Jack Dorsey'nin desteklediği Web3 uygulaması Damus'a dair tüm bilinenler

Bitcoin'le entegre edilen yeni merkeziyetsiz uygulama, Çin'de yasaklanmasıyla şimdiden gündem yarattı.

İnternete erişimin daha güvenli ve sansürsüz yolları arandıkça Damus gibi yeni uygulamalar hızla ortaya çıkabilir (Independent Türkçe / Midjourney)
İnternete erişimin daha güvenli ve sansürsüz yolları arandıkça Damus gibi yeni uygulamalar hızla ortaya çıkabilir (Independent Türkçe / Midjourney)
TT

Jack Dorsey'nin desteklediği Web3 uygulaması Damus'a dair tüm bilinenler

İnternete erişimin daha güvenli ve sansürsüz yolları arandıkça Damus gibi yeni uygulamalar hızla ortaya çıkabilir (Independent Türkçe / Midjourney)
İnternete erişimin daha güvenli ve sansürsüz yolları arandıkça Damus gibi yeni uygulamalar hızla ortaya çıkabilir (Independent Türkçe / Midjourney)

Twitter'ın kurucusu Jack Dorsey'nin de yatırımcıları aralarında yer aldığı merkeziyetsiz uygulama geliştiricisi Nostr'ın iddialı projesi piyasaya çıktı.
Kolay arayüzü ve Twitter'a benzerliğiyle dikkat çeken Damus adlı platform, Apple ve Google'ın uygulama mağazalarında yerini aldı.
Web3 altyapısı üzerine kurulu uygulama, Bitcoin'in ödeme sistemiyle entegre olmasıyla da dikkat çekiyor.
Nostr bu merkeziyetsiz platform konusunda o kadar iddialı ki onu "Twitter katili" diye tanıtıyor.

Damus nasıl bir uygulama?
Damus, Web3 tabanlı sosyal ağları teşvik edebilecek kolaylıkta bir uygulama olarak görülüyor.
Ara yüzü Twitter'la epey benzer olan uygulamayı mobilden değil de örneğin bilgisayardan kullanmak isteyenler için "iris.to" ve "snort.social" gibi siteler geliştirilmiş durumda.
Platformda tıpkı Twitter gibi iletiler yazıp, bunlara yorum yapmak veya bunları yeniden paylaşmak mümkün. Ancak merkeziyetsiz olmasının da yanında çok önemli bir farkı var: Damus'ta karakter sınırı yok.

Neden merkeziyetsiz deniyor?
Platformun en önemli yönü ise açık kaynaklı Nostr protokolü üzerine kurulmuş olması. Bazılarına göre bu merkeziyetsiz yazılım protokolü internetin geleceğini değiştirmeye oynuyor.
Merkeziyetsizlik kavramı kabaca, kontrol ve karar verme yetkisinin merkezi bir varlıktan (birey, kuruluş veya grup) alınıp bir ağa dağıtılması anlamına geliyor. 
Twitter, Facebook ve Instagram gibi popüler platformlar, tek merkezden (şirketin yöneticileri) ve tek sunucu üzerinde yönelitiliyor. Dolayısıyla tüm kullanıcıların verileri bu merkezin elinde tutuluyor.
Bu merkez, kullanıcının hoşlanmayacağı değişiklikleri yapabilirken, aynı zamanda kullanıcının hesabını tamamen silebiliyor, verileri reklam şirketlerine satabiliyor ve bunlar üzerinden kazandığı parayı tamamıyla kendisine saklıyor.
Merkeziyetsiz platformlarda ise adından da anlaşılacağı üzere tek bir merkez yok. Bunlar, aslında iç içe geçmiş bir dizi ağdan oluşuyor. Bu ağlara Türkçede aktarıcı anlamına gelen "relay" adı veriliyor.
Nostr'ın açılımı da "Aktarıcılar Tarafından Aktarılan Notlar ve Diğer Öğeler" (Notes and Other Stuff Transmitted by Relays).
Diğer bir deyişle, Damus kullanıcılarının paylaştığı her bir ileti, bu iç içe geçmiş ağlara veri aktarılmasıyla sonuçlanıyor.

