Kürt partileri Asaib-i Ehli Hak Hareketi’ni hedef alırken KDP, Devleti Yönetme İttifakı’ndan çekilebilir

Mahkemenin IKBY’ye bütçe gönderme kararını iptal etmesinin ardından Kürt partileri Asaib-i Ehli Hak Hareketi’ni hedef alırken iktidar koalisyondan çekilmeleri söz konusu.

Irak’ın 25'incisi düzenlenen Körfez Ulusları Kupası zaferinin Erbil'deki kutlamaları sırasında Irak ve IKBY bayrakları bir aradaydı (AFP)
Irak’ın 25'incisi düzenlenen Körfez Ulusları Kupası zaferinin Erbil'deki kutlamaları sırasında Irak ve IKBY bayrakları bir aradaydı (AFP)
TT

Kürt partileri Asaib-i Ehli Hak Hareketi’ni hedef alırken KDP, Devleti Yönetme İttifakı’ndan çekilebilir

Irak’ın 25'incisi düzenlenen Körfez Ulusları Kupası zaferinin Erbil'deki kutlamaları sırasında Irak ve IKBY bayrakları bir aradaydı (AFP)
Irak’ın 25'incisi düzenlenen Körfez Ulusları Kupası zaferinin Erbil'deki kutlamaları sırasında Irak ve IKBY bayrakları bir aradaydı (AFP)

Irak Yüksek Federal Mahkemesi, merkezi yönetimin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne (IKBY) bütçe aktarılması yönünde aldığı kararı ve ilgili tüm hükümet kararlarını iptal etme kararı almasının ardından Kürt siyasi partileri ve siyasetçiler, özellikle yıllardır Erbil'deki bölgesel hükümeti kontrol eden, Kürt siyasi partilerin en etkilisi olarak kabul edilen ve kontrol edilen nüfuz merkezleri bakımından geleneksel rakibi Kürdistan Yurtseverler Birliği’den (KYB) önde olan Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi’ne (KDP) yakın olan çevreler halen kararı eleştirmeye ve öfke kusmaya devam ediyorlar.
Yüksek Mahkeme’nin kararı, Barzani ailesinin IKBY başkanlığı ve bakanlıklar üzerindeki hakimiyetini elinde bulundurduğu KDP’ye oldukça olumsuz bir şekilde yansıdı.
Irak Meclis Başkanı İkinci Yardımcısı KDP’li Şahvan Abdullah, Cuma akşamı adını açıklamadığı bir ‘siyasi partiye’ sert eleştiriler yöneltti. Abdullah, söz konusu siyasi partiyi ‘Yüksek Mahkeme’ye iptal kararını alması için talimatlar vermekle’ suçladı.
Abdullah, yaptığı açıklamada, “IKBY’ye 400 milyar dinarlık bütçe gönderilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptali için Maliye Bakanı'na talimat verenle bir milletvekiline IKBY’ye bütçe aktarılmasına karşı bir dava dilekçesi hazırlayıp içeriğini okumadan kendi adına sunması talimatı veren aynı” ifadelerini kullandı. Abdullah, işaret ettiği tarafın kim olduğunu açıklamadı.
KDP’nin Irak Meclisi’ndeki bloğunun lideri Vian Sabri, dün düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
“Yüksek Mahkeme’nin IKBY çalışanlarının alacaklarına ilişkin kararını açıkça ve net bir şekilde memnuniyetle karşılayan taraf Asaib-i Ehli Hak Hareketi’dir.”
Öte yandan Şahvan Abdullah, söz konusu tarafın, Yüksek Mahkeme'ye davayı kabul etmesini ve IKBY’ye bütçe aktarılmasını haksız yere iptal etmesini emreden taraf olduğunu, aynı zamanda fonları yurt dışına kaçırarak doların kurunun yükselmesine neden olanın da yine taraf olduğunu söyledi.
Abdullah, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Maalesef Yüksek Mahkeme'ye IKBY’ye bütçe aktarılmasına karşı karar alma talimatını veren aynı taraftır. Aynı şekilde, Irak halkının ulusal güçleri ve bileşenleri ne zaman birleşse ve ne zaman fikir birliğine varsa bunu çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak görüyor.”
Söz konusu tarafın istikrarı bozmaya, sorun ve kriz yaratmaya çalıştığını düşünen Abdullah, halkın bileşenlerini bir araya getiren ulusal çıkarları hedef aldığını ve ‘Devleti Yönetme İttifakı’nın bir parçası olduğu için tüm bunlar karşısında şaşırdığını dile getirdi.
Yerel gözlemciler, KDP'nin (Şii) Koordinasyon Çerçevesi çatısı altındaki çeşitli Şii, Sünni ve Kürt siyasi partilerinin Meclis’te sahip oldukları yaklaşık 140 sandalyeden oluşan Devleti Yönetme İttifakı’ndan çekilebileceğini öne sürdüler.
Gözlemcilere göre KDP'nin ittifaktan geri çekilme olasılığı, partinin söz konusu ittifaka girdiği temel anlaşmanın, IKBY’ye bütçenin düzenli bir şekilde aktarılmasına yönelik temel talebine dayanıyor. Çünkü Yüksek Mahkeme’nin son kararıyla KDP’nin artık Kürtlerin çıkarlarını dikkate almayan, Erbil hükümeti için hiçbir ekonomik ya da siyasi hedefe ulaşmayan bir siyasi ittifak içinde kalmasını gerektirecek bir gerekçesi kalmadı.
Bağdat'ta KDP ile Yüksek Mahkeme ve onu destekleyen siyasi güçler arasındaki gerilim ve derin görüş ayrılıkları, Erbil ve KDP'nin 25 Eylül 2017 tarihinde IKBY’nin Bağdat'tan ayrılması için referandum düzenlemesi, ardından Yüksek Mahkeme’nin o tarihte referandumun geçersiz olduğuna karar vermesi ve daha sonra Erbil'in taleplerine ve çıkarlarına ters düşen yargı kararlarının alınmasıyla ortaya çıktı. Yüksek Mahkeme, geçtiğimiz yıl Mart ayında IKBY petrol ve doğalgaz yasasını da geçersiz kıldı.
Yüksek Mahkeme, aynı ay, KDP’nin önde gelen isimlerinden Hoşyar Zebari'nin cumhurbaşkanlığı adaylığının anayasaya aykırı olduğuna karar verdi. KDP lideri Mesud Barzani, son kararının ardından Erbil ile Yüksek Mahkeme arasında yaşanan gerilim çerçevesinde geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Yüksek Mahkeme'yi kapatılan Baas Partisi döneminde kurulan ‘devrim mahkemelerinden biri’ olarak nitelendirdi. Devrim mahkemelerinin görevi siyasi aktivistleri yakalayıp onlara ağır cezalar vermekti.



