Hindistan'ın tarihini değiştiren 'en eski hayvan fosili', çürüyen bir arı kovanı çıktı

"Daha yakından bakmak, izin günümüze ait bir arı kovanının çürümesinden kaynaklandığını gösteriyor"

Hindistan'da bulunan ve ilkel hayvan "Dickinsonia tenuis"a ait bir fosil olduğu söylenen şey, çürümüş bir arı kovanının bıraktığı iz çıktı (Avustralya Ulusal Üniversitesi)
Hindistan'da bulunan ve ilkel hayvan "Dickinsonia tenuis"a ait bir fosil olduğu söylenen şey, çürümüş bir arı kovanının bıraktığı iz çıktı (Avustralya Ulusal Üniversitesi)
TT

Hindistan'ın tarihini değiştiren 'en eski hayvan fosili', çürüyen bir arı kovanı çıktı

Hindistan'da bulunan ve ilkel hayvan "Dickinsonia tenuis"a ait bir fosil olduğu söylenen şey, çürümüş bir arı kovanının bıraktığı iz çıktı (Avustralya Ulusal Üniversitesi)
Hindistan'da bulunan ve ilkel hayvan "Dickinsonia tenuis"a ait bir fosil olduğu söylenen şey, çürümüş bir arı kovanının bıraktığı iz çıktı (Avustralya Ulusal Üniversitesi)

Yeni bir araştırmaya göre, 2020'deki 550 milyon yıllık nadir bir yaşam formuna dair sansasyonel "fosil" keşfinin "yanlış kimlik tespiti vakası" olduğu ortaya çıktı.
Hindistan'ın Bhopal kentindeki Bhimbetka Kaya Sığınakları mağara sahasında bulunan "fosilin" ilkel hayvan Dickinsonia tenuis'a ait olduğu ilan edilmişti.
Fakat yakın zamanda Gondwana Research bilimsel dergisinde yayımlanan yeni araştırmada, bunun sadece yakın zamanda çürümüş bir "dev arı kovanının" izi olduğunu bulundu.
2020 tarihli keşif de aynı bilimsel dergide yayımlanmıştı.
Bu keşif, Dünya'da yaşamış en eski hayvanlardan biri olan Dickinsonia'nın, Hindistan, Avustralya, Güney Amerika, Afrika ve Antarktika'nın tek bir kara parçası olduğu bir zamanda Hindistan alt kıtasında bulunduğunun kanıtı olarak geniş çapta haberleştirilmişti.
Daha önceki çalışmanın arkasındaki bilim insanları da Hindistan'daki bulgunun daha önce Güney Avustralya'da bulunan bir Dickinsonia tenuis fosiline benzediğini savunmuştu.
Böylece, süper kıta Gondvana'nın 550 milyon yıl önce birleşmiş olabileceği ve Dickinsonia'nın da benzer ılıman ve subtropikal enlemlerde mevcut olabileceği öne sürülmüştü.
The Independent'ta yer alan habere göre, aralarında Florida Üniversitesi'nden isimlerin de bulunduğu en son araştırmanın arkasındaki bilim insanları "Bulgu, The New York Times, The Weather Channel ve bilimsel dergi Nature'ın yanı sıra birçok Hint gazetesinin dikkatini çekti" diyor.
Yeni makalede bilim insanları "Aralık 2022'de bölgeyi ziyaret ettik ve Dickisonia için kanıtların yetersiz olduğunu bulduk" diye yazıyor.

"Retallack fosil toprakları çalışıyor ve bir süredir Ediacaran biota fosilinin hayvan değil, toprakta yaşayan toprak yosunu olduğunu savunuyor. Bu, onu büyük ölçüde toplulukla ters düşürüyor (kibarca söylemek gerekirse) 4/n
2021'de Retallack ve ekibi Hindistan'daki ilk Dickinsonia (Ediacaran'ın simgesi) kaydını "Güney Avustralya'daki Ediacara üyesinden Dickinsonia tenius'la birebir aynı" diyerek yayımladı. İşte burada 5/n"

Florida Üniversitesi'nde jeoloji profesörü olan ve yeni bulguların da arkasında bulunan Joseph Meert, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Tamam, peki 550 milyon ya da bir milyar yaşında olsalar ne fark eder ki" diyebilirsiniz. Pekala, bunun birçok etkisi var.Bu etkilerden biri o zamanki paleocoğrafyayla; kıtalara ne olduğu, kıtaların nerede bulunduğu ve nasıl birleştikleriyle ilgili. Ve bu yaşamın, çok basit fosillerden daha karmaşık fosillere kadar büyük bir değişimden geçtiği bir dönemdi."
Dickinsonia
İlk başta bir Dickinsonia "fosili" (solda) gibi görünen şey çürümüştü ve sadece birkaç kısa yıl içinde kayadan soyulmaya başladı (sağda). Bu, onun günümüze çok daha yakın bir şey olduğunun işareti (Gregory Retallack/Joe Meert)
Florida Üniversitesi'nden bilim insanları, 2020 tarihli keşiften bu yana nesnenin "önemli derecede çürüdüğünün görüldüğünü" de söyledi, ki bu bir fosil için "epey sıradışı" bir şey.
Dr. Meert, "Fosil kayadan soyuluyordu" diye ekledi.
Bilim insanları, nesnenin daha ziyade "modern dev bal arısı kovanlarının çürümüş kısımlarını" andırdığına işaret etti.

"Üstüne üstlük, makalelerinin başlığında iki kelime oyunu yaptılar. İKİ! "İğneleyici Haber: 'Hindistan'daki Vindhya Dağları'nın yukarı bölgesinde bulunan 'Dickinsonia' için kopan vızıltı boşunaymış" OF! 
İşte tüm paleontologların ders alması gereken hikaye bu: Pareidolia, "belirli, genelde anlamlı bir görüntüyü gelişigüzel ya da belirsiz bir görsel örüntü olarak algılama eğilimi" 10/n"
Bilim insanları, "fosilin" bölgedeki kayanın bir parçası olmadığını, bunun yerine kayanın yüzeyinin üzerine "balmumuna benzer bir malzeme izi olarak yapıştığını" da buldu.
Orijinal çalışmadan elde edilen fotoğraflar, sözde "fosilin" içindeki "bal peteği yapılarını" ortaya çıkardı.
Bilim insanları, bunu araştırmalarında "Daha yakından bakmak, izin ilk bakışta Dickinsonia'ya benzeyen kırık bir kaya yüzeyine yapışmış, günümüze ait bir arı kovanının çürümesinden kaynaklandığını gösteriyor" diye açıklıyor.
Orijinal makalenin yazarları da en son bulgularla hemfikir oldu.
2020 tarihli makalenin yazarlarından, ABD'deki Oregon Üniversitesi'nden Gregory Retallack yaptığı açıklamada, "Yeni kanıtlar keşfedildiğinde bilim insanlarının hataları itiraf etmesi nadirdir ancak gereklidir" dedi.



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news