Reuters: Erdoğan seçim öncesi 'dışarıda güçlü lider' söylemleri ile iç sorunları ikincil hale getirmeye çalışıyor

“Politikacılar ve analistler gerilimleri seçim dönemlerinde Erdoğan'ın lehine kullanmaya çalıştığını vurguluyorlar”

Reuters
Reuters
TT

Reuters: Erdoğan seçim öncesi 'dışarıda güçlü lider' söylemleri ile iç sorunları ikincil hale getirmeye çalışıyor

Reuters
Reuters

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dış politikada çizdiği "güçlü" lider portresi ve Kuran'a yönelik saldırılar sonrası İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşı söylemleri, muhalefetin seçim öncesi en güçlü silahı olan ekonomik sorunlara rağmen, kitlesini "dış düşman" karşısında konsolide ediyor ve bu silahı muhalefetin elinden almaya çalışıyor.
En son İsveç'in başkenti Stockholm'de hafta sonu gerçekleşen gösterilerde aşırı sağ ve göçmen karşıtı bir politikacının Kuran'ı yakması, İsveç'in NATO üyeliği için Ankara'nın desteğine ihtiyaç duyduğu bugünlerde iki ülke arasındaki gerilimi tırmandırdı.
Politikacılar ve analistler buna benzer gerilimleri seçim dönemlerinde Erdoğan'ın lehine kullanmaya çalıştığını vurguluyorlar.
Son olayları değerlendiren CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "Seçim yaklaşırken, yurtdışında da ilginç olaylar, psikolojik harp taktiklerini andıran gelişmeler yaşanmaya başladı" yorumunda bulunurken, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Sayın Erdoğan ve arkadaşları, bu tarz konularda, genellikle; 'Oh ne güzel! Seçim için malzeme çıktı…' diye, sevinmeyi tercih ediyorlar. İç politika için, siyasi rant devşirmeyi tercih ediyorlar. Bol bol gürültü çıkartmayı, ama iş icraata gelince, arazi olmayı tercih ediyorlar."
Akşener, devleti yönetenlerin esas hedefinin bu tip eylemlerin tekrarlanmasını önlemek olması gerektiğini söyledi ve, "Bu nefret suçunun gerçekleşmesine yol verdiği için, İsveç hükûmetini yargıya şikâyet edeceğiz. Ve nihai olarak, bu davayı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, ilgili maddeleri kapsamında açacağız" diye konuştu.

"İç malzeme üretim meseleleri"
MetroPOLL Araştırma Yöneticisi Özer Sencar'a göre, İsveç ve Finlandiya'nın NATO girişlerinin bloke edilmesi, NATO'ya ya da ABD'ye karşı tavır alınması gibi konular Erdoğan'ın iç politikada kullanabileceği "malzeme üretim meselesi" olurken, Sencar "(Erdoğan'ın) burada temel yaklaşımı (amacı) kamuoyu üzerinde güvenlik algısını ön plana çıkarmak" dedi.
Yunanistan ile olan çekişme, Suriye'nin kuzeyinde PYD ile ilgili ABD ile olan ilişkilerin benzer düzeyde güvenlik algısını öne çıkaran konular olduğunu söyleyen Sencar, "Geleneksel olarak Türkiye'de Cumhuriyet politikasıdır: 'Herkes Türkiye'nin düşmanıdır. Türk'ün dostu yoktur. Herkes Türk'ün düşmanıdır' algısı zaten halktan yerleşmiş bir şey. Erdoğan bu duyguyu da esas alarak olayları Türkiye için bir güvenlik meselesi haline dönüştürüyor" diye konuştu.
"Eğer bir güvenlik algısı, güvenlik sorunu üretebilirseniz o zaman insanlar, güvenlik söz konusu olduğunda güçlü liderlerin arkasında toplanırlar" diyen Sencar, İsveç'te Kuran yakılması olayının iç politikada nasıl kullanıldığını ise şöyle açıkladı:
"Manipüle edilmiş, provokasyon hareketidir... Eğer iktidar buna sahip çıkmasaydı Türkiye'de hiçbir gürültü olmazdı. Bunu 'dış dünya, hem Türklere karşı hem müslümanlara karşı hem dine karşı' algısı üreterek bunların karşısında olan bir lider çıkıyor ortaya. Erdoğan çok iyi kullanıyor bunları."

