Prof. Dr. Erdem Canbay'dan deprem bölgesinde az hasarlı evi olanlara uyarı: 'Ufacık bir çatlağı sıvadık, geçti, gitti' demek, kendilerine belki bir sonraki deprem için 'mezar yaptık' demek olurhttps://turkish.aawsat.com/home/article/4145346/prof-dr-erdem-canbaydan-deprem-b%C3%B6lgesinde-az-hasarl%C4%B1-evi-olanlara-uyar%C4%B1-ufac%C4%B1k
Prof. Dr. Erdem Canbay'dan deprem bölgesinde az hasarlı evi olanlara uyarı: 'Ufacık bir çatlağı sıvadık, geçti, gitti' demek, kendilerine belki bir sonraki deprem için 'mezar yaptık' demek olur
Prof. Dr. Erdem Canbay'dan deprem bölgesinde az hasarlı evi olanlara uyarı: 'Ufacık bir çatlağı sıvadık, geçti, gitti' demek, kendilerine belki bir sonraki deprem için 'mezar yaptık' demek olur
AA
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erdem Canbay, Kahramanmaraş merkezli depremlerde evi hasar görenleri kendi kendilerine seviye tespit edip, hemen çatlak onarımı yapmamaları konusunda uyardı.
Canbay, Kahramanmaraş merkezli, 10 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlere ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Her iki depremin de hesaplanan yer ivmelerinin çok büyük değerlerde olduğuna işaret eden Canbay, aynı gün bu büyüklükte iki büyük depremin daha önce hiç yaşanmadığının, artçı depremlerin dahi birçok büyük depremden daha büyük olduğunun altını çizdi.
Yıkılan binaların fazlalığına dikkati çeken Canbay, "Bu kadar çok binanın toptan yıkılmış olması çok üzücü ve düşündürücü bir durum. Özellikle inşaat sırasında tasarıma uyulmuyor ve hatalı bina inşaatı yapılıyor. Sonucu da bundan dolayı felaket boyutunda yıkıcı oluyor." diye konuştu.
Depremlerde 1999'dan sonra yapılmış yeni binalarda da yıkım olduğuna dikkati çeken Canbay, "Burada da yapı denetiminin maalesef çok da iyi yapılamadığını görüyoruz. Yapı denetimdeki sorunların düzeltilmesi, binaların hem tasarımı, dizaynı hem de inşası sırasında doğru bir yapı denetimine tabi tutulması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Canbay, depremden etkilenen illerde yıkılmayan binalarda oturanlara da şu uyarılarda bulundu:
"Depremde evi yıkılmayanlar hemen kendi kendilerine 'bunlar önemli değil' diyerek, çatlak onarımına, makyajlamaya girişmesin, hasar seviyelerini kendi kendilerine tespit etmesinler. Bu çok yapılıyor, biz en son depremlerde de gördük. 10 yıl önceki Elazığ depreminden sonra makyajlanmış oturulmaya devam edilmiş, 10 sene sonrasındaki depremde göçtü o bina. Biz bunları da yaşadık. İleride bunun olmaması için bu uyarıların dikkate alınması gerekiyor. 'Ufacık bir çatlak vardı, çok önemli değil, biz onları sıvadık, geçti, gitti' demek, kendilerine belki bir sonraki deprem için 'mezar yaptık' demek olur, bu çok net. Bunun profesyonel gözler tarafından incelenmesi gerekiyor. Bu büyük iki depremi arka arkaya geçirmiş binanın gerçekten incelenmesi ve gözden geçirilmesi gerekiyor. O binada gözle görmeseniz bile mikro çatlaklar olabilir."
"Bina güçlendirme çok önem taşıyor"
17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden sonra Hatay'da bir binayı karbon lifli polimerler ve yeni teknolojilerle güçlendirdiklerini aktaran Canbay, şöyle devam etti:
"Son depremde o binaya hiçbir şey olmamış. Güçlendirmenin önemi burada ortaya çıkıyor. O bina hiç dokunulmamış olsaydı, bugün o da göçmüş bir bina olurdu. O binada hala oturulmaya devam ediliyor. Demek ki mevcut yapılarımızı sadece dönüştürmek, yıkıp yenisini yapmak değil, güçlendirilebilecek binalara güçlendirme yapmak da çok önemli bir konu. Artı ucuz da bir konu çünkü yeniden yıkıp yeniden yapmak çok pahalı bir işlem. On binlerce, yüz binlerce binayı yıkıp yenisini yapamayız. Böyle bir bütçe yok, sadece ülkemizde değil, dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Bu nedenle bina güçlendirme çok önem taşıyor."
Canbay, bütün deprem bölgelerine gittiğini belirterek, "Özellikle İzmir depreminde, Elazığ depreminde insanlar yanıma gelip, 'hocam artık bizim ev adam olmaz, devlet bize bir ev yapsın, versin' diyerek, sıfır evleri olsun gibi bir duruma giriyor. Halkımızın kafasından, 'binalar güçlendirilmez, güçlenirse sıfır bina gibi olmaz' gibi yanlış inanışın kaldırılması gerekiyor." değerlendirmesini yaptı.
Tüm ülkeye başsağlığı dileklerini ileten Prof. Dr. Canbay, ODTÜ olarak geçmişte olduğu gibi deprem konusundaki bilgi birikimleri ve deneyimleriyle bölgede jeolojik ile sismotektonik koşulların, yapısal hasar dağılımının ve nedenlerinin, zemin koşullarının yapı hasarına etkisinin ve bölgedeki diğer yapı türlerinin performansının araştırılması yönünde çalışmalarının başladığını da vurguladı.
PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5142547-pkk-kendini-feshetti-t%C3%BCrkiye-ve-b%C3%B6lge-i%C3%A7in-yank%C4%B1lar%C4%B1-neler-olacak
PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?
PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
Ömer Önhon
Kırk yıldan fazla bir süredir Türkiye'ye karşı kanlı bir çatışma yürüten silahlı örgüt PKK, pazartesi günü kendini feshetme ve silahlı mücadelesini sonlandırma niyetini teyit ettiği tarihi ve benzeri görülmemiş bir duyuru yaptı.
Geçtiğimiz hafta örgütün konuşlanmış bulunduğu Kuzey Irak'ta düzenlenen kongrenin yayınlanan sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı: “PKK tarihi misyonunu tamamladı ve pratikleşme süreci Önder Apo (örgütün kurucusu Abdullah Öcalan'a atıfta bulunulmaktadır) tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere örgütsel yapısını feshetme kararı almıştır.”
Açıklamada şunlar da eklendi: “PKK'nın mücadelesi, halkımız üzerindeki inkâr ve imha siyasetini parçaladı, Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözme noktasına getirdi.”
Şubat ayında, Türkiye'de 20 yıldan fazla süredir tutuklu bulunan örgütün lideri, örgütün feshedilmesini görüşmek üzere bir kongre toplanması çağrısı yapmıştı.
PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen 12. Kongresi’nin ardından 8 Mayıs'ta kısa bir açıklama yaparak “büyük” bir duyuru yapacağına işaret etti.
Fesih kararının, komşu Irak ve ABD ile müttefik Kürt güçlerinin aktif olduğu Suriye de dahil olmak üzere bölge için geniş siyasi ve güvenlik sonuçlarının olması bekleniyor. Bu duyuru önemine rağmen, kesin bir atılım teşkil etmiyor. Örgüt ile Türk hükümeti arasında devam eden müzakereler hakkında bilgili kaynaklara göre, birçok sorun hâlâ çözülmemiş durumda. Bu kaynaklar, duyuruyu kamuoyu baskısını hafifletmeyi, eleştirileri savuşturmayı ve yavaş da olsa bir ilerleme kaydedildiği mesajı iletmeyi amaçlayan geçici bir adım olarak tanımlıyor.
PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor
Görünüşe göre var olan engeller ortadan kaldırıldı ve örgüt sonunda uzun zamandır beklenen duyuruyu yayınladı. Uygulanıp uygulanmayacağı ve duyurunun Türkiye içinde istenen etkiyi yaratıp yaratmayacağı henüz belli değil.
