Mısır’da çalışma saatlerini ihlal eden dükkanlara ceza yağdı

Kahire’deki yüksek gerilim hatları ve elektrik direkleri (Reuters)
Kahire’deki yüksek gerilim hatları ve elektrik direkleri (Reuters)
TT

Mısır’da çalışma saatlerini ihlal eden dükkanlara ceza yağdı

Kahire’deki yüksek gerilim hatları ve elektrik direkleri (Reuters)
Kahire’deki yüksek gerilim hatları ve elektrik direkleri (Reuters)

Mısır İçişleri Bakanlığı, hükümet tarafından Eylül ayından itibaren, ülkenin doğalgaz ihracatını artırmak ve ülke içinde faaliyet gösteren elektrik santrallerindeki kullanımı azaltmak amacıyla, elektrik tüketimini rasyonalize etme planı çerçevesinde uygulanan ‘kapatma kararına uymayan’ dükkan sahiplerine yönelik bir gün içinde 391 cezayı imzaladığını açıkladı.
Dün (Perşembe) yapılan açıklamada “İçişleri Bakanlığı, kapanış saatlerini ihlal etmeleri sebebiyle dükkan sahiplerine karşı gerekli yasal tedbirler alındı. İhlaller, Cumhuriyet Savcılığına sunulmaya başlandı” ifadelerine yer verildi.
Yaklaşık 4 ay önce Mısır, ‘kamuya açık dükkanların, alışveriş merkezlerinin, restoranların, kafelerin açılış ve kapanışlarında kış saati sistemini’ uygulamaya başladı. Mısır hükümeti, bu adımla ‘gaz ihracatını artırmayı’ hedeflediğini söyledi.
Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli hükümetinin rasyonalizasyon planı ilk kez gündeme getirildiği sırada “Rusya-Ukrayna krizi ile bağlantılı olarak dünyanın çeşitli enerji kaynaklarında tanık olduğu kriz, her türlü enerji tüketimini rasyonelleştirmek için entegre bir plan uygulamamızı gerektiriyor” açıklamasında bulunmuştu.
Mısır Bakanlar Kurulu kararına göre, kış uygulaması ​​Nisan ayının sonuna kadar devam edecek. Restoran, kafe ve pazarlar dışındaki tüm mağaza ve alışveriş merkezlerinin çalışma saatleri her gün 07.00-22.00 arasını kapsıyor. Çalışma saatleri perşembe ve cuma günleri ile devletin resmi tatillerinde ise saat 23.00’de kapanacak şekilde uygulanıyor.
Alışveriş merkezleri dahil olmak üzere restoran, kafe ve pazarların kış mevsimindeki çalışma saatleri ise her gün sabah 05.00-24.00 saatlerini kapsıyor. Perşembe ve cuma günleri ile resmi tatil günlerinde ise sabah 01.00’de kapanacak şekilde uygulanıyor.
Medbuli, Mısır’ın Rusya-Ukrayna krizi nedeniyle, petrol ürünlerindeki artış ışığında ülke için gerekli olan 450 milyon dolar sağlayacak ihracat hacmini artırmak için yıl boyunca elektrik santrallerine pompalanan doğal gaz hacminin ortalama yüzde 15’i oranında fazla miktar elde etmeyi amaçladığını belirtti.



Sudan’da kaynaklar ve yağmalanan zenginlikler için çatışma

Görsel: Peter Reynolds
Görsel: Peter Reynolds
TT

Sudan’da kaynaklar ve yağmalanan zenginlikler için çatışma

Görsel: Peter Reynolds
Görsel: Peter Reynolds

Şerif Muhammed

Sudan’da ordu ile ayrılıkçı paramiliter grup Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında patlak veren iç savaş üçüncü yılını doldururken, ufukta barışçıl bir çözüm umudu görünmüyor. Bu savaş, savaşan tarafları meşruiyet kazanma umuduyla nüfuzlarını genişletmek için savaşmaya itiyor.

Sudan ordusu ve HDK, son aylarda kendi destekleri hükümetlerin kurulduğunu duyurdu. Sudan’da çatışan taraflar, dünyanın en kötü insani krizlerinden birine ve savaş suçlarına yol açan çatışmanın ardından uluslararası tanınma arayışına girdiler. Başta ABD, Suudi Arabistan ve Mısır'ın öncülüğündeki çabalar olmak üzere Sudan’da savaşı sona erdirmek için yapılan diplomatik çabalar çıkmaza girdi.

Londra King's Koleji Güvenlik Çalışmaları Fakültesi'nde kıdemli öğretim üyesi olan Dr. Andreas Krieg, “Sudan savaşında meşruiyet ve kaynaklar aynı madalyonun iki yüzüdür” değerlendirmesinde bulundu. Dr. Krieg, Al Majalla’ya verdiği röportajda, “Sudan ordusu ve HDK, savaş çabalarını finanse eden, nüfusu besleyen ve sadakat ağlarını sürdüren kaynaklar üzerinde kontrol sahibi olmadan hükümeti güvenilir bir şekilde destekleyemezler. Petrol ihracatı, altın satışı, tarımsal fazlalıklar veya gümrük gelirleri yoluyla işleyen bir ekonomi sergileyebilenler, iktidarı ele geçirme konusunda daha güçlü bir iddiaya sahip olacaklar” ifadelerini kullandı.

