Rusya'nın Eritre'nin Massava lojistik limanını kullanma girişiminin etkisi nedir?

Gözlemciler bu adımı, Moskova'nın Kızıldeniz'deki etkisini artırmak için potansiyel bir fırsat olarak görüyor.

Eritre Cumhurbaşkanı’nın Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile bir araya geldi. (Eritre Enformasyon Bakanlığı)
Eritre Cumhurbaşkanı’nın Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile bir araya geldi. (Eritre Enformasyon Bakanlığı)
TT

Rusya'nın Eritre'nin Massava lojistik limanını kullanma girişiminin etkisi nedir?

Eritre Cumhurbaşkanı’nın Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile bir araya geldi. (Eritre Enformasyon Bakanlığı)
Eritre Cumhurbaşkanı’nın Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile bir araya geldi. (Eritre Enformasyon Bakanlığı)

Rusya, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Afrika’ya son altı ay içinde gerçekleştirdiği ikinci ziyaretle Kıta’daki varlığını güçlendirme çabalarını sürdürüyor. Lavrov, geçtiğimiz perşembe günü Eritre’ye yaptığı ziyarette, iki ülkenin Massava Limanı’nın lojistik kapasitesini kullanma ve şehrin havaalanından faydalanma başlıklarını incelemeyi planladıklarını söyledi.
Şarku’l Avsat’ın Eritre Dışişleri Bakanlığı'nın resmi internet sitesinden elde ettiği bilgilere göre yapılan açıklamada, Rusya'ya söz konusu limanı kullanmaya ilişkin imtiyazlar tanındığına dair net bir ifade yer almadı. Gözlemciler, Moskova'nın Doğu Afrika bölgesinde ve Kızıldeniz girişinde daha geniş bir nüfuz için bir başlangıç ​​noktası olarak ‘önümüzdeki dönemde kendisi için (stratejik dayanak noktası) olabilecek Eritre'de daha büyük bir rol bulmaya çalışacağını’ ileri sürdüler.
Lavrov, Eritreli mevkidaşı Osman Salih ile görüşmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında şu açıklamada bulundu:
“Ayrıntılı olarak incelenecek, gelecek vaat eden planlar arasında ulaşım alanındaki kapasitesi ile ilgi uyandıran bu şehrin havalimanının yanı sıra Massava Limanı’nın lojistik yeteneklerini kullanma olasılığı var. Eritre tarafı bu konuyla ilgileniyor ve biz de yardıma hazırız.”
Lavrov dün Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki ile bazına kapalı gerçekleşen toplantıda bir araya geldi. Eritre Enformasyon Bakanı Yemane Ghebremeskel resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada, görüşmenin Ukrayna'daki savaşın dinamikleri ve enerji, madencilik, bilgi teknolojisi, eğitim ve sağlık sektörlerinde ikili ilişkilerin güçlendirilmesi üzerine yapıldığını ifade etti.

