Gali'nin görevinin yenilenmesinden sonra Polisario'yu nasıl bir gelecek bekliyor?

Gözlemciler, onun yeniden seçilmesini Cezayir'in Fas'tan tamamen kopma çizgisinin bir devamı olarak görüyorlar

Asker ve siyasetçi İbrahim Gali, Rabat'la gerilimi tırmandırmanın savunucularından biri ve Cezayirliler ona güveniyor / Fotoğraf: AFP
Asker ve siyasetçi İbrahim Gali, Rabat'la gerilimi tırmandırmanın savunucularından biri ve Cezayirliler ona güveniyor / Fotoğraf: AFP
TT

Gali'nin görevinin yenilenmesinden sonra Polisario'yu nasıl bir gelecek bekliyor?

Asker ve siyasetçi İbrahim Gali, Rabat'la gerilimi tırmandırmanın savunucularından biri ve Cezayirliler ona güveniyor / Fotoğraf: AFP
Asker ve siyasetçi İbrahim Gali, Rabat'la gerilimi tırmandırmanın savunucularından biri ve Cezayirliler ona güveniyor / Fotoğraf: AFP

Sağir el-Hidri
Ayrılıkçı 'Polisario' Cephesi'nin başına İbrahim Gali'nin yeni bir dönem için seçilmesi, ister Fas'la olan ihtilaftan, ister kendi içindeki kötüleşen bölünmelerden dolayı, içinde yaşadığı belirsizlik durumunun ışığında cephenin geleceği ve bir sonraki aşamanın öncelikleri hakkında soru işaretlerine yol açtı.
73 yaşındaki Gali, 'Polisario' cephesinin ana müttefiki olan güney Cezayir'deki Tinduf kamplarında düzenlenen 16. konferansta yeniden seçildi.
Cepheye bağlı Sahara haber ajansının bildirdiğine göre katılımcıların yüzde 69'u Gali lehine oy kullanırken yüzde 31'i ise rakibi Beşir Mustafa'ya oy verdi. Bu konferans cephenin gidişatında bir dönüm noktası olabilirdi.
Beşir Mustafa, Polisario'nun BatıSahra'nın kontrolü konusunda tartıştığı Fas'ı yatıştırmasıyla tanınırken asker ve siyasetçi İbrahim Gali, Rabat'la tırmanışın savunucularından biri ve Cezayir tarafından güvenilen bir isim olarak biliniyor. 
Gali'nin üç yıl daha liderliğini sürdüreceği 'Polisario' Cephesi, 1975'ten beri Sahra'nın kontrolü konusunda Fas ile şiddetli bir çatışmaya girdi.
Rabat bölge üzerinde hak sahibi olduğunu savunuyor fakat mücadele henüz son noktasına ulaşmadı.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdelmecid Tebbun, Cezayir'in Gali'ye desteğini sürdürdüğünün güçlü bir göstergesi olarak geçen pazar günü, yeni bir dönem için cephenin başına geçmesi münasebetiyle Gali'ye bir tebrik mesajı gönderdi.
Bu, gözlemcilerin cephenin bir sonraki aşamada Fas ile tırmanmaya başvuracağı konusunda spekülasyon yapmasına neden oldu.

