Depremle birlikte en çok merak edilen 9 soru

6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri ile birlikte en çok merak edilen merak edilen sorular

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Depremle birlikte en çok merak edilen 9 soru

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 6 şubat günü meydana gelen iki şiddetli deprem, Türkiye ve Suriye'de en az 25 bin kişinin ölümüne neden olurken, 100 bini aşkın kişi de yaralandı.
Sarsıntılar Kahramanmaraş'ın yanı sıra Hatay, Gaziantep, Adana, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Adıyaman'ı da etkiledi.
7.7 Mm büyüklüğündeki ilk depremin üzerinden 24 saat geçmemişken 7.6 Mw büyüklüğünde yeni bir sarsıntıyla yıkım daha da arttı.
Haber yayına hazırlandığı sırada Türkiye vefat edenlerin sayısı 19 bin 388 yaralıların sayısı ise 77 bin 711'di.
6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri ile birlikte en çok merak edilen merak edilen sorular:

1. Neden geç müdahale edildi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan Adıyaman'da yaptığı açıklamada "Müdahaleleri arzu ettiğimiz hıza ulaştıramadığımız bir gerçektir" dedi. Erdoğan, "Depremin yıkım etkisi 500 kilometrelik bir alana yayıldığı için işimiz maalesef çok zor oldu. Bölgenin yakın dönemde rastlamadığımız şiddette bir kış yaşıyor olması da önümüze başka bir engel olarak çıkmıştır" dedi.
AFAD Başkanı Yunus Sezer:
"Deprem bölgesine müdahalede 2 önemli engel ile karşılaştık. Birincisi çok olumsuz kış şartları var. Kış şartları hem kara da hem de hava ulaşımını engelledi. Helikopterler, uçaklar kalkamadı. Karadan ulaşımda ise depremin etkisiyle birçok yolda ve köprülerde sıkıntılar yaşandı. Hava şartları çok kötü olmasına rağmen pilotlarımız risk alıp, canlarını hiçe sayarak indirmeler yatı. Afet dar kapsamlı olunca bölgedeki illeri koordine edip anında tüm kapasiteleriyle müdahale sağlanıyordu. Bir ilde afet olunca çevresindeki illerde oraya gidecek ekip bellidir, afet yaşanan ile ilk gidecek 5 il, daha sonra yardıma gidecek 5 il daha var. Deprem o kadar geniş alanı etkiledi ki, hem ilk yardıma gidecek 5 ildeki ekip hem de sonrasındaki 5 ildeki ekip depremzede oldu. Birinci depremin şoku yaşanırken ikinci depremin yaşanması da müdahaleyi geciktiren en önemli olayların başında geldi."

2. İHA-SİHA'lardan görüntü alınamadı mı?
AFAD Başkanı Yunus Sezer: Olumsuz hava şartları nedeniyle belli bir dönem uçuş olmadı. İHA ve SİHA uçamadığı için görüntü alma şansımız olmadı. AFAD'ın, emniyetin, jandarmanın bulut altı görüntüleme sistemleri var. Onlarda da havanın açtığı belli dönemlerde görüntü alabildik ve yıkımları tespit ettik. İlk iki gün yoğun olumsuz bir hava şartları vardı. Hava şartlarıyla mücadele ettik.

3. Uluslararası yardım çağrısı ne zaman yapıldı?
AFAD Başkanı Yunus Sezer: Depremden 15 dakika sonra kriz masası oluşturduk, AFAD merkezinde toplandık. Olayın boyutlarını tespit etmeye çalıştık, kısa bir değerlendirme yapıldı. Depremin boyutunu belirledik ve 1 saat gibi kısa bir sürede 4. seviye afet olarak ilan ettik, uluslararası yardıma açık olduğumuzu belirttik. Burada 1. seviye ilin kendi imkânlarıyla, 2. seviye bölge kapasitesinin kullanılması, 3. seviye ulusal kapasitenin kullanılması, 4. seviye ise hem ulusal hem de uluslararası yardımın gerekliliği vurgulanıyor. Depremin boyutunu görünce acil olarak 4. seviye afet ilanı yaptık.

