Lübnanlı şarkıcı Machaalani, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Hobbak Me'zi, gerçek hikayesiyle beni ağlattı’

Pascale Machaalani, merhum şarkıcı Sabah’ın bir şarkısını yeniden seslendirmeye hazırlanıyor.

Pascale Machaalani’nin yeni klibi Hobbak Me'zi büyük beğeniyle karşılandı. (Machaalani özel)
Pascale Machaalani’nin yeni klibi Hobbak Me'zi büyük beğeniyle karşılandı. (Machaalani özel)
TT

Lübnanlı şarkıcı Machaalani, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Hobbak Me'zi, gerçek hikayesiyle beni ağlattı’

Pascale Machaalani’nin yeni klibi Hobbak Me'zi büyük beğeniyle karşılandı. (Machaalani özel)
Pascale Machaalani’nin yeni klibi Hobbak Me'zi büyük beğeniyle karşılandı. (Machaalani özel)

Pascale Machaalani, yeni şarkısı Hobbak Me’zi’nin başarısı karşısında şaşırmış değil. Şarkının klibi, yayınlandığı andan itibaren bir milyon kez tarafından izlendi.
Şarkı, Machaalani’nin bir arkadaşının gerçek hikayesini anlatıyor. Machaalani bu hikayeyi ilk kez duyduğunda büyük üzüntü yaşamış. Kaydını yeni bitirdiği popüler bir şarkıyı yayınlamak yerine şair Hasan Halife’yi arayarak ondan arkadaşının durumunu anlatan bir şarkı sözü yazmasını istemiş.
Lübnanlı şarkıcı Machaalani, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Birkaç gün sonra şarkının bestecisi, eşim Mülhim Şedid’in şarkının sözlerini mırıldandığını ve melodiyi piyanoda çaldığını duydum. Şarkıya aşık oldum ve yaklaşık üç saat prova yaptık. Kaydetmek için stüdyoya gittiğimizde, şarkının yürek burkan sözleri beni ağlattı. Ben kolay kolay gözyaşı dökmeyenlerdenim. Şarkıda pek çok kadına hitap eden duygular var.”
Şarkı, kocasına olan büyük aşkına rağmen ondan ayrılmaya karar veren bir kadının hikayesini anlatıyor. Kadın, kocasının narsisizmi yüzünden artık onunla yaşamaya devam edemeyecek duruma geliyor. Hobbak Me’zi, bazı insanların muzdarip olduğu ve iyileştirilemeyen psikolojik bir durumu konu alıyor. Bu, konuyu net bir şekilde anlatan ilk Arapça şarkı nitelğinde. Şarkıda şu ifadeler yer alıyor:
“Kör oluncaya kadar seni gözlerime koydum. Aşkın, acı verici; bedeni ve ruhu yıktı ve sen yaraladığında bundan zevk alıyorsun.”
Machaalani konuya dair şunları söyledi:
“Arkadaşım bana hikayesini anlattığında bu beni çok şaşırttı. Evliliği boyunca yaşadığı narsist ve incitici tavırlar onu yormuştu. Bana üzgün olduğunu ve yaşadığı şeyin aşk olmadığını, onu üzdüğünü, kalbini kırdığını ve sürekli kendisine zarar verdiğini söylediğini çok iyi hatırlıyorum. Bir yandan yeni, diğer yandan gerçek acılardan bahsettiği için bu fikre bağlı kaldım.”
Şarkının video klibi, Pascale Machaalani'yi sade ve güzel bir şekilde ekrana taşıyan yönetmen Ziyad Khuri imzası taşıyor. Lübnanlı sanatçı, ülkesinin güzelliğini vurgulamak için klibi Lübnan'ın birçok yerinde çekmeyi tercih etti. Şarkıcı, Chouf bölgesindeki ünlü turistik yerlerden Deyr el Kamer, Erz el-Baruk ve Deyr el Umera kasabalarını seçti. Machaalani, Lübnan'ın mirasını, turizmini ve büyüleyici doğasını gözler önüne sermek istedi. ‘Lübnan'ı ziyaret eden insanlardan ülke hakkında birçok şikayet ve eleştiri duyduğunu ve kendisini Lübnan’dan göç etmeye teşvik ettiklerini’ söyleyen Machaalani, bu durumun kendisini kışkırttığını belirtti. Bu durum onu, Lübnan topraklarına giderek daha fazla bağlanmaya ve ülkenin güzelliğini göstermeye sevk etti. Şarkıcı, Şarku’l avsat’a verdiği röportajını söyle sürdürdü:
“Şarkılarımda her zaman Lübnan’ın gerçek güzelliğini yansıtan ve herkesin hakkında konuştuğu bölgelerini gösterme kararı almıştım. Ayrıca bu dönemde Lübnan şarkılarını diğer lehçelerden uzak sunmaya karar verdim. Bugün Lübnan'ın bize çok ihtiyacı var. O halde sıkıntı içindeyken onu bırakalım mı?”

