Horlama kadının cinsel hayatına nasıl etki ediyor?

Uyku apnesi (Getty Images)
Uyku apnesi (Getty Images)
TT

Horlama kadının cinsel hayatına nasıl etki ediyor?

Uyku apnesi (Getty Images)
Uyku apnesi (Getty Images)

Yapılan yeni bir araştırma horlamanın kadınların cinsel hayatını mahvedebileceği sonucuna vardı ki bu erkekler için de kötü bir haber. Çalışma, horlayan kadınların cinsel işlev bozukluğu yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
Journal of Urology'de yayınlanan bir araştırmaya göre, cinsel bozukluklar; obstrüktif uyku apnesi (yüksek sesle horlamaya neden olabilir), uykusuzluk veya sirkadiyen ritim uyku bozukluğu olan kadınlar arasında daha yaygın.
Şarku’l Avsat’ın The Independent’tan aktardığı habere göre, çalışma, uyku apnesi olan kadınların cinsel uyarılma bozukluğuna sahip olma ihtimalinin iki kat daha fazla olduğunu gösterdi, bu da uyarılma ile mücadele ettikleri anlamına geliyor. Ayrıca, uyku apnesinin orgazm bozukluğuyla da bir bağlantısı var. Bu hastalıktan mustarip kadınların yüzde 70'inin orgazm olmaya karşı mücadele ettiği bildirildi.
Aynı zamanda, uykusuzluk çeken kadınların cinsel sorunlardan muzdarip olma olasılığının ortalamadan iki ila üç kat daha fazla olduğu tespit edildi. Çalışma, yaklaşık 3 milyon kadının tıbbi kayıtları üzerinde bir incelemeye dayalı olarak yapıldı.
Maryland'de bulunan Johns Hopkins Üniversitesi'nden, raporun yazarlarından biri olan Dr. Taylor Cohn The Sun gazetesine yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Kadın cinsel işlev bozukluğu ile düşük uyku kalitesi arasında güçlü bir ilişki keşfettik. Genellikle her ikisi de teşhis ve tedavi edilmez.”
Cohn, açıklamalarına şöyle devam etti: “Bulgularımız, kadınlarda uyku ve cinsel sağlık arasındaki önemli ilişkiyi tanımaya ihtiyaç olduğunu vurguluyor.”
Ayrıca uyku bozukluğunun testosteronun yanı sıra östrojen seviyesinin de düşmesine neden olduğuna inanılıyor. Hem erkeklerde hem de kadınlarda bulunan bu hormonlar, insanların cinsel dürtüleri ve işlevlerinde hayati bir rol oynuyor.



Ağızdaki bakteri miktarı ne kadar mutlu olduğumuzu gösteriyor

New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)
New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)
TT

Ağızdaki bakteri miktarı ne kadar mutlu olduğumuzu gösteriyor

New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)
New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)

Yeni bir araştırmaya göre depresyon, ağızda bulunan bakterilerin çeşitliliğinin azlığıyla bağlantılı olabilir.

Siz bu haberi okurken ağzınızda 500 milyar ila 1 trilyon bakteri bulunuyor. Bağırsak mikrobiyomundan sonra ağız, insan vücudundaki en büyük ikinci mikroorganizma topluluğunu barındırıyor.

New York Üniversitesi'ndeki (NYU) araştırmacılar, bu mikropların yapısının depresyonun teşhis ve tedavisinde işe yarayabileceğini söylüyor. Yeni çalışmada, ağızda mikropların çeşitliliğinin azalmasının ruh sağlığıyla ilişkili olduğunu buldular.

NYU Rory Meyers Hemşirelik Okulu'nda araştırmadan sorumlu dekan yardımcısı Dr. Bei Wu, "Ağız mikrobiyomunun, iltihaplanma veya bağışıklık sistemindeki değişiklikler yoluyla depresif semptomları etkilemesi mümkün. Tersine, depresyon beslenme alışkanlıkları, kötü ağız hijyeni, sigara ve alkol kullanımının artması veya ilaç kullanımı gibi değişikliklere yol açabilir ve bunların tümü ağız mikrobiyomunu değiştirebilir" dedi.

Bu ilişkinin hangi yönde işlediğini ve altında yatan mekanizmaları anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var.

Wu, bu hafta BMC Oral Health adlı akademik dergide yayımlanan çalışmanın kıdemli yazarı.

Bu sonuçlara ulaşmak için yazarlar, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Anketi'nden elde edilen verileri inceledi. 2009'la 2012 arasında 15 binden fazla yetişkinden toplanan anket verilerini kullanarak depresyon belirtilerini tükürük örnekleriyle karşılaştırdılar.

Ayrıca, tükürükteki mikropları tanımlamak ve ağız mikrobiyomunun çeşitliliğini ölçmek için gen dizileme kullandılar. Böylece, mikrobiyal çeşitliliği daha az olan kişilerin depresyon belirtileri gösterme ihtimalinin daha yüksek olduğunu keşfettiler.

Ek analizler, sigara içme, alkol tüketimi ve diş bakımı gibi alışkanlıkların ağız mikrobiyomuyla depresyon arasındaki ilişkiyi etkilediğini ortaya koydu. Bunların tümü ağızdaki bakteri yapısını değiştirebiliyor.

Antidepresanlar ve diğer psikotropik ilaçların, tükürük miktarını azaltan ve ağız mikro ortamını değiştiren yan etkileri olduğunu belirttiler.

"Dolayısıyla ilaçlar sadece depresif semptomları hafifletmekle kalmıyor, aynı zamanda ağız sağlığı üzerinde düzenleyici bir etkiye de sahip" dediler.

cdsfvgh
Önceki araştırmalar, ağız mikrobiyomuyla genel sağlık arasında bağlantı olduğunu göstermişti. İçki içme ve diş bakımı gibi alışkanlıklar ağızdaki bakteri yapısını değiştirebiliyor (AFP)

Yine de ağızdaki mikropların çeşitliliğinin depresyonu etkileyip etkilemediği, depresyonun ağız mikrobiyomunda değişikliklere yol açıp açmadığı veya simbiyotik bir ilişki olup olmadığı hâlâ belirsiz.

Araştırmacılar, yakın zamanda yapılan bir çalışmanın depresyonla bağırsaktaki bakteri çeşitliliği arasında olası bir bağlantı bulduğunu belirtti. Ayrıca giderek artan sayıda araştırmanın ağız mikrobiyomuyla genel sağlık arasında bağlantı olduğunu gösterdiğini eklediler. Bunun nedeninin iltihaplanma ve bağışıklık sistemindeki bozukluklar olduğu düşünülüyor.

Araştırmacılar, bu bulguların konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağını umuyorlar. 2021'de, tahmini 21 milyon yetişkinin geçen yıl en az bir kez majör depresif nöbet yaşadığı tahmin ediliyor.

Wu, "Ağız mikrobiyomuyla depresyon arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılması, sadece depresyonun altında yatan mekanizmaları öğrenmemize yardımcı olmakla kalmayıp, duygudurum bozuklukları için yeni biyolojik işaretler veya tedaviler geliştirilmesine de katkıda bulunabilir" dedi.

Independent Türkçe