4. Yardımlarda neden kaos oluşuyor?
Vatandaşlar inanılmaz bir şekilde seferberlik içerisinde. Herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ancak oluşan Trafik ve yoğunluk çalışmaları olumsuz etkiliyor. Bireysel bölgeye gönderilen yardımlar trafiği sıkıntıya sokuyor. Bu nedenle bireysel olarak giden araçlara kısıtlama getirildi. İllerde koordinasyonlu yapılmayan, kriz masalarının yönlendirmesiyle birlikte hareket edilmeyen yarımlar ne yazık ki bölgede ihtiyaç fazlası olarak öne çıkmaya ve israf edilmeye başlandı. AFAD ve bölgede kurumsal STK'ların yayımladıkları ihtiyaç listesine göre hareket edilmesi isteniyor. Bölgeye bireysel yardımların gönderilmemesi isteniyor.
Yardımlarda kaosun oluşmasının bir diğer sebebi de bölgeler arası koordinasyonun iyi sağlanamaması ve muhataplık sorunu. Farklı şehirlerde tırlarıyla yardıma gidenler bunları rast gele boşaltıp dönüyorlar.
Depremde yolların çökmesi, mevsimsel şartlar, koordinasyonsuzluk, müdahale edecek ekiplerin bir kısmının enkazda kalması ve yardım yapan sivil toplum kurum aralarındaki koordinasyonsuzluk başlıca sebepler olarak öne çıkıyor.

4. GMS şirketleri neden hizmet veremedi-iletişim sağlanamadı?
GSM şirketleri yine sınıfta kaldı. Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen büyük deprem felaketiyle beraber mobil operatörlerin hizmetlerinde büyük aksaklıklar yaşandı. Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone'un 11 milyonu aşkın mobil abonesinin olduğu deprem bölgesinde özellikle arama-kurtarma açısından en kritik saatlerde iletişim ve haberleşme imkanları kısıtlı kaldı. Yönetmelikte net olarak belirlendiği halde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemleri 'ivedilikle' kurulmadı.
Operatörlerin afet zamanında öngörülebilir şekilde ulaşımda yaşanacak aksaklıklara karşı bölgesel acil durum planları olmadığı görüldü. 26 Eylül 2019'da İstanbul Silivri açıklarında yaşanan 5.8'lik depremin ardından Türkiye'de hizmet veren tüm GSM operatörlerinin ağları saatler boyunca devre dışı kalmıştı. Daha büyük bir afet riskine karşı 3 GSM operatörünün ortak ve ücretsiz hat kurmasına karar verilmişti. Ancak 3-6 ayda kurulması planlanan hat 3 yıl geçmesine rağmen ortada yok.
Turkcell'in 'gururla' tanıttığı havadan 4.5G hızında internet sağlayacak 'Dronecell'i ise sadece deprem bölgesinde değil artık firmanın sitesinde bile görülmüyor. Bunun yanında Elon Musk'ın Starlink uydularıyla internet sağlama teklifi Türksat'ın yeterli kapasiteye sahip olduğu gerekçesiyle reddedildi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Aralık 2021'de fırlatılan Türksat 5B uydusuyla 56 GBps hızında internet hizmeti sunulabileceğini bildirmişti. Ancak bu teknolojiden de deprem bölgesindekiler yararlanamadı.
Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri yönetmeliğinde operatörlerin sorumluluğu "Cep telefonu ve sabit telefon operatörleri kendilerine ulaşan talepleri yerine getirmek ve afet bölgesinde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemlerinin ivedilikle kurulmasını sağlamakla sorumludur" şeklinde net bir şekilde ortaya konuyor.
Ancak kritik saatlerde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemleri yönetmelikte belirtildiği gibi 'ivedilikle' kurulmadı. Diğer taraftan 26 Eylül 2019'da İstanbul Silivri'de gerçekleşen deprem esnasında yaşanan iletişim aksaklıkları sebebiyle 'acil' bir şekilde bir araya gelen operatörler çeşitli kararlar almıştı. Bunların başında ise 3 operatörün afet durumunda kullanılacak yüksek kapasiteli bir ortak hat kurması geliyordu. Bu hat 3 ay içinde kurulacaktı. Kahramanmaraş depreminde bu ortak hattan haber alınamadı.