Lübnanlı şarkıcı Pascale Machaalani. (Machaalani özel)
Son zamanlarda Pascale Machaalani’nin takipçileri bu konuda anlattılarının farkına vardılar. Machaalani, geçen yaz başında çıkardığı ‘Aa Beirut’ adlı şarkısıyla turistleri ve gurbetçileri yeniden Lübnan'a davet etmek istedi. O gün de müzik piyasası için hazırladığı başka bir şarkının çıkışını erteledi. Machaalani, Ziyad Khuri’ye, Beyrut onun için ne ifade ediyorsa onu yansıtması gerektiğini özellikle söyledi. Klipte, başkentin merkezinde turist taşıyan otobüs kullanıldığı gibi klipte yer alanlar üzerinde Beyrut yazan tişörtler giydi. Machaalani, “Böylece, başladığım işi, Hobbak Me’zi ile bitirmiş oldum” dedi.
Machaalani, yeni bir klip için kıyafet ve aksesuar seçimi konusunda da şunları söyledi:
“Genellikle bir moda uzmanından yardım alırım. Hangi moda çizgisini takip etmek istediğim konusunda sık sık fikrimi söylerim. Son zamanlarda, bu işi kendim yapıyorum. Pascale'ı ondan iyi kim tanıyor ve ona ne yakıştığını kendisinden iyi kim biliyor? Dolabıma yöneldim ve sade ama parlak kombinler seçtim. Şarkının acı içerdiği doğru ama zor bir karar veren sağlam bir kadın imajı sunuyor. Yani arkadaşımın bahsettiği bakış buydu. Daha önce bir kez bana Lübnan'ın ve köyün mirasını hatırlattığı için Istanna şarkısında uzun bir kadın elbisesi giymiştim.”
Pascale Machaalani diğer yandan da merhum şarkıcı Sabah’ın bir şarkısını yeniden seslendimeye hazırlanıyor. Bu şarkıyı da yine Lübnan başlığı kapsamında sunacağını belirten Pascale şu açıklamada bulundu:
“Çok sevdiğim efsaneye ait bir şarkıyı yenileyeceğim. Önümüzdeki iki ay içinde piyasaya sürmeyi planlıyorum. Özellikle Lübnan folklorundan geldiği ve güzel Lübnan'ı tanıtma fikrini yansıttığı için başarılı olmasını bekliyorum.”
Pascal, siyaset hakkında konuşmayı sevmediği için medyaya pek çıkmadığını belirtti:
“Beni konuk etmeyi teklif eden programların çoğunda siyasi bir kesim de var ve ben de bundan kaçmaya çalıştım. Ben bir sanatçıyım ve siyaset hakkında konuşmayı hiç sevmiyorum. Bana yakışan görünümler sunmayı istiyorum, fazlasını değil. Bu yüzden kaostan kaçınan ve kendisini sosyal medyada tanıtabilecek şeyler aramayan barışçıl bir sanatçı olarak kalmaya devam ediyorum. Bazen bazıları ismimin sosyal medyada dolaşması için benzer durumlar uydurmamı tavsiye ediyor ama ben reddediyorum. Yakında, Anneler Günü vesilesiyle Karla Haddad ile birlikte yer aldığım program gibi, seyirciyi neşelendiren çeşitli programlara konuk olacağım.”
Pascale Machaalani açıklamasının devamında romantik ve pop şarkıları seslendireceğini belirtti. "Şarkıları, mini albümde birlikte sunmak için uygun bir zaman gelmediği sürece bu şekilde tek tek yayınlamaya devam edeceğim" ifadelerini kullandı.

Machaalani, estetik cerrahiye karşı olmadığını vurguladı. (Machaalani özel)
Machaalani, bugün yaptıklarının deneyim ve sanatsal olgunluğun meyvesi olduğunu ve kariyerine ve yaşına uygun bulduğunu vurguladığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“30 yıllık deneyimin ardından bugün beklentilerime uygun olanı nasıl seçeceğimi bilmemem çok ayıp olurdu. Zaman zaman karanlık şarkılar söylüyorum ama adıma ve Lübnan'a yakışır bir düzeyde kalmayı seviyorum.”
Machaalani, Hobbak Me’zi şarkısının klibinde parlak görünümünü ve ışıltısını aynen koruyor. Peki, estetiğe karşı mı? Bu soruya şu cevabı verdi:
“Karşı olmadığımı defalarca söyledim ve cildimde sarkma fark edersem yüz germe işlemine başvurabilirim. Botoks ve dolgu enjeksiyonları da yüzde olumlu etkiler bırakabiliyor ve bu konuyu kişisel bir özgürlük olarak görüyorum. Estetik cerrahiye başvuran kişi rahat ediyorsa ve bunu görünüşüne bir katkı olarak görüyorsa neden yaptırmasın? Sanatçı, hayranlarının zihnine kazınmış olan imajını korumalı. Görünüşte abartılı bir değişiklik yapmamak şartıyla olduğu gibi muhafaza edilmesi doğal bir şey.”



Suriye güneyi kaynarken İranlı milisler bu durumu nasıl kullanıyor?

İsrail'in Suriye'nin güneyinde ilhak ettiği Golan Tepeleri sınırına yakın Kuneytra şehrindeki bir gözlem noktasında nöbet tutan Birleşmiş Milletler Ayrılık Gözlem Gücü (UNDOF) mensubu bir asker, 21 Eylül 2025 (AFP)
İsrail'in Suriye'nin güneyinde ilhak ettiği Golan Tepeleri sınırına yakın Kuneytra şehrindeki bir gözlem noktasında nöbet tutan Birleşmiş Milletler Ayrılık Gözlem Gücü (UNDOF) mensubu bir asker, 21 Eylül 2025 (AFP)
TT

Suriye güneyi kaynarken İranlı milisler bu durumu nasıl kullanıyor?