Sudan’daki savaşın yeni yönlerine doğru

Çad'ın Vadi Fira bölgesindeki Tulum Mülteci Kampı’nda bidonları su ile dolduran Sudanlı mülteciler, 8 Nisan 2025 (AFP)
Çad'ın Vadi Fira bölgesindeki Tulum Mülteci Kampı’nda bidonları su ile dolduran Sudanlı mülteciler, 8 Nisan 2025 (AFP)
TT

Sudan’daki savaşın yeni yönlerine doğru

Çad'ın Vadi Fira bölgesindeki Tulum Mülteci Kampı’nda bidonları su ile dolduran Sudanlı mülteciler, 8 Nisan 2025 (AFP)
Çad'ın Vadi Fira bölgesindeki Tulum Mülteci Kampı’nda bidonları su ile dolduran Sudanlı mülteciler, 8 Nisan 2025 (AFP)

Emani et-Tavil

Sudan’daki savaş, son iki yıldaki durumundan farklı özellikler ve nitelikler taşıyacak gibi görünen üçüncü yılına doğru ilerliyor. İç ve dış düzeylerde niteliksel değişikliklere dair işaretler söz konusu ve bunların başında da Sudan ordusunun ülkenin siyasi başkenti Hartum'un kontrolünü ele geçirmesi yer alıyor. Sudan'ın Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı davanın yanı sıra Sudan'la ilgili bölgesel etkileşimlerin niteliği, Sudan’daki savaşı durdurma olasılığı açısından gerçek bir ilerleme sağlamayı başaramayan Londra’da kısa bir süre önce düzenlenen konferansta ortaya çıktı.

Bu ve diğer gelişmeler, Sudan'ın bildiğimiz şeklini ve geleceğini etkileyecek. Ayrıca başta Mısır olmak üzere bölgesel ilişkileri üzerinde de yansımaları olacak.