İki akım arasındaki anlaşmazlıklar
Cephe, ABD ve İspanya'nın Fas'ın Batı Sahra üzerindeki hakkını tanımasının ardından kendi içinde, son yıllarda daha da büyüyen güçlü anlaşmazlıklara tanık oluyor. Birçok kişi başarısızlıklarından Gali'yi sorumlu tutuyor.
Mağrip ile ilgili meselelerde uzman araştırmacı Raşid Haşane, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, "Cephe içindeki bu anlaşmazlıklar, Cezayir askeri teşkilatı içindeki anlaşmazlıkların bir uzantısıdır. Cezayir'in Cephe yüzünden mali, manevi veya diplomatik olarak çok şey kaybettiğine dair bir görüş var. Batı Sahra mücadelesinin devam etmesinden fayda sağlandığına inanan başka bir görüş daha söz konusu. Bu da Fas ile her an silahlı çatışmaya dönüşebilecek bir soğuk savaş olduğu bahanesiyle Cezayir'de çok sayıda silahlanmanın devam etmesi anlamına geliyor" dedi.
Haşane, "Polisario Cephesi'ne hakim iki görüş söz konusu: Tamamen Cezayir'i destekleyen bir akım var. Diğer bir akım ise, Birleşmiş Milletler'den (BM) meşruiyete ek olarak, Fas ile anlaşmalara veya Fas Krallığı'nın güneyinde rol oynamasına izin veren bir takasa varmanın mümkün olduğuna inanıyor. Gali'nin yeniden göreve getirilmesi Cezayir askeri teşkilatının Batı Sahra dosyasıyla ilgili çizgisinin bir devamı niteliğindedir. Bu, Fas ile tam bir kopuş ve diplomatik düzeyde tırmanış oluşturan bir çizgidir. Aylar önce savaşa yaklaşan ilişkilerde gördüğümüz gibi" şeklinde konuştu. 

Zor bir durum
Cephe ve Fas 1991'de bir ateşkes anlaşması imzaladı.
2020'de Rabat'ın Moritanya ile olan Guerguerat Sınır Kapısı'ndan Cephe unsurlarını kovmak için ordu güçleri göndermesiyle bu anlaşma çöktü.
Cephe bu adıma ateşkes anlaşmasının feshedildiğini ilan ederek yanıt verdi.
Cephe tarafından yapılan açıklamada, "Meşru müdafaa halinde bir savaş halindedir ve çölün hava, kara ve deniz dahil tüm alanları savaş alanıdır" ifadelerine yer verdi.
Haşane, "Cezayir'deki durum ve bölgesel durum, Özellikle, halk arasında bile Sahra bölgesinde Fas'a güçlü bir destek verildiği ve Polisario Cephesi'nin durumu zor olduğu için Fas'ın bir sonraki aşamada Gali üzerinde güçlü bir baskı oluşturacak olan Sahra konusunda serbestçe hareket edebilecek kadar kart topladıktan sonra ilerlemesini sağlıyor" dedi.
Cephe, iki ülke arasındaki gerilimi tırmandıran bir hamleyle geçtiğimiz yaz Fas'la ilişkilerini kesen Cezayir'in desteğini alıyor. Bu durum bölgedeki beş ülke (Fas, Cezayir, Tunus, Libya ve Moritanya) arasında güçlü bir işbirliği kurmayı içeren büyük Arap Mağrip rüyasını tehdit ediyor.