İsrail'in Suriye'nin güneyinde ilhak ettiği Golan Tepeleri sınırına yakın Kuneytra şehrindeki bir gözlem noktasında nöbet tutan Birleşmiş Milletler Ayrılık Gözlem Gücü (UNDOF) mensubu bir asker, 21 Eylül 2025 (AFP)
İsrail'in Suriye'nin güneyinde ilhak ettiği Golan Tepeleri sınırına yakın Kuneytra şehrindeki bir gözlem noktasında nöbet tutan Birleşmiş Milletler Ayrılık Gözlem Gücü (UNDOF) mensubu bir asker, 21 Eylül 2025 (AFP)

Subhi Franjieh

İsrail'in 28 Kasım Cuma günü sabaha karşı Şam kırsalındaki Beyt Cin köyüne düzenlediği saldırı, geçtiğimiz aralık ayında eski Suriye rejiminin düşmesinden bu yana İsrail'in Suriye'ye yaptığı müdahaleler açısından bir dönüm noktası ve eşi benzeri görülmemiş bir an oldu. Saldırı, İsrail ordusunun Suriye İslami Direniş Cephesi-Uli'l el-Bas adlı örgüte üye olduğunu iddia ettiği kişileri tutuklamaya çalışmasıyla, bölgedeki genç erkeklerle İsrail ordusu arasında çatışma patlak verdi. İsrail, çatışmaya bölgede hava saldırıları düzenleyerek yanıt verdi. Kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere 13 kişiyi öldürdü, 25 kişiyi de yaraladı.

Çatışma, İsrail'in Suriye topraklarına yaptığı saldırılara karşı Suriyeliler arasında artan halk öfkesinin bir göstergesi olarak dikkati çeken bir gelişme olurken, Washington'ı son günlerde Suriye ve İsrail ile bazı görüşmeler başlatmaya itti. Bu görüşmeler, ABD'nin özel temsilcisi Thomas Barrack'ın Şam'a giderek Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile görüşmesiyle sonuçlandı.

Güney Suriye ile ilgili iç, bölgesel ve uluslararası karmaşıklıklar arttıkça, İran'ın vekilleri, Suriye rejiminin düşüşünden sonra ortaya çıkan, merkezini Suriye'nin güneyine kuran ve burada faaliyet gösteren Uli'l el-Bas’ın üye kazanma girişimleri ve destek yoluyla istikrarsızlıktan yararlanmak için daha fazla çaba sarf ediyorlar.

Örgüt ve İran'ın sınır ötesi milislerine yakın medya kuruluşları, İsrail'in Suriye'ye müdahalesini, Suriye'deki genel havayı değiştirmeye ve Uli'l el-Bas’a üye toplamaya çalışmak için bahane olarak kullanıyor. Al-Majalla'nın elde ettiği bilgilere göre Uli'l el-Bas son aylarda eleman kazanma çabalarını ve silah temin etme girişimlerini yoğunlaştırdı. İşe alım çabaları, esas olarak İranlı milislerin eski üyeleri ile Beşşar Esed rejimi döneminde Suriye'de İran veya Rusya tarafından desteklenen Filistinli grupların üyelerini hedef alıyor. Tüm bunlar, İsrail'in Suriye'nin güneyinde yerini sağlamlaştırırken, önemli bir rol oynadığı kaosu istismar ederek yapılıyor.

Eski Suriye rejiminin düşmesinden bu yana Suriye'nin güneyi, bölgedeki resmi muhalefet güçlerinin yeni Suriye Savunma Bakanlığı'na katıldıklarını açıklamalarıyla başlayan birçok dönüşüm geçirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırıları yeni boyutlara ulaşarak Suriye'nin öfkesini kışkırttı. Bunun sonucunda Beyt Cin'de meydana gelen çatışma ve Suriye'nin Kuneytra vilayetinde bazı bölgelerde meydana gelen çatışmalarda görüldü.

İsrail devriyeleri bazen bazı köylerde geçici askeri kontrol noktaları kurarak yoldan geçenleri arıyor ve kimlik belgelerini istiyor. Bu durum, son birkaç gün içinde ve kasım ayı boyunca birden fazla bölgede, özellikle de es-Semadaniye eş-Şarkiyye yakınlarındaki bölgelerde, Kuneytra kırsalındaki Ruveyhina köyünde, güneydeki Ma'riya köyünde, Rafid beldesinde ve Rasm el-Katta'da yaşandı. Yermuk Havzası'ndaki Cemle ve Saysun beldeleri çevresindeki tarım alanları, Tel Ahmer çevresi ve diğer bölgeler de İsrail topçuları tarafından bombalandı. A Majalla, bölgede gerçekleştirilen saldırıların niteliğini tespit edemedi. Bazı durumlarda, bu güçler bu bölgelerdeki Suriyelileri tutukluyor veya bölge ve belirli kişiler hakkında bilgi karşılığında sivillere yardım sağlamak için çaresiz girişimlerde bulunuyor.

grbth
İşgal altındaki Golan Tepeleri'ndeki Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında Suriye sınırındaki çit boyunca devriye gezen İsrail askerleri, 23 Temmuz 2025 (AFP)

