ABD başkanları neden gücü kötüye kullanma eğiliminde?

George Washington azledilme çağrılarını kendi kulaklarıyla duydu, Watergate, Nixon’u devirdi ve liste Truman, Kennedy, hatta Clinton ile Obama'yı da içeriyor

ABD'liler her yıl şubat ayının üçüncü pazartesi gününü Başkanlar Günü olarak kutlar (Getty)
ABD'liler her yıl şubat ayının üçüncü pazartesi gününü Başkanlar Günü olarak kutlar (Getty)
TT

ABD başkanları neden gücü kötüye kullanma eğiliminde?

ABD'liler her yıl şubat ayının üçüncü pazartesi gününü Başkanlar Günü olarak kutlar (Getty)
ABD'liler her yıl şubat ayının üçüncü pazartesi gününü Başkanlar Günü olarak kutlar (Getty)

Tarık eş-Şami
ABD Temsilciler Meclisi'nde Cumhuriyetçilerin, "federal hükümetin silahlandırılması", yani Başkan Joe Biden yönetiminin uygulamış olabileceği yasal, anayasal veya ahlaki olmayan faaliyetler üzerinden yetkinin siyasi rakiplere karşı silah olarak kullanılmasını araştırmak için seçilmiş bir alt komite oluşturmasının ardından herkes, ABD yönetimine yönelik aylarca sürecek Kongre takibine ve yasama ve yürütme erkleri arasında beklenen çekişmelere hazırlanıyor.
Ancak bu sahne, ABD'ye yabancı değil, zira tarih Amerikalı başkanların gücü nasıl kötüye kullandıklarına dair pek çok örneği barındırıyor.

Peki bu konuda öne çıkan örnekler hangileri?
Ve başkanlar neden Kongre ve onun soruşturma, sorgulama ve bazen de görevden alma mekanizmaları tarafından caydırılamadan bu yola girme eğilimindeler?

Şiddetli savaşlar
Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi'nde iktidara geldikten bir hafta sonra, eski Başkan Donald Trump'ın müttefiki Milletvekili Jim Jordan'ın başkanlığında güçlü ve yeni bir komite oluşturma sözünü yerine getirmeyi başardı.
Komite, Cumhuriyetçilerin, Başkan Biden ve onun yönetimi tarafından muhafazakârları susturmak ve her düzeyde onları cezalandırmak için gösterilen ortak bir çaba olarak gördükleri şey kapsamında hükümetin eylemlerini incelemek, federal kolluk kuvvetleri ve ulusal güvenlik organları hakkında geniş çaplı bir soruşturma başlatmak, federal yetkililerin politikleştiğine veya gücü kötüye kullandığına dair delilleri araştırmak için kuruldu.   
Birkaçı hariç Cumhuriyetçiler, Biden yönetimini, Mar-a-Lago'daki evinde gizli belgeler aranması sırasında kanunun Trump'a karşı adaletsiz bir şekilde uygulanması, federal hükümetin Twitter'ı Cumhuriyetçilere karşı ayrımcılığa teşvik ettiği iddiaları, muhafazakar veya sağcı göstericilere yönelik muamele, Trump'ın 2020 seçimlerini iptal etme çabalarına ilişkin soruşturma hakkında bilgi almak için adalet bakanlığına celp gönderilmesi gibi meselelerin yanı sıra Başkan Biden'ın oğlu Hunter hakkında vergi soruşturması açılması gibi siyasi içerikli diğer konulara yönelik soruşturmalarla boğmayı planladıklarını gizlemedi.  
The New York Times gazetesi, Biden yönetiminin geriye kalan son iki yılında şiddetli çekişmeler öngörüyor.
Nitekim Cumhuriyetçiler, yeni alt komiteyi, 1970'lerde Demokrat Senatör Frank Church tarafından yönetilen ve istihbarat servislerinin, sivil haklar topluluklarının gözetlenmesi de dahil olmak üzere özgürlükleri onlarca yıl nasıl ihlal ettiklerini ortaya çıkaran, oldukça saygın Church Komitesine benzeterek kurduklarını söylüyorlar.
Demokratlar ise bu komiteyi, 1950'lerde Temsilciler Meclisi'nde Joe McCharty tarafından yönetilen ve komünizme sempati duyduklarından şüphelenilen Amerikalıları şeytanlaştıran, kötü bir üne sahip Amerikan Karşıtı Faaliyetler Komitesi'ne benzetiyor. 
Öngörülen çatışmanın sebebi, alt komitenin sivil özgürlüklere ilişkin herhangi bir davayı incelemek veya federal hükümete bağlı herhangi bir kurumun Amerikalılar hakkında bilgileri nasıl toplayıp analiz ederek kullandığını incelemek için açık yargı yetkisine sahip olacak olmasıdır.
Keza komite, genellikle Kongre istihbarat komiteleriyle sınırlı olan gizli uygulamalar hakkındaki bilgiler de dahil olmak üzere hükümetin en hassas sırlarından bazılarına erişim gücüne de sahip. 