Değişen savaş alanları

Bu bağlamda savaş alanlarının ve Sudan ordusu da dahil olmak üzere çatışmanın taraflarının değişmesi bekleniyor. İlk aşamada, ülkenin doğusu ve orta kesimleri büyük bir sükunete kavuşacak ve askeri operasyonlar duracak. Geçtiğimiz ekim ayından bu yana Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Hartum, El Cezire ve Sennar eyaletlerinin bulunduğu ülkenin orta kesimlerindeki tüm bölgelerden çekilmesi ve ordunun batıya doğru ilerleyerek Kuzey Kordofan eyaletindeki Ummu Ruvaba ve er-Rahad şehirlerini yeniden ele geçirmesiyle birlikte ordunun askeri baskısıyla karşı karşıya kalması bu gelişmenin önünü açtı. Bu gelişmeye HDK'nın Kuzey Darfur'un yönetim şehri el-Faşir'e yönelik devam eden kuşatma ve saldırıları karşısında gösterilen kararlılığın yanında Sudan ordusunun ülkenin kuzeyindeki Meravi bölgesinde insansız hava aracı (İHA) ile düzenlenen saldırıyı püskürtmeyi başarması eşlik etti.

İkinci düzeyde, yani askeri çatışmanın taraflarında, orduya karşı yeni tarafların mücadeleye girmesi bekleniyor. HDK ile Abdulaziz el-Hilu liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) arasındaki ittifakın Mavi Nil ve Güney Kordofan eyaletlerinde yeni çatışma cephelerinin açılmasına neden olması bekleniyor.

Bu senaryonun adımları ilk olarak üç düzeyde tehdit oluşturan Libya ve Çad üçgenine giden yol üzerindeki Malha bölgesinin kontrol altına alınmasıyla atıldı. Bunların başında Sudan ordusu Darfur’a giderken kritik öneme sahip ve aynı zamanda ordu ile müttefik güçlerin toplanma noktası olan kuzey eyaletindeki Dibba bölgesine yönelik askeri bir tehdit geliyor. İkincisi, HDK’nın Merowe Barajı’nı İHA’larla vurabilmesi ve başkent Hartum’un elektriğini kesebilmesiyle daha da görünür olan kuzey eyaletine yönelik bir tehdit.

Çatışmadaki yeni güçler

Üçüncü tehdit ise HDK’nın geçtiğimiz ay Lagowa bölgesini ele geçirmesinin yarattığı tehdit. Bu gelişme, Batı Kordofan eyaletindeki petrol sahalarına giden yolu açtı.

Bu savaşa taraf olmayı bekleyen diğer yeni adaylar ise daha önce Afrika kökenli kabilelere karşı Ömer el-Beşir rejimiyle ittifak kuran ve HDK lideri Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile bir tür kan davası olan Darfurlu kabilelerin silahlı güçleri.

Bu verilere göre Sudan'daki savaşın üçüncü yılında operasyonel alan Darfur, Güney ve Batı Kordofan'da yoğunlaşacak, Mavi Nil bölgeleri ve kuzey eyaletine yönelik olası bir tehdit söz konusu olacak. Kahire’nin Sudan’la olan sınır bölgelerini korumak için HDK’ya karşı sınırlı saldırılar düzenlemeye karar vermesi halinde buna karşı koyulabilir.

Bölgesel düzeyde, savaşı durdurma konusunda fazla bir ilerleme kaydedilemeden dağılan Londra’daki Sudan konulu konferansın tutanaklarının sızdırılmasıyla savaşın başlangıcından bu yana ilk kez, bir yanda BAE ile diğer yanda Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki vizyon çelişkisi neredeyse açıkça ortaya çıktı. Bu durum, bölgedeki Arap ülkeleri arasında başta Sudan ordusu olmak üzere Sudan’ın devlet kurumlarıyla ilgili anlaşmazlıkların bir sonucuydu.

BAE aleyhine açılan dava

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası örgütlerin değerlendirme ve kınamalarına göre soykırım ve cinsel taciz suçları işleyen HDK güçlerine askeri ve lojistik destek sağlamasıyla ilgili olarak Sudan tarafından Uluslararası Adalet Divanı (UAD) nezdinde BAE aleyhine açılmış bir dava bulunuyor.

Arap-Arap gerginliği ve rekabetinin bir tezahürü olan bu bölgesel etkileşimlere göre Sudan ordusu ve müttefikleri ile HDK ve arkasındakiler arasındaki askeri dinamiklerin devam etmesi bekleniyor. Bu bölgesel aktörler arasında herhangi bir siyasi çözüm sürecinde Sudanlı tarafların kimler olacağı ya da başka bir deyişle HDK'nın meşruiyetinin tanınıp tanınmayacağı konusunda bir anlaşma sağlanmadan bu savaşı durdurmak mümkün değil. O halde bu, bölgesel baskı ve Sudan'ın BAE ile karşı karşıya gelmesi, Hartum’un UAD’daki ve dolayısıyla bu savaşın tırmanmasına bir yanıt olarak HDK'ya daha fazla destek anlamına mı gelecek?

