İsrailli 100 tarihçiden ortak bildiri: Aşırı sağcı hükümet İsrail için varoluşsal bir tehdit

Aşırı Sağcı hükümete karşı göstericilerin sayısı Kudüs’teki  iki saldırısı sonrası yarı yarıya azaldı

Dün akşam Tel Aviv'deki hükümet karşıtı gösteriden bir kare (AFP)
Dün akşam Tel Aviv'deki hükümet karşıtı gösteriden bir kare (AFP)
TT

İsrailli 100 tarihçiden ortak bildiri: Aşırı sağcı hükümet İsrail için varoluşsal bir tehdit

Dün akşam Tel Aviv'deki hükümet karşıtı gösteriden bir kare (AFP)
Dün akşam Tel Aviv'deki hükümet karşıtı gösteriden bir kare (AFP)

Binyamin Netanyahu hükümetine karşı düzenlenen halk gösterilerinin organizatörleri, hükümetin yargıya karşı onayladığı “darbeyi” protesto etmek için gösterici sayısındaki azalmayı durdurmaya çalışıyor. Protestoları organize edenler katılımlardaki düşüşün geçici olduğunu ve Kudüs'teki Filistin operasyonlarından kaynaklandığını vurguluyor.
Protesto sürecinin çeşitli düzeylerde devam ederken 100 İsrailli tarihçi Netanyahu yönetimini uyaran bir mesaj yayınlayarak yargıya müdahalenin ‘İsrail için stratejik bir tehdit’ olarak gördüklerini açıkladı.
‘İsrail halkının tarihi’ konusunda uzmanlaşmış ve İsrail ve ABD üniversitelerinde çalışan tarihçi akademisyenler, Netanyahu hükümetinin ‘yargıyı zayıflatmak için bir plan tasarlayarak, İsrail Devleti ve İsrail ulusunun varlığına tehdit oluşturduğunu’ söylediler. Söz konusu tarihçiler yayınladıkları ortak bildiride şu ifadelere yer verdiler: “İsrail Devleti'nin kuruluşundan bu yana, Yahudi göçmenler İsrail'e üç ana nedenden dolayı gelmiştir: Ya zulümden kaçtılar ya ekonomik durumlarını iyileştirmeye çalıştılar ya da hayatlarına varoluşsal bir içerik ve aidiyet duygusu verecek bir yer aradılar. Bu hedeflerin tümü şu anda tehdit altında. Halkı kendi yönetimine saldırmakla suçlayan devlet de protestocu vatandaşlarını tehdit eden bakanlar da demokrasimizin doğasına yönelik tehlike oluşturuyor. İktidar, vatandaşlarını eşitlik ve adil yargılanma haklarından geri çekme tehdidinde bulunduğunda, yargı reformları ile engellenemeyen sonuç, toplumsal birlik ve aidiyet duygusunun yok olması, yerini yabancılaşma ve düşmanlık duygusuna bırakmasıdır. Önerilen reformlar İsrail ekonomisini de tehdit ediyor.”
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre akademisyenlerin ortak bildirisi, koalisyon anlaşmalarına ve Güvenlik Bakanlığı’nın sorumluluklarının üç bakan (Galant, Smotrich ve Ben Gvir) arasında paylaştırılmasını da konu ediniyor. Bildirgede, “Bu, İsrail'i 1948'den önce Siyonist milislerin savaştığı döneme geri götürür. Eğitim Bakanlığı'na iki bakanın atanması, İsrail'i, amacı devlete bağlı tek bir ulus kurmak olan Halk Eğitim Yasası'nın çıkarılmasından önceki eğitim akımları yöntemi günlerine geri götürüyor” ifadelerine yer verildi.
Bildiride ayrıca “Bir yanda hükümetin vatandaşlarına karşı gösterdiği nefret, şiddet tahriki, alay ve küstahlık, diğer yanda vatandaşların Netanyahu'nun 6. hükümetine duyduğu derin güvensizlik... Tüm bunlar İsrail dayanışmasından geriye kalanları aşındırıyor. Görünen o ki, son seçimlerde kazandığı zaferle ve hükümeti kurmasıyla övünen İsrail sağı, İsrail toplumunun varlığının bağlı olduğu zayıf ortak paydayı ortadan kaldırmanın peşinde. Yahudi halkının tarihini araştıran tarihçiler olarak, İsrail'de Yahudi halkının devam eden varlığını, devletin özelliklerini ve toplum imajını geniş bağlamlarda takip ediyoruz; Manzara çok endişe verici. Varlığının başlangıcından bu yana, İsrail Devleti'nde hiçbir zaman, devletin varlığına yönelik yakın bir tehlikenin olduğu bu kadar derin bir kriz yaşanmadı” ifadeleri kullanıldı.
Geçtiğimiz cumartesi (28 Ocak) akşamı Tel Aviv, Kudüs ve Hayfa'da Netanyahu hükümeti ve onun yargıya karşı planına karşı düzenlenen haftalık gösterilere yaklaşık 60 bin kişinin katılması dikkat çekti. Geçen hafta katılımcı sayısı 130 bine ulaşırken, organizatörler bu hafta yaklaşık 250 bin göstericinin katılımını bekliyor.
Organizatörler, Cuma ve Cumartesi günleri Filistinli silahlı kişilerce gerçekleştirilen saldırılar nedeniyle aralarında gösterilerin iptal edilmesi olasılığı hakkında bir tartışma çıktığını kabul ettiler. Ancak protestoları devam ettirmeye karar veren organizatörler, gösterilerin yeniden düzenleneceğine ve büyüyeceğine dair güvence verdiler. Halkın hükümetin tuzağına düşmemesi için hafta boyunca etkinlikler yapıldığını anlattılar. Protesto kampanyasını sürdürmekte ısrar edeceklerini de aktarıyorlar.



