Türkiye’de yaşanan deprem ‘coğrafya kaderdir’ sözünü hatırlattı

Uzmanlar, bölge ülkelerinin depremi hissetme nedenini Şarku’l Avsat’a anlattı.

Şanlıurfa’da bir binanın enkazın altında kalanlar aranıyor (AFP)
Şanlıurfa’da bir binanın enkazın altında kalanlar aranıyor (AFP)
TT

Türkiye’de yaşanan deprem ‘coğrafya kaderdir’ sözünü hatırlattı

Şanlıurfa’da bir binanın enkazın altında kalanlar aranıyor (AFP)
Şanlıurfa’da bir binanın enkazın altında kalanlar aranıyor (AFP)

Türkiye coğrafi konumu nedeniyle güçlü bir depreme ilk kez tanık olmuyor. Ancak Pazartesi günü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde saat 4.17’de meydana gelen 7.7 büyüklüğündeki deprem ülkede Cumhuriyet tarihinin ikinci büyük depremi oldu.
Dün ise, saat 13.24’te merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi olan 7.6 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. 
Bu şiddetli her iki depremden Suriye’nin yanı sıra Ortadoğu’daki birçok ülke de etkilendi.
Uzmanlar, birkaç gün önce Türkiye’de bu tür depremlerin olacağını tahmin etti. Çünkü Türkiye gibi sismik olarak aktif bölgelerde, bilim insanlarının depremlerin sıklığını incelediği istatistiksel modeller var. Böylece bir sonraki depremin büyüklüğü ve olası yaklaşık tarihleri tahmin edilebilir.
Şarku’l Avsat’a konuşan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Faruk Ocakoğlu, bu bölgede beklenen büyüklüğün 7.1 veya 7.3 olduğunu söyleyerek, “7.7 büyüklüğündeki deprem, ortalama olarak beklenenden yaklaşık altı kat daha güçlüydü” dedi.
Prof. Dr. Ocakoğlu, meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki depremin, yerli ve yabancı sismologlar için tamamen beklenmedik olduğunu vurgulayarak, Türkiye genelindeki deprem çalışmalarının yeterli olduğunu da ekledi.

Malatya’da yıkılan bir cami (AP)
Uluslararası çalışmalara göre, Türkiye’nin yaklaşık yüzde 98’i depremlere karşı savunmasız.
İstanbul, İzmir ve Doğu Anadolu bölgesi gibi büyük şehirlerin etrafındaki alanlar da dahil olmak üzere ülkenin yaklaşık üçte biri yüksek risk altında.
Bunun nedeni Türkiye’nin coğrafi konumu. Bu da ülkede sıklıkla kullanılan ‘coğrafya kaderdir’ sözünü açıklıyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan bir diğer uzman olan, Mısır Ulusal Astronomi ve Jeofizik Araştırma Enstitüsü Deprem Bölümü Başkanı Dr. Şerif el-Hadi, ‘coğrafya kaderdir’ cümlesinin ne anlama geldiğini şu ifadelerle anlattı;
“Türkiye, güneyde Afrika ve Arap levhaları, kuzeyde ise Avrasya levhası arasında yer alıyor ve bunların baskısı altında. Yani Türkiye tehlikeli birçok fay hattı üzerinde yer alıyor.”

Adana’da dün enkazda yapılan çalışmalar (AP)
ABC News’in haberine göre, fay hatlarından biri de Kuzey Anadolu Fay hattı.
Dr. Hadi, “Anadolu ve Avrasya levhalarının birleştiği Kuzey Anadolu Fayı, en yıkıcı fay hattıdır ve İstanbul’un güneyinden Türkiye’nin kuzeydoğusuna kadar uzanır. Doğu Anadolu fay hattı, Türkiye’nin doğusundaki dağlık bölgelerden Akdeniz’e kadar yaklaşık 650 kilometre uzanır, oradan kuzeye döner ve Afrika ve Arap Levhalarını ayıran Büyük Rift Sistemi’nin kuzey ucunu karşılar” dedi.