Bu saldırı, tutuklama ve hedef gösterme eylemlerinin yanı sıra, İsrail, Şam ile Suveyda'daki gruplar arasında müzakereleri ve bir anlaşmaya varma olasılığını zorlaştırmada da önemli bir rol oynuyor. Bu durum, İsrail'in Suriye'deki Dürzileri korumak bahanesiyle doğrudan ve siyasi müdahalesi yoluyla gerçekleşiyor. İsrail, bu durumu karmaşıklaştırarak, Suriye hükümetinin işgal altındaki Golan Tepeleri'ni İsrail toprağı olarak tanımasını ve diğer şartları içeren bir ‘barış anlaşmasının’ yanı sıra başka kazanımlar da elde etmeye çalışıyor. Ancak Suriye hükümeti, böyle bir anlaşmanın Suriye Arap Cumhuriyeti'nin güvenliğini ve toprak bütünlüğünü zedeleyeceğini düşünüyor.

Karmaşık bir siyasi ve askeri tablo

Eski Suriye rejiminin düşüşünden bu yana, ülkenin güneyi birçok dönüşüm geçirdi. Bu değişikliklerin ilki, güneydeki resmi muhalefet güçlerinin, Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra liderliğindeki yeni Suriye Savunma Bakanlığı'na katıldıklarını açıklamalarıydı. Bunu, güneydeki güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılması ve 4. Tümen ve İran destekli milisleri tarafından yürütülen uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığıyla mücadele operasyonlarının yoğunlaştırılması izledi. Bu çabalar ve dönüşümler keskin kavşaklar yaşadı. Bunların başında Suveyda'daki gerginlikler ve Suriye'deki Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri ile bazı askeri grupların Suriye hükümetini tanımayı reddetmesi oldu. Bu gelişme, geçtiğimiz temmuz ayında iki taraf arasında kanlı çatışmalara yol açtı. İsrail ordusu, Suriye'deki Dürzileri korumak bahanesiyle Suriye'nin başkenti Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Genelkurmay binası çevresini bombaladı.

İsrail, arabuluculuğu kabul etmeye -en azından şimdilik- hiç istekli görünmüyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu buna 19 Kasım Çarşamba günü Suriye'deki tampon bölgeyi ziyaret ederek karşılık verdi.

Suriye'nin güneyi geçtiğimiz temmuz ayından bu yana birkaç karmaşık iç faktörle boğuşuyor. Suriye hükümeti, bölgede kontrolü sağlamak için tüm güçlerini ve kapasitesini kullanamıyor ve Suveyda'daki gruplar daha organize hale gelerek askeri konseye sorun yaratıyor. Bir yandan İsrail güçleri, yeni bölgelere ilerleyip tutuklamalar yapıyor, diğer taraftan DEAŞ Yermuk Havzası bölgesinde nüfuzunu yeniden kazanmaya çalışırken İran bağlantılı milisler, direniş bahanesiyle bölgedeki ağlarını yeniden kurmaya ve örgütlemeye çabalıyor.

Suriye hükümeti ile İsrail tarafı arasında, Türkiye ve ABD'nin koordinasyonunda Suriye toprakları dışında birkaç toplantı gerçekleştirildi ve birçok Arap arabulucu güney sorununu çözmek için devreye girdi. Suriye hükümeti, Suriye ile İsrail arasındaki güvenlik anlaşmasını yeniden yürürlüğe koymaya açık olsa da İsrail tarafı, yarattığı gerçeklik göz önüne alındığında, bir güvenlik anlaşmasına ilgi duymuyor ve barış anlaşması ve Suriye'nin Golan Tepeleri'ni İsrail toprağı olarak tanıması da dahil olmak üzere diğer hükümler gibi daha büyük kazanımlar peşinde. Suriye hükümeti, İsrail ile bir güvenlik anlaşması imzalamaya hazır olduğunu ve Suriye'nin İsrail dahil bölgedeki hiçbir ülkeyi tehdit etmek için bir platform olmayacağını defalarca teyit etmiş olduğundan, bunu kabul etmeye istekli görünmüyor. İsrail ile ilişkilerini daha ileriye götürme niyeti olduğuna dair bir sinyal de vermedi.

vfghy
Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ve ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Şam'da ortak basın toplantısı düzenledi, 16 Eylül 2025 (AFP)

Arap ve bölgesel arabuluculuk çabaları ve ABD'nin Suriye hükümetine güney sorununu çözmek için İsrail'e baskı yapma sözü vermesiyle birlikte, Rusya da siyasi boşluğu ve mevcut çıkmazı fırsat bilerek bu mücadeleye katıldı ve iki taraf arasındaki gerilimi azaltmak için potansiyel bir arabulucu olarak kendini önerdi. Rusya’nın öne sürdüğü öneriler arasında güney Suriye’de gözlem noktaları kurulması ve güney Suriye’de devriye gezileri düzenlenmesi yer alıyordu. Son günlerde Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus Bek Yevkurov başkanlığındaki bir Rus askeri ve güvenlik heyeti 16 Kasım Pazar günü Şam'ı ziyaret etti ve Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ile Suriye’nin güneyi dosyası ve Suriye-Rusya ortak periyodik görüşmeleri Dera ile kuzey ve güney kırsal bölgeleri, Maalaka beldesinin güneyindeki Safra Kışlası, Ebu Derviş Şirketi ve Cemle, Kuveya ve Ma'riya beldeleri dahil genel olarak Yermuk Havzası Kuneytra'nın çeşitli bölgelerinde gerçekleşti.

