ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın açıklamalarından sonra Dünya Washington'a güvenebilecek mi?

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Başkan Biden'ın göreve gelişinin üzerinden geçen iki yılın ardından ülkesinin politikalarının sonuçları ve karşılaştığı zorlukları anlattı

Blinken, ABD’nin bugünkü küresel konumunun Biden göreve gelmeden öncekinden daha iyi olduğuna inanıyor / Fotoğraf: Reuters
Blinken, ABD’nin bugünkü küresel konumunun Biden göreve gelmeden öncekinden daha iyi olduğuna inanıyor / Fotoğraf: Reuters
TT

ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın açıklamalarından sonra Dünya Washington'a güvenebilecek mi?

Blinken, ABD’nin bugünkü küresel konumunun Biden göreve gelmeden öncekinden daha iyi olduğuna inanıyor / Fotoğraf: Reuters
Blinken, ABD’nin bugünkü küresel konumunun Biden göreve gelmeden öncekinden daha iyi olduğuna inanıyor / Fotoğraf: Reuters

İsa Nehari
ABD Başkanı Joe Biden'ın göreve gelişinin üzerinden iki geçti.
Şikago Üniversitesi Siyaset Enstitüsü tarafından düzenlenen bir oturuma katılan Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD dış politikasının sonuçlarından ve karşılaştığı zorluklardan bahsetti, Ukrayna'daki savaşın yansımalarına ve büyük güçler arasında artan rekabete değindi. 
Blinken, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı, küresel ekonomiyi vuran ve enflasyon oranlarını eşi benzeri görülmemiş seviyelere çıkaran savaşın yansımalarına rağmen ABD'nin bugünkü küresel konumunun Başkan Biden göreve gelmeden öncekinden daha iyi olduğunu söyledi.
ABD'li Bakan, bunun da Biden'ın diplomasiyi canlandırma, ittifakları ve ortaklıkları güçlendirme yönündeki verdiği ilk talimatlardan kaynaklandığını ifade etti.
Blinken, bunların Amerikan diplomasisinin gerek küresel bir salgınla, gerek iklim değişikliğiyle, gerekse uyuşturucuyla mücadele olarak olsun diğer ülkelerle iş birliği olmadan çözülemeyecek içerideki ve dışarıdaki sorunlara çözüm bulmak için gerekli gördüğü hedefler olduğunu belirtti.
Başkan Biden'ın kendisine ABD'nin uluslararası sahnede yer alması için çalışması talimatı verdiğini aktaran Blinken, bu talimatının ABD yokken, ya başka bir ülke ABD'nin çıkarlarıyla çatışan çıkarları için onun yerini alması ya da dünya kendi kendini organize edemezken ABD'nin bıraktığı boşluğun doldurulamaması tehlikesi nedeniyle verildiğini söyledi.
Ukrayna'yı destekleyen ülkeler arasındaki anlaşmazlıklara, yaptırımların Rusya'nın geleceği üzerindeki etkisinin yanı sıra Tayvan'ın egemenliğine yönelik devam eden tehditlerinin gölgesinde Çin ile ilişkilere değinen Blinken, iç politikanın dış politika üzerindeki etkisinden de bahsetti.
Blinken aynı zamanda ABD yönetiminin ülke içindeki gücünün küresel duruşuyla doğrudan bağlantılı olduğunu belirtti. ABD'li Bakan ayrıca Biden yönetiminin altyapıya ve yarı iletkenlere yatırımlar yaparak bu hassas endüstride lider olmaya devam edeceğinin altını çizdi.