BM başarısızlığı
İbrahim Gali'nin seçilmesi, Sahra müzakerelerinin çıkmaza girdiği bir zamanda geldi.
Göreve aylar önce başlayan BM elçisi Staffan de Mistura, çatışmanın taraflarını müzakere masasına döndürmeyi henüz başaramadı.
Fas, Batı Sahra bölgesinin yaklaşık yüzde 80'ini kontrol ederken Polisario Cephesi Cezayir'in güneyindeki Tinduf kamplarında konuşlanmış durumda.
Bu anlaşmazlık, geçen yıl Polisario Cephesi'nin lideri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i kabul ettikten sonra Fas ile Tunus arasında bugüne kadar devam eden bir diplomatik krize neden oldu.
Rabat, bu adıma büyükelçisini geri çekerek karşılık verdi ve Tunus da aynısını yaptı.
Libyalı eski bir diplomat olan Osman el-Bedri, "İbrahim Gali'nin Cephe Başkanı olarak görevine devam etmesi, Cezayir gibi Cephe taraftarlarının ondan memnun olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde teyit ediyor. Gali, taraftarlarının siyasi yönelimlerine uygun hareket etti. Arap Mağribi ülkeleri arasındaki ilişkilerde Sahra sorununun büyük etkileri olduğu kesindir. Başarısızlığının arkasında Arap Mağrip Birliği'nin olduğu kanıtlandı. Bu krizin Mağrip ülkeleri arasındaki ilişkilere yansımaları var, bu da bu ülkeler için, özellikle Cezayir ve Fas arasında birleşik bir vizyonun yokluğuna yol açtı" dedi.
Bedri, "Bu sorun her şekilde çözülebilirdi ki maalesef yaşanıyor ve Arap dünyasının batı kanadının varlığını tehdit eden bu soruna Birleşmiş Milletler bile çözüm üretemedi. Bu, Mağrip'teki önemli meselelerden dikkatlerin başka yöne çekilmesine yol açan bir meseledir, dolayısıyla kriz bir an önce çözülmelidir" şeklinde konuştu. 
BM Özel Elçisi de Mistura'nın son aylarda Batı Sahra, Cezayir ve Fas'a sık sık yaptığı ziyaretlere rağmen yuvarlak masa müzakerelerinde ilerleme kaydedememesi ışığında bu dosyadaki gelişmeler açısından önümüzdeki ayların neler getireceğini kestirmek zor.
Fas, ABD, İspanya ve diğerleri liderliğindeki etkili uluslararası güçler Batı Sahra üzerindeki hakkını tanıdığında dikkate değer başarılar elde etti. Pek çok ülke burada konsolosluklar açtı.
Ancak Polisario genellikle Rabat'ı kendi kaderini tayin konusunda referandum yapmaya zorlamak için silahlı mücadele olarak nitelediği durumu sürdürdüğünü iddia ediyor.
Fas bunu reddediyor ve Cezayir destekli ayrılıkçı cephe tarafından reddedilen Sahra bölgesine kendi egemenliği altında kalması için özerklik vermeyi teklif ediyor.
 
Independent Türkçe



“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
TT

“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)

Geçtiğimiz hafta Ankara'da düşen ve "UBH" hükümetinin Genelkurmay Başkanı Mareşal Muhammed Haddad ile arkadaşlarının ölümüne neden olan "Falcon 50" uçağının kara kutusunun analizine ilişkin Almanya'nın özür dilemesinin ardından Libya'da kafa karışıklığı ve tartışmalar baş gösterdi.

Son yirmi dört saat içinde Libyalılar arasında kazanın nedenlerinin yorumlanmasına ilişkin kamuoyu tartışmalarında resmi açıklamaların yerini şüpheler aldı. Bazıları ise soruşturmanın seyrinin geleneksel havacılık kazasının sınırlarını aşan hassas sonuçlara yol açabileceğinden endişe ediyor.

Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)

Libya "Ulusal Birlik" hükümetinin İçişleri Bakanlığı tarafından cuma günü açıklanan Alman kararı, tamamen teknik bir prosedür olarak ele alınmadı. Aksine, özellikle hükümetin diğer ülkelerin de kara kutuyu analiz edebilecek kapasitede olduğunu ve devam eden Libya-Türkiye ortak soruşturmalarına paralel olarak teknik prosedürleri tamamlamak üzere İngiltere'nin seçildiğini doğrulaması sonucunda, siyasetçiler ve aktivistler arasında kararın gerekçeleri ve zamanlaması hakkında geniş çaplı sorulara yol açtı.

Sosyal medyada politikacılar ve aktivistler arasında hararetli tartışmalar sürerken, Libya Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Ali el-Soul, “parlamento, uçak kazasıyla ilgili devam eden soruşturmadan şeffaf, doğru ve tarafsız sonuçlar bekliyor” dedi. Bu hassas konunun herhangi bir tarafın çıkarları için kullanılmaması, siyasileştirilmemesi veya suçlamalara maruz kalmaması gerektiğinin altını çizdi.

Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Dibeybe'nin ofisi)Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Başbakanlık ofisi)

Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda el-Soul, “Libyalıların soruşturma sürecine doğrudan katılımı vazgeçilmez hale geldi” dedi. “Ulusal egemenliği sağlamak ve soruşturma sonuçlarına halkın güvenini sağlamak için Başsavcılık üyeleriyle birlikte havacılık alanında uzman Libyalı uzmanların ve personelin katılımını” talep ederek, “kazanın nedenleri ve koşullarının profesyonel ve sorumlu bir şekilde açıklanmasını” istedi.