Terör örgütü olarak tanımlanan örgüt
PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. Öcalan, 1999'dan beri Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'nda bulunan bir cezaevinde mutlak tecrit altında tutuluyor.
Terörsüz Türkiye olarak adlandırılan süreç, aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli'nin geçen yıl 22 Ekim'de Öcalan'ı PKK ve faaliyetlerini sonlandırma çağrısı yapmaya davet etmesiyle başladı. Hükümet, örgütün resmi bir kongre düzenleyerek kendisini feshetme yönünde bir iç karar alacağından hareketle, süreci sıkı bir şekilde kontrol altında tuttu, seçici ve dikkatli bir bilgilendirme yapmakla yetindi.
Kongreye yaklaşık 15 kişi katılırken haberler, Öcalan ve örgütün elebaşlarının video konferans yoluyla katıldığına işaret ediyorlar. Paralel olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) üçüncü büyük parti olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) temsilcileri ile hükümet yetkilileri arasında haftalarca gizli görüşmeler yapıldı.
Her iki taraf da bu görüşmeleri müzakere olarak tanımlamaktan çekinse de aslında öyleler. Bu sürecin bir parçası olarak, DEM Parti heyetleri Öcalan'ı cezaevinde ziyaret etti, Kuzey Irak'taki örgütün lider kadrosuyla istişarelerde bulundu ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Irak'taki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Suriye'deki Halk Koruma Birlikleri (YPG) dahil olmak üzere Kürt siyasi gruplarla görüştü.
Duyurunun detayları henüz belirsizliğini koruyor. Örgütün silahlarını ne zaman ve nerede bırakacağı henüz belirsiz bir konu. Kararın uygulandığı nasıl doğrulanacak? Genel af çıkacak mı? Terör ve kasten öldürme suçundan aranan militanların kaderi ne olacak?
Talepler listesi
Siyasi cephede, PKK'nın bir talepler listesi sunduğu ve Türk hükümetinin karşılığında vaatlerde bulunduğu düşünülüyor. Bununla birlikte henüz hiçbir ayrıntı yayınlanmadı. Hükümet, hiçbir taviz verilmediğinde ısrar ediyor ve bu inanılması zor bir iddia. DEM Partisi heyetinin önde gelen üyelerinden Pervin Buldan, şimdi demokratikleşme alanında adımlar atmak için sıranın Türkiye'de olduğunu söyledi. DEM Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu’nun önümüzdeki hafta başında net bir yol haritası ve belirli bir talepler listesi açıklamak üzere toplanması bekleniyor.
PKK'nın duyurusunda, bu kararların pratikleşmesinin Abdullah Öcalan'ın sürece liderlik etmesini ve yönlendirmesini, demokratik siyasi faaliyet hakkının tanınmasını ve sağlam yasal güvencelerin sunulmasını gerektirdiği belirtildi.
Bunlar son derece hassas konular ve aynı zamanda barış için koşullar gibi görünüyor.
Avrupa Konseyi Ankara'yı birçok alanda eleştirdi, ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.
PKK, Öcalan'ın serbest bırakılmasını talep etti ve birçok gözlemci kendisine af çıkarılacağına inanıyor. Ancak Öcalan'ın Türk makamlarına, esas olarak suikast ve provokasyon korkusuyla adayı terk etmek istemediğini ve bunun yerine yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve koruma talebini ilettiği bildirildi.
PKK'ya karşı yıllardır süregelen düşmanlığa rağmen, Türk kamuoyunda bu gelişmelere karşı yaygın bir öfkeye tanık olunmadı. Hükümetin propaganda makinesi hakim olan anlatıyı kontrol etmeyi başardı. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) hep DEM Partisi aracılığıyla PKK ile iş birliği yapmakla suçlayan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ise şimdi aynı taraflarla müzakereler yürütüyor. Türk milliyetçilerinin potansiyel muhalefeti kontrol altında tutuluyor, hatta doğrudan bastırılıyor.
