Bilgi ve sanatı harmanlamak bir meydan okumadır. Bir sanatçının ikisini bir eserde birleştirmesi ise nadiren görülür. Ancak Suudi sanatçı Abdurrahman el-Şahid, farklı araçlar kullanarak yaptığı ‘Bilgi Silsilesi’ adlı çalışmasında bunu başardı. Çalışmayı, Diriye Bienali Vakfı’nın teklifi üzerine yaptı. Eser şu an Cidde’de düzenlenen İslam Sanatları Bienali'nde sergileniyor ve yaklaşık 60 hattatın bin 400 yıllık serüveninin izini sürüyor.
El- Şahid, 1993 yılında Mekke’de doğdu ve Mescid-i Haram’da Arap hat eğitimi gördü. 2012 yılında hat sanatı lisansı aldı. Bu lisans, Arap hattı öğretme ve aynı zamanda kendi eserlerini imzalama yetkisi veren hattat yeterlilik belgesi niteliğinde. Sanatçı böylece bilgi ve becerilerini yüzyıllara yayılan bir zincir aracılığıyla nesilden nesile aktaran hattatların saflarına katılmış oldu. Çağdaş hat çalışmaları ile ilk nesil vahiy katipleri arasında köprü kurdu.
Tarihsel araştırma
El- Şahid sanat eserinde, otantik İslam sanatı tarihi üzerinde yaptığı derin araştırmaya ve kendisinin de mensubu olduğu hattatların sembollerini de içeren zincire dayanıyor. Sanatçı, öğrencilerin okumayı ve yazmayı öğrenirken kullandıkları geleneksel yöntemler gibi görünmelerini sağlamak için, merkeze koyduğu mürekkep hokkasının etrafına canlı bir sarmal şeklinde 60 ahşap levha yerleştirdi. Her bir levha, meşhur bir hattatın adını ve biyografisini taşıyor. Levhalar, yetenekli hocası İbrahim El-Arafi ile başlayarak onun senedinde yer alan ve Arap hat sanatının öncülerinden olan hattatlarla devam ediyor. Bu hattatlar arasında vezir İbn Mukla ve İbnü's-Saiğ gibi isimler de yer alıyor. Levhalerdeki isimler Hz. Peygamber’in vahiy katiplerinden halife Ali bin Ebî Talib (Allah ondan razı olsun) ile son buluyor.

‘Bilgi Silsilesi’, 14 asırdan uzun bir süre öncesine gidiyor. (Şarku’l Avsat)
Bu sanat eseri, izleyicinin dikkatini Arap hattının öncülerinin bu eski sanatı Arap Yarımadası dışında koruma, geliştirme ve yaymadaki önemine çekiyor. Eser ayrıca bin 400 yılı aşkın bir süre önce Kur'an-ı Kerim'in yazıldığı Hicaz (Mekke-Medine) yazısının korunması ve geliştirilmesinde ilk nesil olan sahabenin rolüne de işaret ediyor. Hicaz yazısı, Arap Yarımadası'nda göründüğü haliyle, şimdiye kadarki ilk Arapça yazı tipi olarak biliniyor.
Hat senedi
El-Şahid, açık bir alanda sergilenen eserinin önünde, Şarku'l-Avsat ile yaptığı röportajda şunları söyledi:
“Eser, Arap hat sanatının bin 400 yıllık senedini belgeleyerek v ele alıyor. Ayrıca çağdaş zamanda Arap hat sanatının bizlere ulaşmasında emeği geçen önemli isimleri, bir nevi takdir ve saygı göstergesi olarak sunuyor. Eserde vahiy katiplerinden günümüze kadar Arap hat sanatı öğreticilerinin isimleri yer alıyor.”
