ABD ve İsrail, İran'ı ve vekillerini vurmak için ‘el ele’

Güvenlik yetkilileri, İsfahan saldırısı ile Suriye operasyonlarının koordine edildiğini ve Tahran'dan misilleme yapılmasından korktuğunu vurguladı

AP
AP
TT

ABD ve İsrail, İran'ı ve vekillerini vurmak için ‘el ele’

AP
AP

Emel Şehade 
İsrailliler, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'den güvenlik desteği ve takviye temin ettiği güvenceleri ve İran dosyasıyla ilgili görüşmelerinin sonuçlarını Tel Aviv'in bu ziyaretten elde ettiği en büyük başarı olarak değerlendirdi.
Blinken, CIA başkanı William Burns'ün Tel Aviv ziyaretinden birkaç gün sonra geçen salı günü Ramallah'a gitmeden önce muhalefet lideri Yair Lapid ile görüşmesini bitirir bitirmez, İsrail güvenlik ve askeri yetkilileri ile siyasi kaynaklar, ABD Dışişleri Bakanı'nın gelişinden 48 saatten kısa bir süre önce İran hedeflerine yönelik üç saldırıyla ilgili olarak iki taraf arasında tam bir koordinasyon olduğunu ortaya çıkardı.
Bir siyasi yetkili "Blinken gelmeden önce Burns'e sunulan iki taraf arasındaki koordinasyon olmasaydı, İsrail Amerikalı konuğunun önünde kendini zor durumda bırakmazdı" dedi. 
Bir İsrail raporuna göre, üç hava saldırısı İran içinde İsfahan'da gelişmiş hassas silahların üretimi yapılan bir hedefi içeriyordu.
Rapora göre ardından, Tel Aviv'in İran'dan silah taşıyan konvoylar olduğunu söylediği Suriye-Irak sınırının Suriye tarafında yük vagonlarına iki füze saldırısı düzenlendi.
Bu İsrail operasyonları, Blinken'in Tel Aviv'e ABD desteğini artırma sözü vermesi karşılığında, İran'ın nükleer bir devlete ulaşmasını engelleme gereği konusunda hemfikir olan güvenlik ve siyasi kurumlarda rahatlama yarattı.
Ancak aynı zamanda İsrailliler, Tahran'ın bu saldırılara misilleme yapması konusundaki endişelerini de gizlemediler.
Bu, olası bir müdahaleyle yüzleşmenin yollarını tartışmak için tüm ilgili makamlar arasında toplantılar yapılmasını gerektirdi.

Yanıt senaryoları
İsrail ordusu, durumu ve olası bir İran tepkisiyle başa çıkma yollarını değerlendirmek için güvenlik servislerinden yetkililerin katıldığı toplantıların ardından bir füze saldırısı başlatma, Yemen veya Suriye'den patlayıcı taşıyan insansız hava araçları tarafından İsrail hedeflerine yönelik korkuların ortasında, karada, denizde ve havada tüm askeri birimleri arasında alarm durumunu yükselttiğini duyurdu.
Güvenlik servisleri, İran'ın en kolay yanıtının insansız hava araçlarının yanı sıra Lübnan veya Suriye'den kuzey sınırında olacağını öngördü.
Bu, orduyu kuzey sınırındaki güçlerini güçlendirmeye ve sınır bölgesindeki istihbarat faaliyetlerini yoğunlaştırmaya sevk etti.
Güvenlik servisleri ayrıca İsrailli turistleri, yurt dışındaki iş insanlarını veya İsrail Dışişleri Bakanlığı büyükelçiliklerini ve temsilciliklerini hedef alarak yanıt senaryoları geliştirdi.
Ancak eski ordu ve güvenlik personeli, güvenlik servisleri tarafından hazırlanan tüm senaryoları reddetti ve İsrail ordusu bunlarla yüzleşmeye hazırlanıyor.
Ordudaki Harekat Dairesi eski başkanı Israel Ziv, İran'ın Lübnan'ı İsrail ile çatışmaya sokacak bir adım atmayacağını açıkça belirtti.
Kuzey sınırından bir yanıt verme olasılığının diğer tüm senaryolardan daha düşük olduğunu söyleyen Ziv, "İsrailli şahsiyetlere, yurtdışındaki turistlere veya İsrail'in birkaç ülkede ulaştığı ve içlerinde İranlı aktivistlerin bulunduğu hedeflere yönelik operasyonlar Tahran için daha kolay olacaktır" dedi. 
Tahran'ın tehditlerini ciddiye almaları konusunda uyardı ve turistleri seyahat ederken dikkatli ve tedbirli olmaya ve İsrailliler için güvenli olmayabilecek ülkelere gitmekten kaçınmaya çağırdı.