Kurtarma ekipleri dün Adana’da yıkılan bir binanın enkazı altında kurbanları arıyor (AFP)
Depremin büyüklüğü sismoloji merkezleri tarafından ölçülen değeri, şiddeti ise sonrasında yarattığı etkiye göre belirleniyor.
Dr. Hadi konuya ilişkin açıklamasına şu ifadelerle devam etti;
“Bu kritere göre Richter ölçeğine göre 6 derece büyüklüğünde bir deprem olabilir ve merkez üssü uzaksa bu Kahire sakinleri tarafından hissedilmeyebilir. 1992’de meydana gelen 6 büyüklüğündeki deprem ise Kahire’ye yakınlığı nedeniyle yıkıcıydı.”
Dr. Hadi, Mısır da dahil olmak üzere bölgedeki çoğu ülkenin Türkiye’de meydana gelen depremi hissetme sebepleriyle ilgili olarak da şunları söyledi;
“Bu, depremin çok güçlü olmasından kaynaklanıyor. Ancak yoğunluk açısından mesele depremin merkez üssüne yakınlığına göre değişiyor. Mesela Mısır’ın başkenti Kahire 900 kilometre uzaklıkta. Bu nedenle, Türkiye’deki depremi 691 kilometre uzaklıktaki Refah gibi bir bölgeden daha hafif hissetti.”
Prof. Dr. Ocakoğlu ise, depremin Ortadoğu bölgesindeki ülkelerde de etkisini hissettiren büyük şiddetinin yanı sıra arazinin niteliğini de ekleyerek şu ifadeleri kullandı;
“İsrail’e kadar uzanan, geniş bölgede hissedilen büyük sarsıntılar, sismik dalgaların kolayca yayılmasına izin veren nispeten düzgün topografya ile ilgilidir.”

Depremin ardından dün İskenderun limanında yangın çıktı (Reuters)
Almanya Yerbilimleri Araştırma Merkezi’nden Richard Ott ise Şarku’l Avsat’a şunları söyledi;
“Sismik olarak aktif olan bu bölge, hükümetlerin depremler sırasında güvenlik uygulamalarına ilişkin yıllık tatbikatlar gibi bir dizi önlem almasını gerektiriyor. Bu tatbikatlar, bölge sakinlerine hazırlık planlarını güncelleme, malzemeleri yeniden stoklama ve bir afet durumunda hasar ve yaralanmayı önlemek için nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda bir fırsat sağlar. Ayrıca, binalar için geliştirilmiş sismik tasarımlarla ilgili önlemleri ve kritik altyapıyı denetleme ve sürdürme çabalarını artırmayı içerir.”



Arakçi: Tahran, uranyum zenginleştirme hakkına saygı göstermeyen hiçbir anlaşmayı imzalamayacaktır

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)
TT

Arakçi: Tahran, uranyum zenginleştirme hakkına saygı göstermeyen hiçbir anlaşmayı imzalamayacaktır

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (DPA)

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bugün yaptığı açıklamada, ülkesinin uranyum zenginleştirme hakkına saygı göstermeyen hiçbir anlaşmayı imzalamayacağını teyit etti ve müzakerelere büyük zarar vereceği için askeri güç kullanımına karşı uyarıda bulundu.

Devlet televizyonu Arakçi'nin, "İran'ın nükleer programı barışçıldır ve barışçıl kalacaktır ve Tahran uluslararası anlaşmalardan çekilmemiştir" dediğini aktararak, İran'ın barışçıl nükleer programına olan bağlılığını vurguladı.

Arakçi, Tahran'ın UAEK ile iş birliğinin sona ermeyeceğini, ancak ülkesinin nükleer tesislerinin güvenliğini sağlamak için “gelecekte farklı bir şekil” alacağını vurguladı.

Arakçi nükleer tesislere yönelik saldırının, İran'ın nükleer politikasının değişmesine yardımcı olabileceği uyarısında bulunurken, tesislere yönelik saldırıların radyasyonun yayılmasının yanı sıra ABD saldırısının geride bıraktığı patlamamış mühimmat nedeniyle büyük bir tehlike oluşturabileceğini vurguladı.

Geçtiğimiz ay ABD, İran'ın Fordo, Natanz ve İsfahan'daki ana nükleer tesislerini hedef alan, sığınak delici bombalarla donatılmış uçaklarıyla saldırı gerçekleştirmişti.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Müdürü Rafael Grossi, ABD saldırılarının İran nükleer programının “tamamen yok olmasına” neden olmadığını ve Tahran'ın uranyum zenginleştirmeye “aylar içinde” yeniden başlayabileceğini söyleyerek, saldırının İran'ın nükleer tesislerini “yok ettiğini” defalarca tekrarlayan ABD Başkanı Donald Trump'ın açıklamalarıyla çelişti.