TM ve DYK, anlaşmazlıkları çözmek için birlikte çalışacaklar mı?

UNSMIL Başkanı’nın seçimlerin anayasal temeli üzerinde uzlaşılmasına yönelik ‘alternatif bir plan’ sunması beklentisiyle TM ve DYK’nın anlaşmazlıkları çözmek için birlikte çalışıp çalışmayacakları merak ediliyor.

DYK Başkanı Halid el-Mişri (DYK)
DYK Başkanı Halid el-Mişri (DYK)
TT

TM ve DYK, anlaşmazlıkları çözmek için birlikte çalışacaklar mı?

DYK Başkanı Halid el-Mişri (DYK)
DYK Başkanı Halid el-Mişri (DYK)

Libyalı bazı siyasetçiler, Libyalıların Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) arasındaki siyasi anlaşmazlıkların sona erdirilmesi ve cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin yapılabilmesi için seçimlerin anayasal temeli üzerinde uzlaşılması yönündeki taleplerinin birkaç gün içinde TM ve DYK’nın rollerini aşmadan son fırsatı değerlendirmeleri için bir uyarıya dönüşeceğini öne sürdüler. Aynı siyasetçiler, Birleşmiş Milletler’in (BM) 8. Libya Özel Temsilcisi ve Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Başkanı Abdoulaye Bathily’nin bu ayın sonlarında, BM Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) vereceği brifing sırasında, TM ve DYK’dan ayrı olarak seçimlerin anayasal temeli üzerinde uzlaşının önünü açacak yeni bir siyasi süreç başlatma planını duyurabileceğine işaret ettiler.
DYK üyesi Saad bin Şerada, TM ile DYK arasında, özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin anayasal temeline ilişkin asker kökenlilerin ve çifte vatandaşlığa sahip olanların adaylıkları gibi bir takım anlaşmazlık noktalarını çözüme kavuşturacak mekanizmalar konusunda ‘uzlaşı fırsatının’ olmadığını söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan Bin Şerada, TM Başkanı Akile Salih ve DYK Başkan Halid el-Mişri, komşu ülkelerden birinde tekrar bir araya gelip, seçimlerin anayasal temeli üzerinde uzlaştıklarını duyursalar da uygulama konusunda hiçbir umut olmadığını söyledi. Libya’daki mevcut durumun, sahada herhangi bir anlaşmanın uygulanmasının silahlı gruplara bağlı olduğu sonucunu doğruladığına işaret etti.
Silahlı grupların kendi başlarına hareket etmediklerini, aksine onları destekleyen ülkelerin gündemlerine uygun hareket ettiğini ve ne yazık ki Libya’da buna karşı koyabilecek bir kurum olmadığını söyleyen Bin Şerada, Akile Salih’in askeri kökenli ve çifte vatandaşlığa sahip olanların adaylıklarına karşı çıkan hiçbir maddeyi kabul edemeyeceğini vurguladı. Bunun nedeninin, cumhurbaşkanlığı yarışına girmeyi dört gözle bekleyen Libya Ulusal Ordusı (LUO) Başkomutanı Halife Hafter’in öfkesi olduğunu söyleyen Bin Şerada, Mişri’nin ise batı bölgesindeki silahlı oluşumların liderleri açısından askeri kökenlilerin adaylığını kabul edemediğini belirtti.
Bin Şerada, buna karşın TM ve DYK başkanlarının, siyasi krizi çözme şansına sahip olsalardı bir uzlaşmaya varmaya herkesten daha istekli olabileceklerini, ancak buna ve herhangi bir anlaşmayı uygulama yetkisine gerçekten sahip olmadıklarını vurguladı. Silahlı güçlerin seçimlerin anayasal temeline ilişkin devam eden anlaşmazlığın UNSMIL ve bazı uluslararası güçleri, TM’nin ve DYK’yı devre dışı bırakmaya iteceğine ikna edilemediğini belirten Bin Şerada, bu yüzden söz konusu silahlı güçlerin, anayasal temel üzerinde uzlaşının seyrini belirlemedeki araçlarını kaybedeceklerini öne sürdü. Bin Şerada, DYK’nın çok sayıda üyesinin yanı sıra bazı milletvekillerinin de seçimlerin anayasal temeli üzerinde uzlaşılmasını sağlayan herhangi bir yeni siyasi sürecin oluşturulmasına itiraz etmediklerini de sözlerine ekledi.
Öte yandan Libya Ulusal Meclis Partisi Kurucu Başkanı Esad Zeyho, TM ve DYK başkanlarının, UNSMIL Başkanı’nın arabuluculuğunda komşu ülkelerden birinde bir araya gelerek en kısa sürede uzlaştıklarını duyurmaları gerektiğini söyledi. Zeyho, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Salih ve Mişri, ABD’nin geçiş süreçlerinin sona erdirilmesini istediğinin gayet iyi farkındalar. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri bu yılın sonlarında yapılacak. Bu ayın sonuna kadar anlaşmaya varmaları gerektiğine dair kendilerine doğrudan mesajların gönderilmesi de mümkün” ifadelerini kullandı.
Zeyho, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğer bunu yapamazlarsa, 2020 yılında Cenevre'de düzenlenen ve Trablus'taki mevcut yönetimi şekillendiren Libya Siyasi Diyalog Forumu’na (LSDF) benzer, fakat daha küçük bir komisyon oluşturmak gibi bir alternatif söz konusu olabilir. Bu yüzden TM ve DYK’nın bu ay bitmeden anlaşmak için zamana karşı yarıştığı söyleyebiliriz.”
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz ocak ayının sonlarında Kahire’ye yaptığı ziyarette, uygulanabilir bir çözüme ulaşmanın yolunun bu yıl seçimlerin yapılması olduğunu ve bu seçimleri yapmak için de seçimlerin anayasal temeli üzerinde uzlaşılması gerektiğini vurguladı.
UNSMIL’in geçtiğimiz günlerde resmi Facebook sayfası üzerinden yaptığı ve Libya krizinin çözümüne yönelik yeni bir yasama organının kurulmasına karşı olduğu açıklamasına dikkati çeken Zeyho, bu açıklamanın UNSMIL’in yalnızca Cenevre'deki Libya işleriyle ilgili kuruluşlardan biriyle olan ilişkisine odaklandığına işaret  ettiğini söyledi. Zeyho, Libya arenasında, UNSMIL’in yeni bir siyasi diyalog forumunun hazırlıkları için çalışmalar yürüttüğüne dair bazı sızıntılar olduğunu da sözlerine ekledi.
Bazı milletvekillerinin ve DYK üyelerinin, ABD’nin Libya sahnesindeki rolünü küçümsemelerini eleştiren Zeyho, TM ve DYK’nın seçimlerin düzenlenmesi için yeni bir hükümet kurulması talebinin reddedildiğini ve büyük olasılıkla seçimlerin yapılmasını hızlandırmak için mevcut hükümetin, yani Abdulhamid ed-Dibeybe’nin başbakanı olduğu Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) meşruiyetini geri kazanması için bazı çalışmaların yapılacağını ve Washington'ın birçok mekanizması olduğunu söyledi.



