"Aşk hormonu" oksitosinin aşkta sanıldığı kadar önemli olmadığı ortaya çıktı

Genetiği üzerinde oynanan fareler üzerinde deney yapıldı.

Oksitosin aşkın yanı sıra "bağlılık hormonu" diye de niteleniyor (Pixabay)
Oksitosin aşkın yanı sıra "bağlılık hormonu" diye de niteleniyor (Pixabay)
TT

"Aşk hormonu" oksitosinin aşkta sanıldığı kadar önemli olmadığı ortaya çıktı

Oksitosin aşkın yanı sıra "bağlılık hormonu" diye de niteleniyor (Pixabay)
Oksitosin aşkın yanı sıra "bağlılık hormonu" diye de niteleniyor (Pixabay)

Halk arasında aşk hormonu diye bilinen oksitosinle ilgili yeni bir araştırma, yaygın kanıya meydan okuyor.
Buna göre, oksitosin hayvanlardaki çiftleşme davranışlarını düşünüldüğü kadar etkilemiyor.
ABD'li araştırmacılar, genetiği üzerinde oynayarak oksitosin reseptörlerini susturduğu farelerle deney yaptı.
Genetiği değiştirilmiş farelerin halen diğerleriyle çiftleşebildiği ve yavrularını emzirebildiği görüldü.
Bu davranışlar uzun süredir oksitosin hormonuyla ilişkilendiriliyordu.
Çalışmanın arkasındaki Stanford Üniversitesi araştırmacıları, oksitosinin bu canlıların üremesi için halen çok önemli olduğunu vurguluyor.
Ancak bulgular, oksitosinin farelerin birbiriyle etkileşimini etkileyen çok sayıda faktörden sadece biri olduğunu gösteriyor.
Oksitosin beynin hipotalamus bölgesinde üretiliyor ve hipofiz bezi tarafından kan dolaşımına salınıyor.
İnsanlardaki en belirgin işlevlerinden biri, doğum sırasında annenin rahminin kasılmasını sağlamak. Bu yüzden doktorlar oksitosini doğumu başlatmak için de kullanabiliyor.
Daha sonra anne sütü üretimine de yardımcı olan oksitosin, aynı zamanda insanlarda ve diğer memelilerde çeşitli sosyal davranışları kolaylaştırıyor.
Önceki araştırmalar, anne ve bebekleri, romantik partnerler ve hatta sahibiyle evcil hayvan arasındaki sevgi dolu anlarda oksitosinin sıklıkla salgılandığını göstermişti.
Bu bulgular, oksitosinin zamanla aşk hormonu diye adlandırılmasına yol açtı.
Hatta bazı uzmanlar, oksitosin eksikliğinin depresyon, şizofreni ve otizm riskini artırabileceğini tahmin ediyor.
Hakemli bilimsel dergi Cell'de yayımlanan araştırmanın ortak yazarı Nirao Shah, "Oksitosin reseptörü olmamasına rağmen, erkek ve dişi tarla fareleri, çiftleşmenin ardından da uzun vadeli sosyal bağlar kurdular" diye konuştu.
"Ancak hayatta kalan yavrular, genetiğiyle oynanmamış farelerden doğan yavrulardan daha küçüktü" diyen bilim insanı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu da oksitosin reseptörünün süt verme ve emzirmede önemli bir rol oynadığını gösteriyor."
Independent Türkçe, Gizmodo, Cell



Bonobolar, karşılarındaki insanın bir şeyi bilmediğini fark edebiliyor

25 yaşındaki Nyota, çalışmadaki üç bonobodan biriydi (Ape Initiative)
25 yaşındaki Nyota, çalışmadaki üç bonobodan biriydi (Ape Initiative)
TT

Bonobolar, karşılarındaki insanın bir şeyi bilmediğini fark edebiliyor

25 yaşındaki Nyota, çalışmadaki üç bonobodan biriydi (Ape Initiative)
25 yaşındaki Nyota, çalışmadaki üç bonobodan biriydi (Ape Initiative)

Bonoboların, kendi bildikleri bir şeyi karşılarındaki kişi bilmediğinde bunu fark ettiği bulundu. 

İnsanların, başkalarının ne düşündüğünü anlama becerisi sosyal yaşantıda kritik öneme sahip. Zihin teorisi denen bu özellik, farklı inanç ve bakış açılarına sahip kişileri fark ederek buna uygun davranmayı sağlıyor.

Diğer primatların da benzer bir beceriye sahip olup olmadığı uzun zamandır tartışılıyor. Daha önceki çalışmalarda bir yılan gören şempanzelerin, hayvanı fark etmeyen grup üyelerine haber verdiği saptanmıştı.

Ancak doğada bu beceriye işaret eden gözlemler yapılsa da bilim insanları, bugüne kadar kesin kanıtlara ulaşılamadığını söylüyor.

Johns Hopkins Üniversitesi'nden araştırmacılar bu soru işaretini gidermek adına üç bonoboyla bir deney yürüttü ve bulgularını hakemli dergi PNAS'te dün (3 Şubat) yayımladı.

Araştırma ekibinden Luke Townrow, sırayla bonoboların karşısına geçti ve aralarına bir masa üzerinde ters çevrilmiş üç bardak kondu. 

Başka bir araştırmacı bardaklardan birinin altına üzüm gibi ödüller sakladı. Ancak Townrow, ödülü nereye koyduğunu bazı testlerde görürken, bazılarında görüşü kapatıldı. Bonobolarsa yiyeceğin hangi bardağın altına yerleştirildiğini bütün testlerde gördü.

Townrow ödülün nereye saklandığını bilse de bilmese de "Hmmm... üzüm nerede?" diyerek bardaklara kısaca göz gezdirip 10 saniye bekledi. Eğer nerede olduğunu biliyorsa bu sürenin sonunda üzümü çıkarıp karşısındaki bonoboya verdi. Bu sayede hayvanın bildiklerini paylaşması amaçlandı.

Bilim insanları, Townrow'un görüşü engellenmediğinde bonoboların oturup beklediğini gözlemledi. Ancak araştırmacıyla bardaklar arasına bariyer konduğu durumlarda bonobolar ödülün saklandığı yeri işaret etti. 

Townrow, "Çılgınca dikkatimi çekmeye çalıştıkları ve durmadan bardağı işaret ettikleri oldu çünkü gerçekten harekete geçmemi istiyorlardı ancak kontrollü bir ortam olduğu için 10 saniye beklemek zorundalardı" diyor.

Makalenin yazarlarından Christopher Krupenye, bulgular hakkında şöyle diyor:

Bu, birinin kendilerinden farklı bir bakış açısına sahip olduğunu fark edince gerçekten harekete geçebileceklerini gösteriyor.

Yeni araştırmadaki hayvanlar, insanların olduğu ortamlarda yetiştirildiğinden, bulgular bütün bonobolar için geçerli olmayabilir.

Yine de uzmanlar, üç bonoboda bu becerinin tespit edilmesinin, biyolojilerinde ve büyük olasılıkla insanlarla paylaştıkları ortak atalarda da böyle bir potansiyel olduğuna işaret ettiğini söylüyor.

Çalışmada yer almayan bilim insanları bulguların "kıymetli" olduğunu ancak daha fazla hayvanla deneyler yapılması gerektiğini ifade ediyor.

Yeni çalışma ve şempanzelerin, tehlikeli yılanları grup üyelerine haber vermesi gibi bulgular, zihin teorisinin insanlara has bir özellik olmadığı düşüncesine katkı sunuyor.

Independent Türkçe, New Scientist, NPR, PNAS