Sudan’da iç savaş, ordunun ve HDK adlı ayrılıkçı paramiliter grubun arasında üçüncü yılını doldururken, barışçıl bir çözüm umudu görünmüyor. Bu çatışma, savaşan tarafları meşruiyet kazanma umuduyla etkilerini genişletmek için savaşmaya itiyor.

Dr. Krieg: Tamamen ekonomik açıdan bakıldığında, HDK ülkenin en değerli doğal kaynaklarını kontrol ederken, ordu ise bu kaynakların uluslararası pazarlara ulaşmasını sağlayan limanları, kurumları ve altyapıyı kontrol ediyor.

Doğu'da limanlar ve tarım, Batı'da altın ve petrol

Halen üstünlüğü elinde bulunduran ordu, hayati önem taşıyan Kızıldeniz kıyılarını, tarım ürünlerini, kamu hizmetlerini, petrol taşımacılığı altyapısını, Sudan'ın elektriğinin çoğunu üreten hidroelektrik barajlarını, uluslararası yardımı ve başkent Hartum'u kontrol ediyor.

gy
Görsel: Peter Reynolds

Darfur ve Kordofan’da HDK, Sudan'ın altın ve hayvancılık zenginliklerinin yanı sıra, akasya ağaçlarından elde edilen ve esas olarak tatlandırıcılar ve diğer ürünlerin üretiminde kullanılan bir madde olan arap zamkının (akasya sakızı) çıkarıldığı alanların çoğunu kontrol ediyor. Dünyadaki arap zamkının yaklaşık yüzde 80'i Sudan tarafından karşılanıyor.

Dr. Krieg, değerlendirmesinde, “Tamamen ekonomik açıdan bakıldığında, HDK ülkenin en değerli doğal kaynaklarını kontrol ederken, ordu ise bu kaynakların uluslararası pazarlara ulaşmasını sağlayan limanları, kurumları ve altyapıyı kontrol ediyor” diye ekledi.

RANE Sahra Altı Afrika Güvenlik Analisti Muzungu: HDK'nın varlıkları önemli gelirler sağlasa da Sudan ordusu limanlar, finans kurumları, tarım arazileri ve devlet altyapısı üzerindeki kontrolü, ona daha güçlü bir stratejik temel sağlıyor.

Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) Sudan'daki petrol kaynakları için savaşıyor. Bu kaynakların kontrolü, iki taraf arasındaki çatışmada belirleyici bir dönüm noktası olabilir.

Dr. Krieg, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Her iki tarafın da tanınması, meşruiyet, davranış ve uluslararası hukuka olduğu kadar kaynakların kontrolüne de bağlı. Ancak bu çıkmaz durum uzarsa, petrol, onu kontrol edenlerin Sudan’da meşru bir hükümet olarak kendilerini tanıtmak için kullanabilecekleri güçlü bir araç haline gelecek. Şu anda, uluslararası anlamda meşruiyet Sudan ordusunda kalmaya devam ediyor. Sudan ordusu, Sudan'ın Birleşmiş Milletler’deki (BM) resmi koltuğunu elinde tutuyor ve bir devlet kurumu olarak görülmeye devam ediyor.”

Orduya uluslararası destek

Sudan ordusunun HDK'dan çok daha fazla uluslararası siyasi destek gördüğü açık. İran, Sudan ordusuna silah ve insansız hava araçları (İHA) tedarik ederek, HDK'nın savaşta ilerleme kaydettiği ve Afrika'nın üçüncü büyük ülkesinde başkent Hartum da dahil olmak üzere daha fazla toprağın kontrolünü ele geçirdiği bir dönemde dengeleri değiştirdi.

vfgth
Sudan'ın başkenti Hartum'un 800 kilometre doğusundaki çöldeki Ariab altın madeni, 3 Ekim 2011 (AFP)

Bu güçlü dış destek, Sudan ordusunun son zamanlarda elde ettiği zaferlerle taçlandırıldı. Mart ayında Hartum'un kontrolünü geri alan ve kısa süre sonra aynı adı taşıyan eyalet üzerindeki hakimiyetini güçlendiren ordu ayrıca HDK'dan, ihracat gelirlerinin önemli bir kaynağı ve Sudan'ın büyük bir kısmına gıda sağlayan başlıca tarım merkezi olan el-Cezire eyaletinin kontrolünü de geri aldı.