Suriye hükümeti güneyde yeni bir gerçeklik yaratmak ve İsrail'in çözülmesini istediği sorunları çözmek için uluslararası baskıyı artırmak istedi.

İsrail, arabuluculuğu kabul etmeye -en azından şimdilik- hiç istekli görünmüyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu buna 19 Kasım Çarşamba günü Suriye'deki tampon bölgeyi ziyaret ederek karşılık verdi.

Netanyahu, ziyareti sırasında İsrailli askerlere şöyle seslendi:

“Burada savunma ve saldırı yeteneklerimize, Dürzi müttefiklerimizi korumaya ve her şeyden önce İsrail’i ve Golan Tepeleri'nin karşısındaki kuzey sınırlarını korumaya büyük önem veriyoruz.”

Ziyaret, İsrail Yayın Kurumu'nun İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması müzakerelerinin çıkmaza girdiğini ve İsrail tarafının herhangi bir çekilmeden önce ‘kapsamlı bir barış anlaşmasının’ imzalanmasında ısrar ettiğini, ‘güvenlik anlaşması’ ile yetinmeyi reddettiğini duyurmasıyla aynı zamana denk geldi. Suriye hükümeti ise Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir açıklamayla ziyareti kınadı ve bunu ‘Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) ilgili kararlarına aykırı bir fiili durum dayatma girişimi’ olarak nitelendirerek ‘İsrail işgalinin tüm Suriye topraklarından çekilmesini’ talep etti. Suriye, İsrail'in güneydeki eylemlerinin ‘geçersiz ve uluslararası hukuk açısından hiçbir hukuki geçerliliği olmadığını’ belirtti.

Suriye'nin güneyindeki karmaşık durumun ortasında, Suriye'deki Uli'l el-Bas, mevcut durumu istismar etmek için askere alma çabalarını yoğunlaştırıyor ve Suriye hükümetini şeytanlaştıran söylemler yayıyor.

Beyt Cin köyünde meydana gelen son olay, İsrail'in güney Suriye'deki davranışlarının giderek daha tehlikeli hale geldiğini ve devam etmesi halinde kontrolden çıkarak halkın öfkesini tetikleyebileceğini gösteriyor. İsrail merkezli haber sitesi Walla’ya göre burada yaşanan şiddetli çatışmada ilk kez İsrail ordusu kayıplar verdi. Walla, İsrail ordusunun Beyt Cin'de yaşananları bir pusu olarak değerlendirdiğini ve üst düzey İsrail ordusu yetkililerinin operasyonun gerçekleşmeden önce sızıntı olasılığını araştırdığını bildirdi. Suriye Dışişleri Bakanlığı, bu saldırıyı ‘Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğüne yönelik ciddi bir ihlal’ olarak nitelendirerek kınadı. Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilci Yardımcısı Necat Ruşdi de bu saldırıyı ‘Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliğine yönelik ciddi ve kabul edilemez bir ihlal’ olarak nitelendirdi ve kınadı. BMGK, 2 Aralık Salı günü, İsrail'in Suriye'ye yaptığı ve sivillerin ölümüne ve yaralanmasına neden olan son saldırıyı kınayan Arap ülkeleri arasında, İsrail'in Suriye'nin Golan Tepeleri'nden 4 Haziran 1967 sınırına kadar tamamen çekilmesini talep eden bir karar aldı.

Washington ise Beyt Cin'deki tehlikeli gelişmelerin ardından hızlı hareket etti. ABD'nin Şam Büyükelçisi Barrack, 1 Aralık Pazartesi günü Suriye'nin başkentini ziyaret etti. Burada Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ile bir araya gelerek Suriye ile İsrail arasındaki ilişkiler ve gerginliğin azaltılması gibi çeşitli konuları görüştü. Aynı gün, ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu telefonla bir görüşme gerçekleştirdi. Trump görüşmede, Suriye ile İsrail arasındaki gerginliğin azaltılması gerektiğini vurguladı. Washington artık İsrail'in Suriye politikasının oluşturduğu tehlikenin farkında. Basında yer alan haberlere göre ABD çevrelerinde Beyt Cin'de yaşananların başka bölgelerde de tekrarlanabileceği ve Washington'ın Suriye'deki çıkarları için daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceği endişesi hakim. Beyt Cin'de yaşananların tekrarlanması, güneyde ciddi güvenlik açıkları yaratarak istikrarı tehdit edebilir, Suriye hükümetinin ve uluslararası toplumun Suriye'de istikrarı sağlama çabalarını engelleyebilir ve İran'a bölgedeki güvenlik kırılganlığı içinde hareket etme fırsatı verebilir.

sxdfrgt
Şam'ın merkezinde bayraklar ve pankartlarla Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan Suriyeliler, 28 Kasım 2025 (AFP)

Washington’ın Suriye’deki istikrara verdiği destek, ABD, Suriye, Arap ve bölge ülkeleri için birçok bölgesel ve uluslararası kazanım sağlıyor ve İran'ın kayıplarını derinleştiriyor. ABD Başkanı Trump'ın sosyal medya platformu Truth Social'daki paylaşımı da bunun yansıtıyordu. Söz konusu paylaşımda Trump, “İsrail'in Suriye ile güçlü ve samimi bir diyalog sürdürmesi ve Suriye'nin müreffeh bir ülkeye dönüşmesini engelleyecek hiçbir şeyin olmaması çok önemli” ifadelerini kullandı.

Trump, ABD'nin Suriye'de elde edilen sonuçlardan memnun olduğunu vurguladı. Bu açıklama, İsrail'in Suriye'deki baskısı ve askeri politikaları karşısında Suriye hükümetini destekleyen bir tutum olarak görülebilir.

ABD'nin Netanyahu üzerindeki baskısı, İsrail Başbakanı’nın 2 Aralık Salı günü yaralı İsrailli askerleri ziyaret ettiği sırada yaptığı açıklamada açıkça ortaya çıktı. Netanyahu, Tel Aviv'in Şam'dan Hermon (Şeyh) Dağı'nın girişleri ve zirvesi dahil olmak üzere tampon bölgeye kadar uzanan, askerden arındırılmış bir tampon bölge oluşturulmasını beklediğini söyledi. İsrail Başbakanı, ‘iyi niyetle’ Suriye ve İsrail'in bir anlaşmaya varabileceğini, ancak ‘her durumda ilkelerimize bağlı kalacağımızı’ da ekledi. Netanyahu'nun açıklamasından saatler sonra, helikopterleri Beyt Cin hava sahasına girdi.

Örgüte üye kazanma ve yeniden konumlandırma

Suriye'nin güneyindeki karmaşık durum devam ederken Uli'l el-Bas mevcut durumu kendi lehine kullanmak için eleman kazanma çabalarını yoğunlaştırırken ağları ve hücreleri aracılığıyla Suriye hükümetini şeytanlaştıran söylemler yayıyor. Uli'l el-Bas Sözcüsü Ebu el-Kasım, 8 Kasım'da yaptığı bir açıklamada, İsrail'e ve ‘Suriye'yi başkalarına teslim eden ve daha fazla ihlal ve bölünmeye yol açan ilişkiler kuran’ Suriye hükümeti üyelerine direnme bahanesiyle sivillerin sempatisini kazanmak ve onları saflarına çekmek için bu çabaları sürdürdüklerini belirtti.

Suveyda ise Suveydalı gruplar ile Suriye hükümeti arasındaki gerilimi kullanan birçok silah ve uyuşturucu kaçakçısının saklandığı bir yer olması nedeniyle kritik bir faktör olmaya devam ediyor.

Al-Majalla'nın edindiği bilgilere göre Uli'l el-Bas, Esed rejiminin düşmesinden önce Suriye'nin güneyinde İran destekli milisler ve Hizbullah ile bağlantılı olan el-Hadi Tugayı, 313. Tugay ve diğer grupların eski liderlerini ve üyelerini kendi saflarına çekmeye çalışıyor.

Onlara aylık maaş ödeneceğini vaat ediyor ve Uli'l el-Bas’ın ‘Suriye hükümeti değil, İsrail'e direnecek olan grup olduğu’ gerekçesiyle onlarla tekrar çalışmaya ikna etmeye çabalıyor. Güneydeki birkaç yerel kaynak, Uli'l el-Bas'ın faaliyet gösterdiği bölgelerin, Suriye'nin güneyinde, Dera'nın doğusunda, Suriye-İsrail sınırına yakın bölgeler ve el-Lecat bölgesinde el-Hadi Tugayı ve 313. Tugay'ın eski etki alanları olduğunu söyledi. Bunun yanında Uli'l el-Bas, Filistinliler arasından İran yanlısı milis grupların eski üyelerini kendi saflarına çekmeye çalışıyor ve bu kişilerin, davanın İsrail ile yüzleşmekle ilgili olması nedeniyle duygusal olarak etkilenebileceklerine inanıyor.

Öte yandan Suriye hükümeti, iç güvenlik kanadı aracılığıyla güneyde birkaç değişiklik yaptı ve Esed rejiminin düşüşünden önce bölgedeki İran destekli milislerin faaliyetleri ile liderleri ve takipçileri hakkında bilgi sahibi olan yeni liderleri dosyayı yönetmek üzere atadı. Hükümet ayrıca, İsrail'in müdahaleleri sonucunda güneydeki sınırlı imkanlarıyla bu grubu çökertmek üzere harekete geçti. Geçtiğimiz kasım ayında, grubun liderlerinden birini tutuklayan Suriye hükümeti, grubun planlarını ve dağıtım ağını ortaya çıkarmak için soruşturmalar halen devam ediyor. İç güvenlik güçleri, Yine güvenlik operasyonları kapsamında ekim ayı sonlarında Dera kırsalındaki İzra beldesi yakınlarındaki Karfa beldesinde düzenlenen bir operasyonda Hizbullah’a bağlı bir lideri tutukladı.

cdfgt
Suveyda’nın batısındaki Bedevi kabilelerinden iki silahlı unsur, 19 Temmuz 2025 (AFP)