Libyalı politikacıların ve analistlerin bir kesimi için Alman özrü ilk andan itibaren "inandırıcı" görünmedi; zira onlara göre, havacılık sektöründe ve karmaşık teknik araştırmalarda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak kabul edilen bir ülkenin teknik yetersizliğini kabul etmek zordu.

Milletvekili Said Mughib, Facebook hesabında yaptığı bir paylaşımda şu soruyu sordu: “Gerçeğin ortaya çıkmasını kim istemiyor?” Bu arada, Yüksek Devlet Konseyi üyesi Said bin Şara da Libya ve Türkiye'deki hükümetlerden oluşan ortak bir soruşturma komitesinin kurulmamış olmasına şaşırdığını belirterek, Almanya'nın özür dilemesinin ardından böyle bir komitenin kurulmamasının nedenlerini sorguladı.

Bazı yerel aktörler daha da ileri giderek, Cumhuriyetçi Koalisyon Partisi lideri İzzeddin Akil, olayı komplo teorisine yakın daha geniş bir anlatı içinde çerçevelendirdi. Kazanın sadece teknik bir arıza değil, Libya'nın 2011'den beri yaşadığı uzun bir dizi kargaşanın parçası olduğunu savundu. Uçağın kaderinin “Kaddafi rejiminin düşüşünden el-Haddad'ın ayrılışına kadar ülkede yaşananlarla organik olarak bağlantılı” olduğunu söyledi.  

Libyalı akademisyen ve hukuk profesörü Mecdi el-Şabani, Almanya'nın kara kutuları analiz etme konusunda gelişmiş yeteneklere sahip olduğunu ve “açık bir hukuki veya teknik neden olmaksızın” bunu yapmaktan kaçınmanın, bu tutumun “sadece teknik bir karar olarak değil, siyasi sonuçları olan bir çekince veya kaçamak olarak yorumlanabileceğini” değerlendirdi.

Ancak Libya el-Nama Partisi genel sekreterliği üyesi Husam Feniş, teknik ve siyasi süreçlerin birbirinden ayrılması gerektiğine inanıyor ve olayı aceleyle yorumlamanın belirsizliği gidermek yerine daha da artıracağı konusunda uyarıyor. Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “teknik gerçekler siyasi yorumların sınırlarını belirlemeli, tersi olmamalı” ve siyasi boyutları olan havacılık olaylarına ilişkin soruşturmaların bağımsız ve güvenilir teknik verilere dayandırılması gerektiğini vurguladı.

​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Dibeybe Ofisi)​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Başbakanlık Ofisi)

İngiliz Kraliyet Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü araştırmacısı Celal Harşavi gibi analistlere göre Libya'da devam eden bu tartışma, “Libya'daki siyasi kriz ve 14 yıldır biriken sorunlar bağlamında açık bir abartı içeriyor."

Şarku’l Avsat’a konuşan Harşavi, olayın Libya'daki genel çatışma ortamından ayrı düşünülemeyeceğine inanırken, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında siyasetçileri ve askeri personeli içeren benzer havacılık olaylarını örnek göstererek "kesin sonuçlara ulaşma konusunda karamsarlığını" dile getirdi; bu olayların koşulları on yıllar sonra bile gizemini koruyor.

Libyalılar kaza kurbanlarına veda ederken, uçak kazasının kara kutu dosyasının yorumlanması konusunda kafa karışıklığı yaşanıyor. Pazar günü, binlerce vatandaş Misrata ve Geryan şehirlerinde Genelkurmay Başkanı ve arkadaşlarının cenaze namazlarını kıldı; bu sahne, uçak kazasının yarattığı şokun büyüklüğünü yansıtıyordu.