Tehdit Değerlendirme ve Değişim Ağı'nda (RANE) Sahra Altı Afrika Güvenlik Analisti Hellen Abatoni Muzungu, konuyla ilgili Al Majalla’ya yaptığı değerlendirmede, “HDK'nın varlıkları önemli gelirler sağlasa da Sudan ordusu limanlar, finans kurumları, tarım arazileri ve devlet altyapısı üzerindeki kontrolü, ona daha güçlü bir stratejik temel sağlıyor” dedi.

Afrika'nın üçüncü büyük altın üreticisi olan Sudan’da bu kıymetli metal Darfur'un Libya, Çad ve Orta Afrika Cumhuriyeti ile olan sınırlarından kaçak olarak getiriliyor.

Sudan ordu, bu yıl hükümetini önemli bir ticaret yolu olan Kızıldeniz'deki Port Sudan'dan Hartum'a taşımayı planlıyor. Bu, ordunun üstünlüğünü sağlamak için atılan sembolik bir adım. Şehir harabeye döndükten sonra bu taşınma konusunda şüpheler var.

Darfur’dan altın kaçakçılığı

Çatışmaların yoğun olduğu ve kıtlık riskinin arttığı el-Faşir şehri hariç, Batı Darfur eyaleti şu anda HDK'nın kontrolü altında bulunan en önemli bölgelerden biri. HDK, bölgedeki sivillere karşı yıllarca süren ve yüzbinlerce kişinin ölümüne ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesine neden olduğu düşünülen zulümlerin ardından, 2017 yılından bu yana Kuzey Darfur'daki altın madenleri üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmış durumda.

Eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'in iktidarı döneminde Darfur, isyancılarla aynı etnik gruba mensup kişilere karşı yürütülen yakıp yıkma kampanyasından büyük zarar gördü. O dönemde Cancavid milisleri olarak bilinen HDK, belirli toplulukları hedef alarak onlara sürekli hava saldırıları düzenledi.

dft
Başkent Hartum'un kuzeydoğusundaki Sudan çölünde bir altın madeni üretim hattında çalışan Sudanlı bir adam, 3 Ekim 2011 (AFP)

Burhan ve Hamideti, 2019 yılının nisan ayında Beşir’i devirmek için güçlerini birleştirdi ve onun 30 yıllık diktatörlüğüne son verdi. Ancak üç yıl sonra, aynı ay içinde, ikisi birbirine düşman oldu. O zamandan beri savaşın finansmanı için altın kaçakçılığı yapıldığına inanılıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Afrika’nın üçüncü büyük altın üreticisi olan Sudan’da bu kıymetli metal Darfur'un Libya, Çad ve Orta Afrika Cumhuriyeti ile olan sınırlarından kaçak olarak getiriliyor. HDK, bu metali ‘uluslararası pazarlar aracılığıyla yurt dışına kaçak olarak çıkarmakla’ suçlanıyor.

“RANE Sahra Altı Afrika Güvenlik Analisti Muzungu:

HDK'nın Kordofan üzerindeki kontrolünü güçlendirmesinin, mali tabanını ve siyasi etkisini genişletmesi, paralel hükümet yapılarını güçlendirmesi, çıkmazı derinleştirmesi ve Sudan ordusunun ulusal otorite iddiasını zayıflatacağı düşünülüyor.

Sudan ordusu geçtiğimiz haziran ayında Libya komutanına sadık savaşçıların HDK ile birlikte çatışmalara katıldığını duyurdu. Kenya, bu yılın başlarında HDK ve destekçilerinin kontrol ettikleri bölgeleri yönetmek üzere sözde birlik hükümetini ilan eden bir anlaşma imzaladıkları bir toplantıya ev sahipliği yaptı.

Kordofan’ın stratejik önemi ve petrol

Kordofan, Sudan ordusunun kontrolündeki Hartum eyaleti ile HDK'nın kontrolündeki Darfur arasında yer alıyor. Son aylarda, iki tarafın petrol zengini olan bu eyaletin kontrolünü ele geçirmek için rekabet etmesi nedeniyle, bölge şiddetli çatışmalara sahne oluyor. HDK şu anda Kordofan'ın kuzey, batı ve güney bölgelerini kontrol ediyor.

Sudan ordusu Kordofan'da galip gelirse, bu durum onları Darfur'daki HDK kalelerini tehdit edecek güçlü bir konuma getirecek. Eğer aksi bir durum olur ve HDK eyaletin kontrolünü ele geçirirse, Hartum'un kontrolünü geri kazanmaya bir adım daha yaklaşmış olacak.

gthy
Sudan’ın başkenti Hartum'un kuzeydoğusundaki Ariab çölündeki bir maden ocağından toplanan altın parçaları, 3 Ekim 2011 (AFP)

Muzungu, HDK'nın Kordofan eyaleti üzerindeki kontrolünü güçlendirmesinin (ki zaten büyük bir kısmını kontrol ediyor) mali tabanını ve siyasi nüfuzunu genişleteceğini, bunun da paralel hükümet yapılarını güçlendireceğini, çıkmazı derinleştireceğini ve Sudan ordusunun ulusal otorite iddiasını zayıflatacağını söyledi.

