Depremde 430 bin personele sahip TSK'dan yeterince faydalanılmıyor mu?

TSK'nın mevcudunun 430 bin olmasına ve elindeki imkanlara karşın deprem bölgesinde görev yapan asker sayısının azlığı eleştirilere neden oluyor. TSK'dan daha fazla faydalanılması gerektiğini ileri sürenler var

Askerler, Hatay'daki çadır kurma faaliyetlerine destek veriyor (AA)
Askerler, Hatay'daki çadır kurma faaliyetlerine destek veriyor (AA)
TT

Depremde 430 bin personele sahip TSK'dan yeterince faydalanılmıyor mu?

Askerler, Hatay'daki çadır kurma faaliyetlerine destek veriyor (AA)
Askerler, Hatay'daki çadır kurma faaliyetlerine destek veriyor (AA)

Kahramanmaraş Pazarcık merkezli ve 10 ili etkileyen depremin ardından birçok yerde arama kurtarma çalışmaları devam ederken, vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanmasına çalışılıyor.
Ancak kimi yerlerde müdahalede geç kalındığına veya saatler geçmesine karşın yardıma gelen giden olmadığına dair iddialar da gün boyu dillendirildi.
Bundan dolayı özellikle insan ve araç gücüne sahip olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) depremde neden fazla faydalanılmadığı sorusu sosyal medyada çok sayıda kişi tarafından gündeme getirildi, bu yönde paylaşımlar yapıldı.
TSK'dan yeterli düzeyde faydalanılmadığı iddiaları geçen yıl Antalya ve Muğla'da etkili olan orman yangınlarından sonra da ileri sürülmüştü.

Akar: 3 bin 500 asker görevlendirildi
Milli Savunma Bakanlığı'nın 2021 Faaliyet Raporu'na göre TSK'nın personel sayı 430 bin 577.
Bu sayının 390 bin 960'ını askeri personel gerisini sivil memurlar oluşturuyor.
Ancak Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın dün yaptığı açıklamaya göre deprem bölgesinde 3 bin 500 askeri personel görev yapıyor.
Sonradan bu sayının 4 bin 400'e yükseltildiği bilgileri geldi.
Sabah saatlerinde Gelibolu'daki 2'nci Kolordu İstihkâm Alay Komutanlığı'nda görevli subay, astsubay ve uzman erbaşlardan bir grubun da bölgeye gönderildiği Savunma Bakanlığı'nın internet sitesinden duyuruldu.
Yine yapılan açıklamalarda TSK'ya bağlı uçakların deprem bölgelerine malzeme taşınması için 146 sorti yaptığı, jandarma helikopterlerinin de 5 sorti yaptığı kaydedildi.

186 bin mevcutlu jandarmadan sekiz bini sahada
Eskiden TSK'ya bağlı olan Jandarma, 15 Temmuz darbesinden sonra yapılan düzenleme ile İçişleri Bakanlığı bağlandı. Yani jandarmanın mevcudu artık TSK içerisinde görünmüyor.
2021 verilerine göre jandarmanın 186 bin 170 personeli bulunuyor.
Jandarma teşkilatının Twitter sitesinden yapılan paylaşıma göre çalışmalara 834'ü korucu olmak üzere 8 bin 234 personel ve 34 helikopter ile katılıyorlar.

TSK'dan yeterli düzeyde faydalanılmadığı öne sürüldü
Sonuç olarak yukarıda verdiğimiz bütün rakamların saatler içinde değişebileceğini, oranların yukarı doğru artabileceğini ekleyelim.
Ancak buna karşın TSK'dan yeterli düzeyde faydalanılmadığı görüşü sosyal medyada bazısı kamuoyunda tanınan isimler olmak üzere çok sayıda kişi tarafından dillendirildi.
Emekli Amiral Türker Ertürk, TSK'dan daha fazla faydalanılması gerektiğini düşünenlerden.
Ertürk, Twitter hesabından bugün yaptığı bir paylaşımda "Bugün Türkiye'de yönetişim problemi var. Askeri gücümüz dahil tüm imkan ve yeteneklerimizi deprem sonrası oluşan tehdide göre yönlendirmemiz gerekir. Bu iş Cumhur İttifakı aklı ile değil nitelikli devlet aklı ile olabilir" dedi.
Konuya dair görüşünü almak üzere kendisini aradık.