El-Şahid eserinde, doğum tarihi, doğum yeri, ikamet ettiği yer ve vefat yeri de dahil olmak üzere her hattatın kısaca biyografisine yer verdiğini belirtti. Bu, Arap hat sanatının sadece Mekke ile sınırlı olmadığını, Mekke ve Medine’de başladığını ve ardından tüm dünyaya yayıldığını gösteriyor. Bu durum el-Şahid’i, ‘Bilgi Silsilesi’ adlı çalışmasıyla Arap hat sanatının yolculuğunu ve çeşitli evrelerini belgelemeye sevk etmiş:
“Arap hat sanatı, senet bağlantısı fikrini içeren sanatlardan biri. Hat sanatının senedi, Râşid Halifeler olarak bilinen Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin de aralarında bulunduğu vahiy katiplerine kadar uzanır. Onlarla birlikte senedin kendisine kadar uzandığı sahabeler arasında Zeyd bin Sabit ve Abdullah bin Zübeyr gibi başka sahabeler de var. Onlardan sonra sanat tabiîn nesline, daha sonra da tebeu’t-tabiîne aktarıldı ve senet bugüne varıncaya kadar bu şekilde devam etti.
Merkez
El- Şahid, eserini, Arap hat sanatının bu uzun yolculuğunda en son hattat olarak kendi ismiyle sonlandırdı. El- Şahid, eserinin dairesel şekilde olmasının, nesilden nesile devam eden bir sanat olması nedeniyle Arap hat sanatının sürekliliğini ve kalıcılığını gösterdiğini belirtti. "Ben İbrahim el-Arafi’den ders aldım. O da Muhammed Hasan'dan ders almış. Silsile bu şekilde devam ediyor ve vahiy katiplerinde son buluyor" dedi.
El- Şahid, tüm dünyada Arap hat sanatına verilen önemin kaynağı olarak gördüğü hat sanatı senedinin hiçbir zaman bir sanat eseri biçiminde sunulmadığına dikkat çekti. Senedin referansıyla ilgili soruyu “Bu isimlerin araştırmasını ve incelemesini tamamlamak için yaklaşık altı ay bir ekip ile birlikte çalıştım" diye cevapladı. Arap hat sanatını çağdaş sanatla harmanlama becerisiyle ilgili olarak da ‘yapıtlarının çoğunun şaşkınlık yarattığına ve soru işaretleri uyandırdığına dikkat çekerek çağdaş sanatta önemli olanın bu olduğunu düşündüğünü’ söyledi.

El- Şahid, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Arap hat sanatında, geleneksel eğilimin yanı sıra yenilenme eğilimi de var. Burada bazı çizgileri icat eden ve bazılarını düzenleyen sanatçılar da bulunuyor. Elbette her zaman bunları koruyan ve geliştiren bir ekip de mevcut."
Sanatçı, eserinin merkezinde, hattatların yazı yazmak için kullandıkları hokkanın bulunduğunu ve bunun da hokkanın merkezi rolünü gösteren sembolik bir anlatım olduğunu kaydetti. Eserde ayrıca hattatları temsil eden her bir levhanın arkasında hattatın imzası ve yaşadığı yer de bulunuyor.
Hattat kadın
Bu belgelemede kadın hattatlar da yok değil. Hat senedi, 1089'da doğup 1178'de ölen ve Muhammed b. Abdu’l-Malik'in yanında eğitim gören Bağdat'ta yaşamış hattat Zeynep el-Şehde'ye kadar uzanıyor. Zeynep el-Şehde’nin öğrencilerinden biri Yakut el-Nuri. Dolayısıyla el-Şahid’in sanat eseri, Arap hat sanatı tarihinde kadınların etkili varlığına dikkat çekiyor ki pek çok kişi bunun farkında olmayabilir.
Araştırmaya, bilgi toplamaya ve ardından bunu görsel bir sanat formuna dönüştürmeye dayalı çalışma, Mekke, Medine ve Kufe’nin yanında Arap hat sanatının 14 asırlık gelişim aşamalarına tanıklık eden diğer yerlerin sahip olduğu konumu gösteriyor. Bu da el-Şahid’in bilgi, araştırma ve kültürel mirastan öğrenme konusundaki bitmek tükenmek bilmeyen çabasını ortaya koyuyor.