Tarihî ihlaller
Bu işin komitenin, suçlama yöneltme veya suçlayıcı delil bulunduğu takdirde Başkan Biden ve ailesi de dahil olmak üzere yetkilileri kınaması ile sonuçlanıp sonuçlanmaması bir yana tarih, Amerikalı başkanların çoğunun yaptığı ihlaller ve güç suistimalinden oluşan uzun bir dizi gösteriyor; özellikle ABD Başkanlığı makamının gelişmesi ve yürütme yetkilerinin muntazaman genişlemesi, birçok durumda başkanın bu yetkisini, bunları kötüye kullanmakla suçlanacağı noktaya varacak kadar kullanmasına yol açtı ki bu yetkiler, bazı durumlarda Amerikan tarihinin akışını değiştirdi. 
1.jpg
Cumhuriyetçiler, Biden yönetimini soruşturmalara boğmayı planladıklarını gizlemedi / Fotoğraf: AFP
Başkanlar, isyankar Kongrenin itirazına rağmen önemli gördükleri hedefleri gerçekleştirmek için yollar ve vasıtalar aradı.
Bazen başarılı oldular bazen de yasama organının, yerinde azarlamalarıyla ya da mahkemelerde yenilgiyle yüzleştiler.
Sonuncusu Donald Trump ve onun öncesinde Bill Clinton olan üç başkan, Temsilciler Meclisi'nde bir sorgulama ve aklanmalarından önce onları Senato'dan azletmekle tehdit eden bir yargılama ile karşı karşıya kaldılar. 
Bu ihlaller; toprakların ele geçirilmesi, savaş başlatılması, vatandaşların yasal haklarının askıya veya hukuka aykırı koşullarda baskı altına alınması gibi durumları kapsarken hepsinin ortak paydası başkanın, uyguladığı faaliyetin Amerikan ulusunun iyiliği için gerekli olduğuna inanmasıydı.
Kendilerine yönelik siyasi muhalefete rağmen, bazı başkanlar eylemlerinin anayasaya uygunluğunu kendileri sorgulamakla birlikte yine de kararlarını aldılar, bazıları da yetkilerine yönelik anayasal kısıtlamaları kayıtsızca görmezden geldiler.
İşte Amerikan tarihi boyunca ABD başkanının, yetkilerini kötüye kullanmakla suçlandığı örnekler…

George Washington
ABD'nin kurucu başkanı George Washington, yetkiye kötüye kullanmakla suçlanan ve Kongrede azledilmesi için yapılan çağrıları kendi kulaklarıyla duyan ilk başkandı.
Avrupa'daki Napolyon savaşları esnasında Washington, Fransa veya Büyük Britanya'ya yardımı reddederek ABD'nin tarafsız olduğunu ilan etti, ancak Amerikan başkanının bir elçisi, Britanyalılarla, ABD ile Britanyalıları ticari ilişkilerde yakınlaştıran bir anlaşmanın müzakerelerini yürüttü.
Güney eyaletlerden Kongre üyeleri, bu anlaşmaya şiddetle karşı çıktı, Temsilciler Meclisi üyeleri de şartlarının yerine getirilmesine izin verilmesi için gerekli finansmanı onaylamayı reddetmek suretiyle onu geçersiz kılmaya çalıştı ve yetkilerini kötüye kullandığını düşünerek başkandan, anlaşma müzakerelerine ilişkin tüm belgeleri kendilerine teslim etmesini talep etti, hatta bazıları azledilmesini istedi.  