5. AFAD'IN 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı'nda hangi uyarılar yapılmıştı?
AFAD'ın 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı'nda 6 Şubat'ta gerçekleşen depremin merkez üssü Pazarcık için "aktif deprem bölgesi" deniliyor.
Rapordan dikkat çekici bölümler şöyle sıralandı: 
AFAD'ın raporunda "Kahramanmaraş'ta 7.5 büyüklüğünde bir deprem senaryosu" kullanıldı. 
Senaryo hazırlanırken şehri etkileyebilecek en büyük deprem ve geçmişte yaşanmış en büyük deprem, bölgedeki aktif fayın üretebileceği en büyük deprem, fay uzunluğu büyüklük ilişkisi gibi bilgiler kullanıldı. 
Kahramanmaraş'ın aktif fay alanına yakın olduğunu, zemin koşullarının sıvılaşmaya müsait olduğunu, yeraltı su seviyesinin çok yüksek olduğunu hatırlatan rapor, "Olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda şehrin büyük bir kısmının etkileneceği öngörülmektedir" değerlendirmesine yer verdi. 
Gölbaşı-Türkoğlu segmenti, 500 yılı aşkın süredir büyük bir deprem üretmeyen sismik boşluk konumunda bulunmaktadır. Gölbaşı-Türkoğlu, Doğu Anadolu Fay Hattı'nın beş parçasından biri ve 7.7'lik ilk depremin merkez üssü Pazarcık, bu parça üzerinde yer alıyor.
İlk depremin merkez üssü Pazarcık için ise "Kartalkaya Barajı'nın da yer aldığı bölgede olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda, bölgenin neredeyse tamamının depremden etkileneceği öngörülmektedir" denildi. Pazarcık ilçesi için ayrıca "aktif deprem bölgesi" vurgusu yapıldı. 
Depremden ağır zarar gören Türkoğlu için de olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda, bölgenin neredeyse tamamının etkileneceği öngörülmektedir. Tehlikeli madde üreten dolum tesisi bölgede yer almaktadır" ifadeleri yer aldı. 

6. Hangi ülkelerden arama kurtarma ve yardımlar geldi?
Dünyadan birçok ülke, kurum ve kuruluşsa arama kurtarma çalışmalarına destek olmak için Türkiye'ye yardım gönderdi. Arama kurtarma çalışmalarının yanı sıra, dünyanın her tarafında Türkiye için yardımlar gönderilmeye başlandı. Ülke yardımlarının yanı sıra birçok ülkede halk nezdinde yardım toplama çalışmaları yapıldı.

