Blinken, Pekin'i ziyaret etmeye hazırlanıyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın ziyaretinin hedefinde Washington-Pekin hattında atılım gerekleştirilmesi var.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 31 Ocak'ta Kudüs'te basın toplantısı düzenledi. (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 31 Ocak'ta Kudüs'te basın toplantısı düzenledi. (AFP)
TT

Blinken, Pekin'i ziyaret etmeye hazırlanıyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 31 Ocak'ta Kudüs'te basın toplantısı düzenledi. (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 31 Ocak'ta Kudüs'te basın toplantısı düzenledi. (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, önümüzdeki pazar günü Pekin'e gidecek. Bu, üst düzey bir ABD'li diplomatın yaklaşık beş yıllık aradan sonra Çin’i ilk ziyareti olacak. Bu ziyaret, geçtiğimiz aralık ayında ‘Sıfır Kovid’ politikasından geri adım atan Çin'e, kritik bir zamanda gerçekleşiyor. Blinken’ın temaslarının hedefinde gergin ilişkileri yeniden canlandırmak ve dünyanın en güçlü iki ülkesi arasında bir atılım gerçekleştirmek var.
Söz konulu koordineli diplomatik çabanın önemine ve ABD Hazine Bakanı Janet Yellen'ın da yakında Pekin'e yapacağı ziyarete rağmen Washington yönetimi Çin üzerindeki baskısını sürdürdü. ABD Kongresi’nde 14 Cumhuriyetçi senatörden oluşan bir grup, Hint-Pasifik bölgesinde ve tüm dünyada insan hakları ihlalleri, “haksız” ticaret uygulamaları ve ‘artan saldırganlık’ konusunda Çin Komünist Partisi’ne baskı yapmaya teşvik etmek için dışişleri ve hazine bakanlarına bir mektup gönderdi. Durumun, ABD'nin karşı karşıya olduğu daha büyük tehdide bir taviz olacağı vurgulandı. İki başkanın, eski Donald Trump ve şimdiki Joe Biden'ın yönetimlerinin, Çin'in Sincan'daki Müslüman Uygurlara ve diğer etnik azınlıklara yönelik eylemlerinin ‘soykırım ve insanlığa karşı suçlar’ olduğu sonucuna vardıklarını kaydettiler. Senatörler ayrıca Çin'in ABD ekonomisine zarar veren haksız ticaret uygulamaları ve endüstriyel casusluk konusundaki ‘uzun sicili’ ile yüzleşme çağrısında bulundu.

Artan baskı
Başkan Biden yönetimi son dönemde, ABD’li tedarikçilerin Çinli telekom devi Huawei ile ilişkilerini kesmek ve yarı iletken politikası konusunda özellikle Japonya, Hollanda ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle alternatif uluslararası ilişkiler kurmak için pek çok cezai tedbir almaktan çekinmedi. Söz konusu tedbirlerin amacının Çinli şirketlere bağımlılığı azaltmak olduğu belirtiliyor.
Washington, Pekin ile uzun vadeli bir ekonomik çatışma fikrine hazır görünse de Blinken ve yardımcısı Wendy Sherman, daha önce ikili ilişkilere ağırlık sağlayan ancak Kovid-19 salgınının ortasında sona eren düzenli teması yeniden sağlamak da dahil olmak üzere karşılıklı ilişki için istikrarlı bir zemin bulmaya istekliydi. Biden'ın Çinli mevkidaşı Şi Cinping ile geçen yılın sonunda Bali'de, dünyanın en zengin ülkelerinin katıldığı G20 toplantılarının oturum aralarında yaptıkları görüşmede çalışma standartlarını ve çatışmanın sınırlarını belirlemenin yanı sıra Çin’in Tayvan'ı işgal etmeye karar vermesi halinde olası bir savaştan kaçınmak gibi konular üzerine anlaştılar. Blinken, yeni ABD Kongresi'ndeki pozisyonların Biden yönetiminin duruşuyla örtüşmediğini biliyor. Çinli yetkilileri böyle bir adımın sonuçları konusunda uyarmak için Washington'da ‘arka kapıdan sinyal’ olarak nitelenen mesajları göndermeye hazırlanıyor.

