmeyeceğiz” diyen Bahbah, bunun üzerine kurduğu grubun adını ‘Barış için Arap Amerikalılar’ olarak değiştirmeye karar verdiğini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Axios'tan aktardığına göre Hamas, Alexander'ın serbest bırakılmasına yol açan ‘gizli görüşmeler’ için ‘beklenmedik bir arabulucu’ olan Bahbah ile temasa geçti.

İsrailli bir yetkili, iki taraf arasında ‘son iki hafta içinde Bahbah'a gönderilen mesajlar aracılığıyla yaklaşık 20 mesaj alışverişi yapıldığını ve Bahbah'ın Hamas'ın baş müzakerecisi Halil el-Hayye ile de konuştuğunu’ söyledi. Yetkili, ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un ‘Katarlı yetkililer ve Bahbah'ın yardımıyla Hamas'ı Alexander'ın serbest bırakılmasının Trump nezdinde büyük önem taşıyacağı konusunda ikna etmeyi başardığını’ belirtti.

dfvgbhty
ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander (Beyaz Saray'ın resmi X hesabı)

Filistinli bir yetkiliye göre Trump yönetimi Hamas'a, Edan Alexander'ın serbest bırakılması halinde ABD'nin on esirin serbest bırakılması karşılığında önceki tekliflerden daha uzun bir süre olan 70-90 günlük bir ateşkes için bastıracağını, ateşkes döneminde nihai bir anlaşma için müzakerelere başlanacağını ve ABD, Katar ve Mısır'ın görüşmeler devam ettiği sürece savaşa geri dönülmeyeceğini garanti edeceğini bildirdi.