Web3'ün farkı: Mastodon'un aksine tek bir sunucuya bağlı değilsiniz
Elon Musk'ın Ekim 2022'de Twitter'ı resmen satın alması ve kullanıcıların hoşlanmayabileceği bir dizi değişikliğe gitmesi yeni platform arayışını beraberinde getirmişti.
Twitter'ın dışına çıkmak isteyen kullanıcıların yöneldiği ilk platform Mastodon olmuştu.
Mastodon da tıpkı Damus gibi merkeziyetsiz bir platform. Bu da iç içe geçmiş bir dizi ağdan oluşuyor. Örneğin Twitter'da tek bir ağ, Mastodon'da ise 5 binden fazla ağ var. Bunlara "sunucu" adı veriliyor.
Ancak Mastodon Web3 değil, Web2 tabanlı. Web2, bugün kullanıcıların deneyimlediği internete deniyor. Bu, kişisel veriler karşılığında hizmet sağlayan şirketlerin hakim olduğu bir ortam. Ancak Mastodon, dağıtık sunucular aracılığıyla Web2'de de merkeziyetsizliğin mümkün olduğunu savunan bir uygulama.
Web3 ise blok zinciri üzerinde inşa edilen, merkeziyetsiz uygulamaların hüküm sürdüğü yeni bir internet hayali.
 
Bu noktada akla şu soru geliyor: Damus'un Mastodon'dan ne farkı var?
En dikkat çeken farklılık, Mastodon'daki her bir sunucunun bir moderatörünün olması. Diğer bir deyişle, Mastodon'daki yaklaşık 5 bin sunucunun her biri bir sosyal medya platformu gibi davranıyor. Bu sunucuları kuran kişilerin, sunucuya kayıtlı kullanıcıyı engelleme, hesabını silme ve hatta mesajlarını okuyabilme olanağı bile var.
Öte yandan kullanıcılar bir moderatör tarafından engellenirse bir başka sunucuya hesabını taşıyarak veya bir başka sunucuda hesap açarak yine Mastodon ekosisteminde var olabilir. Mastodon'un Twitter karşısındaki en sık dile getirilen avantajı da bu.
Ancak Mastodon'un mantığı gereği platforma kaydolmak isteyen kullanıcının önce tek bir sunucuyu seçmesi ve ardından burada hesap açması gerekiyor. Örneğin Twitter anlaşmasından sonra Türkiye'den de Mastodon'a önemli bir akış olmuş ve bunun üzerine Berkay Çağır adlı genç bir yazılımcı "mastodon.com.tr" diye bir sunucu kurmuştu. Halihazırda Türk kullanıcıların önemli bir kısmı bu sunucu üzerine kayıtlı ve Çağır'ın koyduğu kurallara tabii.
Başka sunuculardan kullanıcıları takip etmek ve onlarla iletişim kurmak da sunucular arası veri aktarımıyla mümkün oluyor.
Damus'ta ise kullanıcının tek bir sunucuya bağlı kalmasına gerek yok. Kullanıcılar aynı anda 10 kadar "relay" seçebiliyor ve veri aktarımı bunlar üzerinden sağlanıyor. Yani kullanıcı hesaplarının engellenmesi mümkün değil.
Geliştiricilere göre bu, Web3 altyapısının en önemli özelliği. Bu merkeziyetsiz sistem sayesinde uygulama DDoS gibi tehlikeli siber saldırılara karşı da önemli bir korumaya sahip.

Sansüre çok daha dirençli, uçtan uca şifreli
Bu durum, Damus'un sansüre daha dirençli ve daha merkeziyetsiz bir yapıya sahip olduğu anlamına geliyor.
Kullanıcıların mesajları uçtan uca şifreli olduğu için üçüncü kişilerin bu yazıları okuması mümkün değil. Yani mesajlaşmalar hem Twitter hem de Mastodon'dan daha gizli.
Bunun yanı sıra kullanıcıların uygulamaya kaydolması için mail adresi veya telefon numarası gibi kimlik bilgilerini paylaşmasına gerek yok.
Kayıt olmak isteyenlerin yalnızca "yeni anahtar oluştur" (create a new key) seçeneğine tıklaması yeterli. Böylece hesap otomatik olarak açılıyor. Profil ve kapak fotoğrafı ayarlarken de telefon ya da bilgisayardan dosya yüklemek gerekmiyor. İnternet ortamında var olan herhangi bir görselin paylaşım linkini yapıştırarak profili süslemek mümkün.

Açık ve gizli anahtarlar
Damus'a kaydolan kullanıcılara iki anahtar veriliyor: Açık (public) ve kapalı (close) anahtarlar. Bunlar aslında çok uzun ve rastgele sıralanmış rakam ve harflerden oluşuyor.
Açık anahtar, kullanıcıların birbirini bulmak için kullandığı, bir nevi kullanıcı adı oluyor. Çünkü Damus'a kaydolmak için kimlik, e-mail veya telefon numarası bilgisi paylaşmak yerine bu anahtarları oluşturmak yeterli.
Tıpkı Mastodon gibi, burada da farklı relay'leri kullanan kişilerin birbirini bulması zor olabiliyor. Farklı relay'leri seçen kullanıcıları bulmanın tek yolu arama penceresine bu açık anahtarı yazmak.
Gizli anahtar ise kullanıcının uygulamaya ve profiline erişmek için kullandığı şifre. Bu da yine sistem tarafından oluşturuluyor. Bu yüzden uygulamaya hem kaydolmak hem de giriş yapmak son derece kolay. Çünkü açılan pencereye gizli anahtarınızı kopyalayıp yapıştırmanız yetiyor.

Dananın kuyruğunun koptuğu yer: Bitcoin
Uygulamanın Bitcoin'le ilişkisi hem çok övülen hem de en kafa karıştırıcı özelliklerden biri. Sistem Bitcoin Yıldırım Ağı'nı (Lightning Network) kullanarak bireylerin birbirine bahşiş vermesini, beğendiği iletilere bağış yapmasını mümkün kılıyor.
Yıldırım Ağı, ödeme işlemlerini hızlandıran ve işlem ücretlerini azaltan bir Bitcoin ödeme aracı.
Bu noktada akla şu soru geliyor: Damus'u kullanmak için Bitcoin cüzdanı mı gerekiyor?
Damus'ta beğenilen içeriklere kripto parayla bağış yapmak, bahsi geçen sistem sayesinde çok kolay. Ancak bağış yapma zorunluluğu yok. Yani Damus'u kullanmak isteyenlerin herhangi bir kripto cüzdanı olması gerekmiyor.

Dolandırıcılık riskine dikkat
Benzer şekilde uygulamayı kullanmak isteyenlerin Damus'a ait herhangi bir token alması da gerekmiyor. Ancak kripto paraların çoğu internet kullanıcısı tarafından karmaşık görülmesi dolandırıcılık riskini de artırıyor.
Örneğin daha şimdiden Damus'la ilgili dolandırıcılık girişimleri oldu. Kimliği belirsiz bir grup, DAMUS adlı bir token oluşturarak bunları uygulama adına satmaya başladı.
Uygulamanın resmi Twitter hesabından yapılan açıklamada konuyla ilgili şu ifadelere yer verildi:
"Damus'un token'ı yok ve asla olmayacak. Bir $DAMUS tokenı satın aldıysanız, dolandırıldınız demektir."

Sistemde güvenlik zaafiyeti olabilir
Bunun yanı sıra bazı uzmanlara göre uygulamanın işleyişi, kripto para takası yapan kullanıcılar için güvenlik zaafiyeti yaratabilir.
Nostr'da hesabın güvenliği sadece gizli anahtara bağlı. Bu anahtar çözüldükten sonra tüm hesabı ve dolayısıyla yapılan bağışları kontrol etmeleri mümkün oluyor.
Öte yandan, Web3 tabanlı uygulama geliştiriciler bu tür olası zaafiyetleri telafi etmek için de yeni yöntemler geliştirmeye devam ediyor.

Destekçileri arasında Snowden da var
Uygulama şimdiden Twitter kullanıcıları arasında konuşulmaya ve hatta indirilmeye başladı. Bunda Jack Dorsey'nin yanı sıra Edward Snowden'ın da payı var.
Jack Dorsey, Nostr'ı "açık kaynaklı protokoller için bir dönüm noktası" diye nitelerken Snowden da uygulamadaki yerini aldı.
CIA'in internet üzerinden tüm vatandaşları gözetlemek üzere bir sistem geliştirdiğini ortaya çıkaran ve ifşalarının ardından Rusya'ya sığınan Snowden, Damus için şunları yazdı:
"Platform sahibinin kimin konuşacağına ve neyin duyulacağına karar verdiği eski sosyal medya 'platformlarının' aksine #nostr açık kaynaklı. Platformlar bir su deposu ise protokoller bir nehirdir. Hiç kimse onların sahibi olamaz ve herkes yüzmekte özgür."
Dorsey de Nostr'ın geliştirilme sürecini finanse etmek için 14 BTC (yaklaşık 6 milyon lira) bağış yapmıştı.

Uygulama Çin’de yasaklandı
Öte yandan Çin hükümeti dün (4 Şubat) aldığı ani bir kararla Damus'u uygulama mağazalarından kaldırttı.
Yabancı servislerin ülkede faaliyet göstermesine karşı çıkan ve pek çok şirketin yasaklı olduğu Çin'in Siber Uzay İdaresi uygulamanın ulusal konuşma yasalarını ihlal ettiğini söylüyor.



ABD ile Çin arasında güç dengesini yeniden şekillendiren soğuk savaş alanı olarak yapay zeka

Çin ile ABD arasındaki yapay zeka yarışı, Soğuk Savaş dönemini hatırlatıyor (Görsel: AI)
Çin ile ABD arasındaki yapay zeka yarışı, Soğuk Savaş dönemini hatırlatıyor (Görsel: AI)
TT

ABD ile Çin arasında güç dengesini yeniden şekillendiren soğuk savaş alanı olarak yapay zeka

Çin ile ABD arasındaki yapay zeka yarışı, Soğuk Savaş dönemini hatırlatıyor (Görsel: AI)
Çin ile ABD arasındaki yapay zeka yarışı, Soğuk Savaş dönemini hatırlatıyor (Görsel: AI)

Independent Arabia

Yapay zeka (AI) konusunda yaşanan küresel rekabette, Çin ve ABD önümüzdeki on yıl içinde ekonomi, siyaset ve toplumu yeniden şekillendirmesi beklenen bu teknolojiye liderlik etmek için yarışan iki güç olarak öne çıkıyor. ABD, OpenAI, Google ve Nvidia gibi şirketler sayesinde elindeki açık avantajı korurken, Pekin kapsamlı bir ulusal planla dengeleri değiştirmeye çalışıyor. ABD gazetesi The Wall Street Journal'da (WSJ) kısa bir süre önce yer alan bir habere göre ‘teknoloji temelli yeni bir soğuk savaşa’ benzeyen bir ortamda Pekin, bilgi işlem altyapısına büyük yatırımlar yapıyor ve yerel modeller geliştiriyor.

Çinli liderler, geçtiğimiz yılın başlarında, gelecek vaat eden yeni teknolojilerde Amerikan şirketlerinin hakimiyetinden endişe ve hayal kırıklığı duyuyorlardı. Çinli şirketler, üretken yapay zeka alanında o kadar geride kalmışlardı ki, çoğu ABD merkezli teknoloji devi Meta'nın herkesin ücretsiz olarak kullanabileceği açık kaynak kodlu Llama modellerine güveniyordu. Durumu daha da kötüleştiren ise, ABD'nin gelişmiş yapay zeka çiplerinin ihracatına getirdiği kısıtlamalar oldu. Bu kısıtlamalar Çin'in bu alanda ilerlemesini daha da engelleme tehdidi oluşturuyordu.

Sonuç olarak Pekin, 2024 baharında teknoloji şirketlerinin yöneticileri üzerindeki baskıyı iki katına çıkardı. WSJ’nin aynı haberine göre Çin’in önde gelen bir yapay zeka şirketi, bir ay içinde 10 farklı devlet kurumundan, yerli yapay zeka modelleri konusunda harekete geçmesi için çağrılar aldı. Bu çabalar ülkeye uygulanan kısıtlamaları hafifletti, fonları artırdı. Bilgi işlem yetenekleri hızla inşa edilmeye başladı. Bundan birkaç ay sonra ‘DeepSeek’ adlı bir start-up (girişim), Silikon Vadisi'nin dikkatini çeken gelişmiş bir yapay zeka modelini tanıttı. Bu gelişme, Çin'de yeni bir iyimserlik dalgası yaratırken hükümeti bu alanda sağladığı desteğini artırmaya ve ABD ile rekabeti yoğunlaştırmaya itti.

Yapay zeka artık egemen devletler için belirleyici bir bilimsel, ekonomik ve askeri avantaj sağlayabilecek bir araç olarak görüldüğünden, bu yarış ile geleneksel Soğuk Savaş arasındaki karşılaştırmalar bilimsel ve siyasi çevrelerde sıradan hale geldi. Öte yandan teknolojideki gelişmeler, savunma sistemlerini iyileştirmeyi ve hastalıkları teşhis etmeyi vaat etmekle kalmayıp aynı zamanda üretim, bilgi ve bilgi akışının kontrolü modellerini de değiştirerek, dezenformasyon, casusluk ve siber saldırıların yayılmasında kullanılacağına dair endişeleri de artırdı.

WSJ’nin haberine göre ABD en gelişmiş modellerin üretiminde, gelişmiş çiplere ve özel sektör finansmanına sahip olarak önemli bir liderliği elinde tutarken bu yılın ilk yarısında yapay zeka girişimlerine yapılan yatırımları 100 milyar doları aştı. Buna karşın Çin, çok sayıda mühendisi, düşük işletme maliyetleri ve Batı bürokrasisi karşısında hızlı hareket eden devlet öncülüğündeki ekonomik sistemi gibi iç güçlerine güveniyor. Pekin, 2028 yılına kadar güneş ve rüzgar enerjisine dayalı bölgelerdeki yüzlerce veri merkezini birbirine bağlayan devasa bir ‘ulusal bulut sistemi’ oluşturmaya çalışıyor. Böylece ABD'nin gelişmiş çiplerin ihracatına getirdiği kısıtlamalara rağmen, büyük yapay zeka modellerini ülke içinde eğitmesini sağlayacak ortak bir hesaplama gücü elde etmeyi hedefliyor.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 2017 yılında ülkesini 2030 yılına kadar yapay zeka alanında küresel bir lider haline getirmek için iddialı bir plan ortaya koydu. Başlangıçta yetkililer yüz tanıma gibi güvenlik uygulamalarına odaklandı, ancak ChatGPT'nin piyasaya sürülmesi, fikir ve içerik üretme konusunda daha geniş olanaklar ortaya çıkardı. Bu da hem heyecan hem de endişe yarattı. Çin, başlangıçta üretken yapay zeka modellerine sıkı kısıtlamalar getirdi, ancak daha sonra ABD’deki gelişmelerin gerisinde kalma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlayınca bu kısıtlamaları hafifletti.

Washington 2023 yılının sonlarında çip ihracat kısıtlamalarını sıkılaştırırken, Pekin kaynaklarını harekete geçirmek için agresif adımlar attı. Şirketlere sübvanse edilmiş bilgi işlem gücü sağlamak için devlet tarafından işletilen veri merkezleri kurdu. Yurtdışında eğitim için dış kaynak kullanımına izin verdi ve kamu verilerinin ticareti için pazarların oluşturulmasını teşvik etti. Yerel yönetimler, start-up’lara finansman sağlamak için kampanyalar başlattı. Bazı kuruluşlar ise ABD üretimi ihracatı yasaklı çipleri elde etmek için gayri resmi tedarik ağlarından yararlandı.

Bu yılın başlarında, OpenAI'nin performansına çok daha düşük bir maliyetle yaklaşan DeepSeek modelinin başarısının ardından, Çin Devlet Başkanı Şi, şirketin kurucusu ve bazı teknoloji liderleriyle bir araya gelerek, yapay zekanın gelecekteki küresel rekabetin odak noktası haline getirilmesi çağrısında bulundu. Bunun ardından Çin’in dev şirketi Alibaba, üç yıl boyunca yapay zeka araştırmalarına 53 milyar dolar yatırım yapacağını duyurdu. Bu gelişmeler, Çin'in bu alanda savunmadan hücuma geçtiğini gösterdi.

Ancak ABD’nin yanıtı gecikmedi. Bu yılın ortalarında yayınlanan ‘AI 2027’ raporu, güvenli gelişim sınırlarının aşılmasına yol açabilecek çılgın bir yarışa karşı uyarıda bulundu. ABD Başkanı Donald Trump'ın temmuz ayında açıkladığı ‘AI Eylem Planı’ ise Çin üretimi yapay zeka modellerinin Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) gündemine ne ölçüde hizmet ettiğini izlemeyi ve teknik standartların belirlenmesinde rol oynayan uluslararası kurumlarda bu modellerin etkisine karşı koymayı öngörüyordu. Buna karşın Pekin, 2027 yılına kadar ekonominin yüzde 70'ine ve 2030 yılına kadar yüzde 90'ına yapay zekayı entegre etmeyi amaçlayan ‘AI Plus’ girişimini başlattı ve ‘üretim ve insan yaşamı modelini yeniden şekillendirme’ niyetini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın The Wall Street Journal'dan aktardığı analize göre Çin'in karşı karşıya olduğu en büyük zorluğun halen gelişmiş elektronik çipler olduğu ve bu alanda ABD'nin yaklaşık on yıl gerisinde kalıyor. Ancak Huawei gibi Çin merkezli şirketler, yüz binlerce yerel çipi bir araya getirerek hesaplama gücü artırılmış devasa sistemler oluşturmaya dayalı alternatif çözümler geliştiriyor. Bu strateji, teknik çevrelerde ‘sürü devleri yener’ olarak bilinir. Çünkü bu strateji kaliteyi telafi etmek için niceliğe dayanır. Huawei, gelecek yıl çip üretimini ikiye katlamayı planlarken, Çin Devlet Başkanı Şi, yarı iletkenler gibi kilit alanlarda teknolojik öz yeterliliğe ulaşmak için beş yıllık bir plan açıkladı.

ABD’li uzmanlar, tüm bu çabalara rağmen, ABD’nin onlarca yıllık liderliği göz önüne alındığında, çip üretiminde onu yakalamanın neredeyse imkansız olduğunu düşünüyorlar. Ancak, ABD’nin gelişme hızı yavaşlarsa veya modeller artan hesaplama gücüne rağmen teknik sınırlarına ulaşırsa, Çin bu farkı kapatma fırsatı yakalayabilir.

Öte yandan mevcut rekabet bilimsel üstünlükle sınırlı kalmayıp jeopolitik nüfuzun özüne kadar uzanıyor. Washington, Çin'in ‘otoriter yapay zekasını’ kontrolsüz bırakmanın teknolojik hakimiyetini tehdit ettiğine inanırken, Pekin geride kalmanın, Çin'in tam bir küresel güç olarak yükselişini engelleyen ABD üstünlüğünü kalıcı hale getirecek şekilde pekiştirmesinden korkuyor. Bu rekabet yaşanırken güvenlik ve etik konusundaki endişeler, Soğuk Savaş dönemini hatırlatan, ancak tüm dünyayı yeniden tanımlayabilecek dijital araçlarla yürütülen bir yarışta, üstünlük takıntısının gerisinde kalıyor.