7. Enkaz altında ne kadar süre hayatta kalınabilir?
Kurtarma ekipleri 7.7 Mw şiddetindeki ilk depremin üzerinden 72 saatten fazla süre geçmiş olmasına rağmen halen enkaz altındaki birçok kişiyi sağ çıkarıyor. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremlerinden 109.saate sağ çıkarılan insan oldu. 
2011 Japonya depremi ve tsunamisinden sonra, bir genç ve 80 yaşındaki büyükannesi, enkazda 9 gün mahsur kaldıktan sonra canlı bulunmuştu. Bundan bir yıl önce de 16 yaşındaki Haitili bir kız çocuğu da 15 gün sonra göçükten kurtarılmıştı.
Kritik saatlerin ardında kurtarılan kişiler basında genellikle "mucize" diye niteleniyor. Ancak uzmanlar nadir de olsa günler sonra bile hayatta kalabilen depremzedelerin olduğunu söylüyor.
Türkiye ve Suriye'yi etkileyen bu şiddetli depremlerde ise hava koşulları, kurtarma çabalarını olumsuz etkiledi. Sıcaklıklar donma noktasının epey altına düştü.
ABD'deki Massachusetts Genel Hastanesi'nde acil durum ve afet tıbbı uzmanı Dr. Jarone Lee, "Genellikle, 5. ila 7. günden sonra hayatta kalanlar nadiren görülüyor" ifadelerini kullandı.
7 günlük sınırı geçtikten sonra hayatta kalan birçok insan hikayesi de var. Ne yazık ki, bunlar genellikle nadir ve olağanüstü durumlar.
Northwestern Üniversitesi Feinberg tıp fakültesinde acil tıp uzmanı Dr. George Chiampas, ezilme yaralanmaları ve uzuv kopmaları gibi durumlardan mustarip kişilerin durumunun en kritik olduğunu belirtti:
"Onları bir saat içinde, o altın saatte çıkarmazsanız, hayatta kalma şansları gerçekten çok düşük."
Chiampas, devamlı ilaç kullanmak zorunda olanların da şansının hızla düşebileceğini ifade etti.
Haiti ve Nepal'deki depremlerden sonra kurtarma ekiplerinde görev alan Stanford Üniversitesi acil tıp profesörü Dr Paul Auerbach da, "Yaralanma ne kadar ciddiyse, hayatta kalma şansı o kadar az" diye konuştu.

Yaş, fiziksel ve zihinsel durum kritik önemde
Kaliforniya Üniversitesi, San Francisco'dan acil tıp uzmanı Dr. Christopher Colwell, "Gerçekten mucizevi bazı kurtarmalar yaptığımız ve insanların korkunç koşullar altında hayatta kaldığı birçok farklı senaryo oluyor" dedi.
Bu kişiler daha genç insanlar olma eğiliminde veya molozda bir cep ya da hava ve su gibi gerekli şeylere erişmenin bir yolunu bulacak kadar şanslılar.
Bunun yanı sıra zihinsel durum da hayatta kalma şansını etkileyebilir. Chiampas, diğer hayatta kalanlarla veya kurtarma ekipleriyle hiçbir teması olmayan, cesetlerin yanında mahsur kalmış insanların umutlarını yitirebileceğini kaydetti:
"Yanınızda yaşayan biri varsa, mücadeleye devam etmek için birbirinize yaslanıyorsunuz."

8. Dünya'da en fazla kaç büyüklüğünde deprem meydana gelebilir?
Büyüklük, depremde açığa çıkan enerjiyi ölçmek için kullanılan bir kavram. Depremin yarattığı etkiyi tanımlamak için kullanılan "şiddet" kavramıysa büyüklükten farklı. Ayrıca büyüklük, kişilerin sarsıntıyı ne kadar güçlü hissettiğini de göstermiyor.
Bilim insanları, kişilerin depremi hissetme şiddetinin büyüklükten bağımsız olarak merkez üssüne yakınlıkları ve bulundukları zemine göre değişeceğini belirtiyor.
Depremin büyüklüğünü ölçmek içinse farklı ölçekler kullanılabiliyor. Örneğin dün (6 Şubat) Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkileyen yıkıcı depremlerden ilkinin büyüklüğünü Kandilli Rasathanesi 7.4; USGS ise 7.7 olarak açıklamıştı.
Bunun nedeniyse Kandilli Rasathanesi'nin depremin şiddetini ilk başta Richter Ölçeği'ne göre açıklaması, ABD'nin ise moment magnitüd (Mw) ölçeğini kullanmasıydı. Ardından Kandilli Rasathanesi ortaya çıkan karışıklığın düzeltilmesi için depremin büyüklüğünü 7.7 Mw diye güncelledi.
Şimdiye kadar kayda geçen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960'ta Şili'nin Valdivia şehrinde yaşanan 9.5 büyüklüğündeki depremdi. 10 dakika boyunca süren sarsıntılar tarihe Büyük Şili Depremi olarak geçti.