‘Narnia Operasyonu’ ve ‘Kızıl Düğün’… Netanyahu ve Trump İranlıları bir ‘Hollywood hayali’ ile nasıl kandırdı?

İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından Tahran'dan yükselen dumanlar, 15 Haziran 2025 (Reuters)
İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından Tahran'dan yükselen dumanlar, 15 Haziran 2025 (Reuters)
TT

‘Narnia Operasyonu’ ve ‘Kızıl Düğün’… Netanyahu ve Trump İranlıları bir ‘Hollywood hayali’ ile nasıl kandırdı?

İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından Tahran'dan yükselen dumanlar, 15 Haziran 2025 (Reuters)
İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından Tahran'dan yükselen dumanlar, 15 Haziran 2025 (Reuters)

İsrailli generaller 13 Haziran günü gece yarısı İsrail Hava Kuvvetleri karargâhının altındaki bir sığınakta toplandılar ve ‘Kızıl Düğün’ adını verdikleri bir operasyonla füzelerin Tahran'a inişini izlediler.

Saatler sonra, bin mil (yaklaşık bin 609 kilometre) ötede, İran'ın üst düzey askeri liderleri Wall Street Journal'ın (WSJ) ‘toplu katliam’ olarak tanımladığı ve Game of Thrones'daki ünlü düğün sahnesine benzettiği olayda öldürüldü.

WSJ'nin 18 mevcut ve eski İsrailli ve ABD'li güvenlik yetkilisiyle yaptığı görüşmelere dayandırdığı haberinde, İsrail'in İran'a saldırmasının, görevde başarılı olamama korkusundan kaynaklandığı vurgulandı.

Şarku’l Avsat’ın WSJ’den aktardığı habere göre, saldırının gerçekleştirilmesini sağlayan istihbarat ve askeri hassasiyetin birleşimi dünyayı şaşırttı. Ancak İsrail'in İran'a karşı 12 gün süren savaşının başlangıcındaki tek beklenmedik başarı bu değildi.

Haberde şu ifadelere yer verildi: “Planlayıcılarının C.S. Lewis'in tamamen kurgusal bir dünyada geçen ünlü roman serisine atfen ‘Narnia Operasyonu’ adını verecek kadar hayalperest olduğu düşünülen ilk saldırının önemli bir bölümünde, uygulayıcılar İran'ın en önde gelen dokuz nükleer bilim adamına başkent Tahran'daki evlerinde neredeyse aynı anda suikast düzenlemeyi başardılar.”

WSJ'ye göre, nükleer tesislere verilen zarar konusunda çelişkili raporlar var. İsrail ile ABD'nin İran'ın yıkılanları yeniden inşa etmesini engelleyip engelleyemediği henüz belli değil.

İsrail Askeri Operasyonlar Direktörlüğü Başkanı ve operasyonun ana mimarı General Oded Pasiuk, “Bunu ayrıntılı olarak planlamaya başladığımızda, işe yarayıp yaramayacağını bilmek çok zordu” dedi.