Franklin Roosevelt
Franklin Rossevelt, ikinci başkanlık dönemini 1936 yılında ezici bir çoğunlukla kazandı; hem de "Yeni Anlaşma" adlı iddiasında yer alan program ve reformlarının çoğu o dönemde Yüksek Mahkeme tarafından iptal edilmişken.
Buna kızan Roosevelt, 1937'de Yüksek Mahkemeyi değiştiren yasayı ilan etti.
Bu yasa başkanın, dokuz üyeden oluşan mahkeme heyetinde yetmiş yaşın üzerindeki her yargıç için bir yargıç eklemesine izin veriyordu.
Yaş şartına muhatap olan altı yargıç vardı ki bu başkanın altı başka yargıç eklemesi demek olacaktı.
Ancak Roosevelt'in bu önerisi, seçimlerde ortaya çıkaran halk desteğine bakarak Kongrede şaşırtıcı bir düşmanlık ve muhalefetle karşılaştı.
Onun partisinin önde gelen isimleri, yasama ve yargı organları pahasına yürütme erkini güçlendirmek suretiyle bir güç gaspı olarak değerlendirdikleri bu fikri kınadılar.
Bunun sonucunda Başkanın planı başarısız oldu ve Roosevelt, yetkiyi kötüye kullanmasının bir neticesi olarak Kongredeki itibarını ve etkinliğini kaybetti. 

Truman ve Kennedy
Yetkiyi kötüye kullanan başkanlar arasında Roosevelt'ten sonra, gazeteciler hakkında içeriden bilgi toplamak için FBI'ı kullanan Harry Truman geliyor.
Bu bağlamda John Kennedy de en az bir yabancı liderin suikastını emredip, FBI'ı yürütme ve yasama organlarının üyelerini dinlemek için kullanırken kardeşi Başsavcı Robert Kennedy de sivil haklar lideri Martin Luther King'in özel hayatına yönelik casusluk faaliyeti yürüttü. 

Lyndon Johnson
Başkan John Kennedy'nin ölümünün ardından göreve gelen Başkan Lyndon Johnson, 1964 yılındaki başkanlık seçimlerinde Merkezi İstihbarat Teşkilatı'na (CIA), Cumhuriyetçi başkan adayı ve Arizona vilayetinden senatör Barry Goldwater'ın kampanyasını baltalama talimatı verdi.
Halbuki ne Teşkilat, hedef "yerli düşman" olarak görülmediği sürece bu tür faaliyetlere katılma yetkisine sahipti ne de bu niteleme Goldwater için geçerliydi.
Ancak Teşkilat, emri uyguladı ve elde ettiği bilgileri, Beyaz Saray'da Johnson'ın yardımcısı olarak çalışan Chester Cooper'a teslim etti.
Bu, Başkan Johnson'ın, rakibinin reklamlarını ve faaliyetlerini baltalamasına imkân tanıdı. 
Johnson, rakibinin ülke genelindeki kampanya ofislerinde bir bozukluk meydana getirmek için FBI'ı da kullandı, hatta Goldwater'ın uçağına dinleme cihazları yerleştirdi.
Johnson'ın seçimler boyunca yasal olmayan gözetleme güdüleri; ezici bir zafer kazanmak, muhafazakarları bitirmek ve federal sosyal programların genişletilmesi demek olan ve daha sonra Büyük Toplum olarak adlandırılan gündemi için görevlendirilmek arzusuna dayanıyordu.
Beyaz Saray'daki Oval Ofis'i işgal eden kişinin yetkisini kötüye kullanmasının açık bir örneği olsa da bu yasadışı müdahale, ancak 70'lerde ortaya çıktı.

Richard Nixon
Başkan Richard Nixon, Amerikan başkanlığının gücü kötüye kullanan en önemli figürüdür.
O, 1972'de beş hırsızın Demokrat Parti Ulusal Komite konutuna zorla girme ve komitenin Washington'daki Watergate kompleksindeki telefon konuşmalarını dinleme olaylarını örtbas etmeye çalıştığı tespit edildikten sonra muhtemel bir yargılanma karşısında kalınca istifa eden tek başkandır.
Virginia Üniversitesi Miller Merkezi'nden Ken Hughes ve Rutgers Üniversitesi'nden tarih profesörü David Greenberg gibi tarihçiler, bu baskın eylemini yönetenin Nixon'ın olup olmadığının belli olmadığını belirtse de Nixon'ın bundan haberdar olduğuna dair bazı deliller mevcut.
Nixon anılarında hırsızlık ve kulak misafiri olma konusunda genel olarak rahat olduğunu dile getiriyor. 
2.jpg
Nixon, muhtemel bir yargılama karşısında görevinden istifa eden tek başkandır / Fotoğraf: AFP
Nihayetinde Nixon tarafından yönetilen; Watergate baskınının beyin takımını gizlemenin yanı sıra gizli bilgiler elde etmek ve Vergi Dairesinin, rakiplerine karşı inceleme ve soruşturmalarını yürütmek ve onları kovuşturmak için ABD Vergi Dairesi ile FBI'ı kötüye kullanma, Temsilciler Meclisi'nde Nixon'ın sorgulanması için gerekli adımların atılmasına yol açtı, bu da onu istifaya sevk etti ve onun yerine Başkan Yardımcısı Gerald Ford görevi üstlendi.  

Gerald Ford
Richard Nixon'ın istifasından bir ay sonra halefi Ford, Nixon'un başkan olduğu dönemde ABD'ye karşı işlemiş olabileceği tüm suçlar için af çıkardı.
Ancak bu af kararı, Ford ve destekçilerinin çoğu için cesurca ve ilerlemesine yardımcı olacak şekilde devletin yararına idiyse de diğerleri için tartışmalıydı.
Nitekim bazı demokratların, Ford ve Nixon arasında bozguncu bir pazarlık olabileceğini dile getirmesi Ford'u Temsilciler Meclisi'ndeki yargı komitesi önünde şahitlik yapmaya itti.
Bazı gözlemcilere göre bu, ülkeyi Nixon'a suçlama yöneltme fırsatından mahrum bıraktığı için, Ford'un güvenilirliğini yıkan bir şahitlikti. 
Sonuç olarak Gerald Ford, onay oranı yüzde 71'den 50'ye düşünce bir sonraki başkanlık seçimlerini Jimmy Carter lehine kaybetti.
Ford ve tarihçiler, bu affın, seçimleri kaybetmesinin ardındaki en önemli etkenlerden biri olduğu konusunda hemfikir. 

Bill Clinton
Clinton, Temsilciler Meclisi önünde sorgulanmış ve sonra Senato'da beraat etmiş olsa da Beyaz Saray stajyeri Monica Lewinsky ile olan ilişkisine dair suçlamalar, başkanlık yetkisini kötüye kullanmasıyla açık bir şekilde ilişkili değildi.
Ancak Beyaz Saray Personel Müdürü, FBI'dan, önceki yönetimlerin kıdemli başkanlık danışmanları ile Cumhuriyetçi personellere ilişkin gizli güvenlik dosyalarını uygunsuz şekilde isteyip teslim aldı.
Bu, First Lady Hillary Clinton da dahil olmak üzere yönetimdeki üst düzey yetkilileri endişelendirdi; kendi siyasi amaçları için bu dosyaları okumak istediler, ancak hem First Lady hem de Başkan Clinton aklandı. 
3.jpg
Clinton'ın bazı kişiler hakkında çıkan af kararları, tartışmalıydı / Fotoğraf: AFP
Bununla birlikte Clinton'ın bazı kişiler hakkında çıkan af kararları oldukça tartışmalıydı.
O kadar ki her iki partiden olmak üzere Kongre büyük bir farkla, bu kararların kınanması için oy kullandı.
Buna rağmen Clinton, görevdeki son gününde vergi kaçakçılığı, elektronik dolandırıcılık ve şantaj suçlamalarıyla karşı karşıya olan serbest yatırım fonu (hedge fon) yöneticisi Marc Rich'i affetti.
Eşi, Demokrat Parti için bir milyon dolardan fazla, Hillary Clinton'ın ABD Senatosu için yürüttüğü kampanyaya da 100 bin dolardan fazla bağışta bulunmuştu.
Birçokları bunu gücün ciddi anlamda kötüye kullanılması olarak değerlendirdi. 