"İç siyasi söyleme döner ama seçmeni etkilemez"
Ekonomik ve Dış Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen de, "Bu son hadiselerle gördüğümüz gibi özellikle İsveç'le NATO'dan da bağımsız olarak bir siyasi kriz yaşanması ve içeride bunun bir iç siyasi söyleme dönüşmesi söz konusu olabilir, özellikle İslamofobi eleştirisi üzerinden. Fakat bunun seçimler üzerindeki etkisini değerlendirmek zor. Bunun, seçmen davranışını etkileyecek nitelikte bir gelişme olduğunu düşünmüyorum" diye konuştu.
Seçmenin şu anda büyük ölçüde ekonomiye odaklanmış durumda olduğunu söyleyen Ülgen, seçmenin hükümetin ekonomi alanında atacağı ya da atmayacağı adımlara bakacağını belirterek, "Bu gibi dış politika dinamikleri seçmen kararını etkileyecek gibi durmuyor" dedi.
Ülgen Kuran'a saldırı olayında bütün Türkiye'nin iktidar-muhalefet tüm partiler bu eylemi eleştirdiği için aynı ölçüde iç siyasete malzeme olacak bir konu olarak görünmediğini vurguladı.
Erdoğan'ın 20 yıllık iktidarının ilk yarısında ekonomik büyümenin ivme kazanması dikkat çekerken, analistlere göre son 10 yılda refah seviyesinde gerçekleşen düşüş Erdoğan'ın seçmen arasındaki popülerliğini zedeledi.
TL son 3 ayda yatay bir seyre geçmeden önceki son 5 yılda dolar karşısında yüzde 80 civarı değer kaybı yaşadı. TL böylece yüzde 89 kayıp yaşayan Arjantin'den sonra benzerleri arasında en kötü performansı gösteren para birimi oldu.
Tüm bunlar enflasyonun yüzde 85'i aşarak 20 yıldan uzun bir sürenin zirvesine çıkmasıyle sonuçlanırken pek çok seçmene göre ise sokakta hissedilen enflasyon çok daha yüksek oldu.
İktidar, yeni konut paketlerinden emeklilikte yaşa takılanlara, yapılandırmadan 2 bin TL altı icralık borçların silinmesine kadar bir çok düzenleme ile azalan popülerliği tekrar artırmaya da çalışıyor. Bunun için diğer ülkelere göre daha güçlü olan bütçeden harcamalar kullanılırken, piyasalar iktidarın son attığı adımların seçmen davranışlarına nasıl yansıyacağını izliyorlar
 
Reuters, Independent Türkçe



Türkiye'deki Fransız okulları iki ülke arasında krize neden oldu

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin (X)
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin (X)
TT

Türkiye'deki Fransız okulları iki ülke arasında krize neden oldu

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin (X)
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin (X)

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bugün Haber Türk gazetesinde yayınlanan röportajında, Türkiye'deki Fransız okullarının statüsü konusunda iki ülke arasında yaşanan krizde Fransa'nın "küstahlığını" kınadı.

Tekin, Fransız okullarının statüsü konusunda Ankara ve Paris arasında devam eden müzakereler hakkında "Sorunun çözülmesi için ikili bir anlaşma yapılması gerekiyor, ancak bunu bile istemiyorlar. Kısacası kibirliler. Bu nedenle henüz bir çözüme ulaşamadık" dedi.

"Bu okullar diplomatik misyonlarda çalışanların çocukları için kurulmuştu ancak Türk öğrencileri de kabul etmeye başladılar. Bu yasalara aykırıdır."

Fransa'nın Ankara Büyükelçiliği, cuma günü öğrencilerin velilerine gönderdiği bir mektupta, "2024-2025 eğitim-öğretim yılından itibaren" Türk öğrencilerin, çoğunlukta oldukları İstanbul ve Ankara'daki Fransız okullarına kayıtlarının reddedilebileceği uyarısında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı konu hakkında bilgi sahibi bir kaynağa göre anlaşmazlığın temelinde, Fransa'da resmi olarak tanınan Türk okulları açmak isteyen Ankara'nın süregelen "mütekabiliyet" talebi yatıyor.

Bakana göre, müzakerelerin başarısız olması halinde, bu okullar yeni Türk öğrencileri kabul edemeyecek, ancak eski öğrenciler eğitimlerine devam edebilecek.

Yasak uzun vadede, çoğunlukla Türk öğrencilerin devam ettiği bu okullardaki öğrenci sayısının azalmasına neden olacak.

Türk basınında Ankara'nın Fransız okul müfredatına din derslerinin eklenmesini zorunlu kıldığı yönündeki haberleri değerlendiren Tekin, "Bu apaçık bir yalan ve etik dışı bir yanlış bilgilendirmedir" dedi.

Ancak AFP'nin konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynağa dayandırdığı haberine göre Türk hükümeti, Türkiye'deki Fransız okullarının müfredatının "en azından bazı konularda" Türk okullarının müfredatına yakınlaştırılmasını talep etti.