Kordofan'ın kontrolü, Sudan'ın petrol arzının büyük bir kısmının kontrolü anlamına da geliyor. Dr. Krieg, Kordofan'daki petrol sahalarının kontrolünün, pratik açıdan güç dengesini kesinlikle değiştireceğini belirtti. Petrol, Sudan'ın en önemli stratejik kaynağı olmaya devam ediyor, çünkü sadece iç tüketime yakıt sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ekonomisi neredeyse tamamen Sudan'ın boru hatları üzerinden kuzeye ham petrol pompalamaya bağlı olan Güney Sudan’dan transit ücretleri de elde ediyor.

Dr. Krieg: Sudan’ın toplumsal yapısı Libya’dan daha karmaşık. Kabile ağları, etnik milisler ve değişen ittifaklar, doğu-batı arasında net bir ayrışma olasılığını ortadan kaldırıyor. Sudan, birden fazla derebeyliğe bölünme riskiyle karşı karşıyadır.

Sudan’ı geçen bir boru hattı, Kızıldeniz kıyısına 150 bin varilden fazla petrol taşıyor.

Dr. Krieg, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Port Sudan'a petrol akışının kesintisiz olmasını garanti edebilen taraf, hem ulusal hem de bölgesel düzeyde daha güçlü bir müzakere pozisyonuna sahip olacaktır. Orta ve uzun vadede, bu kontrol daha büyük bir diplomatik etkiye dönüşebilir. Güney Sudan gibi komşu ülkeler ve Çin gibi uluslararası yatırımcılar, petrol üretimini sürdüren otoriteyle anlaşmak zorunda kalacaklar. Bu durum, doğudaki petrol terminallerinin kontrolünün uluslararası tüccarları Bingazi'deki ayrılıkçı yönetimle anlaşmaya zorladığı Libya'daki deneyimi hatırlatıyor.”

Sudan umudunu yitirirken Libya senaryosu mu tekrarlanacak?

Libya, Muammer Kaddafi rejiminin 2011 yılında devrilmesinden ve öldürülmesinden bu yana, biri BM tarafından tanınan Trablus'ta, diğeri Temsilciler Meclisi’nin (TM) desteklediği Bingazi'de olmak üzere iki yönetim tarafından yönetiliyor.

 Her hükümet farklı varlıkları kontrol ediyor. Sudan'daki iki rakip hükümet uzun süre kutuplaşmış pozisyonlarını sürdürürse, bu bölünme benzer bir durum yaratacak ve siyasi geçiş ve ekonomik toparlanmayı neredeyse imkansız hale getirecek bir senaryo ortaya çıkacaktır. RANE’den Muzungu, “Her iki taraf da kesin bir zafer elde edemezse, kaynakların ve toprakların bu bölünmesi kalıcı hale gelecek ve iki rakip hükümetin yıllarca bir arada var olmasına yol açacak” yorumunda bulundu.

dfgt
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’deki hayvan pazarından çıkan yangından dumanlar yükseliyor, 1 Eylül 2023 (AFP)

Sudan’daki savaş on binlerce kişinin hayatına mal oldu, 12 milyondan fazla insanı yerinden etti ve 30 milyondan fazla insanı gıda yardımına muhtaç bıraktı. Ayrıca ekonomiyi de çok kötü bir duruma düşürdü. Mevcut durum uzun süre devam ederse, Libya'daki ikilemle benzer şekilde daha da kötüye gitmesi kaçınılmaz olacak.

Sudan'daki sosyal yapı, kabile ağları, etnik kökenli milisler ve değişken ittifaklar nedeniyle Libya'dakinden daha karmaşık olduğunu düşünen Dr. Krieg, bu durum, doğu ile batı arasında net bir ayrım yapılmasını zorlaştırıyor. Sudan, iki uyumlu devletin ortaya çıkması yerine, her biri farklı kaynaklara ve dış destekçilere dayanan çok sayıda feodal beyliğe bölünme riskiyle karşı karşıya.

Dr. Krieg’e göre bu anlamda, Libya ile yapılan karşılaştırma Sudan krizinin derinliğini yansıtmayabilir, zira Sudan sadece iki paralel hükümetle karşı karşıya değil, aynı zamanda rakip savaş ağalarının kaynakları tükettiği uzun süreli bir kaos olasılığıyla da karşı karşıya.


Suveyda'dan gelen yerinden edilmiş Suriyelilere yönelik eğitim, bazı Lübnanlı güçler arasında hoşnutsuzluk yaratıyor

Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)
Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)
TT

Suveyda'dan gelen yerinden edilmiş Suriyelilere yönelik eğitim, bazı Lübnanlı güçler arasında hoşnutsuzluk yaratıyor

Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)
Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)

Lübnan hükümetinin, yasal ikamet izni olmayan Suriyeli öğrencilerin devlet okullarına kaydolmasına izin verme kararı, Lübnan Kuvvetleri ve Özgür Yurtsever Hareket partileri arasında öfkeye yol açtı. Bu partiler, bu tür kararların ‘Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerine katkıda bulunmadığını, aksine Lübnan'da kalmalarını teşvik ettiğini’ düşünüyor.

