Suriye, İran’ın Akdeniz’e ulaşma hayalini suya mı düşürecek?

İran, Suriye hükümetini kendi insafına bırakılmasını istiyor.

İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan (solda), Suriyeli mevkidaşı Mikdad ile geçen kasım ayında Tahran’da bir araya geldi. (EPA)
İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan (solda), Suriyeli mevkidaşı Mikdad ile geçen kasım ayında Tahran’da bir araya geldi. (EPA)
TT

Suriye, İran’ın Akdeniz’e ulaşma hayalini suya mı düşürecek?

İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan (solda), Suriyeli mevkidaşı Mikdad ile geçen kasım ayında Tahran’da bir araya geldi. (EPA)
İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan (solda), Suriyeli mevkidaşı Mikdad ile geçen kasım ayında Tahran’da bir araya geldi. (EPA)

Tahran’ın, müttefiki Şam’ı aylardır mustarip olduğu benzeri görülmemiş akaryakıt krizinden kurtarmayı ‘ertelediğine’ ve Suriye ile Türkiye arasında İran’ın yokluğunda normalleşme müzakerelerinin başladığına dair bilgiler gelmeye devam ederken her iki tarafın da uzun süredir ‘stratejik’ olarak tanımladığı Suriye- İran ilişkilerinin gidişatında bir gerileme olduğuna yönelik işaretler var.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre son göstergeler, Şam’ın şu an kendi topraklarından geçen ve İran yanlısı milislerin kontrolündeki Tahran-Bağdat-Şam-Beyrut karayolu üzerindeki güçlerinin kontrolünü sıkılaştırmaya çalıştığı yönünde. Bu durum, ülkenin uzun süredir gerçekleştirmeye çalıştığı bir rüya olan Akdeniz’in sularına ulaşma çabalarını suya düşürmek anlamına geliyor.
Tahran- Beyrut karayolu, İran’ın başkentinden başlayarak Bağdat’a, ardından Ramadi’ye ve oradan da Irak’ın batısındaki el-Kaim şehrine ulaşıyor. Daha sonra ülkenin doğusundaki Ebu Kemal şehrinden Suriye topraklarına uzanıyor. Daha sonra kuzeybatıya, el-Meyadin şehrine ve ardından Deyrizor’a yöneliyor. Buradan da biri kuzeybatıya, Akdeniz’de Halep ve Lazkiye’ye, diğeri de güneybatıda doğu çölüne, ardından Palmira şehrinde ve oradan da iki yola ayrılıyor. Bunların biri Humus şehrine, diğeri de Şam kırsalındaki doğu Kalamun bölgesine uzanıyor.

‘İran otoyolu’
Suriye’de bulunan İran güçleri ve onlara bağlı milisler, Tahran için stratejik önemi nedeniyle, Irak ile Suriye arasındaki el-Kaim- Ebu Kemal kapısının yeniden açılmasından bu yana, üç yılı aşkın bir süre önce Suriye topraklarındaki bu yolu kontrol ediyor. Burası, Lübnan’daki müttefiki olan Hizbullah milisleri açısından en önemli kara askeri ikmal yolu. Aynı şekilde burası, topraklarını Şam’a ve Akdeniz’deki Suriye kıyılarına bağlayan önemli bir ticaret yolu olarak biliniyor.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Şam’a bağlı güvenlik güçleri, İran güçlerinin ve ona bağlı milislerin yoğun olarak konuşlandığı, askeri üs ve karargah kurdukları Ebu Kemal ve El Mayadin şehirleri de dahil olmak üzere Deyrizor ve kırsalında faaliyet gösteriyor. Bu güçler kısa bir süre önce İranlılara bu bölgelerde mülkiyet onayı vermeyi durdurmayı ve İran güçleri ve milisleri tarafından karargah olarak kullanılan hükümet binalarını restore etmeyi içeren, uygulamakta olduğu talimatlar aldı. Talimatlar ayrıca İran kuvvetleri ve ona bağlı milislerin subay ve mensuplarının söz konusu bölgelerdeki sivillerden gayrimenkul satın alması sonucunda gerçekleşen mülkiyet operasyonlarına yönelik büyük denetimler gerçekleştirme kararını da kapsıyor.
Aynı bilgilere göre bu talimatların uygulanması, Deyrizor ve kırsalıyla sınırlı olmayıp Humus vilayeti ve kırsalını da kapsıyor.
1979 yılından beri var olan ve iki tarafın ‘stratejik’ olarak nitelendirdiği Suriye-İran ilişkilerinde, geçen aralık ayı başında Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelerde yeni bir akaryakıt krizinin yaşanmasıyla birlikte gerileme sinyalleri görülmeye başladı. Suriye’de 11 yılı aşkın bir süre önce savaşın başlamasından bu yana silahlı muhalif gruplara karşı binlerce savaşçı, silah ve mühimmatla Şam’ı destekleyen İran, daha önce olanların aksine, son akaryakıt krizini aşmak için müttefikine petrol göndermedi. İran daha önce Suriye’ye gıda maddelerini, petrol türevlerini ve petrol taşıyan gemileri finanse etmek için ‘kredi limitleri’ sağlamıştı. Hatta birkaç gün önce nispeten hafifleyen son kriz, hükümetin kontrolündeki bölgeleri neredeyse felce uğrattı, fiyatlarda önemli bir artışa yol açtı ve ‘müttefik İran petrolüne’ ilişkin sokaklarda oluşan soru işaretleri ortasında çoğu pazarda durgunluğa neden oldu. Yaygın görüş, Şam ile Tahran arasındaki ilişkilerdeki gerilemenin, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin 27 Aralık’ta yapılması planlanan Şam ziyaretinin gerçekleşmemesiyle hız kazandığı yönünde.
Şarku’l Avsat, Reisi’nin ziyareti için hazırlık yapan Suriye tarafının bir dizi talep ve anlaşma taslağı karşısında şaşkına döndüğü bilgisini yayınlamıştı. Aktarılana göre söz konusu taslak, petrol, gaz, fosfat, proje ve iletişim alanlarında egemen mali tavizlere ek olarak İran’ın ‘bölgedeki konumunu güçlendiren stratejik bir askeri konum’ ve ‘Akdeniz’de stratejik bir tutunma yeri’ istemesini içeriyordu. Ayrıca buna göre İranlılara da Suriyeliler gibi davranılacaktı.