En az 35 bin asker görevlendirilmeli
17 Ağustos 1999 depreminin ardından kriz merkezinde görevli olduğunu hatırlatan Ertürk, "En az 35 bin hatta 50 bin askere ihtiyaç var. Uçar birlikler daha yoğun kullanılmalı. Örneğin Hatay'a yeterli düzeyde müdahale edilmemiş. Samandağ perişan vaziyette. Amfibi gemilerle Samandağ'ın güneyine çıkılıp yaralılar, Mersin'e diğer güvenli yerlere sevk edilebilir" diye konuştu
Krize müdahalede bir yönetim sıkıntısının olduğunu, TSK'dan daha fazla faydalanılması gerektiğini kaydeden Ertürk, "Çünkü TSK'nın personeli genç ve dinamik, organize, teçhizatı var, akaryakıtı var, iş makineleri var, uçar ve yüzer birlikleri var. Bir ordunun görevi sadece dış tehditle değil, topluma yönelik tüm tehditlerle mücadele etmek demektir" şeklinde konuştu. 

"Sabah deprem bölgesinde sıkıyönetim ilan edip koordinesini TSK'ya vermek gerekirdi"
Emekli karacı tuğgeneral Osman Başıbüyük de depremin ardından yaptığı paylaşımda "Sabah erken saatlerde deprem bölgesinde sıkıyönetim ilan edilip bütün kurtarma sorumluluğu ve koordinesinin TSK'ne verilmesi gerekirdi. Türkiye'de TSK'dan başka eğitim, teçhizat, malzeme, deneyim ve tecrübe açısından bu işe yapabilecek başka bir kurum yok!" ifadelerini kullandı.
Konuya dair görüşünü almak için aradığımız Aydoğan, bugün Türkiye'de halen bir afet durumunda en organize, en eğitimli en iyi teçhizata sahip kurumlardan birinin TSK olduğunu hatırlatarak, "Birçok yere ulaşılamadığına dair iddialar var. TSK'nın elinde olumsuz havada da uçabilen çok sayıda nakliye helikopteri, uçak, iş makinesi taşıyabilecek tırlar, araç gereç, yol kapalı olsa dahi araziden gidebilecek taşıyıcılar var. Her şeyden önce bölgede enkaz çalışmaları için insan gücüne ihtiyaç var. En çok insan gücü de TSK'da" dedi.

"Jandarma'nın elinde TSK'daki kadar imkan yok"
Aydoğan, "Geçmişte jandarma TSK bünyesindeydi. Şimdi ayrı. Deprem bölgesinde zaten jandarma personeli de görev yapıyor. Dolayısıyla ayrıca TSK'ya fazladan gereksinim duyulmuyor olabilir mi?" sorusuna öncelikle yaşanan depremin sıradan bir afet olmadığını söyleyerek cevabına başladı ve şöyle devam etti:
"Devletin elindeki her güçten askerinden, polisinden, jandarmasından, sivil memurundan faydalanılmalı.  Jandarma'ya dair soruya gelince. Jandarma'nın elindeki imkanlar TSK'nın elindekiler kadar değil. Jandarmaya sonuçta kır polisi diyebiliriz. Emniyet teşkilatının bir benzeri. Ellerinde ordu kadar uçak, helikopter, taşıyıcı, araç gereç, sahra hastaneleri, sahra mutfakları yok. İnsan gücü olarak da daha az. Bir de jandarma gücü dağınıktır. Çoğu doğuda, köylere, ilçelere dağılmış durumdadır. Kent merkezlerinde tabur düzeyindedir. Oysa kara kuvvetleri bünyesinde daha toplu halde tugay, tümen, kolordu düzeyinde güçler var. Bunların seferber edilmesi daha kolay"

"TSK sahaya şimdi sahaya çıkmak için talimat bekliyor"
1999'daki Marmara Depremi'ndeki kurtarma çalışmalarında aktif rol alan AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki de TSK'dan yeterli düzeyde faydalanılmadığını düşünenlerden.
Mahruki, dün Fox TV'ye yaptığı açıklamada "TSK, eskiden felaket anlarında hemen sahaya çıkar, müdahale ederdi. Yetkisi vardı buna. Hükümet yasayı değiştirdi ve bu yetkiyi aldı TSK'nin elinden. TSK şimdi sahaya çıkmak için talimat bekliyor. 45 ülkeden yardım gelmesini bekliyoruz, en büyük yardım gücü TSK yatıyor. TSK neden yatıyor, neden çıkarılmıyor, anlamak mümkün değil" iddiasında bulundu.
Konuyla ilgili aradığımız Mahruki, hava ve deniz gücünü kullanmadan çalışmalarda başarı elde etmenin zor olduğunu ve kurtarma çalışmalarının organizasyonunda bir sıkıntı olduğunu öne sürerek, "TSK'nın koordinasyonu olmadan olmaz. Çünkü bu bir afet değil felaket. Bu cumhuriyet tarihinin yaşadığı en büyük yıkım" dedi.
Mahruki, ardından TSK'nın 17 Ağustos 1999 Depremi'nin ardından yaptığı çalışmalara dair o dönem duyurduğu rapordan bölümler okudu.

TSK raporuna göre 17 Ağustos Depremi'nde ilk andan itibaren kriz merkezleri oluşturuldu
Raporda depremin olduğu sabah 03.05'ten itibaren TSK'ya bağlı Tabi Afetler Koordinasyon ve Değerlendirme Merkezleri'nin tüm birimleriyle yirmi dört saat esasına göre faaliyete geçirilip, ordu komutanlıklarında kriz yönetim merkezlerinin oluşturularak bunların Başkanlığa bağlı kriz yönetim merkezleriyle koordinasyona geçirildiği belirtilerek şöyle devam edildi:
"Depremi müteakip bölgede bulunan tüm askeri birlikler arama kurtarma enkaz kaldırma ve tahliye faaliyetiyle görevlendirildi. Afet alanının genişliği ve bu alandaki hasarın büyüklüğünün ortaya çıkması üzerine Ege ve Trakya başta olmak üzere diğer bölgelerden özellikle Sakarya, İzmir, Gölcük ve Yalova'ya birlik, insan iş makinesini diğer yardım malzemeleri sevk edildi."

17 Ağustos'ta 24 bin asker görev yaptı
Rapora göre 15 bini Jandarmaya, su üstü unsurları hariç dokuz bini deniz kuvvetlerine bağlı 24 bin askerin o günlerde depremde kullanıldığı belirtilerek bu gücün detayı şöyle açıklandı:
"13 tugayda on dört istihkam bölüğü. Üç seyyar cerrahi hastanesi, dört özel sağlık ekibi, iki ambulans özelliği olmak üzere15 kargo uçağı ikisi ambulans maksatlı 37 yedi helikopter, 40 değişik iş makinesi, 15 değişik gemi ve diğer deniz vasıtasının sorumlu kontaklarının emrine verildi."
Şu an bu düzeyde bir çalışmanın halen görülmediğini öne süren Mahruki, TSK'nın insan ve araç gücünden daha fazla faydalanılması gerektiğini sözlerine ekledi.

Independent Türkçe



PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?

PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
TT

PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?

PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.

Ömer Önhon

Kırk yıldan fazla bir süredir Türkiye'ye karşı kanlı bir çatışma yürüten silahlı örgüt PKK, pazartesi günü kendini feshetme ve silahlı mücadelesini sonlandırma niyetini teyit ettiği tarihi ve benzeri görülmemiş bir duyuru yaptı.

Geçtiğimiz hafta örgütün konuşlanmış bulunduğu Kuzey Irak'ta düzenlenen kongrenin yayınlanan sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı: “PKK tarihi misyonunu tamamladı ve pratikleşme süreci Önder Apo (örgütün kurucusu Abdullah Öcalan'a atıfta bulunulmaktadır) tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere örgütsel yapısını feshetme kararı almıştır.”

 Açıklamada şunlar da eklendi: “PKK'nın mücadelesi, halkımız üzerindeki inkâr ve imha siyasetini parçaladı, Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözme noktasına getirdi.”

Şubat ayında, Türkiye'de 20 yıldan fazla süredir tutuklu bulunan örgütün lideri, örgütün feshedilmesini görüşmek üzere bir kongre toplanması çağrısı yapmıştı.

PKK, 5-7 Mayıs tarihleri ​​arasında düzenlenen 12. Kongresi’nin ardından 8 Mayıs'ta kısa bir açıklama yaparak “büyük” bir duyuru yapacağına işaret etti.

Fesih kararının, komşu Irak ve ABD ile müttefik Kürt güçlerinin aktif olduğu Suriye de dahil olmak üzere bölge için geniş siyasi ve güvenlik sonuçlarının olması bekleniyor. Bu duyuru önemine rağmen, kesin bir atılım teşkil etmiyor. Örgüt ile Türk hükümeti arasında devam eden müzakereler hakkında bilgili kaynaklara göre, birçok sorun hâlâ çözülmemiş durumda. Bu kaynaklar, duyuruyu kamuoyu baskısını hafifletmeyi, eleştirileri savuşturmayı ve yavaş da olsa bir ilerleme kaydedildiği mesajı iletmeyi amaçlayan geçici bir adım olarak tanımlıyor.

PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor

Görünüşe göre var olan engeller ortadan kaldırıldı ve örgüt sonunda uzun zamandır beklenen duyuruyu yayınladı. Uygulanıp uygulanmayacağı ve duyurunun Türkiye içinde istenen etkiyi yaratıp yaratmayacağı henüz belli değil.

Terör örgütü olarak tanımlanan örgüt

PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği  (AB) tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. Öcalan, 1999'dan beri Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'nda bulunan bir cezaevinde mutlak tecrit altında tutuluyor.

Terörsüz Türkiye olarak adlandırılan süreç, aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli'nin geçen yıl 22 Ekim'de Öcalan'ı PKK ve faaliyetlerini sonlandırma çağrısı yapmaya davet etmesiyle başladı. Hükümet, örgütün resmi bir kongre düzenleyerek kendisini feshetme yönünde bir iç karar alacağından hareketle, süreci sıkı bir şekilde kontrol altında tuttu, seçici ve dikkatli bir bilgilendirme yapmakla yetindi.

 Kongreye yaklaşık 15 kişi katılırken haberler, Öcalan ve örgütün elebaşlarının video konferans yoluyla katıldığına işaret ediyorlar. Paralel olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) üçüncü büyük parti olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) temsilcileri ile hükümet yetkilileri arasında haftalarca gizli görüşmeler yapıldı.

Her iki taraf da bu görüşmeleri müzakere olarak tanımlamaktan çekinse de aslında öyleler. Bu sürecin bir parçası olarak, DEM Parti heyetleri Öcalan'ı cezaevinde ziyaret etti, Kuzey Irak'taki örgütün lider kadrosuyla istişarelerde bulundu ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Irak'taki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Suriye'deki Halk Koruma Birlikleri (YPG) dahil olmak üzere Kürt siyasi gruplarla görüştü.

Duyurunun detayları henüz belirsizliğini koruyor. Örgütün silahlarını ne zaman ve nerede bırakacağı henüz belirsiz bir konu. Kararın uygulandığı nasıl doğrulanacak? Genel af çıkacak mı? Terör ve kasten öldürme suçundan aranan militanların kaderi ne olacak?

Talepler listesi

Siyasi cephede, PKK'nın bir talepler listesi sunduğu ve Türk hükümetinin karşılığında vaatlerde bulunduğu düşünülüyor. Bununla birlikte henüz hiçbir ayrıntı yayınlanmadı. Hükümet, hiçbir taviz verilmediğinde ısrar ediyor ve bu inanılması zor bir iddia. DEM Partisi heyetinin önde gelen üyelerinden Pervin Buldan, şimdi demokratikleşme alanında adımlar atmak için sıranın Türkiye'de olduğunu söyledi. DEM Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu’nun önümüzdeki hafta başında net bir yol haritası ve belirli bir talepler listesi açıklamak üzere toplanması bekleniyor.

PKK'nın duyurusunda, bu kararların pratikleşmesinin Abdullah Öcalan'ın sürece liderlik etmesini ve yönlendirmesini, demokratik siyasi faaliyet hakkının tanınmasını ve sağlam yasal güvencelerin sunulmasını gerektirdiği belirtildi.

Bunlar son derece hassas konular ve aynı zamanda barış için koşullar gibi görünüyor.

Avrupa Konseyi Ankara'yı birçok alanda eleştirdi, ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.

PKK, Öcalan'ın serbest bırakılmasını talep etti ve birçok gözlemci kendisine af çıkarılacağına inanıyor. Ancak Öcalan'ın Türk makamlarına, esas olarak suikast ve provokasyon korkusuyla adayı terk etmek istemediğini ve bunun yerine yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve koruma talebini ilettiği bildirildi.

PKK'ya karşı yıllardır süregelen düşmanlığa rağmen, Türk kamuoyunda bu gelişmelere karşı yaygın bir öfkeye tanık olunmadı. Hükümetin propaganda makinesi hakim olan anlatıyı kontrol etmeyi başardı. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) hep DEM Partisi aracılığıyla PKK ile iş birliği yapmakla suçlayan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ise şimdi aynı taraflarla müzakereler yürütüyor. Türk milliyetçilerinin potansiyel muhalefeti kontrol altında tutuluyor, hatta doğrudan bastırılıyor.

Zafer Partisi lideri ve AKP-MHP ittifakının açıkça muhalifi olan Ümit Özdağ, Ocak ayında tutuklanarak cezaevine gönderildi. Suriyeli mültecilere karşı nefrete tahrik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmekle suçlandı. Ancak birçok kişi tutuklanmasının kamuoyunu Öcalan'ın serbest bırakılmasına karşı kışkırtma ve barış sürecini sarsma potansiyeline sahip olmasından kaynaklandığına inanıyor.

xscdfvgrt
12 Mayıs'ta Diyarbakır’daki bir kahvehanede PKK’nın fesih açıklamasını televizyondan takip eden erkekler (AFP)

Özdağ da yargılanması sırasında kendisini Öcalan'ın serbest bırakılmasını kolaylaştırmak için hapse atılan bir “siyasi rehine” olarak tanımladı. Uluslararası alanda süreç ihtiyatlı bir onayla karşılandı. AB ve ABD hâlâ PKK'yı terör örgütü olarak listelese de, varlığını Türkiye'de Kürtlerin özgürlükler konusunda uzun süredir yaşadığı mahrumiyetin bir yansıması olarak görüyorlar ve bu tutum Ankara ile aralarında uzun süredir gerginlik yaratıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere Türk yetkililer, AB'yi Avrupa'daki PKK faaliyetlerine göz yummakla ve böylece terörizmi desteklemekle suçluyorlar.

Önemli bir fırsat

Her şeye rağmen, Avrupalı liderler Türkiye'de devam eden sürece desteklerini ifade ettiler. Avrupa Konseyi, birkaç gün önce yayınladığı son raporunda Ankara'yı birçok alanda eleştirdi ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu siyasi, sosyal, demokratik ve güvenlik düzeylerinde barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.

Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de Halk Koruma Birlikleri (YPG) ile başa çıkma meselesidir

Türkiye içinde, CHP, hükümete karşı yürüttüğü açık savaşa ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hapse atılmasının ardından gösteri ve protestolar düzenlemesine rağmen, bu sürece karşı çıkmadı. Partisinin Van'da düzenlediği gösteride, CHP lideri Özgür Özel, örgütün yakında silah bıraktığını açıklaması yönündeki umudunu dile getirdi. AK Parti’nin Doğu Anadolu bölgesinde DEM Partisi'nin seçilmiş belediye başkanlarını görevden alma ve yerlerine kayyum atama kararlarını kınadı.

Örgütün kendisini feshettiğini ve silah bırakacağını duyurması ile birlikte, ülke için yeni bir anayasa taslağının hazırlanması da dahil olmak üzere sürecin yeni bir aşaması başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanlarından biri olan Mehmet Uçum da temel aşamanın tamamlandığını ve şimdi demokrasi ve hukuk alanlarında kapsamlı reformların uygulanmasına geçileceğini söyleyerek buna işaret etti.

df
PKK’nın kendisini feshettiğini duyurmasının ardından Diyarbakır'daki tarihi Sur ilçesi 12 Mayıs  (AFP)

Bu sürecin hükümete fayda mı zarar mı sağlayacağı ise belirsizliğini koruyor. Ancak kamuoyu yoklamaları, eğer şimdi seçimler yapılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin neredeyse imkansız göründüğüne işaret ediyor. Çoğu Türk, felç edici ekonomik krizden ve otoriterliğe doğru hızlı kayıştan ciddi şekilde etkilendi. Örgütün kendisini feshetmesi ve Türkiye'de terörün sona erdirilmesi belki Erdoğan'ın popülaritesini yeniden kazanmasının önünü açabilir, ama ekonomik ve politik sorunların devam etmesi onu her zamankinden daha savunmasız bırakabilir.

Suriye boyutu

Suriye boyutu bu denklemde önemli bir unsur. Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de YPG ile nasıl başa çıkacağı meselesi.

Bu birlikler PKK ile yakın bağlarını sürdürüyorlar ve safları içinde bazı kadroları bulunuyor. Şam'ın şiddetle reddettiği bir talep olan merkezi olmayan bir idari sistem kurulması da dahil olmak üzere çeşitli taleplerde bulundular.

Türkiye'deki devam eden gelişmeler büyük olasılıkla Suriye arenasına yansıyacak ve Suriye'deki durum da Türkiye'deki gelişmeleri etkileyebilir.