Yeni kararlar

Lübnan hükümeti 9 Ekim'de, geçerli prosedürlere uygun olarak kendi adlarına veya velilerinden birinin adına oturma izni alma yahut yenileme sürecini başlatmış olan Suriyeli öğrencilerin, bunu kanıtlamak için Devlet Güvenlik Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenmiş resmi bir belge sunmaları koşuluyla okula kayıt yaptırmalarına izin veren 19 sayılı kararı yayınladı.

Eğitim Bakanı Rima Karami 15 Ekim'de, hükümetin belirlediği koşulları karşılamayan öğrencilerin bile, kendileri için özel bir dosya oluşturulup Devlet Güvenlik Genel Müdürlüğü'ne iletilmesi şartıyla kayıt yaptırmalarına izin veren bir mutabakat metni yayınladı. Mutabakat metni ayrıca, Suriyeli öğrencilerin her zaman öğleden sonra derslerine katılmalarına izin verilmiş olmasına rağmen, ortaokul öğrencilerinin sabah derslerine kaydolmalarına da izin verdi.

XSDFRGT
Lübnan Eğitim Bakanı Rima Karami (Lübnan Ulusal Haber Ajansı – NNA)

Eğitim Bakanı cumartesi günü, mutabakat metninin ‘Bakanlar Kurulu'nun, hükümetin hiçbir bakanının itirazı olmaksızın oybirliğiyle kabul ettiği kararı yansıttığını’ doğruladı. Bakan, ‘projeyi Bakanlar Kurulu'na sunmadan önce inceleyen komitede farklı mezheplerden bakanların yer aldığını ve tüm görüşlerin dinlendiğini’ belirtti.

Karami, bu kararın ‘Lübnan'ın ulusal ve uluslararası taahhütlerine uygun olarak öğrencilerin eğitim hakkını garanti ettiğini ve (onlar hakkında bir veri tabanı oluşturarak) Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşünü kolaylaştırmaya, sosyal ve insani riskleri azaltmaya ve geri dönenlerin resmi sertifikalara erişimini kolaylaştırmaya, ayrıca gayri resmi eğitimi düzenlemeye ve kontrol etmeye katkıda bulunduğunu’ ifade etti.

Suveydalı öğrenciler

Hükümetin kararı ve Eğitim Bakanlığı'nın mutabakat metni, son olayların ardından Suveyda vilayetinden kaçan Suriyeli öğrencileri kabul etmek için alınmış gibi görünüyor. İlerici Sosyalist Parti, çoğu Dürzi topluluğundan olan bu öğrencilerin Lübnan'da akademik yıla kaydolabilmeleri için ilgili yetkililerle önemli çabalar sarf etti.

DFRGT
Lübnan'daki Suriyeli mülteciler ülkelerine dönmeye hazırlanıyor. (EPA)

İlerici Sosyalist Parti Medya Komisyonu tarafından yapılan açıklamaya göre, hükümetin kararı ‘İlerici Sosyalist Parti'nin, yerinden edilmiş öğrencilerin resmi eğitime kaydolmalarını ve öğrenme gibi temel haklarından mahrum bırakılmamalarını sağlamak için yaptığı dikkatli takibin sonucudur.’

Kayıt dönemi bu ayın sonunda sona ereceğinden, mevcut akademik yıl için kaç Suriyeli öğrencinin kayıt yaptıracağı henüz belli değil.

‘Eğitime yönelik bir tehdit’

Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Razi el-Hac, hükümetin ‘ülkede yasadışı olarak bulunan Suriyelilerin anavatanlarına geri dönmeleri için bir plan sunduğunu’ hatırlatarak bu yeni önlemleri kınadı. Plan, 2025 yılı sonuna kadar geçerli oturma izni veya yasal statüsü olmayan tüm Suriyelilerin Lübnan'da yasadışı olarak bulundukları kabul edileceğini açıkça belirtmişti. El-Hac, “Hükümetin son kararı Suriyelilerin ülkelerine dönüşüne katkıda bulunmayacak” dedi.

El-Hac Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Lübnan Kuvvetleri'nin bakanlarının bu karara çekinceleri var... Sorun, bu kararın daha da ileri giderek, her zaman sadece Lübnanlı öğrencilere ayrılmış olan sabah döneminde Suriyeli öğrencilerin kaydolmasına izin vermesidir. Bu, Lübnan'da kamu eğitimi için ayrılan fonların neredeyse tamamen durduğu bir dönemde, devlet okullarına ek bir maliyet ve yük getiriyor ve bu da Lübnanlı öğrencilerin devlet okullarını terk etmesine yol açabilir.”