Çin şüpheciliği
Diğer yandan Çinli liderler, ABD Hükümeti içindeki bölünmelerin gerçekliğini ve ABD'deki kuvvetler ayrılığı meselesini sorguluyorlar. Zira Beyaz Saray'ın Kongre'nin eylemleriyle ilgili sorumluluktan kaçınmasının ‘aldatıcı’ olduğuna inanıyorlar. Ancak ABD’li yetkililer, dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin geçen yıl Taipei'ye yaptığı ziyarete verilen tepkinin, ziyaretin ardından askıya alınan bazı ABD-Çin çalışma gruplarının sessiz bir şekilde yeniden kurulması da dahil olmak üzere Pekin'deki bazı dikkatli dinleyicilerin varlığının bir işareti olduğunu umuyor.
ABD medyası söz konusu ziyareti iki ülke ilişkileri açısından bir ‘test’ olarak değerlendiriyor. Dışişleri Bakanı'nın Çinli yetkililerle Ukrayna'daki Rus savaşını görüşeceğini doğrulayan ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Szcüsü John Kirby'ye göre anlaşma yalnızca aradaki iletişim kanallarını açık tutmayı değil, aynı zamanda bazı hassas konuları da ele almayı amaçlıyor. Blinken’ın ayrıca uyuşturucuyla mücadelede iş birliği ve askeri meseleler de dahil olmak üzere üst düzey ikili temasların askıya alınmasının kaldırılmasını talep etmesi de muhtemel gözüküyor. Son olarak Doğu Asya ve Pasifik İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Kritenbrink ve Ulusal Güvenlik Konseyi Çin ve Tayvan Direktörü Laura Rosenberger liderliğindeki üst düzey ABD yetkililerinden oluşan bir heyet, Blinken'ın ziyaretini tartışmak üzere Pekin yakınlarındaki Langfang'da Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Şie Feng ile görüştü.
Çinli analistler Rusya'nın savaştaki başarısızlıklarından memnun olmasa da Çin devlet medyası NATO karşıtı ve Moskova yanlısı propaganda yaymaya devam ediyor. Çin'in Rusya'ya doğrudan askeri yardım sağlaması pek mümkün olmasa da Çin şirketleri, Devlet Başkanı Şi Cinping'in bu yıl ziyaret etmesi muhtemel olan Rusya'ya ihracatta rekabet eksikliğinden faydalanacak.
Çinli yetkililerin geçen yılın sonlarında başlayan koronavirüs dalgasının aralık ayı sonlarında zirveye ulaştığını ve şu an önemli ölçüde azaldığını doğrulamaya devam ettiği bir dönemde, Blinken'ın Pekin ziyaretinde Kovid-19’un yayılmasıyla ilgili endişeler yerine ekonomi ön planda yer alıyor.
ABD hükümet kurumları, Çin'e teknoloji tedarikini kısıtlamak ve Çin'in ABD'deki yatırımını engellemek için giderek daha istekli hale geliyor. Ancak ABD içinde bu kısıtlamaları uygulamanın Çin'dekinden çok daha zor olduğu vurgulanıyor.

Solomon Adaları ve Fiji
ABD, Çin'in Pasifik'e saldırmasına karşı son hamlesiyle perşembe günü Solomon Adaları'ndaki bir büyükelçiliğini yeniden açtı. ABD, birçok diplomatik misyonun kapatılmasına ve Washington'ın önceliklerinin yeniden düzenlenmesine yol açan Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından, 1993 yılında başkent Honiara'daki büyükelçiliğini kapatmıştı. Büyükelçiliğin yeniden açılması, Solomon Adaları Başbakanı Manasseh Sogavare'nin 2022 yılında Pekin ile geniş kapsamlı ancak belirsiz bir güvenlik anlaşması imzalamasının ardından geldi.
Blinken konuya dair yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Büyükelçiliğin açılması bizim çabalarımıza bağlı. Ancak bu sadece bölge genelinde daha fazla diplomatik personel görevlendirmek için değil, aynı zamanda Pasifik’teki komşularımızla iletişimi artırmak, ABD programlarını ve kaynaklarını sahadaki ihtiyaçlara bağlamak ve insanlar arası ilişkiler kurmak için de önemli.”
Başta ABD ve Avustralya olmak üzere Batılı ülkeler, bu anlaşmanın Çin'in Pasifik Okyanusu'ndaki varlığını güçlendirmesine izin vereceğinden korkuyor. Açılış töreninde ABD'nin Honiara Büyükelçisi Vekili Russell Curnow, büyükelçiliğin ABD ile Solomon Adaları arasında ‘ana bir platform’ olarak hizmet edeceğini söyledi. Takımadaların Dışişleri Bakanı Colin Beck de büyükelçiliğin yeniden açılmasının ‘olomon Adaları Hükümeti ve halkı tarafından memnuniyetle karşılandığını’ vurguladı.
Açılış, Fiji Başbakanı Sitiveni Rabuka'nın ülkesinin Çin ile ilişkilerinin bazı yönlerini yeniden değerlendirmeye başlamasıyla gerçekleşti. Rabuka, Çin ile bir polis eğitimi ve değişim anlaşmasını feshetmeyi planladığını açıkladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı geçen yılın başlarında senatörlere Çin'in bölgede artan etkisinin Solomon Adaları Büyükelçiliği’nin yeniden açılmasını bir öncelik haline getirdiğini bildirmişti. Söz konusu dönemden sonra Solomon Adaları, Çin ile bir güvenlik anlaşması imzaladı. Bu da bölgede askeri birikme korkusu uyandırdı ve ABD, birkaç üst düzey heyet göndererek buna yanıt verdi.