Peki, Dünya üstünde 9.5'ten daha büyük bir depremin yaşanması mümkün mü?
Bilim insanlarının buna cevabı "Evet" olsa da böyle bir durumun yaşanma ihtimali epey düşük.
9.5'ten daha büyük bir depremin meydana gelmesi için yer kabuğunda devasa bir parçanın kırılması, yani hem çok derin hem de çok uzun bir fayın hareket etmesi gerekli. Live Science'a konuşan jeolog Wendy Bohon, Dünya'da bunun yaşanabileceği yerlerin pek olmadığını söyledi. 
Bir spagetti telini kırmak 5 büyüklüğünde depreme eşdeğerse, 6 büyüklüğündeki depremin enerjisini açığa çıkarmak için 32 spagetti teli kırmak gerekir. Bu spagetti ölçeğinde 7 büyüklüğündeki bir deprem için 1024, 8 büyüklüğündeki deprem içinse 32 bin 768 telin kopması lazım.
Bu örnekte de görüldüğü gibi 7 ve 8 büyüklüğündeki depremler arasındaki ortaya çıkan enerji farkı, 5 ve 6 büyüklüğündeki depremlerin arasındaki farktan çok daha fazla. Bu nedenle, 5.5 olan bir depremi 5.6 diye açıklamakla 7.4 büyüklüğündeki depremi 7.7 diye duyurmak arasında devasa bir fark var.

9- OHAL kararı seçimlerin ötelenmesi ve yapılmaması durumunu ortaya çıkarır mı?
Hukukçulara göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın OHAL kararı alma yetkisi var. Bu konuda anayasal ve yasal kapsam çok net. En az bunun kadar net olan bir diğer husus ise seçimlerin savaş dışında öteleme veya yapılmama durumunun bulunmaması.
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden:
"Yok, böyle bir şey olamaz. Seçimin yapılıp ya da yapılmaması buna bağlı değil. Her zaman bir gerekçe bulunarak OHAL ilan edilebilir ama seçimlerin ertelenmesi veya yapılmaması durumu olamaz. Seçimlerin ne zaman yapılacağının resmi olarak belirtilmesi için hala zaman var. Hukuki olarak seçimlerin yapılmaması noktasında bir açık nokta yoktur."
Eski Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu:
"Türkiye'de savaş, saldırı durumu yok. Bir doğal afetten kaynaklı olağanüstü hal ilan edilebilir. OHAL'in ilanına da en çok ihtiyaç duyulan dün, bugün ve yarın. Enkaz altında olanları kurtarmak en acil durum. Bu durumda ilan edilmeyen olağanüstü hal daha sonra ilan edilse ne olur bilemiyorum. Bir defa daha ifade edeyim. OHAL anayasamıza göre seçimleri erteleme sebebi değil."
HP Konya Milletvekili ve Anayasa Karma Komisyonu Üyesi hukukçu Atilla Kart:
"Yok ötelemez, öteleyemez. OHAL ilan edilse de seçim gene yapılır. Üstelik süresi içinde yapılacaktır, yapılmalıdır. Olağanüstü hal şartları içinde yapılacaktır. OHAL içinde ise birtakım kısıtlamalar olacaktır. Bunu, bu hükümet maalesef 2018'de yaptı. Olağanüstü hal de ilan edilse bu seçimlerin ertelenmesi için bir gerekçe değildir. Seçimler, Haziran 2023'ten sonraya bırakılamaz."
 
Independent Türkçe



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe