Genetikçiler nesli 17. yüzyılda tükenen ikonik kuş türünü geri getirmek için kolları sıvadı

"Yok oluş krizi üzerine düşünmeleri için insanları motive etmek bizim sorumluluğumuz"

Dodolarla ilgili en eski tarihi kayıt 16. yüzyıla kadar uzanıyor (Wikimedia Commons)
Dodolarla ilgili en eski tarihi kayıt 16. yüzyıla kadar uzanıyor (Wikimedia Commons)
TT

Genetikçiler nesli 17. yüzyılda tükenen ikonik kuş türünü geri getirmek için kolları sıvadı

Dodolarla ilgili en eski tarihi kayıt 16. yüzyıla kadar uzanıyor (Wikimedia Commons)
Dodolarla ilgili en eski tarihi kayıt 16. yüzyıla kadar uzanıyor (Wikimedia Commons)

ABD merkezli biyoteknoloji firması Colossal Biosciences, nesli 17. yüzyılda tükenen dodo kuşlarını geri getirmek istiyor.
Girişimci Ben Lamm ve Harvardlı genetikçi George Church'ün 2021'de kurduğu şirket, dodoyu "diriltmeyi" ve yeniden yaban hayatına salmayı planladığını duyurdu.
17. yüzyılın sonlarına kadar Hint Okyanusu'ndaki Mauritius adasının sembolü haline gelen dodo kuşları, yaklaşık 1 metre boyunda ve 20 kilogram ağırlığındaki iri hayvanlardı.
Güvercingiller familyasına ait olan ve uçamayan bu kuş, doğrudan insan faaliyetleri nedeniyle yok olduğu için zamanla çevre tahribatının ikonu haline geldi.
Adayı 15. yüzyılda denizcilerin ziyaret etmeye başlaması, avlanma gibi uygulamaları ve sıçanlar gibi istilacı türleri de beraberinde getirince dodo kuşları kısa süre içinde yok oldu.
Zira yerde yuvalanan ve ağaçlardan düşen meyvelerle beslenen dodolar, insanlara kolayca yakalanıyorlardı. İnsanların adaya getirdiği kedi, köpek ve domuzlar; dodo yumurtalarına zarar veriyordu. İnsanlar da acıktıklarında dodolarla besleniyordu. Uçamayan ve koşamayan dodoların kafasına sopayla vurmak, avlanmaları için yeterli oluyordu. 
Böylece dodo soyu, en fazla 200 yılda tamamen tükendi.
Colossal Biosciences araştırmacıları, işte bu kuşları geri getirmeyi amaçladıkları iddialı proje için Kaliforniya Üniversitesi, Santa Cruz'daki evrimsel biyolog Beth Shapiro'yla işbirliği yaptı.
Araştırma ekibi, eski DNA çalışmaları, gen düzenleme teknolojisi ve sentetik biyolojideki ilerlemeleri birleştirerek kuşu anavatanı Mauritius'taki habitatına yeniden kazandırmayı planlıyor.
"Açıkça bir yok oluş krizinin ortasındayız" diyen Shapiro, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yok oluş krizi üzerine düşünmeleri için insanları motive etmek bizim sorumluluğumuz. Onları heyecanlandıracak hikayeler üretmek zorundayız."
Shapiro, Danimarka'daki dodo kalıntılarından elde edilen genetik materyali incelediklerini ve bu kuşların DNA'sını sıralamayı başardıklarını söyledi.
Bilim insanına göre projedeki ilk adım böyle tamamlanmış oldu.
Bir sonraki adım, genetik malzemeden elde ettikleri bilgileri, dodonun en yakın kuş akrabaları olan ve halen yaşayan Nicobar güverciniyle karşılaştırmak.
Bunun ardından ekip, genetik bilgiyi bir zamanlar Mauritius'a yakın bir adada yaşamış ve nesli tükenmiş olan, uçamayan dev güvercin türü Rodrigues solitaire'le de karşılaştıracak.
Bu çalışmaların sonucunda DNA'daki hangi mutasyonların dodoları meydana getirdiği daha iyi anlaşılacak. Araştırmacılar bu mutasyonları taklit ederek laboratuvarda dodo üretmeyi hedefliyor.
Öte yandan Colossal Bioscience'ın tek iddialı projesi dodolar değil. Şirket aynı zamanda yünlü mamutları ve Tazmanya kaplanlarını geri getirmek için de araştırma yürütüyor.
Şirketten 31 Ocak'ta gelen açıklamada, projeler için son dönemde 150 milyon dolar daha topladığı ifade edildi.
Böylece şirketin 2021'de faaliyete geçmesinden bu yana toplanan fon miktarı, 225 milyon dolara ulaştı.
Independent Türkçe, VICE, CNN International



