El-Ulâ, Hanat’ın yüzünü restore ediyor

Hanat 2000 yıl önce Nebati toplumunda yaşıyordu

Nebati döneminden, ismi “Hanat” olarak bilinen kadının yüzü
Nebati döneminden, ismi “Hanat” olarak bilinen kadının yüzü
TT

El-Ulâ, Hanat’ın yüzünü restore ediyor

Nebati döneminden, ismi “Hanat” olarak bilinen kadının yüzü
Nebati döneminden, ismi “Hanat” olarak bilinen kadının yüzü

Bir grup uzman nihayet, ismi "Hanat" olarak bilinen, Nebati döneminde yaşamış bir kadının, yüz yapısını restore etmeyi ve dijital olarak yeniden inşa etmeyi başardı.
El-Ulâ Vilayeti Kraliyet Komisyonu'nda yer alan eski eserler alanındaki uzmanların formuna kavuşturduğu bu kadın, bin yıldan daha uzun bir geçmişe sahip olduğu için olay, her açıdan konuşulacak. Hanat’ın, MÖ 1.yüzyılda öldüğü düşünülüyor. Neredeyse tamamlanmış olan bedeni ise MS 2008 yılında "el-Hicr"de bulunan bir mezara yerleştirildi. İki bin yılı aşkın süredir, yaşadığı dönemdeki hayattan kopmamış bir kadının hikayesi. Araştırmalar ve uzman çalışmaları, Hanat'ın bin yıl önce Nebati toplumunda yaşamış olduğunu, burada yüksek bir konuma ve hatta el-Hicr'de kendi mezarını elde edecek kadar servete sahip olduğunu gösteriyor.

Hanat’ın Yüzü (Şarku’l Avsat)
En az yüzün dijital olarak yeniden yapılandırılması kadar önemli olan bir adımda, bir grup Nebati uygarlığı uzmanı tarafından, bilimsel sınırları belirlemek ve yüzünün yeniden yapılandırılması için doğru talimatlar vererek ayrıntılı bir açıklama sağlamak için Hanat'ın kıyafetlerinin ve mücevherlerinin resimlerini içeren bir tanıtım dosyası yayınlandı. Bu seçkin uzmanlara antropoloji, yeniden inşa ve fiziksel model yapımında uzman bir yapım ekibi katıldı ve Hanat’ın, tarihi el-Hicr kentindeki Ziyaretçi Merkezinde sergilenmesine karar verildi.
“Hanat”ın yüzünün restorasyonu, dün (Pazartesi) itibariyle “El-Hicr” kültür alanlarına gelen ziyaretçilere bu bölgenin zengin tarihini görme fırsatı vermeyi amaçlayan eşsiz bir çalışma. Bu, kültür mirası sergileri düzenleme konusunda uzman olan Dr. Helen McGauran’ın açıklaması. McGauran ayrıca, Hanat’ın özelliklerini geri yükleme sürecinde, Nebati uygarlığını daha iyi anlamak için bilimsel dakikliğin ve çağdaş sanatsal gelişimin birleştirildiğini söyledi. Nebati uygarlığı, hala birçok sır ve hikaye sunarak El-Ula’nın tarihine ışık tutuyor. “el-Hicr” projesinin eş direktörü Leyla Nime ve projede yer alan antropolog Nathalie Delhaupital, yeniden inşa sürecinin başarılı olmasını sağlamak için gerekli bilgileri elde etmek adına, iskeletin önemli kısımlarını korurken uygun kafatası seçimine katıldı.
El-Ula Vilayeti Kraliyet Komisyonu'nda anlatı deneyimleri uzmanı olan Leyla Chapman ise, ziyaretçilerin, el-Hicr’de doğmuş ve büyümüş olan "Hanat"ı seyrederek tarihi bir deneyim yaşayacaklarını söyledi. Chapman, bu deneyimin onlar için El-Ula Valiliği tarihinde önemli bir dönemi aydınlatacağını ve Nebatilerin tarihi ve medeniyeti hakkındaki bilgilerini zenginleştireceğini kaydetti.
El-Ula Vilayeti Kraliyet Komisyonu, ziyaretçileri ve sakinleri çeken bilimsel bir hikaye formüle etmek için tarihi mirası vurgulamayı ve korumayı, eserleri ve içeriklerini aktarmayı ve analiz etmeyi amaçlamakta. Komisyon bu amacı, Dadan bölgesinde "Krallıklar Enstitüsü"nü kurarak "Zamanda Yolculuk" projesini uyguluyor. Enstitünün bina tasarımında, arkeolojik sit alanının karşısındaki dağlara oyulmuş en önemli yapılardan biri olsun diye Dadan uygarlığından esinlenilmiş.
El-Hicr bugün Nebati toplumundaki seçkinlerinin gömüldüğü kaya oluşumlarına oyulmuş 110'dan fazla antik mezara sahip olmasıyla ünlü. Bu mezarlardan bazıları, içlerinde gömülü olan kişilerle ilgili bilgi veren yazıtları hala taşıyor ve bu, bölgeye has bir durum. Bölgede, şifacılara, askerlere ve yerel liderlere adanmış mezarlar bulunurken, 130'dan fazla kuyu kalıntısı göze çarpıyor. Bu, Nebatiler'in El-Ula'nın kurak iklimine ustalıkla uyum sağladıklarının bir kanıtı. İnşa ettikleri kuyular su deposu görevi görerek yer altı suları ve yağışlarla doluyor. Bu da insan dehasını göstermekte.
Bu uçsuz bucaksız tarih içinde bulunduğunuz sürece, Roma etkisini arayın. Çünkü Nebati krallığı MS 106'da Roma İmparatorluğu'na katıldı. Kentin savunma duvarına dair izler ilk kez yirminci yüzyılın başlarında keşfedildi. Şehrin üç ila beş kapısı olan 3 kilometre uzunluğunda bir duvarla çevrili olduğu ve birkaç kule ve büyük payandalarla korunduğu ortaya çıktı.