Netanyahu tam olarak ne istiyor?

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu tam olarak ne istiyor?

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

Sadece dünyada değil, İsrail'de de şaşkınlık ve hoşnutsuzlukla “Başbakan Binyamin Netanyahu tam olarak ne istiyor?” sorusu soruluyor.

Gazze Şeridi’nde gerçekten bir çözüme ulaşmak, İsrailli rehinleri geri getirmek ve İsrailli askerlerin kanının dökülmesini engellemek istiyor mu? Yoksa sırf savaşmak için savaş mı istiyor?

Netanyahu, Hamas'ı anlaşmaya yanaşmamakla suçlamıştı. Şimdi ise Hamas Mısır ve Katar tarafından sunulan öneriyi kabul etmişken neden Gazze Şeridi'ni işgal etmekte ısrar ediyor ve orduyu planını değiştirip işgali hızlandırmaya zorluyor?

İlk bakışta, İsrail, Kahire ve Doha'nın Washington ile tam koordinasyon içinde Hamas liderliğini öneriyi koşulsuz ve değişiklik talep etmeden kabul etmeye ikna etmek için gösterdiği çabalarda yer almamış gibi görünüyor. Mısırlılar, Katarlılar, hatta ABD’liler ve hatta İsrailli yetkililer, Netanyahu'nun bu çabalarla yakından bağlantılı olduğunu doğruladılar. Netanyahu, örneğin serbest bırakılacak Filistinli tutukluların sayısı gibi arabulucuların kabul ettiği veya ofisiyle bu konuda uzlaşma sağladığı birçok şart ve talep öne sürdü.

İsrail, her İsrailli rehine karşılığında ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış 120 Filistinliyi serbest bırakmayı kabul ederken, Hamas 200 tutuklunun serbest bırakılmasını talep etti ve 150 kişide anlaşma sağlandı.

İsrail, Gazze Şeridi'nden çekildikten sonra, 2-3 kilometre genişliğinde bir güvenlik kuşağında askerlerini tutmak istedi, Hamas ise sadece 500 metreye razı oldu, sonra mesafenin 1200 metre, bazı yerlerde ise 1500 metre olması konusunda anlaşmaya varıldı.

Tüm bunlar İsrail ve Hamas ile yapılan müzakerelerde gerçekleşti. Peki, İsrail güçleri tüm Gazze Şeridi'ni işgal etmek için harekete geçene kadar neler oluyor?

Son zaferin resmi

Netanyahu’nun kararsız bir lider olduğu ve hala karar vermekten kaçındığı açık. Ya da Haaretz gazetesinin dünkü başyazısında yazdığı gibi, o zayıf ve hiçbir şeye karar veremiyor. Bu yüzden bir yandan İsrail'in dünyadaki konumunu zayıflatıyor, ama vatandaşlarını kaderlerine terk ediyor.

Netanyahu, Hamas’a baskı yapmak için Gazze’yi işgal etmekten başka çare olmadığını İsrail halkına kabul ettirmeye çalıştı. Böylece bir yandan aşırı sağdaki müttefiklerinin isteklerini yerine getirirken, diğer yandan onların iştahını daha da kabarttı. Şimdi geri adım atması zor. Politikasını Hamas'a karşı sert bir politika olarak pazarlamaya çalışıyor.

dfgtyu
Salı günü Batı Şeria'nın Beyt Sira köyünde İsrail ordusu tarafından yıkılan bir evin enkazını inceleyen Filistinliler (AP)

Netanyahu'nun Hamas'ın öneriyi kabul ettiğine dair yaptığı yazılı açıklamada “İsrail'in politikası sabittir ve değişmemiştir” cümlesinin yer alması tesadüf değil. Bu cümle, aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in Netanyahu'nun sağ kanada verdiği sözleri tutacağına dair hiç güvenmediği sözlerine yanıt niteliğindeydi. Netanyahu, Smotrich'e askeri zafer elde edilmeden savaşı bitirmediğini kanıtlamaya çalışıyor.

Ancak bu tutum, hesaplamaktan kaçındığı başka tehlikeler de barındırıyor.

Netanyahu’nun aşırı sağcı müttefikleri karşısında savaşı askeri bir zaferle sona erdirmek için Gazze'yi işgal etmeye devam ettiğini göstermeye kararlı olmasının bir bedeli var. Hamas liderliği de savaşı askeri bir zaferle, ya da askeri dilde ‘nihai zafer imajı’ ile sona erdirmek istiyor.

Bu tartışmalı bir fikir ve birçok strateji uzmanı bunu ‘en aptalca’ askeri ilke olarak görüyor, çünkü aynı uzmanlara göre bu ilke İsrail için geri tepip onu ‘Gazze bataklığına’ sürükleyebilir.

Örneğin dün Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları, bir İsrail askerini kaçırma operasyonunu neredeyse başarıyla gerçekleştirdi ve pusuda birkaç İsrail askeri yaraladı.

Bu tür faaliyetlerde yakın vadeli işlemler artık yok.

Ne kazanır?

Peki Netanyahu, imzalanması dışında hiçbir eksikliği olmayan bir anlaşma varken böyle yaparak ne kazanıyor?

Kazancı çok.

Netanyahu’nun hesaplarına göre İsrail'de iktidar olanın kendisi olduğu kanıtlanıyor. Eskiden ordusu olan bir devlet olan İsrail, artık kararlarına itaat eden ve onun onaylamadığı askeri operasyonları ‘stratejik tuzak’ olarak nitelendiren bir orduya sahip bir devlet haline geldi.

dfrgt
Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlar sırasında İsrail askerleri (İsrail ordusu)

Generallerin İsrail toplumundaki konumu zayıflıyor ve bununla birlikte onların arkasında saklanan derin devlet de zayıflıyor.

 Netanyahu yaklaşık yirmi yıldır bu süreci yürütüyor.

Bu şekilde iktidar koalisyonunu güçlendiren Netanyahu, en azından görev süresinin sonuna kadar hükümeti ayakta tutuyor ve böylece, yolsuzluk suçlamasıyla yargılanan ve kendisini mahkûm edip hapse atmak isteyen mahkeme nezdinde konumunu güçlendiriyor.

Seçimleri ertelemek zorunda kalacağı başka askeri operasyonlar düzenleyebilir.

Haaretz gazetesi dünkü başyazısında şöyle yazdı:

“Netanyahu son iki yılda yedi ayrı savaş bölgesiyle yetinmeyip sanki tüm dünyaya savaş açmaya kararlıymış gibi görünüyor ve böylece dünyadaki Yahudileri İsrail devletiyle birlikte uçuruma sürüklüyor.”

Böyle bir durumda, başarısızlık ölçütü artarsa, ABD Başkanı Donald Trump'ın onu kurtarmak için müdahale etmesi beklenebilir. Trump'ın onu ulusal bir kahraman olarak görmesi ve ‘Onu nasıl hapse atmak istiyorlar?’ diye sorması bunun bir göstergesi olarak yeterli.