1,4 milyar yıllık tuz kristalleri, Dünya'nın eski atmosferine ışık tuttu

Kaya tuzuna hapsolan hava kabarcıkları, yüz milyonlarca öncesinin atmosferinin içeriğini ortaya çıkardı (Justin Park/Rensselaer Politeknik Enstitüsü)
Kaya tuzuna hapsolan hava kabarcıkları, yüz milyonlarca öncesinin atmosferinin içeriğini ortaya çıkardı (Justin Park/Rensselaer Politeknik Enstitüsü)
TT

1,4 milyar yıllık tuz kristalleri, Dünya'nın eski atmosferine ışık tuttu

Kaya tuzuna hapsolan hava kabarcıkları, yüz milyonlarca öncesinin atmosferinin içeriğini ortaya çıkardı (Justin Park/Rensselaer Politeknik Enstitüsü)
Kaya tuzuna hapsolan hava kabarcıkları, yüz milyonlarca öncesinin atmosferinin içeriğini ortaya çıkardı (Justin Park/Rensselaer Politeknik Enstitüsü)

Bilim insanları 1,4 milyar yıllık tuz kristallerini inceleyerek Dünya'nın bu dönemdeki atmosferi hakkında doğrudan bilgi edinmeyi başardı.

1,4 milyar yıl önce Dünya bugünkünden çok farklı bir gezegendi. Baskın yaşam formu bakterilerdi ve hayvanlarla bitkiler gibi karmaşık, çok hücreli yaşam formları 800 milyon yıl daha ortaya çıkmayacaktı.

Bu dönemde, bugünkü Kanada'nın Ontario eyaletindeki sığ bir havzada yer alan subtropikal bir göl, güneş ışınları altında buharlaşarak geriye bir miktar kaya tuzu bıraktı.

Buharlaşma sürecinde suyun bir kısmı kristallerin içinde hapsoldu. Bazen bu tuzlu su damlalarına hava kabarcıkları da eşlik edebiliyor. 

ABD'deki Rensselaer Politeknik Enstitüsü'nden doktora öğrencisi Justin Park liderliğindeki araştırmacılar, bu hava kabarcıklarını analiz ederek o dönemki atmosfer hakkında fikir edindi. 

Araştırmacılar, kristallerdeki sıvının erken Dünya atmosferinin örneklerini içerdiğini uzun zamandır bilse de buna ulaşamıyorlardı. Oksijen ve karbondioksit gibi gazların suda, havadakinden farklı davranması temel zorluktu.

Ancak Park, danışmanı Morgan Schaller'ın laboratuvarında geliştirdiği bir yöntemle bu sorunun üstesinden gelmeyi başardı.

Schaller, "Justin'in elde ettiği karbondioksit ölçümleri daha önce hiç yapılmamıştı" diyor: 

Daha önce Dünya tarihinin bu dönemine hiç bu kadar doğrulukla bakma fırsatımız olmamıştı. Bunlar o dönemin havasının gerçek örnekleri.

Park ise "Dinozorlardan bir milyar yıl daha eski bir hava örneğini açmak inanılmaz bir duygu" ifadelerini kullanıyor.

Bulguları hakemli dergi PNAS'te 22 Aralık Pazartesi yayımlanan çalışmaya göre, 1,4 milyar yıl önce atmosferdeki oksijen oranı bugünkünün yüzde 3,7'si kadardı. 

Karbondioksit oranıysa günümüzdekinin 10 katı kadardı. Araştırmacılar bu oranın, o zamanlar daha zayıf olan güneş ışınlarını dengeleyerek bugünküne benzer bir iklim yaratabileceğini söylüyor.

Bilim insanlarının tuz üzerine yaptığı incelemeler de bu dönemdeki iklimin, bugünküne sanılandan daha çok benzediğine işaret ediyor.

Öte yandan oksijen oranlarının beklenmedik derecede yüksek çıkması araştırmacıları şaşırttı. Bu oran çok hücreli karmaşık yaşam formlarını destekleyecek seviyede olmasına rağmen hayvan ve bitkiler yüzlerce milyon yıl sonra ortaya çıkmıştı.

Park daha fazla veri olmadan bu soru işaretinin giderilemeyeceğini söylüyor. Araştırmacı "Örnekler, bu uzun dönem içinde kısa süreli, geçici bir oksijenlenme olayını yansıtıyor olabilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları ayrıca kırmızı alglerin de bu dönemde ortaya çıktığını ve oksijen üretimine önemli bir katkı sağladığını belirtiyor. Nispeten yüksek oksijen seviyeleri, alglerin çoğalmasının doğrudan bir sonucu olabilir.

