İnsan faaliyetleri ve kuraklık Amazon ormanının 3'te 1'ini yok etti

Değişimler o kadar hızlı gerçekleşiyor ki türler ve ekosistem bunlara uyum sağlayamıyor

Reuters
Reuters
TT

İnsan faaliyetleri ve kuraklık Amazon ormanının 3'te 1'ini yok etti

Reuters
Reuters

Science dergisinde 26 Ocak Perşembe günü yayımlanan bilimsel bir araştırmaya göre, Amazon ormanlarının 3'te 1'i insan faaliyetleri ve kuraklık nedeniyle yok oldu.
Bilim insanları, bu hayati ve nesli tükenmekte olan ekosistemi korumaya yönelik yasaların kabul edilmesini istedi.
Çoğu Universidade Estadual de Campinas'dan (UNICAMP) olan araştırmacılar, 9 ülkeyi kapsayan ormana verilen zararın daha önce kaydedilenlerden çok daha büyük olduğuna dikkat çekti.
Araştırmacılar, çalışmalarında yangınların, kesimlerin, kuraklıkların ve habitat değişikliklerinin ormana etkilerini analiz etti.
Araştırmaya göre kuraklık hariç bu olgular, Amazon ekosistemini oluşturan alanın geri kalanının en az yüzde 5,5'inin, 2001 ile 2018 yılları arasında 364 bin 748 kilometrekareye eşdeğer bir kısmının tahrip olmasına yol açtı.
Kuraklığın etkileri dikkate alındığında tahrip olan alan, 2,5 milyon kilometrekare yani Amazon ekosistemini oluşturan alanın geri kalanının yüzde 38'i oluyor.

Değişim çok hızlı yaşanıyor
Bilim adamları, "Arazi değiştikçe ve insan kaynaklı iklim değişikliği ölü ağaçların, yangınların ve atmosfere salınan karbon emisyonlarının sayısı etkilendiğinden, Amazon'da şiddetli kuraklık giderek artıyor" dedi.
Şiddetli kuraklıkların görüldüğü yıllarda orman yangınlarının arttığını ve gelecekte kaydedilebilecek daha büyük yangın tehlikelerine karşı uyarıda bulundu.
Science dergisinde de yayımlanan insan faaliyetinin Amazon ekosistemi üzerindeki etkisine ilişkin ayrı bir çalışmada, ABD'nin Louisiana eyaletindeki Lafayette Üniversitesi'nden ve diğer üniversitelerden bilim insanları gerekli önlemleri alma çağrısında bulundu.
Bilim insanları, "Değişiklikler o kadar hızlı gerçekleşiyor ki Amazon'un türleri ve ekosistemleri bunlara uyum sağlayamıyor" dedi.
Ayrıca, "Ormanın zararlı etkilere maruz kalmasını engelleyen yasalar biliniyor ve derhal harekete geçirilmeleri gerekiyor" diye ekledi.
Bilim insanları, Amazon'un kaybının hayati bir alanın kaybı anlamına geldiği, ormanı kurtarmak için harekete geçmekten kaçınmanın insanlığa ciddi zarar vereceği sonucuna vardı.
 
Independent Türkçe, AP



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe