Suriye’nin doğusunda tansiyon yüksek: Devrim Muhafızları Elbukemal'deki mevzilerini boşaltıyor

Uluslararası Koalisyona ait savaş uçakları, Deyrizor’daki Koniko Petrol Üssü'ne saldırı hazırlığında olabilecekleri endişesiyle İranlı milislerin yakından takip ediyor

ABD askerleri ve SMO’ya bağlı grupların savaşçıları, Suriye'nin doğusundaki et-Tanf Askeri Üssü yakınlarındayken çekilen bir kare, 3 Ocak (SMO)
ABD askerleri ve SMO’ya bağlı grupların savaşçıları, Suriye'nin doğusundaki et-Tanf Askeri Üssü yakınlarındayken çekilen bir kare, 3 Ocak (SMO)
TT

Suriye’nin doğusunda tansiyon yüksek: Devrim Muhafızları Elbukemal'deki mevzilerini boşaltıyor

ABD askerleri ve SMO’ya bağlı grupların savaşçıları, Suriye'nin doğusundaki et-Tanf Askeri Üssü yakınlarındayken çekilen bir kare, 3 Ocak (SMO)
ABD askerleri ve SMO’ya bağlı grupların savaşçıları, Suriye'nin doğusundaki et-Tanf Askeri Üssü yakınlarındayken çekilen bir kare, 3 Ocak (SMO)

Suriye-Irak sınırında yer alan Deyrizor ilinin kırsal bölgesinde kalan Elbukemal'de İran’ın konvoylarına düzenlenen ve İsrail’e ait savaş uçakları tarafından gerçekleştirildiği tahmin edilen hava saldırıları sonrasında dün Suriye'nin doğusuna ‘gergin bir atmosfer’ hakim oldu. DEAŞ terör örgütüne karşı kurulan ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon güçleri, İran bağlantılı milislerin İsrail’in hava saldırılarına misilleme olarak saldırılar düzenleyebilecekleri endişesiyle Deyrizor'daki el-Ömer petrol sahasındaki askeri üs üzerinde sortiler düzenledi. Aktivistler, İran istihbaratının gözetimi altında Suriye'nin doğusunda faaliyet gösteren silahlı grupların, yeni saldırılar olabileceği beklentisiyle bazı karargahlarını boşalttığını bildirdiler.
İran destekli milislerden haberlerin aktarıldığı Sabreen News’in Telegram hesabı üzerinden, Elbukemal'de ve Suriye-Irak sınırında işlerin normale döndüğünü gösteren videolar paylaşıldı. Bir videonun altında yer alan açıklamada, “İsrail tarafından düzenlenen saldırılar tıbbi malzemeleri hedef aldı, ancak bölge ülkeleri arasındaki ticari iş birliğini durduramadı. Bu sınır, İran, Irak ve Suriye arasındaki ticari faaliyetlerin devamı için büyük öneme sahip. Fakat Siyonistler bu sınırı güvensiz hale getirmekte ısrar etseler de başaramadılar” denildi.
Öte yandan İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Elbukemal’den Suriye topraklarına giren silah yüklü tankerlerin hedef alınmasından sonra başkent Şam'daki İran destekli milislerin ve Lübnan Hizbullahı üyelerinin safları arasında büyük bir bölünme, alarm durumu ve kafa karışıklığının hakim olduğundan söz etti. SOHR, bir yandan İran destekli milislerin liderlerinin, aralarında İsrail ya da Uluslararası Koalisyon adına çalışan casusların olabileceği çekincesiyle konvoyun sınırdan geçişinden sorumlu olanlarda değişiklik yapmayı planladıkları bilgileri gelirken diğer yandan milis grupların liderlerinden ve soruşturma üyelerinden oluşan bir heyetin, Deyrizor'a doğru yola çıktığını bildirdi.

DMO Elbukemal'deki mevzilerini boşaltıyor
Hava saldırılarının tekrarlanabileceği korkusuyla milisler arasında tam bir alarm durumunun hakim olduğuna işaret eden SOHR, İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı milislerin, Deyrizor'un doğu kırsalında yer alan Elbukemal’deki askeri karargahlarının çoğunu boşaltmaya başladığını belirtti. SOHR, alarm durumunun, kimliği belirlenemeyen bir silahlı insansız hava aracının (SİHA) bölge üzerinde uçuşuyla aynı zamana denk geldiğini de kaydetti.
Suriye'nin doğusundaki Deyrizor ilinde ABD güçlerinin konuşlandığı Koniko gaz sahasından havalanan Uluslararası Koalisyon helikopterleri, İran destekli milislerin Koniko’daki askeri üsse olası bir saldırısı beklentisiyle ve İran güçlerinin bölgedeki hareketlerini izlemek amacıyla Deyrizor'un doğu kırsalındaki Hatla, Hişam, Marat ve el-Hüseyniye köy ve beldeleri gibi rejim güçleri ve rejime bağlı İran destekli milisler tarafından kontrol edilen noktalardan geçerek bölge üzerinde yoğun sortiler düzenledi.
SOHR Direktörü Rami Abdurrahman, SOHR’un resmi internet sitesi üzerinden yaptığı açıklamada, Irak-Suriye sınırını geçen ve hava saldırısıyla hedef alınan konvoydaki 25 tırın mühimmat taşıdığını söyledi. SOHR Direktörü, İran'dan yola çıkan konvoyun Irak toprakları üzerinden Suriye’ye geçtiğini ve hedef alınmasının ardından bölgede şiddetli patlama seslerinin duyulduğunu sözlerine ekledi. Abdurrahman, İsrail'e ya da Uluslararası Koalisyona konvoydaki araçlarda ne taşındığını kimin söylediğiyle ilgili olarak ise bu konuda İran’da büyük bir zafiyet olduğunun altını çizdi.
Abdurrahman, Elbukemal'de pazarı pazartesiye bağlayan gece konvoyları hedef alan saldırıda 7 kamyon şoförü ve beraberlerindeki Suriyeli olmayan refakatçilerin, pazartesi sabahı düzenlenen ikinci hava saldırısında İran destekli milis gruplardan bir askeri lider ve beraberindeki iki unsurun öldürüldüğünü ve pazartesi öğleden sonra ise aynı bölgede düzenlenen üçüncü hava saldırısında bir tankerin hedef alındığını aktardı.
İran’ın Iraklı, Afgan, Pakistanlı, Suriyeli ve Suriyeli olmayan milisleri aracılığıyla Suriye topraklarının dört bir yanında faaliyet gösterdiğini söyleyen SOHR Direktörü, “İran, personelini ideolojik ve askeri eğitimlerle seçiyor, doğrudan para için gönüllü olan Suriyelilere güvenmiyor” ifadelerini kullandı. İran’ın Suriye ordusunda kök saldığını belirttikten sonra, Suriye düzenli ordusu içinde Hizbullah’ın ve İranlı subayların bazı askeri bölgeleri kontrol etmelerinden rahatsız olanların olduğunu aktaran Abdurrahman, İran'ın Suriye rejimi içindeki kanadının, Suriye'nin Arap ülkeleri arasında dönüşüne karşı olduğunu da sözlerine ekledi.

İsrail medyası saldırıların detaylarına yer verdi
İsrailli yetkililerin, Suriye'nin doğusunda pazar gecesi ve pazartesi sabahı İran’a ait tırların SİHA’lar tarafından hedef alınmasından Tel Aviv'in sorumlu olduğu yönündeki haberleri ne doğrulaması ne de reddetmesine rağmen İsrail basını, bu iki olayı İsrail'in gerçekleştirdiğini ileri sürerek haberlerinde detaylara yer verdi.
İsrail merkezli Kanal 12 televizyonu, Irak'tan Suriye'ye giden İran destekli milislere ait silah ve mühimmat taşıyan araçların olduğu iki konvoyun hava saldırısıyla hedef alındığını bildirdi.  SOHR'ın bildirdiklerini aktaran İsrail basını, soğutuculu 6 tırın Irak'tan geçtikten sonra sınırda yer alan Elbukemal ilçesinin kırsal kesiminde kimliği belirsiz SİHA’lar tarafından hedef alındığını kaydetti. Hava saldırıları sonucunda konvoydaki araçların zarar gördüğünü ve araçlardakilerden bazılarının ölümüne, bazılarının da yaralanmasına yol açtığını bildirdi. İsrail basını ayrıca SOHR Direktörü Rami Abdurrahman'ın Fransız Haber Ajansı’na (AFP) tırların İran menşeli silahlar taşıdığına dair açıklamasına da yer verdi.
İsrail resmi radyosu, İsrail’in geçtiğimiz Cumartesi akşamından Pazartesi öğlene kadar 48 saatten kısa bir süre içinde İran’ın İsfahan kenti yakınlarındaki bir silah fabrikasından başlayıp İran’dan Suriye'ye ve Lübnan'da Hizbullah'a silah taşıdığını iddia ettiği iki konvoyun hedef alınmasıyla devam eden İran’a yönelik üç ayrı saldırı düzenlediğini belirtti.
Haaretz gazetesi dünkü sayısında, bu saldırıların ve İsrail'in bunlara yönelik politikasındaki değişikliğin, İran’ın nükleer programda görevli isimlere suikast düzenlemeye devam etme ve İran’ın silahlarının Suriye'ye, Hizbullah’a ve İran yanlısı örgütlere taşınmasını engelleme kararı alan Naftali Bennett ve Yair Lapid hükümetleri döneminde başladığını bildirdi. Gazete, son iki gün içinde gerçekleşen saldırıları, İsrail’den İran'la askeri sürtüşmeyi kışkırtmaktan korkmadığına dair bir mesaj olarak değerlendirdi. İsrail'in ilk iki saldırısının ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns İsrail'deyken, üçüncü saldırının ise ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın İsrail ziyaretinin hemen öncesinde gerçekleştiğine dikkati çeken gazete, bu üç saldırının ABD ile koordineli olarak gerçekleştirildiğini öne sürdü.
Maariv gazetesi ise bu hafta Irak'tan Suriye topraklarına bu tür en az iki konvoyun giriş yaptığını ve yüklerini el-Meyadin ilçesine boşalttığını bildirdi. Gazete, söz konusu konvoylarda İran yanlısı gruplara tedarik edilen gelişmiş silahların olduğunu iddia etti.
İsrail basını, İsrailli yetkililerin sürdürdüğü belirsizlik politikası çerçevesinde bu haber hakkında yorum yapmadığını belirtse de İsrail Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi'nin geçtiğimiz Aralık ayında yaptığı ve Suriye'de 11 Kasım'da Suriye-Irak sınırındaki bir bölgede İran’a ait bir konvoyun hedef alındığını söylediği açıklamasını hatırlattı. Genelkurmay Başkanı Kochavi'nin bu açıklaması, İsrailli yetkililerin Suriye’deki saldırılarla ilgili açıklama yapmaktan kaçınması nedeniyle oldukça ender rastlanan bir gelişmeydi.
Genelkurmay Başkanı Kochavi, eski bakan ve eski Genelkurmay Başkanı Amnon Lipkin-Shahak ölüm yıl dönümü için Herzliya'daki Reichmann Üniversitesi'nde düzenlenen yıllık sempozyumda, söz konusu konvoyda 25 tırın bulunduğunu, ancak İsrail savaş uçaklarının, bu konvoydaki sekizinci tırı vurduğunu söylemişti. Sekizinci tırın öncesinde geçen 7 tır ve arkasından gelen 17 tırın yoluna devam ettiğine dikkati çeken Kochavi, İsrail istihbaratının bu konuda doğru bilgilere ulaştığından övünerek bahsetmişti.



Suriye, Lübnan'a kaçak olarak sokulmak üzere olan mayın sevkiyatının ele geçirilmesi sırasında bir kişinin öldüğünü duyurdu

Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
TT

Suriye, Lübnan'a kaçak olarak sokulmak üzere olan mayın sevkiyatının ele geçirilmesi sırasında bir kişinin öldüğünü duyurdu

Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)

Suriye İçişleri Bakanlığı bugün X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Lübnan’a gönderilmek üzere olduğu belirtilen büyük miktarda harp mayınının sevkiyatını engelleyen operasyonda bir kişinin öldüğünü, dört kişinin ise gözaltına alındığını duyurdu.

Açıklamaya göre operasyon, Şam’ın kuzey kırsalındaki Cebbe bölgesinde yürütülen ‘titiz takip ve detaylı soruşturma’ sonrası gerçekleştirildi. Şüpheli bir grubun hareketlerinin tespit edilmesinin ardından düzenlenen baskında dört kişi yakalandı, beşinci bir şüpheli ise devriyelerle yaşanan çatışma sırasında öldürüldü.

Lübnan sınırına yakın Yabrud bölgesinin iç güvenlik müdürü Halid Abbas Taktuk, uzman birimlerin ‘fitilleri takılı bin 250 harp mayınını’ ele geçirdiğini, mayınların Şam kırsalındaki Cebbe bölgesinde bir noktada depolandığını aktardı. Bakanlık, ele geçirilen mühimmatın Lübnan’daki Hizbullah’a kaçırılmak üzere hazırlandığını bildirdi.

Suriye İçişleri Bakanlığı, harp mayınlarının bulunduğu onlarca ahşap sandık ve çantanın yanı sıra bir binanın avlusunda istiflenmiş yüzlerce mayını gösteren fotoğraflar yayımladı.

Suriye-Lübnan sınırı boyunca uzanan 300 kilometrelik hat, özellikle Kalamun, Zebedani ve Humus kırsalındaki sarp dağlık bölgelerde faaliyet gösteren kaçakçılık şebekelerinin yoğun hareketliliğine sahne oluyor. Bu şebekeler, bölgenin coğrafi yapısından ve kontrolsüz geçiş noktalarının fazlalığından yararlanarak uyuşturucu, akaryakıt ve silah kaçakçılığı yapıyor. Bu durum, AFP’nin aktardığı bilgilerle de destekleniyor.

Hizbullah’a yönelik saldırılarını artıran İsrail ise Tahran destekli örgütün yeniden silahlanmaya çalıştığını öne sürüyor. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre11 Eylül’de Suriye, Şam yakınlarında Hizbullah bağlantılı bir hücrenin çökertildiğini açıkladı, ancak Hizbullah yayımladığı açıklamada Suriye topraklarında ‘varlık göstermediğini’ belirtti.

Beşşar Esed’in devrilmesinin ardından göreve gelen yeni yönetim, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera liderliğinde sınır güvenliğini artırmaya yönelik adımlar atıldığını duyurmuştu. Zaman zaman çatışmalar yaşansa da kaçakçılık faaliyetleri durmadı. Komşu ülkeler, özellikle büyük miktarlarda captagon hapı ele geçirildiğini açıklamayı sürdürüyor.


Hafter, AFRICOM ile güvenlik ve askeri iş birliğini görüştü

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
TT

Hafter, AFRICOM ile güvenlik ve askeri iş birliğini görüştü

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)

Kahire: Halid MahmudABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Dagvin Anderson, Libya ziyaretine devam ederek ülkenin doğusuna geçip Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ile bir araya geldi. Anderson, başkent Trablus’ta Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde Washington’un askeri kurumların birleştirilmesi ve iki tarafın katılımıyla ilk kez düzenlenecek ortak askeri tatbikatların önemine vurgu yaptığını belirtmişti.

LUO Komutanlığı dün yaptığı açıklamada, Hafter’in Bingazi’de Anderson ile yaptığı görüşmede, ikili bağların güçlendirilmesi ve askeri iş birliği konularının ele alındığını bildirdi. Görüşmede özellikle terör ve aşırılık, insan kaçakçılığı ve yasadışı göçle mücadele alanlarında koordinasyon sağlanması, ayrıca ordu birliklerinin kapasitelerini artırmaya yönelik ortak eğitim programlarının geliştirilmesi konuları değerlendirildi. Bunun yanı sıra ekonomik ve ticari alanlardaki iş birliği fırsatları da görüşüldü.

