Şarkul Avsat Türkçe https://turkish.aawsat.com Şarkul El-Avsat gazetesi dünyaca en ünlü günlük Arapça gazetesi sayılır. Farklı dört kıtada bulunan 12 şehirde aynı anda basılmaktadır. http://feedly.com/icon.svg

İsrail, Filistinlilerle barışı gerçekten istiyor mu?

İsrail, Filistinlilerle barışı gerçekten istiyor mu?

Hak mahrumiyetleri ve hukuksuzluk, Ortadoğu’nun tamamını etkiliyor.
Pazartesi, 6 Şubat, 2023 - 17:30
İsrail siyaset sahnesini takip edenler ülke siyasetinde aşırı sağa doğru bir eğilim olduğunu açıkça görüyor. (AFP)

Nebil Fehmi

Ortadoğu, son dönemde çeşitli krizler ve çatışmalarla mücadele ederken birçok şiddet olayına sahne oluyor. Dikkatler ise başlıca birkaç konuya çevrilmiş durumda. Bu durum bazılarını, kasıtlı olsun ya da olmasın Filistin meselesinin artık bölgenin veya Arap ülkelerinin öncelikleri arasında olmadığı, bunun Arap liderlerin diğer sorunları örtbas etmek için kullandıkları suni bir mesele olduğunu öne sürmeye itti. Likud Partisi’ni ve aşırı sağcı İsrail'i temsil eden Binyamin Netanyahu, bu yanlış teorinin en önemli ve önde gelen destekçilerinden biri.

Bir yılın bitip diğerinin başlamasıyla birlikle Filistin meselesi ve İsrail'in bu konudaki tutumu hakkında yazmaya karar verdim. Çünkü bu gasp edilmiş haklar meselesidir ve tüm Ortadoğu'yu diğer meselelerden çok daha fazla etkiliyor. Bu yüzden her Arap, Filistin meselesiyle hakkını vererek ilgilenmeli, hatta Filistin meselesi hakkında ortada dolaşan söylemleri de düzeltmeli.

İşe, Filistin meselesinin kontrollü olduğu, çok az kayıp ve kurban verildiği iddiasını çürüterek başlayabilirim. Birleşmiş Milletler’in (BM) yakın tarihlerde yayınladığı raporları, İsrail güçlerinin geçtiğimiz kasım ayına kadar Batı Şeria'da en az 199 Filistinliyi öldürdüğünü doğruladı. Söz konusu raporlara göre öldürülen bu 199 Filistinliden 47’si çocuk. Bu, 2008 yılından bu yana kaydedilen en yüksek oran. Bu verilerin açıklaması üzerine BM Çocuklar ve Silahlı Çatışma Özel Temsilcisi bölgeyi ziyaret etti. BM Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland geçtiğimiz günlerde, şiddet döngüsünün ancak uluslararası hukuka göre 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını öngören siyasi bir çözüm ile son bulacağını açıkladı.

Filistinlilerin göz göre göre maruz kaldığı haksızlık ve zulmün Ortadoğu'ya yansımaları olmayacağını ya da bu meselenin sona erdiğini zannedenler yanılıyorlar.

Diplomatik ve siyasi kariyerim boyunca, Mısır'ın kapsamlı bir Arap-İsrail barışını sağlama ve Filistin topraklarına yönelik İsrail işgalini sona erdirme çabalarının bir parçası olarak Filistin davasıyla ilgilendim, etkileşimde bulundum ve büyük ölçüde bununla meşgul oldum. Filistinlilerin, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devletlerini kurmaya yönelik çabalarının birkaç aşamasına, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 242 sayılı kararının kabulü, Oslo süreci ve İsrail'in Filistin topraklarındaki işgaline son vermesinin ardından İsrail ile tüm Arap ülkeleri arasında ilişkilerin normalleşmesini öngören 2002 tarihli Beyrut Zirvesi kararları gibi Filistin tarafının somut bir şekilde esneklik gösterildiği dönemlere tanık oldum.

Söz konusu süreçte İsrail ve ABD’nin, başta Ebu Ammar (Yaser Arafat) ve Ebu Mazen (Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas) olmak üzere Filistinli liderlere yönelik barış adına kararlı adımlar atmaktan çekindikleri iddialarına çok kızdım. Bu iddialar, barışı destekleyen ve zor kararlar alabilen Filistinli bir ortağın olmadığını ima ediyordu.

Buna kızdım çünkü asıl soru Filistinli bir ortak olup olmadığı değil, İsrail'in Filistinlilerle barış isteyip istemediğiydi. Aslında tüm kanıtlar ve göstergeler ister sağ ister sol eğilimde olsunlar İsraillilerin Filistinlilerle barış istemediğini ortaya koyuyor. En önemli olumsuz göstergelerden biri, İsrail yerleşim birimlerinin sayısının sol eğilimli İşçi Partisi'nin iktidarı sırasında bile artmaya devam etmesi ve büyümesidir. İşçi Partisi lideri İzak Rabin’in hükümeti ve sağcı bir cumhurbaşkanının görevde olduğu dönemde yerleşim birimleri inşa edilmeye devam etti. İsrail, işgalin 70 yılını geride bırakırken bağımsız Filistin devletinin kurulması gereken topraklarda genişlemeyi sürdürüyor.

Son zamanlarda, yeni küresel düzen ve bu düzenin içindeki Ortadoğu denklemi üzerine bir dizi seminere katıldım.  Bu seminerlere eski başbakanlar da dahil olmak üzere İsrail merkez solundan çok sayıda İsrailli politikacı da katıldı. Kendilerini İsrail’deki mevcut çoğunluğundan uzaklaştırmaya çalışsalar da Filistin-İsrail barış çabalarının başarısız olmasından Filistin tarafını sorumlu tutmaktan da çekinmediler. Bu beni oldukça öfkelendirdi. Çünkü geçmişte bu insanların hepsiyle çalıştım. Onların gerçeği ne kadar ihlal ya da ihmal ettiklerini biliyorum. Fakat hepsinden önemlisi, gerçeğin sadece yarısını söyleseler de asıl gerçek şu ki seçimleri kaybettiler ve İsrail solu zayıfladı.

Şunu merak ediyorum; İsrail, Filistinlilerle barışı gerçekten istiyor mu?

Tüm söylenenlere rağmen İsrail siyaset sahnesini takip eden herkes, İsrail'deki eğilimin Netanyahu'nun İsrail tarihinin en uzun süreli başbakanlığını yapmasının ardından, (Naftali) Bennett ve (Yair) Lapid ortaklığında kurulan aşırı sağ ve merkez sol arasındaki kısa ömürlü koalisyon hükümeti dışında yıldan yıla sağa, hatta aşırı ve ırkçı sağa doğru olduğunu görür. İki devletli çözüme inanmayan Netanyahu’yu şimdi yeniden faşist ve ırkçı Itamar Ben-Gvir'in de dahil olduğu aşırı sağcı bir koalisyonun başında buluyoruz. Bu durum, ABD merkezli New York Times (NYT) gazetesini, özellikle İsrail’in eski genelkurmay başkanlarından birinin Batı Şeria'daki geniş alanları ilhak etme eğiliminde olmasından dolayı bir milyon vatandaşı Netanyahu’ya karşı seferber etmekle tehdit etmesinin ardından İsrail’in eğilimleri konusunda uyarmaya itti.

Gazete, İsrail’in eski başbakanı Ehud Barak’ın, İsrail’deki mevcut siyasi koalisyonun ‘iğrenç’ durumda olduğunu ve Netanyahu'nun ırkçı bakanların parlatılması için baskı yapacağını, aşırılığı ve nefreti körükleyen eğilimlere izin vereceği ve İsrail ordusunun Batı Şeria'daki gücünü aşırılık yanlısı milisler lehine azaltacak önlemler alacağını söylediğini aktardı.

NYT ayrıca aralarında Daniel Kurtzer ve Aaron Miller gibi isimlerin de bulunduğu ABD’li bazı eski diplomatların, ABD'nin İsrailli bakanlara karşı insan haklarını ihlal etmeleri ve ırkçılık yapmaları halinde yaptırımlar uygulamak da dahil olmak üzere katı önlemler alacağı konusunda uyardıklarını yazdı.

Sonuç olarak İsrail toplumunun, Filistinlilerle barışı desteklemediğine ve bu yönde pozitif iş birliğine, hatta Filistinlilerle uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde ilgilenmeye bile hazır olmadıklarına inanıyorum.

Bu da herkesi söz konusu durumu dikkate almaya ve buna göre hareket etmeye zorluyor. Uluslararası toplum, İsrail’in işgal altındaki halka karşı sorumluluklarını üstlense bile diğer saldırganlar gibi İsrail'e uluslararası insan hakları hukuku ilkelerini uygulamakta isteksiz kalacak mı? İsrail'in azalan iki devletli çözüm şansını bile tamamen ortadan kaldırmasına izin verilecek mi?

Filistin Yönetimi ve halkı, bu acı ve insanlık dışı gerçekle yüzleşmek için birleşik ve çeşitlendirilmiş bir plan çerçevesinde hareket etmeli.

Arap ülkeleri, barış sürecinin temellerini korumak için durumu doğru bir şekilde değerlendirmeli ve İsrail'e yönelik taleplerini tanımlamalı. Şu anki koşullar müzakereler için uygun olmasa da İsrail'in Filistinlilere yönelik kabul edilemez provokasyonları açısından neyin kabul edileceği önceden belirlemeli ve İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Joe Biden liderliğindeki Uluslararası Dörtlü ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bunlar hakkında bilgilendirilmeli.


*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.


Editörün Seçimi

Multimedya