Dünya ABD'ye güveniyor mu?
Dünya, ABD'deki siyasi kutuplaşmanın yoğunlaşmasıyla birlikte her yeni başkan seçildiğinde ABD'nin politikalarındaki tanık olunan radikal değişikliklerden giderek daha fazla endişe etmeye başladı.
ABD Kongresi Binası'na 2021 yılının Ocak ayında yapılan baskındaki olayların ardından ABD'nin lekelenen demokrasisinden ve yaralanan imajından bahsetmeye bile gerek yok.
Şikago Üniversitesi Siyaset Enstitüsü'nün kurucusu David Axelrod, Dışişleri Bakanı'na diğer ülkelerin liderlerinin ABD demokrasisinde tanık olunan bu sahnelerin ardından 'ABD'ye güvenebilir miyiz?' diye sorduklarını söyledi.
Blinken, bu endişeleri kabul etmekle kalmayıp bir de örnek verdi.
Diğer ülkelerin liderlerinden birinin Başkan Biden'a henüz görev süresinin başlarındayken "ABD'nin geri dönmesinden memnunum, ama bu ne zamana kadar devam edecek?" diye sorduğunu aktaran ABD Dışişleri Bakanı, bu şüphelere son verecek çözümün 'burada ve şimdi, sahip olunan sınırlı zaman içinde yapabilecekler' olduğunu söyledi.
Ülkesini farklı kılan avantajlarından birinin de, bir sorunla karşılaştığında ne kadar 'acı verici ve çirkin' olursa olsun, saklamadan, yokmuş gibi davranmadan, açık ve şeffaf bir şekilde ilgilenmesi olduğuna işaret eden Blinken, "Politikalarımız ve yaklaşımlarımızla hedeflere ulaştığımızı ve aslında vatandaşlarımız için hayatı daha güvenli, daha müreffeh ve daha sağlıklı hale getirdiğimizi gösterirsek bu yaklaşımı destekleyeceklerdir. Aynısını bizimle iş birliği yapmanın bir yolunu arayan dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarıma da söyleyeceğim" şeklinde konuştu.

Rusya karşıtı ittifak ne kadar güçlü?
Başkan Biden yönetimindeki Washington'ın, özellikle Batı'nın Rusya'ya karşı birliğini gösteren Ukrayna krizinden sonra, ittifaklardaki gücünü ve küresel konumunu yeniden kazanmasına övgüde bulunan Blinken, bunu Biden yönetiminin 'diplomatik yaklaşımının başarısının ve gücünün bir örneği' olarak niteledi.
Ancak Ukrayna krizi, Almanya'nın Ukrayna'ya tank göndermeyi reddetmesi gibi bazı anlaşmazlıkları da beraberinde getirmişti.
Bu yüzden David Axelrod, Blinken'a "(Rusya karşıtı) ittifakın zayıflamasına ne kadar kaldı?" diye sordu.
Blinken, bu soruyu şöyle yanıtladı:
"İlk günden itibaren ittifakın çökeceğine dair ön raporlar yayınladığını gördük. Ancak ittifak sadece bir arada durmakla kalmayıp büyümeye devam ettiğinden tam tersi oldu. Onlarca ülkenin Ukrayna'nın kendisini savunması, Rusya'nın saldırganlığına direnmesi ve ele geçirdiği toprakları geri alması için ihtiyaç duyduklarını sağlamak için birleştiğine tanık olduk."
Blinken, Almanya'nın Kiev'e tank tedariki konusundaki tutumu hakkında ise Ukrayna'ya askeri desteğin ortaklar ve müttefiklerle Ukrayna'nın eğitim, bakım ve silahları etkili bir şekilde kullanma becerisi ile ilgili olanlar da dahil olmak üzere askeri ihtiyaçlarıyla ilgili çeşitli konuların görüşülmesinden sonra sağlandığını belirtti.
Askeri destek sağlayıp sağlamamanın tüm ülkelerin kendi egemen kararlarına bağlı olduğunu ve farklı derecelerde sağlanan bu desteğinin Ukrayna'nın askeri gücü için en nihayetinde olumlu bir sonuç doğurduğunu söyleyen Blinken,"Fransa ve İngiltere gibi Ukrayna'ya çok sayıda Bradley model tank gönderdik" dedi.
Ukrayna'ya askeri destek verilebilebildiğini ve Rusya'ya uygulanan yaptırımların etkili olduğunu vurgulayan ABD Dışişleri Bakanı, Rusya ordusunun her gün 'korkunç kayıplar' verdiğine ve yaptırımların gelecekte Rusya üzerinde olumsuz etkiler yaratacağına işaret etti.  
Blinken, yaptırımların sadece Rusya'nın savaşı sürdürebilmesini engellemekle kalmayıp aynı zamanda ekonomiyi canlandırma ve enerji sondaj faaliyetlerini de baltalayacağını söyledi.
Blinken, "Keşke böyle olmasaydı. Bu, (Rusya Devlet Başkanı) Vladimir Putin'in neden olduğu bir trajedi. Ruslarla doğrudan ve net bir şekilde konuşabilseydik, onlara 'Putin'in Ukrayna'da yaptıkları hayatınızı nasıl daha iyi hale getirdi?' diye sormak isterdik" ifadelerini kullandı.

