Irak Başbakanı Sudani’nin ilk yüz günü: Dışarıda, iç dosyalarla dengeli fakat daha dikkatli adımlar atıyor

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (AFP)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (AFP)
TT

Irak Başbakanı Sudani’nin ilk yüz günü: Dışarıda, iç dosyalarla dengeli fakat daha dikkatli adımlar atıyor

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (AFP)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (AFP)

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, hükümetinin ilk 100 gününü geleceğe dair açık umutlarla barış içinde tamamladı. Bu süre zarfında hükümetine ve temsilcilerine karşı çıkan güçlerin Devlet Yönetimi İttifakı’na ya da hükümetinin kurucu gücü olarak görülen (Şii) Koordinasyon Çerçevesi güçlerine karşı harekete geçme olasılığına karşı temkinliydi.
Sadr Hareketi ve onun güçlü ve etkili lideri Mukteda es-Sadr, Sudani hükümeti ve hükümetin eğilimleri hakkında hâlen sessizliğini koruyor. Bu da Sadr Hareketi’nin yaklaşık iki hafta önce Cuma namazına katılanlar tarafından temsil edilen destekçileri için yeni bir güç testi gibi görünüyor. 2019 yılındaki Tişrin (Ekim) Ayaklanması’nın fitilini ateşleyen, tüm siyasi sisteme karşı mutlak muhalefet kanadında yer alan Tişrin Güçleri de hükümetin gidişatını ve yönelimini etkilemeyen bölgesel protesto gösterileriyle ara sıra sesini duyurmaya yönelik girişimlere sükunetini koruyor.
Bağımsız siyasi gözlemcilere göre hem Sadr Hareketi hem Tişrin Hareketi olsun muhalefet kanadındaki güçler ve özellikle Irak Yüksek Mahkemesi’nin bölgeye gönderilen paralarla ilgili kararını reddetmesinin ardından Kürt partiler, Sudani'nin attığı ve ne Koordinasyon Çerçevesi güçleri ne de Devlet Yönetimi İttifakı tarafından kabul görüyor gibi görünen adımlarla beklentilerinin pek fazla çelişmediğini düşünüyorlar. Bununla birlikte Sudani’nin, iddialı görünen hükümet programı ve usule ilişkin adımları, özellikle hizmet boyutunda vatandaşın ve en başta da yoksulluk sınırının altında yaşayan yoksul kesimin kaygılarını ele alması açısından ikna edici görünüyor.
Sadece bu da değil, ABD dolarının Irak dinarı karşısındaki yükselişinden Başbakan Sudani'nin sorumlu olmadığına, mevcut hükümetin kurulmasından önce ABD tarafından alınan önlemlerle ilgili olduğuna ve Sudani’nin İran'a ve diğer ülkelere para kaçakçılığı yapılmasını ve sahte faturalar yoluyla kara para aklanmasını önlemeyi amaçladığına inananlar var.
Bu durumda Başbakan Sudani, ön saflarında Sadr Hareketi’nin yer aldığı muhalifleri hakkında rahat. Sudani, dolar kriz nedeniyle Merkez Bankası Başkanı dışında, Bakanlar Kurulu Genel Sekreterliği ve bazı valilikler gibi önemli devlet makamlarındaki isimlere dokunmadı. Merkez Bankası Başkanı, halkın öfkesini bastırmak için bir günah keçisi olarak görevden alınmış olsa bile siyasi partiler tarafından savunulması zorlaşmıştı.
Bu yüzden ‘üretken diplomasi’ dediği bir yol ile tüm alanlarda sözleşmeler imzalayan, ekonomi ve yatırım kapısından Irak'ın bölgesel ve uluslararası politikalarında dış dosyaya büyük önem veren Başbakan Sudani, baltalama politikasına girmeden Irak'ın dışa dönük yaklaşımını sürdürmek isterken bir yandan da 25'incisi düzenlenen Körfez Ulusları Kupası sırasında iyice belirginleşen Arap ülkeleriyle arasındaki ilişkilerde denge noktaları bulmaya çalışıyor. Başbakan Sudani’nin onlarca sözleşmenin imzalandığı, verimli geçen ziyaretleri, Irak'ın Körfez ülkeleri başta olmak üzere Araplara ve uluslararası topluma yaklaşımını temsil ediyor.
Öte yandan Başbakan Sudani, dışarıda, iç dosyalarla ilgili adımlarla dengeli, fakat daha temkinli adımlar atıyor. Sünni Arapların ve Kürtlerin, Almanya ve Fransa ile hatta daha sonra ziyaret edeceği ABD ile bile yapılacak anlaşmalar konusunda itiraz edecek bir şey bulamadıkları bir dönemde Sudani, dış ilişkiler açısından özellikle Washington ile ilişkiler konusunda Koordinasyon Çerçevesi güçlerindeki müttefikleriyle sorun yaşıyor.
Örneğin Sudani’nin Her ne kadar yabancı heyetlerle yaptığı her görüşmede, NATO ile yapılan her toplantıda ve konuyla ilgili basına yaptığı her açıklamada Irak'ın artık yabancı askerlerin topraklarındaki varlığına ihtiyacı olmadığını vurgulasa da yabancı askerlerin Irak topraklarında kalması gerektiği açıklaması, Koordinasyon Çerçevesi’ndeki bazı güçler tarafından ağır şekilde eleştirildi.
Başbakan Sudani, ‘France 24’ adlı televizyon kanalına verdiği röportajda, Irak'ın yabancı muharip güçlere değil, terörle mücadele ve istikrar ve güvenliğin sağlanması alanında ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon üyesi ülkelerle ve uluslararası koalisyon dışındaki ülkelerle iş birliğine ihtiyaç duyduğunu söyledi. Uluslararası Koalisyon güçlerinin, eski hükümetin talebiyle Irak’ta olduğunu belirten Sudani, askeri danışmanların görevlerine devam etmesinin yanı sıra sayılarının ve yerlerinin belirlenmesinin, eğitim ve bilgi alışverişi alanında iş birliği konularına ilişkin resmi makamlar tarafından belirlenen siyasi bir anlaşma uyarınca yapılan profesyonel diyaloga tabi olduğunu söyleyen Sudani, “Bir yandan Irak'ın toprakları, suları ve hava sahası üzerindeki egemenliğini sağlarken diğer yandan Uluslararası Koalisyonla iş birliğine, bilgi alışverişine ve ortak eyleme dayalı yeni bir ilişki tarzına ihtiyacımız var. Milli Güvenlik Kurulu, bahsettiğimiz esaslar doğrultusunda ilişkinin çerçevesini belirlemeye yönelik bir çalışma yapıyor” şeklinde konuştu.
Irak’ın bölge ülkeleriyle olumlu bir rol oynamaya devam etmesiyle ilgili olarak ise Sudani, “Göreve başladığımız ilk günden bu yana İran İslam Cumhuriyeti, Suudi Arabistan Krallığı ve diğer kardeş Arap ülkeleri arasında arabulucu rolü oynamaya, yakınlaşmayı ve anlayışı sürdürmeye, bölgede güvenliği sağlamaya ve gerginlikleri azaltmaya çabaladık” ifadelerini kullandı.



Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
TT

Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)

Şam’ı, Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten ve ülke 8 Aralık 2025’teki ‘kurtuluş’ yıldönümünü anmaya hazırlanırken ziyaret ettiğinizde, kendinizi neredeyse bir ‘bayram’ yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Elinizde bir mercek taşıyormuşçasına, detaylarda ve karşılaştırmalarda kayboluyorsunuz. Bu karşılaştırmalar yalnızca geçen yıl dışarıdan gözlemlediklerinizle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda 15 yıllık acı, korku ve farklı kuşakların deneyimlerinden oluşan birikmiş travmalarla da dolu.

‘Bayram’ kelimesi, son günlerde Suriye başkentinde gözlemlenen genel tabloyu özetleyebilir; hazırlıklar, süslemeler ve sevinç kadar, hüzün, işlerin aksaması ve günlük işlerin bayram sonrasına ertelenmesi de bu manzaraya dahil. Basit bir düzenleme talebi dahi genellikle “İnşallah bayramdan sonra” yanıtıyla karşılanıyor.

Karanlık bir dönem sona erdi

Lübnan sınırındaki el-Masna Sınır Kapısı’ndan Şam’a doğru uzanan yol boyunca, kutlama havası daha girişte başlıyor. Yol boyunca asılı büyük pankartlar, ‘Karanlık dönem sona erdi… Ülkenin yüzü aydınlandı’, ‘Omuz omuza, el ele, vatanı inşa ediyoruz’, ‘Tek vatan… Tek halk’ gibi sloganlar taşıyor.

xasdfrg
Şam'da Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında Suriye bayrağı sallayan bir kız (AP)

Yeni bayrak ve kartal simgesi, eski rejimin boşalttığı askeri bölgelerin duvarlarına, kasaba girişlerine ve Beyrut-Şam yolundaki 4. Tümen karargâhına işlenmiş.

