Boluarte, Peru'yu bölge yönetimleriyle karşı karşıya getiriyor

Meksika, Arjantin, Kolombiya ve Bolivya liderleri Peru yönetimine tepki gösterdi.

Yeni Peru Cumhurbaşkanı Dina Boluarte, 24 Ocak’ta Lima'da basın toplantısı düzenledi. (AP)
Yeni Peru Cumhurbaşkanı Dina Boluarte, 24 Ocak’ta Lima'da basın toplantısı düzenledi. (AP)
TT

Boluarte, Peru'yu bölge yönetimleriyle karşı karşıya getiriyor

Yeni Peru Cumhurbaşkanı Dina Boluarte, 24 Ocak’ta Lima'da basın toplantısı düzenledi. (AP)
Yeni Peru Cumhurbaşkanı Dina Boluarte, 24 Ocak’ta Lima'da basın toplantısı düzenledi. (AP)

Peru’da eski Peru Cumhurbaşkanı Pedro Castillo'nun görevden alınmasıyla ortaya çıkan derin siyasi krizin ardından son zamanlarda güvenlik durumu gittikçe kötüleşiyor. Başkent Lima’nın bir yanda güvenlik güçleri ve ordu, diğer yanda ise eski cumhurbaşkanının öğrenciler tarafından desteklenen yandaşları arasında geniş çaplı çatışmaların yaşandığı bir arenaya dönüşmesinin ardından oluşan tabloda ülkenin yakın bir zamanda yatışması zor görünüyor. Bunun ışığında bölgedeki solcu ve ilerici hükümetler, genel seçim tarihini öne çekmemekte ısrar eden ve göstericileri rejimi devirip iktidarı zorla ele geçirme hedefleri taşımakla suçlayan Peru'nun yeni Cumhurbaşkanı Dina Boluarte’nin hükümetiyle doğrudan siyasi çatışmaya kapı aralamaya karar vermiş gibi görünüyor.
Söz konusu hükümetlerin Boluarte’ye olan tavrı, Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te bu hafta düzenlenen Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu'nun (CELAC) son zirvesinde Peru'ya yöneltilen sert eleştirilerde de açıkça görülüyordu. Meksika, Arjantin, Kolombiya ve Bolivya liderleri Peru hükümetini ve barışçıl göstericilere karşı bir aydan fazla süredir uyguladığı baskıyı doğrudan eleştirdi. Uygulanan baskı kampanyası şu ana kadar, özellikle eski cumhurbaşkanını destekleyen yerli halkın çoğunluğunun yaşadığı güney illerinde 50'den fazla ölüme ve yüzlerce yaralanmaya sebep oldu.
Bu eleştirilerden en ağırı, 36 yaşındaki Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric’ten geldi. Bu, iki komşu ülke arasında yıllarca süren kanlı çatışmalara ve savaşlara yol açan krizlerle dolu tarih göz önüne alındığında iki ülke arasında endişe verici bir şekilde iplerin gerilme ihtimali arttı.
Boric zirvede yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bölge ülkeleri, Dina Boluarte başkanlığındaki kardeş Peru Cumhuriyeti'nde yaşananlara kayıtsız kalamaz. Vatandaşlar, hakkı olan bir şeyi talep etmek için barışçıl gösteriler yapıyor ve onları koruması gereken güçlerin kurşunlarına maruz kalıyorlar.”
Şili Devlet Başkanı, başkent Lima'daki San Marcos Ulusal Üniversitesi kampüsüne baskın düzenleyen güvenlik güçlerinin uygulamalarını skandal ve kabul edilemez olarak nitelendirerek konuşmasının büyük bölümünü buna ayırdı. Bunu, kendi ülkesinde binlerce siyasi muhalifi ortadan kaldıran General Augusto Pinochet'in diktatörlüğü sırasında yaşanan olaylara benzetti.
Boric, ülkesinin demokratik yönetimi ve insan haklarına saygıyı garanti eden bir anlaşmaya varmak amacıyla Peru'daki kriz tarafları arasında kapsamlı bir diyaloga eşlik etmeye hazır olduğunu belirttikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün, bölgedeki anayasal süreçleri her zaman desteklediğimiz kararlılıkla, Peru'daki siyasi eylemin gidişatının değiştirilmesi gerektiği çağrısında bulunuyoruz. Çünkü bugüne kadar uygulanan baskı ve şiddetin bilançosu artık insan haklarını ve demokrasiyi savunanlar için -ki bu zirvede ezici çoğunluğu oluşturduklarından hiç şüphem yok- kabul edilemez.”
Şili, eylül ayı başlarında referanduma sunulan anayasa metnini vatandaşların yüzde 62'lik bir çoğunlukla reddetmesinin ardından şu an yeni anayasa hazırlama sürecinden geçiyor.
Meksika, Kolombiya, Arjantin ve Bolivya liderleri da Peru hükümetini göstericilere uyguladığı geniş çaplı baskı nedeniyle eleştiriyor ve protestocularla diyalog kanallarını hızla açması ve şiddet uygulamaması çağrısında bulunuyor.
Peru Dışişleri Bakanı Ana Cecilia Gervasi, Şili Devlet Başkanı’na verdiği yanıtta ‘olayları nesnel gerçeklerle örtüşmeyecek şekilde çarpıtarak anlatanları’ bulanık suda balık avlamakla’ suçladı. Zirve katılımcılarına, başka ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesine saygı duyma ve ideolojik kışkırtmadan kaçınma çağrısında bulunan Gervasi şu ifadeleri kullandı:
“Aralarında çok yakın ülkelerin hükümetlerinin de bulunduğu bazı yönetimlerin bu zor siyasi krizde Peru'nun yanında yer almak ve hukukun üstünlüğünü ve anayasal metinleri desteklemektense ideolojik yakınlık göstermeyi tercih etmeleri karşısında üzüntü duyuyorum (...) Hükümetin göstericileri bastırmak için güç kullanma emri verdiği şeklindeki yalan söylemler çok çirkin.”
Hükümetinin demokratik değerleri ve ilkeleri korumanın yanı sıra insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermeye bağlılığını vurgulayan Gervasi, ülkenin iç işlerine herhangi bir şekilde müdahale edilmesine karşı çıktı. Hükümetin, vatandaşların geleceklerini özgürce belirleyebilmeleri için kararlaştırılan tarihte seçim yapma planına bağlılığının sürdüğünü vurguladı.
Bölgedeki gözlemciler, Şili Devlet Başkanı tarafından yapılan bu açıklamaların solcu hükümetlerin eski cumhurbaşkanının görevden alınmasının ardından Peru'daki yeni hükümeti kordon altına alacakları bölgesel bir sürecin yalnızca başlangıcı olduğu görüşündeler. Latin Amerika bölgesinde bariz bir çoğunluk oluşturmaya başlayan solcu hükümetler, Luiz Inacio Lula da Silva’nın Brezilya devlet başkanlığına gelmesi ve son günlerde eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun destekçilerinin başkent Brasilia'daki ana kurumların binalarına şiddetli bir şekilde saldırmasının ardından ciddi derecede güçlendi.