Öte yandan bir-iki tutuklamanın örgütü çökertmek için yeterli olması pek olası görünmüyor. Bunun birkaç nedeni var. Bunların başında ise DAEŞ gibi İran destekli grupların hızlı bir şekilde uyum sağlayıp yeniden konumlanabilme yeteneklerine sahip olmaları geliyor. Ayrıca, güneydeki güvenlik durumu ve yaşanan karmaşıklıklar, Suriye hükümetinin bu örgütün ve bölgedeki destekçilerinin peşine düşme kabiliyetini sınırlıyor. Bunun yanında Suveyda, Suveydalı gruplar ile Suriye hükümeti arasındaki gerilimi kullanarak birçok silah ve uyuşturucu kaçakçısının saklandığı bir yer olması nedeniyle kritik bir faktör olmaya devam ediyor. Uli'l el-Bas, bu kişilerden silah satın alabilir ve onlar aracılığıyla bölgedeki operasyonları için bir tedarik zinciri bulabilir. Kuneytra ve Dera kırsalındaki birden fazla sivil kaynak, dergiye sivillerin genellikle İran'la bağlantılı milislerin varlığına karşı çıktıklarını söyledi. Bu milislerin ‘büyük tehlike oluşturduğuna’ inandıklarını ifade eden kaynaklara göre bu gruplar tarafından yürütülen herhangi bir operasyon, İsrail'e bombalama veya daha geniş çaplı saldırılar yoluyla güneyi hedef almak için bahane verebilir. Bu toplumsal reddedilme, Suriye hükümeti için bir fırsat olmakla birlikte, güneydeki karmaşık durum ve Suriye hükümetinin bölgedeki sınırlı hareket kabiliyeti, bu havayı değerlendirmek için engel teşkil ediyor. Hakim olan atmosferde bir değişiklik olması olası görünmese de İsrail'in saldırıları ve müdahalelerinin, İsrail’e öfkeli bazı sivillerin algılarını değiştireceği ihtimali göz ardı edilemez.

Uli'l el-Bas, Suriye rejiminin düşüşünden sonra birkaç aşamada kuruldu.

Dürzileri korumak ve güneydeki düşman gruplarla savaşmak iddiasında olan İsrail, onlara saldırılar ve tutuklamalar yoluyla genişleme, yeniden konumlanma ve nüfuzlarını geri kazanma fırsatı yaratıyor. İsrail'in bu davranışının yansımaları, Suriye'de istikrarı sağlama yönündeki uluslararası çabalar için yeni ve daha tehlikeli bir hal alıyor ve Trump'ın Ortadoğu'daki savaşları sona erdirme ve barış planını uygulama hedeflerini tehdit ediyor. Suriye'nin güneyinde İran ve Hizbullah’a bağlı hücrelerin varlığı bir sorun olsa da İsrail'in askeri müdahalesi ve güney bölgesini izole etme girişimleri başka bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. İsrail'in davranışı bu hücrelere daha fazla fırsat tanıyor ve onlarla mücadeleye veya İran’ın Suriye’deki nüfuzunun kalıntılarını sona erdirmeye yardımcı olmuyor.

Uli'l el-Bas hakkında ne biliyoruz?

Suriye İslami Direniş Cephesi-Uli’l el-Bas, Suriye rejiminin düşüşünden sonra birkaç aşamada kuruldu. Ocak ayında, direnişi sürdürmeyi hedeflediğini iddia eden ‘Güney Kurtuluş Cephesi’ adlı bir örgütün kurulduğu duyuruldu. Bunu şubat ayı başlarında Suriye'de bir direniş cephesi olarak Uli'l el-Bas'ın kurulması izledi ve aynı ay içinde, Suriye'nin güneyinde iki liderinin öldürüldüğü duyuruldu.

Örgüt, geçtiğimiz mart ayında, Suriye İslami Direniş Cephesi-Uli’l el-Bas olarak tanındı ve İran haber ağlarının yanı sıra İran destekli milislere bağlı medya kuruluşları tarafından memnuniyetle karşılandı. Uli’l el-Bas, Suriye hükümetini ve Batı ve Washington'a açılımını şeytanlaştırmak için medyada oldukça aktif bir rol oynadı.

Uli'l el-Bas, 11 Mayıs'ta bir açıklama yayınladı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“İsrail işgalci varlığıyla meşruiyet iddiasında bulunan bir hükümetin yürüttüğü gizli veya açık görüşmeleri en şiddetli şekilde reddediyor ve kınıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Şara’nın Başkan Trump ile 15 Mayıs’taki görüşmesinden bir gün sonra Uli'l el-Bas, ‘ABD yönetimi ve müttefikleri tarafından teşvik edilen, kuşatma altındaki Suriye halkına uygulanan haksız yaptırımları kısmen kaldırmak ve karşılığında Siyonist işgalci varlıkla ilişkilerin normalleşmesini amaçlayan şüpheli anlaşmayı’ kınayan bir başka açıklama yayınladı.

rgt
Şam kırsalındaki Yebrud'da iç güvenlik güçleri, Lübnan'a mayın kaçırma girişimini engellerken olaya karışan dört kişiyi tutukladı (SANA)

Uli'l el-Bas, temmuz ayında, Dera'nın Neva bölgesinde İsrail'in düzenlediği bir operasyonda örgüt liderlerinden Muhammed Bedran'ın öldürülmesiyle büyük bir darbe aldı.