Zafer Partisi lideri ve AKP-MHP ittifakının açıkça muhalifi olan Ümit Özdağ, Ocak ayında tutuklanarak cezaevine gönderildi. Suriyeli mültecilere karşı nefrete tahrik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmekle suçlandı. Ancak birçok kişi tutuklanmasının kamuoyunu Öcalan'ın serbest bırakılmasına karşı kışkırtma ve barış sürecini sarsma potansiyeline sahip olmasından kaynaklandığına inanıyor.
12 Mayıs'ta Diyarbakır’daki bir kahvehanede PKK’nın fesih açıklamasını televizyondan takip eden erkekler (AFP)
Özdağ da yargılanması sırasında kendisini Öcalan'ın serbest bırakılmasını kolaylaştırmak için hapse atılan bir “siyasi rehine” olarak tanımladı. Uluslararası alanda süreç ihtiyatlı bir onayla karşılandı. AB ve ABD hâlâ PKK'yı terör örgütü olarak listelese de, varlığını Türkiye'de Kürtlerin özgürlükler konusunda uzun süredir yaşadığı mahrumiyetin bir yansıması olarak görüyorlar ve bu tutum Ankara ile aralarında uzun süredir gerginlik yaratıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere Türk yetkililer, AB'yi Avrupa'daki PKK faaliyetlerine göz yummakla ve böylece terörizmi desteklemekle suçluyorlar.
Önemli bir fırsat
Her şeye rağmen, Avrupalı liderler Türkiye'de devam eden sürece desteklerini ifade ettiler. Avrupa Konseyi, birkaç gün önce yayınladığı son raporunda Ankara'yı birçok alanda eleştirdi ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu siyasi, sosyal, demokratik ve güvenlik düzeylerinde barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.
Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de Halk Koruma Birlikleri (YPG) ile başa çıkma meselesidir
Türkiye içinde, CHP, hükümete karşı yürüttüğü açık savaşa ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hapse atılmasının ardından gösteri ve protestolar düzenlemesine rağmen, bu sürece karşı çıkmadı. Partisinin Van'da düzenlediği gösteride, CHP lideri Özgür Özel, örgütün yakında silah bıraktığını açıklaması yönündeki umudunu dile getirdi. AK Parti’nin Doğu Anadolu bölgesinde DEM Partisi'nin seçilmiş belediye başkanlarını görevden alma ve yerlerine kayyum atama kararlarını kınadı.
Örgütün kendisini feshettiğini ve silah bırakacağını duyurması ile birlikte, ülke için yeni bir anayasa taslağının hazırlanması da dahil olmak üzere sürecin yeni bir aşaması başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanlarından biri olan Mehmet Uçum da temel aşamanın tamamlandığını ve şimdi demokrasi ve hukuk alanlarında kapsamlı reformların uygulanmasına geçileceğini söyleyerek buna işaret etti.
PKK’nın kendisini feshettiğini duyurmasının ardından Diyarbakır'daki tarihi Sur ilçesi 12 Mayıs (AFP)
Bu sürecin hükümete fayda mı zarar mı sağlayacağı ise belirsizliğini koruyor. Ancak kamuoyu yoklamaları, eğer şimdi seçimler yapılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin neredeyse imkansız göründüğüne işaret ediyor. Çoğu Türk, felç edici ekonomik krizden ve otoriterliğe doğru hızlı kayıştan ciddi şekilde etkilendi. Örgütün kendisini feshetmesi ve Türkiye'de terörün sona erdirilmesi belki Erdoğan'ın popülaritesini yeniden kazanmasının önünü açabilir, ama ekonomik ve politik sorunların devam etmesi onu her zamankinden daha savunmasız bırakabilir.
Suriye boyutu
Suriye boyutu bu denklemde önemli bir unsur. Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de YPG ile nasıl başa çıkacağı meselesi.
Bu birlikler PKK ile yakın bağlarını sürdürüyorlar ve safları içinde bazı kadroları bulunuyor. Şam'ın şiddetle reddettiği bir talep olan merkezi olmayan bir idari sistem kurulması da dahil olmak üzere çeşitli taleplerde bulundular.
Türkiye'deki devam eden gelişmeler büyük olasılıkla Suriye arenasına yansıyacak ve Suriye'deki durum da Türkiye'deki gelişmeleri etkileyebilir.