Sudan yönetimi Beşir’i UCM’ye teslim etme konusunda isteksiz

Uzmanlar, Sudan’daki siyasi atmosferin Hartum’un Uluslararası Ceza Mahkemesi ile iş birliğini etkilediği görüşünde.

Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir. (AFP)
Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir. (AFP)
TT

Sudan yönetimi Beşir’i UCM’ye teslim etme konusunda isteksiz

Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir. (AFP)
Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir. (AFP)

Sudan’da ordu liderleri, arananları Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim etmeye karşı çıkarken ülkenin eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’i ve mahkeme tarafından aranan iki yardımcısını teslim etme konusundaki isteksizliklerini doğrudan ve açık bir şekilde belirtmiyor.  
Mahkeme savcısı Kerim Han geçen çarşamba günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) yaptığı açıklamada, ofisinin Sudan Hükümeti ile iş birliğinin ‘kötüleştiğini’ söyledi. Kerim Han, 1593 sayılı kararda ve BM’nin 7 sayılı tüzüğünde BMGK tarafından belirlenen iş birliği gerekliliklerinin karşılanamaması dolayısıyla üzüntü duyduğunu dile getirdi. Hartum’un geçen ağustos ayında gerçekleşen ziyaret sırasında açıkça verdiği söze rağmen Sudan’a erişimin daha zor hale geldiğini ve Sudan hükümetinin belgelere ve tanıklara erişime kısıtlamalar getirmeye devam ettiğini, bunun yanı sıra Sudan’da mahkeme için hükümetin onayını bekleyen bir büro kurulamadığını vurguladı.  
Yüksek Stratejik ve Güvenlik Araştırmaları Akademisi Danışmanı Tümgeneral Mutasım Abdulkadir el-Hasan, Şarku’l Avsat’a şu değerlendirmelerde bulundu:
“Arananların Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim edilmesi, bazıları iç koşullarla, bazıları da mahkemenin kendisiyle ilgili zorluklarla karşı karşıyadır.”
Hasan, mahkemenin yeterli kanıt sağlamadığını ve Sudan hükümetinden arananların teslim edilmesini istemekle yetindiğini belirten Hasan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mağdurlar, suçlular ve sanıklar hakkında güçlü deliller, olay mahalline ve kesin tarihlere, talimat verenlere veya tahrik edenlere ilişkin veriler sunulsaydı, hükümetin işini kolaylaştırırdı.”
Tümgeneral Mutasım Abdulkadir el-Hasan, hükümetlerin vatandaşlarını uluslararası hukuka uygun olarak, bu tür suçlardan dolayı kovuşturma hakkına sahip olduğunu söylerken Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından arananlardan bazılarının ‘1989 darbe mahkemesi ve göstericilerin öldürülmesi gibi yargılaması uzun sürebilen ve dolayısıyla zaman alabilecek suçlar’ gibi iç ihlallerden yargılanmaya tabi olduğunu kaydetti.
Güvenlik danışmanı, uluslararası suç talebinin aksamasını siyasi istikrarsızlığa, Yargı Konseyi ve Savcılık gibi yargı ve yasama organlarının eksikliğine, aranan kişilerin iade edilebileceği yasalar çıkaran Yasama Konseyi’ne ve ülkedeki deneyim eksikliğine bağladı. Tümgeneral Mutasım Abdulkadir el-Hasan, yabancı yargılamaya karşı olan ve bu tür davaların Güney Afrika ve Ruanda gibi diğer ülkelerde olduğu gibi adalet ve geçiş dönemi adaleti deneyimlerine göre ele alınması gerektiğine inanan taraflar olduğunu açıkladı. Tümgeneral Hasan, aranan kişilerin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim edilmemesinin ‘mevcut yöneticilere yansıyabilecek yasal emsaller oluşturma korkusundan kaynaklandığını’ da yalanladı.
Uluslararası örgütün internet sitesine göre Sudan’ın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Haris İdris el-Haris Muhammed, mahkemenin Hartum’un iş birliğine ilişkin çalışmalarının karşılaştığı zorlukların, ‘ülkedeki mevcut koşullardan ve istisnai geçiş dönemiyle ilgili zorluklardan’ kaynaklandığını vurguladı. Haris Muhammed ayrıca demokratik geçişin yeniden başlamasının mahkemeyle olumlu bir iş birliğine uzanacağını söyledi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, Mayıs 2007’de Sudan’ın söz konusu dönemkiİnsani İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Ahmed Harun, Cancavid milisleri lideri Ali Kuşayb ve bazı isyancı liderler hakkında ‘2003 ile 2004 yılları arasında Darfur bölgesinde insanlığa karşı savaş suçu’ işleme suçlamasıyla tutuklama emri çıkardı. Lahey Mahkemesi Mart 2009’da aynı suçlamalarla eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir hakkında tutuklama emri çıkardı. Ekim 2010’da da kendisi hakkında ikinci bir tutuklama kararı yayınladı. Bu çerçevede Beşir, ‘soykırım’ suçlaması da dahil, iktidardayken hakkında tutuklama kararı çıkarılan ilk devlet başkanı oldu. Daha sonra Mart 2012’de eski Savunma Bakanı Abdul Rahim Muhammed Hüseyin hakkında dördüncü bir tutuklama emri çıkarıldı.
Orta Afrika’daki mahkemeye Haziran 2020’de kendi isteğiyle teslim olan, ‘Ali Kuşayb’ olarak da bilinen Cancavid kuvvetlerinin komutanı Ali Abdurrahman’ın davası şu an Lahey’de görülüyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 1. Ön Yargılama Dairesi, mahkemeye kendi isteğiyle teslim olan isyancı hareketin lideri Bahar İdris Ebu Garda hakkındaki suçlamaları onaylamayan bir karar yayınlarken, kendisini serbest bıraktı. İsyancı Özgürlük ve Adalet Hareketi’nin lideri Abdullah Banda ise, hakkında tutuklama emri çıkarılmadan önce gönüllü olarak Lahey Mahkemesi huzuruna çıktı. Şu an  nerede olduğu bilinmeyen, kaçak bir şüpheli olarak sınıflandırılıyor.
Beşir, yaklaşık iki yıldır 30 Haziran 1989 darbesinin planlanması ve gerçekleştirilmesi davası kapsamında bir iç yargılamaya tabi tutuluyor. Ahmed Muhammed Harun ise Nisan 2019’da İslami hükümetin devrilmesinden bu yana henüz herhangi bir duruşma yapılmadan cezaevinde tutuluyor.