Özgür Yurtsever Hareket

Özgür Yurtsever Hareket'in milletvekilleri ve liderleri, hükümet ve Eğitim Bakanı'nın yanı sıra Lübnan Kuvvetleri bakanlarına karşı da şiddetli bir kampanya başlattılar. Çünkü onların bu karara onay verdiklerini ve itiraz etmediklerini ifade ediyorlar.

Güçlü Lübnan Bloğu Milletvekili Sezar Ebi Halil, “Suriyeli mültecileri devlet okullarına kaydetme kararı skandaldır. Bu adım, gizli yeniden yerleştirme politikasının devamıdır. En kötüsü de Lübnan Kuvvetleri bakanlarının, mültecilerin ülkelerine geri dönmelerini sağlayacak bir plan için baskı yapmak yerine, bu kararı kabul edip sessiz kalmalarıdır” şeklinde konuştu.

ZXCDFG
Geçtiğimiz çarşamba günü Beyrut'tan ülkelerine dönüş yolculuğunda olan Suriyeli kadınlar ve çocuklar (EPA)

Aynı bloğun üyesi Edgard Traboulsi, “Bu kararlar, Suriyelilerin yerinden edilmesini pekiştirecek ve uzatacak; Suriye'den başka kişilerin de çocuklarını Lübnan okullarına kaydettirmesine yol açacak. Oysa artık Lübnan'da kalmaları için hiçbir gerekçe kalmadı” ifadelerini kullandı. Özgür Yurtsever Hareket Başkan Yardımcısı Naci el-Hayek, bu kararları ‘Lübnan'a, Lübnanlı öğrencilere ve fiilen eğitim almayan Suriyelilere karşı bir suç’ olarak nitelendirdi. El-Hayek, “Suriye güvenli hale geldi ve yatırımlar burada başlamadan önce orada başladı. Biz ise onlara Lübnan'da kalmaları için teşvikler veriyoruz” dedi.

El-Hayek Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Yerinden edilmişlerin ülkelerine dönme zamanı geldi ve artık burada kalmaları için hiçbir gerekçe yok. Ne tür tavizlerin verildiği belirsiz ve Suriyelileri Lübnan'da hangi ittifakın tuttuğunu anlamak mümkün değil” ifadesini kullandı.

İnsani kriz

Öte yandan, Demokratik Buluşma Bloğu üyesi Dr. Bilal Abdullah, hükümetin kararına karşı yürütülen kampanyaya şaşırdığını belirterek, “Bu karar, Suveyda'daki olaylar ve İsrail ajanlarının kışkırttığı yerinden edilme ve katliamların yol açtığı büyük insani krizi çözmek için alındı” dedi. Abdullah, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu kararın ‘öğrencilerin küçük bir kesimini etkilediğini’ kaydetti.

DRT
Suveyda'daki olaylar sırasında Beyrut'ta düzenlenen genişletilmiş Dürzi toplantısında konuşan Velid Canbolat (Şarku’l Avsat)

Abdullah sözlerini şöyle sürdürdü: “Konu şu anda Suriye yetkilileriyle siyasi olarak ele alınsa da, çözümün insani bir boyutu da var; Suriyeli mültecilerin Lübnan'da eğitim görmelerine olanak sağlanması. Lider Velid Canbolat'ın bölgeyi parçalama planına karşı çıkmasına kızan kişiler olmadığı sürece, bu konu fazla abartılmamalı.”

UNICEF'in tutumu

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Lübnan Temsilcisi Marcoluigi Corsi, ‘Eğitim ve Yükseköğretim Bakanlığı'nın Lübnan'daki tüm çocukların statülerine bakılmaksızın eğitime erişebilmelerini sağlamak için gösterdiği çabaları’ memnuniyetle karşıladı. Corsi, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu adımın ‘her çocuğun kaliteli eğitim alma temel hakkını gerçekleştirmede önemli bir adım’ olduğunu söyledi.

Corsi, “UNICEF ve bağışçı ortakları, Eğitim için Güven Fonu (TREF) aracılığıyla Eğitim ve Yükseköğretim Bakanlığı'na destek vermeye devam edecek. Bu destek, resmi eğitim sisteminin güçlendirilmesi, eğitim materyallerinin sağlanması, öğretmenlerin eğitilmesi ve özel ihtiyaçları olan çocuklar, mülteciler ve en savunmasız gruplar dahil olmak üzere Lübnan'daki tüm çocuklar için kapsayıcı, güvenli ve kaliteli öğrenme ortamlarının sağlanmasını içermektedir” ifadelerini kullandı.


