UAÖ raporu İranlı diplomatların protestocuların imajını bozmada üstlendikleri role işaret etti

Raporda, İranlı diplomatların 1988’deki infazlardan ve ülkede patlak veren son protestolardan sonraki tutumlarına değinildi

Ali Ekber Velayati (Khamenei) – Hüseyin Emir Abdullahiyan (IRNA)
Ali Ekber Velayati (Khamenei) – Hüseyin Emir Abdullahiyan (IRNA)
TT

UAÖ raporu İranlı diplomatların protestocuların imajını bozmada üstlendikleri role işaret etti

Ali Ekber Velayati (Khamenei) – Hüseyin Emir Abdullahiyan (IRNA)
Ali Ekber Velayati (Khamenei) – Hüseyin Emir Abdullahiyan (IRNA)

Uluslararası Af Örgütü (AUÖ) tarafından yayınlanan bir rapor, İran’ın eski ve yeni diplomatlarının, gerek rejimini ilk Dini Lideri Ayetullah Humeyni'nin fetvasıyla 1988 yazındaki infazlarda olsun, gerek şu an ülkede devam eden protestoların bastırılmasında olsun olayları örtbas etme çabalarına dikkati çekti.
UAÖ, İranlı yetkililerin, 1988 yılında işlenen ‘cezaevi katliamlarını’ kabul etmeyi ve bu katliamların hesabını vermeyi reddettiğini, uluslararası hukuku ihlal eden suçları işlemeyi ve her türlü siyasi muhalefeti bastırmak için tasarlanmış örtbasları sürdürdüğünü belirtti.
Rapor, İranlı diplomatların, katliamları reddetme, yanlış bilgi yayma ve kanıtlar karşısında uluslararası soruşturmalara karşı çıkma konusunda oynadığı tehlikeli rolü detaylandırıyor.
Kürt genç kadın Mahsa Amini'nin ‘başörtüsü kurallarına uymadığı’ gerekçesiyle polis tarafından gözaltına alındıktan sonra gizemli bir şekilde hayatını kaybetmesinin ardından patlak veren protestolara değinilen raporda, kırk yılı aşkın bir sürenin ardından İranlı yetkililerin, uluslararası hukuka aykırı suçları ve diğer ağır insan hakları ihlallerini örtbas etmek için halen benzer stratejiler kullandığını ve ülke genelinde devam eden protestoları bastırmaya çalışırken, uluslararası toplumun tepkisini zayıflatmaya devam ettiklerini vurguladı.

1988 infazları
UAÖ Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktör Yardımcısı Diana Eltahawy, İranlı yetkililerin ‘onlarca yıldır iktidar üzerindeki hakimiyetlerini sürdürdüklerini ve tamamen cezasız kalarak zulüm üstüne zulüm gerçekleştirdiklerini’ söyledi. İranlı yetkililerin, 1980'li yıllarda yargısız infaza kurban giden ve bilinmeyen yerlerdeki mezarlara gömülen binlerce siyasi muhalifin akıbetlerini ve nerede olduklarını sistematik olarak gizlemeye devam ettiklerini belirten Eltahawy, ayrıca toplu mezarları gizlediklerini ya da yok ettiklerini, bu kişilerin yakınlarını da tehdit ve taciz ettiklerini sözlerine ekledi.
Bu tür suçların geçmişin kalıntısı olmadığını belirten Eltahawy, 1988 infazlarının yıldönümünün, ülkede korkunç olayların yaşandığı, protestoculara keyfi infazların uygulandığı ve idam cezalarının verildiği son protestolara denk geldiğinin altını çizdi.
Öte yandan Şarku’l Avsat’ın  UAÖ raporundan aktardığı bilgilere göre,  dünyanın dört bir yanındaki İranlı diplomatların ve İran’daki hükümet yetkililerinin, 1988 ile 1990 yılları arasında, 1988 infazlarıyla ilgili haberleri muhalif grupların kara propagandası olduğuna dair bazen benzer, bazen de aynı olan açıklamalarda bulunduklarına ve cinayetlerin İran Halk Mücahitleri Örgütü (HMÖ) tarafından düzenlenen silahlı saldırılarda işlendiğini iddia ettiler.
UAE, başta İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney'in en önemli danışmanlarından biri olan eski Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayati ve yardımcıları Manuçehr Muttaki (Mahmud Ahmedinejad döneminin Dışişleri Bakanı) ve Muhammed Hüseyin Lavasani (İran’ın eski Ankara Büyükelçisi) olmak üzere bazı eski diplomatların ve hükümet yetkililerinin olayları örtbas etmede rol oynadıklarına dair kanıt topladığını bildirdi.
UAE’nın listesinde, İran'ın New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Muhammed Cafer Mahallati, Cenevre’deki BM Daimi Temsilcisi Sirus Nasıri, Ottava Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Muhammed Ali Musevi, Londra Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Muhammed Mehdi Ahundzade ve Tokyo Büyükelçiliğindeki Risi Naya adlı eski bir diplomat yer alıyor.