Washington'ın yokluğunun etkisi

Elbette ABD’nin İran nükleer dosyası, Ukrayna'daki savaş ve Ortadoğu'daki askeri konumlanışının niteliği ve büyüklüğü ile ilgili meşguliyetleri nedeniyle mevcut dönemde bu gelişmelerin dışında kalması, savaşın sürdürülmesi yönündeki eğilimi destekleyen bir unsur oluşturuyor. Washington’ın Sudan'daki mevcut insani krizin büyüklüğüne ve kritik seviyelerde kıtlık noktasına ulaşmış olmasına rağmen, ABD'nin eski Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello’nun yerine yeni bir temsilci atamakta isteksiz davranmasına neden olan yukarıda belirtilen meşguliyetleri çerçevesinde HDK üzerinde yakında bir baskı uygulamayacağı da aşikar.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Sudan Dışişleri Bakanı Ali eş-Şerif’in aniden görevden alınması ve yerine örgütsel derinliği olan Ulusal İslami Cephe partisinden Ömer Muhammed Ahmed Sıddık’ın atanması, eski rejimin Dışişleri Bakanlığı'nda kendisine yeniden yer bulduğunu gösteriyor. Bu aynı zamanda Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ın siyasetle ilgisi olmayan teknokratlara güvenmekten vazgeçtiğini de gösteriyor. Zira Şerif, Sudan Dışişleri Bakanlığı'nda siyasileştirilmemiş bir diplomatik alandan geliyordu ve önerdiği değişikliklerle bakanlıktaki iç politikaları bu alanla uyumlu hale getirmişti.

Bu gelişmeyle Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan iç politika yapıcılarının değişiminden vazgeçmeye ya da onlar arasındaki konumunu değiştirmeye niyeti olmadığını bir kez daha gözlemliyoruz. Bu gelişme ayrıca, Orgeneral Burhan'ın özellikle BM Genel Kurulu platformunda her zaman beyan ettiği gibi, Sudan hükümetinin Hartum'un kontrolünü ele geçirdikten sonra yeni bir teknokratlar hükümeti kurma konusunda inandırıcılığının çok zayıf olduğunu da gösterdi.

Mevcut yerel ve bölgesel dinamikler, Beşir rejiminin karar alma sürecindeki göreceli ağırlığı, şu an Güney Sudan'da olduğu gibi ya askeri çözüm yoluyla savaşı sürdürme ya da Darfur bölgesini kabile çatışmalarına terk etmesi için baskı yaptığından, özellikle Darfur eyaletinde olmak üzere Sudan'daki savaşın geçen bu üç yılla yetinmeyip önümüzdeki yıllarda da devam edeceğine işaret ediyor.

Yerinden edilme sorunu

Milyonlarcası komşu ülkelere göç etmek zorunda kalan Sudanlılar, Sudan'a dönseler de dönmeseler de savaşı durdurma ve daha da önemlisi sürdürülebilir siyasi istikrar sağlayacak iç siyasi denklemleri başlatma ihtimalini yakından takip ediyor.

Bu bağlamda Sudanlıların Mısır’dan geri dönüşlerinin Sudan'ın doğu ve orta bölgelerine olduğunu ve Mısır'da ekonomik zorluklarla karşılaşan nispeten zayıf sosyal gruplarda yer aldıklarını, varlıklı sosyal grupların ise evlerine dönme kararını bir sonraki duyuruya kadar ertelediklerini belirtmekte fayda var. Mısır, bir milyon Sudanlıya ev sahipliği yapıyor. Bu da Mısır-Sudan ilişkilerinin ufkunu bir yandan ikili ilişkileri ekonomik ve sosyal düzeyde derinleştirecek olumlu etkileşimlere açarken diğer yandan da Beşir rejiminin iki ülke arasındaki olumlu etkileşime karşı uygulamalarının bıraktığı ağır mirası ve eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e yönelik suikast girişiminde Beşir rejimine bağlı unsurların yer almasını marjinalleştireceğine şüphe yok. Resmi düzeydeki ilişkilere gelince, Orgeneral Burhan'ın yerel düzeydeki politikalarının istikrarsız doğası nedeniyle istikrara tanık olamayacaklarına inanıyorum.