Geçtiğimiz salı günü Türkiye'ye yapılan resmi ziyaretin ardından Trablus'a dönüş yolunda Ankara'dan kalktıktan 40 dakikadan kısa bir süre sonra düşen Falcon 50 tipi uçakta, aralarında beş üst düzey Libyalı askeri komutanın da bulunduğu sekiz 8 kişi hayatını kaybetti.

Hayatını kaybedenler arasında Haddad'ın yanı sıra Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral el-Futuri Gribel, Askeri İmalat Kurumu Müdürü Tuğgeneral Mahmud el-Katavi, Genelkurmay Başkanı Danışmanı Muhammad Al-Assavi ve fotoğrafçı Muhammad Ömer Ahmed Mahcub da yer alıyordu.  


SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
TT

SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi’nin bugün Şam’a yapması planlanan ziyaretinin “teknik nedenlerle” ertelendiği duyuruldu.

SDG Medya Merkezi Direktörü Ferhad Şami, bugün (pazartesi) X hesabından yaptığı açıklamada, Abdi ile Kuzey ve Doğu Suriye’yi temsilen oluşturulan müzakere heyetinin bugün Şam’a gitmesinin planlandığını, ancak ziyaretin teknik gerekçelerle ileri bir tarihe alındığını bildirdi.

Şami, SDG lideri Mazlum Abdi’nin Şam ziyaretine ilişkin yeni tarihin, ilgili taraflar arasında sağlanacak mutabakat doğrultusunda daha sonra belirleneceğini ifade etti. Ertelemenin lojistik ve teknik düzenlemeler kapsamında olduğunu vurgulayan Şami, temasların seyri ya da hedeflerde herhangi bir değişiklik bulunmadığını kaydetti.

Öte yandan Suriye devlet televizyonu, cuma günü Halep’te bir güvenlik kontrol noktasında SDG’ye bağlı keskin nişancılar tarafından açılan ateş sonucu bir iç güvenlik mensubunun yaralandığını duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ordunun, Halep’in doğu kırsalındaki Tişrin Barajı çevresinde SDG tarafından fırlatılan insansız hava araçları düşürüldü.

Devlet televizyonuna göre, Halep’in Eşrefiye Mahallesi’nde konuşlanan SDG unsurları, Şeyhan Kavşağı’ndaki güvenlik noktasında bulunan iç güvenlik güçlerine ateş açtı.

SDG ise buna karşılık, Şam hükümetine bağlı grupların kendi mevzilerine iki roket mermisi attığını ve bu nedenle karşılık vermek zorunda kaldıklarını savundu.

Daha sonra yapılan bir başka SDG açıklamasında, hükümete bağlı grupların Halep’teki Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine “ağır makineli silahlar ve topçu ateşiyle şiddetli bir saldırı” düzenlediği belirtildi. Açıklamada saldırı, “sivillerin güvenliğini tehdit eden ve ciddi sonuçlar doğurma riski taşıyan açık bir saldırganlık” olarak nitelendirildi.


Yemen'de Geçiş Konseyi kritik eşikte: Hadramut hamlesi geri mi çekilecek, kriz mi derinleşecek?

Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
TT

Yemen'de Geçiş Konseyi kritik eşikte: Hadramut hamlesi geri mi çekilecek, kriz mi derinleşecek?

Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)
Aden’de, Yemen’in kuzeyinden ayrılmayı savunan Güney Geçiş Konseyi yanlısı silahlı bir kişi. (AFP)

Yemen’in doğu vilayetleri, özellikle Hadramut, meşruiyet bloğu içindeki güç ilişkilerinin yeniden tanımlandığı kırılgan bir sürece girmiş durumda. Güney Geçiş Konseyi’nin sahada tek taraflı askeri tırmanışa yönelmesi, bölgesel ve uluslararası çevrelerde ciddi itirazlara yol açarken, gerilimi daha da bir boyuta taşıyor. Gözlemcilere göre bu tablo, silah zoruyla fiili durum dayatma girişimlerine kapı aralanmayacağını açık biçimde ortaya koyuyor.