Şili'de aşırı sağcı aday başkanlık seçimini kazandı

Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
TT

Şili'de aşırı sağcı aday başkanlık seçimini kazandı

Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)

Şilililer dün, Augusto Pinochet'nin diktatörlüğünün sona ermesinden 35 yıl sonra, en sağcı cumhurbaşkanını seçti. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun resmi sonuçlarına göre Jose Antonio Kast oyların yüzde 58'ini alırken, rakibi yenilgiyi kabul etti.

10 milyondan fazla oy sayıldıktan sonra, toplam oyların yaklaşık yüzde 70'ini temsil eden sonuçlarla, Kast, geniş bir sol koalisyonun başında bulunan Komünist Parti üyesi Janet Jara'ya karşı açık bir üstünlük sağladı.

51 yaşındaki Jara, yenilgiyi kabul ederek sosyal medya paylaşımında seçmenlerin yüksek sesle ve açıkça konuştuğunu ve cumhurbaşkanı seçilen kişiye tebriklerini ve en iyi dileklerini ilettiğini söyledi.

Muhafazakâr Katolik Cast, kampanyasını Şili'deki suçlarla mücadeleye odakladı ve çoğu Venezuelalı olmak üzere yaklaşık 340 bin belgesiz göçmeni sınır dışı edeceğine söz verdi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği nilgiye göre Kast, askeri diktatörlüğün açık bir destekçisi ve Pinochet hayatta olsaydı ona oy vereceğini söylemişti.

16 Kasım'da yapılan ilk turda, her iki aday da oyların dörtte birini aldı ve sol kanat az bir farkla öndeydi. Ancak, tüm sağcı adaylar birlikte oyların yüzde 70'ini topladı.


Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.