Hindistan polisi Keşmir'de geniş çaplı baskınlar düzenliyor

Bir Hint askeri Keşmir bölgesinde nöbet tutuyor (AP)
Bir Hint askeri Keşmir bölgesinde nöbet tutuyor (AP)
TT

Hindistan polisi Keşmir'de geniş çaplı baskınlar düzenliyor

Bir Hint askeri Keşmir bölgesinde nöbet tutuyor (AP)
Bir Hint askeri Keşmir bölgesinde nöbet tutuyor (AP)

Hindistan polisi, tartışmalı Keşmir'de yasaklı bir siyasi partiyi hedef alan geniş çaplı baskınlar düzenledi. Bu baskınlar, Hindistan'ın başkenti Keşmir'de on yıldan uzun süredir gerçekleşen en ölümcül bombalamanın ardından gerçekleşti.

Bu haftaki baskınların, pazartesi günü Delhi'nin Eski Şehir bölgesindeki tarihi Kızıl Kale yakınlarında en az 12 kişinin ölümüne yol açan bombalama olayıyla bağlantılı olduğuna dair henüz bir doğrulama yapılmadı.

Ancak bu, polisin "iğrenç bir terör olayı" olarak nitelendirdiği ve "ulusa düşman güçleri" sorumlu tuttuğu patlamanın ardından, yetkililerin güvenlik önlemlerini sıkılaştırma yönünde yeni bir girişimini temsil ediyor.

Hindistan yönetiminde bulunan Keşmir genelindeki polis verilerine göre çarşamba gününden bu yana çok sayıda baskın düzenlendi.

Bir Hint güvenlik mensubu dürbünle gözetleme yapıyor (Reuters)Bir Hint güvenlik mensubu dürbünle gözetleme yapıyor (Reuters)

Keşmir, 1947'de İngiliz egemenliğinden bağımsızlıklarını ilan etmelerinden bu yana Hindistan ve Pakistan arasında bölünmüş durumda ve her iki ülke de bölgenin tamamı üzerinde hak iddia ediyor.

Keşmir'in Awantipora, Bandipora, Ganderbal, Shopian ve Sopore ilçelerindeki polis yaptığı açıklamada, baskınların Cemaat-i İslami partisini hedef aldığını belirtti.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin Hindu milliyetçisi hükümeti, 2019 yılında Cemaat-i İslami'nin Keşmir şubesini "yasadışı dernek" olarak nitelendirerek yasakladı.

Úntipora polisi yaptığı açıklamada, polis memurlarının "terör şebekesini ve ona bağlı yapıları çökertmek" amacıyla "birçok noktada geniş çaplı baskınlar" düzenlediğini belirtti.

Bandipora polisi "suç materyallerine" el konulduğunu duyururken, Sopore polisi "Cemaat-i İslami ile bağlantılı ağlara karşı geniş çaplı operasyonlar" yürüttüğünü ve aramaların 30'dan fazla yeri kapsadığını bildirdi.

Güvenlik güçleri ayrıca başkentin güneyindeki Faridabad'daki El-Falah Üniversitesi'ne baskın düzenledi ve bugün Keşmir'in Pulwama bölgesinde bir ev yıkıldı.

Polis, güvenlik güçlerinin daha önce saldırıyı gerçekleştirdiği iddia edilen kişilere yönelik benzer operasyonlar düzenlemesine rağmen yıkımla ilgili herhangi bir açıklama yapmadı.

Pazartesi günü gerçekleşen saldırının soruşturmasını terörle mücadeleden sorumlu Hindistan Ulusal Soruşturma Ajansı yürütüyor. Ancak yetkililer, bombalamanın arkasında kimin olabileceğine dair henüz fazla bilgi paylaşmadı.

Şarku’l Avsat’ın Hint medyasından aktardığına göre 10 Kasım'daki bombalama olayı büyük ölçüde, olaydan saatler önce gerçekleşen ve patlayıcılar ile saldırı tüfeklerinin ele geçirildiği bir dizi gözaltına ili alınmalarla ilişkili.