Zelenski gerçeği neden sakladı?
Ancak geçen yılın başlarında patlak veren savaşın yansımaları sadece Batı'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar sonucunda ödemek zorunda kaldığı bedelle sınırlı değildi.
Ukrayna'da büyük yıkım gerçekleşti. Ukraynalılar bombardımanlara ve yerinden edilmelere maruz kaldılar.
Bu da bazı çevrelerin Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'yi Rusya'yı müzakere masasına oturmaya zorlamak ve savaşı durdurmak için yeterince taviz vermediği yönünde eleştirmelerine neden oldu.
David Axelrod, her bombardımanın ve saldırının siyasi açıdan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'nin Rusya'nın Ukrayna topraklarından çıkması talebinin yer almadığı bir müzakere formülüne ulaşmasını zorlaştırdığını söyledi.
Blinken, her ne kadar savaşın nasıl sona erdirileceğine karar vermesi gereken tek ülkenin Ukrayna olduğunu öne sürse de ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley'in her savaşın müzakere ile sona erdiği yönündeki açıklamasına katıldığını belirtti.
Blinken, "Zelenski, demokratik yollardan seçilmiş bir başkan olarak, kamuoyuna yanıt vermeli ve halkını temsil etmeli" dedi.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırabileceğine dair istihbarat bilgisini doğrudan Zelenski ile paylaştığını, ancak Zelenski'nin bunu açıkça kabul etmediğini ve saldırı ihtimali vermediğini söyleyen Blinken, Ukrayna Devlet Başkanı'nın tutumuyla ilgili olarak Zelenskiy'nin insanların ülkeden kaçıp ülkedeki yatırımları dondurmasından çekindiği için Rusya ile bir savaş olasılığını açıkça kabul etmekten kaçındığını söyledi.
Ancak bu arada gerekli hazırlıkları yapmayı sürdürdüğünü söyleyen Blinken, "Rusya'nın Kiev'e yönelik saldırısını püskürtmemize yardım etme yeteneği bunun kanıtıydı. Bu arada Putin, Ukrayna'nın kimliğini silme, Zelenskiy'i devrime ve Ukrayna'nın bağımsızlığını yok etme hedefine ulaşamadı" şeklinde konuştu.