2024 yazında açıklanan bu yeni görsel kimlik, yıkılmış ve yıpranmış bir ülkede “Öncelikli bir konu değil” eleştirilerine maruz kalmış olsa da sahadaki gerçekler bu eleştiriyi tamamen doğrulamıyor. Eski rejimde görsel kimlik, öğrencilerin defterlerinden sınıf tahtalarına, meydanlardaki dev heykellere kadar sistematik biçimde nüfuzun pekiştirilmesini sağlayan merkezi bir araçtı.

Bu nedenle, eski rejim düştüğünde ilk olarak kırılan, parçalanan ve yok edilen şey, onun ikonları ve görsel sembolleriydi. Boşalan bu alan, yeni otoritenin kimliğini yansıtacak şekilde doldurulmalıydı; aksi halde, geçen yılın başında ortaya çıkan bölgesel ve milis kaynaklı rastgelelikler bu boşluğu doldurabilirdi. Bir gözlemci, eski rejimin sembollerini taşıyan banknotlarla işlem yapma ihtiyacı olmasaydı, pek çok kişinin paraları yakacağını alaycı bir dille ifade etti.

Ancak, geçmişle bağları koparma ve yeni dönemi pekiştirme bağlamında, birçok kişi yeni görsel kimliği kıyafet, görünüm ve sosyal davranışlarda da benimsemekte bir adım öteye geçti. Geçen yıl Şam’da uzun saçlı ve tuhaf kıyafetli olarak öne çıkan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) savaşçılarının sakalları kısalmış ve seyrekleşmişken, artık sakallar genel olarak düzenli, hafif ve bıyıkla bütünleşmiş bir şekilde gençler ve erkekler arasında yaygın bir görünüm halini aldı.

Altın kartal simgesi, resmi kıyafetlerin kollarına ve yakalarına takılan düğmeler haline geldi ve sadece devlet memurlarına değil, özel sektörde çalışan ve dönemin stilini benimsemek isteyen genç sivillere de yayıldı.

dfrg
Suriyeliler giyim, görünüş ve sosyal davranışlarında yeni bir ‘görsel kimlik’ benimseme konusunda adım atıyorlar. (AP)

Yeni devlet kurumları, önceki savaşçıları polis ve genel güvenlik başta olmak üzere resmi kanallarına entegre ederken, eski askerlerin kıyafetleri de değişti. Artık gömlek-pantolon ya da milis gruplarına göre kamuflaj yerine, siyah tek tip üniformalar, açık yüzler ve görünmeyen silahlar hâkim.

Bugün Suriye’deki büyük dönüşümler bağlamında belki küçük görünen bu sahne değişikliği, Şamlıların bastırılmış öfkesinin ve yeni yöneticilere karşı duyduğu kaygının bir kısmını emdi. Merkeziyetçi bir ülke olarak Suriye’de, genel başarı Şam sınavı geçilmeden mümkün değil. Ve Şam bugün, tüm zorluklara ve yüksek beklentilere rağmen adeta bir bayram havasında.

Beyaz bayraklar

Yoğun kalabalıklar, herhangi bir yere ulaşmayı neredeyse bir mucizeye dönüştürüyor; beyaz tevhid bayraklarıyla donatılmış geçit törenleri sokaklarda ilerliyor ve öğleden sonra Emevi Meydanı çevresindeki yollar kapanınca, iç sokaklar iyice tıkanıyor. Telefon şebekesi aşırı yük altında. Oteller dolup taşmış durumda; rezervasyonlar, bir zamanlar prestijli ve lüks olan, 1980’lerin sonunda zamanın durduğu o otellerde bile, roket gibi fırlayan fiyatlarla dolu. Bugün bu oteller sadece dönemin tanığı olan harabeler halinde.

Otellerin misafirleri, Suriyeli göçmenler, sivil toplum aktivistlerinin seminer ve atölye çalışmaları katılımcıları, üst düzey yabancı ve diplomatik heyetler, yerel ve uluslararası medya mensupları, tüccar ve müteahhitler, uzak vilayetlerden gelen güvenlik görevlileri ve sadece meraklı olan ve lobiye girebilme fırsatı bulan kişiler arasında değişiyor.