Schaller "Aslında çok heyecan verici bir an yakalamış olabiliriz" diyor.

Independent Türkçe, IFLScience, Pys.org, PNAS


Hubble Uzay Teleskobu, gezegen oluşumuna ışık tutacak "dev bir hamburger" keşfetti

Yeni tespit edilen ön gezegen diski, bugüne dek görülenlerden çok daha kaotik bir ortama sahip (NASA)
Yeni tespit edilen ön gezegen diski, bugüne dek görülenlerden çok daha kaotik bir ortama sahip (NASA)
TT

Hubble Uzay Teleskobu, gezegen oluşumuna ışık tutacak "dev bir hamburger" keşfetti

Yeni tespit edilen ön gezegen diski, bugüne dek görülenlerden çok daha kaotik bir ortama sahip (NASA)
Yeni tespit edilen ön gezegen diski, bugüne dek görülenlerden çok daha kaotik bir ortama sahip (NASA)

NASA'nın Hubble Uzay Teleskobu'nu kullanan gökbilimciler bugüne kadarki en büyük ön gezegen diskini keşfetti. Dev bir hamburgere benzeyen sistem, tuhaflığıyla da dikkat çekiyor.

Bütün gezegen sistemleri, başlangıçta genç yıldızların etrafındaki gaz ve toz disklerinden meydana geliyor. Ön gezegen diski denen bu yapıdaki maddeler birleşip birikerek yıldızın etrafındaki gezegenleri oluşturuyor. 

Bilim insanları bu süreci daha detaylı inceleme imkanı veren yeni bir keşfe imza attı.

NASA'nın emektar Hubble Uzay Teleskobu, Dünya'dan bin ışık yılı uzakta devasa bir ön gezegen diski buldu. 

Ekipteki araştırmacılardan birinin Transilvanya, başka birinin de Uruguay'dan olması nedeniyle, dev bir hamburgere benzeyen diske "Dracula'nın Chivitosu" adı verildi. Chivito, Uruguay'ın ulusal yemeği.

Bugüne dek görülen bu türden en büyük yapı olan disk, Güneş Sistemi'nin çapının yaklaşık 40 katı. Araştırmacılar toz ve gaz arkasında büyük kütleli bir yıldızın veya bir yıldız çiftinin gizlendiğini düşünüyor.

Resmi adı IRAS 23077+6707 olan diskin kütlesi de Jüpiter'in 10 ila 30 katı. 

Ancak bu yapı yalnızca büyüklüğüyle değil, bazı ilginç özellikleriyle de öne çıkıyor.

Bulguları hakemli dergi The Astrophysical Journal'da dün (23 Aralık) yayımlanan çalışmaya göre IRAS 23077+6707'den uzanan iplik benzeri yapılar, diskin sadece bir tarafında görünürken, diğer tarafı keskin bir kenara sahip. 

Araştırmacılara göre bu tuhaf, dengesiz yapı, diske toz ve gaz akışının veya çevresel etkileşimler gibi dinamik süreçlerin diski şekillendirdiği anlamına gelebilir. Bu durum, "beklenmedik derecede kaotik ve türbülanslı" bir yapıya yol açıyor.

Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi'nden (CfA) çalışmanın ortak yazarı Joshua Bennett Lovell, "Bu diskin ne kadar asimetrik olduğunu görünce hayrete düştük" diyerek ekliyor:

Hubble, bize yeni gezegenler oluşturan diskleri şekillendiren kaotik süreçlere ön sıradan bir bakış açısı sağladı; henüz tam anlamadığımız bu süreçleri artık yepyeni bir şekilde inceleyebileceğiz.

Bilim insanları IRAS 23077+6707'nin, erken Güneş Sistemi'nin büyütülmüş bir versiyonunu temsil edebileceğini düşünüyor. Bu nedenle devasa yapının gezegen oluşumuyla ilgili pek çok soruya cevap vermesini umuyorlar.

CfA'dan makalenin başyazarı Kristina Monsch, "Gezegen oluşumu bu kadar büyük ortamlarda farklılık gösterebilir ama altta yatan süreçler muhtemelen benziyor" diyerek ekliyor:

Şu anda elimizde cevaplardan çok sorular var ancak bu yeni görüntüler, gezegenlerin zaman içinde ve farklı ortamlarda nasıl oluştuğunu anlamak için bir başlangıç ​​noktası sunuyor.