Çin ile ilişkimiz, en karmaşık ilişki
ABD ve Çin'in artık Soğuk Savaş sonrası dönemde olmadığını, ancak bir sonraki aşamayı şekillendirmek için rekabet ettiklerinden Çin ile ilişkinin en karmaşık ilişki olduğunu söyleyen Blinken, "Çin birçok yönden önde gelen bir rakip olsa da dünyanın nasıl olması gerektiği ve nereye gitmesi gerektiği konusundaki vizyonu bizimkiyle aynı değil. Bununla birlikte rekabet ile çatışma farklı şeyler. Rekabeti çatışmaya çevirmekten kaçınmalıyız" diye konuştu.
Blinken, Çin'in Tayvan'a yönelik herhangi bir saldırıya karşı ABD'nin tutumuna ve vereceği tepkiye dair bir anlayışı olup olmadığına ilişkin şunları söyledi:
"Başkan Biden ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasındaki son görüşmeler, iki ülke arasındaki anlayışı güçlendirdi."
ABD'nin, Çin'e, Tayvan Boğazı'ndan devam eden ticari akışın ABD'nin ve dünyanın çıkarı olduğunu açıkça belirttiğini aktaran Blinken, Çin'in bölgeye yönelik olası bir saldırısının, dünya genelinde her gün Tayvan Boğazı'ndan geçen tankerlerin yüzde 50'sinin hareket özgürlüğüne kısıtlama getirebileceğini söyledi.
Dünyadaki bilgisayar çiplerinin yüzde 70'inden fazlasının Tayvan'da üretildiğine dikkati çeken Blinken, sadece bunun bile tüm küresel ekonominin sıkıntıya girmesine yol açacağını, bu nedenle anlaşmazlıkların baskı, zorlama ve güç kullanarak değil, barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini vurguladı.
 
Independent Türkçe



Trump, Biden'ın affını otomatik imza kullanarak iptal etti

ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
TT

Trump, Biden'ın affını otomatik imza kullanarak iptal etti

ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
ABD Başkanı Donald Trump (EPA)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada, selefi Joe Biden'ın otomatik kalem kullanarak imzaladığını iddia ettiği af belgeleri de dahil olmak üzere tüm belgeleri iptal etme kararı aldığını söyledi.

Otomatik kalem, bir kişinin imzasını doğru bir şekilde kopyalamak için kullanılır ve genellikle büyük miktarda belge veya protokol niteliğindeki belgeler için kullanılır. Her iki partiden başkanlar da resmi mektupları ve bildirileri imzalamak için bu kalemi kullanmıştır.

Trump ve destekçileri, Biden'ın görevdeyken cihazı kullanmasının eylemlerini geçersiz kıldığı veya bunların tam olarak farkında olmadığını gösterdiği yönünde bir dizi asılsız iddiada bulundu. Biden'ın cihazı af kararlarında kullanıp kullanmadığı ise bilinmiyor.

Trump, Truth Social platformunda, "Bu şekilde imzalanmış af, ceza indirimi veya başka herhangi bir yasal belge alan herkes, bu belgenin tamamen geçersiz ve hiçbir yasal etkisi olmadığını bilmelidir" ifadelerini kullandı.

Biden, ocak ayında görevden ayrılmadan önce, siyasi amaçlı soruşturmalardan korumak istediği aile üyeleri de dahil olmak üzere bir dizi af çıkarmıştı.

Ayrıca şiddet içermeyen uyuşturucu suçları için de bazı suçlulara verilen cezaların azaltılmasını emretti.


Rubio: Trump, Sudan savaş dosyasıyla bizzat ilgileniyor

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (solda), Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Kabine Odası'nda solunda Başkan Donald Trump ile kabine toplantısı sırasında... 2 Aralık 2025 (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (solda), Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Kabine Odası'nda solunda Başkan Donald Trump ile kabine toplantısı sırasında... 2 Aralık 2025 (AFP)
TT

Rubio: Trump, Sudan savaş dosyasıyla bizzat ilgileniyor

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (solda), Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Kabine Odası'nda solunda Başkan Donald Trump ile kabine toplantısı sırasında... 2 Aralık 2025 (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (solda), Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Kabine Odası'nda solunda Başkan Donald Trump ile kabine toplantısı sırasında... 2 Aralık 2025 (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, dün yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Sudan'daki savaşı bizzat takip ettiğini söyledi.

Trump, geçen kasım ayında düzenlenen ABD-Suudi Yatırım Forumu'nda, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın çatışmayı çözmek için kendisinden müdahale etmesini istemesinin ardından Sudan'daki savaşı sona erdirmek için çalışacağını açıklamış, Sudan ise Suudi Arabistan ve ABD'nin barışa yönelik çabalarını memnuniyetle karşılamıştı.