Toplantıda Hafter, Libya ile ABD arasında çeşitli alanlardaki özel ortaklık ilişkilerini övdü.

Hafter’in ofisi, Anderson’un görüşmede taraflar arasındaki ilişkilerin derinliğine vurgu yaptığını ve ordunun, Libya’da güvenlik ve istikrarı artırmadaki başlıca rolünün bölge üzerinde olumlu etkileri olduğunu ifade ettiğini aktardı.

acdfgt
AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson, pazartesi günü Trablus'ta Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ile bir araya geldi. (ABD Büyükelçiliği)

Anderson, Trablus’ta UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile yaptığı görüşmede, ikili güvenlik iş birliğinin güçlendirilmesi, bölgesel istikrarın sağlanması ve ABD’nin Libya ordusunun birleştirilmesine yönelik çabalarının desteklenmesi konularını ele aldı. Anderson, birleşik, egemen ve istikrarlı bir Libya’nın ABD ve diğer ortaklarla ekonomik iş birliğini artıracağını ve bunun Libya halkının yararına olacağını vurguladı.

ABD Büyükelçiliği, resmi X hesabından yaptığı açıklamada, Anderson’un Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ve Savunma Bakan Vekili Tuğgeneral Abdusselam ez-Zubi ile ayrı ayrı toplantılar yaptığını bildirdi. Toplantılarda, ortak askeri iş birliğinin genişletilmesi, Libya güvenlik güçlerinin profesyonelliğinin artırılması ve Libya’nın askeri kurumları birleştirme çabaları ele alındı. Anderson ayrıca, AFRICOM tarafından nisan ayında Sirte’de düzenlenecek Flintlock 26 tatbikatının, ülke genelindeki Libya güçlerini Afrika ve Avrupa’daki ortaklarla bir araya getirerek terör ve diğer tehditlere karşı kapasitelerini güçlendireceğini belirtti. Anderson, ABD’nin, Libya’nın bölünmüşlükleri aşarak güvenlik güçlerini birleştirme çabalarını desteklemeye devam edeceğini de taahhüt etti.

gty
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, belediye başkanlarıyla bir araya geldi. (UBH)

Diğer yandan Dibeybe, pazartesi akşamı belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda, yürütülen projelerde belirlenen takvimlere uyulmasının ve uygulamaların yüksek verimlilikle takip edilmesinin önemine vurgu yaptı. Dibeybe, bunun vatandaşların yaşamına olumlu yansıyacağını ve hükümetin kalkınma hedeflerine ulaşmasını sağlayacağını belirtti.

Dibeybe, toplantıda ayrıca yeni projelerin uygulanması talimatını verdi; bunların başında okul inşaatları yer alıyor. Yürütme birimlerinin başkanlarına, salı günü itibarıyla belediyelerle doğrudan toplantılar yaparak projelerin ilerleyişini takip etmeleri ve planlanan şekilde uygulanmasını sağlamaları talimatı verildi.

Toplantıya katılanların, hükümetin kalkınma ve hizmet dosyalarını yönetme çabalarını tam olarak desteklediğini, hükümet yaklaşımına bağlı kalacaklarını ve projelere desteğin süreceğini ilettikleri aktarıldı. Bu tutumun, vatandaşlara sunulan hizmetlerin iyileştirilmesine ve tüm sektörlerde yerel kalkınmanın güçlendirilmesine katkı sağlayacağı vurgulandı.

rtt
Önceki belediye seçim kampanyasından (Libya Yüksek Seçim Komisyonu)

Öte yandan Libya Yüksek Seçim Komisyonu, belediye meclisi seçimlerinin üçüncü aşamasının oylamasını bu ayın 13’ünde gerçekleştirme tarihini açıkladı. Bu aşama, ağırlıklı olarak ülkenin doğu ve güney bölgelerinde yer alan dokuz belediyeyi kapsıyor.

Yüksek Seçim Komisyonu, şu ana kadar 120 belediye meclisinden 60’ının seçimlerini tamamladı. Kalan belediyelerdeki seçimleri ise önümüzdeki yıl içinde tamamlamayı planlıyor.


Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.