Kumaş kaplama, giysilerdeki plastiğin yıkama sırasında dökülmesini önlüyor

Kumaş kaplama ile plastiğin dökülmesinin önlenmesi sağlandı. (Tribune Media)
Kumaş kaplama ile plastiğin dökülmesinin önlenmesi sağlandı. (Tribune Media)
TT

Kumaş kaplama, giysilerdeki plastiğin yıkama sırasında dökülmesini önlüyor

Kumaş kaplama ile plastiğin dökülmesinin önlenmesi sağlandı. (Tribune Media)
Kumaş kaplama ile plastiğin dökülmesinin önlenmesi sağlandı. (Tribune Media)

Toronto Üniversitesi’nden bilim insanları yıkama işlemi sırasında mikroplastiklerin dökülmesini önemli ölçüde azaltabilecek bir kumaş kaplaması geliştirdi.
Şarku’l Avsat’ın Tribune Media’dan aktardığına göre mikroplastikler, özellikle yıkadığımızda sürekli olarak giysilerimizden düşen 5 milimetreden küçük plastik parçacıkları olarak biliniyor.  Tek bir yıkama, su yollarımıza sızan, vahşi yaşama zarar veren, içme suyu borularına ulaşan ve sonunda vücudumuza yerleşen 700 bin mikroplastik parçacığını serbest bırakabiliyor.
Toronto Üniversitesi Makine ve Endüstri Mühendisliği bölümünden araştırmacılar, liflerin birbirine ve çamaşır makinesi tamburunun kenarına sürtünmesiyle, mikroplastik parçacıkların salınmasına yol açan küçük yırtılmaların meydana geldiğini ortaya çıkardı. Su sistemlerindeki mikroplastiklerin sentetik çamaşırların yıkanmasından kaynaklandığı kaydedildi.
Bilim inanları, söz konusu sorunun önüne geçmek için iki katmanlı bir silikon kaplama malzemesi geliştirdi. Kaplama, giysileri sürtünmeden başarıyla korudu. Bu da yıkama döngüleri sırasında plastiğin sentetik malzemelerden dökülmesini önemli ölçüde azalttı. Ekip, ABD’de ‘Patagonia’, Kanada’da ‘Lulumon ve ‘Arctrex’ olmak üzere sürdürülebilir teknolojiyi benimseyen şirketlerin bu yeniliğe ilgi göstermesinden dolayı buluşun yakında moda endüstrisinde de kullanılmasını umuyor.
Projenin baş araştırmacısı Kevin Golovin’e göre kaplamanın ilk tabakası, liflerin birbirinin üzerinden kaymasını sağlayan kaygan bir silikon. Buna ikinci bir katman da eklendi. Böylece silikon kaplamanın, boyaların tekstillere yapışmasını sağlayan aynı yöntem kullanılarak giysilere yapışıyor. Golovin konuya dair “Buna astar diyoruz çünkü boyamadan önce duvara koyduğumuz malzemeye çok benziyor” dedi.
Araştırma ekibi, malzemenin yıkanması ve filtrelenmesine yönelik deneyler yaptı.  Ardından her bir mikrofiber parçacık mikroskop altında yavaş ve dikkatli bir şekilde sayıldı. Kaplamanın mikroplastik dökülmeyi yüzde 93 oranında azalttığı, farklı sıcaklıklarda ve sıkma sırasında esnek kaldığı tespit edildi.



Azteklerin geniş ticaret ağı ortaya çıktı

Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)
Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)
TT

Azteklerin geniş ticaret ağı ortaya çıktı

Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)
Silah olarak ya da inşaatlarda kullanılan obsidyenin Aztek İmparatorluğu'na farklı bölgelerden geldiği tahmin ediliyor (INAH)

Orta Amerika'daki obsidyen eşyaların kökenini araştıran arkeologlar, Aztek İmparatorluğu'nun geniş ticaret ağını ortaya çıkardı. 

Aztek İmparatorluğu'nun obsidyeni geniş çapta kullandığı biliniyor. Sıradan çelikten daha sert olan bu volkanik cam, jiletten daha keskin kenarlara ve aynaları andıran yansıtma özelliğine sahip olabiliyor. Ayrıca farklı renklerde oluşması, bu mineralin silahlardan takılara kadar çeşitli alanlarda kullanılmasına olanak tanıyor.

Bugüne kadar Azteklere ait arkeolojik kazı alanlarında yapılan çalışmalarda çok fazla obsidyen eşya bulunsa da bunların nereden geldiği detaylıca incelenmemişti. 

Bulguları hakemli dergi PNAS'te dün (12 Mayıs) yayımlanan çalışmada, Aztek İmparatorluğu'nun başkenti Tenoçtitlan'ın ana tapınağı Templo Mayor'dan çıkarılan 788 obsidyen obje analiz edildi. Araştırma bugüne kadar bölgede yapılan en kapsamlı obsidyen çalışması olma özelliği taşıyor.

Örneklerin yaklaşık yüzde 90'ının başkentin 94 kilometre kadar kuzeydoğusundaki Sierra de Pachuca'dan çıkarıldığı tespit edildi. Bu bölge, yeşil ve altın rengi volkanik camlarıyla biliniyor.

Ancak nesnelerin geri kalanındaki mineral, 7 farklı bölgeden geliyordu. Araştırmacılar Ucareo gibi bazı bölgelerin, imparatorluğun sınırlarının dışında yer aldığını belirtiyor.

Aztek İttifakı kurulmadan önce Tenoçtitlan'ın obsidyeni çoğunlukla yakındaki Pachuca'dan temin ettiği görülüyor. Ancak MS 1430 civarında imparatorluğun güçlenmesinden sonra başkente rakip devletlerden daha çok obsidyen girdiği anlaşılıyor.

Araştırmacılar ayrıca bu dönemde dini amaçlarla kullanılan obsidyenin neredeyse tamamının Pachuca'dan geldiğini saptadı. Bu durum merkezi kontrolün artarak dini alanı tek tipleştirdiği anlamına gelebilir.

Tulane Üniversitesi'nden makalenin başyazarı Diego Matadamas-Gomora "Meksikalılar yeşil obsidyeni tercih etse de çoğunlukla ritüel dışı amaçlarla kullanılan obsidyen eserlerdeki yüksek çeşitlilik, birden fazla kaynaktan gelen obsidyen aletlerin, imparatorluğun başkentine doğrudan madenler yerine pazar yoluyla ulaştığını düşündürüyor" diyor.

Tarihi belgeler de Orta Amerika'nın çeşitli bölgelerinden gelen tüccarların, Tenoçtitlan pazarında mallarını sattığını gösteriyor.

Araştırmacılar makalede şu ifadeleri kullanıyor:

En az 7 obsidyen kaynağının varlığı, Meksikalıların bu dönemde ticari etkileşimlerini genişlettiğine işaret ediyor.

Araştırmacılar, Aztek obsidyeninin kökenlerini inceleyerek Orta Amerika'daki ticari ağların daha net bir haritasını çıkarmayı umuyor.

Matadamas-Gomora yeni çalışma hakkında "Bu tür bir analiz imparatorluk topraklarının, siyasi ittifakların ve ticari ağların zaman içinde nasıl geliştiğinin izini sürmemizi sağlıyor" diyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, PNAS