NASA'dan yörüngedeki astronotlara "yamyam" güneş fırtınası uyarısı

Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (soldan sağa) Zvezda servis modülü, Zarya modülü ve Unity modülü (NASA)
Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (soldan sağa) Zvezda servis modülü, Zarya modülü ve Unity modülü (NASA)
TT

NASA'dan yörüngedeki astronotlara "yamyam" güneş fırtınası uyarısı

Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (soldan sağa) Zvezda servis modülü, Zarya modülü ve Unity modülü (NASA)
Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (soldan sağa) Zvezda servis modülü, Zarya modülü ve Unity modülü (NASA)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki (UUİ) astronotlar, yörüngedeki merkezden gelen son bilgilere göre, şiddetli bir "yamyam" fırtınadan kaynaklanan güneş parçacıklarının yarattığı tehdit nedeniyle rutin uyku yerlerini değiştirmek zorunda kaldı.

NASA görev kontrol merkeziyle mürettebat arasında yakın zamanda yapılan görüşmeye göre uzay istasyonundaki üç Rus kozmonota, tedbir amacıyla geceyi UUİ laboratuvar modülünde geçirme talimatı verildi.

Space.com'a göre bir görev kontrol operatörü, UUİ'deki astronot Mike Fincke'ye "Bu sabah enerji yüklü bir güneş parçacığı olayı başladı ve taban [radyasyon] riskinden daha yüksek alanlara girip çıkacağız" dedi.

Daha önce Britanya Jeoloji Araştırmaları Kurumu, bu hafta Güneş'ten yayılan bir dizi güneş fırtınasının bir diğerini besleyerek 2005'ten bu yana görülen en büyük "yamyam fırtınalardan" birini yaratabileceği uyarısında bulunmuştu.

Güneş'in uzaya fırlattığı enerji, parçacıklar, manyetik alanlar ve güneş materyallerinin patlamasıyla oluşan bu tür güçlü fırtınalar, uydularla Dünya'nın manyetik alanına müdahale ederek navigasyon ve enerji altyapısını bozabiliyor.

Güçlü güneş fırtınaları Afrika'yla Avrupa'nın bazı bölgelerinde radyo kesintilerine yol açtı ve Blue Origin'in büyük New Glenn roketinin fırlatılmasını geciktirdi.

Ayrıca güneş fırtınasındaki yüksek enerjili parçacıkların içerdiği radyoaktif iyonlar, astronotlara zarar verebilir.

UUİ bu tür güneş fırtınalarından kaynaklanan radyasyona karşı savunma sistemlerine sahip olsa da Rus mürettebat üyeleri Oleg Platonov, Sergey Ryzhikov ve Aleksey Zubritski'den uyku yerlerini değiştirmeleri istendi.

Bir NASA yetkilisi Space.com'a yaptığı açıklamada "ABD Yörünge Segmenti mürettebatı, mürettebat odalarında uyurken, Roskosmos kozmonotları güneş fırtınasına karşı tedbir amacıyla laboratuvarda konakladı" dedi.

Görsel kaldırıldı.
Güney Işıkları diye de bilinen Aurora Australis, 13 Kasım 2025'te Dunedin'deki Brighton Sahili'nin suları üzerinde ufukta parlıyor (AFP)

Bunun nedeni Rus segmentinin, daha önce sürekli hava kaçağı yaşandığı tespit edilen temel parçası Zvezda modülünün eskiyen altyapısı olabilir.

Kaçak yıllardır artıyor ancak astronotlar, bazı kritik alanların kapatıldığını ve mürettebat için acil bir tehlike bulunmadığını belirtiyor.
 

Görsel kaldırıldı.İnsanlar, 13 Kasım 2025'te Dunedin'deki Blackhead Sahili'nin suları üzerinde ufukta parıldayan, Güney Işıkları diye de bilinen Aurora Australis'in fotoğraflarını çekiyor (AFP)

Bu tür kaçaklar; aşınma, mikro çatlaklar ve hatta mikrometeoroit hasarlarının UUİ için teşkil ettiği riske dikkat çekiyor.

Diğer yandan gökbilimciler bu hafta Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya'da göz kamaştırıcı kuzey ve güney ışıkları gördüklerini bildirdi.

Güçlü güneş fırtınası, Güneş'in 11 yıllık aktivite döngüsünün en aktif aşaması olan ve en azından bu yılın sonuna kadar sürmesi beklenen solar maksimumun ortasında yaşanıyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/space


Apple'ın 230 dolarlık iPhone aksesuarı çoraba benzetildi

Fotoğraf: Apple
Fotoğraf: Apple
TT

Apple'ın 230 dolarlık iPhone aksesuarı çoraba benzetildi

Fotoğraf: Apple
Fotoğraf: Apple

Apple, en son ürünüyle müşterilerini şaşkına çevirdi: iPhone taşımak için yapılmış bir tasarım çorap.

Aslında buna "iPhone Pocket" (iPhone Cebi) adını verdiler ama özünde iPhone'u sıkıca saran bir deliğe sahip örme bir kumaş parçası ve çanta veya telefon askısı gibi çapraz takılabiliyor.

Japon moda markası Issey Miyake'yle işbirliği içinde sınırlı sayıda üretilen bu kese, mavi, kahverengi veya siyah renk seçenekleriyle 229,95 dolara satışa sunuldu. Diğer renk seçenekleriyle (parlak turuncu, sarı, mor, pembe ve turkuaz dahil) daha kısa bir versiyonu da 149,95 dolara mevcut ve bunu da kola takmak veya çantaya bağlamak mümkün.

Çarşamba günü (11 Kasım) işbirliğinin duyurulmasının ardından tüketiciler ürün ve yüksek fiyatı hakkındaki kafa karışıklıklarını dile getirirken, bir kişi Instagram'da "Millet, bu bir çorap" yazdı.

Bazıları da iPhone kesesinin güvenli bir kilidi veya fermuarı olmadığını, bunun da telefon hırsızlarının işini kolaylaştıracağını belirtti.

dfgt
Apple'ın iPhone Pocket'ı (Apple)

Bir kullanıcı, "Çalmayı kolaylaştırıyor! Harika" yorumunu yaparken, bir diğeri de ekledi: 

Londra'da kolunuzdan bir nanosaniyede kapılır.

Bir diğeriyse "Paramı bir telefon çorabına harcadığımı düşünsenize" dedi. 

Tüm bunların üstüne bir de adaptör için ekstra ücret alıyorlar.

iPhone Pocket, 2000'lerin iPod sock (iPod çorabı) icadına benzetildi. Bunlar, Apple'ın taşınabilir medya oynatıcılarına kılıf olarak 2004'te piyasaya sürdüğü, çeşitli renklerdeki örme çoraplardı. Ürün 2012'de piyasadan çekilmişti.

Instagram'da bir kişi, "iPod sock geri döndü" diye yazarken, bir diğeri de "iPod sock gibi mi…?" diye ekledi.
 

rg
Apple'ın iPhone Pocket'ının arkasında Japon moda markası Issey Miyake var (Apple)

Apple, yeni ürünün "'bir kumaş parçası' konseptinden ilham aldığını ve iPhone'u tamamen sararken günlük eşyalara uyacak şekilde genişleyen benzersiz bir 3 boyutlu örme yapıya sahip olduğunu" ifade ediyor.

File kumaş, Issey Miyake'nin popüler serisi Pleats Please için ürettiği orijinal pileli kumaşı referans alıyor.

Ürün açıklamasında şöyle yazıyor:

Gerildiğinde, açık kumaş içindekileri incelikle ortaya çıkarır ve iPhone ekranınıza göz atmanızı sağlar. Ek bir cep oluşturma fikrinden doğan, aynı zamanda eğlenceli ve çok yönlü olan iPhone Pocket, kısa askı (8 renk) ve uzun askı (üç renk) seçenekleriyle sunuluyor ve elde tutma, çantaya bağlama veya doğrudan vücuda takma gibi çeşitli kullanım stillerine uygun.

Independent Türkçe