Sömürü
Suriye- İran ilişkilerindeki gelişmelerin detaylarını takip eden bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu değerlendirmelerde bulundu:
“İran’ın müttefikinden kendisini kurtarmak için bir bedel talep etmesi, haberlerde de belirtildiği üzere sömürüdür ve bu ancak böyle nitelendirilebilir. İran’ın tavrı ile Şam’ın düşman olarak gördüğü Batılı ülkelerin tavrı arasında hiçbir fark yok. Savaş yıllarında İran’ın sağladığı destek, Şam’ı memnun etmiyordu. İran, Irak ve Suriye üzerinden Arap dünyasında nüfuz bulmaya çalışıyor. Akdeniz sularına ulaşmak istiyor ve bunun için Suriye topraklarında Tahran- Beyrut yolunu kontrol altına aldı.”
Kaynak açıklamasının devamında Fırat’ın doğusunda ABD’ye karşı bir direniş oluşmadığına dikkat çekti:
“Edinilen bilgiye göre Fırat’ın doğusunda, İran’ın kontrolündeki bölgelerde de oradaki Şam petrol ve gaz sahalarını eski haline getirmek için, bu bölgelerde bulunan ABD güçlerine karşı bir halk direnişi oluşması gerekiyordu. Ama direniş oluşmadı. Zaman zaman yaşanan şey, ABD üslerinin roketler ve insansız hava araçlarıyla bombalanmasıdır. Bu durum, İran’ın nükleer sorunuyla ilgili Batı ile müzakereler çıkmaza girdiğinde olur ve yeniden başladığında durur. Arap ülkelerinin Şam’la ilişkilerde normalleşme olduğunun belirtilerinin ortaya çıkmasından sonra diğer taraf, Şam’ın yönelimlerinde diğer tarafa doğru bir kayma olduğunu öne sürüyor. Şimdi ortaya şu soru çıkıyor: İran nasıl cevap verecek? Suriye topraklarında oluşturduğu etki hiç de az değil. Olan bitene seyirci mi kalacaksınız? Şam yeni istikametini sonuna kadar takip edecek mi?”

Ötekileştirme
İran, Rusya ve Türkiye ile birlikte Suriye’deki Astana sürecinin garantörlerinden biri olmasına rağmen Moskova’nın himayesinde Ankara-Şam arasındaki normalleşme müzakerelerinin gidişatında yer almaması dikkat çekiyor.
Bakan Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın 17 Ocak’ta Ankara’ya yaptığı ve aynı ayın 14’ünde Şam’a gerçekleştirdiği ziyarette İran Dışişleri Bakanı Özel Siyasi İşlerden Sorumlu Kıdemli Danışmanı Ali Asgar Haci’nin yaptığı açıklamalar, İran’ın Ankara ile Şam arasındaki normalleşme müzakerelerinin seyrinde yer almamasından duyduğu rahatsızlığı yansıtıyordu. İran’ın katılımı olmadan Suriye sorunlarının kolayca çözülemeyeceğini savunan Haci, Abdullahiyan’ın Suriye makamlarıyla ‘aynı meseleyi, Astana’nın faaliyetlerine nasıl devam etmesi ve üçlü toplantının nasıl dörtlü hale gelmesi gerektiğini’ görüştüğünü dile getirmişti.



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.