Gazze’de ateşkesi sarsan şiddetli sarsıntılar

İsrail’in Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlediği hava saldırısında yaralanan yaralı bir çocuğu Nasır Hastanesi'ne taşıyan Filistinli bir adan (AP)
İsrail’in Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlediği hava saldırısında yaralanan yaralı bir çocuğu Nasır Hastanesi'ne taşıyan Filistinli bir adan (AP)
TT

Gazze’de ateşkesi sarsan şiddetli sarsıntılar

İsrail’in Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlediği hava saldırısında yaralanan yaralı bir çocuğu Nasır Hastanesi'ne taşıyan Filistinli bir adan (AP)
İsrail’in Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlediği hava saldırısında yaralanan yaralı bir çocuğu Nasır Hastanesi'ne taşıyan Filistinli bir adan (AP)

Gazze’de ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinin üzerinden henüz iki hafta geçmemişken şiddetli sarsıntılar yaşandı. İsrail ordusu, Hamas'ı ‘İsrail askerlerine karşı saldırı düzenlemekle’ suçladıktan sonra (Gazze Şeridi'nin güneyindeki) Refah’ta birkaç hava saldırısı düzenledi. Saldırıda en az 33 kişi öldü. İsrail ordusu dün akşam yaptığı açıklamada, Refah'ta meydana gelen ‘ciddi’ bir olayda Nahal Tugayı'ndan bir subay ve bir askerin öldüğünü duyurdu.

Ancak İsrailli bir güvenlik yetkilisi ateşkesin kurtarılmasına gerek olmadığını söyledi. İbranice yayın yapan haber sitesi Ynet'e açıklamalarda bulunan yetkili, saldırıların anlaşmayı zedeleyecek bir tepki olmadığını, bu yüzden endişelenecek bir durum olmadığını belirtti. Olayın anlaşmanın çöküşü değil, bir neden-sonuç ilişkisi olduğunu vurgulayan yetkili, “Bir ihlal oldu ve cezası kesildi” ifadelerini kullandı.

İsrailli yetkili, saldırıların Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde Hamas'ın üç ayrı silahlı çatışmada ateşkesi ihlal etmesinin ardından gerçekleştiğini iddia etti.

İsrail ordusu, askerlerinin Filistinli silahlı gruplar tarafından saldırıya uğramasının ardından Refah şehrine hava saldırıları düzenlediğini açıkladı.

DY
İsrail'in pazar günü Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’ndaki bir binayı hedef alan hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)

İsrail hükümeti, Refah'ta saldırı düzenleyeceğini duyurduktan sonra bir toplantı düzenledi. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, toplantının ardından yaptığı açıklamada, ordunun Gazze Şeridi'ndeki Hamas hedeflerine karşı ‘güçlü bir şekilde harekete geçme’ talimatı aldığını açıkladı. Katz, İsrail askerlerinin üzerine ateş açılması veya ateşkesin ihlali durumunda Hamas’ın ‘ağır bir bedel ödeyeceği’ uyarısında bulundu.

Hamas’ın ‘İsrail askerlerini korumaya ve onlara zarar gelmesini önlemesi gerektiğini’ zor yoldan da olsa öğreneceğini söyleyen Katz, “Hamas bu mesajı anlamazsa, yanıt daha da sert olacak” ifadelerini kullandı.

İletişimi kesilmiş

Ancak Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları dün sabah, Refah bölgesinde herhangi bir olay veya çatışma hakkında bilgisi olmadığını, çünkü bu bölgelerin işgal kontrolü altındaki kırmızı bölgeler olduğunu açıkladı. Ayrıca, bu yıl mart ayında savaşın yeniden başlamasından bu yana bölgede kalan gruplarla iletişimin kesildiğini kaydetti.

Öte yandan İsrailli yetkili, Tel Aviv'in ‘saldırıları gerçekleştirmeden önce ABD'yi önceden bilgilendirdiğini’ belirterek, Gazze'deki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izleme mekanizması çerçevesinde Washington ile yapılan koordinasyona atıfta bulundu.

DFRG
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrailli rehineleri Kızılhaç'a teslim eden Hamas üyeleri, 13 Ekim 2025 (Reuters)

Bu gelişmeler, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın cumartesi akşamı ‘Hamas'ın yakında Gazze'deki sivillere karşı bir saldırı planladığına dair güvenilir raporlar’ olduğunu belirten sert açıklamasının hemen ardından yaşandı. Washington bunu ‘ateşkesin ihlali’ olarak değerlendirdi.

Hamas, ABD’nin suçlamalarını reddederken anlaşmaya bağlı olduğunu vurguladı ve İsrail'i Filistinlilere karşı sürekli ihlallerde bulunmakla suçladı.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, “İsrail’in bu iddiaları yanıltıcı propagandasıyla tamamen uyumlu. Tüm bunlar işgalci İsrail’in halkımıza karşı işlediği suçları ve sistematik saldırılarını sürdürmesi için bir bahane oluşturuyor” ifadeleri yer aldı.

Ebu Şebab Grubu

İsrail ve Hamas'ın çatışma noktaları ve kayıplar hakkında kesin bir açıklama yapmaması üzerine, İsrailli yerleşimcilere yakın medya platformları, saldırının öncelikle İsrail tarafından desteklenen, Yasir Ebu Şebab liderliğindeki ve Refah'ın doğusunda faaliyet gösteren silahlı bir gruba yönelik olduğunu bildirdi.