Protestoların bastırılması
UAÖ, İranlı yetkilileri, 1988 infazlarından sonra kullanılan yöntemlere benzer şekilde, en son patlak veren protestolara katılan protestocuları ve muhalifleri ‘isyancılar’ olarak nitelendirerek imajlarını sarsmaya çalışmakla suçladı. UAÖ, İranlı yetkililerin, ‘yüzlerce cinayete karıştıklarını inkar ettiklerini ve uluslararası soruşturma açılması ve hesap verilmesi çağrılarını reddettiklerini’ kaydetti.
İranlı yetkililerin protestoları orantısız güç kullanarak bastırılmasına ilişkin geçtiğimiz Kasım ayında düzenlenen BM Güvenlik Konseyi (BMGK) özel oturumuna dikkati çeken UAÖ raporunda, “İran’ın Cenevre'deki temsilcileri, protestocuların öldürülmesinden paralı teröristleri sorumlu tutan, bazılarının ölümünü intiharlarla ya da kazalarla ilişkilendiren hatta bazı kurbanların ölüm nedenlerini sorgulayan uzun raporlar dağıttı” ifadelerine yer verdi.
UAÖ’nün raporuna göre aynı ay içinde İran'ın New York'taki BM Daimi Temsilcisi Emir Said İrvani, BMGK’nın İran'ın protestoları orantısız güç kullanarak bastırmasıyla ilgili gayri resmi toplantısını, ‘kötü niyetli bir karalama kampanyası’ olarak nitelendirerek üye ülkeleri, toplantıyı desteklemekten kaçınmaya çağırdı.
İrvani, aralarında çocukların da bulunduğu yüzlerce protestocunun ve yoldan geçen sadece vatandaşın İran güvenlik güçleri tarafından hukuka aykırı bir şekilde öldürüldüğüne dair çok sayıdaki kanıtı görmezden gelerek ‘ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkı İran İslam Cumhuriyeti anayasası tarafından tanındığı ve bu hakların güvence altına alındığı ve hükümetin her zaman halkının bu haktan yararlanmasını desteklediği’ iddiasında bulundu.
UAÖ Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktör Yardımcısı Eltahawy, “İran hükümeti ve dünyanın dört bir yanındaki İranlı diplomatlar, onlarca yıldır cinayetleri koordineli kampanyalarla inkar ediyor, uluslararası toplumu yanıltmayı ve olaylarda zarar görenler başta olmak üzere bir bütün olarak toplumu gerçeği açıklama hakkından mahrum bırakmayı amaçlayan yanlış bilgiler yayıyor” dedi.



Irak'taki Şii Koordinasyon Çerçevesi çöküşün eşiğinde

Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
TT

Irak'taki Şii Koordinasyon Çerçevesi çöküşün eşiğinde

Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)

Şii Koordinasyon Çerçevesi çevresindeki siyaset kulislerinde, son aylarda meydana gelen değişikliklerle bu güçlerin dağılmanın eşiğinde olduğu konuşuluyor.

Koordinasyon Çerçevesi’ne yakın kaynaklar, ‘ittifakın birliğini zayıflatmaya’ katkıda bulunan birkaç faktöre işaret etti. Bunların başında şu anda çoğu ana gücün neredeyse bağımsız olarak yarışmayı tercih ettiği ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin ikinci dönem için aday olmayı istemesinden kaynaklanan fikir ayrılığıyla, önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan genel seçimler geliyor. Diğer faktörler arasında ise İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanları aracılığıyla Irak'taki Şii güçler arasındaki ilişkilerin yol gösterici pusulası olan İran'ın, İsrail'in saldırıları ve ABD ile uluslararası baskılar sonucunda yaşadığı bölgesel değişimler ve zorlu koşullar yer alıyor.


Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
TT

Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Kaynaklar, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda tartıştıkları taslak nihai bildirinin, İsrail'in geçtiğimiz salı günü Katar'a düzenlediği saldırılarını şiddetle kınadığını söyledi.

Kaynaklara göre taslak bildiri, bir araya gelen devletlerin Katar’la sarsılmaz dayanışma içinde olduklarını teyit ederken Katar topraklarındaki bir yerleşim bölgesini hedef alan saldırıyı, ‘açık bir saldırganlık eylemi ve uluslararası hukukun ciddi bir ihlali’ olarak değerlendirerek kınadı. Bildiride ayrıca, İsrail’in düzenlediği saldırıların bölgesel ve uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden bir tırmanış oluşturduğu ve bunun tüm Arap ve İslam ülkelerine yönelik bir saldırı olduğu vurgulandı.

Bildiri, bu ülkelerin Doha'nın egemenliğini ve güvenliğini savunmak için aldığı tüm önlemlere koşulsuz destek verdiklerini yeniden teyit etti.

İsrail’in saldırısının Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve tutukluları serbest bırakmak için Katar'ın arabuluculuk çabalarını baltalamayı amaçladığı vurgulanan bildiride barış için yapılan diplomatik çabaların başarısızlığından İsrail'in tam olarak sorumlu tutulduğu belirtildi. İsrail'in saldırısının ‘mevcut ve gelecekteki anlaşmaları tehdit ettiği’ ifade edilen bildiride, uluslararası topluma saldırıyı durdurmak için acil önlemler alması çağrısında bulunulurken, Arap Barış Girişimi'ne bağlı kalınmasını vurgulandı. Bununla birlikte Katar, Mısır ve ABD'nin arabuluculuk çabalarındaki rolünü ve Suudi Arabistan ile Fransa'nın ‘iki devletli çözümü’ destekleyen çabaları övüldü.

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al-i Sani'nin dün gerçekleşen zirvede yaptığı konuşmadan, Doha'nın kendi topraklarına yönelik saldırıyı kınamak, uluslararası toplumu İsrail'i Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşı durdurmaya zorlamak ve Filistin devletinin kurulmasını desteklemek amacıyla ‘gerçekçi’ bir yanıt hazırlamaya çalıştığı anlaşıldı. Katarlı yetkili, ülkesinin Gazze Şeridi'nde ateşkesin sağlanması için Mısır ve ABD ile arabuluculuk rolünü sürdüreceğini de duyurdu.


Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
TT

Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)

Arap ve İslam ülkelerinin dışişleri bakanları bugün Katar'ın başkenti Doha'da bir araya gelerek İsrail'in Doha'ya yönelik saldırısı hakkında bir karar taslağını görüştü. Karar, yarın Katar'ın ev sahipliğinde düzenlenecek olağanüstü Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde liderlere sunulacak.

Bu gelişme, zirveye katılan ülkelerin dışişleri bakanları arasında, resmi toplantılar başlamadan önce bölgesel ve uluslararası gelişmelerle ilgili tutumları koordine etmek için iletişimin devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Geçtiğimiz salı günü Katar'ın başkentinde Hamas liderlerini hedef alan İsrail saldırıları, hareketin beş üyesinin ve Katar güvenlik güçlerinden bir üyenin ölümüne yol açtı.

Zirvenin taslak sonuç bildirgesinin tartışılması

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan dün Doha'ya geldi. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, olağanüstü zirvede ‘bugün yapılacak dışişleri bakanları hazırlık toplantısında sunulan, İsrail'in Katar devletine yönelik saldırısı hakkında bir taslak bildirgenin tartışılacağını’ doğruladı.

Katar Haber Ajansı'na (QNA) yaptığı açıklamada el-Ensari, zirvenin toplanmasının, ‘İsrail'in bir dizi Hamas liderinin konutlarını hedef alan alçakça saldırısı karşısında İslam dünyasının Katar ile dayanışma içinde olduğunu yansıttığını’ vurguladı.