Lavrov’un Eritre’yi ziyaret etti. (Rusya Dışişleri Bakanlığının resmi Twitter hesabı)
Rusya ile Eritre arasındaki diplomatik ilişkiler, Etiyopya'dan bağımsızlığını kazanmasının ardından, 1993 yılında başladı. Ancak Lavrov, Afrika Boynuzu ülkesini ziyaret eden ilk Rusya Dışişleri Bakanı oldu.
Afrika meselelerinde uzman olan araştırmacı İbrahim İdris, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada Lavrov’un Afrika temaslarının, Çin Dışişleri Bakanı'nın Kıta’ya olan uluslararası ilginin boyutunu ortaya koyan ziyaretinin ardından, ABD Hazine Bakanı'nın gezisiyle aynı zamana denk geldiğine dikkat çekti. Bunu, Afrika’nın tanık olduğu diplomatik hareketliliğin devamı olarak nitelendirdi.
Rusya Dışişleri Bakanı'nın ziyaret programında yer alan ülkelerin gelişigüzel bir şekilde seçilmediğine dikkat çeken İdris değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Lavrov’un ziyaretleri Eritre ile birlikte tümü ‘Rusya'nın Birleşmiş Milletler (BM) ve genel olarak uluslararası toplumdaki konumunu destekleyen’ ülkeler olan Angola ve Güney Afrika'yı kapsıyor. Eritre, 24 Şubat'ta Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini kınayan BM kararına karşı oy kullanan birkaç Afrika ülkesinden biriydi. Doğu Afrika'da stratejik bir konuma sahip ve iki dünya savaşından beri uluslararası güçlerin ilgisini çekiyor. Eritre ile Rusya arasında enerji, dijital teknoloji, madencilik, tarım, sağlık ve eğitim alanlarında imzalanan iş birliği anlaşmaları, geniş iş birliği perspektifleri olduğunu gösteriyor.”
Eritre'nin limanlarının kullanımı konusunda Rusya'ya ayrıcalık sağladığına dair söylenenlerin doğruluğundan şüphe duyan İdris, Eritre'nin Tigray bölgesindeki savaşın sona ermesinden sonra Etiyopya ile ilişkilerini güçlendirme, mevcut iki deniz limanını geliştirme ve uluslararası seyrüsefer trafiğini destekleyecek, bölgedeki stratejik konumunu pekiştirecek ve ulusal bağımsızlığını koruyacak şekilde üçüncü bir liman kurma arayışında olduğuna işaret etti.
Rusya bu yıl ikinci Rusya-Afrika Zirvesi’ne ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Rusya'da konferanslar düzenlemekten sorumlu Roscongress Vakfı tarafından yapılan açıklamaya göre zirvenin önümüzdeki 26-29 Temmuz tarihlerinde gerçekleşmesi bekleniyor.
Rusya, 2019'da Soçi'de, o sırada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi’nin başkanlık ettiği Rusya-Afrika Zirvesi’nin ilkine ev sahipliği yapmıştı.
Rusya Dışişleri Bakanı'nın iddialarına göre ABD'nin ‘askeri darbelere’ tanık olan bazı ülkeleri geçtiğimiz aralık ayında gerçekleştirilen ABD-Afrika Zirvesi’ne davet etmekten kaçınma kararının aksine Moskova, tüm Afrika ülkelerini zirveye katılmaya çağırdı.

Afrika'da yayılan Rus ve Çin silah satışlarının haritası. (RAND Araştırma Merkezi)
Washington geçtiğimiz ağustos ayında ‘Rus ve Çin varlığına karşı koyma ve terörizme karşı askeri olmayan yöntemler geliştirme’ amacıyla Sahra Altı politikasında kapsamlı bir yeniden formülasyon gerçekleştirildiğini açıklamıştı.
Gözlemcilerin tahminleri, ‘genel olarak Afrika'da ve özel olarak Sahel ve Sahra-Altı ile Batı Afrika'da Rus etkisinin arttığına’ işaret ediyor. Araştırma merkezlerinden alınan istatistikler, ‘son yirmi yılda Rusya'nın Afrika'da önemli bir rol oynadığını’ gösteriyor. Nitekim nükleer enerji ve silah ihracatı alanında anlaşmalar imzalayan Rusya, şu an Afrika Kıtası’nın en büyük silah ihracatçısı haline geldi.
RAND Araştırma Merkezi’nin (ABD'de 1948'de kurulan bağımsız, kâr amacı gütmeyen bir araştırma kuruluşu) yakın tarihli bir raporuna göre Afrika'nın askeri teçhizat ithalatının yaklaşık yarısı (yüzde 49) Rusya'dan geliyor. Bunlar arasında büyük silahlar (savaş tankları, savaş gemileri, savaş uçakları ve savaş helikopterleri) ve küçük silahlar (tabancalar ve yeni Kalaşnikof AK-200 gibi saldırı tüfekleri) bulunuyor.
Çin ve Rusya'nın Afrika'ya yaptığı silah satışlarının izlendiği ve geçtiğimiz aralık ayında yayınlanan raporda, Rusya'dan Afrika'daki en büyük silah alıcıları listelendi. Listedeki ülkeler Cezayir, Angola, Burkina Faso, Botsvana, Mısır, Etiyopya, Gana, Libya, Fas, Mozambik, Namibya, Ruanda, Sudan, Güney Afrika, Uganda ve Zimbabve olarak sıralandı.
Rapor, askeri silahların ve özel askeri ve sözleşmeli güvenlik personellerinin özellikle Rus Wagner şirketinden, Rusya'nın Afrika'daki etkisini vurgulamak için önemli araçların ihraç edildiğine dikkat çekti. RAND araştırmacıları, 2018 ile 2021 yılları arasında Çin ve Rusya'dan silah ve özel askerlik ve güvenlik şirketi hizmetleri hizmetleri alan Afrika ülkelerini analiz etti. Bu, her iki ülkenin de ‘Kıta genelinde büyük ölçekte savunma ve güvenlik nüfuzu ihraç ettiğini’ gösterdi.
Aynı bağlamda Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün 2020 yılı yıllık raporu da Rusya'nın Afrika'ya yaptığı askeri ihracatının, 2016-2020 döneminde Rusya'nın toplam silah ihracatının yüzde 18'ini oluşturduğunu gösterdi.