George W. Bush
George W. Bush'un yönetimi, Amerikan tarihinin en gizli ve şeffaf olmayan yönetimlerinden biriydi.
Nitekim bilgi edinme özgürlüğü yasası zayıflatıldı ve yönetim, hassas belgelerden oluşan kapsamlı bir kategorinin genişletilmesi de dahil olmak üzere federal kurumlar tarafından gizli bir yeniden sınıflandırma kampanyası yürüttü.
Sivil özgürlükleri ihlal ettiği düşünülen pek çok politikasının yargı denetimini engellemek için devlet sırrı olarak nitelediği şeylerle ilgili iddialarda bulundu.
Hatta resmi soruşturma yetkililerine, Ulusal Güvenlik Ajansı tarafından açılan yasadışı ve anayasaya aykırı telefon dinleme programı hakkındaki soruşturma için ihtiyaç duydukları güvenlik izinlerini vermeyi bile reddetti. 
Yönetim ayrıca, yurt dışındaki gizli CIA hapishanelerinin bakımı ve Ulusal Güvenlik Teşkilatı'nın telefon konuşmalarını dinleme programı da dahil olmak üzere medyanın şüpheli, yasadışı ve anayasaya aykırı tutumları ifşa etmedeki rolünü bastırmak için gösterdiği esaslı bir çabayla, 1917 tarihli Casusluk Yasası uyarınca basın mensuplarının kovuşturulması ile ilgilendiğini de ifade etti.
Bu, Kongre ve sivil toplum tarafından, 11 Eylül olayları ve sonrasındaki Afganistan ve Irak savaşlarının sonuçları bahane edilerek yetkinin alenen ihlal edildiği yönünde büyük eleştirilere yol açtı. 

Barack Obama
Obama yönetiminde Cumhuriyetçiler, Vergi Dairesinin, vergi kredisi statüsünün onayını geciktirme veya engellemede etkisi olan daha fazla inceleme için muhafazakâr toplulukları hedef aldığını söyleyerek yönetimi suçladılar.
Bu esnada Vergi Dairesi sol eğilimli toplulukları tanımlayabilecek anahtar kelimeler kullanırken odak ve etki, sağ eğilimli gruplar üzerindeydi.
Bu daha sonra Hazine Genel Müfettişi tarafından onaylandı ve Başkan Obama bunu kınadı.  
Bununla beraber Adalet Bakanlığı, partizanlık veya yolsuzluk saikinin varlığına ilişkin herhangi bir delil bulamadı ve ortada Vergi Dairesi yetkilileri tarafından düzeltilmesi gereken kritik bir hata olduğu sonucuna vardı.
Ancak Obama yönetiminin federal hükümetin yetkisiyle siyasi muhalifleri hedef aldığı yönündeki suçlamalar asılı kaldı. 

Donald Trump
1998 yılında Kongre, başkanın Vergi Dairesinden, kişiler veya rakiplerin dosyalarını doğrudan veya dolaylı olarak incelemesini talep etmesini cezai bir suç olarak tanımlayan bir yasa çıkardı.
Ancak eski Beyaz Saray Genel Sekreteri John Kelly'nin Kasım 2022'de The New York Times gazetesine aktardığına göre bu, Başkan Donald Trump'ı, Vergi Dairesi hesaplarının incelenmesini ve alenen vatana ihanetle suçladığı iki eski FBI yetkilisi Müdür James Comey ve Müdür Yardımcısı Andrew McCabe'nin soruşturulmasını talep etmekten alıkoymadı. 
Trump, incelemeye ilişkin herhangi bir bilgisi olduğunu inkar ediyor ve Trump'ın sözcüsü, Kelly'nin sözlerini yalanlıyor. Kelly'nin sözleri doğruysa şayet Donald Trump, Vergi Dairesini Richard Nixon'dan daha etkin bir şekilde silahlandırmış olacak. 
Başkan Biden yönetimine yönelik soruşturulmaların yakında başlamasıyla birlikte Kongre, hükümetin silahlanmasını ortaya çıkarıp bu silahlanmayı yok etme yetkisine, hatta yükümlülüğüne sahip olacak.
Bu alt komite, partizan hedeflerini gerçekleştirmek için yetkisini kötüye kullanırsa da çözmesi gereken sorunun yalnızca bir örneği olacak.
 
Independent Türkçe



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.