Independent Türkçe, Popular Science, NASA, The Astrophysical Journal


Bilim insanları HPV'yle mücadelede fark yaratacak yöntemi buldu

Soğuk depoda saklanan bir kutu Gardasil 9 HPV aşısı (AFP)
Soğuk depoda saklanan bir kutu Gardasil 9 HPV aşısı (AFP)
TT

Bilim insanları HPV'yle mücadelede fark yaratacak yöntemi buldu

Soğuk depoda saklanan bir kutu Gardasil 9 HPV aşısı (AFP)
Soğuk depoda saklanan bir kutu Gardasil 9 HPV aşısı (AFP)

Yeni bir çalışmaya göre rahim ağzı kanserini ortadan kaldırmak için sadece kız değil, erkek çocukları da insan papillomavirüsüne karşı aşılamak gerekebilir.

HPV diye bilinen virüs, cinsel yolla bulaşanlar arasında dünyanın en yaygın enfeksiyonundan sorumlu ancak mevcut aşılama kampanyaları yalnızca kız çocuklara ulaşmayı hedefliyor.

Enfeksiyon, vakaların yüzde 90'ında herhangi bir belirti göstermeden iki yıl içinde kendiliğinden iyileşebilse de vücutta kalması bazı kişilerde kansere yol açabiliyor.

HPV kaynaklı rahim ağzı kanseri, kadınlarda en sık görülen 4. kanser türü ve her yıl yaklaşık 660 bin yeni vakaya ve 350 bin ölüme neden oluyor.

Hastalığın yayılmasını ve kanser riskini en aza indirmede etkili olduğu kanıtlanan HPV aşıları, halihazırda 147 ülkede kullanıma sunuluyor ve öneriliyor.

Ancak araştırmacılar, HPV kaynaklı rahim ağzı kanserini ortadan kaldırmak için en iyi aşılama stratejisinin hâlâ tartışıldığını söylüyor.

Bilim insanları, halk sağlığı yetkililerinin daha etkili HPV aşılama programları tasarlamasına yardımcı olmak için yeni bir matematiksel model geliştirdi.

Bulletin of Mathematical Biology adlı hakemli dergide yeni yayımlanan çalışmada detaylandırılan model, Güney Kore'de yakın zamanda yürütülen bir HPV aşılama programının rahim ağzı kanserini kontrol altına almada yeterli olup olmadığını inceledi.

Araştırmacılar, kız çocuklara bağışıklık kazandırmaya yönelik süregelen çabalarla birlikte, erkek çocukların da HPV'ye karşı aşılanmasının rahim ağzı kanserini ortadan kaldırmada kilit rol oynayabileceğini saptadı.

Maryland Üniversitesi'nden çalışmanın başyazarı Soyoung Park, "Rahim ağzı kanseri, aşılarla etkili bir şekilde önlenebilen az sayıdaki kanserden biri" diyor. 

Son hükümet programının Kore'de hastalığı etkili bir şekilde kontrol altına almada yeterli olup olmayacağını değerlendirmek önemliydi.

Yeni model, HPV'nin bir popülasyonda nasıl yayıldığını tahmin etmek için Güney Kore'nin 1999'dan 2020'ye kadarki demografik ve rahim ağzı kanseri verilerini birleştiriyor.

Güney Kore'nin 2016'da başlayan Ulusal Aşı Programı kapsamında ülkedeki 12-17 yaşındaki kız çocukların yaklaşık yüzde 80'i aşı olurken, 18-26 yaşındaki 30 bin kadına da yıllık "telafi aşıları" yapılıyor.

Model, bu politikaların ülkede HPV ve ilişkili kanserleri ortadan kaldırmada yetersiz kaldığını gösteriyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Abba Gumel, "Rahim ağzı kanseri vakalarını azaltma amacına ulaşsa da hastalığı ortadan kaldırmayacak. Amaç ortadan kaldırmak" diyor.

Araştırmacılar, rahim ağzı kanserini tamamen ortadan kaldırmak için aşılama kampanyasının ülkedeki kadınların yüzde 99'unu kapsaması gerektiğini tahmin ediyor. Ancak Dr. Gumel erkek çocukların aşılanmasının, "kadınların büyük bir bölümüne aşı yapmak zorunda kalma baskısını azalttığını" belirtiyor.

Çalışma, kız çocukların yüzde 80'ini içeren mevcut aşılama oranını korurken, 12-17 yaş grubundaki erkek çocukların yüzde 65'ini aşılamayı öneriyor. Araştırmadaki tahmine göre, bu sayede Güney Kore'de HPV'yle ilişkili kanserler 60-70 yıl içinde ortadan kalkacak.

Dr. Gumel, "Onları korumanın yolu, onları bağışıklık deniziyle çevrelemek" ifadelerini kullanıyor.

Rahim ağzı kanserinden her yıl dünya çapında 350 bin kişiyi kaybetmek zorunda değiliz. Aşı kapsamını genişletirsek, HPV ve HPV'yle ilişkili kanserlere son verebiliriz.

Independent Türkçe