Rus silahlarının geçen yıl boyunca Afrika'daki satış dağılımını gösteren harita. (RAND Araştırma Merkezi)
Enstitünün 2022 raporu, Rusya'nın uluslararası silah ihracatının geçen yıl yüzde 26 oranında azalmasına rağmen bu düşüşün Afrika'yı kapsamadığını, daha çok Rusya'nın Hindistan ve Vietnam'a yaptığı silah ihracatındaki düşüşten kaynaklandığını belirtti.

Ticari tarafı
Rus resmi verilerine göre Rusya’nın Afrika ile arasındaki ticaret hacmi 2022'de yüzde 34'ün üzerinde arttı.
Afrika meseleleri araştırmacısı Dr. Rami Zühdi, Şarku'l Avsat’a şu açıklamada bulundu:
“Rusya, özellikle Batı ile çatışmanın genişlemesiyle uluslararası düzeyde daha fazla etki ve varlık alanı sağlamaya çalışıyor ve bu Ukrayna'daki savaşla sınırlı değil. Rusya'nın Eritre'deki Massava Limanı’nın potansiyelinden yararlanma çabaları, ‘stratejik öneme sahip birçok alanda varlığını genişletmeye yönelik açık bir Rus yaklaşımının devamını temsil ediyor. Rusya'nın bu çabası tamamlandığında, Rusların Doğu Afrika bölgesindeki, Kızıldeniz girişindeki ve Babu'l Mendeb Boğazı'ndaki varlıklarını güçlendirmelerine olanak tanıyacak. Küresel ticaret hareketi için çok önemli bir alan ve dünyadaki hayati ekonomik arterlere yakın. Körfez bölgesi ve Süveyş Kanalı gibi bölgede çok sayıda askeri üs bulunmasının yanı sıra başta ABD ve Türkiye üsleri olmak üzere Cibuti'de Batı ülkelerine ait üsler de bulunuyor. Rusya, Çin ve Güney Afrika ile iş birliği içinde askeri tatbikatlar yürüteceğini duyurdu. Ayrıca bu genişlemenin ABD’nin korkularını artırmasına rağmen Batı Afrika bölgesi ile Sahel ve Sahra Altı ülkelerinde de somut bir etkiye sahip oldu. Ancak Moskova'nın stratejisini sürdürmeye kararlı olduğu açık. Afrika'da her geçen gün yeni bir zemin kazanıyor ve geleneksel Batılı güçlerin bölgedeki azalan etkisinden yararlanıyor.”



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.