İbranice yayın yapan bazı platformlara göre İsrail güçleri Ebu Şebab ve grubunun bulunduğu bölgeyi koruyor ve bu yüzden bölgeye saldıran Hamas üyeleriyle İsrail ordusu arasında çatışma yaşandı.

Hamas, bu bilgileri teyit etmezken ABD'nin açıklamasına verdiği yanıtta ve anlaşmanın ihlal edildiği iddialarını reddederek, “Yaşananlar tam tersini ortaya koyuyor. Cinayetler işleyen, insan kaçıran, yardım kamyonlarındaki malzemeleri çalan ve Filistinli sivillere karşı soygunlar yapan suç çetelerini kuran, silahlandıran ve finanse eden işgalci İsrail’dir. Görüntüler ve videolar aracılığıyla suçlarını kamuoyuna itiraf ederek, işgalci İsrail’in kaos yayma ve güvenliği bozma faaliyetlerine karıştığını doğruladılar” ifadelerini kullandı.

ABD yönetimine ‘işgalci İsrail’in yanıltıcı söylemlerini tekrarlamayı bırakması ve ateşkes anlaşmasını defalarca kez ihlal eden İsrail’i durdurmaya odaklanması’ çağrısında bulunan Hamas, bu ihlallerin başında, İsrail’in söz konusu çetelere destek vermesinin ve kontrolü altındaki bölgelerde onlara güvenli sığınak sağlamasının geldiğini vurguladı.

Hamas heyeti Kahire'de

Öte yandan Hamas dün akşam, Halil el-Hayya başkanlığındaki bir heyetin Kahire'ye ulaştığını ve heyetin arabulucular, gruplar ve Filistin güçleriyle ateşkes anlaşmasının uygulanmasını takip edeceğini duyurdu.

Hamas bir başka açıklamada, geçtiğimiz hafta imzalanan ateşkes anlaşmasının İsrail tarafından onlarca kez ihlal edildiğini belgelediğini söyledi. Anlaşmanın tüm şartlarını ‘harfiyen ve anlaşma ruhuna uygun olarak’ uygulamaya tamamen bağlı olduğunu vurgulayan Hamas, Arabuluculara, İsrail'in ‘ateşkese yönelik ağır ihlallerini’ durdurmak için müdahale etmeleri çağrısında bulundu.

FRT
Hamas'ın önde gelen liderlerinden Halil el-Hayya, 8 Ekim’de Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde Gazze'de ateşkes anlaşmasının açıklanmasından önce yapılan toplantıda konuşurken (Kahire el-İhbariyye)

Açıklamada, İsrail'in ateşkesin ilk gününden itibaren sivillere karşı korkunç suçlar işlediğini belirten Hamas, anlaşmanın imzalanmasından bu yana 46 Filistinlinin öldürüldüğünü ve 132 Filistinlinin de yaralandığını, bunların yarısının kadın, çocuk ve yaşlılar olduğunu vurguladı.

Bu tür saldırıları, ateşkes anlaşmasını baltalamak ve Gazze Şeridi'ndeki insani durumu istikrarsızlaştırmak için kasıtlı bir girişim olarak değerlendiren Hamas, İsrail'i ‘anlaşmada belirtilen sarı çizgiyi aşarak ve topçu ve insansız hava aracı (İHA) saldırıları ile sivillerin evlerine dönmelerini engelleyerek güvenlik hükümlerini ihlal etmekle’ suçladı.

Hamas, İsrail'i ayrıca ‘birçok temel gıda maddesinin girişini engellemek ve yakıt ve gaz tedarikini anlaşılan miktarın yüzde 10'unun altına düşürmekle’ de suçladı.

Hamas, İsrail’in altyapının yeniden inşasını engellediğini, tıbbi ekipman, ambulans ve inşaat malzemelerinin girişini önlediğini, ayrıca mahkumların serbest bırakılmasını geciktirdiğini ve onlara kötü muamelede bulunup işkence yaptığını belirtti.

HYU
İsrail'in Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşması kapsamında iade ettiği Filistinlilerin cenazeleri için el-Bureyj Mülteci Kampı’nda düzenlenen cenaze töreninden bir kare (AFP)

Hamas, İsrail’den teslim aldığı 150 Filistinlinin cesetlerinin bazılarının elleri bağlı olduğunu, bazılarında ise ‘asılma ve ezilme’ izleri bulunduğunu, bunun da ‘uluslararası hesap verebilirlik gerektiren bir savaş suçu’ olduğunu kaydetti. Hamas, İsrail'i ‘anlaşmanın bozulmasından veya çökmesinden tamamen sorumlu’ olan tarafın olacağını vurgulayarak arabuluculara, İsrail'i imzalanan anlaşmalara uymaya zorlamaları çağrısında bulundu.