Ahtapot doktrini
İsrail güvenlik servisleri tarafından yayımlanan raporlar, İran'ın son üç operasyona olası yanıt senaryolarına ilişkin endişeleri gizlemiyor.
Önceki Lapid-Bennett hükümetinde değişikliklere tanık olan Tel Aviv'in Tahran'a yönelik siyasi gündemini yeniden gözden geçirildi.
Bunun ardından İran tehdidine karşı mücadeleyi sadece nükleer projeleri ile sınırlamamak, Suriye'deki konumlanmasına karşı koymak ve bölgedeki ajanlarının kabiliyetlerini güçlendirmesini engellemek şeklindeki Mossad ve istihbarat servislerinin politikası benimsendi.
Üç saldırının, Netanyahu'nun daha önce ‘ahtapot doktrini' olarak adlandırılan, eski Başkan Naftali Bennett tarafından onaylanan ve Yair Lapid ve şimdi de Netanyahu tarafından sürdürülen politikasını yansıttığını düşünenler var.
Bu doktrine göre İsrail, İran'la sınırlı kalmayıp varlığının olduğu diğer bölgelere de uzanan bir hedefler bankası belirliyor ve Suriye başta olmak üzere nüfuzunu güçlendirmeye ve yaymaya çalışıyor.
Bennett bu doktrini önerdiğinde, o zaman "Konuşulanlar, yalnızca nükleer bağlamda değil, aynı zamanda bölgedeki vekilleriyle yüzleşmek için bir sınır savaşından İran içinde bir saldırıya geçmekle ilgili" ifadelerini kullanmıştı. 
Yedioth Ahronoth gazetesinin haberinde "Netanyahu'nun Tahran'a karşı izlediği strateji sadece İran içindeki operasyonlarla sınırlı değil. İsrail ordusunun ideolojisinden çok Mossad'ın İran'a karşı mücadeleci ideolojisini benimseyen, dolayısıyla teşkilatlar arasında uzun yıllardır bir çekişme noktası olan bir entelektüel değişimi yansıtıyor. Ordu, İran'ın Suriye'de İsrail'e karşı ikinci bir cephe kurma girişimlerine ağır bir darbe ve 'Hizbullah'ın füze projesine temelden bir darbe indirmeyi amaçlayan savaşta yıllarca ön saflarda yer aldı" ifadelerine yer verildi.
Orduya göre, çabalara devam etmek için, sınırlar dikkatli bir şekilde korunmalıdır, böylece işler topyekun bir savaşa yol açmaz.

ABD ile daha yakın işbirliği
İsrail'in Tahran'a yönelik hedeflerine ulaşabilmesi için ABD ile ilişkilerini temkinli bir şekilde sürdürmeye çalışıyor.
Blinken ile yapılan görüşmelerden sızanlara yansıdığı üzere, Washington, İran'a yönelik operasyonları, Netanyahu ve yakın arkadaşlarının göstermeye çalıştığı gibi, yalnızca İsrail'e destek bağlamında değil, aynı zamanda İran ile Rusya arasındaki askeri ilişkinin güçlenmesinin ardından da destekliyor.
Yakın tarihli bir raporda bu konuya değinilerek, Tahran ile Moskova arasındaki askeri ilişkilerin yakınlığı ve iki taraf arasında ortaya çıkan açık intihar yürüyüşleri hattı, ABD'lileri Tel Aviv'in Ortadoğu'da İran'a karşı yürüttüğü faaliyete giderek daha fazla dikkat etmeye sevk ettiği ifade edildi. 
Raporda, ABD'lilerin Amerikalılar, İran'dan Rusya'ya silah transferi ekseninde saldırmak için çalışacaklarını giderek daha fazla ima ettikleri belirtildi.
Bu silah iki ülke arasında direkt bir hatla taşındığından, onu karıştırmanın ana yolunun onu İran topraklarında vurmak olduğuna işaret ediliyor.
Rapora göre, Tel Aviv ve Washington arasındaki bu konulardaki askeri işbirliğinin yönleri belgelendi.
Bir İsrail saldırısı hakkında konuşulsa bile, gelecekte de güçleneceği beklentisiyle iki taraf arasında işbirliği olması diğer saldırıların İsrail'in değil Amerikalılar tarafından gerçekleştirilmesi hiç de uzak bir ihtimal değil.
 
Independent Türkçe



Kuşatma altındaki el-Faşir, savaş ve açlıkla mücadele ediyor

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan el-Faşir kentinden göç (Arşiv – Şarku’l Avsat)
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan el-Faşir kentinden göç (Arşiv – Şarku’l Avsat)
TT

Kuşatma altındaki el-Faşir, savaş ve açlıkla mücadele ediyor

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan el-Faşir kentinden göç (Arşiv – Şarku’l Avsat)
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatılan el-Faşir kentinden göç (Arşiv – Şarku’l Avsat)

Sudan'ın batısında bulunan Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'deki sivillerin durumu, gıda, su ve tıbbi tedaviye erişimin giderek zorlaşmasıyla daha da kötüleşiyor. Açlık ve devam eden çatışmalar, Nisan 2024'ten bu yana şehirde mahsur kalan on binlerce insanın kaderini tehdit ediyor. Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) her geçen gün kötüleşen insani durumun ortasında, gıda maddelerinin şehre girdiği tüm geçitleri ve yolları kapatıyor; temel gıda maddeleri ve yakıt tedarik etme girişimlerini engelliyor.