Uli'l el-Bas’ın açıklamalarına göre 1973 yılında Suriye'nin Cable bölgesinde doğan Uli'l el-Bas'ın üst düzey liderlerinden Tuğgeneral Muhammed Bedran Ebu Ali’nin ölümü, örgütün yapısını ve işleyişini etkilemiş gibi görünüyor. Zira bu gelişme, Uli’l el-Bas’ı bir konferans düzenlemeye ve idari yapısını yeniden yapılandırmaya itti.

Temmuz ayında düzenlenen konferansta yapılan açıklamaya göre Uli'l el-Bas lideri Ebu Cihad Rıza el-Huseyin Muhammed Bedran’ın yerine yardımcılığı görevine Tuğgeneral Munzir Vennus’u getirdi. Örgütte, askeri kanadın liderliğine Tuğgeneral Ahmed Cadallah, Siyasi Büro Başkanlığına Dr. Tarık Hammad, Güvenlik ve İstihbarat Bürosu Başkanlığına Tuğgeneral Ebu Mucahid, Seferberlik ve Örgütlenme Departmanı Başkanlığına Albay Haşim Ebu Şuayb, Halkla İlişkiler Genel Sekreterliğine ise Dr. Abbas el-Ahmad getirildi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

 


Hamas, İsrail'e baskı yaparak Refah sınır kapısının her iki yönde de açılmasını sağlamaları için arabuluculara çağrıda bulundu

İnsani yardım yüklü bir kamyon, Gazze Şeridi ile Refah sınır kapısının Mısır tarafında izin bekliyor (AFP)
İnsani yardım yüklü bir kamyon, Gazze Şeridi ile Refah sınır kapısının Mısır tarafında izin bekliyor (AFP)
TT

Hamas, İsrail'e baskı yaparak Refah sınır kapısının her iki yönde de açılmasını sağlamaları için arabuluculara çağrıda bulundu

İnsani yardım yüklü bir kamyon, Gazze Şeridi ile Refah sınır kapısının Mısır tarafında izin bekliyor (AFP)
İnsani yardım yüklü bir kamyon, Gazze Şeridi ile Refah sınır kapısının Mısır tarafında izin bekliyor (AFP)

Hamas, arabuluculara ve Gazze'deki Şarm el-Şeyh ateşkes anlaşmasının garantör ülkelerine, İsrail'in anlaşmayı "ihlal etmesini" durdurması ve anlaşmada yer alan taahhütlerini, özellikle de Refah sınır kapısının her iki yönde açılması gibi taahhütlerini yerine getirmesi için ciddi baskı yapmaları çağrısında bulundu.

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, bugün yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun "sivilleri hedef alarak, çadırlarını içerideyken yakarak, Şeridin evlerinden geriye kalanları yıkarak ve Refah sınır kapısını kapatmaya devam ederek Gazze Şeridi'ndeki halkımıza karşı katliamlar yapmaya devam ettiğini" söyledi.

Kasım, hareketin ateşkes anlaşmasına bağlı kaldığını belirtti. Anlaşmanın uygulanması kapsamında dün tutuklularından birinin cenazesini teslim ettiklerini kaydeden Kasım, tutuklu değişimini tamamen sonuçlandırmak için çalışmalarına devam edeceklerini ifade etti.

İsrail hükümeti dün, Refah sınır kapısının önümüzdeki günlerde yalnızca Gazze Şeridi'nden ayrılanların Mısır'a seyahat edebilmeleri için açılacağını duyurdu.

Ancak Mısır Devlet Enformasyon Servisi daha sonra bir yetkilinin, İsrail'in Gazze Şeridi'nden çıkış kapısının açılması için Kahire ile iş birliği yapılacağı yönündeki açıklamasını yalanladığını bildirdi.

Resmi kaynak, "Sınır kapısının açılması konusunda anlaşmaya varılması halinde, Trump'ın planında belirtildiği gibi, sektöre giriş ve çıkışlar çift yönlü olarak sağlanacak" ifadelerini kullandı.


Refah Sınır Kapısı ve cephe hattı Gazze meselesini körüklüyor

2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
TT

Refah Sınır Kapısı ve cephe hattı Gazze meselesini körüklüyor

2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)

Refah Sınır Kapısı’nın açılması konusunda Mısır ile İsrail arasında çıkan anlaşmazlık ve aynı cephede Hamas üyesi olduğu sanılan unsurların İsrail güçlerine düzenlediği saldırı, Gazze'de gerginliği yeniden alevlendirdi.

Mısır dün, İsrail'in ‘Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafından sadece çıkış için açılması konusunda bir anlaşmaya varıldığı’ iddiasını yalanladı. Mısırlı bir yetkili, “Sınır kapısı, eğer anlaşma sağlanırsa, geçiş noktası ABD Başkanı Donald Trump'ın barış planına çerçevesinde her iki yönde de giriş ve çıkış için açılacak” dedi. İsrail hükümetinin Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü, sınır kapısının ‘önümüzdeki günlerde, yalnızca Gazze sakinlerinin Mısır'a çıkması için’ açılacağını bildirdi.

Öte yandan sahada silahlı unsurlar, Refah Sınır Kapısı’nda konuşlu İsrail güçlerine tanksavar füzeleriyle saldırdı.

Bir diğer gelişmede, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki iktidar koalisyonu, Filistin devleti kurulmasını öngören Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planını desteklemekten kaçınmak için, muhalefetin dün İsrail parlamentosu Knesset'te önerdiği oylamayı boykot etti.