Uzmanlara göre yaşananlar, ne Yemen’deki meşru yönetim ne de onu destekleyen aktörler açısından göz ardı edilebilecek yerel bir ayrıntı. Aksine bu süreç; Güney’in iç dengeleri, Husilerle yürütülen savaşın seyri ve bölgesel barış seçeneklerinin kesiştiği çok boyutlu bir siyasi ve güvenlik sınavı niteliği taşıyor.

Şu ana kadar Geçiş Konseyi’nin tutumu, doğrudan meydan okumadan ziyade baskı altında manevra arayışı olarak değerlendiriliyor. Son açıklamalarda kullanılan ve siyasi gerekçelerle askeri hamleleri bir arada sunan, “koordinasyon” ve “endişeleri anlama” vurgusu yapan dil, manevra alanının hızla daraldığının farkında olunduğuna işaret ediyor. Ancak bu aşamada doğru kararın verilmesi gerektiği belirtiliyor.

Öte yandan, Yemen’de “Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu”na liderlik eden Suudi Arabistan’ın uyarılarının geçici ya da yoruma açık olmadığına dikkat çekiliyor. Söz konusu uyarılar, siyasi ikaz seviyesinden sahadaki caydırıcı mesaja evrilerek Hadramut’ta düzenlenen hava saldırısıyla somutlaştı.

Bu ton değişikliği, Hadramut ve Mehri’nin iç çatışma sahasına dönüşmesine ya da kısmi projelerin silah zoruyla dayatılmasına izin verilmeyeceğine dair açık bir karar anlamına geliyor.

sdf
Güney Geçiş Konseyi mensupları, liderleri Aidarus ez-Zübeydi’nin fotoğrafını taşıyor. (EPA)

Gözlemciler, Geçiş Konseyi ve ona yakın çevrelerin bu mesajların görmezden gelinmesinin, Yemen dosyasındaki en ağır bölgesel aktör olan Suudi Arabistan’la doğrudan bir çatışmaya yol açacağını bildiğini ifade ediyor. Böyle bir çatışmanın ise konseyin ne siyasi ne de askeri olarak taşıyabileceği bir maliyeti olmadığı belirtiliyor.

Bu nedenle Yemenli uzmanlar, Geçiş Konseyi’ne uyarıları ciddiyetle ele alması ve zaman kazanma taktiğine bel bağlamaması çağrısında bulunuyor. Aksi halde konsey, son yıllarda elde ettiği sınırlı kazanımları koruma şansını yitirebilir. Zorla geri adım atılması durumunda ise bu, destekçileri açısından telafisi güç, ağır bir yenilgi anlamına gelecek.

Hesapsız bir çıkmaz

Yemenli gözlemcilere göre Geçiş Konseyi, kendisini hesapsız bir çıkmaza sürükledi. Son hamleler; “güney davasını koruma”, “halk taleplerine cevap verme”, kaçakçılık yollarını kesme, Husilere giden ikmal hatlarını engelleme ve terörle mücadele gibi gerekçelerle pazarlanmıştı. Ancak Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman’ın verdiği mesajlar, bu söylemlerin yeterli olmadığını açık biçimde ortaya koydu.

Uzmanlar, konseyin Hadramut ve Mehri’ye sevk edilen güçlerini acilen geri çekmesi hâlinde, yaşanan krizin en az kayıpla aşılabileceğini belirtiyor.

sdfvgh
Aden’de Güney Geçiş Konseyi güçlerine mensup unsurlar. (EPA)

Diğer yandan mevcut veriler, Geçiş Konseyi’nin Hadramut ve Mehri’de kalıcı bir varlık tesis etme kapasitesine sahip olmadığını gösteriyor. Bunun başlıca nedeni, özellikle Hadramut’ta silahlı dış güçlere karşı son derece hassas olan toplumsal ve kabilesel yapının geniş çaplı muhalefetinden kaynaklanıyor.

Ayrıca karar mekanizması belirli bölgelerden gelen sınırlı bir kadronun elinde olan konsey, güvenlik dengelerini değiştirecek bir adım için gerekli olan bölgesel siyasi desteği de yitirmiş durumda. Uluslararası toplumun fiili durumun zorla değiştirilmesine karşı net tutumu ve resmi kurumların birliğine verdiği destek de bu tabloyu pekiştiriyor.

Bu nedenle analistlere göre en olası ve en az maliyetli senaryo, “yeniden konuşlanma” ya da “güvenlik düzenlemeleri” gibi teknik adlar altında düzenli bir geri çekilme.

Aksi yönde bir tercih, yani tırmanışın sürdürülmesi hâlinde, Geçiş Konseyi çok katmanlı ve ağır bedellerle karşı karşıya kalacak. Siyasi düzeyde, meşru yönetimdeki ortaklık görüntüsü tamamen ortadan kalkacak ve konsey, bölgesel ve uluslararası söylemde istikrarı bozan bir aktör olarak tanımlanmaya başlanacak. Bu sürecin uluslararası yaptırımlara kadar uzanabileceği ifade ediliyor.

Askeri alanda ise “Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu”nun açıklamaları, Yemen’in doğusunda silah zoruyla fiili durum oluşturulmasına izin verilmeyeceğini açıkça ortaya koyuyor. Yeni bir tırmanış, doğrudan caydırıcı müdahalelerle karşılanabilir ve bu da telafisi zor saha kayıpları anlamına gelir.

Toplumsal açıdan bakıldığında da Hadramut ve Mahra, Geçiş Konseyi için doğal bir taban oluşturmuyor. Gerilimin sürmesi, konsey ile geniş güneyli kesimler arasındaki mesafeyi derinleştirecek ve güney meselesini birleştirici bir çatı olmaktan çıkarıp bölücü bir projeye dönüştürecek.

Analistlere göre en tehlikeli kayıp ise güney davasının özünün tahrip edilmesi. Davanın, müzakereyle çözülebilecek adil bir siyasi mesele olmaktan çıkarılarak militarizm, ihlaller ve zor yoluyla dayatma ile anılır hâle gelmesi, uzun vadede onarılması zor bir hasar doğurabilir. Oysa meşru yönetim çatısı altındaki Yemenli güçlerin ve Suudi Arabistan’ın desteklediği yaklaşım, sorunun siyasi müzakere yoluyla çözülmesini öngörüyor.

İhlallerin yükü

Hadramut’ta belgelenen ihlaller, tırmanış sürecinde kritik bir kırılma noktası oluşturuyor. Baskınlar, keyfi gözaltılar, zorla kaybetmeler ve yerleşim alanlarının kuşatılması, yalnızca güvenlik tedbirleri olarak değil, sistematik bir baskı modeli olarak değerlendiriliyor.

Güvenilir insan hakları raporlarına göre son günlerde sivillerin evlerine baskınlar düzenlendi, keyfi tutuklamalar ve zorla kaybetmeler yaşandı, Humum kabilesine bağlı bölgeler askeri kuşatma altına alındı, hastaların hareketi engellendi ve kamu ile özel mülklere el konuldu. Bu uygulamalar, Geçiş Konseyi’nin yalnızca ahlaki konumunu zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası alanda ileride kullanılabilecek ciddi bir hukuki ve siyasi dosya oluşturuyor.

c
Güney Geçiş Konseyi, Hadramut ve Mahra’da tek taraflı askeri tırmanışa gitti. (EPA)

Tüm bu gelişmeler ışığında, yaşananların Güney Geçiş Konseyi için bir “siyasi olgunluk sınavı” olduğu değerlendiriliyor. Konsey, yerel, Suudi ve uluslararası mesajları doğru okuyup siyasi sürece dönerek zararını sınırlayabilir ya da tırmanışta ısrar ederek telafisi güç siyasi, askeri ve hukuki bedeller ödeyebilir.

Uzmanlara göre mevcut an, maceraya yer bırakmıyor. Bu anı yanlış okuyan, bedelini tek başına ödeyecek.