El-Faşir'deki kaynaklar, HDK’nin her gün pazarları ve hayati tesisleri ağır topçu ateşine tutması nedeniyle büyük marketlerin kapılarını kapatmasının ardından sivillerin büyük zorluklarla gıda temin ettiğini söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, “Siviller, mısır unu, şeker, yağ ve sabun gibi temel gıda maddelerini satın almak için meskûn mahallelerdeki küçük marketlere güveniyor” dedi.

Devam eden kuşatmanın bir sonucu olarak, bölge sakinlerinin alım gücü azaldı ve yüksek fiyatlar nedeniyle az miktarda yiyecek bile alamaz hale geldiler.

Bir bölge sakini, banka yoluyla ödeme yapıldığında fiyatların iki katına çıktığını, nakit ödeme yapıldığında ise fiyatların düştüğünü ve çok sayıda bölge sakininin yüksek fiyatlar nedeniyle el-Faşir'den kaçtığını belirtti. Birçok sebze ve meyve türü bir yılı aşkın süredir şehrin pazarlarında bulunmuyor.

Gıda kaçakçılığı

Bazı kent sakinlerine göre, el-Faşir'e mal ve eşya sokmanın tek yolu eşek ve deve gibi hayvanları kullanarak kaçakçılık yapmak, ancak bu da riskli. Çünkü HDK militanları tarafından durduruluyorlar ve çoğu zaman mallara el konuluyor.

VFGHY
Sudanlılar savaştan kaçmak için Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’in eteklerinde bulunan Ebu Şuk Mülteci Kampı’na sığınıyor. (AP)

Şehir sakinlerinin çoğunluğu, günde darı unu ve mısırdan yapılan tek bir ana öğünle yetiniyor ve ellerinde başka bir şey olmayabiliyor.

Geleneksel yeraltı kuyularından yeterli miktarda içme suyu temin edilse de, bir varilin fiyatının 8 bin Sudan cüneyhini aşması vatandaşların sıkıntılarını artırıyor.

Günde bir öğün ücretsiz yemek sağlayan aşevlerine bağımlı hale gelen ailelerin sayısı her geçen gün artıyor; bazen bu yemekler ihtiyaç sahibi ailelerin sayısına yetmiyor. El-Faşir'deki bazı vatandaşlar, kuşatma altında bulunan kentteki insani durumun özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar için ciddi bir zorluk derecesine ulaştığını, yetersiz beslenme nedeniyle zayıf vücutlarının bunu kanıtladığını bildirdi.

Yerlerinden edilen insanlar HDK ve müttefikleri tarafından öldürmeye varan ciddi ihlallere maruz kaldıkları için el-Faşir'den kaçmak da güvenli değil. Bölge sakinleri, kuşatmanın devam etmesi ve el-Faşir'e insani erişimin açılmaması halinde, sonbahar mevsimine girilmesi ve vatandaşların tarım yapamaması nedeniyle durumun daha da kötüleşeceğinden korkuyor.

Saha durumu

El-Faşir'deki geniş alanlar, son birkaç gün içinde siviller arasında onlarca ölüm ve yaralanmaya neden olan, bazıları konutları hedef alan yoğun topçu bombardımanına ve insansız hava aracı (İHA) saldırılarına tanık oluyor.

Yerel kaynaklar, ordunun geçtiğimiz aylarda HDK tarafından el-Faşir'e düzenlenen onlarca saldırıyı püskürtmeyi başardığını bildirdi. El-Faşir sakinleri, Birleşmiş Milletler (BM) ve yardım kuruluşlarının insani yardımın ihtiyaç sahibi sivillere ulaşmasına izin vermesi için HDK üzerinde daha fazla baskı kurmasını bekliyor.

Yerel bir gönüllü grubu olan el-Faşir Direniş Komiteleri Koordinasyonu, çatışmaların ortasında kalan on binlerce masum insanın çektiği acılara son vermek için orduyu şehir üzerindeki kuşatmayı kaldırmaya çağırıyor.

CDFG
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'deki Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları (Arşiv - Telegram)

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan kısa bir süre önce BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in talebi üzerine kentte bir hafta süreyle insani ateşkes yapılmasını kabul etti, ancak HDK bu konuda kendileriyle herhangi bir temas kurulmadığını belirtti.

HDK'ye göre el-Faşir kentinde şu anda siviller bulunmuyor; kentte bulunanlar ordu ve müttefik silahlı gruplara mensup savaşçılar.

Geçtiğimiz haziran ayında BM Güvenlik Konseyi, bir yıldan uzun bir süredir HDK tarafından kuşatma altında tutulan ve ordunun geniş ve yoğun nüfuslu Darfur bölgesindeki son kalesi olan el-Faşir üzerindeki kuşatmanın kaldırılması için bir karar almıştı.