Bu yoğun kalabalığın ortak paydası, bir zamanlar ülkelerine geri dönme umudunu kaybetmiş olmaları ve bugün bunu telafi etmeye çalışmaları. Geçen yıl boyunca bazı aileler, on yıldan uzun süredir sürgünde olan çocuklarını kucaklama şansı buldu; torunlarıyla yüz yüze tanışan büyükler, bazı durumlarda sadece telefon ekranları aracılığıyla tanışabilmişti. Gençler, bir zamanlar tutuklanma veya ölüm tehlikesinden kaçarak ülkeyi terk etmiş, şimdi ise orta yaşa gelmiş olarak gençlik yıllarının yataklarına sıkışmaya çalışıyor.

csdfg
Hama şehrindeki kutlamalar sırasında el-Asi Meydanı'nda toplanan yüzlerce insanın genel görünümü (EPA)

Her bayram günü olduğu gibi, sevinç ve mutluluk duyguları bazı kapıları sadece gözyaşıyla çalıyor. Özellikle harap olmuş bölgelerde yaşayanlar ve kayıp ya da zorla kaybedilmiş yakınları olanlar, bugün sevinçlerini hıçkırıklarla yaşıyor; çünkü yollarının uzun ve zorlu olduğunu biliyorlar. Bu kişiler, bu anmanın en belirgin katılımcıları; her ailede bir kayıp veya kaybolmuş birey bulunuyor ve halen defin ve taziye merasimi için iz veya kalıntı arıyorlar.

Öte yandan, kayıp yakınları, insan hakları örgütleri, iş insanları ve diğer topluluklar, faaliyetlerini ülkelerine taşıyarak başkentte toplantılar düzenledi ve taleplerini dile getirdi. Bu, şüphesiz büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

‘Özlemle doluyum’

Her şeyden önce bu kutlama, Suriyelilerin onlarca yıl boyunca mahrum bırakıldığı ‘geri dönüş hakkına’ odaklanıyor; bu hak bazen 2011 devriminden bile önce gündeme gelmişti. İstanbul’da geçirdiği 13 yılın ardından Şam’a dönen kırklı yaşlarındaki bir adam şöyle diyor: “Geri dönüyorum çünkü basitçe özledim. Ailemi, mahallemi ve o zamanlar sevmememe rağmen zorla terk ettiğim hayatımı özledim.”

Bireylerin seçimlerini, ‘yeni Suriye’yi inşa etme’ gibi parlak başlıklar altında siyasi bağlamlara oturtmaya çalışanlara dair konuşurken şu ifadeleri kullandı: “Yurt dışındayken bile ülkem ve insanlarıma çeşitli şekillerde katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Ama bugün geri döndüm çünkü hasret galip geldi. Hasret duygusu, geri dönmek için yeterli bir sebep olmalı. Geri dönme hakkım, yönetimin şekli veya yeni iktidarın performansına duyduğum memnuniyet ya da memnuniyetsizlikten bağımsız olmalı.”

Bu ifade, bugün Suriyelilerin, hem Şam’da hem de uzak vilayetlerde karşılaştığımız insanların halini özetliyor: Halk, fiilen kaderlerini tayin etme hakkını yeniden kazanmalarını kutluyor.

Siyaset bugün geniş bir alan kaplamıyor gibi görünse de, hükümet kararları, medyanın ve hukuk alanının performansı, polis davranışları, sahil ve Suveyda’daki gelişmeler, fiyat artışları, yoksullukla zenginliğin yan yana varlığı ve cezaevlerinde kaybolan ya da zorla kaybedilen kişilerin dosyalarının görmezden gelinmesi gibi konular her sohbette kendini hissettiren ‘büyük fil’ olmaya devam ediyor. Tüm bu başlıklar ve daha fazlası, sokakta, kafelerde ve restoranlarda yüksek sesle tartışılıyor; sanki artık duvarların kulakları yokmuş gibi... Görüşme yaptığım kişi bu benzetmeye gülerek şöyle diyor: “Gerçekten de duvarların artık kulakları yok. Herkes canının istediğini yapıyor: bireyler, dernekler, bakanlıklar, valiler, hatta Hamidiyye Çarşısı’ndaki polis memuru bile… Sanki herkes yeniden konuşma cesareti bulmuş ve kulaklarını kapatmış durumda.”


Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.