İsrail'in riski

Haber, İsrail'in saldırıyı gerçekleştirirken iki seçenekle karşı karşıya kaldığı için ‘ciddi bir risk aldığını’ ortaya koydu: Ya insani hedeflerini bir kerede vuracaktı ya da başarısız olup Tahran'a hedeflenen unsurları dağıtma şansı verecekti. Eğer bu hedefler dağıtılsaydı, İran'ın tepkisi daha sert olacak ve Tahran'ın nükleer hedeflerine dokunulmayacaktı.

Ancak kayıplarına rağmen İran halen toparlanma kapasitesine sahip ve nükleer silah elde etmek için her zamankinden daha kararlı bir şekilde geri dönebilir.

Uzun bir yol

Haberde operasyonun kökenlerinin 1990'ların ortalarına, İsrail istihbaratının ‘İran'ın nükleer silah programı inşa etmeye yönelik yeni girişimlerini’ ilk kez tespit ettiği döneme dayandığı belirtiliyor.

Şarku’l Avsat’ın WSJ’den aktardığı haberde şu ifadeler yer aldı: “İsrail istihbaratı, İran'ın ana zenginleştirme tesislerinden birinde iki patlamaya neden olmak ve bazı bilim adamlarına suikast düzenlemek de dahil olmak üzere bir sabotaj kampanyasını kolaylaştırmak için İran içinde geniş bir ajan ağı kurmaya başladı. Ancak İsrailli yetkililer sonunda bu faaliyetlerin yetersiz olduğuna ve İran'ın nükleer programını ve İran'ın nükleer faaliyetlerinin beynini hava yoluyla yok etmeleri gerektiğine karar verdiler. Bunu yapmak son derece zor olacaktı. İsrail'in vurması gereken yerler kendi topraklarından bin milden daha uzaktaydı; pilotların tek bir yakıt ikmal uçağının etrafında altı ila on uçaktan oluşan formasyonlar halinde uçmayı ve uçuş sırasında birkaç kez sırayla yakıt ikmali yapmayı öğrenmeleri gerekiyordu. Ayrıca uçaklarının hassas bir şekilde konumlandırılmasında ustalaşmaları gerekiyordu ki füzeler hedeflerini vurmak üzere fırlatılabilsin ve her vuruş arasında 15 ila 20 saniyelik bir aralık bırakarak etkinliklerini en üst düzeye çıkarabilsinler.”

sdfrgt
Tahran'da Humeyni heykelinin bulunduğu bir meydan (EPA)

Gazze savaşı sırasında İsrail neredeyse iki yılını Hamas'ı ezerek geçirdi ve geçen yıl Lübnan savaşı sırasında Hizbullah'ı ciddi şekilde zayıflattı. Daha sonra Suriye muhalefeti Suriye hükümetini devirerek İran karşıtı bir hükümet kurdu ve İsrail uçaklarının ülkenin hava sahasından engelsiz bir şekilde geçmesinin önünü açtı.

O zamana kadar İsrail'in İran içindeki casusluk ağları, askeri liderlerinin hareketlerini izleyebilecek ve ülke içinde bir saldırı sırasında İran'ın hava savunma sistemlerini yok etmede önemli bir rol oynayabilecek insansız hava aracı (İHA) üsleri kurabilecek kadar genişti.

Haberde şöyle deniyordu: “Tüm bu unsurlar mevcutken saldırı planları yoğunlaştı.”

Narnia Operasyonu

İsrail'de İran'ın uranyum zenginleştirmeye başlamasıyla birlikte, eğer isterse nükleer bomba yapmasına sadece aylar kalacağı hissi durumun aciliyetini arttırdı.

Haberde, “İran'ın uranyum zenginleştirmesini durdurma savaşını çoktan kaybettiğinden korkan İsrail, İsrail saldırıları nükleer tesisleri yok etse ya da devre dışı bıraksa bile ülkelerinin bu nükleer yakıtı bir nükleer silah yapmak için kullanmasına yardımcı olabilecek İranlı bilim adamlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir operasyon başlattı” denildi.

Haberde bu görevin Narnia Operasyonu olarak adlandırıldığı belirtildi.

Haberde, İsrail savaş uçaklarının 12 gün boyunca hedef listesini yoğun bir şekilde bombalamaya devam etmesinin önünü açmak için ilk andan itibaren hava üstünlüğünü sağlamanın da bir öncelik olduğu ifade edildi. Bu amaçla İsrailli yetkililer İran'ın hava savunma sistemlerinin kapsamlı bir haritasını çıkarmak için binlerce istihbarat kaynağını referans aldı.