Polis, gözaltına alınanların Pakistan merkezli El Kaide bağlantılı Ceyş-i Muhammed ve Ceyş-i Muhammed ile bağlantılı Keşmir merkezli Ensar Gazvet el Hind adlı gruplarla ilişkili olduğunu açıkladı.


ABD, Trump'ın iktidara dönüşünden bu yana Tayvan ile ilk silah anlaşmasını onayladı

Tayvan Silahlı Kuvvetleri rutin tatbikatlar düzenliyor (Reuters)
Tayvan Silahlı Kuvvetleri rutin tatbikatlar düzenliyor (Reuters)
TT

ABD, Trump'ın iktidara dönüşünden bu yana Tayvan ile ilk silah anlaşmasını onayladı

Tayvan Silahlı Kuvvetleri rutin tatbikatlar düzenliyor (Reuters)
Tayvan Silahlı Kuvvetleri rutin tatbikatlar düzenliyor (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD Başkanı Donald Trump'ın bu yılın başlarında Beyaz Saray'a dönmesinden bu yana adayla yaptığı ilk askeri anlaşma kapsamında, Tayvan'a 330 milyon dolar değerinde ekipman ve malzeme satmayı kabul ettiğini duyurdu.

Bakanlık, "Bu, yeni Trump yönetiminin Tayvan'a silah satışı onayladığı ilk anlaşma" ifadesini kullandı. Bu açıklama, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın anlaşmayı onaylamasının ardından gerçekleşti.

Nükleer enerjili denizaltılar

Öte yandan Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae-myung, uzun zamandır beklenen güvenlik ve ticaret anlaşmasının tamamlanmasının ardından Güney Kore'nin nükleer enerjili denizaltı inşasında ABD ile "ilerlemeye devam edeceğini" söyledi.

, "Ekonomimiz ve güvenliğimiz açısından en önemli değişikliklerden birini, ticaret, tarifeler ve güvenlik konusundaki ikili müzakereleri tamamladık" diyen Lee myung, iki ülkenin "nükleer enerjili denizaltıların inşasına devam etme" konusunda anlaştıklarını açıkladı.

Analistler, nükleer enerjiyle çalışan gemilerin geliştirilmesinin Seul'ün donanma ve savunma sanayi üssü için büyük bir sıçrama anlamına geleceğini ve benzer gemilere sahip olan seçkin ülkeler grubuna katılmasına olanak sağlayacağını söylüyor.

Güney Kore Devlet Başkanı, Seul'ün "uranyum zenginleştirme ve kullanılmış yakıtın yeniden işlenmesi konusunda yetkimizi genişletmemiz için destek" aldığını ifade etti.

Pekin, dün Washington ile Seul arasında nükleer denizaltı teknolojisi konusunda varılan anlaşma hakkında bir uyarı yayınladı.

Çin'in Seul Büyükelçisi Dai Bing, gazetecilere yaptığı açıklamada, ortaklığın "sadece ticari bir ortaklığın ötesine geçtiğini ve doğrudan küresel nükleer yayılmanın önlenmesi rejimini ve Kore Yarımadası ile daha geniş bölgenin istikrarını ilgilendirdiğini" belirtti.

Nükleer denizaltıların nerede inşa edileceğine dair detaylar belirsizliğini koruyor.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre ABD Başkanı Donald Trump, geçen ay sosyal medyada yaptığı açıklamada, "Güney Kore, nükleer enerjiyle çalışan denizaltısını Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Philadelphia tersanelerinde inşa edecek" ifadelerini kullanmıştı.


Çin, başbakanının Tayvan'a ilişkin sözlerinin ardından Japonya'nın büyükelçisini çağırdı

Japonya Başbakanı Sanae Takaichi (AP)
Japonya Başbakanı Sanae Takaichi (AP)
TT

Çin, başbakanının Tayvan'a ilişkin sözlerinin ardından Japonya'nın büyükelçisini çağırdı

Japonya Başbakanı Sanae Takaichi (AP)
Japonya Başbakanı Sanae Takaichi (AP)

Resmi Xinhua haber ajansında bugün yer alan habere göre Pekin, yeni başbakanın Tayvan hakkındaki açıklamaları nedeniyle Japonya büyükelçisini dışişleri bakanlığına çağırdı.

Ajans, "Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Sun Weidong, dün Japonya'nın Çin Büyükelçisi Kenji Kanasugi'yi çağırarak, Japonya Başbakanı Sanae Takaichi'nin Çin hakkında yaptığı yanlış açıklamalara sert bir şekilde itiraz etti" ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Takaichi geçen hafta yaptığı açıklamada, Tayvan'a yönelik silahlı saldırıların, Japonya'nın "kolektif öz savunma" ilkesi uyarınca adaya asker göndermesini haklı çıkarabileceğini belirtmişti.