ABD-Suudi Arabistan Zirvesi kapsamında düzenlenen ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi'nin de katıldığı ABD-Suudi Arabistan Yatırım Forumu'nda konuşan Trump, "Veliaht Prens Sudan'dan bahsederek, 'Efendim, çok sayıda savaştan bahsediyorsunuz ama dünyada Sudan adında bir yer var ve orada olanlar korkunç' dediğini" belirtti.

ABD Başkanı, "Biz zaten bunun üzerinde çalışmaya başladık" dedi. Suudi Veliaht Prensi'nin konunun önemini açıklamasından yarım saat sonra yönetiminin konuyu incelemeye başladığını belirten Trump, "Bu vahşete son vermek için Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Ortadoğu'daki diğer ortaklarımızla birlikte çalışacağız" ifadelerini kullandı.


Papa, Amerika'yı Venezuela Devlet Başkanı'nı askeri güç kullanarak devirmeye çalışmamaya çağırdı

Papa 14. Leo, Roma'ya giden uçakta gazetecilere seçimi ve ABD ile Venezuela arasındaki ilişkiler hakkında konuşuyor (Reuters)
Papa 14. Leo, Roma'ya giden uçakta gazetecilere seçimi ve ABD ile Venezuela arasındaki ilişkiler hakkında konuşuyor (Reuters)
TT

Papa, Amerika'yı Venezuela Devlet Başkanı'nı askeri güç kullanarak devirmeye çalışmamaya çağırdı

Papa 14. Leo, Roma'ya giden uçakta gazetecilere seçimi ve ABD ile Venezuela arasındaki ilişkiler hakkında konuşuyor (Reuters)
Papa 14. Leo, Roma'ya giden uçakta gazetecilere seçimi ve ABD ile Venezuela arasındaki ilişkiler hakkında konuşuyor (Reuters)

Reuters'ın haberine göre Papa Leo, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu askeri güç kullanarak devirmeye çalışmamaları çağrısında bulundu.

Katolik Kilisesi'nin başına geçen ilk Amerikalı olan Papa, Washington'ın Venezuela'da değişim yaratmak istemesi halinde diyalog yolunu denemesinin veya ekonomik baskı uygulamasının daha iyi olacağını söyledi.

Trump yönetimi, Amerikalıların ölümüne yol açan uyuşturucuların tedarikinde Maduro'nun rolü olduğunu iddia ettiği durumla mücadele etmek için seçenekleri değerlendiriyor. Sosyalist Venezuela Devlet Başkanı, uyuşturucu ticaretinde herhangi bir rolü olduğunu reddetti.

Trump'ın Maduro'yu zorla görevden alma tehditleri hakkında basın toplantısında sorulan soruya Papa Leo, "Diyalog veya belki de ekonomik baskı da dahil olmak üzere baskı yolları aramak daha iyidir" dedi.

Papa, papalık görevine başladıktan sonra ilk yurtdışı seyahatini gerçekleştirdiği Türkiye ve Lübnan ziyaretinden dönüşünde yaptığı açıklamada, Washington'un " Venezuela’da değişim yaratmak istiyorsa" başka yollar araması gerektiğini söyledi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre ajans geçen ay, ABD'nin değerlendirdiği seçenekler arasında Venezuela Devlet Başkanı'nı devirmeye çalışmanın da olduğu ve ABD ordusunun Karayipler'de gerçekleştirdiği büyük çaplı askeri yığınak ve üç ay önce Venezuela açıklarında uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı düşünülen teknelere yönelik saldırıların ardından yeni bir operasyon aşamasına hazırlandığını bildirmişti.

Aslen Chicago'lu olan Leo, geçen mayıs ayında seçildi, Peru'da uzun yıllar dini görevlerde bulunduğu için Latin Amerika hakkında da bilgi sahibi.