Netanyahu Batı Şeria'da 9 Filistinlinin öldürülmesi üzerine güvenlik değerlendirmesi yapacak

İsrail'de ordunun Cenin baskınına Gazze'den roket fırlatılarak karşılık verilmesinden endişe ediliyor

Bugün Cenin'deki çatışmalardan bir kare (DPA)
Bugün Cenin'deki çatışmalardan bir kare (DPA)
TT

Netanyahu Batı Şeria'da 9 Filistinlinin öldürülmesi üzerine güvenlik değerlendirmesi yapacak

Bugün Cenin'deki çatışmalardan bir kare (DPA)
Bugün Cenin'deki çatışmalardan bir kare (DPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, ordunun işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin Mülteci Kampı'na düzenlediği baskında 9 Filistinlinin öldürülmesi üzerine güvenlik değerlendirme toplantısı yapacağı bildirildi.
İsrail'den Yedioth Ahranoth gazetesi, Cenin'deki baskının ardından İsrail ordusunun Batı Şeria'da gerilimin yükselme ihtimaline hazırlandığını aktardı.
İsrail Kamu Yayın Kuruluşu (KAN) da, "Netanyahu'nun, Cenin'deki operasyonun ardından gerilimin tırmanması durumunu görüşmek üzere güvenlik değerlendirme toplantısı yapacağını" duyurdu.
KAN'ın haberinde, İslami Cihad'ın Gazze'den roket fırlatarak Cenin'deki operasyona karşılık vermesinden endişe edildiği paylaşıldı.
Haberde, İslami Cihad yetkililerinin aracılarla İsrail makamlarına "Cenin'deki saldırılar durmazsa tüm seçeneklerin masada olduğunu" ilettiği kaydedildi.
İsrail askerlerinin, işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin Mülteci Kampı'na düzenlediği baskında aralarında bir yaşlı kadının da bulunduğu 9 Filistinli öldürülmüştü. Filistin Sağlık Bakanlığı baskında 4'ü ağır toplam 20 Filistinlinin de yaralandığını duyurmuştu.
İsrail askerlerince açılan ateş sonucu işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yılbaşından bu yana 5'i çocuk toplam 29 Filistinli öldürüldü.

İsrail'in baskın düzenlediği Cenin'in sakinleri "adeta bir savaşa tanık olduklarını" söyledi
İsrail güçlerinin bu sabah baskın düzenlediği ve 9 Filistinlinin öldüğü Cenin Mülteci Kampı'nda yaşananların tanıkları bölgede adeta "bir savaş yaşandığını" belirtiyor.
AA muhabirine konuşan bölge sakinleri, İsrail'in düzenlediği operasyonun, kampın altyapısına zarar vererek binaları ve araçları tahrip ettiğini aktardı.
Görgü tanıkları, İsrail ordusunun gerçek mermi, insansız hava araçları ve zırhlı araçlarla bölgede gerçek bir savaş gerçekleştirdiğini ifade etti.
Cenin Mülteci Kampı sakinlerinden Asım Muslim, kampta yaşananların, 2002 yılını hatırlattığını, o yıl da benzer şekilde evlerin çoğunun yıkıldığı geniş çaplı bir askeri operasyonun düzenlendiğini belirtti.
Muslim, "4 saat boyunca mermi ve patlama sesleri kesilmedi. Mülteci kampında gerçek bir savaş yaşandı." dedi.
Görgü tanıklarından Zahide es-Sulemi de saat 07.00'de İsrail askerlerinden oluşan özel güçlerin, Mülteci Kampı'na geldiğini ve bir evi kuşatma altına aldığını aktardı.
İsrail güçlerinin eve ateş açtığını ve roket attığını ifade eden Sulemi, "Sağlık ekipleri, İsrail güçleri geri çekildikten sonra evin içinden 4 ceset çıkardı." diye konuştu.
Bazı görgü tanıkları ise İsrail'e ait bir buldozerin, içinde yaralı bir Filistinlinin bulunduğu aracı soğukkanlı bir şekilde ezdiğini dile getirdi.

Sağlık ekipleri hedef alındı
Sağlık Bakanı Mey Keyle yaptığı yazılı açıklamada, İsrail ordusunun, sağlık ekiplerini hedef aldığını, operasyon süresince ambulansların kampa girmesine engel olduğunu kaydetti.
Keyle, İsrail güçlerinin, Cenin Devlet Hastanesi'ndeki çocuk bölümüne kasıtlı olarak göz yaşartıcı gaz attığını ve bazı çocukların boğulma tehlikesi geçirdiğini aktardı.

İsrail'e "katliam" suçlaması
Cenin Vali Yardımcısı Kemal Ebu er-Rab İsrail makamlarını, Cenin Mülteci Kampı'nda katliam gerçekleştirmekle suçladı.
Cenin'de bugün olanların 2002 yılında yaşananlardan çok daha büyük olduğunu kaydeden Rab, İsrail'in Cenin'deki Filistin direnişini bitirmeye çalıştığını, bu saldırganlıktan, çocukların ve taşların bile payını aldığını ifade etti.
Rab, İsrail'in gözaltına almaktan ziyade öldürmek istediğini ve bunun için rastgele ateş açtığını söyledi.

Filistin Devlet Başkanlığından kınama
Filistin devlet televizyonunda yayımlanan habere göre, Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne de yaşananlara tepki gösterdi.
İsrail'in, uluslararası toplumun sessizliğinde Filistin halkına karşı suç işlemeye devam ettiğini aktaran Ebu Rudeyne, "Halkımız, kararlı. İsrail ne kadar katliam gerçekleştirirse gerçekleştirsin Kudüs'ten ve kutsallarından vazgeçmeyecek." ifadelerini kullandı.
Ebu Rudeyne, uluslararası topluma harekete geçme çağrısında bulundu.
İnsan hakları raporlarına göre, İsrail ordusu, Nisan 2002'de Cenin kenti ile Cenin Mülteci Kampı'na girerek 10 gün içinde yaklaşık yarısı sivil en az 52 Filistinliyi öldürürken, 150'ye yakın bina tamamen yıkıldı, onlarca bina kısmen yıkıldı ve yaklaşık 435 aile yerinden edildi.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.