George Clooney'nin eşi, ilişkilerini anlattı

(AP)
(AP)
TT

George Clooney'nin eşi, ilişkilerini anlattı

(AP)
(AP)

Shahana Yasmin 

Amal Clooney, hayatını eşi George Clooney'yle paylaştığı için nasıl da "son derece şanslı" hissettiğini anlattı.

İnsan hakları avukatı yeni bir röportajda, Ocean's Eleven'ın yıldızıyla birlikte mesleki sorumlulukları ve ebeveynlik arasında kurdukları dengeden bahsetti.

Glamour için Charlotte Tilbury'ye konuşan Amal, "Yaptığım işi çok destekleyen bir hayat arkadaşım var. Bu yüzden özür dilemem ya da kendimi dizginlemem gerekiyormuş gibi hissetmiyorum" dedi.

Anne olduğumda, ki bu tabii ki yeni bir aşamaydı, bana 'Güvenlik Konseyi'nde konuşman olduğunu biliyorum. Senin gitmen lazım, çocuklarla ben ilgilenirim, endişelenme' diyen ilk kişinin o olduğunu hatırlıyorum. Her günümü onunla paylaştığım için kendimi son derece şanslı hissediyorum. Ve şimdi 4 kişiyiz. Ve bunların hiçbirini cepte görmüyorum. Sadece onlarla birlikte olmanın getirdiği kahkaha ve neşenin kıymetini biliyorum.

Eylül 2014'te evlenen çiftin 2017'de Alexander ve Ella adındaki ikizleri dünyaya geldi.

Amal, çocuklarını spot ışıklarından uzak tutmak için evde telefon kullanmama politikası izlediğinden de söz etti. 

Avukat, "Özel anlar ve alanlar yaratmak giderek zorlaşıyor. Ama aynı zamanda bu yüzden evde çok eğleniyoruz. Artık herkesin telefonunu almak için kullandığım bir telefon sepetim var! İnsanların aile ve arkadaşlarıyla baş başa kaldığı, güvenli ve samimi bir iletişim kurabileceğini hissettiği o dengeyi kurmak önemli" dedi. 

Ve ebeveyn olmanın, bazı müdahalelerden daha fazla rahatsızlık duymak anlamına geldiğini söyleyebilirim. Bu yüzden çocuklarımızın bu durumdan olumsuz etkilenmemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Çocuklarımızı herkesin gözü önüne koymuyoruz, hiçbir zaman fotoğraflarını falan paylaşmıyoruz.

George da daha önce çocuklarını medya manşetlerinden uzak tutmanın kendisi için ne kadar önemli olduğunu söylemişti.

Aktör geçen yıl GQ'ya verdiği bir röportajda şöyle demişti:

Amacım onları korumak, çocuklarımın fotoğraflarının çekilmesini istemiyorum. Çok ciddi konularla, cidden kötü adamlarla uğraşıyoruz ve çocuklarımızın fotoğraflarının ortalıkta dolaşmasını istemiyoruz. Bu yüzden özel hayatımızı korumak için çok çaba sarf etmemiz gerekiyor ve tahmin edebileceğiniz gibi bu zorlu bir iş.

Amal ayrıca The King's Trust için Buckingham Sarayı'yla yaptığı hayırseverlik çalışmaları ve Amal Clooney Kadınların Güçlendirilmesi Ödülü'nün başlatılması hakkında da uzun uzun konuştu.

Amal "Kenya, Hindistan ve Pakistan gibi yerlerin en ücra köşelerinde, beceri kazandırma ve eğitim yoluyla kadınları güçlendirmeye çalışan bu kuruluşun faaliyetlerinin bir örneğine ışık tutma fırsatı bulduğumuz için gerçekten çok duygulandım ve onur duydum" dedi.

Independent Türkçe, independent.co.uk/life-style