Saldırının ilk aşamalarında İsrail kendi topraklarından büyük İHA’lar fırlattı. Operasyon hakkında bilgi sahibi bir kaynağa göre, saldırıdan önceki gece bu İHA’lardan bazılarının uzun menzilli görevler gerçekleştirme kabiliyetleri ilk kez test edildi.

İsrail kamuflajı

İsrailli bir güvenlik yetkilisine göre Netanyahu ve askeri danışmanları saldırı kararını 9 Haziran'da aldı. Yetkiliye göre Netanyahu'nun ekibi, İranlıların bilim adamlarını ve askeri liderlerini dağıtmak gibi önlemler almamalarını sağlamak için planlarını gizlemek zorunda kalacaklarını biliyordu.

Bu arada İsrailli yetkililer, Netanyahu ile Trump arasında bir saldırı konusunda anlaşmazlık olduğunu gösteren raporları medyaya sızdırdı. Sızıntılar, operasyonun başlamasından dört gün önce Netanyahu ile Trump arasında yapılan bir telefon görüşmesinin ayrıntılarını içeriyordu; Trump, İsrail Başbakanı’na askeri seçeneklere başvurmadan önce diplomasinin yoluna girmesini istediğini bildirdi.

Saldırıların gerçekleştiği gün Trump gazetecilere ABD ve İran'ın ‘bir anlaşmaya nispeten yakın’ olduğunu ve ‘İsraillilerin bu işe karışmasını’ istemediğini söyledi.

İsrailli yetkililer de gazetecilere bir saldırının yakın olduğunu, ancak Washington ile Tahran arasında pazar günü yapılması planlanan altıncı tur nükleer görüşmelerin nihai sonucunu görmek için bekleyeceklerini belirtti.

Operasyonun planlamasına aşina bir güvenlik yetkilisi, aldatmacanın sırrının İranlıların zihninde İsrail'in ABD'nin izni ve müdahalesi olmadan saldırmayacağı fikrinin yattığını söyledi. ABD harekete geçmediği ve müzakerelerle meşgul olduğu sürece, İsrail sürpriz unsurunu kaybetmeden İranlıların gözü önünde saldırı tehdidinde bulunabilir ve hatta harekete geçebilirdi. Nitekim İsrail uçakları havalanırken Trump Truth Social'da şu paylaşımı yaptı: “İran'ın nükleer sorununa diplomatik bir çözüm bulmaya kararlıyız!”

İranlı yetkilileri ölüme mahkûm eden bir hata

Nihai planın önemli bir parçası, Kızıl Düğün olarak bilinen bir hamleyle İran Silahlı Kuvvetleri’nin liderliğini ortadan kaldırmaktı. Habere göre bu hamlenin amacı, İran'ın karşılık verme kabiliyetini ortadan kaldırarak İsrail savaş uçakları ve İHA’larının İran füze rampalarını imha etmesinin önünü açmak ve böylece beklenen karşılığın boyutunu en aza indirmekti.

Ancak İsrail uçakları yaklaştıkça ani bir meydan okuma ortaya çıktı ve İran Hava Kuvvetleri komutanları aniden hareketlenmeye başladı. İsrail komuta merkezinde gerginlik vardı; tüm plan çöküyor ve İranlılar planı açığa çıkarmış gibi görünüyordu.

Ancak İsrailli komutanları şaşırtan sürpriz, İranlı yetkililerin dağılmak yerine kendilerini ölüme mahkûm etmek için aynı yerde toplanmış olmalarıydı. Dakikalar sonra İsrail füzeleri fırlatıldı.

Aynı anda İranlı nükleer bilim adamlarının evlerinde patlamalar meydana geldi ve neredeyse eş zamanlı saldırılarda dokuz bilim adamı öldürüldü.

Daha sonra İsrail füzeleri radar alanlarını, hava savunma bataryalarını ve İran'ın karadan karaya füzelerini hedef aldı. İsrail istihbaratı geçen kasım ayından bu yana belirlenen insani hedeflerin çoğunun öldürüldüğünü teyit edebildi. Yaklaşık dört saat içinde başlangıç operasyonu sona erdi.

Takip eden günlerde İsrail savaş uçakları ateşkes ilan edilene kadar balistik füze üretim sahalarını, nükleer tesisleri ve fırlatma rampalarını bombalamaya, İranlı askeri liderleri ve nükleer bilim adamlarını takip etmeye ve öldürmeye devam etti.