İsrail Ordusu: Sinvar’ı tank ateşi öldürdü, bir drone saatler sonra kimliğini tespit etti

Sinvar'a ait olduğundan şüphelenilen cesedin İsrail medyasında dolaşan fotoğrafı
Sinvar'a ait olduğundan şüphelenilen cesedin İsrail medyasında dolaşan fotoğrafı
TT

İsrail Ordusu: Sinvar’ı tank ateşi öldürdü, bir drone saatler sonra kimliğini tespit etti

Sinvar'a ait olduğundan şüphelenilen cesedin İsrail medyasında dolaşan fotoğrafı
Sinvar'a ait olduğundan şüphelenilen cesedin İsrail medyasında dolaşan fotoğrafı

İsrail Ordu Radyosu'nun haberine göre Hamas lideri Yahya el-Sinvar, bu sabah erken saatlerde bir İsrail tankının Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta bulunan Tel el-Sultan'daki bir eve ateş açması sonucu “öldürüldü.”

Habere göre askerler bu sabah erken saatlerde bir binanın üst katında “şüpheli hareket” tespit etti ve bir tank binaya ateş açtı. Sabahın ilerleyen saatlerinde “bir insansız hava aracı saldırı bölgesini inceledi ve askerler enkazda Sinvar'ın yüzünü tanıdı.”

Ordunun daha önce bölgede “olağandışı hareketlilik” tespit ettiğini, bu nedenle geçen hafta “gözetleme operasyonlarını artırmaya ve izlemeye devam etmeye” karar verdiğini bildirdi.

İsrailli yetkililer ve Hamas kaynakları, ordunun Refah'ta biri Sinvar olduğu ortaya çıkan üç militanın hedef alınması sırasında kazara öldürülmesiyle ilgili soruşturma başlattığını duyurmasının ardından Sinvar'ın öldüğünü doğrularken, mini güvenlik kabinesi üyeleri de bir toplantı sırasında Sinvar'ın büyük olasılıkla öldürüldüğü konusunda bilgilendirildi.

İsrail ordusu bugün (Perşembe) yaptığı açıklamada, İsrail Genel Güvenlik Servisi (Şin Bet) ile birlikte Sinvar'ın “Gazze Şeridi'ndeki bir ordu operasyonu sırasında” öldürülmüş olma ihtimalini incelediklerini duyurdu. Bazı İbrani medya kuruluşları yetkililerin Sinvar'ın ölümünü doğruladığını ve şüpheli ceset üzerinde yapılan ilk DNA testinin “pozitif” çıktığını aktardı.

Şarku’l Avsat'a konuşan iki Hamas kaynağı Yahya el-Sinvar'ın ölümünün hareketin çeşitli kademelerince teyit edildiğini söyledi. Gazze dışında bulunan bir kaynak, Hamas güvenlik yetkililerinin hareketin liderinin öldürüldüğüne dair işaretleri ilettiğini doğrularken, Gazze Şeridi'ndeki bir başka kaynak, “haberin Gazze Şeridi'ndeki liderliğe olağan güvenlik yöntemleri aracılığıyla iletilmeye başlandığını” belirtti.

Yediot Aharonot'un İbranice internet sitesinde yer alan haberde, “şu ana kadar yayınlanmasına izin verilen ayrıntılar, bir bölgeyi terörden temizleyen İsrail ordusunun, bir kısmı İsrail ordusu tarafından yıkılan binadaki üç (teröristi) fark ettiği ve onları kaldırdığı yönündedir. Bunlardan biri el-Sinvar'a benziyordu” ve ‘daha sonra cesedin fotoğrafları dolaşıma girdi’ ifadeleri yer aldı.