Dışişleri bakanlarının gündeminde Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin konuşması ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt'ın benzer bir konuşması yer alıyor. Dışişleri bakanları, önerilerini, resmi olarak kabul edilmesi için olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine sunacak.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanlığı Devlet Bakanı Halife bin Şahin el-Merar, Bangladeş Geçici Hükümeti Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Muhammed Tevhid Huseyin, Brunei Darussalam Cumhuriyeti Dışişleri İkinci Bakanı Dato Erron Behin Yusuf, Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Alibek Bakayev, İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha ve Gambiya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mohamed Jallow olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya geldi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İİT dışişleri bakanları toplantısına katılmak üzere bugün Tahran'dan Doha'ya gitti. İran Devrim Muhafızları Ordusu'na yakın (DMO) Tesnim haber ajansı, Arakçi'nin İİT dışişleri bakanları olağanüstü toplantısına katılmak üzere bu sabah Katar'ın başkentine gittiğini bildirdi. Söz konusu toplantı, yarın yapılacak olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi hazırlıkları kapsamında, İsrail'in Katar'a yönelik ‘askeri saldırganlığını’ görüşmek üzere Katar'ın talebi üzerine düzenlendi. Tesnim, İran'ın olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesinde İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan tarafından temsil edileceğini bildirdi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise İsrail'in ‘kardeş ülke Katar'a yönelik acımasız saldırısının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Arap, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit eden tehlikeli bir adım olduğunu’ söyledi.

Katar'ın yarın ev sahipliği yapacağı olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi öncesinde QNA'ya verdiği özel röportajda Abbas, “Doha Zirvesi'ne katılmanın mesajı ve amacı açık; Katar'ın güvenliği, Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hepimiz bu saldırılar karşısında birleşmiş durumdayız” ifadelerini kullandı.

Abbas, İsrail'in Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğine yönelik saldırısının yansımalarıyla ilgili olarak, bunun ‘Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğini zayıflatmaya ve bölgenin istikrarını bozmaya yönelik tehlikeli bir gösterge olduğunu’ belirtti. Abbas, ‘kolektif güvenliği korumak için Arap ve İslam dünyasının ortak bir tepki vermesi gerektiğini’ vurguladı.

Abbas ayrıca, İsrail'in Katar, Filistin ve diğer Arap ülkelerine karşı sürdürdüğü ihlallerden sorumlu tutulması gerektiğini bildirdi.

QNA’nın bugün yayınladığı röportajda Abbas, insani yardımın ulaştırılmasının hızlandırılması, işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi, Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşim faaliyetlerinin ve yerleşimci terörünün durdurulması, ele geçirilen Filistin fonlarının iadesi ve uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi uyarınca, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tüm topraklarının işgalinin sona erdirilmesi ve yeniden inşanın ilerletilmesi gerektiğini vurguladı.

Filistin Devlet Başkanı ayrıca, Filistin davasını destekleme konusunda Katar'ın kararlı rolünü övdü ve bu durumun, hakikat ve adaleti savunan halkların ve devletlerin, saldırganların planlarını bozabileceğini kanıtladığını belirtti.

Diğer yandan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, “Zirvenin toplanması, Katar'ın yalnız olmadığı ve Arap ve İslam ülkelerinin onun yanında olduğu mesajını veriyor” dedi.

Ebu Gayt, Şarku'l Avsat'a yaptığı özel açıklamada, “İsrail saldırıları, ne yazık ki, uluslararası toplumun iki yıldır Gazze Şeridi'ndeki soykırım suçuna sessiz kalmasından ve işgalci liderlerin istedikleri her şeyi yapıp paçayı sıyırabilecekleri hissine kapılmalarından kaynaklanıyor. Bu talihsiz durumun sona erdirilmesi gerekiyor. Zira böyle devam ederse uluslararası hukukun çöküşünün bedelini hepimiz ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

sdfr
Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)

Geçtiğimiz perşembe günü Katar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin salı günü Hamas liderlerinin konutlarına düzenlediği ve Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar tarafından kınanan saldırıyı görüşmek üzere acil bir Arap Birliği – İİT zirvesi düzenleneceğini duyurdu.

Zirvede, durumun yansımaları ve bölgenin daha fazla çatışmaya sürüklenmesini önlemek için atılması gereken adımlar tartışılacak. İran, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın zirveye katılacağını doğrularken, Irak da Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin katılacağını doğruladı. Türkiye Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın Doha'yı ziyaret edeceğini açıkladı.